To My Mother And Father |
11-29-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
To My Mother And FatherYönetmen: Can Evrenol Senaryo: Can Evrenol Müzik: Semih Tareen Yapım: 2010, İngiltere/Türkiye Süre: 8 Dakika (Kısa Film) Yönetmenlik bir meslektir Getirisinin çekilen filmin kalitesi ve izleyici kitlesinin talebi ile doğru orantılı olduğu profesyonel bir iş Ancak her şeyden önce yönetmen film çeker ve burada bahsettiğimiz sinema filmi ise işin içine sanat dahil olur Yedinci sanat diye tabir edilen sinema yönetmeni ise bir sanatçıdır Her sanatçı ise kendi dünyasını filmlerine aktarır, bu da yönetmeni diğerlerinden, yaptığı işi de diğer işlerden ayıran en önemli özellik olur Bu bağlamdan yola çıkarak korku sinemasını ele aldığımızda ise karşımıza çok kolay gibi görünen ancak dolambaçlı bir yol çıkar Korkutmak kolaydır Bahsedilen şok etkisi yaratmak ise bunun için sinemaya gerek yoktur Ancak gerçek korkuyu yaratmak, tedirgin etmek, bir kurgu içinde tekinsiz duyguları ortaya çıkarmak, kısaca sebep-sonuç ilişkisini sağlam temeller üzerine oturtmak yönetmenin kabiliyeti ile alakalıdır Uzun metraj filmlerde bunun için yeterince vakit vardır Ancak kısa film çekmek, tıpkı kısa öykü yazmak kadar zordur Çünkü bir sınırlama söz konusudur ve bu zaman dilimi içinde istenilen ifade edilmeli, izleyici de ortaya çıkarılmak istenen duygu açığa çıkarılmalıdır İşte Can Evrenol, son kısa filmi ile ideal bir korku filmi için gerekli olan temel öğeleri yakalayan bir yönetmen olduğunu kanıtlıyor Daha ilk sahnede kendine has dilini izleyene hissettiren nadir korku yönetmenlerinden biri olduğunu gösteriyor Sinema tarihine merak salan biri olarak film eleştirisi yapmayı kimi nedenlerden dolayı tercih etmiyorum Kolay bir uğraş olmadığının da farkındayım Ancak Can Evrenol’un kısa filmi söz konusu olunca, Korku Sitesi ve Öteki Sinema’nın isteğini geri çevirmek doğru olmaz Evrenol’un son kısa filminin adı “To My Mother and Father” (2010) Adından anlaşılacağı gibi ailesine adadığı bir film Adının ise farklı bir hikayesi var Çekilen filme isim bulmakta zorluk yaşandığı günlerde, türlü isimlerin üretildiği anlarda bir kıvılcım parlar Film anne ve babasına hitap edilecektir Filmin girişinde ailesine ithafen bildirisi yapılacağına, filmin adının bu yönde olması çok daha mantıklı geldiğinden film “To My Mother and Father” olarak değiştirilmiştir Birazdan da bahsedeceğimiz üzere filmin içeriği ile yönetmen arasında bir bağ kurmak yersiz Türk korku sinemasının bir çeşit altın çağını (tarihimizi referans alarak) yaşadığı günümüzde ortaya çıkan ürünler maalesef bir kültür eksikliğinin yansımaları Tarihteki örneklere bakarsak bizden olmayanı kendimize uyarlamaya çalıştık, 80’lerden sonra ise fantastiğe bir anlam yüklemeye 2000’li yıllarda ise Türk korku sinema kavramını ortaya çıkarmak için girişimler oldu Ancak nihai sonuç beklenenin aksine öncü bir hareket değil, daha ziyade denemeden öteye gidememiştir İşte bu durumda temek eksiklik, daha önce de ifade ettiğimiz üzere yönetmen ve senaryo kalitesidir, ki bu okullarda öğretilmeyen bir şeydir Senaryosunu yazıp yönettiği, uygulayıcı yapımcılığını kardeşinin üstlendiği film on dakikadan az Belki de filmin tek eleştirilecek yanı bu Beklentiler artarken, konu, olaylar ve senaryonun işleyişi insanı içine hapsederken her şey sonlanıyor ve kısa süreli bir korku dalgasından gerçek dünyaya dönüş yapılıyor Geriye kalan ise tek şey vardır, o da filmi tekrar izlemektir Filmin konusunu anlatmak kısa gibi gözükse de değildir Her ne kadar “durum öyküsünden” yola çıkılarak anlatılan bir kısa film olsa da, alt metinleri zengindir Bazıları yönetmenin doğrudan anlatmak istediği, bazıları da yönetmenin kabiliyetinin etkisiyle izleyenlerde bıraktığı izlenimlerdir Kısaca, tek çocuklu bir ailenin Lovecraft benzeri, garip ve tedirgin edici yaratık ile içi içe geçen öyküsüdür anlatılmak istenen Çocuk evde yalnızdır, anne ve baba ise evde yoktur Yüzüne geçirdiği maske ile kendince oyun oynamaktadır Ayna karşısında yaptığı hareketler buna işarettir Yani, sıradan biridir ve bu da sürpriz son için gerekli zemini hazırlamaktadır Kendi kapısını kilitler ya da kilitli olduğundan odasına giremez Bu da birazdan tanık olacağı ve çocuğun benliğinde şok etkisi yaratacak olan manzarayı hazırlamak için düzenlenmiş sahnedir, belki de tesadüfler üzerine kurulu dünyanın bir yansıması Ebeveynlerin odasına girer, kendini dolaba saklar Anne ve baba gelir, çocuklarına seslenirler ancak yanıt alamazlar Odalarına çekildiklerinde ise sevişmeye başlarlar Ayakta ve çocuğun saklandığı dolabın tam da önünde! Sert sevişme sahnesine gözleriyle tanıklık eden çocuğun şaşkınlık ifadesi, elindeki oyuncağın yere düşmesiyle vurgulanır Sonrasında ise çocuğun gözlerinden başka bir dünya gözükür, çocuk saklandığı yerden dışarı çıkarak ailesiyle yüzleşir Annesinin tüm yalvarışlarına rağmen gerçek yüzünü ortaya çıkarır Maskenin altından Cthulhu mitosundan fırlayıp gelmişçesine solungaçlı yaratıklara benzer bir yaratık belirir Annesinin karnına elini daldırarak rahmindeki cenini çıkarır (anne hamiledir), bebeğin ve annenin ölümüne sebep olur, babasına yönlendiğinde ise film sona erer Korkusitesi ekibi filmin galasında; Fatih Danacı, Can Evrenol, Murat ‘Dexter’ Özkan, Burak Bayülgen, Yasin ‘Devilboy’ Karakaya Çarpıcı bir içeriğe sahip olan film salt korkutmak amacıyla çekilmemiştir Alt metinleri zengindir Muhakkak ki yönetmenin zihnine girmek imkansız olsa da bazı çıkarımlarda bulunulabilir Çocuk maske takmaktadır Maske insanların kimliğini gizlemeleri için kullandıkları bir araçtır Soysal yaşantının bir parçası olarak da neredeyse herkes tarafından takılmaktadır Genel kabul görmüş değerler vardır, ve bunların haricinde yapılacak tüm davranışlar anormal kabul edilmektedir İşte bu noktada insanlar şeffaf bir maske takmak zorundadır Belki de filmdeki maskeyi çocuk değil de anne ve baba giymektedir Çünkü ideal bir çifttir Güzel bir evi ve Station vagon arabaları vardır Mükemmeliyetçidirler, eve girdiklerinde kıyafetlerini elbise poşetlerine koyar, ayakkabılarını özenle yerleştirirler Evleri tertiplidir ve düzgün bir aile yaşantısı sürmektedirler (anladığımız kadarıyla) Ancak sevişmeye başladıklarında aşırı zevkleri ortaya çıkar İşte gizledikleri, bu sevişme ve sevişme esnasındaki davranışlardır sek* doğal bir olaydır, ancak toplumsal normlar gereği saklanmak zorundadır Yani doğal bir durum karşısında maske takmak insan olmanın bir zorunluluğudur İşte buradaki aile de bunu yapmaktadır Sevişmeleri esnasında tamamen içgüdüsel bir dürtüyle, sert sahnelerin eşliğinde bizlere sunulmaktadır Ailesinin maskelerini çıkarmış halini gören çocuk ise kanlı olaylarını icra etmiş olabilir Bir yaklaşım da hamile olan kadına karşı çocuğunun beslediği duygulardır Çocuk, yeni doğacak kardeşini istemektedir ya da istememektedir Ancak beklemediği bir durum vukuu bulduğunda kendi taktığı maskesinden (insan maskesinden) kurtulmaktadır Sonuçta üç farklı maske vardır Çocuğun kendi suratı, maske giymiş hali ve insan suretini maske olarak kullandığı canavar hali Ya da tüm bunları bir tarafa bırakırsak maske filmde yalnızca bir araçtır, çocuğun gerçek kimliğini gizlemesine yardımcı olan, bir çocuğun sevimliliğine ironik bir yaklaşımla çirkin olan Film, Türk sineması içinde şu ana kadar yapılmış en iyi efektlere sahip Maskenin yırtılıp içinden canavarın çıkması, profesyonel ve tecrübeli bir yaklaşımın ellerinden çıktığını açıkça gösteriyor Filmdeki gizemi ve tedirgin havayı bir kat daha arttıran ise Gomeda’daki başarısı ile ödül kazanan Semih Tareen’in müzikleri İnşa edilen bir sette çekilen, artı bir iç bir de dış mekan çekimi olan filme yönelik bir başka saptama da Can Evrenol’un çocuk ve doğum üzerine düşünceleridir Bu konuda bir çıkarım yapmak doğru olmaz ancak “Sandık” (2007) ve yeni kısa filmindeki benzer temalar dikkat çekiyor Kısa film bir geçiş aşaması mıdır, yoksa bir tecrübe kazanma süreci midir, yoksa sinemasal bir yaklaşım mıdır? Bu herkes için değişkenlik göstergesidir Ancak Evrenol’un sinemasal serüvenine bir göz attığımızda filmlerindeki olgunluk en baştan beri vardır Son filmiyle de beklentilerin üzerindedir “To My Mother and Father” belki de uzun metraj sinema girişimi için bir ilk adım, kısa film serüveni için atmış olduğu son adımdır… Not: Öteki Sinema‘da yayınlanan gala gecesi izlenimleri için buraya tıklayınız Fatih Danacı |
|