Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ali, kusçunun, neresidir, tarih, yaşadığı

Ali Kusçunun Yaşadığı Tarih Neresidir?

Eski 12-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ali Kusçunun Yaşadığı Tarih Neresidir?



ali kusçunun yaşadığı tarih neresidir?
ali kusçunun yaşadığı tarih neresidir? Forum Devran ali kusçunun yaşadığı tarih neresidir? Hakkında

Alıntı Yaparak Cevapla

Ali Kusçunun Yaşadığı Tarih Neresidir?

Eski 12-20-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ali Kusçunun Yaşadığı Tarih Neresidir?



Ali Kuşçu Kimdir?

Ali Kuşçu asıl adı Ali Bin Muhammed (d 1403, Semerkant – ö 16 Aralık 1474, İstanbul), Türk[1] gökbilimci, matematikçi ve dilbilimci Gökbilimci ve kelam alimi olan Ali Kuşçu, 15 yüzyıl’da Semerkant’ta doğdu Babası Muhammed, Timur İmparatorluğu Sultanı ve astronomu Uluğ Bey’in kuşçusu olduğu için, ailesi “Kuşçu” lakabıyla meşhur oldu Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçu, Bursalı Kadızâde Rumî, Gıyâseddin Cemşîd ve Muînuddîn Kâşî’den matematik ve astronomi dersi aldı Daha sonra bilgisini artırmak için Kirman’a gitti Burada Hall-ü Eşkâl-i Kamer (Ay Safhalarının Açıklanması) adlı risale ile Şerh-i Tecrîd adlı eserini yazdı Ali Kuşçu, Semerkant ve Kirman’da eğitimini tamamladıktan sonra Uluğ Bey’e yardımcı ve rasathanesine müdür oldu 1449′da hacca gitmek istedi Tebriz’de Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan kendisine büyük saygı gösterdi ve Osmanlı Devleti ile barış görüşmelerinde yardımını istedi Ali Kuşçu, Uzun Hasan’ın sözcülüğünü yaptıktan sonra II Mehmed’in davetiyle İstanbul’a geldi Osmanlı – Akkoyunlu sınırında II Mehmed’in emriyle büyük bir törenle karşılanan Ali Kuşçu, Ayasofya medresesine müderris oldu Ali Kuşçu, 16 Aralık 1474 tarihinde İstanbul’da öldü

Ali Kuşçu’nun Hayatı

Türk-İslam dünyasının büyük astronomi ve kelam alimi olan Ali Kuşçu, XV yüzyıl başlarında Semerkant’ta doğdu Babası Muhammed, ünlü Türk Sultanı ve astronomu Uluğ Bey’in kuşçusu olduğu için, ailesi ‘Kuşçu’ lakabıyla meşhur oldu Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Kuşçu, devrin en büyük alimleri olan Bursalı Kadızâde Rumî, Gıyâseddin Cemşîd ve Muînuddîn Kâşî’den matematik ve astronomi dersi aldı

Daha sonra bilgisini artırmak için Kirman’a gitti Burada Hall-ü Eşkâl-i Kamer (Ay Safhalarının Açıklanması) adlı risale ile Şerh-i Tecrîd adlı eserini yazdıAli Kuşçu, Semerkant ve Kirman’da eğitimini tamamladıktan sonra Uluğ Bey’e yardımcı ve rasathanesine müdür olmuştu 1449′da hacca gitmek istedi Tebriz’de Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan kendisine büyük saygı gösterdi ve Fatih’le barış görüşmelerinde yardımını istedi Ali Kuşçu, Uzun Hasan’ın sözcülüğünü yaptıktan sonra Fatih’in davetiyle İstanbul’a geldi XV yüzyılın ilk yarısında, Semerkant, dünyanın en önemli bilim merkeziydi

Uluğ Bey Rasathanesi, gök bilgisi araştırmaları için en doğru sonuçları alıyordu Rasathanenin genç müdürü Ali Kuşçu, gece gündüz demeden çalışıyor, bilimsel gerçeklere yenilerini katmak için uğraşıp didiniyordu

Gökyüzü bilgisi (astronomi), hem değişmez kuralların, kanunların tespit edilmesine yarıyor, hem de gözlemlerle kontrol edilebiliyordu Otuz yıla yakın bu işte çalışan Ali Kuşçu, bir gün ansızın her şeyi yüzüstü bırakarak hacca gitmeye karar vermişti Buna da sebep, en olmayacak bir zamanda, sevgili hükümdarı Uluğ Bey’in 1449 yılında öldürülmesiydi Gürgân tahtının bu bilgin ve kudretli hûkümdarı, kendi öz oğlu Abdüllâtif’in ihânetine uğramıştı

Uluğ Bey, Ali Kuşçu için bambaşka bir mânâ taşıyordu Her şeyden önce hocasıydı Ondan matematik ve astronomi dersleri almış, eserlerini uzun uzun incelemiş, sohbetlerinde bulunmuş, hâttâ Doğancıbaşısı olduğu için, adının ucundaki “Kuşçu” lâkabı bile böylece yadigâr kalmıştıUluğ Bey, kendi kurduğu rasathaneye de müdür olarak Ali Kuşçu’yu lâyık görmüş, henüz tecrübesiz bir çağdayken bu dev rasathanenin başındaki çalışmalarda, ona bizzat yardımcı olmuştu İşte Uluğ Bey’in bir ihanete kurban giderek öldürülmesi Ali Kuşçu’yu can evinden vuran bir olaydı

Ali Kuşçu bu olayla çok kırıldı Çoluk çocuğunu toparlayıp Tebriz’e geldi Uzun Hasan kendisine o kadar saygı gösterdi ki, Konstantiniye Fâtih’i, bir devri kapayıp yenisini açan genç cihangirle ihtilâfında aracılık etmesini istedi Genç Fâtih’in de bilgin olduğunu, bilginlere büyük saygı gösterdiğini biliyordu İstanbul’da olup bitenler, kuş kanadıyla Tebriz’e ulaşıyordu Şiîlerin casusları ve habercileri yalnız padişahın savaş niyetlerine ve hazırlıklarına dair haberler ulaştırmakla kalmıyorlardı

Bunun üzerine Ali Kuşçu, kendisine bunca itibar eden Uzun Hasan’ın dileğini kırmayarak yol hazırlıklarını tamamladı Semerkant’ta Kızıl Elma olarak bilinen eski Bizantium’a ulaştı Haberciler; onun geleceğini daha önceden saraya uçurmuşlardı Huzura kabul edildiği zaman Osmanlı hükümdarından beklemediği kadar iltifat gördü Çünkü, kendisinden önce, eserleri İstanbul’ca biliniyordu Uluğ Bey Rasathanesi’ndeki çalışmalarından, Semerkant’a aylarca uzak bulunan İstanbul’daki hükümdarın haberi vardı

Osmanlı tahtında oturan II Mehmet (Fatih), gayet dikkatli, bilgili, uyanık bir padişahtı Âdet olan merasimle Uzun Hasan’ın elçisini kabul etmiş, dileklerini dinlemiş, ama hemen geri dönmesine izin vermemişti Ondan, gelip artık batıya kaymış olan ilim merkezlerini aydınlatmasını, bilgisiyle İstanbul medreselerinde ilim heveslisi gençleri yetiştirmesini rica etti

Bu teklif, Ali Kuşçu için beklenmedik bir iltifattı Cefâlı olduğu kadar şefkatli olduğunu da bildiği Fatih’in isteği, onun için emir demekti Ama, ahlâkı dürüst bir ilim adamı olduğunu şu sözlerle ispat etti: “Hünkârım izin verirlerse önce Tebriz’e döneyim Çünkü burada bulunuşumun gerçek sebebi, Akkoyunlu Hükümdarı’nın elçisi olmaktır Elçiye zeval yoktur Gerektir ki, hünkârımın lütûfkâr davetini kabul etmeden önce vazifemi iyi bir sonuca ulaştırdığımı, beni gönderen, bana güvenmiş olan insana bildireyim…”

Ali Kuşçu’nun bu mazereti, Fatih’e son derece akla yakın göründü Padişah; iki şeye birden sevinmişti: Kuşçu, davetini kabul etmişti, gelip buradaki ilim öğrencilerini yetiştirecekti İkincisi ise, son derece mert ve ahlâklı bir insandı Her haliyle, medreselerde yetiştireceği gençlere örnek olacaktı Bu sebeple, bir müddet daha misafir ettikten sonra kendisine izin verdi

Değerli matematik ve astronomi bilgini Ali Kuşçu, sözünü tuttu İki yıl sonra, ailesini de alarak Tebriz’den hareket etti Osmanlı İmparatorluğunun sınırlarından karşılanarak ihtişam içinde İstanbul’a getirildi Ölümüne kadar da gençleri yetiştirmekle uğraştı Kuşçu’nun ders vermeye başlamasıyla, İstanbul medreselerinde astronomi ve matematik alanında büyük gelişme oldu

Ali Kuşçu’nun İstanbul’a gelişi önemlidir; çünkü o zamana kadar İstanbul’da astronomi ile uğraşan güçlü bir bilgin yoktu Ali Kuşçu, Osmanlılar arasında astronomi bilimini yaydı

Ali Kuşçu 1474’te İstanbul’da vefat etti

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.