![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FER' Birinci derecede gerekli olmayan bilgi, dal, kol, kısım, ayrıntı, teferruat ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de: "Allah'ın hoş bir sözü, kökü sağlam dalları göğe doğru olan -Rabbinin izniyle her zaman meyve veren- hoş bir ağaca benzeterek nasıl misal verdiğini görmüyor musun?" (İbrahim, 14/24) âyetinde "fer'uha" kelimesi ağacın dalı manasınadır ![]() Kelime, kadın veya erkeğin saçı, kavme izafe edildiğinde onların efendisi, şereflisi ve kulağa izafe edildiğinde üst tarafı anlamına gelir ![]() ![]() İslâm'dan önceki câhiliye araplarının putlarına kurban ettikleri yeni doğmuş deve yavrusuna da "fera" denirdi ![]() ![]() ![]() Fer', şer'i dehilerden kıyasın rükünlerinden birisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fıkıhta kullanılan "Fürû' terimi Fer'in çoğulu olup baba, dede ve validelerden oluşan Usul'a karşılık, ölen bir kimsenin ardından mirasçı olarak bıraktığı çocukları ve torunları için kullanılır (ö ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FER'İ HÜKÜM Hüküm; karar vermek, örtmek, men etmek, bir şeyi diğer bir şeye ispat (olumlu) veya nefy (olumsuz) suretiyle isnat etmektir ![]() ![]() ![]() ![]() Fıkıh ıstılahına göre hüküm, "mükelleflerin işleriyle ilgili olan Şart (Allah ve Resulu)in hitabının eser ve neticesidir ![]() ![]() "Satış muamelesinin hükmü mülkiyettir ![]() ![]() Şer'i hükümler, aslı ve fer'î olarak iki kısma ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fer'i hükümler ise, namaz, oruç, hac, zekât ve benzeri ibadetlerle, nikâh, talak, radâ' (süt emişme), ticaret ve benzeri müslümanların günlük muamelelerine dair hükümlerdir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FER'İ MESELE Fer' sözlükte; ayrıntı, bir asıldan ayrılan kolların herbiri ve şu'be, esas olmayıp ikinci derecede önemli olan şey anlamlarına gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm dininin iman ve amelin birleşmesinden meydana gelen bir bütün olduğu gözönünde tutulursa; imana ilişkin konular aslı mesele; ibadet, muamelat (medenî ilişkiler), ve ukûbat (cezalar) ile ilişkin konular da fer'i mes'ele kapsamına girer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Amel, iman-küfür açısından, imandan bir cüz olmamakla birlikte, amel imanın kemale ermesi için gerekli görülmüş; bu nedenle de imandan bahseden ayetlerin hemen ardından sâlih amel adı verilen İslâm'ın ibadet, muâmelat ve ukûbat ile ilgili hükümlerine uyulması emredilmiştir ![]() ![]() İtikadı ve amelî konuların bütününü teşkil eden hükümler topluluğuna "din", diğer bir deyişle "şerîat" denir ![]() ![]() İslam'da şer'î hükümlerin dört ana kaynağı vardır: Kitap (Kur'an); Sünnet (Hz ![]() ![]() Hakkında ilk üç kaynakta hüküm bulunan meseleler İslâm hukukunda "aslı mesele" olarak kabul edilirken; Kitap, Sünnet ve icma'da hükmü bulunmayan bir meselede kıyas ve ictihat yoluyla verilen hükümler de "fer'i mesele" kapsamına girer ![]() Kıyas, hakkında nass olan bir meselenin hükmünü, hakkında nass olmayan bir meseleye tatbiki demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Genel olarak ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FERMAN Padişah'ın bir iş veya gereklilik ile ilgili arzusunu gösteren yazılı emri ![]() Ferman ilk olarak İslâmiyeti kabul eden İlhanlılarda daha sonra ise Osmanlılarda kullanılmıştır ![]() ![]() ![]() Fermanın kendine has şartları ve özellikleri vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlılarda hükümdarın tuğralı fermanı, içindeki bilgi ve malumatın çeşidine göre; hüküm, biti, misâl, tevki, nişan, berat, menşur ve yarlığ denilirdi ![]() ![]() Fermanlar çok çeşitli sebeplere göre çıkarılırdı ![]() ![]() ![]() ![]() Fermanlar, Osmanlılardan önce Anadolu Selçuklu Devletinde de vardı ![]() ![]() Anadolu Selçuklularında büyük divanda bulunan arazi defterlerinde has ve iktaa yani dirlik olan tımara ait tevcihâtı yapan ve buna dair menşur ve beratları hazırlayan mühim bir dairenin reisine Pervaneci denmiş ve bu berat ve menşurlara da Pervane denilmiştir (İ Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilatına Medhal, Ankara 1970, s ![]() ![]() Pervane birçok lügat ve eserlerde Ferman ve hükm-i padişahı demek olup, bir nevi yazının adına da pervane denildiği ve Moğollarda devletin dört mühüründen birinin adı olduğu ve altından yapılmış olan bu küçük hükümdar mührüyle hazineye ait vesikaların damgalandığı Hacib veya Perdedara Pervane denildiği kaydedilmektedir (Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası, sene 8, s ![]() Pervane büyük Selçuklularda da vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Ferman'ın Osmanlı Padişahlarına ait bir "teşri" (kanun koyma) sıfatı olduğunu dile getiren bazı yazarlar vardır ![]() ![]() ![]() Şu hususu açıklamakta fayda vardır ki, Osmanlı devlet sistemi, kuruluş biçimi itibariyle tam bir İslâmî yapı göstermiyorsa da, İslâmî hukuk ve siyâsetin ana meselelerini yüklenen bir devlet sistemi idi ![]() Devletin çeşitli icraatları bunu göstermektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Ferman ise, daha anı ve küçük meseleler için verilen padişah buyruklarıydı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı devletinde fermanlar, divanı hat denilen girift bir yazı ile yazılırdı ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FERSAH Bir mesafe ölçüsü, Farsça "fersenk" kelimesinden Arapça'ya "fersah" şeklinde geçmiştir ![]() ![]() Hem maddî hem de manevî şeyler için kullanılır ![]() ![]() ![]() ![]() Kuzey İran lehçelerindeki bir şekilden Arapça'ya geçmiş bir tabir olup, fars, frasang, pehl ve farsang şeklinde, İran'da kullanılan bir yol ölçüsü olup, aşağı yukarı at ile bir saatte gidilen mesafeye denktir ![]() Altı bin zirâ' veya zirâ'ı resmî (1,0387 m ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fersah; çok eski bir mesafe ölçüsü olması hasebiyle ve henüz metrenin bilinmediği bir dönemde kullanıldığı için, bugün metre cinsinden karşılığını tam olarak tesbit etmek zordur ![]() ![]() Yukarda bir fersahın 6232,2 m ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç, yuvarlak bir rakamla ifade edilmek istenirse, bir fersahı beş km kabul etmek en pratik yoldur ![]() Ashab (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() Bir diğer rivayette şöyle denilmektedir: "İbn Ömer ve İbn Abbas (r ![]() ![]() ![]() ![]() Abdullah İbn Abbas'ın, Mekke ile Tâif, Mekke ile Usfân veya Mekke ile Cidde arasındaki gibi bir mesafede namazı kısaltarak kıldığı haberi Mâlik'e ulaştığı zaman şöyle demiştir: "Bu mesafe dört "berîd" dir (16 fersah) ve bana göre namazın kısaltıldığı en güzel mesafedir" (İmam Mâlik, Muvatta', Kasrü's-Sala, 3) ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FESAD, FESAT Bir şeyin önce düzgün, düzenli ve yararlı iken, sonradan bu vasıflarını kaybederek değişmesi ve bozulması (kokuşması) gibi anlamlara gelir ![]() ![]() Fesad bir çok şey hakkında kullanılabilmektedir ![]() 1) Can, beden ve istikametten ayrılan her şey için ![]() 2) Zat ve eşya hakkında kullanılabildiği gibi, din hakkında da kullanılabilir ki, din hususundaki fesad, çoğunlukla isyan veya küfür ile olur ![]() 3) İbareler: Fesad, ibadetler hakkında da kullanılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4) Akitler: Akitler hukukî (şer'î) şartlarını tamamlamadıkları zaman fasid olurlar ![]() 5) Şehadet: Kendisiyle hüküm verilmesini gerektirecek vasıfta ve özellikle olmayan şehadet "fasid şehadet" olarak adlandırılır ![]() 6) Dava: Bir dava mahkemede dinlenebilmesi için gerekli şartları taşımıyorsa, "fasid dava" olarak vasıflanır ![]() 7) Söz: Bir söz eğer muntazam ve düzenli değilse, buna "fasid söz" denir ![]() 8) Fiil (iş): Bir iş, bir davranış, nazar-ı itibara alınmıyor ve önemsenmiyorsa, buna "fasid fiil" denir ![]() Fesad ve bu kökten türemiş olan isim ve fiiller, Kur'an'da elli yerde geçmektedir ![]() ![]() I) Ma'siyet: "Onlara yeryüzünde fesad çıkarmayın denilince: "biz ıslah edicileriz ' derler ![]() ![]() ![]() ![]() 2) Helâk: "Eğer, gökte ve yerde Allah'tan başka ilahlar olsaydı, her ikisi de fâsid, yani helak olurdu ![]() ![]() ![]() ![]() "Eğer gerçek onların arzuları doğrultusunda olsaydı, gökler, yer ve bu ikisinde bulunanlar helak olurdu ![]() ![]() 3) Kuraklık (yağmur kıtlığı): "İnsanların, kendi elleriyle yaptıkları yüzünden, onlara yaptıklarının sadece bir kısmını tattıralım diye, karada ve denizde, "fesad" ortaya çıktı ![]() ![]() 4) Öldürme (katl): "Firavn milletinin ileri gelenleri; Musa'yı ve kavmini, seni ve tanrılarını terkederek yeryüzünde fesad çıkarsınlar diye mi, yani Mısır ehlini öldürsünler diye mi terk ediyorsun" dediler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5) Harab olma, harap etme: "Başa geçince, yeryüzünde fesad çıkarmak için yani, ona harab etmek için çabaladı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 6) Küfr: "Sizden önceki nesillerin ileri gelenleri, yeryüzünde fesad 'a, yani, küfr'e engel olmalı değil mi idiler ![]() ![]() ![]() ![]() 7) Sihir: "Sihirbazlar sihirlerini göstermeye başlayınca, Musa onlara: sizin bu yaptığınız sihirdir, Allah onu boşa çıkaracaktır ![]() ![]() Yine bu anlamlara ek olarak, Fîrûzâbâdî, "Biz ahiret yurdunu, yeryüzünde üstünlük ve fesad istemeyenlere mahsus kıldık ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fesad ve bu kökten türeyen isim ve fiiller, aynı şekilde, hadislerde de çeşitli anlamlarda kullanılmıştır ![]() a) ''Bozulmak, istikametten ayrılmak" (Bkz ![]() Adâb, 37; Buhâri, Hudûd, 31; Tirmizî, Nikâh, 3), c) "İki kişinin arasını açmak, birbirine düşürmek (ifsad)" (Dârimî, Rikak, 7; Ahmed b ![]() ![]() ![]() Bazı ayetlerde geçen, "yeryüzünde fesad çıkarmak" ifadesinin ne anlama geldiği hususunda şunlar kaydedilir: a) İbn Abbas, Hasan ve Katade'ye göre; yeryüzünde fesad çıkarmak "Allah'a isyanı ortaya çıkarmak" anlamına gelir ![]() ![]() ![]() ![]() b) Bu ifade, bazı ayetlerde (el-Bakara, 2/205 de olduğu gibi), küfür ve nifak anlamına gelir ![]() c) Fitneyi körüklemek, savaş çıkarmak anlamına gelir ![]() ![]() Görüldüğü gibi fesad, özellikle Kur'an'da, "anarşi, bozgunculuk, istikrarsızlık" gibi anlamlarda kullanılmaktadır ![]() ![]() ![]() Fesad'ın sosyal ve siyasi (sosyopolitik) muhtevasının yanında bir de, hukukî muhtevası vardır ![]() ![]() Hukuk doktrinlerinin doğup terminolojinin teşekkül etmeye başlamasından sonra, Hanefi hukukçular fesad sözcüğüne yepyeni bir hukukî anlam yüklemişler ve fesâd'ı akdin -fer'i yönlerinde (tamamlayıcı unsurlarında) bulunan ve akdi sıhhat mertebesi ile butlan mertebesi arasında bir mertebeye getiren bir kusur (halel) ile- kusurlu olması durumunu ifade için kullanmışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fesad teorisi Hanefi menşe'lidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müctehid imamların, fesad mertebesi konusundaki ihtilafları, temelde, Kanun koyucunun -akitler gibi- itibarı varlığı bulunan tasarruflar hakkındaki yasağının (nehy) ne ifade ettiği (mukaaaası) konusundaki ihtilaflarına dayanır ![]() Bazı ekoller, özellikle Hanbeli ekolü, nehyin yönelik olduğu noktalar arasında hiçbir ayırım yapmaksızın, nehyin mukaaaasının butlan olduğunu ileri sürmüşlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hanefi ekolünde ise, bir işin yasaklanmış olmasının, o işin aslının meşru olmadığına delalet etmeyeceği, aksine, yasağa rağmen işin aslının (öz) meşru kalabileceği kabul edilmiştir ![]() Sebeplerinin değişmesine göre, hukukî yasaklamanın sonuçlarına gelince: Kanun koyucunun yasağı, genel olarak şu şekillerde karşımıza çıkar: a) Yasağın, yasaklanan şeyin (Menhiyyun anh), bizzat (liaynihi) mi, yoksa dolaylı olarak (liğayrihi) mi, çirkin (kabıh) gösteren karineler olmaksızın varid olması: Bu şekildeki yasak, ilgili olduğu konuya bağımlı olarak iki çeşide ayrılır: Birinci çeşit yasak, zina, katı, şarap içme vb ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hissi fiil ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1) Şer'i tasarrufların mutlak olarak yasaklanması, bu tasarrufların butlanına delalet eder ve yasaklanan şeyin çirkinliği sabit olur ![]() ![]() ![]() 2) Böyle bir yasak tasarrufun butlanına delalet etmez ![]() ![]() 3) Bu nehiy, ibadetlerde fesada delalet eder fakat muamelatta fesada delalet etmez ![]() ![]() b) Yasağın, yasaklanan şeyin bizzat kendisine veya bir parçasına (cüz'üne) yönelik olması: Meselâ; taş atmanın alım-satım sayıldığı (bey'u'l-hasât) sırf şeklî akdin yasaklanmasında yasak bizzat bu fiile yöneliktir (Müslim, Buyû, 1513; Şevkânî, Neylu'l-Evtâr, V, 147-148) ![]() ![]() Çoğunluk usulcülere göre bu şekildeki nehiy, butlan muradifi olan fesad'ı gerektirir ![]() c) Yasağın, yasaklanan şeyin aslına (özüne) değil de, ayrılmaz bir vasfına yönelik olması: Meselâ, faizin yasaklanması böyledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() d) Yasağın, yasaklanan şeyin haricî ve ayrılabilir bir vasfına yönelik olması: Gasbedilmiş yerde namaz kılmanın yasaklanması böyledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanun koyucunun bâtıl olduğunu belirtmeksizin bir tasarrufu yasaklaması durumunda, nehyin sonucu, nehyin sebebine göre başka bir ifadeyle hukuk düzenine aykırılık çeşidine göre değişiklik gösterir ![]() 1) Kanun koyucu, bir fiili bazan, özü (asıl) itibarıyla meşru olmadığı için yasaklar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2) Kanun koyucu, bazan, aslı meşru olan bir işi yasaklar ve bu yasak Kanun koyucunun, yasaklanan işte çirkin gördüğü ve işi kendisinden arındırmak istediği bir vasfa yönelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yasaklanan akit eğer bu türden ise yani aslen meşru ise, yasak, Hanefilere göre, bu akdin bâtıl olması sonucunu doğurmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Bazan da kanun koyucu, aslen ve vasfen meşru olan bir işi yasaklar ve bu yasağın illeti, tamamen haricî bir durum olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Butlân-fesad ayırımı bütün tasarruf çeşitlerine şâmil değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Medenî hukuk alanında ise, fesad-butlan ayırımı, sadece karşılıklı borçlar doğuran ya da mülkiyeti nakleden "mâlı akitler"de câridir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aynı şekilde, butlan-fesad ayırımı şu tasarruflarda da cârı değildir: a) Mutlak fiilî tasarruflar b) Akit kabilinden olmayıp, talak, vakıf, ibra, kefalet, ikrar gibi tek taraflı irade kabilinden olan tasarruflar, (dava bundan istisna edilmiş ve onda bu ayırımın cari olacağı öne sürülmüştür) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tasarruflarda, iki mertebe söz konusudur; sıhhat ve butlan ![]() ![]() ![]() Fesad sebebleri Fesad sebebleri, genel fesad sebebleri ve özel fesad sebebleri olarak ikiye ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Genel fesad sebebleri 1) Cehalet: Hanefi doktrininde akdi fasid kılan cehaletle kasdedilen "fahiş cehalet"tir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akdi fasid kılan cehâlet genelde şu dört hususta olur; "akit konusu olan şeydeki (ma'kudun aleyh) cehâlet", "mali muavazalı akitlerde ıvazın, mesela, satım akdinde semen'in mechul olması", "surenin bağlayıcı önemi bulunan kira vb ![]() ![]() 2) Ğarar (aldatma, kandırma): Ğararla kastedilen, akdin mevhum ve güvenilmeyen bir duruma dayanması durumudur ![]() ![]() ![]() ![]() Vasıf ve miktarlardaki ğarar ise akdin butlanının değil, fesadını gerektirir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) İkrah: İkrahın, akdi fâsid mi yoksa mevkuf mu kıldığı hususu Hanefi doktrininde tartışmalıdır ![]() ![]() ![]() Fesad sebebleri arasında bunlar dışında, bir de "müfsid şart" vardır ![]() Bunlar dışındaki fesad sebebleri özeldir ve etkisi bazı akitlere münhasırdır ![]() ![]() Fesâdın sonucu: Fasid akdin, hanefi doktrinde mün'akid (hukukî varlık kazanmış) akit olduğunu, fakat bununla birlikte feshedilmesi gerekli olduğunu belirtmiştik ![]() ![]() ![]() Fasid akde terettüp eden hüküm, sırf in'ikad etmesiyle değil, ancak teslim anındadır ![]() ![]() ![]() Fasid akdin feshedilebilmesi için de iki şart vardır ![]() a) Makudun aleyh'in, akdin tarafları dışındaki kişilerin makûdun aleyhte kazandıkları hakları iptal etmemesi ![]() ![]() ![]() Tarafların fesada razı olduklarını söylemeleri (icâzet) sonucu değiştirmez, akit fasid olarak kalmaya devam eder ve yine feshedilmesi gerekir ![]() ![]() İslâm hukukunda özellikle Hanefi hukukçuların ortaya atıp geliştirdikleri "fesad teorisi" gerçekten çok ileri bir hukuk mantığının ve hukuk tekniğinin bir ürünüdür ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FESH, FESİH Bozmak, ayırmak, hükümsüz kılmak; daha önce yapılmış olan akdi bozup hiç yapılmamış gibi eski haline çevirmek ![]() Akitlerin durumuna göre çeşitli fesih şekilleri vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() I) Tek taraflı irade beyanıyla fesih: Akitlerin bir kısmı, bazı hallerde hepsi, taraflardan birisinin tek yanlı iradesiyle feshedilebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2) Yeni bir akitle fesih: Bir kısım akitler iki tarafın anlaşmasıyla sona erer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Devlet eliyle fesih: Bazı durumlarda akit Devlet eliyle feshedilir ![]() ![]() ![]() Nikâhta fesih; evlenme akdi sırasında mevcut olan veya sonradan meydana gelen bir eksiklik veya bozukluk sebebiyle evlilik akdini bozmaktır ![]() ![]() ![]() Boşama (talak) ve fesih, ortak bir vasıf olarak her ikisi de evliliği sona erdirir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() a) Hâkimin hükmüne muhtaç olmaksızın kendiliğinden hukukî sonuçlarını doğuran fesihler ![]() ![]() ![]() ![]() b) Takdir ve araştırmaya muhtaç bir sebebe dayanan durumlarda fesih hâkimin hükmü ile sonuçlarını doğurur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FETÂNET Peygamberlerin zarûrî sıfatlarından biri ![]() ![]() ![]() Bilindiği gibi Yüce Allah Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamberlerin akıllarında en küçük bir kusura sebeb olacak bir rahatsızlıkları olmuş olsaydı, bu kadar ağır ve zor bir görevi başarabilmeleri mümkün olmazdı ![]() ![]() ![]() Gerçi bazı kavimler kendilerine gönderilen peygamberlerini, kendi düşünce sistemlerine tamamen zıt, hayat tarzlarını kökünden sarsan ilahı davetleri karşısında akılsızlık veya çılgınlıkla itham etmişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı topluluklar da kendi peygamberlerini delilik veya sihirbazlıkla suçlamışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca hiç bir peygamberden aklilik veya zekiliğin, kısacası fetânetin zıddına bir davranışın zuhûr etmemesi, vakıa olarak peygamberlerdeki bu sıfatın mevcudiyetini ispat eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FETİH SURESİ Kur'an-ı Kerîm'in kırksekizinci suresi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sure, müslümanların geleceğine dâir müjdeler ihtiva etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hacc mevsiminde Mekke'nin kapılarını amansız düşmanlarına bile açan Mekkeliler sadece müslümanların gelmesini kabul etmiyorlardı ![]() Peygamber (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte böyle bir andlaşmadan dönerken -ki umre yapma imkânını da bulamamışlardı- Mekke fethini içeren Fetih suresi indi ![]() ![]() Sûre şu fetih müjdesiyle başlar: "Biz sana apaçık bir fetih verdik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece müslümanlara sadece umreye gidecekleri değil, Mekke'nin fethedileceği müjdesi de verilmiş oluyordu ![]() Sure, müminlerin âhirette de mükâfatlandırılacaklarına, münâfık ve müşriklerin ise şiddetli bir azaba çarptırılacaklarına dikkat çektikten sonra; korkuları sebebiyle bu yolculuğa katılmayanların samimî kişiler olmadıklarını, Medine'ye varıldığında asılsız birtakım bahaneler uyduracaklarını haber vermektedir ![]() ![]() "Allah şu müminlerden râzı olmuştur: ki onlar, ağacın altında sana bey'at ediyorlardı ![]() ![]() ![]() ![]() Bu arada Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kuran'da geleceğe dair bu tür pek çok haber vardır ve bunların hepsi anlatıldığı gibi gerçekleşmiştir ![]() Surenin sonunda Peygamber ve onunla birlikte olanlar övülerek üstün hasletlerinden bir kısmı şöylece dile getirilir: "Muhammed Allah'ın elçisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu benzetme, Allah Resulünün ve arkadaşlarının ilk ve son durumlarını anlatmaktadır ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FETRETU'L-VAHİY Vahyin kesildiği dönem, iki peygamber arasındaki zaman dilimi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fetret dönemini, peygamberler arasındaki bir boşluk olarak kabul etmeyip o şekilde değerlendirmeyenler de vardır: İmam Kurtubî, İbn Sa'd dan şu rivâyeti nakleder: "Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buhâri'nin rivâyetine göre de Peygamber Efendimizle Hz ![]() ![]() 1- Akıl ve basiretleriyle Allah'ın varlığını idrak edip O'nun birliğini kabul edenler ![]() ![]() ![]() ![]() 2- Allah'a iman etmeyip putlara tapmak suretiyle O'na ortak koşanlar ve şerıâtleri değiştirip bir din icat edenler ![]() ![]() ![]() ![]() 3- Allah'a ne ortak koşup ne de O'nun birliğine iman edenler ![]() ![]() Bu üç gruptan birincisinin mümin ve cennetlik, ikincisinin kâfir ve cehennem ehli oldukları ihtilafsız kâbul edilmiştir ![]() ![]() Mu'aaaileye ve Ehl-i Sünnet imamlarından Ebu Mansur Mâtûridî ve Irak'ın büyük âlimlerinden bir çoğuna göre, kendilerine bir peygamber'in daveti ulaşmayan kimseler de Allâh'a iman ile mükelleftir ![]() ![]() ![]() Ebu Mansur Mâtûridî'ye göre akaid (inanç esasları) bütün peygamberler arasında müşterek olduğundan, o konuda fetret yoktur ![]() ![]() ![]() İmam Gazalı: "Peygamberimizin gönderilmesinden sonraki insanlar üç sınıfa ayrılırlar" der, şöyle ki: 1- Peygamberimizin gönderildiğini, insanları Allah'ın din ve şerîâtına davet ettiğini bilmeyenler ![]() ![]() 2- Peygamberimizin davetini, getirdiği kitabı, açık mucizelerini, yüce yaşayış ve ahlâkını duydukları ve bildikleri halde O'na iman etmeyenler ![]() ![]() 3- Peygamberimizin davetini ve O'na ait bazı haberleri duymuş, fakat bu haberleri tahkik ve derinlemesine araştırma imkânı bulamamış olanlar ![]() ![]() ![]() "Duha" suresinin nüzûl sebebi olarak gösterilen, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fetret-i vahyin süresi gerek hadislerde, gerekse İslâm tarihi kaynaklarında kesin olarak zikredilmemektedir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FETVA Sorulan İslâmî bir soruya yetkili bir kimsenin verdiği cevap, bir meselenin hükmünü belirten veya zorlukla karşılaşılan bir olay hakkında güçlükleri çözmek için verilen kuvvetli cevap ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kimse muhtaç olduğu İslâmî bilgileri ya kaynaklarından bizzat alır ![]() Yahut bunu yapamıyorsa bilenlerden sorarak öğrenir ![]() ![]() ![]() Bir ayet veya hadisi yorumlamak ve yeni çıkan bir problemi çözmek, bir - takım ön bilgileri ve özel yetenekleri gerektirdiği için bunu yapacak kişilerde bazı vasıfların bulunması öngörülmüştür ![]() ![]() ![]() a) iyi niyet sahibi olmak ve yalnız Allah rızasını gözetmek ![]() b) İlim, hilim, vakar ve ciddiyet sahibi olmak, c) Kendisinden ve bilgisinden emin olmak, d) Halka kendi otoritesini kabul ettirmek, e) Fert ve toplum olarak insanları tanımak ![]() Bu şartlardan da anlaşılacağı gibi müftînin fetva isteyenin psikolojik durumunu dikkate alması, halk nazarında itibar sahibi, basîretli vereceği fetvânın fert ve toplum üzerindeki etkisini kavrayacak bir görüşe sahip olması gerekmektedir (Muhammed Ebû Zehrâ, İslâm Hukuk Metodolojisi, Terc ![]() ![]() ![]() ![]() Fetva geleneği İslâm dininin doğuşu ile birlikte ortaya çıkmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mezheplerin oluştuğu II ![]() ![]() Hicrî yüzyılda, üzerlerinde genellikle devlet memurluğu gõrevi bulunmayan müctehidlerce İslâm hukuku tedvin edilmiş ve fıkıh kaynaklarına intikal etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fetva ile meşgul olmak çok önemli bir iştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müftî, ictihad yapabilecek ve delillerin kuvvetli olanını seçebilecek durumda ise, mezheplerin görüşleri arasından tercih yapabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İctihad yapabilen müftî bütün dikkat, iyi niyet ve gayretini sarfettikten sonra, verdiği fetvada isabet etse de yanılsa da sevap kazanır ![]() ![]() ![]() ![]() Fetva kitaplarından bazıları: a) Hindiyye: "el-Fetâvâ'l-Hindiyye ve el-Alemgîriyye" ismini taşıyan bu meşhur fetva kitabı, Sultan Muhammed Evrengzîb Bahâdır Âlemgîr (ö ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() b) Hâniyye: Ferganalı Fahruddin Hasan b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() c) Bezzâziyye: Harezmli Muhammed b ![]() ![]() ![]() d) Hulâsatü'l-Ecvibe: Çeşmizâde Muhammed Hâlis (ö ![]() ![]() ![]() e) Mahmud Şeltut, el-Fetâvâ: Muâsir Ezher âlimlerinden Mahmud Şeltut tarafından te'lif edilen bu eser, tek cilt olup, bazı çağdaş problemlere verilen fetvaları kapsamına almaktadır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FEVRÎ Düşünmeden ve anı olarak yapılan hareket ![]() ![]() ![]() İslâm'da yapılması emredilen ibadetlerin gerçekleşmesi için ortaya konan şartların en aranılanı ![]() ![]() İbadetlerin, kendilerine tahsis edilen zaman diliminde yapılmasına "eda"; zamanından sonra yapılmasına ise "kaza" denir ![]() ![]() ![]() ![]() Secde edilmesi emredilen ayetlerin okunması halinde yapılması gerekli olan Tilâvet secdesinin yapılmasının vacip olması, fevrî değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zekât, zekâtı verilmesi gereken malın üzerinden bir yıl geçtikten sonraki zamanda ödenmesi gerekli bir farzdır ![]() ![]() Fıtır sadakası, Eimme-i Selase'ye (Ebû Hanife, Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e) göre Ramazanın son akşamı güneşin batmasından itibaren vacip olur ![]() ![]() ![]() Umre (Hac zamanının dışında Kâbeyi tavaf ve Safa ile Merve tepeleri arasında sa'y etmek), İmam Şafiî'ye göre fevrî olmayan bir farz-ı ayrıdır; Hanefîlere göre ise fevrî olmayan yani ömrün herhangi bir zamanında yapılması mümkün olan müekket bir sünnettir ![]() Haccın ömrî (hayatta oldukça herhangi bir dönemde yapılabilecek) veya fevrî (şartları yerine gelince hemen yapılabilecek bir ibâdet) olması hakkında ihtilaf vardır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FEY' Geri dönmek, vazgeçmek, gölge yayılmak fâe-yefıu-fey'en fiilinden mastardır ![]() ![]() İslâm arazi hukuku terimi olarak fey'; düşmandan savaşla veya savaşsız ele geçirilen toprakların mülkiyetinin devlette, yararlanma hakkının ise haraç vergisi karşılığında eski sahiplerinde bırakılması demektir ![]() ![]() Fetihle ele geçirilen araziler üç kısma ayrılır: Savaşla (anveten) elde edilen; düşmanın savaşsız başka yere göç etmesiyle boş kalan ve sulh yoluyla ek geçirilen araziler ![]() A ![]() ![]() Düşman toprakları zorla (anveten) ele geçirilmişse, İslâm devlet başkanı, bu topraklara şu üç statüden birisini uygulayabilir: I) Bu arazileri savaşa katılanlar arasında paylaştırabilir ![]() ![]() ![]() 2) Arazileri eski sahiplerinin ellerinde bırakabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm hukukçuları, savaş ganimetlerinin, ganimeti hak eden sahiplerine taksim edilmesinin caiz oluşunda görüş birliği içindedirler ![]() "Biliniz ki, savaştan ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri, mutlaka Allah'ın, peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır" (el-Enfal, 8/41) ayeti bu konuya delil gösterilmektedir ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hanefi ve Hanbelilelere göre, İslâm devlet başkanının fethedilen araziler üzerinde, gâzilere taksim etme veya vakıf hâline getirme yetkisi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Muaz b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() "Allah'ın fethedilen diğer düşman ülkeleri ahalisinden peygamberine verdiği "fey' "Allah'a, peygamberine, hısımlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir ![]() ![]() ![]() "Bilhassa o fey hicret eden yoksullara ait olup, onlar Allah 'tan fazlu inâyet ve hoşnutluk ararlar" (el-Haşr, 59/8, bkz ![]() ![]() Yukarıdaki ayetler, umumî olarak ganimetin taksiminden söz eden el-Enfâl Suresi kırkbirinci ayeti tahsis etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şam ve Mısır toprakları fethedildiği zaman ordu komutanları bu yerlerin hükmünü Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() B ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() C ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak, savaşla veya savaşsız alınan toprakların kuru mülkiyeti (rakabesi) devlete tahsis edilerek, eski sahipleri olan müslüman veya gayrimüslim kimseler kiracı kabilinden bu topraklardan yararlanırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FEYZ-İ İLÂHİ Bir şeyin taşıp akması, çoğalması ![]() ![]() İslâm Felsefesinde de bu terim, kozmozun meydana gelişi ile ilgili bir kullanıma sahiptir ![]() ![]() Sudur nazariyesine göre kainat, İlâhı Varlık'tan tedricî olarak genişleme ve yayılma (Extantion) yoluyla meydana gelmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gazzâlî sudur nazariyesini, sünnı kelamcıların yoktan yaratma düşüncesine ters düşdüğü ve sudür sürecinin zorunlu olduğu gerekçesiyle; bu yüzden de Allah'ın "Mürîd" oluşu ile çeliştiği için eleştirir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece sudur nazariyesi, İslâm filozoflarının Tanrı-Kâinat ilişkisini ortaya koydukları Kozmoloji öğretileri ile ilgili bir anlayıştır (S ![]() ![]() Yukarıda da belirttiğimiz gibi Feyz veya feyz-i ilâhı kavramı Tasavvuf literatüründe iki anlama gelir: Birinci anlamda, ilâhı gerçeklerin Levh-i Mahfuzdan insan kalbine nüzulü anlamında marifet nazariyesi ile ilgili kullanılır; ikinci anlamda ise, sufi kozmoloji ile ilgili olarak kullanılır ![]() Sûfiler hicrî üçüncü ve dördüncü asırdan itibaren, Kelamcılar ve filozoflardan farklı olarak, özel bir bilgi nazariyesi geliştirmişlerdir ki, İkbal'in deyimiyle, Kur'an'ın üç ilim kaynağından biri olarak belirttiği batını tecrübe esasına dayanır (M ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sûfî'ler birinci yolla elde edilen bilgiye "Husûlî"; ikinci yolla elde edilen bilgiye de "Huzûrı' bilgi de derler ![]() Batı Felsefesinde İntuition (hads) kelimesiyle ifade edilen ve ilk kez Kant tarafından sistemli bir tarzda ele alınan, daha sonraları özellikle Bergson tarafından geliştirilen bilgi anlayışı da Sûfilerin düşüncesiyle benzerlik arzeder ![]() Sûfilerin marifet anlayışlarına göre insan, nefs aaakiyesi ve kalb tasfiyesi (nefsin arındırılması ve kalbin parlatılıp cilalanması) neticesinde, bir takım gerçeklere vakıf olur ![]() ![]() ![]() İkinci anlamında ise Feyz, sufi kozmolojinin oluşumunu ifade eder: Buna göre Allah "gizli bir hazine" iken bilinmeyi istemiş ve bu irade neticesinde evreni varetmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nihayet sufiler bu son anlamında feyzi ikiye ayrılırlar: 1- Feyz-i Akdes: Allah'ın kendi zatına tecellisi ile eşyanın arke tipleri olan sabit gerçeklerin (Âyanı Sâbite) İIm-i İlâhı detaayyünü (belirmesi) ![]() ![]() ![]() 2- Feyzi Mukaddes: Allah'ın esmâ ve sıfatları yönünden tecellisi neticesinde ilm-i ilâhideki sabit gerçekler dış dünyada varlık kazanırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslami Sözlük-2- |
![]() |
![]() |
#15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslami Sözlük-2-FİCÂR SAVAŞLARI Câhiliye döneminde müşrik Araplar arasında haram aylar* dan birisinde yapılan savaşlar ![]() İslâm'da yasak olduğu gibi câhiliye döneminde de Müşrikler arasında haram aylarda savaş yapmak, kan dökmek, haksızlık ve kötülüklerde bulunmak yasaklanmış idi ![]() ![]() Bu telâkkiye rağmen câhiliyye döneminde zaman zaman haram ayların kudsiyeti çiğnenmiş, kanlı bazı savaşlar meydana gelmişti ![]() ![]() Arap tarihinde dört ficâr savaşı vukû bulmuştur ![]() ![]() ![]() II ![]() ![]() ![]() III ![]() ![]() IV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|