Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dinlemenin, hükmü, müzik

Müzik Dinlemenin Hükmü

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Müzik Dinlemenin Hükmü



Müzik dinlemenin hükmü

Ne Kurân âyetleri içerisinde, ne de sahîh hadîs-i şerifler arasında; ne âletli, ne de âletsiz salt mânâda “mûsikî”yi yasaklayan bir habere, bir hükme rastlanmaz Dînimizde haramlar açık bir dil ile, net bir şekilde hep beyan edilmiştir Çalgılı veya çalgısız söylenen mûsikî yeni bir icat da değildir Kurân âyetleri indiği günlerde mûsikî çalınıp söyleniyordu Bizim Rabbimiz ise, kesinlikle unutkan değildir1 Cenâb-ı Hak; “kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalmanız dışında, Allah size haram kıldıklarını ayrı ayrı açıklamıştır”2 buyurur Allah Resûlü de (asm) bir hadislerinde: “Allahın, kitabında helâl kıldığı helâl; haram kıldığı ise haramdır Hakkında sustuğu da muaftır Allahtan onun affının kabulünü isteyin Zira Allah bir şeyi unutacak değildir”3 buyurmuş; bir diğer hadislerinde de, “Allah bir şeyi farz kıldığında onu eksiltmeyin Bir şeye sınır koyduğunda da sınırı aşmayın Bir şey hakkında da unutmaksızın susmuşsa, onun ardına düşmeyin”4 buyurarak, haram kılacağı bir şey hakkında Allahın ne tereddüdü, ne de unutkanlığı bulunmadığını; binâenaleyh bir şeyi haram kılmamışsa eğer, o şeyin mubah olacağının anlaşılması gerektiğini, çünkü eşyada aslolanın “mubahlık” olduğunu beyan buyurmuş bulunmaktadır

Her şeyden önce, yalın ve katıksız olarak eğlence, şarkı, türkü ve oyunlar, içlerinde haram unsur olmamak şartıyla mubahtırlar Peygamber Efendimiz (asm) oynayan bir gurup Habeşliye rastlayınca onları takdir ettikten sonra şöyle buyuruyor: “Yahudiler ve Hıristiyanlar bilsinler ki, bizim dinimizde genişlik vardır”5 Nitekim Üstad Bedîüzzaman Hazretleri bu hadisi tefsir sadedinde, radyolardan yapılan müzik yayını ile ilgili olarak diyor ki: “Evet, beşer hakîkate muhtaç olduğu gibi, bazı keyifli hevesâta da ihtiyacı var Fakat, bu keyifli hevesât, beşte birisi olmalı Yoksa havanın sırr-ı hikmetine münafi olur”6

Bedîüzzamana göre, insanlığın bu ihtiyacını dikkate alan radyo yayıncıları, İslâm ahlâkını rencide edici olmamak ve içinde haram unsur taşımamak şartıyla radyodan eğlence, müzik, şarkı ve türkü yayını yapabilirler Ve yapılan bu tür ölçülü müzik yayınları dinlenebilir Ama bu yayın radyonun tüm yayınlarına oranla beşte biri aşmamalıdır Yoksa havanın yaratılış hikmetine zıt şekilde yayın yapılmış olur Bu durumda ise radyo bir İlâhî nîmet iken, bir nikmet olur, yapılan ölçüsüz eğlence yayınları beşerin başına belâ olmaktan öteye bir fayda sağlamaz Öyle ise Bedîüzzamana göre, bir radyoda şarkı, türkü, ezgi, müzik ve meşrû eğlence programına beşte bir, kelimât-ı tayyibe sayılabilecek şekilde faydalı ve Kurân bilgilerini konu alan programlara ise beşte dört oranda yer verilmelidir7
Şimdi, dilerseniz, konu ile ilgili olarak doğrudan vahiy metinlerine başvuralım Konuyla ilgili rivâyetler ne diyor; bakalım Daha sonra muteber İslâm âlimlerinin yorumlarına geçelim

1- Hz Aişe (ra) bir bayram günü ile ilgili bir hatırasını şöyle anlatıyor:
“Yanımda iki genç kız def çalıp Buas Harbi üzerine düzülmüş hamâsî türküler söylerken Resûlullah Efendimiz (asm) içeri girdi Yatağın üzerine sırtüstü uzanarak yüzünü örttü Az sonra babam Ebû Bekir (ra) girdi Türkü okuyan kız çocuklarını görünce:
Resûlullahın (asm) huzurunda şeytan sazı ha! diye bana kızdı ve kızları azarladı
Ancak, Resûlullah (asm) karşı koyarak:
Ey Ebû Bekir, bırak onları; söylesinler, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır buyurdu
Onlar sohbete dalıp, ilgileri kesilince ben kızlara göz ettim, hemen sıvışıp çıktılar”8
2- Resûlullah Efendimiz (asm) hicret esnasında Medîneye teşrif buyurduğu zaman, kadınlar dam başlarında defli ve sesli olarak, “Taleal-bedru aleynâ, min seniyyâtil-vedâ, vecebeş-şükrü aleynâ, mâ deâ lillâhi dâ” diyerek ilahi söylemişler ve neşelerini şükre çevirmişlerdi9

3- Resûlullah Efendimiz (asm) Rübeyyi binti Muavvizin (ra) düğününde hazır bulunmuş, def çalarak Bedir savaşıyla ilgili kahramanlık türküleri söyleyen iki genç kızı dinlemiştir Bu esnada şarkıcılardan birisi:

“Aranızda, yarın ne olacağını bilen bir Peygamber var” demesi üzerine, Resulullah Efendimiz (asm):
“Bırak o sözü, önceki söylediklerine devam et, gaybı ancak Allah bilir” buyurmuştur10

4- Bir evden kulağına gelen def ve başkaca çalgı sesleri üzerine Resûlullah Efendimiz (asm), evde ne olduğunu sorar
“Düğün” cevabını alınca:
“Bu nikâhtır, sifâh (zinâ) değildir” der

5- Hz Âişe (ra) Medineli bir yakınını evlendiriyor Düğün yerine gelen Peygamber Efendimiz (asm):
“Kızı gelin ettiniz mi?” diye sorar
“Evet” derler Peygamber Efendimiz (asm):
“Kızla birlikte türkü söyleyecek birini de gönderdiniz mi?” buyurur
Hz Âişe (ra):
“Hayır” deyince, Peygamber Efendimiz (asm):
“Ensâr arasında bu çeşit fırsatlarda eğlence geleneği vardır Keşke kızla birlikte şarkı söyleyecek birisini gönderseydiniz de onlar şöyle söyleyiverseydi:
“Size geldik, size geldik
Bize şenlik, size şenlik”11

6- Muâz İbnu Cebelin anlattığına göre, kendisi Hz Peygamber (asm) ile birlikte ensârdan birinin düğününde bulunur Hz Peygamber (asm) kızı isteyip nikâhı kıydıktan sonra:
“Allah iyi geçim, hayırlar ve uğurlar nasip etsin, rızkınıza bolluk bereket versin, sizi mübarek kılsın” diye duâ eder Âdet veçhile damadın başı üzerinde def çalınmasını söyler Def çalınır Sonra içerisinde meyve ve şekerlemeler bulunan çerez sepetleri getirilir Resûlullah (asm) üzerine serper
Fakat halk bunları kapışmak üzere harekete geçmez, olduğu yerde durur
Resûlullah hayretle:
“Niçin yağmalamıyorsunuz?” der Cevaben:
“Ey Allahın Resûlü, siz falanca günler tekrarla bizi yağmacılıktan men ettiniz” derler Bunun üzerine:
“Ben sizi ganimet mallarını yağmalamaktan men ettim, düğün yağmasından men etmedim, haydi yağmalayın” der Muaz der ki:
“Resulullahın (asm) onu da, bizi de bu yağmaya teşvik ettiğini gördüm”12

7- Hz Peygamber bir kere Medinede bir yerden geçerken aniden def çalarak ve türkü söyleyerek:
“Nahnu cevarin min benin-neccar /Ya habbeza Muhammedün min car”
(Biz Neccaroğuları kabilesine mensup kızlarız
Hz Muhammed ne iyi ve ne hoş bir komşudur) beyitlerini söyleyen kızlara rastladı ve:
“Allahu yalemu inni uhibbukünne” (Allah bilir ki ben sizi seviyorum) demek sûretiyle onlara iltifatta bulundu13

8- Hz Enes (ra) bildiriyor: Veda Haccı sırasında Resûlullah Efendimizin (asm) kafilenin yürüyüş temposunu ezgileriyle canlı tutan bir kölesi vardı, adı Enceşe idi Bu zat güzel sesli birisiydi ve Resûlullahın zevceleri ile bir kısım Müslüman kadınların develerini sevk ediyordu
Enceşe bazı ezgiler okumuş, okuduğu ezgilerle develeri hızlandırmıştı Bilindiği gibi, develer yürüme sırasında okunan belli bir ezginin veya mûsikinin ahengine karşı hassasiyet gösterip, adımlarının temposunu, söylenen bu şarkının ritmine göre ayarlayabilmekte, hızlı veya yavaş olabilmektedir
Resûlullah Efendimiz (asm) teşbihli bir üslupla, Enceşeden okuduğu ezgilerin ritmini değiştirmesini ve develerin yürüyüş temposunu ağırlaştırmasını emrederek şöyle buyurmuştu:
“Ey Enceşe ağır ol! Şişeleri kırma” (Şişe ile kafilenin zayıflarını kastediyordu)14

9- Amir b Sad (ra) anlatıyor: “Bir düğünde, Bedir ashabından olan Kurayza b Kab ve Ebûl-Mesûdül-Ensârînin yanına vardım O esnada genç kızlar türkü söylüyorlardı Ben:
“Siz Resûlullahın ashabından ve Bedir savaşına katılanlardansınız Sizin yanınızda kızlar türkü söylüyorlar; siz ise ses çıkarmıyorsunuz!” dedim Onlardan biri dedi ki: “İstersen otur, bizimle berâber dinle; istersen git! Düğünde eğlenmemize izin verildi!”15

10- Hz Ali (ra) anlatıyor: Resulullah Efendimiz (asm) buyurdular ki:

“Cennette siyah gözlü hurilerin toplanma yerleri vardır Orada, benzerini mahlukatın hiç işitmediği güzel bir sesle şarkı okurlar ve şöyle söylerler:
“Bizler ebedîleriz, bizler hiç ölmeyiz!
Bizler nimetlere mazharız, fakirlik bilmeyiz!
Bizler Rabbimizden razıyız, kederli olmayız!
Bizlere sahip olan beylerimize ne mutlu!”16
Bunları ve benzeri bir çok rivâyet ile birlikte bir çok ulemâ görüşlerini delil olarak sunan Yusuf el-Kardavî, fitne ortamı olmamak ve fitneye çağıran edâlı bir ses tonuyla söylememek şartıyla, mûsîkîsinin sözleri kötülüğü işlemeyen, icrâsı esnasında da edâdan ve cilveden kendini arındırabilen kadının müzik yapmasının ve bu şartlarla yaptığı müziğin başkalarınca dinlenmesinin haram değil; mubah ve câiz olduğunu söyler17 Nitekim yukarıya aldığımız rivâyette de görüldüğü gibi, Resûlullah (asm), Hz Ebû Bekirin (ra) genç kızları dinlemesini çirkin bulmadı, aksine onun kızları kınamasını çirkin buldu ve kız çocukları da Hz Aişenin (ra) kendilerine işaret etmesine kadar şarkı söylemeye devam ettiler18
Şimdi de çalgı âletinde, şarkıda ve türküde haramlık meydana getiren unsurları işleyen vahiy mesajlarını ele alıp inceleyelim:
1- Cenâb-ı Hak Müslüman hanımlara şöyle emrediyor: “Allahtan korkarsanız, yabancılarla edâlı ve câzibeli konuşmayın Yoksa kalbinde fesat bulunan kimse kötü şeyler ümit eder Dâima ciddî ve ağır başlı söz söyleyin”19
Müzikte kadın sesini değerlendirirken bu âyeti temel taşı olarak elimizde tutacağız Çünkü bu âyet Müslüman kadının sesinin yabancılara göre konumunu nazara veriyor ve Müslüman kadına bir ses sınırı çiziyor Allahtan korkan Müslüman kadın yabancılarla konuşurken bu ses sınırının içinde kalacak ve belirtilen kırmızı ışığı geçmeyecek Buradaki kırmızı ışığı Kurân-ı Kerîm, “felâ tehdane bil-kavl” sözüyle ifâde eder “tehdane” “hadea” fiilinden geliyor “Hadea” tevâzu gösterdi, eğildi, itaat etti, yumuşak oldu, boyun eğdi, inkıyâd etti demektir Bu âyete göre Müslüman kadın yabancılara boyun eğercesine, yabancıların çirkin arzûlarına itaat edercesine, onların önünde eğilircesine sözlerini yumuşatmamalı, “özel çağrı” anlamı içeren bir edâ ve cilve ile konuşmamalı, sözlerine ilâve bir câzibe katmamalıdır Kurân bunu yasaklıyor Kurânın kırmızı çizgisi budur Müslüman kadın bu çizgiyi geçmemelidir Çünkü Kurâna göre böyle konuşmak, kalbinde hastalık bulunan kimseyi umutlandırma riski taşıyor
Kurâna göre gerektiğinde kadın yabancılarla elbet konuşacak Fakat şu ölçülerle Kurân diyor ki: “Kulne kavlen marûfâ” yani, “iyi, düzgün, doğru, ciddî, ağırbaşlı, vakûr, edâsız, cilvesiz, itaatsiz, art niyetsiz, Allah nasıl bir ses verdiyse o sesi düzgünce çıkararak konuşun
Ölçümüz bu Bu vahiy ölçüsünü müziğe de uygulayacağız Yani müzik yapan kadın da müziğinde “düzgün, doğru, ciddî, ağırbaşlı, vakûr, edâsız, itaatsiz, cilvesiz, câzibesiz, art niyetsiz sözler” söylemeli ve düzgün haller ve davranışlar göstermelidir Müziğinde yabancı erkeklerin kötü arzûlarına boyun eğen, onların kötü heveslerine itaat eden, onlara işve ve cilve yapan bir ses, söz, müzik ve ses tonu kullanmamalıdır
Bu ölçülere dikkat eden kadın müzik yapabileceği ve müzik âleti kullanabileceği gibi, böyle kadının müziği radyoda yayınlanabilir ve dinlenebilir
2- Nâfi anlatıyor: “Abdullah İbnu Ömer, bir çalgı sesi işitmişti ki, derhal kulaklarını parmaklarıyla tıkayarak yoldan uzaklaştı” Bana:
“Ey Nâfi, kulağına hâlâ ses geliyor mu?” diye sordu
“Hayır” dedim
Bunun üzerine parmaklarını kulaklarından çıkardı ve ilave etti: “Bir defasında Hz Peygamber (asm) ile beraberdim Böyle bir ses işitti ve aynen benim davrandığım şekilde davrandı”20

3- Hz Ali (ra) anlatıyor: Resûlullah Efendimiz (asm) bir gün:
“Ümmetim on beş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belâlar iner!” buyurdu Yanındakiler:
“Ey Allahın Resûlü! Bunlar nelerdir?” diye sordular
Resûlullah Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:
“1- Millî servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında gidip gelen bir metâ haline gelirse, 2- Emanet ganimet ve fırsat bilinip hıyanet edildiği zaman, 3- Zekât (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telâkki ettikleri zaman 4- Kişinin karısının kötü emirlerine itaat ettiği zaman, 5- Anne hukuku sıkça çiğnendiği zaman, 6- Baba hukuku sıkça çiğnendiği zaman 7- Arkadaşın kötü emirlerine itaat arttığı zaman, 8- Mescitlerde (rızay-ı İlâhî gözetmeyen husûmet, alış-veriş, eğlence ve siyaset vs ile ilgili sesler yükseldiği zaman) 9- Kavme, onların en alçağı reis olduğu zaman; 10- Zorba kişiye zararı dokunmasın diye hürmet edildiği zaman; 11- Şarap meşrû sayılarak içildiği zaman, 12- İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği zaman; 13- (Sanat, bale, konser gibi çeşitli adlar altında; bar, gazino, dansing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi çeşitli vasıtalarla yaygın şekilde) şarkıcı kadınlar arttığı zaman; 14- Türlü çalgı âletleri arttığı ve sıkça çalınır olduğu zaman, 15- Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakaret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, zelzeleyi, yere batışı veya suret değiştirmeyi ya da gökten taş yağmasını bekleyin”21
4- İmran bin Husayn (ra) bildirmiştir: Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki:
“Bu ümmete yere batma, kılık değiştirme ve taşlanma âfetleri gelecektir
Ashaptan birisi:
“Bu ne zaman olacak yâ Resûlallah?” diye sordu Peygamber Efendimiz (asm):
“Şarkıcı kadınlar yaygınlaştığı, çalgı âletleri türediği ve şaraplar sıkça içildiği zaman” buyurdu22
Bu hadislerden; kıyamete yakın insanların şarkıyı, türküyü ve her türlü müziği bir metâ sayacakları, büyük bir değer verecekleri, fitne ortamı olup olmamasına bakmaksızın kadını allayıp pullayarak ortaya sürecekleri, çalıp söyleterek, açıp saçarak kadın ile eğlence düzenlemenin mubah sayılacağı ve haramı helâl sayarcasına bu anlayışın yaygınlaşacağı anlaşılmaktadır Burada sakındırılan, yalın müzik ve yalın kadın sesi değil; burada sakındırılan, kadın sesi ile müziği fitne için âlet etmek ve bunu kasıtlı olarak—çağın gerekleri diye—yaygınlaştırmaktır
Kezâ bu hadislerden; İslâm ahlâk ve terbiyesi olmadığında veya inkâr edildiğinde kadın sesi ile müziğin şerre ve fitneye en kolay âlet edilen unsurlardan olduğu uyarısını çıkarmak mümkündür
Bedîüzzamanın “İslâmın münevver meyvesi”23, “Hüccetül-İslâm”24, “Muhakkikîn-i Asfiyâ, sıddîkîn ve evliyâ”25 diye nitelediği, “verâset-i nübüvvet denilen velâyet-i kübrâda” bulunduğunu ve “makam-ı rızâya” yetiştiğini bildirdiği26 İmam-ı Gazâlî Hazretleri, İhyâsında mûsikîye uzunca bir bölüm ayırmış ve semâ ile mûsikîyi uzun uzadıya incelemiştir Mûsikînin bazen mubah, bazen mendup, bazen de haram olabileceğini bildiren İmam-ı Gazâlî, Allahı zikretmeye teşvik eden ve rûha yüksek duygular veren müziğin mendup; bayram, evlenme, doğum, sevinç ve neşe günlerinde müzik dinlemenin mubah olduğunu27 bildirdikten sonra, beş ârıza bulunması halinde müziğin haram olduğunu beyan ediyor

İmam-ı Gazâlîye göre müziği haram kılan ârızalar şunlardır:

1- Dinletendeki ârıza
2- Müzik âletindeki ârıza
3- Ses ayarındaki ârıza
4- Dinleyicinin kendisindeki ârıza 5- Dinleyici şahsın âvâmdan olma ârızası
İmam-ı Gazâlîye göre müziği haram kılan ârızaların birincisi: Dinletendeki ârıza: Kendisine bakılması helâl olmayacak şekilde giyinen ve görünen bir kadının, fitneye dâvet eden bir ses ve sözle müzik yapması haramdır Fitne tehlikesi olan parlak bir genç de bu hükümdedir Bunların müziğinin haram olması müzikten değil, kendilerinin ve seslerinin fitne unsuru olduğundandır Hattâ konuşan bir kadının sesinde ve konuşmasında fitne uyandırma tehlikesi varsa, onunla konuşmak ve hattâ Kurân-ı Kerîm bile olsa ondan dinlemek câiz olmaz Yakışıklı genç de aynı hükümdedir28

Fakat, fitne yaymayan, sesinde eğilip bükülerek, kırılıp dökülerek cinselliği ön plana çıkarmayan kadın sesi haram değildir Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) hiç mecburiyeti olmadığı halde Hazret-i Âişe validemize (ra) “Nasıl, seyretmek istiyor musun?” diye sormuş, kendisi de yaslanmış olarak genç kızların müziklerini dinlemiştir29
Müziği haram kılan ârızaların ikincisi: Müzik âletindeki ârıza: İçki âlemlerinde insanı içki tüketimi için kışkırtacak ve fitneyi tetikleyecek biçimde kullanılan çalgılar haramdır
Müziği haram kılan ârızaların üçüncüsü: Sesteki ârıza: Kötü, çirkin, ahlâk dışı, fâhiş ve hicvedici sözleri bulunan, dedikodu ve iftira içeren, toplum barışını bozan, fitne yayan, Allaha, Resûlüne (asm) ve ashabına karşı yalan cümleler içeren müzik parçasını söylemek de, yayınlamak da, dinlemek de haramdır Yaşayan belli bir kadını anlatan söz ve şiirleri dinlemek haramdır Çünkü erkekler arasında bir kadını anlatmak da, yermek de câiz değildir Belirli bir kadının yüz, göz, kaş, yanak, saç, kıyafet ve diğer vasıflarını başkaları yanında övmek veya yermek câiz değildir Eğer şarkıda genelleme söz konusu ise, yani şarkı sözü belirli bir kadını değil de, genel ve meçhul bir sevgiliyi anlatıyorsa; dinleyicinin kendi helâli olan eşini düşünmesi şartıyla dinlemesi câiz olur Böyle şarkılarla helâli olmayan bir kadını düşünmekle ise kişi günahkâr olur
İstiâre yoluyla şarkı sözlerini meşrû düşüncelere çekebilen kimselerin şarkı dinlemeleri de câizdir Meselâ, yanaklardan aşağı dökülen siyah kâküllerden günah karanlığını, parlak yanaklardan îmân nûrunu, kavuşmayı anmaktan Allaha kavuşmayı, firak ve ayrılıktan Allahtan uzak kalmayı, sevgiliye kavuşma engellerinden Allaha kavuşmaya engel olan dünya meşgalelerini anlamak mümkündür Şarkı sözlerini kalben böyle yüksek mânâlara çekmek, dinlenen şarkıyı mubah kılmaya yeterlidir
İnsan, dinlediğinden çok anladığından ve algıladığından sorumludur Bir gün şeyhin birisi çarşıda gezerken bir satıcının, “Bir dirheme on salatalık!” diye bağırdığını duyunca vecde geldi, titredi ve bayıldı Ayıldığı zaman, neden bayıldın diye soranlara: “Bir gıda maddesi ve bir rızk külçesi iken on tane salatalık bir dirheme satılıyor Ya hiçbir işe yaramayan kötü insanın değeri kaç paradır?” diye inledi
Müziği haram kılan ârızaların dördüncüsü: İmam-ı Gazâlîye göre dördüncü ârıza kişinin kendisindedir Bir kişinin müziği şehevî arzûları için tahrik aracı kılması haramdır Müziğin sözleri ile haram sevmeye heveslenmek haramdır Müziği kendi nefsânî heves ve arzûları çerçevesinde yorumlamak haramdır Meselâ, kâkül, gül yanak, ayrılık, kavuşma kelimelerini duyduğu zaman şehveti ve şeytânî duyguları tahrik olan birisi müzik dinlememelidir
İnsan gönlünde şeytanın ordusundan sayılan şehvet ile, Allahın askeri sayılan akıl nûru arasında sürekli bir mücâdele vardır Müzik bu mücâdelede şehveti tahrik edici değil; akıl nûruna kuvvet verici olmalıdır Bu iki ordudan birisi kalbi fetheder ve kuşatırsa zaferi elde etmiş olur ve mücâdele biter Şeytanın müzikle kalbe girip kalbin mânevî neşesini bozmasına izin vermemelidir Zamanımızda kalpleri şeytanlar kuşattı Şarkılar ve müzik parçaları ekseriya şeytanî hevesleri tahrik amacıyla çalınır ve söylenir oldu Gönül kendisini bir müzik parçasına kaptırmaya görsün; müziğin sazıyla ve sözüyle kendinden geçip, neredeyse kul ve insan olduğunu unutur hale geldi Öyle ki, nice müzik parçaları ile kendi insanlığını unutan ve kendinden geçen nice gençler, elde jiletle başta kendileri olmak üzere etraflarına zarar verir oldular İşte böyle müzikten çabuk etkilenen, mânevî terbiye almamış, kendi kimliğini İslâm ahlâkı ile yoğurmamış kişiler müzik dinlememeli Çünkü bu kişiler müzikten zarar göreceklerdir

Müziği haram kılan ârızaların beşincisi: Müzik dinleyicisinin âvâmdan olması da bir handikaptır İşi gücü bırakıp müzik parçaları ile oyalanmak ahmaklıktan ve akılsızlıktan başka bir şey değildir Boş vakitleri öldürüp, oyuna ve eğlenceye dalmak cinâyettir Nasıl küçük günahlar ısrar ve devamla büyür ve büyük günaha dönüşürse, mubahlar da ısrar ve devamla küçük günaha dönüşürler Mubahları devamlı olarak takip etmek kişiye bir kemâl ve feyiz vermediği gibi, kişinin elde bulunan mâneviyâtından ve feyzinden de bir miktar alır gider
Nitekim satranç ta böyledir Parasız veya karşılıksız oynamak şartıyla satranç mubahtır Fakat satranç oynamaya düşkün olmak ve bunun için faydalı işlere gevşeklik vermek doğru değildir En azından mekruhtur
Netice olarak; İmam-ı Gazâlîye göre kalbin sıkıntısını yatıştırıp kalbi dünyanın fânî işlerinden soğutarak ibâdetlerine daha bir dikkatle sarılmak amacıyla belirli bir ölçü ile müzik dinlemek mubahtır Din ve dünyasında daha bir istekle çalışabilmesi için müzik dinlemeyi hoş görmek, yanak üzerindeki benin güzelliği gibidir Eğer o ben, bütün yüzü kaplarsa yüzü çirkinleştirir Çokluk sebebiyle güzellik çirkinliğe döner Her güzelliğin çoğu güzellik olamayacağı gibi, her mubahın çoğu da mubahlıkta kalmaz Meselâ ekmek mubahtır Fakat çok yemek haramdır İşte normal şekilde müziğin mubah oluşu, fakat çoğunun haram oluşu bunun gibidir
Başka örnekler vermek gerekirse; bal helâldir Fakat mizacı hararetli ve asabî olanlara zarar verdiği için tıbben bu gibilere haramdır Şarap haramdır Fakat boğazında lokma tıkanan birisi, su ve benzeri bir şey bulamaz ise lokmayı yutmak için bu kişiye bu esnada şarap helâl olur Burada ihtiyaç ve zarûret sebebiyle mubah olmuştur Bunlar ârızî hükümlerdir Bunlara bakılmaz Yine meselâ, alışveriş helâldir Fakat Cuma ezanı vaktinde yapılırsa haramdır İşte bunun gibi, müzik de, ölçülü, mânâlı ve âhenkli bir ses olması bakımından aslında mubahtır Haram olması, aslından uzak, fakat aslı ile birleştirilen bir ârıza sebebiyledir
İmam-ı Gazâlî ilâve ediyor: Eğer müzik boş iş denirse deriz ki: İçinde haram olmamak şartıyla boş iş ve eğlenceden dolayı Allahın kullarını sorguya çekmeyeceğini şu âyet bildiriyor: “Allah sizleri yeminlerinizdeki lağvden (boşluk ve yanılgıdan) dolayı mesul tutmaz”30
Allah adına kasıtsız olarak yemin edip sonra yemininden dönen kimse bundan sorguya çekilmeyecek ise eğer, abartılı olmamak ve harama âlet etmemek şartıyla, şiir ve şarkı söyleyip eğlenen kimse bundan dolayı neden sorguya çekilsin? Müziğin bâtıla benzemesi de haram sayılması için yeterli olmaz Çünkü bâtıl demek, faydasız şey demektir Yukarıda da söylediğimiz gibi, her faydasız şey haram değildir31
İmam-ı Gazâlîye göre bu ârızalar olmadığında kişinin kadın olsun, erkek olsun müzik yapması veya yapılan müziği dinlemesi haram değildir
İmam-ı Gazâlî, müziğin haram olduğunu söyleyenlerin ileri sürdükleri delillere de cevaplar veriyor Bunlara özetle temas etmekte fayda var:

1- Müziği haram sayanlar genellikle şu âyete dayanıyorlar: Kurân, “İnsanlardan bazıları efsane ve boş sözleri satarlar”32 buyuruyor İbn-i Mesud, Hasan-ı Basrî ve Nehâî (ra) âyette geçen “boş söz”ün müzikli söz olduğunu söylemişlerdir Nitekim Peygamber Efendimiz de (asm), “Allah Teâlâ kayneyi, satmasını, parasını ve öğretmesini haram kıldı” buyurmuştur Kayne içki meclisinde erkeklere şarkı söyleyen kadın demektir
İmam-ı Gazâlî diyor ki: Bizim buna itirazımız yoktur Biz zaten yabancı bir kadının fitne ortamında, kendilerinden emin olunmayan fâsıklara şarkı söylemesinin haram olduğunu söylemiştik Hadiste geçen “Kayne”nin mânâsında fitne vardır Fakat bundan, bir kadının fitne korkusu olmayan hallerde ve ortamlarda başkaları duysun duymasın, şarkı söylemesinin haram olduğu mânâsı anlaşılmaz
Kezâ, âyette buyrulduğu gibi, boş sözler ve düzme yalanlarla dînini satarak insanları yoldan çıkarmağa çalışmak haramdır Buna da diyeceğimiz yoktur Fakat her şarkı sözü dinini satmak ve insanları azdırıp sapıtmak mânâsını taşımıyor Âyetin muradı insanları sapıtmaya karşı uyarmaktır Tamam; insanları sapıtmak maksadıyla Kurân okunsa da haramdır Adamın birisi imam olmuş ve imamlığında sürekli Abese Sûresini okuyormuş Çünkü bu sûrede Cenâb-ı Hak Peygamber Efendimizi (asm) azarlıyor Hazret-i Ömer (ra) adamın gâyesinin fitne çıkarmak olduğunu anlayınca, adamın Abese Sûresini okumasını haram sayarak adamı imamlıktan azlediyor Kurân ile sapıtmak haram olursa, şarkı ile sapıtmak ve fitne çıkarmak da elbet haram olur

2- Müziği haram sayanlar, “Şu Kurâna karşı mı alay ederek gülersiniz ve ağlamazsınız da, onun duyulmaması için şarkı söylersiniz!”33 âyetini de delil sayıyorlar
Biz de deriz ki: Kurânı dinletmemek için gülmek de, ağlamak da haramdır Âyet bunları kastediyor Şüphesiz Müslümanlıkla alay eden şarkı ve türküler de haramdır Nitekim, “Şâirlere ancak azgınlar uyar”34 âyetinde şâirlerle kastedilen kâfir şâirlerdir Bu, şiirin kendisinin haram olduğunu değil, şiiri küfürde kullanmanın haram olduğunu gösterir

3- Müziği haram sayanlar Peygamber Efendimizin (asm), “İlk ağlayan ve ilk sözü müzikle söyleyen şeytandır” hadisini de delil sayarlar Oysa bu hadiste ölü üzerine ağlamak ve ağıt yapmak kastedilmiştir Şüphesiz Dâvûd Aleyhisselâmın ve günahkârların hatâları için ağlamaları haram olmadığı gibi; mubah şekilde şevki ve neşeyi artıran müzik de haram değildir Nitekim Hazret-i Âişenin (ra) evindeki genç kızların yaptıkları iş müzikle söz söylemekti Peygamber Efendimiz (asm) Medîneye teşrif buyurduklarında da Medîneli kadınlar müzikli şiir okumuşlardı

4-Yine Peygamber Efendimizin (asm); “Müzik söyleyerek sesini yükselten kimseye Allah Teâlâ iki şeytan musallat eder Bu şeytanlar o kimsenin omuzları arasında dururlar ve müziği bitirinceye kadar göğsünü tekmelerler” hadisini müziğin haram sayılmasına delil sayarlar
Oysa Peygamber Efendimiz (asm) bu hadisinde şehveti ve haram sevmeyi tahrik eden müziği söyleyenleri kastetmiştir Fakat Allah sevgisini, bayram coşkusunu, evlilik sevincini, çocuk doğması neşesini ve bunun gibi mubah sevinçleri konu alan müzik bunların dışında kalır

5- Nâfî diyor ki: Ben Abdullah bin Ömer (ra) ile yolda giderken, Abdullah bin Ömer (ra) bir çobanın kaval sesini duydu ve elleri ile kulaklarını tıkayarak yoldan saptı Bana:
“Ey Nâfî! Hâlâ kaval sesi duyuluyor mu?” diye sordu Ben:
“Artık duyulmuyor” dediğim zaman kulaklarını açtı ve dedi ki:
“Peygamber Efendimizin (asm) de böyle yaptığını gördüm
Müziği haram sayanlar bu rivâyeti de delil sayarlar Oysa eğer kaval dinlemek gerçekten haram olsaydı, Abdullah bin Ömerin (ra) Nâfîye de aynı şeyi emretmesi gerekirdi Halbuki Nâfîye bir şey söylemedi Kendisinin kulaklarını tıkaması ise o an için çalgı sesinin kendisine olumsuz etki yapmasından korkmasından olabilir Aynı şekilde Peygamber Efendimiz de (asm) böyle davranmış; fakat yanında bulunan İbn-i Ömeri (ra) bundan alı koymamıştır Bu da onun haram olduğunu değil; sadece onu dinlemekten sakınmanın daha evlâ olduğunu gösterir
Bundan biz, Peygamber Efendimizin (asm) o sırada mânevî müşâhedesini kaval sesi ile bozmak istemediğini anlıyoruz Çalgı sesinin haram olduğunu değil Nitekim namazı kıldıran Peygamber Efendimiz (asm) namazda kendisini meşgul ettiği için Ebû Cehmin işlemeli cübbesini çıkarıp iâde etti Bundan, işlemeli elbise giymenin haram olduğu anlaşılmaz Sadece, kalbi olumsuz etkileyen mubahları terk etmenin evlâ olduğu anlaşılır Zaten biz de kalbi olumsuz etkileyen mubahların bir çoklarını terk etmenin daha evlâ olduğunu söylemekteyiz35
Müzikle ilgili olarak buraya kadar aldığımız tüm rivâyetleri ve İmam-ı Gazâlî dahil tüm âlimlerin içtihatlarını özetleyecek boyutta bir ölçüyü Bedîüzzaman Saîd Nursî hazretlerinde buluyoruz Müziğin haram olup olmama durumunu, hangi şartlarla haram, hangi şartlarla mubah olduğunu Bedîüzzaman, her an şehit olma ile yüz yüze bulunduğu Pasinler savaş cephesinde at sırtında yazdığı İşârâtül-İcâzda özetleyivermiş Üstad Bedîüzzaman orada der ki: “Kulaktaki zar nûr-u îmân ile ışıklandığı zaman, kâinâttan gelen mânevî nidâları işitir Lisan-ı hal ile yapılan zikirleri, tesbihatları fehmeder Hattâ o nur-u iman sayesinde, rüzgârların terennümatını, bulutların naralarını, denizlerin dalgalarının nağamatını ve hakeza yağmur, kuş ve saire gibi her nevden Rabbanî kelâmları ve ulvî tesbihatı işitir Sanki kâinat, İlahî bir musikî dairesidir Türlü türlü avazlarla, çeşit çeşit terennümatla kalblere hüzünleri ve Rabbanî aşkları intıba ettirmekle kalbleri, ruhları nuranî âlemlere götürür, pek garib misalî levhaları göstermekle, o ruhları ve kalbleri lezzetlere, zevklere garkeder Fakat o kulak, küfür ile tıkandığı zaman, o leziz, manevî yüksek savtlardan mahrum kalır Ve o lezzetleri îras eden avazlar, matem seslerine inkılab eder Kalbde, o ulvî hüzünler yerine, ahbabın fıkdanıyla ebedî yetimlikler, mâlikin ademiyle nihayetsiz vahşetler ve sonsuz gurbetler hasıl olur Bu sırra binaendir ki, şeriatça bazı savtlar helâl, bazıları da haram kılınmıştır Evet ulvî hüzünleri, Rabbanî aşkları îras eden sesler, helâldir Yetimane hüzünleri, nefsanî şehevatı tahrik eden sesler, haramdır Şeriatın tayin etmediği kısım ise, senin ruhuna, vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır”36
Bedîüzzamanın müzikle ilgili görüşlerini açmak gerekirse: 1- Ulvî hüzünleri ve Rabbanî aşkları canlandıran müzik menduptur, helâldir, dinlenir 2- Yetîmâne hüzünleri ve nefsanî şehevatı tahrik eden müzik haramdır, dinlenmez 3- Şeriatın tayin etmediği kısım ise, dinleyenin ruhuna ve vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır37 Eğer dinleyende yetîmâne hüzünler veya şehevî hisler uyandırıyorsa, haramdır Eğer dinleyende yetîmâne hüzünler veya şehevî hisler uyandırmıyor; bilâkis, dinleyen kulağına gelen müziği ulvî biçimde –İmam-ı Gazâlînin de işâret ettiği şekilde istiârelerle- yorumlayabiliyorsa helâldir ve mubahtır

Kadının şarkı, türkü, ilâhî vb gibi musîkî icra etmesi meselesinde, âyette geçen “edâlı ve cilveli söz söylemekten sakınma” şartını esas almak zorundayız Cilveli ve câzibeli olarak türkü, şarkı ve sâir musîkî parçalarını okuyan bir kadın sesi işittiğimizde, “kalbinde fesat bulunan kimse kötü şeyler ümit eder” âyetini kendimize rehber yapmalı; fesat, bozukluk, meyil ve sâir kalbî hastalıkların ağına kapılıp kötü şeyler ümit etmekten kalbimizi ve nefsimizi sakındırma çabası içinde olmayı ihmal etmemeliyiz Bu kalbî ve hâlisâne çaba, kulağımıza çarpan gayr-i meşrû seslerin günahından bizi muâf kılmaya inşallah yeterli olur
Bir kadının sunuculuk yapmasında da aynı ölçüler söz konusudur Mesele, kadının tahrik ihtiva eder şekilde konuşmaması, erkeğin de hasta kalbini haram meyillerden koruma çabası göstermesidir Kadın tahrik ihtiva eder biçimde konuşmaz, erkek de kalbinin meyillerine kapılmaz ve kötü şeyler ümit etmez ise iki taraf da harama girmemiş olurlar Nitekim yine Kurânı dinlediğimizde salt konuşmanın mubah olduğunu anlıyoruz Hazret-i Mûsânın, Hazret-i Şuaybin kızları ile konuştuğunu38 ve Sebe Melikesi Belkısın Hazret-i Süleyman ile ve kendi halkı ile konuştuğunu bize bildiren39; fakat kadını çekici olmaktan ve çekici konuşmaktan sakındıran Kurân, böylece bize mubahlık ve haramlık sınırını da çizmiş oluyor Bu sınırı musikîde olsun, radyodaki bir kadın sunucuyu dinlerken olsun veya toplum hayatının şurasında burasında kadın erkek ilişkilerinde olsun korumak dînî yaşayışımızın güzelliklerindendir
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Müziğe, kayıtsız şartsız “haram” veya kayıtsız şartsız “helâl” demek mümkün değildir Sahabe-i Kiramdan Ebud-Derda Hazretlerinin, “Hak şeylerin talebinde daha şevkli, daha gayretli olabilmek için kalbimi hak olmayan şeyle dinlendiriyorum”40 sözüyle ifâde ettiği ve nihâyet Bedîüzzaman Hazretlerinin müzik dinleme ölçüsü olabilecek biçimde, “Beşer hakikate muhtaç olduğu gibi, bazı keyifli hevesâta da ihtiyacı var Fakat bu keyifli hevesât, beşte birisi olmalı”41 Sözüyle ifade ettiği ölçüyle önemli ve faydalı işlerimizi aksatmamak ve gevşetmemek, bilâkis kalbimizi dinlendirerek faydalı iş ve ibâdetlerimize ivme kazandırmak amacıyla meşrû müziği dinlemekte bir sakınca yoktur

Söylenmesi, yayınlaması ve dinlenmesi mubah olan müzik parçasında aşağıdaki özellikler bulunmalıdır:

1- Müziğin sözleri ve klibi yetîmâne hüzünleri işlememelidir
2- Müziğin sözleri ve klibi şehveti ve nefsânî arzûları tahrik edici olmamalıdır
3- Müziğin sözleri ve klibi kötülüğü teşvik edici olmamalıdır
4- Müziğin sözleri ve klibi İslâmın haram kıldığı bir şeyi övücü olmamalıdır
5- Müziğin sözleri gıybet, iftira, dedikodu… vb gibi başkası hakkında hoş olmayan, başkasını hicveden ve kötüleyen sözler ihtiva etmemelidir
6- Müziğin sözleri ve klibi kin, intikam, düşmanlık, haset, kıskançlık, adâvet ve nifak tohumları ekmemelidir
7- Müziğin sözleri yaşayan bir kadını veya erkeği fitneye sürükleyici ölçüde teşhir ihtiva etmemelidir Meselâ yaşayan bir kadının saçlarını, gözlerini, kaşlarını… vs güzelliklerini nâmahreme karşı teşhir edici olmamalıdır
8- Şarkıyı ve türküyü okuyan kimse, müziğinde sesini yumuşatarak, edâ ve cilve yaparak, karşı cinsin kötü arzûlarına itaat edeceğini çağrıştıran bir müzikal, müzik sözü ve ses tonu kullanmaktan kaçınmalıdır 9- Şarkının sözleri mubah, söyleyiş tarzı mubah, klibi mubah, söylenme veya dinlenme ortamı mubah olmalıdır

Dipnotlar:

1- Meryem Sûresi, 19/64
2- Enam Sûresi, 6/119
3- Hakim, Ebûd-Derdâdan rivâyetle
4- Dârekutnî, Salebeden tahriçle
5- Kütüb-ü Sitte, 6/52
6- Nûr Âleminin Bir Anahtarı, s 21; Emirdağ Lâhikası, s 307
7- Emirdağ Lâhikası, s 307
8- Buharî, II, 3; Müslim, II, 605; Nesaî, III, 59
9- Beyhâkî, Delâilün-Nübüvve
10- İbn-i Mâce, Nikâh, 1897
11- İbn-i Mâce, Nikâh, 1900
12- Kütüb-ü Sitte, 11/218
13- İbn Mace Nikâh, 1899
14- Buhârî, Edeb 90, 95, 111, 116; Müslim, Fezâil 70, (2323)
15- Nesâî, C6, S537
16- Tirmizî, Cennet 23, 4/336, (2689)
17- Ç M Fetvâlar, 4/91
18- İbn-i Mâce, Nikâh, 5/318; Kütüb-ü Sitte, 6/51
19- Ahzab Sûresi, 33/32
20- Kütüb-ü Sitte, 11/220
21- Kütüb-ü Sitte, 14/340; Tirmizî, Fiten 31, (2307);
22- Tirmizî, Fitne, 2309;
23- Sözler, YAN, 2004, s380;
24- Sözler, YAN, 2004, s 885; Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s 109;
25- Sözler, YAN, 2004, s 1123; Mektûbât, YAN, 2004, s 758, 770;
26- Mektûbât, YAN, 2004, s 471;
27- İhya, 2/695
28- İhya, 2/700
29- İhya, 2/695
30- Bakara Sûresi, 225
31- İhya, 2/702-704
32- Lokman Sûresi, 6
33- Necm Sûresi: 59
34- Şuarâ Sûresi: 224
35- İhyâ-i Ulûmiddînden özetle, 2/705-711
36- İşârâtül-İcâz, s 71, 72
37- İşârâtül-İcâz, s 72
38- Kasas Sûresi, 28/25
39- Neml Sûresi,27/29-44
40- Kütüb-ü Sitte, 11/221
41- Emirdağ Lâhikası,

alıntı-akrep1

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.