Edebiyatta İletişim Eksikliği |
12-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Edebiyatta İletişim EksikliğiEdebiyatta İletişim Eksikliği Siyaset ile yan yana yürüyen bir edebiyatımız var Yakın geçmiş, hayatın her alanında olduğu gibi, daha fazla toplumsallığa doğru tüm yolları tıkadığından, edebiyat üzerinde de sınırlayıcı bir etkiye sahip oldu Sınırı ise bütüne değil, bir çatallaşmaya gebe kılarak çizdi Bugün edebiyatta üstad diye ardından yürünen, pek çoğu hayatta olmayan (öncelikle) şairlerin oluşturduğu (ya da sahiplendiği üslup, fikrî coğrafya ve) akımlar zıtlaşarak büyümeye devam ediyor Yayınevleri, kitaplar, gazeteler, yazarlar iki yönden birine aidiyetlerini ifade etmeden nefes bile alamıyor sanki Edebiyat ürünleri etiketlerine göre değerleniyor Aslında bir noktaya kadar bu ayrım edebiyatın gelişmesine katkıda bulunuyor Okur daha ayrıntılı, daha odaklanmış eserler kazanıyor Tam olarak kendisini ifade ettiğini düşündüğü içerik ve üslup ile buluşabiliyor Ancak bu durum bir noktadan sonra, öteki kavramını üzerinde çalışılması gereken bir sorun olarak önümüze sürüyor Ötekine karşı bir anlayış ve hoş görü politikasına sahip olunmadığını çok rahat gözlemleyebiliyoruz Ötekileştirme kavramı gündemimizde yoğun bir şekilde yeni yeni yer edinmesine rağmen, aslında ötekileştirmeye başvurulmadığı görülüyor Ötekine ihtiyaç duyulmuyor, öteki dikkate alınmıyor Birbirinden bağımsız olarak gelişmekte olan, iki edebiyatımız var Buna paralel olarak toplumdaki toplumsal ve siyasi bölünmenin varlığından söz etmeye bile gerek yok? Ya da bu sebep sonuç ilişkisini tamamen ters süreçten yürütmemiz gerekiyor Edebiyat mı siyaset ile şekilleniyor, edebiyat mı siyaseti şekillendiriyor; bu konu çift taraflı bir aynaya benziyor, çünkü hangi tarafından bakılırsa bakılsın aynı şey görülüyor Gazeteler ile başlamak istiyorum İki ayrı gazetede aynı haberin sanki bambaşka imiş gibi yer alması, haberin yorum içerisinde boğulması bugünlerde en çok karşılaşılan durum! Seçilen farklı ayrıntılar ile okur istenilen yöne çekilebiliyor rahatça Köşe yazarları gündemi yorumlarken o kadar zıt kutuplara bölünüyor ve ?anlayış? adına o kadar az çaba sarf ediyor ki, bunu izleyen süreçte okur da bölünüyor ve sorun her ne ise çözüm üretmek yerine, yepyeni çözümsüzlükler doğuruyor Yayınlanan kitaplar ve yazar söylemleri gitgide daha az insanın anlayabileceği içerik ile doluyor Tekrara kaçmamak adına var olan bilgi birikiminin üzerine çıkıldığı zannediliyor ve aslında yararlı eserlerin?böylelikle? oluşabileceğine inanılıyor ama temel alınan değerlerin binâ okunmamış, dayanılan politikaların tam olarak içselleştirilmemiş olduğu gerçeği gözden kaçırılıyor Bunun yanında bir de ötekini hesaba katmama durumu var tabii? Örneklerle ilerleyelim Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkemizde Kuran okuyabilen kişi sayısı bu nüfusun ¼?i kadar bile olmasa gerek Bu oran günden güne düşüyor çünkü aile yapıları değişiyor, alışkanlıklar, sosyal hayat başkalaşıyor Bunun karşısında Kuran?ın öğretimini yaygınlaştırmak için gösterilen çabalar ise çok zayıf kalıyor Ancak öte yandan, yayınlanan İslamî eserlerin içeriğine bakınca, çok farklı bir manzara ile karşı karşıya kalıyoruz Genel -öncelikli- ihtiyaca hitap etmeyen derinlikte eserler bunlar; artık sadece cuma namazlarında dolabilen camilerde imamlar her vakitte tef saf cemaat oluşturmakta bile güçlük çekiyorken, insanlar çok açık bir ifade ile ?namaz kılmıyorken?, namaz üzerine oldukça ayrıntılı kitaplar yayınlanıyor her gün Oysa bu emek, namaz kılmayan insanları namaza teşvik edebilmek için sarf edilebilir Kuran?ı çocuklarımıza öğretmek için çaba gösterebilir aynı kişiler Şimdiye kadar bahsettiklerim bu ibadetlere karşı olumsuz bir bakış açısı, duruşu olmayanlar için? Peki, ötekiler için ne yapılıyor? Neredeyse hiçbir şey! Türkiye?nin birçok yerinde İncil ücretsiz olarak dağıtılıyor örneğin ve bu halk tarafından büyük tepki ile karşılanıyor Oysa biz de Kuran?ı ücretsiz olarak dağıtabiliriz Kuran?ın zaten bize böyle bir üslubu öğütlemez mi? Bu bağlamda daha fazla durmak gereksiz olacaktır Duruma bir de öteki kefede bakmak hiçbir şeyi değiştirmiyor aslında Yaftalama alışkanlığı kazanan insanların sayısı her geçen gün artıyor Tanımadan, düşünmeden etiketlemek oldukça makul geliyor herkese Parçaları bütüne utanç vesikası olarak sunmak ve bireyler üzerinden böylece toplulukları suçlamak alışkanlık haline geliyor Çoktan geldi hatta! Yayınları incelediğimiz zaman sanki bambaşka bir ülkede yaşıyormuşuz izlenimine kapılıyoruz Ütopyalar ile dolu eserler bunlar; ya da karamsar bakış açısının tamamen etkisi altına aldığı kalemlerin ürünleri? Ortası yok maalesef; orta yolu bir türlü bulamıyoruz Gençlerin kanını kaynatan birçok kahraman var Adları, fotoğrafları tişörtlerde bolca yer alan bu kişilerin sadece adlarını ve fotoğraflarını biliyor insanlar Yürekten(!) destekledikleri bu kişilerin hayatlarına, savundukları fikirlere dair en ufak bir fikri olmayan, liderler diye seçtikleri kişileri ve onların politikalarını anlatan tek bir kitap bile okumayan bu gençler, yeri geldiğinde ?öteki?nin karşısına saldırgan bir kimlik ile çıkabiliyor, sırf kahramanlarının politikalarını savunmak için İki tarafta da aynı şey var aslında; üniversitelerde öğrenciler hiçbir anlam veremedikleri kavgalara tutuşuyor hala Türkiye?de internet kullanıcılarının sayısı gün geçtikçe artıyor Birçok dergi masraf gerektirmediği için internet üzerinden yayın yapıyor Ayrıca her gün güncellenen web sayfaları, forumlar ve bloglar da var tabii İletişimin bu zeminlerde de eksik olduğunu düşünüyorum Olaylara tek taraflı bakılıyor genellikle Bu da okurun, halkın uzun vadede bakış açısının daralmasına neden oluyor Nihayetinde, o bakış açısının dışını tahayyül edemeyen, ötesini ?öcü? olarak gören bir varlık çıkıyor ortaya Sırf vakit geçirmek için bilgisayarın başına oturan yüz binlerce kişi, hiçbir kazanç elde etmeden -ki yazar ve şairler bile artık bedava yazar hâle geldi- ve farkına da varamadan, taraf oluyor Bir noktada, birileri bu taraflılığı kullanıyor ve kaybeden ?taraf? olmuşluğunun farkına dahi varamamış insanımız oluyor Oysa her tarafa eşit anlayış ile yaklaşmak gerekiyor Tarafsız olup, tarafların her birinden en doğru olanları seçmek, almak, özümsemek gerekiyor Tarafların her birine, harmanladığımız doğruyu en iyi üslup ile sunmamız gerekiyor Ötekini inandırabilmek için, önce ötekini dinlemek gerekiyor Ötekini dinleyebilmek için, önce ötekinin farkına varmak gerekiyor Sanırım, toplum olarak bizim en büyük eksiğimiz bu? Edebiyat ürünleri, yazarlar, farklı insan profillerine hitap edebilecek bir ses ve üslup zenginliğine, içeriğe sahip olmalıdır Özgürlüğe masum tanımlar yapıp hala ve habire ezilmişliklerden dert yanmak yerine, insanların birey olarak, doğuştan sahip oldukları hakları her gece yeniden gözden geçirmek gerekiyor sanırım Her insanın ötekini bilme ve tanıma hakkı vardır Edebiyatta iletişim ?taraf?ların birbirine bakış açısını genişletmesi ile artacaktır CİHAT ALBAYRAK |
|