Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atmosferin, canlılar, için, önemi

Atmosferin Canlılar İçin Önemi

Eski 11-29-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atmosferin Canlılar İçin Önemi



Atmosferin canlılar üzerindeki etkileri - atmosferin canlılar için önemi nedir - atmosferin canlılar üzerinde etkileri - atmosferin canlılara faydaları - atmosferin canlılar üzerine etkileri

ASİT YAĞMURLARI
GİRİŞ
İnsanoğlu, doğal çevrimi tamamlayan, hem de doğal çevreyi en çok etkileyen bir varlıktır Sağlıklı yaşam ve sağlıklı üretimin en önemli koşullarından biri, doğal çevreye zarar vermeden; onunla uyumlu olarak yaşayabilmektir
Ekonomik faaliyet, kıtlığa karşı yapılan bir savaştır İnsan bu savaşta bir takım değerleri üretip- tüketirken başka bir değer olan kaliteyi ÇEVRE'yi de tüketmektedir: Hava, su, yeşil ve toprak gibi Biri kirlendiği zaman beraberinde, zincirleme olarak, diğerleri
ve bunlardan yararlanan insanlar da kirlenmekte ve yok olmaktadır

ÇEVRE VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ
En geniş anlamıyla çevre "ekosistemler" ya da "biyosfer" şeklinde açıklanabilir Daha açık olarak çevre, insanı ve diğer canlı varlıkları doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal etmenlerin tümüdür
Çevrenin doğal yapısını ve bileşiminin bozulmasını, değişmesini ve böylece insanların olumsuz yönde etkilenmesini çevre kirlenmesi olarak tanımlayabiliriz Artık hepimizin bildiği gibi çevreden, içindeki varlıklara göre en çok yararlanan bizleriz Çevreyi en çok kirleten yine bizleriz Bu nedenle "Çevreyi kirletmek kendi varlığımızı yok etmeye çalışmaktır" denilebilir
Bilinçsiz kullanılan her şey gibi temiz ve sağlıklı tutulmayan çevre de bizlere zarar verir Bu nedenle çevre denince aklımıza önce yaşama hakkı gelmelidir İnsanın en temel hakkı olan yaşama hakkı, canlı ya da cansız tüm varlıkları sağlıklı, temiz ve güzel tutarak dünyanın ömrünü uzatmak, gelecek kuşaklara bırakılacak en değerli mirastır
1970'li yıllardan sonra bilincine vardığımız çevre kirliliği dayanılmaz boyutlara ulaştı Çünkü artık temiz hava soluyamaz olduk Ruhsal rahatlamamızı sağlayacak yeşil alanlara hasret kalmaya başladık Yüzmek için deniz kıyısında bile yüzme havuzlarına girmek zorunda kaldık Gürültüsüz ve sakin bir uyku uyuyamaz, midemiz bulanmadan bir akarsuya bakamaz olduk Kısaca artık kirleteceğimiz çevre tükenmek üzeredir 2000-3000 yıl önce bir doğa cenneti ve büyük bir kısmı otlaklarla kaplı olan Anadolu'yu günümüzde bu durumlara düşürdük

Doğada kirlenmeye neden olan etmenleri, doğal etmenler ve insan faaliyetleri ile oluşan etmenler olmak üzere iki grupta inceleyebiliriz
Doğal etmenler:depremler, volkanik patlamalar, seller gibi doğadan kaynaklanan etmenlerdir

İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan etmenler ise aşağıdaki gibi sıralanabilir
¢ Evler, iş yerleri ve taşıt araçlarında; petrol, kalitesiz kömür gibi fosil yakıtların aşırı ve bilinçsiz tüketilmesi
¢ Sanayi atıkları ve evsel atıkların çevreye gelişigüzel bırakılması
¢ Nükleer silahlar, nükleer reaktörler ve nükleer denemeler gibi etmenlerle radyasyon yayılması
¢ Kimyasal ve biyolojik silahların kullanılması
¢ Bilinçsiz ve gereksiz tarım ilaçları, böcek öldürücüler, soğutucu ve spreylerde zararlı gazlar üretilip kullanılması
¢ Orman yangınları, ağaçların kesilmesi, bilinçsiz ve zamansız avlanmalardır

Yukarıda sayılan olumsuzlukların önlenmesiyle çevre kirliliği büyük ölçüde önlenebilir Çevre bilimcilere göre genelde, aşağıda verilen iki çeşit kirlenme vardır
Birinci tip kirlenme; biyolojik olarak ya da kendi kendine zararsız hale dönüşebilen maddelerin oluşturduğu kirliliktir Hayvanların besin artıkları, dışkıları, ölüleri, bitki kalıntıları gibi maddeler birinci tip kirlenmeye neden olur Kolayca ve kısa zamanda yok olan maddelerin meydana getirdiği kirliliğe geçici kirlilik de denir
İkinci tip kirlenme: biyolojik olarak veya kendi kendisine yok olmayan ya da çok uzun yıllarda yok olan maddelerin oluşturduğu kirliliktir Plastik, deterjan, tarım ilaçları, böcek öldürücüler (DDT gibi), radyasyon vb maddeler ikinci tip kirlenmeye neden olur Kalıcı kirlenme de denilen ikinci tip kirlenmeye neden olan maddeler bitki ve hayvanların vücutlarına katılır Sonra besin zincirinin son halkasını oluşturan insana geçerek insanın yaşamını tehlikeye sokar Örneğin; Marmara denizine sanayi atıkları ile cıva ve kadminyum iyonları bırakılmaktadır Zararlı atıklar besin zincirinde alglere, balıklara ve sonunda insana geçerek önemli hastalıklara ve ani ölümlere neden olmaktadır
Köy gibi kırsal yaşama birliklerindeki insanlar genellikle büyük kentlerde yaşayan insanlardan daha sağlıklı ve daha uzun ömürlüdür Çünkü kırsal ekosistemler, çevre kirliliği yönünden kentsel ekosistemlerden daha iyi durumdadır Bunu bilen kent insanı fırsat buldukça, çevre kirliliği en az olan kırlara, köylere koşmaktadır
Günümüzde en yaygın olan kirlilik su, hava, toprak, ses ve radyasyon kirliliğidir

HAVA KİRLİLİĞİ
Hava, içinde yaşadığımız gaz ortamı oluşturmanın yanında yaşam için temel bir gaz olan oksijeni tutar Oksijen yanma olaylarını da sağlayan temel bir maddedir
Temiz hava olarak nitelendirilen atmosferin alt katmanı; azot, oksijen, karbondioksit ve çok az miktarda diğer gazlardan oluşur Ayrıca atmosferin üst katmanında bir de ozon gazının (O3) oluşturduğu tabaka vardır Ozon, güneşten gelen zararlı ışınların çoğunu yansıtıp bir kısmını tutarak yeryüzüne ulaşmasını engeller
Evler, iş yerleri, sanayi kuruluşları ve otomobillerin çevreye verdikleri gaz atıklar havanın bileşimini değiştirir Havaya karışan zararlı maddelerin başlıcaları kükürt dioksit (SO3), karbon monoksit (CO), karbon dioksit (CO2), kurşun bileşikleri, karbon partikülleri (duman), toz vb kirleticilerdir Ayrıca deodorant, saç spreyleri ve böcek öldürücülerde kullanılan azot oksitleri, freon gazları ile süpersonik uçaklardan çıkan atıklar da havayı kirletir
Zararlı gazların (özellikle kükürt bileşikleri); yağmur, bulut, kar gibi ıslak ya da yarı ıslak maddelerle karışmaları sonucunda asit yağmurları oluşur Asit yağmurları da bir yandan orman alanları vb yeşil alanları yok etmekte bir yandan da suları kirletmektedir
Aşırı artan CO2, atmosferin üst katmanlarında birikerek ısının, atmosfer dışına çıkmasını engeller Böylece yeryüzü giderek daha fazla ısınır Bu da buzulların eriyerek denizlerin yükselmesine kıyıların sularla kaplanmasına neden olabilecektir "Sera etkisi" denilen bu olay sonucu denizlerin 16 metre kadar yükselebileceği tahmin edilmektedir
Freon, kloroflorokarbon (CFC) gibi gazların etkisiyle ozon tabakası incelmektedir Bunun sonunda güneşin zararlı ışınları yeryüzüne ulaşarak cilt kanseri gibi hastalıklara ve ölümlere neden olmaktadır Sonuçta, biyosferin canlı kitlesini yok etme tehlikesi vardır Büyük yangınlar da önemli ölçüde hava kirliliği yaratır Örneğin; orman yangınları, körfez savaşında olduğu gibi petrol yangınları vb

Hava kirliliği aşağıda verilen uygulamalarla önlenebilir:
¢ Hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden olan fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji vb enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır
¢ Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık verilmelidir Büyük kentlerde toplu taşıma hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır Böylece, otomobil egzozlarının neden olduğu kirlilik azaltılabilir
¢ Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir
¢ Yeşil alanlar artırılmalı, orman yangınları önlenmelidir
¢ Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır

ASİT YAĞMURLARI
Yıllardır ayrıntılı araştırma konusu olmamış konulardan birisi olan asit yağmurları, son yıllarda yurdumuzda da etkisini hissettirmeye başlayan, meteorolojik hadiselerle atmosferden yeryüzüne inen ve insanlar üzerinde olumsuz etki bırakan kirletici elementler içeren yağmurlar olarak bilinir
Endüstriyel faaliyetler, konutlarda ısınma amaçlı olarak kullanılan fosil yakıtlar, motorlu taşıtlardan çıkan egzoz gazları ve fosil yakıtlara dayalı olarak enerji üreten termik santraller, bu faaliyetleri sonucu havayı kirletmekte ve kükürtdioksit, azotoksit, partikül madde ve hidrokarbon yaymaktadır 2 ile 7 gün arasında havada asılı kalabilen bu kirleticiler, atmosferde çeşitli kimyasal ve fiziksel reaksiyonlara uğra¤¤¤¤¤, zaman zaman çok uzaklara taşınabilmekte, atmosferdeki su partikülleri ve diğer bileşenlerle tepkimeye girerek sülfüroz asit (HSO), sülfürik asit (H2SO4) ve nitrik asit (HNO3) gibi kirletici maddelerin oluşumuna sebebiyet verirler Çeşitli yanma olayları sonucu havaya karışan SO2, SO3, NOX gibi gazlar yağışla birleşip asit meydana getirebilmekte ve bunların yeryüzüne yağması ile asit yağmurları oluşmaktadır

Bunların yeryüzüne geri dönüşleri kuru ve yaş asit depolanması sonucu olur Yaş depolamada atmosferde oluşan bütün ürünler, yağmur ve kar içinde çözünmüş halde yeryüzüne taşınırlar Kuru depolamada ise atmosferdeki partiküllerin ve gazların yeryüzüne taşınması esnasında yağmur veya kar bulunmaz, sis içinde aerosol şeklinde bulunurlar Bu çerçevede belirtildiği gibi, yalnız yağmur değil, diğer bütün yağış biçimleri de asidik olabilmektedir Asit yağmuru toprağın kimyasal yapısını ve biyolojik koşullarını etkilemektedir Toprağın yapısında bulunan kalsiyum, magnezyum gibi elementleri yıka¤¤¤¤¤ taban suyuna taşımakta, toprağın zayıflamasına ve zirai verimin düşmesine neden olmaktadır Toprağın asitleşmesine en çok katkıda bulunan maddeler, atmosferde birikme sonucu toprağa geçen kükürt bileşikleridir Azot bileşikleri ise bitkilerin özümseyeceği miktardan fazla olduğu zaman toprağın asitleşmesinde rol oynamaktadır
Asitleşmenin çevre üzerinde dolaylı olmakla birlikte yine çok önemli etkilerinden biri de, endüstriyel faaliyetler sonucu oluşan asit nemidir Toprağa ya da göl yataklarına inmiş civa, kadmiyum ya da alüminyum gibi zehirli maddelerle tepkimeye girebilmekte ve normal koşullar altında çözünmez sayılan bu maddeler, asidik nemle tepkimenin sonucunda, besin zinciri ya da içme suyu yoluyla bitki, hayvan ve insana ulaşıp toksik etkiler yaratmaktadır Ağaç köklerinin besin toplama yeteneğinin bozulmasının sorumlusu da gene asitleşme sonucunda toprakta harekete geçen alüminyumdur
Asidik zerrecikler genellikle sülfürdioksit ve nitrikoksitlerin atmosferdeki yayılması ile oluşur Sonuçta oluşan nitrik ve sülfürik asit diğer partiküller (toz, is, kurum, duman vs) üzerine yapışır Bu partiküllerin direkt olarak solunması bu asidik yapıların doğrudan akciğerlere kadar gitmesine neden olmaktadır Bu asidik yapıdaki tozlar ve gazlar nemli ve sıcak akciğer alueollerinde kimyasal olarak kana geçebilirler
Asit yağmurlarının insanlar üzerindeki dolaylı etkileri yüzey ve içme suları, yer altı suları, toprak, ağır metaller, bitkiler ve balıklar üzerindeki etkilerine bağlı olarak bu unsurların kullanılması sonucunda uzun vadede insan bünyesinde asidik depolanmaya neden olur
Görüldüğü gibi hava doğal ve yapay etmenlerce kirletilmektedir Yapay etmenlerin
temelinde insan bulunmaktadır Fabrikadan, evlerden ve araçlardan çıkan dumanlar
tarafından atmosfer durmadan kirlenmektedir
Bu kirlilik doğrudan olduğu gibi asit yağmurları yoluyla da bitkiye, insana, suya, toprağa ve taşa etki etmektedir Termik santrallarda, ısıtmada ve endüstri kurumlarında kullanılan kömür atmosfere kül (kadmiyum, arçelik, kurşun) CO2 ve SO2 yaymaktadır Dünyada olduğu gibi Türkiye'de kömür ve petrol tüketimi giderek artmaktadır
Artan taşıt sayısı da petrol tüketimini dolayisiyle atmosferdeki karbon monoksit gazını
yükseltmektedir

Yanardağlar da havadaki SO2 ve CO2 gibi gazların miktarını arttırmaktadır
Bu gazlar havadaki subuharı ile birleşirler;
H2O+SO2 ______ H2SO4 (sülfirikasit) ve
H2O+NO2 ______ HNO3 (nitrikasit) olarak yere düşerler

Hava kirliliği, ışınların yere ulaşmasını ve atmosfere yayılmasına da engelleyerek iklim üzerinde olumsuz etki yapmaktadır Asit yağışları yapraklardaki klorofilin bozulmasına
ve bitkinin sararıp kurumasına neden olmaktadır
Bilindiği gibi bitkiler, fotosentez sırasında CO2 tüketir Asit yağmurları, bitkileri kurutarak, diğer yandan atmosferdeki CO2 (karbondioksit) tutarının artması için ortam hazırlamaktadır Başka bir anlatımla, bir olumsuzluk bir başka olumsuzluğu üretmektedir

TERMİK SANTRALLARIN ASİT YAĞMURLARINA ETKİSİ
Türkiye'nin sahip olduğu en bol fosil kaynaklı yakıt, düşük-kaliteli ve yüksek derecede kirlenmeye yol açan linyittir ve en bol bulunduğundan ülke enerji üretiminin belkemiğidir Ancak bu tür kömürün kullanımı çok yüksek miktarlarda kükürt dioksit (SO2), azot oksitler (NOx), karbonmonoksit (CO), Ozon (O3), hidrokarbonlar, partiküler madde (PM) ve kül oluşturmaktadır Bu atıklar, çevre sağlığına çok çeşitli biçimlerde etki eder Bu olumsuz etkileri şu şekilde sıralayabiliriz:
Eğer herhangi bir filtre kullanılmazsa 100 megawatt gücünde kömürle çalışan bir termik santralın kirletici etkileri aşağıdaki tabloda görülmektedir
Kükürt dioksit (SO2) 45,000 ton/yıl
Azot oksitler (NOx) 26,000 ton/yıl
Karbonmonoksit (CO) 750 ton/yıl
Katı partiküller (PM) 32,500 ton/yıl
Hidrokarbonlar 250 ton/yıl
Kül 5,660 ton/yıl
SO2 ve NOx gazları asit yağmurlarının oluşumundan birinci derecede sorumludurlar Bacalardan atılan kükürt ve azot oksitler, hakim rüzgarlarla ortalama 2 - 7 gün içerisinde atmosfere taşınırlar Bu zaman süresi içinde bu kirleticiler, atmosferdeki su partikülleri ve diğer bileşenlerle tepkimeye girerek sülfürik asit ve nitrik asiti oluştururlar Bunlar da yeryüzüne yağmur ve kar ile ulaşır Böylece baca gazları ikinci kez ve daha geniş bir bölgeye etki etmiş olurlar Bölgenin arazi yapısı ve hava koşullarına bağlı olarak, etki yüzlerce kilometreye kadar yayılabilmektedir Asit yağmuru denilen bu olgu yalnızca canlılar için değil, taş yapıtlar ve eski sanat eserleri için de önemli bir tehlike oluşturmaktadırlar
Asit yağmurları, yaprakların stomalarına girerek yaprağın su dengesini sağlayan stoplazmanın asitleşmesine neden olurlar Bunun sonucunda sıvı kaybeden yaprak, kısa sürede ölür Bu şekilde ağacın hastalıklara dayanıklılığı azaldığından zararlı böceklerin istilasına uğrar ve ölümü hızlanır Ayrıca giderek zayıflayan ve yaprak kaybeden ağacın tepe çatıları seyrekleşerek rüzgar perdesi görevini yapamaz ve ağaç rüzgardan devrilebilir Asit yağmurunun toprağa düşmesi sonucu toprağın asiditesi artar ve bu kuvvetli asidik çözeltiler topraktaki Ca++ , Mg+ , K+ gibi minerallerin kaybına neden olur Bu mineraller ağaçların büyümesi ve kendilerini yenilemeleri için yaşamsal öneme sahiptirler Toprakta PH %5' in altına düşerse toprak sıvısı içinde alüminyum ve ağır metallerin konsantrasyonu artar Kurak mevsimlerde topraktaki nemin azalması sonucu bu maddeler iyice yoğunlaşır ve bitki kökleri için öldürücü etki gösterirler Ayrıca kloroplastlarda biriken SO2 yaprağın fotosentez yapmasını engeller ve bu yolla da ağaca zarar verir Tüm bunların sonucunda ağaçların yeşil sürgünleri gelişmeyip kurumakta, yaprakları dökülmekte, çiçek ve meyve vermemektedir
Asit yağmurları ve diğer zararlı gaz ve küllerin verdiği ekonomik zararları şöyle sıralayabiliriz:

1 Ağaçların henüz olgunlaşmadan kesilmesinden doğan zarar
2 Arazi gelirlerinden yoksun kalmaktan doğan zarar: Bu zarar orman ölümü ile üretimden uzaklaşan arazinin zarar süresince sağlayabileceği gelirden oluşur
3 Toprak koruma önlemlerinden doğan zarar: Orman rejimi içine giren ve fakat çeşitli nedenlerle aşınmaya uğrayan toprakların korunması ve özelliklerinin iyileştirilmesi için yapılan harcamalardır
4 Ek ağaçlandırma giderlerinden doğan zarar: Zarara uğrayan alanda gaz etkisinin geçmesi ile yeniden ormancılık üretimine geçilmesi için gerekli olan ağaçlandırma giderleridir
5 Ormanların azalması ve toprağın çoraklaşması sonucu oluşan erozyon büyük miktarlarda toprak kaybına neden olur
6 İnsan sağlığı açısından doğan zararlar: Ormanlar hava kirliliği için bazen doktor bazen de hasta durumundadırlar Olgun iri yapraklı 100 yaşındaki bir kayın ağacı saatte yaklaşık olarak 17 kg O2 üretmekte, 235 kg CO2 tüketmektedir Ayrıca aynı kayın ağacı yılda 1 ton tozu süzmekte, baca gazları, bakteri ve virüsleri bağlamaktadır Bu nedenle orman havası havadaki partiküllerin, özellikle solunumla akciğere giden tozların sayısı bakımından kent havasına göre %90 - 99 oranında daha temizdir Bu durumda termik santralların etkileriyle ortaya çıkan orman ölümlerinin insan sağlığını ne derece olumsuz etkilediğini tahmin etmek pek zor değildir
7 Bacadan atılan gazların etkisiyle evcil hayvanların verimi azalır, kara ve sulardaki yaban hayvanlarının sayısında azalma olur

Termik santral küllerinin toplandığı alanda (kül depolarında) oluşan Radon gazı (Ra222) havaya ulaşmaktadır Bu küllerin üzeri toprakla örtülse dahi toprağın gözeneklerinden geçen Ra222 havaya karışır Ra222 38 günlük bir süre içinde Polonyum'a (Po210) ve aktif kurşuna (Pb210) dönüşebilmektedir Bu nedenle kül yığınları çevreye radyoaktivite yayar Bacadan atılan maddelerin içinde belki de en önemlisi, linyitte bulunan ve yanma ile açığa çıkarak etrafa yayılan uranyumdur Küllerdeki uranyum da ayrı bir sorun yaratmaktadır

HAVA KİRLİLİĞİ VE ASİT YAĞMURLARININ DİĞER ZARARLARI
Hava : Ozan tabakası incelir Böylece güneşten gelen ultraviyole gibi zararlı ışınlar yere kadar ulaşır Bu da deri kanseri ve göz kataraklarının oluşumuna yol açar
CO2, SO2 ve karbonmonoksit gibi gazlar solunumu zorlaştırır Solunum yollarında çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur
İklim : CO2 ve SO2 gazlarının artması, sera etkisi yaparak, atmosfer sıcaklığının yükselmesine neden olur Bu durum, buzulların erimesine; deniz suyunun yükselmesine yol açar Kıyı ovaları sular altında kalır Bazı ürünlerin üretilmesi güçleşir
Su : Asitik yağışlar yerüstü ve yeraltı sularını kirlendirir Arkasından, bu suların ulaştığı göl ve denizler buralarda yaşayan canlılar (balık, bitki, kuş ) zarar görür Kirlenmiş kaynak suyunu içen, kirlenmiş göl veya denizdeki balıkla beslenen insan da bu kirlilikten nasibini alır

AntikYapıtlar :
Atmosfer Yağış Taş ve metal Sonuç
H2O+SO2 H2SO4 + Ca CaSo4+H2
(Sülfirikasit) (Kalker)
H2O + SO2 H2SO4 + 2Al Al2(SO4)3+3H2
(Aliminyum)
H2O + NO2 HNO3 + Al Al(NO3)2+3/2H2
(nitrikasit)
Görüldüğü gibi yere düşen asitli sular, taş ve metallerden yapılmış olan antik yapıtlarımızı da bozabilmekte, böylece insanlığın ortak mirasına zarar vermektedir

Tarihi bina ve yapılar son 20 yılda bir önceki 2000 yılına göre daha çok yıpranmıştır Efes'i ve Bergama'yı düşünün; bir süre sonra İngiltere'deki Westminister Manastır'ı gibi kopyalarını yapmak zorunda kalacağız Kaybettiğimiz geçmişimizi kaç dolara geri alabiliriz?
Kağıt ve tekstil de SO2 ve NOx gazlarını emiyor; emdikçe gevriyor Gerçekten, Britanya kütüphanesindeki kolleksiyonlardan % 5'i sülfür gazından zarar görmüştür

Toprak : Asit yağmurları topraktaki minarellerle tepkimeye girerek toprağın yapısını bozmaktadır Ayrıca, topraktaki su asitik özellik kazanmaktadır Yeni asitik ortama uymayan bitki türleri yok olurken, bir bölümü de asitli suyu bünyesinde depolamaktadır
Böylece;

" Bitki örtüsünün azalması, bir taraftan erozyon ortamını hazırlarken, diğer taraftan da fotosentez olayının azalmasına ve sonucuda atmosferdeki CO2 tutarının artmasına neden olmaktadır
" Asitli su ile sulanan sebze ve meyvelerle beslenen insan zarar görmektedir

ÖNLEMLER
1 Hava kirliliği ve asit yağışlarının çevreye, özellikle bitkilere olan etkisinin kesin sonucu ve buna karşı isabetli önlemler alınmak isteniyorsa, çok sayıda bilimsel denemenin yapılması gerekir
2 Yakıtların (araç ve meskenlerde) kalitesi kontrol edilmeli
3 A ) Hava kirliliğine dayanıklı bitkiler (böğütlen, ıspanak, kızılcık,) ekilmeli
B) Kışın yaprak döken bitkiler ekilmeli
4 Kentlerin kurulma yerleri topografik açıdan iyi saptanmalı Başka bir anlatımla Yerleşmeleri (kent, köy,) çanak şeklindeki alanlardan uzaklarda kurmalıyız
5 Bacalara filitre takılmalı
6 Araçların bakımı zamanında yapılmalı
7 Alternatif enerji kaynakları kullanılmalı
(Güneş, rüzğar, gelgit, akıntılar, biyokütle, end ve evsel atıklar gibi)
8 Tüketim toplumu olduğumuz sürece yeni üretimlere yeni kirlenmelere neden olmamız kaçınılmazdır Onun için tüketim çılgınlığı yerine mevcutlardan haz almayı öğrenmeliyiz
9 Yakıtlardaki kükürt oranı azaltılmalı
10 Çevre insanlara öğretilmemeli; insanoğlu çevreyi içselleştirecek şekilde bizzat kendisi öğrenmeli

Kısaca; konunun sosyolojik, ekonomik ve politik boyutları aynı anda alınmalı ve hemen uygulamaya geçilmelidir Bunların içinde en önemli olanı ise yaşam ve eğitimi el ele tutuşturan uygulamalar olacaktır
Bu önlemler alınmadığı zaman en temiz kalan yerlerimizden biri olan Gökova Körfezi ve çevresi de son kurbanlardan biri olmaktan kurtulamayacaktır
Kirli hava ve asidik yağışlara etkileri yerel değildir Çünkü rüzgar kirli hava ve yağışları çok uzaklara taşıyabilmektedir Asit yağışları, düştüğü yerde kalmayıp akarsular ve denizler yoluyla da dünyaya yayılmaktadır Onun için çözümler yerel değil, küresel olmalıdır Ancak öncelikle yerel düşünmeyi ve yerel davranmayı öğrenerek bu felaketten kurtulabiliriz



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.