Prof. Dr. Sinsi
|
Musibetler İnsan Aczini Bildirir
Çok zâhirî musîbetler var ki, İlâhî birer ihtar, birer ikazdır Ve bir kısmı keffâretüz-zünubdur Ve bir kısmı, gafleti dağıtıp, beşerî olan aczini ve zaafını bildirerek bir nevî huzur vermektir

Risale-i Nur'dan
Birinci Mesele:
Asıl musîbet ve muzır musîbet, dine gelen musîbettir Musîbet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip feryad etmek gerektir
Fakat dinî olmayan musîbetler, hakikat noktasında musîbet değildirler Bir kısmı ihtar-ı Rahmânîdir Nasıl ki çoban, gayrın tarlasına tecavüz eden koyunlarına taş atıp, onlar o taştan hissederler ki, zararlı işten kurtarmak için bir ihtardır, memnunâne dönerler Öyle de, çok zâhirî musîbetler var ki, İlâhî birer ihtar, birer ikazdır Ve bir kısmı keffâretüz-zünubdur Ve bir kısmı, gafleti dağıtıp, beşerî olan aczini ve zaafını bildirerek bir nevî huzur vermektir Musîbetin hastalık olan nevî, sabıkan geçtiği gibi, o kısım, musîbet değil, belki bir iltifat-ı Rabbânîdir, bir tathirdir
Rivayette vardır ki, “Ermiş bir ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşüyor; sıtmanın titremesinden günahlar öyle dökülüyor ”
Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm, münâcâtında, istirahat-i nefis için duâ etmemiş Belki zikr-i lisanî ve tefekkür-ü kalbîye mâni olduğu zaman, ubudiyet için şifa talep eylemiş Biz, o münâcatla birinci maksadımız, günahlardan gelen mânevî, ruhî yaralarımızın şifasını niyet etmeliyiz Maddî hastalıklar için, ubudiyete mâni olduğu zaman iltica edebiliriz Fakat muterizâne, müştekiyâne bir surette değil, belki mütezellilâne ve istimdatkârâne iltica edilmeli Madem Onun rububiyetine razıyız; o rububiyeti noktasında verdiği şeye rıza lâzım Kazâ ve kaderine itirazı işmam eder bir tarzda ah, of edip şekvâ etmek, bir nevî kaderi tenkittir, rahîmiyetini ithamdır Kaderi tenkit eden, başını örse vurur, kırar Rahmeti itham eden, rahmetten mahrum kalır Kırılmış elle intikam almak için o eli istimal etmek nasıl kırılmasını tezyid ediyor; öyle de, musîbete giriftar olan adam, itirazkârâne şekvâ ve merakla onu karşılamak, musîbeti ikileştiriyor
İkinci Mesele:
Maddî musîbetleri büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe küçülür Meselâ, gecelerde insanın gözüne bir hayal ilişir Ona ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet verilmezse kaybolur Hücum eden arılara iliştikçe fazla tehâcüm göstermeleri, lâkayt kaldıkça dağılmaları gibi, maddî musîbetlere de büyük nazarıyla, ehemmiyetle baktıkça büyür Merak vasıtasıyla o musîbet cesetten geçerek kalbde de kökleşir, bir mânevî musîbeti dahi netice verir, ona istinad eder, devam eder Ne vakit o merakı, kazâya rıza ve tevekkül vasıtasıyla izale etse, bir ağacın kökü kesilmesi gibi, maddî musîbet hafifleşe hafifleşe, kökü kesilmiş ağaç gibi kurur, gider Bu hakikati ifade için bir vakit böyle demiştim:
Bırak ey biçare feryadı belâdan kıl tevekkül,
Zira feryat belâ ender hatâ ender belâdır bil
Eğer belâ vereni buldunsa, safâ ender atâ ender belâdır bil
Eğer bulmazsan, bütün dünya cefâ ender fenâ ender belâdır bil
Cihan dolu belâ başında varken, ne bağırırsın küçük bir belâdan? Gel, tevekkül kıl
Tevekkülle belâ yüzünde gül, tâ o da gülsün O güldükçe küçülür, eder tebeddül
Nasıl ki mübarezede müthiş bir hasma karşı gülmekle, adâvet musalâhaya, husûmet şakaya döner, adâvet küçülür, mahvolur, tevekkül ile musîbete karşı çıkmak dahi öyledir
Lemalar, 2 Lema, 5 Nükte
LÛGATÇE:
ihtar-ı Rahmânî: Sonsuz merhamet sahibi olan Allahın ihtarı
gayr: Başkası
keffâretüz-zünub: Günahların keffareti
tathir: Temizleme
ender: İçinde, dahilinde
tebeddül: Yenilenme, değişme
adâvet: Düşmanlık
|