Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Devleti Ve Memlük Devleti İlişkileri-Osmanlı Devleti Ve Memlük Devleti Tarihi
OSMANLI - MEMLÜK DEVLETİ İLİŞKİLERİ
14 VE 15 YÜZYILLARDAKİ İLK İLİŞKİLER
Osmanlılarla Mısır, Suriye, Elcezire, Güney- Anadolu ve Hicaz´a sahip olan Memlûk Sultanları arasındaki ilişkiler 14 Yüzyılın ikinci yarısından itibaren dostane bir şekilde başlamıştır O tarihlerde küçük bir beylik olan Osmanlıların Rumeli´deki başarıları ve islam hudutlarını genişletmeleri Memlûk devleti tarafından izleniyor ve Memlûk sultanlarıyla savaşlara devam ediliyordu
Sultan I Murad, kosova meydan muharebesinde (1789) şehit düştüğü zaman Memlûk sultanı Melik Zahir Berkuk, Sultan Murad´ın Bursa´daki türbesinde okunmak üzere hediye etmiştir Yıldırım Bayezıd, Bursa´daki hastanesini yaptırdığı zaman Sultan Berkuk´tan mesleğinde güvenilir bir tabib istemiş ve o da Tabib Şemseddin´i göndermişti Berkuk öldüğü zaman oğlu Melik Nasır Ferec´in hükümdarlığını temin için Yıldırım Bayezıd yirmi bin kişilik bir kuvvetle kendisine yardımda bulunmuştu (1399)
Dostluk bu şekilde devam ederken Memlûklerin Malatya valisi Mintaş´ın isyanı üzerine Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin´e geçen Malatya´nın, Burhaneddin´den sonra Yıldırım Bayezıd tarafından alınmasıyla Memlûklerle Osmanlılar arasındaki dostluk bozulmuştu
II MURAD ZAMANINDA İLİŞKİLER
Osmanlıların Karaman oğullarına karşı düşmanca davranışları ve Karaman oğullarının da Memlûk devletinin himayesine girmeleri ve buna karşılık Memlûk sultanına muhalefet eden Memlûk emirlerinden Canbey Sofi ile Dulkadir oğlu Nasırüddin Mehmet Bey´i sultan II Murad´ın himaye ederek Dulkadir oğluna yardım etmesi yüzünden iki taraf arasında bir müddetten beri düzelmiş olan durum yine bozulmuştu Bundan başka Osmanlı hükümdarı Emir Süleyman Çelebi´nin torunları Süleyman ile Fatma´nın, kaçarak Memlûk sultanına sığınmaları ve iyi muamele görmeleri Sultan II Murad´ı kuşkulandırmış ve bu çocukları kaçırmak için yaptığı girişim başarısız olmuştur
1435´den itibaren iki taraf arasındaki münasebet iyileşmiştir Bu tarihte Memlûk sultanı Melik Eşref Barsbay kendisini tehdit etmekte olan Şahruh´la savaşa hazırlanırken Sultan II Murad´a da bir mektup yollayarak kendisine yardım etmesini istemişti Bir sene sonra Karaman ve Dulkadir oğullarından dolayı iki tarafın arası açılır gibi olduysa da aynı sene içinde gene düzelmiştir 1444´de Varna savaşından sonra Sultan Murad bir elçi ile Kahire´ye ganimet malı göndermişti
FATİH SULTAN MEHMET ZAMANINDA İLİŞKİLER
Fatih devrindeki ilk münasebet, İstanbul´un fethi ve yeni Memlûklü Sultanı el- Melikül Eşref Seyfeddin Aynal´ın (1453-1460) ile başlar Osmanlı elçisi Memlûk sultanının tahta çıkışını tebrik ve İstanbul´un fethini haber vermek üzere Kahire´ye geldiğinde, Rum büyüklerinden bir kısım esir, kumaş ve diğer hediyeleri Molla Gürani tarafından kaleme alınmış Arapça bir mektupla birlikte Memlûklu sultanına takdim etmişti Başta Kahire olmak üzere büyük Memlûklu şehirlerinde İstanbul´un fethini kutlamak için günlerce donanma ve şenlik yaptıran Aynal, mukabele olarak, bir mektup ve aradaki dostluk bağlarını kuvvetlendiren bir mektup göndermiştir
Dostça olan bu münasebetler neticesinde iki sünni devletin arasında bir yakınlaşma
oldu Nitekim, Aynal, Fatih´i Ortodoksların dostu olarak itham ile tebası için arz ettiği tehlikeyi belirten Karamanoğlu II İbrahim Bey´in şikayetini dikkate almayıp, bilakis, Kahire´ye gelen Fatih´in elçisini kabul etmiştir Osmanlı elçisi bazı kalelerin fethini içeren bir mektup, köleler, samur ve vaşak kürkler ile hamalların dokuz kafes içinde taşıdıkları hediyeleri takdim etmiştir Aynal, bunun üzerine Memlûk nüfuz sahasına da tecavüz eden Karamanoğlu İbrahim Bey üzerine kuvvetlerini sevketti Bu kuvvetlerin erzak bakımından Fatih´in yardımlarına mazhar olduğu da bilinmektedir
Aynal´ın bütün bu iyi münasebetlerine rağmen, “cihanşümul hakimiyet” fikrini benimseyen Fatih´in hareketlerinden endişe ederek onu küçük düşürecek bazı hareketlere teşebbüs ettiği de bilinmektedir Bunun üzerinedir ki, 1463´te Fatih tarafından Kahire´ye gönderilen Osmanlı elçisi, adet üzere, yer öpmedi
Fatih Sultan Mehmet, 1481 baharında, büyük bir ordu ile Üsküdar´a geçti Oradan Gebze´ye vardı Fakat, hastalandığından yoluna devam edemedi Orada öldü O, çok kez, nereye gideceğini kimseye söylemediğinden amacının ne olduğu bilinemedi
Fatih, Rodos başarısızlığının lekesini silmek için mi yoksa bir çok tarihçinin üzerinde durduğu gibi, bütün Batı Roma topraklarını almak üzere, İtalya ´ya mı varacaktı? Yoksa Osmanlı tarihçilerinin yazdığı gibi Mısır´a mı gidiyordu?
Ötedenberi, Osmanlı devletinin, Hıristiyanlar´a karşı başarısını, taktirle karşılayan Mısır Memlûkleri, bazı sebeplerden onlarla anlaşmazlığa düşmüş ve ilişkiler gitgide gerginleşmiştir
Hicaz Su Yolları Meselesi
Osmanlı´dan hacca gidenlerin, yollarda büyük sıkıntıya düştüğünü işiten Fatih, Mısır Memlûk hükümdarına haber göndererek Hicaz yollarını, bu yollar üzerinde bulunan kuyu ve çeşmelerin, parası Osmanlı hazinesinden verilmek üzere tamir edilmesini istemiş, bu istek, Memlûk Sultanının onuruna dokunduğu için kabul reddedilmişti
Dulkadiroğulları Meselesi
Osmanlı devleti ile Memlûkler arasında, tampon bir devlet olan Dulkadiroğlu Beyliği´nin bazı problemleri aradaki gerginliği iyice arttırdı İki devlet de, zaman zaman, Dulkadiroğlu Beyliği´nin iç işlerine karışıyor ve bu durum diğer tarafın hoşuna gitmiyordu
1465 yılında, Dulkadir Beyi olan Fatih´in kayınbiraderi, Melik Aslan´ı, Kahire´de bulunan kardeşi Şah Budak öldürttü Memlûk Sultanı Dulkadir Beyliğini Şah Budak´a verdi Orada bulunan Türkmenler ise Şah Budak´ı istemedi , onlar Fatih´in yanında bulunan Şehsuvar Beyi istediler
Dulkadir Beyliği´nin başına geçen Şehsuvar, Fatih istemediği halde Memlûk topraklarına saldırılarda bulundu Fakat, tutularak Kahire´de öldürülmesi üzerine, 1471 yılında Dulkadir Beyliği´nin başına Şah Budak geçti
Şah Budak burada fazla kalamadı Kardeşi Alaüddevle Bozkurt, 1479 yılında Fatih´in verdiği kuvvetlere dayanarak Beyliği ele geçirdi Bu durumu Memlûk hükümdarı iyi karşılamadı
Fatih , Hoş Kadem (1461-1467) ve Kayıtbay (1467-1495) , Memlûk tahtına geçtiklerinde onları tebrik etmedi Memlûk sultanı el- Melikül Eşref Aynal ise Fatihy i Trabzon seferinden dolayı tebrik etmedi Bundan başka, kendisinden önceki padişahlar, Memlûk Sultanlarına yazdıkları yazılarda “babam” deyimini kullanırken, Fatih “kardeşim” demeyi yeterli bulmuştu Çünkü o kimsenin kendinden üstün olduğunu kabul etmezdi
Fatih´in Mısır Memlûklerinden hoşlanmamasının nedeni; üç kutsal şehir olan; Mekke, Medine ve Kudüs´ü elinde bulundurması ve bunun İslam dünyasında yarattığı itibar, olabilir Onların, gerçekte, sözde olan bu üstünlüklerini yok etmek ve kendisinin daha güçlü olduğunu göstermek istiyordu Fakat, ölümü daha doğrusu seferinin nereye olduğu kesin olarak anlaşılamadı
Fatih zamanında iyi olmayan Osmanlı – Memlûk ilişkileri, onun oğlu II Beyazıd zamanında savaşa dönüştü
II BAYEZID ZAMANINDA İLİŞKİLER
Bayezıd – Cem Mücadelesi
Fatih ölünce iki oğlu Beyazıd ve Cem arasında mücadele başladı Bayezıd devlet adamlarının da yardımıyla tahta oturdu Cem bunu kabullenmek istemedi ve Bayezıd´ın kuvvetlerini Bursa ovasında yaptığı savaşta yenildi Konya´ya çekildi daha sonra ise Suriye´ye giderek Memlûk devletine sığındı Sultan Kayıtbay, kendisini parlak bir törenle karşıladı Bayezıd kendisine muhalefet eden kardeşi Cem´i dostça karşılayarak onu mücadeleye teşvik eden Kayıtbay´ın , Çukurova´ya hakim Üç-oklar ile Maraş ve Elbistan´a sahip Bozoklar´ı daimi baskı altında tutması üzerine, Dulkadirli Türkmen Bey ´ini himayesine almaya karar verdi
Başlangıçta, Osmanlılar´ın , Rumeli´de ki başarıları, İslam Memlûklerini memnun ediyordu Fakat, Osmanlı´nın güney-doğu Anadolu´ya doğru genişlemelerini endişe ile karşıladılar İki büyük devletin menfaatleri Çukurova´da çatışmaya başladı Fatih zamanında bozulan Osmanlı- Memlûk ilişkileri nihayet 6 yıl süren bir savaşa dönüştü Savaşın gerçek sebebi Fatih zamanından beri süregelen anlaşmazlıklardı
Memlûkler Osmanlı´dan giden hacılara saldırmakta idi Hind, Behmeni hükümdarının gönderdiği hediyeler, Memlûk topraklarından geçerken alıkonulmuş, ancak, Bayezıd´ın tahta geçişini tebrik için gelen elçi ile gönderilmişti Osmanlı´ya bağlı olan Dulkadir Beyi Alaüddevle Bozkurt, Memlûklerin olan Malatya ´yı kuşatmış ve aldığı yardım ile ilk kez Memlûk kuvvetlerini yenmişti
Buna rağmen Mısır sultanı Kayıtbay, İstanbul´a elçi göndererek ilişkilerin düzelmesine çalıştı Fakat, Mısır elçisine iyi davranılmadı 1485yılında elçi daha yolda iken Karaman Beylerbeyi Şehzade Abdullah ve lalası Karagöz Paşa kuvvetleri sınırı geçerek Gülek kalesini aldı
Buna karşılık Memlûk kuvvetleri, Dulkadir Beyliği topraklarına girdi ve sonra da Osmanlı kuvvetlerini Çukurova´dan çıkardı
Bazı yer ve kasabalar elden ele geçti Bu savaşlarda, daha çok, Memlûkler üstün geldi Fakat Anadolu´yu ele geçirmeyi düşünmediler
Yurdu savaş alanı olan Dulkadiroğlu Alaüddevle, Osmanlı devletinden yüz çevirerek Memlûkler´le anlaştı Padişah onun yerine Şah Budak´ı atadı fakat Şah Budak´a yardıma giden kuvvetler yenildi ve kumandan tutsak düştü Mısır orduları kumandanı Özbek, Kayseri´yi kuşattı Onun üzerine gönderilen Hersekzade Ahmet Paşa, yine yenildi ve esir edildi Memlûkler´le yapılan beş savaştan ikisin Osmanlılar, üçünü ise Memlûkler kazandı
Fakat, Memlûkler´de , ekonomik sıkıntı başladı Memlûk maliyesi, askere para veremeyecek duruma düştü
II Bayezıd savaşa gitmeye hazırlanıyordu ki, Tunus Hafs Hükümdarı, iki devlet arasında aracı oldu Memluler´le 1491yılında barış anlaşması yapıldı
i) Eski sınır ve hukuki durumlar korundu
ii) Adana ve Tarsus, Mekke-Medine evkafından sayıldığından, buralarla, dolaylarındaki bütün kalelerin anahtarları Memlûk sultanına gönderildi
Osmanlılar bu savaşta, Memlûkler´e karşı bütün güçleriyle savaşamadılar Birkaç kez, Çukurova´ya girdilerse de, orayı elde tutamadılar Sonunda Adana ve Tarsus´u Memlûkler´e bıraktılar Bunda, cem korkusunun büyük etkisi oldu
YAVUZ SELİM ZAMANINDA İLİŞKİLER
Dulkadir Beyliği´nin Osmanlı Devletine Katılması
Dulkadir beyi Alaüddevle Bozkurt, II Bayezıd zamanındaki Osmanlı-Memlûk savaşlarında, kendisini beyliğin başına getiren Osmanlılar´dan yüz çevirerek Memlûkler´e yanaşmıştı Çaldıran savaşı sırasında da hoşa gitmeyen tutumları oldu Yavuz Alaüddevle´yi cezalandırmaya karar verdi Çaldıran savaşından dönerken, Şehsuvar oğlu Ali Bey´e Bozok ve Kayseri sancaklarını verdi ve Alaüddevle´den alınacak yerlerinde kendisine verileceğini vâdetti Alaüddevle Bey, Turna dağında tutunmak istediyse de, yenildi Bütün Dulkadir beyliği toprakları ele geçirildi
Dulkadir beyliği topraklarının alınması Memluk hükümdarı Kansu Gavri´yi büyük teleşa düşürdü Mısır sultanı, Yavuz´a haber göndererek, eskiden olduğu gibi bundan sonra da, Dulkadirli camilerinde kendi adına hutbe okunmasını istedi Yavuz gelen elçiyi “Koca Çerkez erse yurdunda devam ettirsin ” diye geri yolladı
Osmanlı – Memluk Savaşı , Suriye ve Mısır´ın Alınması
a) Savaş Sebepleri
Suriye tarihte daima, Anadolu, Mısır ve Mezepotamya için bir güvenlik alanı olmuştur Bu sebepten, burada kurulan devletler, Suriye´yi elde etmeye çalışmış ve hangisi kuvvetli ise Suriye o devletin elinde kalmıştır
Yavuz zamanında Memluk devleti daha kuvvetli değildi fakat, XV yüzyıla kadar bu bölgenin en güçlü devleti idi XV yüzyıldan itibaren Yakın Doğu´da ki kuvvetler dengesi, Osmanlılar´ın lehine değişmeye başlamıştı Yavuz´un Memlukler üzerine yürümesinin başta gelen sebebi, bu kuvvet üstünlüğü ve Suriye´nin Anadolu için bir güvenlik alanı olması idi
Mısır ve Suriye´yi elinde tutan Memlukler, ünlü hükümdarları Baybars (1260-1277) zamanındaki yerde saydıkları halde Osmanlılar, özellikle XV yüzyılda, her alanda büyük ilerleme göstermiş, çok güçlü bir duruma gelmişlerdi Osmanlılar´ın Batı´da ki başarılarını, bir İslam devleti olarak, sevinçle karşılayan Memlukler, onların Anadolu Türk Birliğini kurmasını, özellikle arada tampon bir devlet olan Dulkadir Beyliği ile ilgilenmelerini endişe ile karşıladılar İki devlet arasında ilk anlaşmazlık Fatih zamanında başladı Bu anlaşmazlık, II Bayezıd zamanında savaşa dönüştü ve Osmanlılar bu savaşlardan zararlı çıktılar Toroslar´ın ötesinde Memluklerin itibarı çok yükseldi Bu yenilginin lekesini ise ancak Yavuz silebilirdi
Diğer yandan Yavuz, yaradılıştan, cihangir olmak emelini güden bir kimse idi O, bir konuşmasında, “dünya, bir padişaha yetecek kadar geniş değilmiş” demiştir Yavuz her şeyden önce, İslam dünyasını elinde toplamak istedi O sırada ise, kutsal sayılan yerler (Mekke, Medine ve Kudüs) Memlukler´in elinde idi Bundan dolayıdır ki onların İslam dünyasında büyük saygınlıkları vardı Yavuz, onların bu alanda ki üstünlüklerini hoş karşılayamazdı Onun, Memlukler´e savaş açarak onları dize getirmesi, ellerindeki kutsal yerleri alması ve üstünlüklerine son vermesi gerekliydi
Memluklerin Dulkadir Beyliği ile ilgilenmeleri, yurtlarına sığınan Osmanlı Şehzadelerini kabul etmeleri ve nihayet, İran´a gidecek Osmanlı ordusuna Memlukler´in yol vermemeleri savaşın bahanesi idi Zaten son bahaneyi Yavuz yaratmıştı
b) Merc-i Dabık Savaşı (1516)
Yavuz, saltanatının ilk sıralarında Memluk hükümdarına saygılı mektuplar yazdı O yönden kendisine bir zarar gelmesini önledi
Yavuz, Mısır´a gönderdiği mektupların birinde, “Memluk sultanı benim babamdır Ondan dua beklerim  Ben şah´ın çadırını yeryüzünden kaldırmayınca dönmeyeceğim Barış için aramıza girmesin yazmıştır ” diye yazmıştır Diğer yandan Yavuz, Memluk ileri gelenlerinden bazı kimseleri elde etmişti Bunlardan, özellikle Halep Beylerbeyi Hayr Bey aracılığı ile, Mısır´ın iç durumu hakkında en doğru bilgiyi almakta idi
Osmanlı devletinin gücünden ve güneye kaymasından endişe eden Memluk Sultanı, önleyici bazı tedbirler aldı Nihayet bir ordu ile Halep´e geldi Yanında, Yavuz Sultan Selim´in yeğeni Kasım da vardı Gerektiğinde ondan yararlanmak istiyordu
Yavuz, görünüşte, Doğuda, İranlılar´la yapılan savaşa yardım etmek üzere Vezir-i âzam Sinan Paşa´yı, bir ordunun başında doğu Anadolu´ya gönderdi Kendisinde 1516 haziranında yola çıktı Osmanlı donanmasına da Suriye kıyılarına gönderdi Sinan Paşa, Diyarbakır´a gitmek için, Memluk topraklarından geçme izni isteyecek, olumlu cevap alamazsa ordunun yönünü güneye çevirecek ve Memluk topraklarına saldıracaktı Yavuz, böylece savaşın sorumluluğunu Memluk devletine yüklemek istiyordu
Memlukler, Osmanlı ordusunun kendi topraklarından geçmesine izin vermediler Bunun üzerine, Memluk sultanının, Şiî Safevi hükümdarı ile ittifak edeceği ve Osmanlı ordusunu arkadan vuracağı haberi yayıldı Yavuz, Merc-i dabık savaşından sonra yayınladığı “Beşaret-nâmede”, Kansu´nun Şah İsmail´e yardım düşüncesi ile Halep´e inip cümle askeri yoluna geldiğini, bu sebepten mecburen savaşa giriştiğini, Arap yurtlarını zahmetsizce ele geçirdiğini ve Hac yolunu açtığını bildirmektedir Böylece asker, Memlukler´e savaşın lüzumuna inandırıldı Bundan sonradır ki ordunun yüzü güneye yöneldi 28 temmuz 1516´da Memluk sınırı geçildi
Bu sırada, Kansu Gavri´den bir elçi geldi Yavuz, Mısır elçisini iyi karşılamadı Onun sakalını keserek, Halep´e, Kansu Gavri´nin yanına gönderdi (o devirde sakal kesmek büyük bir hakaretti) Yavuz, elçiyi gönderirken, “Efendine söyle, Merc-i dabik´ta karşıma çıksın” diye bildirdi Daha öncede Kansu Gavri, Yavuz´un kendisine gönderdiği elçiye hakaret ederek hapse attırmış, birkaç gün sonrada hapisten çıkararak “ Gerçekten İran´la savaşmak istiyorsanız, niçin donanmanızı İskenderiye sularına gönderdiniz ” sözleriyle Yavuz´un yanına göndermişti Bu olay üzerine savaş kaçınılmaz oldu
Suriye ve Mısır´ın coğrafi durumundan dolayı harekât ve savaşın zor olacağı sanılıyordu Fakat, hiç de böyle olmadı Daha başlangıçtan itibaren Osmanlılar´a sığınanlar oldu Bunlardan ilki Antep valisi Yunus Bey idi Kendisi gerek Memluk idaresi gerekse ordunun hareketi bakımından önemli bilgiler verdi ve yardımda bulundu
Ağustos 1516´da Osmanlı ve Memluk orduları, Dabık Çayırlığı´nda karşılaştılar Memlukler süvarilerine güveniyordu, top üstünlüğü ise Osmanlılardaydı Kuvvet miktarı ise Osmanlı ordusu 60 000, Memluk ordusu 80 000 di Yavuz´un cesareti ve dahiyane yönetimi savaşın kazanılmasında büyük etken oldu Önce, Memluk ordusundaki hayır Bey birlikleri bozuldu Hayır Bey Halep üzerinden Şam´a kaçtı Bozgun, bütün Memluk ordusu kapladı Mısırlılar darmadağın oldu Uyarmalara rağmen ihtiyar Kansu Gavri kaçamadı ,inme indi ve öldü
Savaş sonunda Memluk hükümdarının çadırında 200 kantar gümüş ve 100 kantar altın bulundu Halep, Hama, Humus ve Şam, Yavuz´un eline geçti Memluk ordusunda bulunan Halife III Mütevekkil ve kısa bir süre sonrada Halep Beylerbeyi Hayır Bey tutsak edildi Hayır Bey Osmanlı devleti hizmetine girdi
Yavuz, daha Şam´da iken, Osmanlı ordusu Filistin´i fethetti Lübnan kendiliğinden boyun eğdi Vezir-i Azâm Sinan Paşa, Gazza dolaylarında Mısırlılar´ın son direnmesini de kırdı Mısır kuvvetleri kumandanı olan Gazza valisi Canberdi Gazali, perişan bir şekilde Mısır´a kaçtı
c) Ridaniye Savaşı (1517)
Suriye bozgunundan Kahire’ye kaçan Memlük Beyleri, burada, Kansu Gavri’nin Vekili olarak bulunan yeğeni Tomambay’ı hükümdar seçtiler Bunu işiten Yavuz Selim, Tomambay’a bir mektup yazdı Osmanlı devletine bağlanırsa, kendisine, Gazza’dan itibaren, bütün Mısır valiliğini vereceğini bildirdi
Fakat, Tomambay,Yavuz’un teklifini kabul etmedi Çünkü o ve birçok Mısır Beyleri Suriye’nin işgalinin geçici olduğunu ve Yavuz’un Mısır’a giremeyeceğini, daha önceki Moğullar (1260) ve Timur (1401) gibi geri döneceğini sanıyorlardı Osmanlı ordusunda da Tih çölünün geçilemeyeceği düşüncesinde olanlar vardı Fakat, hiçbir şey, Yavuz’u azminden döndüremedi
Yavuz Sultan Selim, bedevi şeyhlerini elde etti Onlara bol altın vererek develer satın aldı Çölü geçmekte develerden ve şeyhlerin yardımından yararlandı Nihayet çöl, yağmur altında selametle geçildi Mısır ordusunun bulunduğu Ridaniye (reydaniye) ye varıldı
Memlükler, Kahire’nin çok yakınında bulunan Ridaniye köyünü iyice tahkim etmişlerdi Buradaki Mısır ordusunda 200 tane de top vardı Sinan Paşa’nın yaptığı keşif sonunda, Ridaniye tahkimatının çok sağlam olduğu ve Mamlük toplarının çakılı olduğu anlaşıldı
Yavuz, Ridaniye’de, Memlüklerin düşünemedikleri bir taktik kullandı Düşman karşısında gösteriş saldırısında bulunmak üzere, birkaç alay asker bıraktı Kendisi, Süvari birliklerini alarak, geceleyin, EL-Mukaddem dağını dolaştı Memlük ordusunun arkasına düştü Oradan saldırıya geçti Memlükler büyük şaşkınlığa düşmekle beraber canla başla karşı koydular
Yavuz’un dahice planı dolayısıyla çakılı olan Memlük topları işe yaramadı Osmanlı topları hareket edecek durumda idi Savaşta ilk olarak yeni dökülmüş yivli toplar kullanıldı (Yivli top Almanya’da ancak 1868’de kullanılmıştır )
Ridaniye savaşı sırasında, Tomambay, son bir ümit olarak Yavuz’u yakalamaya veya öldürmeye karar verdi Tepeden tırnağa kadar zırh giyinmiş gözüpek fedailerle birlikte, Yavuz’un çadırına doğru şiddetle saldırıya geçti Osmanlı ordusunu yardı ve Otağ’ı Humayun (padişah çadırı) yanına kadar vardı Fakat iyi bir şans eseri padişah orada yoktu Mısırlılar Vezir-i Azam Sinan Paşa’yı ve bazı Osmanlı Beylerini öldürdüler Sonra geldikleri gibi süratle geri döndüler
Tomambay başarıdan ümidini keserek kaçtı Ordusu dağıldı Çadırı, hazinesi ve ordusunun bütün topları Osmanlılar’ın eline geçti
Yavuz, düşman ordusunun dağılmasından üç gün sonra, Kahire’ye girdi Fakat şehir tehlikeli olabileceğinden tekrar ordugaha döndü Kahire’de pek az kuvvet bıraktı Bu durumdan yararlanmak isteyen Tomambay bir baskın hareketi düzenleyerek Kahire’ye girdi Şehirdeki Osmanlı kuvvetlerini kılıçtan geçirdi Üzerine gönderilen yeni Vezir-i Azam Yunus Paşa kanlı sokak savaşlarından sonra Kahire’yi tekrar aldı Tomambay kadın kıyafetine girerek kaçtı Artık hiçbir ümidin kalmadığını gören bir kısım Memlük Beyleri Yavuz’a sığınmk zorunda kaldılar Bunlardan biri Canberdi Gazali idi
Şehsuvar oğlu Ali Bey’in kovaladığı Tomambay, yakalanarak Yavuz’un yanına getirildi Osmanlı padişahı Tomambay’ı çok iyi karşıladı Cesaret ve yiğitliğinden dolayı ona takdirlerini bildirdi Onu öldürmeyi hiç düşünmüyordu Fakat daha önce Osmanlılar’a sığınmış olan bazı Memlük Beyleri Tomambay’ın hayatta kalmasını kendileri için tehlikeli gördüler Yavuz’u onun aleyhine kışkırttılar Mısır yerlilerinin de Tomambay’a ümit bağlayan bazı davranışları işitildi Tomanbay,bir konuşmasında, Osmanlılar´ın kuvvet ve yiğitlikle değil, topları sayesinde başarı kazandıklarını söylemişti Böylece Yavuz´un başarısını küçümsemişti Bu tutumu Yavuz´un canını sıkmıştı Bir gün de bir bedevinin, Tomanbay´ın ömrüne duacı olduğunu işitmişti Nihayet Yavuz böyle bir yiğidi geride bırakmanın tehlikeli olabileceğini de düşünerek Tomambay’ı öldürttü
d) Mısır Savaşı’nın Sonuçları:
Yavuz’un mısır savaşı sonunda bütün Suriye, Filistin ve Mısır Osmanlılar’ın eline geçti Buralardan elde edilen bol altın, gümüş ve diğer ganimetler İstanbul’a gönderildi Osmanlı hazinesi genişliğe kavuştu
Yine bu savaş sonunda Kızıldeniz’e ve buradaki ticaret yoluna Osmanlılar hakim oldu Kızıldeniz’in önemli limanlarından yararlanıldı Bu deniz, bir Osmanlı iç denizi haline geldi
Mısır’dan birçok sanatçı ve sanat eseri İstanbul’a yollandı Osmanlılar’ın eline esir düşen Mısır’daki son Abbasi Halifesi III Mütevekkil de deniz yolu ile İstanbul’a gönderildi
Mekke Şerifi Kutsal emanetler ile Mekke’nin ve Hz Peygamber’in türbesinin anahtarlarını Kahire’de bulunan Yavuz’a gönderdi Böylece Hicaz’da Osmanlı’ya bağlanmış oldu Melikşah devrinden itibaren Türkler’in miktarı epeyce artmış olan Yemen’den de Kahire’ye Yavuz’la görüşmeye elçiler geldi (1517) Yemen Osmanlı yüksek egemenliğini tanıdı
Kısa bir sürede bütün Suriye ve Mısır’ın Türkler’in eline geçtiğini ve büyük bir Osmanlı donanmasının Kahire’ye demir attığını (19 Mayıs 1517) gören Venedik Cumhuriyeti, Kıbrıs adası için, Memlük devletine ödediği yıllık 8 000 duka altını Mısır’ın yeni sahibine göndereceğini bildirdi
|