Prof. Dr. Sinsi
|
Telli Baba Türbesi
Telli Baba Türbesi
Telli Baba ,İmam Abdullah Efendi
Âşıklar diyarıdır İstanbul;
Nice aşklar yaşanır bağrında bu şehrin, nice saraylar, bahçeler, sokaklar barınak olur sevdalılara Ümitsizce yaşanan aşklar, şiirlerde, şarkılarda saklanır Kavuşanlar kavuşmanın kıymetini bilirler mi acaba? Yoksa ayrılık mıdır sevdayı aşka çeviren
Vapurla boğazdan İstanbulu seyretmek ne kadar doyumsuzdur Hele boğazın sonunda Karadeniz e doğru iki tepe vardır ki, şehrin Allaha açılmış dua eden iki eli misali Onlar korur şehri yattıkları yerden ve onlardır boğazın vazgeçilmez bekçileri
Vapurla karşıya geçerken uzun uzun seyrettim denizden boğazı Boğazın iki manevi bekçileri Telli Baba ve Hz Yuşa
Telli Babayı düşündüm Yaşadığı imkânsız aşkın acısını içimde duymak için   Tellerle süslenmiş ufacık türbesinde o şimdi çaremi acaba çaresizlere Yolum ne zaman Sarıyer e düşse, Telli Babaya mutlaka uğrar, onun yaşadığı o ilahi aşkı yüreğimde hissetmek isterim Kavaklara balık yemeğe giden onlarca ziyaretçi, evlenmek için bir tutam gelin teli ile huzuruna gelenler, onun hayatını merak ederler mi acaba diye düşünürüm  
Ona ziyarete gittiğimde türbenin bir kenarına sessizce oturur, kavuğuna taktığı gelin teli ile bana görünmesini isterim hep Bilirim ki ebedi aşkı bulan âşıklar hiç ölmezler Etten kemikten dolaşırlar insanların arasında Kendileri gibi ebedi aşkı arayanlara, seven kalplere yaklaşır, onlara görünür, onlarla konuşup güç verirler kalplerine
Telli Baba diye biliriz biz onu ; Sarığına taktığı bir tutan gelin telinden dolayı bu ismi vermişler ona Sarıyer Kavaklarda yaşayan Abdullah isminde garibin biridir o Boğazdan geçen gemilere kılavuzluk edip, nafakasını alın teri ile kazanan kanaatkâr ve namuslu biri Kalbi, içine dünyaları sığdıracak kadar sevgiyle doluymuş Bir gün yalıda oturan zengin bir ailenin kızına takılmış gözü Hani pek beklediği bir şey de değilmiş bu aşk Birden bire gelivermiş sevda Önce göz göze bakışmışlar, sonra konuşup tanışmışlar birbirleri ile 
Aşk bu; gider en imkânsızını seçer nedense  İşte yine öyle olmuş, imkansızın en imkansızı çıkmış karşısına
Abdullah Efendi en yeni giysilerini i giyip süslenmiş, elinde bir demet çiçeği ile yalının yolunu tutmuş, varıp babasından istemiş sevdiği kızı Gül gibi kızını tutup ta bir çulsuza verecek hali yok ya beyin Hemen ihtişamlı yalının ihtişamlı kapısını Abdullah Efendinin yüzüne kapatıvermiş  Çaresizliğine kahrolmuş ama içindeki ateş daha bir fazla artmış Abdullah efendinin Hemen sevdiğine bir mektup ulaştırıp kaçmaktan başka çarelerinin olmadığını anlatmış Ve karar vermişler birlikte kaçmaya Kararlaştırdıkları gibi o gece Abdullah Efendi, yalının dibine kayığı ile usulca sokulup, bohçasını hazırlayan can aşkını aldığı gibi kaçırmış Sessizce kürek çekmişler boğazın sularında Deniz sakin ve efsunluymuş Her şey o kadar güzel görünüyormuş ki
Sevgililerin kavuşması şerefine gökyüzünde yıldızlar ışıldamış, ay sularda yakamoz yapıp yol göstermiş bizim sevgililere  Kalpleri aşk ateşi ile yanan âşıkların kavuşması martıları da coşturmuş Sarılınca bir birlerine, tenlerinin kokusunu duyup o büyü ile büyülenip kendilerinden geçmişler Dünyada birbirlerinden başka hiç bir şeyin olmadığını düşündükleri o anda, gök birden kararmış, sakin deniz yerini azgın dalgalara bırakarak sanki oyun etmiş onlara Dalgalar sandalı devirirken son bir defa göz göze gelmişler İşte bu son görüşleri olmuş birbirlerini  Yavaşça sulara gömülmüş sandal Abdullah Efendi çırpınsa da çaresizce sevdiğini boğazın serin sularına gelin vermiş Daha kavuşmanın sevincini bile yaşayamadan süzülüp kaybolmuş mavi derin sularda sevdiği Kendi kurtulduğuna bile sevinememiş garip,
Deli divane olup kendini dağlara tepelere atmış Onsuz nasıl yaşarım Allahım, Allahım diye dilinde hep Allah zikri yakarıp durmuş Sevdiğinin duvağına takamadığı gelin telini sarığına takıp öylece mecnun gibi dolaşmış halkın arasında Sevdiğinden ayrı kalmak dayanılmazmış seven için 
Eeee aşk ateşi kalbi yakmadıkça insan ıslah olmaz, kalp de sükûn bulmazmış Kalp ıslah olmayınca da yâre ulaşılmazmış
Mecnûn da Leylanın aşkı ile yandığı için bulmadı mı Mevlasını
Ya Züleyha!   kavuşabildi mi Yusufuna?
Yusuf unu kaybeden Yakupun göze ihtiyacı kaldı mı?
Sevgiyi kalbe koyan kim? Nerden akar kalbe, Sevginin kaynağı kimde?
Ve sonunda bulmuş o İlahi aşkı garip Aslında sevdiği de, aradığı da hep oymuş Yaşadığı sevgi sadece bir katre imiş aşkın içinde Kavuşmak istediği de o, yanıp tutuştuğu da oymuş      
Meğer ki aşk oymuş, hasret oymuş, dost oymuş Her şey ona giden bir yolmuş Böyle çağırırmış insanları kendine, insanın zatında sevdirirmiş kendini
Şükretmiş ölümlü aşkına, ölümsüze taşıdığı için kendisini
Sonra yüce kumandan Fatihin ordusunda katılarak manevi alanda güçlenmiş Abdullah Efendi Tabur imamlığı şerefiyle şereflenmiş ve Rabbinin zatına şahit olarak şehitlik mertebesine yükselmiş
Aradan uzun seneler geçmiş Sarıyerde yalıda yaşayan bir genç kız, yakalandığı amansız hastalığı için Rabbine duada bulunmuş O gece rüyasında Telli Babayı görüp ziyaretine gelmesi için davet edilmiş Bir gece iki gece derken her gece görmeye başlamış Telli Babayı rüyasında “ Gel” diyormuş, “gel bana gel ”
Rüyasında gördüğü yere varınca hastalığı şifa bulmuş ve hemen oraya bir türbe yaptırmış İstemiş ki bütün sevenler onu ziyaret etsin, kavuşamayanlar dilekte bulunsunlar Rablerine buradan Allah aşkı ile yananlar da yangınlarına çare bulsunlar
İşte böyleymiş Telli Babanın hikâyesi  Şüphe ile iman bir arada olmazmış? iman ile mümin, mümin olan kişi de Rabbinden emin olurmuş Sevgili için gözyaşı dökülmeden ben yok olmazmış
Her kes bir şey ister, âşıksa yalnızca cananı Ben de seni Sensiz olmak, bensiz olmakmış, “ben”siz olmak sana âşık olmakmış
Yüreğimde bir yangın, aklımda Telli Baba ve yaşadığı o imkânsız aşkı İmkânsızı olası eden kim, kim yaramış kâinatı, sahibim kim, ben kimim?
Ben garip, ben mahzun, ben aşığım Ben de ayrıyım sevdiğimden Ben de hasretim ona İstediğin kadar teli al, beni de kavuştur sevdiğime Telli Baba
YENİ EVLİLERİN ADRESİ
Diğer türbelere yapılan ziyaretlerde olduğu gibi, İstanbul'dan veya İstanbul dışından gelen ziyaretçiler arasında, sadece yatanın ruhu için veya farklı isteklerde bulunmak amacıyla Telli Baba Türbesi'nde dua edenlerin sayısı yadsınacak gibi değil Ancak halk arasında en yaygın inanış, evlilik aşamasındaki gençlerin ve kısmetinin açılmasını isteyenlerin yoğun olarak ziyaret ettikleri Telli Baba Türbesi, (geçen yıllara oranla daha az ziyaret edilir olsa da) bu özelliğini koruyor Hala birçok çift evlendikleri gün Telli Baba Türbesi'ni ziyaret ederek, hem kısmet, hem de beraberliklerinin devamı için dua ediyor Rumelikavağı'ndaki Telli Baba Türbesi, şehir merkezinden uzakta bulunmasına rağmen, özellikle cuma günleri ve hafta sonları çok yoğun bir ziyaretçi akınına uğruyor Telli Baba Türbesi'nin ziyaretçileri arasında kadınlar ve genç kızlar büyük bir yer tutuyor Hayatında Telli Baba'nın özel bir önemi olduğunu vurgulayanlar, periyodik ziyaretlerini hiç aksatmıyor Öte yandan; Telli Baba efsanesini duyan turistler de meraklarını gidermek için türbeyi ziyaret ediyor Türbenin üzerinde bulunan tellerden ismini alan Telli Baba Türbesi'ne halıfleksle kaplanmış merdivenlerden iniliyor İçeride ziyaretçilerin namaz kılabildikleri bir de mescit bulunuyor Ziyaretçiler türbedeki tellerden küçük bir parça alarak dileklerinin gerçekleşmesi için dua ediyor Dileklerinin gerçekleştiğine inananlar da sonraki ziyaretlerinde bir miktar tel getirerek türbenin üzerine bırakıyorlar Ziyaretçilerin arasındaki yaygın inanış, dileğin gerçekleşmesi için alınan telin kısalığı ile doğru orantılı Uzun tel alanların dileklerinin gerçekleşmesinin zaman aldığına inanılıyor
İMAM ABDULLAH EFENDİ
Rumelikavağı'ndaki Telli Baba Türbesi'nin yapım tarihi ve burada yatan zatın kimliği tam olarak bilinmiyor Çünkü Telli Baba ile ilgili farklı efsaneler var Birinci efsaneye göre asıl adı İmam Abdullah Efendi olan Telli Baba, Fatih devrinde orduda tabur imamı iken şehit olmuş 80 yıl önce de hastalıklı bir genç kızın onu rüyasında görmesiyle birlikte mezarı ortaya çıkarılmış O günden sonra iyileşen genç kızın peşinden birçok insan bu türbeyi ziyaret etmeye başlamış
TAHLİSİYE MEMURU
İkinci efsaneye göre de; Telli Baba, tahlisiye memuruymuş Gemilere kılavuzluk hizmeti verirken; bir gün nöbeti sırasında, denizin kabardığı anda bir bakmış ki, fındık kabuğu misali bir kayık içinde genç bir kızla oğlan dalgalarla boğuşuyor Çok geçmeden kayık devrilmiş Tahlisiye memuru atlamış denize, genç kızı kurtarmış, delikanlıyı bulamamışlar Yıllar sonra evlenme çağına gelen genç kız, şükran borcunu ödemek için tahlisiye memurunun bulunduğu yere geldiğinde öldüğünü öğrenip gözyaşı dökmüş, telli duvağını mezara bırakıp ayrılmış
TELLİ GELİN EFSANESİ
Bir diğer efsaneye göre ise, bugün Telli Baba diye bilinen ziyaretgah yerinde yatanın aslında bir gelin olduğu şeklindedir  Söylentiye göre; akıntıya kapılan bir sandaldaki gelin denizde boğulur Ertesi gün çevre halkı gelinin kıyıya vuran cesedini bulur, şimdi ziyaretgah olan yere gömerek üstüne gelin telleri ekerler Verem hastalığına tutulmuş genç bir kız garip rüyalar görür Gelinlik giymiş bir kadın, "Herkesin önünden gelip geçtiği açık mezarı düzeltirsen seni iyileştirir, dertlerinden kurtarırım'' diyormuş Genç kız mezarı hemen derleyip toplamış ve zamanla iyileşmiş
|