Prof. Dr. Sinsi
|
Girit'i Nasıl Kaybettik
Girit adasının fethine Sultan İbrahim vaktinde başlanmış, Avcı Sultan Mehmet vaktinde tamamlanmıştı 1821'de Yunan istiklâlini hazırlayan Heten'a Cemiyeti elini buraya da atmış, Rumların ayaklanması sağlanmış ve Türklerin can ve mal emniyeti son bulmuştu Açıkgöz Rumlar, bunu Avrupa basınına kendi lehlerine ulaştırmayı başarmışlar ve Türklerin katliâma giriştiği propagandasını yaymışlardı
1825'te yapılan Girit ve Sisam ayaklanmaları çok kanlı olmuştu 1866'da birçok Avrupa devletinden para ve silâh yardımı sağlayan bir ihtilâl hareketi meydana getirmişlerdi  
Bu sırada Avrupalılar araya girerek, Girit için bir özel idarenin kurulmasını istediler Bu yeni idare bugün Kıbrıs'ta olduğu gibi, Rumların gelişip teşkilâtlanmasına yardım etti (not: bu yazının kaleme alındığı tarih 1969'dur!)
Yunanistan'a öğrenim için giden Giritliler, Yunanlılar tarafından teşkilâtlandırılmış, halkı kandırmak için köy köy dolaşarak, nutuklar vererek, kilise ise gizli gizli halkı kışkırtmaya başlamıştı
İsyanların ve şikâyetlerin önü alınmayınca da Avrupalılar, Babıâli'yi aralıksız sıkıştırmakta olduğundan II Abdülhamid olayı yerinde incelemek üzere Gazi Ahmet Muhtar Paşa'yı oraya gönderdi Paşa, Hanya yakınındaki Halpa köyünde isyancı başlarıyla bir anlaşma yaptı
Bu sırada Girit'te vali olarak Kostaki Adanidis adlı biri bulunmaktaydı Yunan kilisesinin adamı olan vali, açıktan açığa ayaklananları korumakta, adalıların kalbini kazanarak, millî bir lider olmak hevesindeydi Valinin yardımcıları da Kasımzâde Hamdi, Kaurzâde Hasan Bey?lerdi Aynen bugün Kıbrıs'ta başkanın Rum, muavinin Türk olduğu gibi (not: bu yazının kaleme alındığı tarih 1969?dur!)
İngiliz konsolosu Tomas Sandoviç de valiyi korumakta ve Türk yardımcıların yetkilerini kullanmalarını önlemekteydi Halpa anlaşmasından sonra valiliğe getirilen Fotiyadis, Yunanlılık gayretkeşliği içinde kendi adamlarını iş başına getiriyor, gizlice asîleri koruyor, Türklerin katledilmesine teşvik edici yollar tutuyordu
Valilikte müddeti dolan Fotiyadis, bu görevde kalmak için bir hayli uğraştıysa da, Babıâli kararında ısrar ederek görevinden uzaklaştırdı Yerine geçen Sava, isyancıların direnmesiyle görevinden alınmış, yerine Londra sefaretinde bulunan Kostaki Antapulos getirilmişti Mutedil hareketlerle Girit'te düzeni sağlamak kolay değildi Atina ve Patrikhane, buradaki fesat tohumunu aralıksız geliştiriyordu, ilk patlak Hanya'da oldu İleri gelen birkaç Türk, Rumlar tarafından öldürüldü Ordu ve valinin şiddet tedbirleri bir fayda sağlayamadı İkinci defa durumu incelemek için gönderilen Mahmut Celâledin ve Ahmet Ratip Paşalar'ın tavsiyeleri de Rumların işine gelmedi
Sebrona'da genel bir ayaklanma yaratarak birçok Türk'ün kanına girdiler Bu durum karşısında başarısızlığa uğradığını gören Kostaki Paşa, istifa etti, yerine Nikolaki Sartinski getirildi Yeni vali, muvaffak olmak için, mutedil Rumları tutmak yolunu izleyince, Yunan taraftarları ayaklanarak 1889 ihtilâlini meydana getirdiler
RUMLARIN FESAT MAKİNESİ
Nikola Zoridis, Yani Mihaki, Aristidi Kiriari, Anderya Kakori, Mennos Isihakis gibi sergerdeler, Kakori'nin başkanlığında toplanarak adanın Yunanistan?a katılması isteğini ileri sürdüler Köy köy dolaşarak cahil halkı ayaklandırdılar Dini inançlarından faydalandılar Köylerde, şehirlerde silâhlanan Rumlar, ansızın Türklerin üstüne atılarak binlerce Türk'ü öldürüp, evlerini yaktılar, yiyeceklerini yağma ettiler Duruma bir türlü mani olunamıyordu Nikolaki de azledilerek Ali Rıza Paşa bu göreve getirildi Ali Rıza Paşa bir askerî valinin bu göreve atanmasını isteyerek çekilince, yerine Müşir Şâkir Paşa'yı gönderdiler Şâkir Paşa'nın aldığı tedbirler, kısa zamanda Rumları sindirdi, adaya sulh ve sükûn güneşi doğdu Fakat bu durum Atina'nın işine gelmiyordu Onun amacı Girit'i ele geçirmekti Bunun için orada durmadan ayaklanmalar, huzursuzluklar olmalı, Türkler öldürülmeli, adadan kaçırılmalı, mal ve mülküne el konulmalıydı Ancak ada, Rum ekseriyeti sağlanırsa Yunanistan'ın olabilirdi Ayrıca gizli gizli göçmen sokmak yolu da tutturulmuştu
Fesat makinesi bütün gücüyle Türkler aleyhine işliyordu Mahmut Celâleddin Paşa'nın valiliği devresinde de idare normale dönmüşse de ortalığı bulandırmak isteyenler, bir komite kurarak, ada Türkleri'ni öldürmek yurtlarını, mallarını yağma etmek amacıyla harekete geçtiler Bahane olarak da jandarmaların Arnavut oluşunu, insafsız hareket ettiklerini ileri sürüyorlardı Jandarma çavuşu Zekeriya ile bir jandarma ve dokuz yaşındaki kız çocuğunu öldürerek ayaklanmanın ilk kanını akıttılar
Önceden hazırlıklı olan başkaldırma kadrosu, kısa zamanda 1 500'e yükselmişti Papazlar, din işlerini bırakmışlardı Fener kilisesiyle el ele veren Atina metropoliti, durmadan kiliselere gönderdiği emirle, halkın isyancılara karışmasını ve her türlü yardımda bulunmasını istemekteydi Birçok papaz da silâhlanarak bu ayaklanmaya katılmış, isyancılar için Yunanistan'dan bir hayli para ve silâh da getirmişlerdi Epitropi komitasının başkanı, Heybeliada papaz okulundan yetişen Malako idi Ayaklanma genişledikçe, durum bir Haçlı görünüşü göstermeye başlamış, Hıristiyanlığın İslâm'ı Girit'te yok etme dâvası hâlini almıştı Kısa zamanda isyancıların toplamı 5 000'i bulmuştu
Atina, propaganda yönünden kuvvetli bir kozu eline geçirmiş, Türklerin mazlum Rumlara zulmettiğini gösteren resimler yaptırmaya, yazılar yazdırmaya memur ettiği adamlarını Avrupa başkentlerine yaymaya başlamıştı Avrupalı koruyucularını, adanın kurtarılması hakkında yardıma çağırıyor, İngiliz ve Ruslar bu yardıma çoktan hazır bulunuyorlardı Rus, İngiliz, Fransız, İtalyan gazete ve dergileri bu yılki yayınlarında hep Rumları koruyan ve haklı gösteren yazılarla doluydu
Durumun oradaki kuvvetle bastırılması imkânsız hâle gelmişti Bu yönden kuvvetli bir birliğin orada görev alması gerekiyordu Neticede, Abdullah Paşa kumandasındaki isyanı bastırma ekibi, 29 mayısta Suda limanına çıkarıldı Vamos'ta Rumların kuşattığı Türkleri kurtarmak için Kalive kasabasına da bir birlik gönderilmişti 18 günlük çetin bir hareket sonu Sebrona ve Romata da kuşatılmış, Türkler aç ve silâhsız bırakılmış, Türkler, 7 haziranda asilerin ezilmesi üzerine kurtarılmıştı
Rumların Türklere karşı gösterdikleri kötü ve insafsız hareketlere aynı şekilde karşı koymaktan başka çare kalmadığını gören Provliyalı Türkler de , kendilerini yakalayıp yakmak isteyen asilerden bir kısmını yakalamış, fakat bunların, kendilerini isyancıların zorla ayaklandırdığını iddia etmeleri ve yalvarmaları sonucu bırakmıştı Rumlar ise, Türklere eziyet ve hakaretten geri kalmıyor, çocukları bile aç bırakmak için fırınları, un depolarını, tarladaki ekinleri yakıyorlardı
AVRUPA'NIN KARARI
Yunanlıların hem silâhla, hem de propaganda yönüyle çalışmaları boşa gitmiyordu Koruyucuları olan Avrupalılar işe burunlarını sokarak Bâbıali ile 1896 yılı 25 ağustosunda büyükelçiler seviyesindeki toplantıda şu karara vardılar:
? Girit valisi Hıristiyan olacak, devletlerin tasdiki ile Babıâli'ce beş yıl için atanacak,
? Vali, genel meclis tarafından kabul edilen kanunları reddetmek yetkisini taşıyacak,
? Adada bir karışıklık çıkması hâlinde silâh ve asker yardımı isteyebilecek,
? Memurların üçte biri Hıristiyanlardan seçilecek,
? Avrupalı hukukçuların yöneteceği bir adli ıslahat komisyonu teşkil edilecek,
? Bingazili Araplar, valinin izini olmadıkça Adaya yerleştirilemiyecek, vali, asayiş yönünden bulunmalarını istemediği kişileri adadan çıkarabilecekti
Buna rağmen Atina bu durumu kendi çıkarlarını baltalamış kabul ederek kolları sıvamaya, ajanlarını sokarak Spitropi kuruluşlarıyla anlaşmaya vararak onları papazlar yoluyla harekete geçirmeye girişti Köy köy kıpırdamalar ve katiller, ırz ve mallara el atmalar başladı Yunanlılar yayma geçmek için bunu beklemekteydiler
Yayınlanan bir tebliğde: insanlık, medeniyet âlemi!  Biçâre Giritlilere yardım elinizi uzatınız!  O zavallıların mal ve can emniyeti tehlikeler altındadır Her gün binlerce Hıristiyan öldürülüyor Eğer Girit Hıristiyanlarının nasıl bir sefalet, nasıl bir felâket içinde bulunduğunu görürseniz, merhametli kalbiniz kanlanır, göz yaşlarınız damlar Şimdi, türlü işkence altında can çekişen ve hayatlarını feda ile hepimiz için kutsal olan Yunanlılığın vefalı kucağına can atmak isteyen Hıristiyan kardeşlerimize imdat ve yardım edelim!  deniyordu
|