Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kâinata, ruh, üflendi

Ruh Üflendi Kainata...

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ruh Üflendi Kainata...



Ruh üflendi Kainata

Ruh Üflendi Kâinata
Ümit Şimşek

BİG BANGDAN SONRA 10000000000 senesi civarıydı Bugünkünden daha küçük, ama daha hızlı ve hareketliydi kâinat Büyüyor, serpiliyor, genişliyor, bir hedefe doğru aceleyle koşuyordu Yuvasından henüz çıkmış genç kuşlar gibi uçuşan yıldızlar, ışıl ışıl kandillerini yakmış dev filolar misâli birbiriyle yarışan galaksiler Hepsi o kadar Güzel, muhteşem, muazzam bir kâinat—fakat birşeyler eksik


Derken, Yerel Galaksi Kümesi içinde, tıpkı yüz bin milyon kardeşi gibi uzun saçlarını savura savura dönüp duran bir galaksi güzeli, bir yıldıza hâmile kaldı Görünüşte diğerleri gibi, fakat istikbâli farklı bir yıldızdı bu
BBS 10000000000 yılında birgün, Samanyolu nurtopu gibi bir güneş doğurdu Güneşle beraber bir dizi gezegen ve içinde bir de mavi dünya doğdu
Minik ve mavi yavru, doğar doğmaz özel bir ilgiye mazhar oldu İlk andan itibaren çehresi şekilden şekle girmeye başladı Jeolojik takvim milyarları birer saat gibi sayarken, onun üzerinde denizler yaratıldı, kıtalar kaydırıldı, dağlar dikildi, nehirler ve vadiler açıldı Görünmez bir Sanatkârın elinde şekilden şekle giren dünyanın simasında hatlar ve kıvrımlar belirmeye başladı Sonra kayalar ufalandı, yeryüzüne toprak serpildi Etrafına kat kat koruyucu bir atmosfer geçirildi Ve mavi dünya, milyarlarca sene boyunca bir beşik gibi hazırlandı

Sonra da hayale gelmeyen şeyler geçti dünyanın başından Yerden hayat fışkırdı! Hiçten, yoktan, görünmezden ortaya çıkan canlılar birbiri ardınca beliriverdi
Yine de birşeyler eksikti
En sonunda insan manzarayı tamamlar gibi oldu Çünkü etrafında olup bitenlere bir anlam verebilen sadece o vardı Bütün bu hazırlıklar birisi için yapılmışsa, bu ancak insan olabilirdi Nitekim binlerce sene boyunca yüz binlerce muallim, insanlara etrafındaki varlıkları anlattı ve mânâlarını öğretti
Ama gün geldi, insanlık bütün öğrendiklerini unuttu Ve kâinat, milyarlarca yıl erişmek için çabaladığı şeyi bulduğu anda yeniden kaybetti
Sonraki yüzyıllar boyunca güneş ve yıldızlar hergün doğdu, fakat gören bir göz göremeden battı Çiçeklerde, dağlarda, denizlerde nakış nakış Esma dokundu; ama okuyan nerede? Kuşlar yine cıvıldaştı, kuzular yine meledi, hiçbiri tesbihatını eksik etmedi; ama işiten kim?

Yüzyıllar geçtikçe karanlık da bastırdıkça bastırdı Canlı canlı nişan tâlimlerine hedef yapılan develerin, babasının eteğindeki tozları minik elleriyle temizlemeye çalışırken kendisini toprak altında bulan diri kız çocuklarının feryatları eklendi hazin çığlıklara
Asırlar boyunca her gece ve her gün, melekler yeryüzünden Arşa dualar taşıdı
Gökler ve yer, gözü yaşlı Hazret-i Âdemin Cennet kapısındaki sözlerine hep beraber âmin dedi:
“Çabuk gel evlât, gel de bizi felâketlerden kurtar!”
Garibiz, gel! Yetimiz, gel! Mazlumuz, gel! Yeter artık; biz bunun için yaratılmadık Gel de niçin yaratıldığımızı göster!
SONRA, beldelerden bir mutlu beldede, gecelerden bir mutlu gecede dualara cevap geldi
Âlemlerin Rabbinden, Âlemlere Rahmet geldi
Yerel Galaksi Kümesinin kuşlarından Samanyolunun merkezine 30 bin ışık yılı uzaktaki bir yıldıza 150 milyon kilometre mesafedeki bir mavi gezegenin üzerinde, Mekke sokaklarından birindeki bir mütevazi evde Muhammed Aleyhisselâm doğdu
BBS 15000000000 yılında kâinata ruh üflendi

O GELİNCE herşey yerli yerine oturmaya başladı Bir elindeki kitabın sayfasını çevirdi, bir kâinat kitabının Okudu ve okuttu:

Bir elinde güneşi, diğer elinde mehtabı tuttu:

Gökyüzünü gösterdi:

Bulutları işaret etti:

Yağmuru gösterdi:

Sonra başka bir yeri işaret etti:

Sonra dünyayı gösterdi:

İnsanlara ellerini uzatmış ağaçları ve yüzlerine gülümseyen çiçekleri gösterdi:

Alıntı Yaparak Cevapla

Ruh Üflendi Kainata...

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ruh Üflendi Kainata...




Kuşları, kuzuları, böcekleri, balıkları tek tek gözler önüne serdi:

İnsanlığa göklerle beraber kendi simasını gösterdi:

Sonra, nereden gelip nereye gittiğini bilmeyen ve bütün sevdiklerinden ebediyen ayrılıp yokluğa karışmak üzere olan insana en büyük müjdeyi verdi:

Sonra da, dâvetine koşup gelen asırları ve kıtaları “Ümmetim” deyip bağrına bastı Hepsini arkasında topladı ve ciğerlerinden kopup gelen bir feryatla onlar için Âlemlerin Rabbine yalvardı:


ARTIK kâinat garip değil Dünyada yetim ağlayışları, mazlum hıçkırışları işitilmiyor Çünkü tenlere can, canlara canan geldi Hepsi sahibini buldu, hepsi ruhunu buldu, hepsi de “Muhammedim” diye kucağına atılacak bir sevgili buldu
Bu güneş onun doğuşunu gördü Bu yıldızlar onun başı üzerinde dolaştı Bu dünya ona beşiklik etti
Ama o güneşin ve o yıldızların altında, o mavi dünyanın üzerinde, hepsinden daha talihli biri var
O benim
Çünkü ben onun ümmetiyim
Sıkıntıya düştüğümde, bilirim ki ona pek ağır gelir Hastalandığımda o yanı başımda, derdimde o benimledir O benimle üzülür, benimle sevinir Selâm gönderdiğimde selâmımı alır Duasına âmin dediğimde o beni bilir
Çünkü ben onun ümmetiyim
Her peygamberin bir duası vardı; o duasını benim için sakladı Eğer mahşerde bütün ümmeti kurtulup da tek ben sıkıntıda kalacak olsam, bilirim ki o beni elimden tutup kurtarmadıkça Cennete adım atmaz, Havuzdan bir yudum içmez
Çünkü boğazından geçmez
Çünkü ben onun ümmetiyim

ONUN ÜMMETİ olana herşey dost olur Çünkü herşey onun dostu ve müştakıdır Onun dostlarıyla dolu bir dünya, onun ümmetine bir cennet olur


İşte güvercinler, işte örümcekler: Hani dedeleri Hirâ Mağarasında onu beklemişlerdi Ne zaman bir güvercine yem versem, bir Peygamber dostuna ikramda bulunmanın hazzını yaşarım Ne zaman bir örümcek bulsam evimde, bir Peygamber yadigârını bana misafir gönderene hamd ederim “Böyle dostluğun firakı yok, hep visaldir” Nerede olsam, ondan ne hâtıra bulsam, bilirim ki o benimledir
Onu gören güneşe ve yüzündeki tebessümüne merhaba! Onun parmak izini taşıyan aya ve nuruna merhaba! Sabaha ve ışığına, geceye ve âyetlerine merhaba! Gökkubbeye ve ışıl ışıl kandillerine merhaba! Onu bağrında büyüten dünyaya ve içindekilere merhaba! Meleklere merhaba, cinlere merhaba! Onun ümmetinden bir vücudun parçası olabilmek için ellerini uzatıp bana meyvelerini sunan ağaçlara merhaba! Benim için süslenen çiçeklere merhaba! Dalgalarıyla ona selâm gönderdiğim denizlere merhaba! Cıvıldaşan kuşlara ve gürleyen göklere merhaba! Onu bekleyen güvercine, örümceğe ve torunlarına merhaba! Ayağı altında konuşan dağlara ve avucunun içinde tesbih eden taşlara merhaba! Milyonlar dillerle bana Rabbimi tanıtan bütün varlıklara tek tek ve hep beraber merhaba! Hayata merhaba, ölüme merhaba, haşre merhaba! Âyetül Kübrâya ve seyyahına merhaba!
Biz dostuz ve kardeşiz Münkirlerin dünyasındaki yabancılıklar ve düşmanlıklar yok bizim dünyamızda Çünkü O geldi ve bizi Allahın kulluğunda birleştirdi
Onunla mesut olan asra merhaba! O asır semâsında doğan yıldızlara merhaba! O yıldızlarla yolunu bulanlara merhaba!
Ve şimdi başlarımızın üzerinde yeniden yükselen Saadet Asrının güneşine merhaba! Hoş geldin, uğurlu geldin, nurlarınla, lemalarınla, şualarınla geldin
Yirminci yüzyılın fetret geceleri artık bizi ürkütmüyor Ol taze güneş ülkeye serptikçe ışıklar, Hep şâd olacak, şevk bulacak kalbi kırıklar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.