![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)İslam Ansiklöpedisi Bekâ Sonsuz, ebedî kalmak; durmak, sürmek, devam etmek ve özellikle eski hâli üzere sabit olmak ![]() Istılahta; Yüce Allah'ın sıfatlarından birisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İki türlü bâkî varlık vardır: 1- Sonsuza kadar kendi kendine bâki olan varlık ![]() ![]() ![]() 2- Belli bir süreye kadar, bir başkası sebebiyle,bir başkasına muhtaç olarak bâki olan varlık ![]() ![]() ![]() Allah'ın bâki kılmasına bağlı olan varlıkların bâkiliği de iki şekilde olur: a- Bizzat kendisi, özel varlığı bâki olanlar ki; bunların bâkiliği tek tek her varlık içindir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() b- Cins ve türleri itibariyle bâki olanlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dünya fâni, ahiret ise bâkidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah'ın dışındaki her şey O'nun dilemesi ve isteğine göre, O'nun istediği zamana kadar, O'na muhtaç olacak şekilde bizâtihî olmayıp, biğayrihî bâkidir ![]() ![]() Yüce Allah ise bizâtihî olarak bâkidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahim GÜZEL BEKÂRET Bir erkekle cinsi temasta bulunmamış kızın kızlık durumu ![]() ![]() ![]() ![]() Meşrû veya gayrimeşrû olarak bir kadınla cinsi temasta bulunmamış erkek için de "bekâreti zedelenmemiş" ifadesi kullanılır ![]() Mecâzî olarak değişik anlamlarda kullanılır ![]() ![]() ![]() Cemil ÇİFTÇİ BEKTAŞÎLİK Hacı Bektaş Velî tarafından kurulduğu kabul edilen tarikatın adı ![]() ![]() ![]() ![]() Hacı Bektaş-i Velî'nin neseplerini de şöyle gösterirler: İmam Ali, İmam Hüseyin, İmam Zeynelâbidin, İmam Muhammed Bakır, İmam Musa el-Kâzım, İmam Ali Rıza, İmam Muhammed Nakî, İmam Hasan el-Askerî, İmam Muhammed Mehdî, Seyyid İbrahimü'l-Mükrimü'l-Hicap, Seyyid Hasan, İbni Seyyid İbrahim, Seyyid Muhammedü's-Sânî, Seyyid Mehdi, İbni Seyyid Muhammedü's-Sani, Seyyid İbrahim, İbn Seyyid Hasan, Seyyid Muhammed, İbn İbrahim, İbn Seyyid, Elhak İbn Seyyid Muhammed, Seyyid Musa İbn Seyid İshak, Seyyid İbrahimü's Sani, İbn Seyyid Musa, Seyyid Muhammed eş-Şehir Hacı Bektaşî Velî, İbn Seyyid İbrahimü's-Sânî ![]() Hacı Bektaşî Velî'nin annesi Şeyh Ahmed Nişâbûri'nin kızı Hâtem Hatun'dur ![]() ![]() ![]() ![]() Bektaşîlik, Anadolu'nun ortasında ıssız bir köyde doğmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bektaşîlik'te Ehl-i Beyt'e fazla sevgi gösterilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bektaşîler, Ca'ferî fıkhını kabul ettikleri gibi İmamiyye mezhebini de kabul etmişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yeniçeri Ocağı'nın kuruluşunda Hacı Bektaş Velî dua etmiş, bu nedenle Yeniçeriler onu pir olarak tanımışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() Bektaşîlik Anadolu sınırları içinde kalmamış; Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Mısır, Arnavutluk ve Macaristan'a kadar yayılmıştır ![]() Sünnî bir yapıya oturan Osmanlı devletinde, Şiî-Bâtınî unsurların karıştığı Bektaşîlik, aynı tempo ile yürüyemedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bektaşîlik başlıca iki kola ayrılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bektaşîliğe girecek olan kişi belirli bir müddet denenir ![]() ![]() Bektaşîlik'te müridler beş dereceye ayrılır: 1-Muhiblik, 2-Dervişlik, 3-Babalık, 4-Mücerredlik, 5-Halifelik ![]() Muhib'in iki Bektaşî'nin kefâletiyle tarîkata intisabı kabul edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dördüncü derece mücerredliktir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bektaşî babası halifelik makamlarından birine müracaat eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bektaşîlikte ana ilke Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bektaşî tarikatının kendine özgü gelenekleri vardır: Bıyıklarını ve sakallarını uzatırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bektaşîlik alevîlikle iç içe girmiş bu nedenle özellikleri bozulmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bektaşî tekkeleri genellikle dağ eteklerinde, ıssız, sakin yerlerde kurulmuştur ![]() Bektaşî edebiyatı halk şiirinden yararlanmış, genellikte halk şiirindeki vezin, kafiye vb ![]() ![]() Bektaşî tekkelerinde ve dergahlarında icra edilen musîki genelde halk musîkisine çok yakındır ![]() ![]() Cemil ÇİFTÇİ BELÂGAT İyi, güzel, tesirli ve pürüzsüz söz söyleme; edebiyat kaideleriyle ilgili ilim ![]() a- Sözün zorlama ve yapmacıktan uzak olup yorumlamaya gerek olmaksızın kolay anlaşılır olması; yerinde ve adamına göre söylenmesidir ![]() b- İnsanın belîğ, tesirli söz söyleme gücü ve yeteneği kazanmış olmasıdır ![]() Belâgat bir ilimdir ![]() ![]() a- Meânî (manalar) ilmi: Muhtelif cümle şekilleri ve bunların kullanılışından bahseder ![]() b- Beyan ilmi: Maksadı açık ve güzel bir şekilde ifade etme sanatını öğretir ![]() ![]() c- Bedî' ilmi: Sözü ifade ve mana yönünden en güzel şekilde söylemenin yollarını gösterir ![]() İA BEL'AM İBN BÂÛRA Hz ![]() ![]() ![]() ![]() A'raf suresinin 175-176'ncı ayetleri münasebetiyle ismi çeşitli tefsir ve tarih kitaplarına girmiş olan Bel'am İbn Bâura (veya Bel'am İbn Eber)' nın, İsrâiloğulları'ndan, devler ülkesinden, Yemen diyarından veya Ken'an ilinden Allah'ın dinini öğrenmiş, ilim ve irfan sahibi, duası müstecap, yanında Allah'ın ismi a'zamı bulunan ve fakat sonradan itaatsızlığa düşmüş bir kimse olduğu şeklinde rivayetler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bel'am'a konu teşkil eden ayet meâlleri şöyledir: " Habibim! Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bel'am'la ilgili olarak İslâmî kaynaklarda şunlar anlatılmaktadır: "Rivayete göre Mûsa (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her ne kadar müfessirler âyetlerin nüzûl sebebi olarak daha çok Bel'am'ın ismi üzerinde durmuşlarsa da, sözkonusu âyetlerle anlatılmak istenenin Bel'am olduğu yolundaki rivayetleri ve onunla ilgili olarak anlatılan kıssaları doğrulayacak -güvenilir- hiç bir eser yoktur ![]() ![]() ![]() te yandan, âyetlerde bahsi geçen kişinin, Bel'am'ın dışında, Ümeyye İbn Ebi's-Salt, er-Râhib Ebu Amr, İsrâiloğulları'ndan duâsı makbul bir kişi, münafık olan her kişi veya yahudi, hristiyan ve haniflerden olup da Hakk'tan ayrılan herkes olduğu şeklinde de rivayetler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle anlaşılıyor ki âyetler, Bel'am ve hareketleri itibariyle onun gibi olan herkese şâmildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak Bel'am, dünyevî çıkar ve hesaplar için Allah'ın dinini tahrif eden bir ilim ve din adamını küfür sistemlerine ve kâfir yöneticilere yaranmak maksadıyla Allah'ın hükümlerini çiğneyen ve asıl gayesinden saptıran kimseleri temsil etmektedir ![]() nsanları "Allah (c ![]() ![]() ![]() ![]() Allah (c ![]() ![]() "Allah (c ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)Beled Sûresi Kur'an-ı Kerîm'in doksanıncı suresi, yirmi ayet, altmışyedi kelime üçyüzyirmialtı harftir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir önceki sûre olan Fecr suresine bir karşılık verilir ![]() ![]() Bir önceki surede mesajları izleyen bu surede ise mekânların en kutsalı olan Mekke'ye yemin ve onun fethine işaretle söze başlanılmış; insanın meşakkatlerle içli dışlı yaratıldığı beyan buyurulmuş; köle azat etmenin, açlık zamanında yedirmenin İslâm'ın matlubu olduğu ve aynı zamanda bunun, yukarıda zikri geçen nefs-i mutmainne'nin bu hayırlı sonuca varabilmesi için gerekli olduğu gösterilmek istenmiştir ![]() Surede en önemli yer, sureye adını veren "Beled"' kelimesi ile onu kayıtlayan hill kelimesidir ![]() Sure kasemle başlıyor ![]() ![]() ![]() Buradaki beldeden murat, Mekke'dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüce Allah sevgili Peygamber'ine ikramda bulunarak onu ve oturduğu beldeyi hatırlatıyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra,doğana ve doğurulana kasem edilmesi, dikkatlerimizi bu varlığın merhalelerinden bir merhalenin yüce değerine ve oradaki sonsuz hikmete yüce sanata çekmektedir ![]() ![]() ![]() Bu kasem,insan denilen varlığın hayatındaki değişmez bir gerçek üzerine yapılmaktadır; "Biz insanı gerçekten meşakkat içinde yarattık ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlk hücre, zorlayıp çabalamadan, çırpınıp yorulmadan hayatı ve beslenmesi için Rabbı'nın izniyle gerekli şartları bulmadân ana rahminde karar kılamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dişlerinin çıkış anı bir zahmettir ![]() ![]() ![]() Bilahare yollar ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Yoksa kimsenin kendisine güç yetiremiyeceğini mi sanıyor? (5)" "Yığın yığın mal tüketmişimdir, diyor ![]() "O kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor ![]() İşte meşakkatler içerisinde yetişen insan, hesaba çekilmeyeceğini, tüm yaptıklarının kendisine kâr kalacağını sanıyor ![]() ![]() ![]() Daha sonra sure, kendisine bunca nimetler verilen insanın nankörlük ederek cimrice davrandığını; Allah için infaka davet edildiğinde, kendisiyle Cennet arasındaki engelleri kaldırmaya çağrıldığında " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Neticede Allah'ın ayetlerini tasdik edip iman edenler sıfatını kazananların amel defterleri sağından verilenler olduğunu (18), aksine Allah'ın ayetlerini inkâr edenlerin kitaplarının sollarından verileceği ve onların, üzerlerine ateşin kapılarının sımsıkı kapatılacak olan mutsuzlar olduğu ifade edilmektedir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)Belvâ-i âmme Belvâ, musibet, zahmet, ıztırap, meşakket, güçlük gibi anlamlara gelir ![]() ![]() ![]() Terim olarak belvâ-i âmme; kaçınılması güç, umûmun mübtela olduğu bir şey hakkında husûsî bir hüküm verilmesidir ![]() Dinimiz kolaylık dinidir ![]() ![]() ![]() ![]() Sokakta elbisemize sıçrayan ve korunması mümkün olmayan su ve çamur damlalarıyla namaz kılmanın caiz olması; Özürlü kimselerin özürleri sebebiyle bulaşan pislikle namaz kılmalarının caiz olması; Çocukların öğrenmek için abdestsiz olarak Kur'an-ı Kerîm'i ellerine almalarının caiz olması; Binalardaki tuvaletlerde tuvalet esnasında ön ve arkayı kıbleye çevirmenin caiz olması; (İbn Nüceym, el-Eşbâh ve'n-Nezâir, Kahire 1968, s ![]() ![]() Doktor ve sağlık görevlilerinin tedâvî için kadın ve erkeklerin avret mahallerine bakmalarının caiz olması gibi ![]() Ancak hakkında nas olan hükümler "belvâ-i âmme" sebebiyle kolaylaştırılamaz ![]() ![]() ![]() ![]() Durak PUSMAZ BENU MUSTALİK GAZVESİ Hicretin beşinci yılında yapılan ve Peygamberimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mustalikoğulları'nın başkanı Hâris b ![]() ![]() Peygamberimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mustalikoğulları, Büreyde'ye Peygamberimiz hakkında sorular sordular ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yolda Mustalikoğulları adına casusluk yapan bir adam yakalandı ![]() ![]() ![]() ![]() Mustalikoğulları, casuslarının yakalandığını ve öldürüldüğünü öğrenince telaşlandılar, ne yapacaklarını şaşırdılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ganimet malı olarak müslümanların eline iki bin deve, beş bin davar geçti ![]() ![]() ![]() Cemil ÇİFTÇİ BER' Kötü görülen, hoşlanılmayan şeylerden uzak durmak, tertemiz ve her türlü kirden uzak yaratmak, iyileşmek ve şifa bulmak anlamlarına gelen ve yaratılışı ifade eden bir terim ![]() Kelimenin kökü Be-ra-e' fiilidir ![]() ![]() Allah'ın güzel isimlerinden olan Bârî, Allah'ın yarattığı şeyleri tertemiz yarattığını ve her türlü kirden arındırdığını ifade eder ![]() ![]() ![]() Kelimenin Kur'an'da geçen diğer şekillerinin de kuşkusuz bu kök anlamıyla yakından bağlantısı vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'ın oldukça önemli kural ve esaslarından olan teberrî' veya teberrâ' ise, Allah'ın düşmanlarından uzak durmak, onları velî, sırdaş ve lider edinmemek, kendilerine özellikle müslümanların kaderiyle ilgili görevleri tevdî etmemek ve onlarla gönülden dost olmamak demektir ![]() ![]() Aynı 'Be-ra-e' fiilinden türeyen 'Berâet' kelimesi ise; "mahkemede suçsuzluğu ortaya çıkmak ve suç töhmetinden kurtulmak", siyasî hukuk açısından ise "ilişkileri kesme, sulh durumuna son verme" anlamlarına gelir ve Kur'an-ı Kerîm'de Tevbe suresinin başında kullanıldığı biçimiyle, artık İslâm'ın hakim duruma geçtiği konumda ya İslâm'ı seçmek, ya da savaşa hazır olmak şıklarından birini tercih hususunda müşriklere verilen ültimatom (Elmalılı, Hak Dini Kur' an Dili, Tevbe,1 ) manasını ifade eder ![]() Yine, aynı fiilden gelen "beriyye" kelimesi ise "yaratıklar" demektir ![]() ![]() Ali ÜNAL BERÂET GECESİ Şaban ayının ondördüncü gününü onbeşinci gününe bağlayan gece ![]() Bu gece, değişik adlarla da anılmaktadır: Bu geceye, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle 'Mübârek'; kulların günahlarının affolunması ve temize çıkmaları sebebiyle 'Beraet'; kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle 'Rahmet', geceyi iyi değerlendiren kulların seçilerek salih kullar arasına alınması sebebiyle 'Berae veya Sakk' adı da verilir ![]() Bu gecenin beş özelliği vardır: 1) Bu gecede önemli işlerin seçimi ve ayırımı yapılır ![]() 2) Bu geceyi ibadetle geçirenlere yardımcı olması amacıyla Allah tarafından melekler gönderilir ![]() 3) Bu gece bağışlanma ve af gecesidir ![]() 4) Bu gecede yapılan ibadetlerin fazileti çok büyüktür ![]() 5) Bu gecede Peygamberimize şefaat yetkisinin tamamı verilmiştir ![]() ![]() Anne ve babasını incitenler, büyücüler, başkalarına kin besleyenler içki düşkünleri bu gecenin faziletinden yararlanamazlar ![]() Bu konuyla ilgili olarak şu hadisler rivayet edilmektedir: Peygamber Efendimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() "Bu gece Şaban'ın onbeşinci gecesidir ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanların bir sene içerisindeki rızıkları, zengin veya fakir olacakları ve ecelleri gibi mühim hususlar o gece içerisinde meleklere bildirilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber Efendimiz (s ![]() ![]() ![]() "Şaban ayının yarısı (Berâet gecesi) gelince: gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah Teâlâ Şaban'ın onbeşinci geresi (Berâet gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asi olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar ![]() ![]() Durak PUSMAZ el-BERR Allah'ın isimlerinden biri ![]() ![]() Allahu Teâlâ kulları için daima kolaylık ve rahatlık ister; zorluk istemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Berr, "iyiliği ve hayrı geniş olmak" anlamındaki "birr" masdarından sıfattır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)Berzah Set, engel, iki şey arasındaki perde ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Berzah kelimesi Kur'an-ı Kerîm'de üç yerde geçmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mümin öldüğünde ise kendisi için bir berzah olmayacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu delillerden anlaşıldığına göre berzahtaki yaşayışda ruh bedenden ayrıdır ![]() Buradaki yaşayış nasıldır? sorusunun cevabında Şah Veliyyullah ed-Dehlevî şöyle der: "Bu âlemde insanların (yani ruhlarının) sayılamayacak kadar çok tabakaları vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilindiği gibi ruhlar birer emri ilâhidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Habil NAZLIGÜL BESMELE "Bismi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîym" sözünün kısaltılmış şekli ![]() ![]() ![]() "Bunu falanın adına yapıyorum" demesi âdettendir ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İşime, Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlıyorum ![]() ![]() ![]() ![]() Helâl ve hayırlı bir işe başlarken, Allah'ın adını anmak, her müslümanın üzerinde titizlikle durması gereken görevlerindendir ![]() ![]() "Atalarınızı andığınız gibi, hatta daha çok Allah'ı anın ![]() ![]() "Namazlarınızı kıldıktan sonra, ayakta otururken ve yanlarınızın üzerinde iken Allah'ı anın ![]() ![]() "Rabbı'nın adını an ![]() ![]() "Rabbı'nın adını sabah akşam an" (İnsan, 76/25) ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() Besmele, Neml suresinde bir ayet olmasına rağmen, gerek Fatiha suresinin, gerek diğer surelerin başındaki "besmele"lerin, o surelerden bir ayet olup olmadığı konusunda değişik görüşler ileri sürülmüştür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bilindiği gibi, bugün müslümanların ellerinde bulunan mushaflar, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hanefilere göre, besmelenin mushafta yazılmış olması, onun Kur'an' dan olduğunu işaret eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Mâlik'in bu konudaki görüşü diğerlerinden farklıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bismillahi'r-rahmani'r-rahim sözü dört kelimeden oluşan bir cümledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "(Rahim) ve (Rahman) olan Allah'ın adıyla başlarım" gibi Besmeledeki ilk kelime olarak görülen isim, bir hususa işaret etmek üzere konulmuş addır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Özel isim olan Ahmet kelimesi ile, cins isim olan insan kelimesi arasındaki bu farklılık, Ahmet'in her insanda müşterek olan sıfatlarla tarifini imkânsız kılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Besmele'de yer alan ikinci kelime Allah ismidir ![]() ![]() ![]() ![]() "O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka ilâh yok'tur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte Allah, bazılarını işaret ettiğimiz bu ve buna benzer, üstün sıfatları zatında toplamaktadır ![]() Besmele'de yer alan üçüncü kelime, 'Rahman' kelimesidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlâhi rahmetin ezelden ebede sonsuzluğu, Allah Teâlâ'nın zatına has olan, zatıyla birlikte kadîm olan irade sıfatının bir sonucudur ![]() ![]() Allah Teâlâ'nın iradesi, olabilecek veya olmayabilecek her şeyi, irade sıfatının taalluku ile dilediği zamanda ve dilediği şekilde yapması veya yapmaması anlamına gelir ![]() ![]() ![]() ![]() Allah Teâlâ'nın bütün âlemleri, canlı cansız bütün varlıkları iradesiyle yaratması, yaşayışlarını sürdürebilmeleri için çeşit çeşit rızıklar vermesi, bunlar arasında insana ayrı bir mertebe vererek, onu akıl, duygu ve düşünce ile diğerlerinin üstüne çıkarması, kısacası, her şeyi yerli yerinde sevk ve idare etmesi, O'nun sonsuz rahmetinin bir neticesidir ![]() Rahman, yukarıda da işaret edildiği gibi, rahmet kelimesinden türemiş olup, son derece merhametli, çok rahmet sahibi anlamlarına gelen bir sıfattır ![]() ![]() Rahman kelimesinin diğer bir özelliği de Kur'an-ı Kerîm'de, Allah ismi makamında özel bir isim olarak kullanılmış olmasıdır ![]() "İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın, hangisi ile çağırırsanız, en güzel isimler O'nundur ![]() ![]() "Senden evvel gönderdiğimiz resullerimizden sor: Biz, Rahman'dan başkasını ilâhlar yapmış mıyız?" (ez-Zuhruf, 43/45) ![]() "Sen ancak Kur'an'a uyan ve görmeden Rahman'dan korkan kimseleri korkutacaksın ![]() ![]() "(Cennet), görmeden Rahman'dan korkan ve (O'nun tâatına) yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere hastır ![]() ![]() "Ey babam, şeytana tapma, Çünkü şeytan Rahman'a çok asi olmuştur ![]() ![]() "Rahman'ın yaratışında hiç bir düzensizlik göremezsin ![]() ![]() Mealleri zikredilen bu ve sayıları elliye varan diğer ayetlerde Rahman' kelimesinin Allah'a has ve Allah ismine eşit bir anlamda nasıl kullanıldığı açıkça görülmektedir ![]() ![]() ![]() Besmele'de de görüldüğü gibi, Rahman kelimesi, Allah Teâlâ'nın sıfatı olması ve ezelden ebede O'nun sonsuz rahmetine delâlet etmesi dolayısıyla, kapsamı geneldir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah Teâlâ, hiç bir şeyi sebepsiz ve kıymetsiz yaratmamış, yarattıklarını başı boş bırakmamıştır ![]() ![]() ![]() İşte, Allah Teâlâ'nın, Rahman sıfatının bir eseri olarak, âlim, cahil, çalışkan, tembel, haklı, haksız, adil, zalim, mutî, âsi, mümin, kâfir ayırımı yapmadan herkese ve her yarattığına teşmil ettiği rahmetine ilâve olarak; sadece, âlime, çalışana, haklıya, adile, mutîye, mümine hasılı kendi iradelerini Allah'ın iradesiyle ahenk içerisinde tutabilen herkese ihsan ederken diğerlerini mahrum bıraktığı rahmeti, O'nun Rahîm sıfatının icabıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah Teâlâ'nın Rahman sıfatı, kendisine has zât sıfatı olduğu halde; Rahim sıfatı, kendi iç güdüleri veya iradeleriyle hareket eden yaratıklara bir nebze olsun bahşedilmiş bir sıfattır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)Beşer İnsan, insanoğlu, insanüstü, ademoğlu ![]() ![]() ![]() İnsana beşer denmesi, hayvanların aksine üzerinde yün, kıl ve tüy gibi şeylerin bulunmayıp derisinin olduğu gibi görünmesindendir ![]() ![]() ![]() ![]() Aynı kökten gelen "beşere": Üst deri, derinin üst tabakası; "beşîr": güzel yüzlü, müjdeleyici; "beşâre": güzellik anlamına gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sözlük anlamından da anlaşılacağı üzere "beşer" tabiri, insan hakkında, onun maddî yönü ve dış görünüşüyle ilgili olarak kullanılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Bir zamanlar Rabbin meleklere demişti ki: Ben kupkuru çamurdan, değişken balçıktan bir beşer yaratacağım ![]() ![]() ![]() Burada özellikle ilk ayet (Furkan, 25)'teki mesaj, bu gerçeği açık biçimde ortaya koymaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Semûd (kavmi) de uyarıcıları yalanladı: "Bizden bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz dediler ![]() ![]() Onların bu isimlendirmelerine karşılık Kur'an-ı Kerîm, peygamberlerin de beşer olduklarını beşer olma yönüyle diğer insanlarla eşit olduklarını ifade ettikten sonra, ancak onlara vahiy geldiğini ve bu sebeple diğerlerinden farklı olduklarını vurgular ![]() ![]() ![]() Buna karşılık ayrıca müşrikler insanı yalnızca, fizikî görünümüyle, yani beşeri yanıyla değerlendirdiklerinden, kendilerine fizikî açıdan normalin dışında güzel gelen bir insan karşısında hayrete kapılıp: "Allah için böyle beşer olmaz, bu ancak kerim melektir ![]() ![]() ![]() İşte, topraktan yaratılan insanın beşeriyet yanı, Kur'an'ın ifadeleriyle unutkanlığının, nankörlüğünün, aceleciliğinin, haklı-haksız tartışmayı pek sevmesinin, bilgisizliğinin, zalimliğinin ve zayıflığının sembolüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şâmil İA BEŞÎR Müjdeci ve müjde veren, güleç yüzlü insan ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beşîr sıfatını taşıyan peygamberler, Allah'a iman edip onun hüküm ve emirlerine itaat edenlere verilecek mükâfaatları bildirir ve mümin kitleyi Cennet nimetleriyle müjdelerler ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamberler zorlayıcı, baskı kullanan değil, sadece "(azabı) haber verici ve (Cennet nimetleriyle) müjdeleyici (beşîr)" dir ![]() Ahmed AĞIRAKÇA BEY' Bİ'L-İSTİĞLÂL Bey', satmak ve satın almak; istiğlâl ise, gelirini istemek, kâr ve gelirini almak, sömürmek gibi anlamlara gelir ![]() ![]() ![]() Paraya ihtiyacı olan bir kimse sermaye sahibine gidip "Bana yüz altın ver, buna karşılık sana falan dükkânımı borcumu ödeyinceye kadar geçici olarak satayım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlılar devrinde faize düşmeden bu şekilde satım, hibe veya kira akdi gibi muamelelere borçlunun fazla bir meblağ ödemesi işlemlerine "muâmele-i şer'iyye"; fazla olarak alınan meblağa "ribh-i şer'î" denilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstiğlâl yoluyle satışta, mal sahibinin ipotekli mülkünü müşterinin bu yeri kabzetmesinden sonra kiralaması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm hukukuna göre, mislî malların ödünç verilmesi âriyat* akdi kabul edilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte, sermaye sahibi verdiği ödünç parayı zamanında alabilmek için borçludan teminat isteme hakkına sahibtir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak; başkasına borç para veren kimse menkûl veya gayri menkûl bir malı teminat olarak isteyebilir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)Bey' Bi'l-vefa Vefâ yoluyla satım akdi yapmak; bir malı, satış bedelini iade edince geri almak üzere bir kimseye bir para veya borç karşılığında geçici olarak satmak ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu muamele faizden kaçınmak ve borcu teminata bağlamak amacıyla örfleşen bir satış şeklidir ![]() ![]() ![]() Milâdî XV ![]() ![]() ![]() Vefâ yoluyla satışta, taraflar tek yanlı irade beyaniyle dilediği zaman akdi feshedebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rehnedenin izni bulununca, rehin bırakılan şeyden rehin alanın yararlanması mümkün ve caizdir ![]() ![]() "Mebi'in, yani vefâen satılan bir gayri menkulün menfaatlerinden bir bölümü alıcıya ait olmak üzere şart kılınsa, bu şarta riayet olunur ![]() "İmkan ölçüsünde, şer-i şerîfe uygun bulunan şarta uymak gerekir" hükmü yer alır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Borç para bulmaya veya bir borcu ertelemeye yönelik bu gibi çareler Ebû Hanife ve İmam Şafiî'ye göre, yararlanma akit sırasında şart koşulmaması kaydıyla, caizdir ![]() Hamdi DÖNDÜREN BEY'AT Kabul etmek, razı olmak ve tasdik etmek anlamında kullanılan bir ıstılah ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dolayısıyla bey'at, müslüman kadın ve erkeğin, müslüman lidere karşı görev ve sorumluluğu, Kur'an'da belirtilip sünnet ile açıklanarak uygulandığı şekilde, kabul etmek için yaptıkları sözleşmedir ![]() Bey'at, cemaatın selâmeti ve muhafazası, hudûdullah'ın tatbiki için müminlerin kendilerine bir emir tayini ile bu emire itaat etmek üzere ahidleşmeleridir ![]() Hududullah'ın tatbiki, mutlaka organize edilmiş kurumları ve yetkileri belirtilmiş bir sosyal olgu gerektirdiğine göre; inanan müslümanların böyle bir sosyal olguyu gerçekleştirmek için bir lider ve başkana meşrû hududlar içinde bey'at etmeleri şart olmaktadır ![]() Kur'an merkezî bir itaatı gündeme getirmiştir ![]() ![]() ![]() İmama itaat edilmesi için; onun kendisine itaat edilecek derecede doğru ve bilgi sahibi, cesur ve dirayetli olması, hür olması, kendisine bey'at edenler arasında bir ayırım yapmadan onlardan herhangi birine bir zarar geldiği zaman bunun bütün topluma geldiği ve toplum için bir tehdit oluşturduğu görüşünde bulunması, düşmanın her türlü hile ve metodunu anlayacak kapasitede olması ve tâğûtî metotlardan uzak olarak işlerini şûrâ ile yapması gerekmektedir ![]() Kendisine bey'at edilen, müminlerden bey'at alırken bu göreve ehil olup olmadığını düşünmeli, Kur'an ve sünnete bağlı kalıp kalamayacağını, Râşid hâlifelerin yollarını takip edip edemeyeceğini düşünmelidir ![]() ![]() ![]() ![]() Bey'at; kitap, sünnet ve sahabe-i kirâm'ın icmaı ile sabit olan sâlih bir ameldir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İş, ehil olmayanın eline geçti mi, kıyameti gözetleyiniz" (Buhârî, İlim, 2) mealindeki tesbiti üzerinde iyi düşünülmelidir ![]() ![]() ![]() "İdaresi altında bulunan müslümanlardan daha ehliyetlisi bulunduğu halde, bir başkasına vazife veren hakikaten Allah'a, O'nun Resulüne ve İslâm milletine ihanet (hâinlik) etmiş olur" (İbn Humâm, Fethü'l-Kadîr, V, 457) hükmü beyan buyurulmuştur ![]() ![]() Günümüzde "bir kimseye, bey'atın farz olabilmesi için İslâmî bir yönetimin (devletin) bulunması şarttır" tezini ileri süren anlayışlar vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Her kim ûlû'l-emr'e itaatten bir karış kadar ayrılırsa kıyamet gününde Allah'a ameli hususunda, lehinde hiç bir hücceti olmaksızın kavuşacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() Yusuf KERİMOĞLU BEY'ATU'R-RIDVÂN Ashabın Allah'ın razı olacağı şekilde, Kur'an'ın hükümlerine uyacaklarına ve Resulullah'ı koruyup onun yanında düşmanlarına karşı sonuna kadar savaşacaklarına dair Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resul-u Ekrem Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun üzerine Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir çağırıcıyı görevlendiren Resulullah (s ![]() ![]() ![]() "Haberiniz olsun ki Resulullah'a Ruhu'l-Kudüs indi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ashabından herbirini bir söz, bir ahd ve bir birlik üzere olmaya bey'at'e çağıran Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bey'atu'r-Rıdvân, müslümanların, devlet şuurunda oldukları ve İslâm'ı sonuna kadar savunup koruyacaklarını gösteren bir olaydır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmet AĞIRAKÇA BEYNE'L-HAVF VE'R-RECÂ Korku ile ümit arasında bulunmak ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm ve Hadîs-i şeriflerde korku ve ümit arasında bulunmaya teşvik eden hükümler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Onlar korkarak ve ümit ederek Rablerine dua ederler ![]() ![]() Peygamber Efendimiz (s ![]() ![]() ![]() "Müminler Allah'ın azap ve azabının miktarını bilselerdi hiç biri Cennet'i ümit etmezdi ![]() ![]() ![]() Bu ve benzeri ayet ve hadisler gözönünde bulundurularak denilmiştir ki; "kul sıhhat halinde korkulu ve ümitli bulunmalı, havf ve recâsı birbirine eşit olmalı; hastalığı halinde de recâ (ümit) yönü kuvvetli olmalıdır ![]() ![]() Havf (korku) gelecekle ilgilidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Recâ da "ileride meydana gelmesi umulan arzu edilen bir şeye kalbin duyduğu ilgidir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)Beynûnet Ayrılık; iki şey arasındaki uzaklık, mesafe ve evliliğin sona ermesiyle, birbirinden ayrılan eşler arasında meydana gelen durum ![]() Küçük ayrılık: Boşanan eşlerin, yeniden nikâhlanarak evlenebilmelerine imkân veren beynûnettir ![]() ![]() 1 ![]() 2 ![]() 3 ![]() 4 ![]() ![]() Boşanan eşler arasında küçük ayrılık meydana gelebilmesi için, kadının üçüncü boşama hakkı (son boşama hakkı) ile boşanmış olmaması şarttır ![]() ![]() ![]() Büyük ayrılık: Boşanan eşlerin yeniden nikâhlanarak evlenebilmelerine imkân tanımayan beynûnettir ![]() ![]() ![]() ![]() Bu durumdaki eşler artık yeniden nikâhlanarak bir araya gelemezler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada ikinci evliliğin, birinci koca ile evlenebilmek için hileli bir evlilik olmaması şarttır ![]() ![]() ![]() ![]() Öyleyse İslâm, ilk kocasından üç talakla boşanan bir kadının, ayrıldığı kocasıyla tekrar evlenebilmesi için yeni bir evlilik hayatı yaşamasını niçin şart koşmuştur? İslâm'dan önceki Arap toplumunda erkek sınırsız bir boşama hakkına sahipti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu konuda halk arasında çok yanlış anlaşılan, "hulle"* kavramı vardır ki, bunun İslâm'la asla alâkası yoktur ![]() ![]() ![]() Akif KÖTEN BEYTULLAH Allah evi, Kâbe ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aslında yer ve gök ile bunların arasında bulunan her şeyin, kısaca kâinatın gerçek sahibi Allah'tır ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'den öğrendiğimize göre yer yüzünde ilk yapılan mabed Beytullah'tır: "İnsanlar için yeryüzüne ilk konulan ibadet evi Mekke'de olan Kâbe'dir ![]() ![]() Beytullah'ı Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah, Beytullah'ı yüce gayelerin gerçekleştirilmesi için toplantı ve güven yeri kılmıştır: "Biz Beytullah'ı insanlara toplantı ve güven yeri yaptık ![]() ![]() Allah, Beytullah'ın, tavaf edenler, ibadet yapanlar, rukû ve secde edenler için temiz tutulmasını emretmiştir ![]() ![]() ![]() Durak PUSMAZ BEYTÜ' L-HARAM Mukaddes, korunulan ve sakınılan ev ![]() ![]() ![]() ![]() Beytü'l-Haram ifadesi Kur'an-ı Kerîm'de iki defa zikredilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beytu'l-Haram Allah'ın insanlar için bir hayat kaynağı kıldığı, İslâm'ın şiar ve prensiplerini haykıracakları ve özellikle hac mevsiminde bütün İslâm düşmanlarına karşı tavırlarını ortaya koyacakları bir mekân kılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmed AĞIRAKÇA BEYTÜ'L-MAKDİS İslâm'da üç mukaddes mescitten biri olan Kudüs'teki mescid ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beytü'l-Makdis tabiri Kur'an-ı Kerîm'de geçmez, hadis-i şeriflerde zikredilir ![]() ![]() ![]() ![]() Yeryüzünde yapılan ilk mabed Beytu'llah yani Kâbe'* dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beytü'l-Makdis'in bânisi Süleyman (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hadîs-i şeriften Beytü'l-Makdis'in Süleyman (a:s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada bir hususun belirtilmesi gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beytü'l-Makdis, Mûsâ (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâmiyet'in ilk yıllarında kıble Beytü'l-Makdis idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber Efendimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Durak PUSMAZ BEYTÜ' L-HARAM Mukaddes, korunulan ve sakınılan ev ![]() ![]() ![]() ![]() Beytü'l-Haram ifadesi Kur'an-ı Kerîm'de iki defa zikredilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beytu'l-Haram Allah'ın insanlar için bir hayat kaynağı kıldığı, İslâm'ın şiar ve prensiplerini haykıracakları ve özellikle hac mevsiminde bütün İslâm düşmanlarına karşı tavırlarını ortaya koyacakları bir mekân kılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmed AĞIRAKÇA BEYTÜ'L-MAKDİS İslâm'da üç mukaddes mescitten biri olan Kudüs'teki mescid ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beytü'l-Makdis tabiri Kur'an-ı Kerîm'de geçmez, hadis-i şeriflerde zikredilir ![]() ![]() ![]() ![]() Yeryüzünde yapılan ilk mabed Beytu'llah yani Kâbe'* dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beytü'l-Makdis'in bânisi Süleyman (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hadîs-i şeriften Beytü'l-Makdis'in Süleyman (a:s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada bir hususun belirtilmesi gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beytü'l-Makdis, Mûsâ (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâmiyet'in ilk yıllarında kıble Beytü'l-Makdis idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber Efendimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Durak PUSMAZ BEYTÜ'L-MAL İslâm devletinin hazinesi, devletin malîye işleriyle ilgilenen kurum ![]() Beyt, Arapça "ev" anlamında olup, "beytü'l-mâl" mal evi, hazine demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beytü'l-mâl'in gelirleri şunlardır: 1- Zekât ve öşür gelirleri ![]() Zekâta tabi olan mallar emvâl-i zâhire (gizlenmesi mümkün olmayan mallar) ve emvâl-i bâtına (gizlenmesi mümkün olan mallar) diye iki kısma ayrılır ![]() Emvâl-i zahire; ekinler, meyveler, zekâta tabi hayvanlar ile bir yerden diğer bir yere ticaret için taşınan mallardır ![]() ![]() Emvâl-i bâtına ise sahiplerinin evlerinde veya iş yerlerinde bulunup gizlenmesi kabil olan altın ve gümüş ile ticaret mallarından ibarettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şu halde devletin zekât ve öşürünü alacağı mallar: a) Koyun, keçi, sığır, manda ve deve gibi mera hayvanlarından alınacak zekât ![]() b) Öşre tâbi' arâzinin (arâzi-i öşriyye) mahsulünden alınan vergiler ![]() ![]() ![]() c) Ticaret mallarından alınan vergiler ![]() ![]() ![]() ![]() 2- Ganimet mallarının beşte biri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ganimet malları dört kısımdır: a) Savaş esirleri: Düşman askerlerinden esir alınan kimselerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() b) Âdî esirler: Cihat sırasında ele geçen kadın ve çocuklardır ![]() ![]() ![]() c) Savaşla veya sulh yoluyla ele geçen arazi ![]() ![]() ![]() d) Küçük ve büyük baş hayvanlarla nakli mümkün olan diğer eşyalar ![]() 3- Harac vergisi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Harac vergisi iki kısımdır: a) Harac-ı mukâseme: Öşür gibi çıkan mahsulden alınır ![]() ![]() b) Harac-ı muvazzaf: Birim toprak veya ağaç başına alınan senelik vergidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4-Cizye* ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cizye iki şekilde konur: a) Karşılıklı anlaşma ile olur ![]() ![]() b) Devlet başkanı tarafından bizzat konur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5- Maden ve definelerden alınan vergiler ![]() ![]() ![]() ![]() Define ise yer altından çıkartılan ve tabi olmayan servettir ![]() a) Üzerinde İslâmî işaret bulunan para, değerli eşya vb ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() b) Üzerinde kâfirlere ait işaret bulunan para, kıymetli eşya vb ![]() ![]() ![]() ![]() c) Kime ait olduğu anlaşılamayan define ise, Kenz-i cahilî kabul edilerek beşte biri beytü'l-mâle verilir ![]() Beytü'l-mâl'in giderleri: Yukarıda sıraladığımız beytü'l-mâl'in gelirlerinden zekât ve öşür, beytü'l-mâl'de ayrı bir fonda toplanır ve Tevbe suresinin altmışıncı ayetinde belirtilen sekiz sınıf kimseye dağıtılır ![]() ![]() ![]() Bu mallar hazinede emanet hükmündedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ganimet mallarından beytü'l-mâl'e intikal eden beşte bir hisse üçe bölünür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Madenler ve definelerden gelen vergiler de bunun gibi yetimler, yoksullar ve yolculara harcanır ![]() Haraç, cizye ve gayr-i müslim tacirlerden alınan vergiler devletin personel ücretleri, yol, kanal, baraj gibi amme hizmetleri, askerî hizmetler, eğitim, sağlık vs ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Durak PUSMAZ BEYTÜ'L-MA'MÛR Ma'mûr, bayındır, bakımlı ev ![]() ![]() ![]() Beytü'l-Ma'mûr'dan Kur'an'ı Kerîm'de şöyle bahsedilir: "Tür'a, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitâb'a, bayındır eve (beytü'l-ma'mûra), yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize andolsun ki, Rabbi'nin azabı hiç şüphesiz gelecektir" (et-Tür, 52/1-7) ![]() Allahû Teâlâ, Kur'an-ı Kerîm'in bazı yerlerinde kasem ettiği gibi bu ayet-i kerîmede de Tûr Dağı'na, Kur'an-ı Kerîm'e ve Beytü'l-mâ'mûra yemin etmektedir ![]() ![]() Müfessirler bu ayet-i kerîmede sözü geçen Beytü'l-Ma'mûru genellikle, yedinci kat semada, Kâbe'nin üst hizasında bulunan bir ev olarak tefsir etmişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Müfessirler Beytü'l-Ma'mûru Kâbe olarak da tefsir ederler (Muhammed et-Tefsîrî, Tefsîr-i Tibyan Tercemesi İstanbul 1307, IV,180; İ ![]() ![]() ![]() Bir yerin bakımlı ve ma'mûr oluşu, meskûn olması, ziyaretçilerinin çok olması ve güzel bakılması ile olur ![]() ![]() ![]() ![]() Mirac'la ilgili meşhûr hadiste Beytü'l-Mamur'dan da bahsedilir: "Sonra bana Beytü'l-Ma'mûr gösterildi ![]() ![]() ![]() Müfessirler, Beytü'l-Ma'mûru, tasavvufî bir anlatımla "müminin kalbi" olarak da tefsir edip; bayındır ve bakımlı oluşunu marifet ve ihlâsla açıklarlar (el-Beydâvî, IV,123; Muhammed et-Tefsîrî, IV,180; Bursevî, IV,123; M ![]() ![]() Tertip ve düzeni Fîrûzâbâdî'ye isnad edilen İbn Abbâs tefsirinde ise Beytü'l-Ma'mûru Âdem Aleyhisselâm'ın bina ettiği ve Tufân'dan sonra altıncı kat gökyüzüne çıkarıldığı belirtilir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)Beyyine Delil, hüccet, bürhan ![]() Beyyine Kur'ân'da yirmi kez tekrarlanır ve genel olarak şu mânâlara gelir: 1- Kur'ân veya Hz ![]() "Böyle iken kitap verilenler ayrılmadılar da ancak kendilerine apaçık bir hüccet (beyyine) geldikten sonra (bozuk itikadlarından) ayrıldılar" (el-Beyyine, 98/1,4; el-En'âm, 6/I57; Muhammed, 47/14) ![]() 2- Delil, hüccet: "De ki şüphesiz bana Rabbim'den apaçık bir hüccet verilmiştir ![]() ![]() 3- Mucize: "Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i gönderdik, dedi ki: Ey kavmim Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka ilâhınız yoktur ![]() ![]() ![]() 4- Apaçık bir işâret, ibret: "Andolsun ki aklını kullanacak bir kavim için biz orada apaçık bir nişâne, bırakmışızdır ![]() ![]() Hadislerde beyyine lâfızları daha çok "dâvâsını ispat için delil getirmek ve şahit" anlamlarında kullanılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nikâhta bulunması gereken şâhiter de hadîste beyyine olarak isimlendirilmiştir: (Beyyine (şahit)'siz nikâh olmaz ![]() ![]() Hadislerde beyyine delil, ispat mânâsına da kullanılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Habil NAZLIGÜL BEYYİNE SÛRESİ Kur'ân-ı Kerîm'in doksan sekizinci sûresi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Enes b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rasûlullah: "Evet, söyledi" deyince, Übey b ![]() ![]() ![]() Beyyine sûresi, Kur'ân-ı Kerîm sûrelerinden evsat-ı mufassal sûreler arasında yer alır (bk ![]() ![]() ![]() Beyyine; nûr gibi kendisi beyyin, yani gayet açık olup da başkasını beyan eden, açıklayan demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sûrenin Medine'de inmiş olması ihtimalini kuvvetlendiren bir uslûp, içerisinde bazı tarihî ve imanî gerçekleri açıkladığı görülmektedir ![]() ![]() ![]() "Kitap ehlinden ve müşriklerden küfredenler kendilerine apaçık bir hüccet (beyyine) gelinceye kadar vazgeçecek değillerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer bir gerçek ise Ehl-i Kitab'ın bilgisizliklerinden veya bu kitabın kapalı ve anlaşılmaz noktaları bulunduğundan dolayı onun üzerinde ihtilafa düşmemiş olduklarını; ancak kendilerine deliller ve bilgi geldikten sonra ihtilafa düştüklerini belirtmektedir ![]() "Kitap verilmiş olanlar ancak kendilerine apaçık hüccetler geldikten sonra ayrılığa düştüler ![]() ![]() Ehl-i Kitab olan yahudi ve hristiyanlar Rasûlullah gelmeden evvel sapıklık içinde idiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sûrenin başında da işaret edildiği gibi, Ehl-i Kitab'ın ve müşrik kâfirlerin âkıbetlerinin kötü olduğu, yani ebediyyen Cehennem'de kalacakları; buna karşılık yaratıkların iyisi olan mü'minlerin ve salâh erbâbının âkıbetlerinin ebedî Cennet olduğu buyurulmuştur ![]() Üçüncü gerçek ise, aslında dinin bir tek kaynaktan doğduğunu, kâidelerinin sâde ve açık olduğunu, bundan dolayı ihtilafa ve görüş ayrılıklarına gerek bırakmadığını tabiatı itibarıyla anlaşılır bulunduğunu ifâde etmektedir: "Halbuki onlar doğruya yönelerek, dini yalnız Allah'a has kılarak, O'na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekât'ı vermekle emrolunmuşlardı ![]() ![]() ![]() Dördüncü gerçek ise, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra küfredenlerin yaratıkların en kötüsü olduğu; iman edip sâlih amel işleyenlerin ise yaratıkların en iyisi olduğu hususdur ![]() ![]() Kitab Ehli'nden ve müşriklerden küfredenler, içinde ebediyyen kalacakları Cehennem ateşindedirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmanın en önemli unsuru Cenâb-ı Allah'a ihlâs ile İbâdet etmek, yalnız O nun adını anmak, her türlü söz, iş ve amelde samimiyetle O'na yönelmektedir ![]() İhlâs, ibadetin özüdür ![]() "Ben Şirke nisbetle ortakların en zenginiyim ![]() ![]() ![]() Abdulvehhab ÖZTÜRK BEZR Tohumu verimsiz ve çorak yerde israf etmek, malı Allah'a isyanda, gereksiz ve faydasız yerde kullanmak ![]() İslâm, orta yol olduğu gibi, İslâm ümmeti de orta ümmettir; yani, düşüncede ve davranışta, almada ve vermede, kısaca insan hayatının her safhasında ifratın ve tefritin İslâm'da yeri yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() Dünya, âhiretin tarlasıdır ve âhirette biçeceği ekini kişi dünyada eker; Cenneti'ni de Cehennemi'ni de dünyada hazırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ali ÜNAL BIYIK Peygamber Efendimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bıyıkla ilgili hadis-i şerifler daha ziyade sakalla beraber geçmektedir (bk ![]() ![]() İA BİD'AT Daha önce mevcut olmayan, sonradan ortaya çıkan amel ve inançlar ![]() Hz ![]() ![]() Bid'at'ın kapsamı konusunda farklı bakış açılarının olmasından dolayı İslâm bilginleri tarafından farklı tarifler yapılmıştır ![]() Kimi âlimlere göre bid'at, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bid'ati bu şekilde tarif edip taksimata tabi tutanlar, Kur'an ve Sünnete muhalif olmayan ya da emirlerinin bir gereği olan"şeylere bid'at isminin verilmesine dayanak olarak, Hz ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer âlimlerin bid'at tarifleri ise şöyledir: Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu âlimlere göre önceki gruptakilerin "bid'at-i hasene" kapsamına soktukları şeyler haddi zatında bid'at değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Huzeyfe b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Meselâ, Rasûlullah'a selam ve salât Allah'ın emridir ![]() Ölüleri hayırla anmak ve onlara dua etmek sünnette vardır ![]() ![]() ![]() Aslında her iki gruba göre de dinin aslına olan ilâve ya da aslından yapılan eksiltmeler yasaklanmış olup, kötü bir bid'attir ![]() ![]() ![]() Şu da bir vakıadır ki, birinci gruba tâbi olan fakat bu âlimlerin ne demek istediklerini hakkıyla anlamayan mukallidleri, dinde eksiltme ya da fazlalık durumunda olan şeyleri de bazen bid'at-i hasene kapsamına sokmuşlar; ikinci gruptakilerin mukallidleri ise, bid'at sayılmaması gereken bazı hususları bid'at kapsamına sokarak onlara karşı çıkmış ve hemen hemen her ictihada bid'at demeye başlamışlardır ![]() Kur'ân-ı Kerîm'i bir mushaf içerisinde toplamak, hadisleri derleyip toplayarak kitap haline getirmek, camilerin yanında minare yapmak, her ne kadar Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun aksine yukarıda sözkonusu ettiğimiz hususlar kötü bid'at olup câiz değildir ![]() ![]() Bid'atlar alanları itibariyle de kısımlara ayrılmaktadır ![]() ![]() ![]() Günümüzde pek çok bid'at, müslümanların hayatına girmiştir ![]() ![]() ![]() M ![]() BİD'Î TALÂK Kadını hayız halinde iken veya temizlenince birleştikten sonra yahut da bir temizlik içinde bir sözle birden fazla talâkla boşama ![]() ![]() ![]() İmam Ebû Hanife ve talebelerine göre talâk üç şekilde gerçekleşir: Ahsen, Hasen, Bid'î ![]() ![]() ![]() ![]() Hayız hâlinde veya temizlendikten sonra kendisiyle birleşme vâki olmuş kadını boşamak, bazı İslâm hukukçularına göre iki durumda Kitâb ve Sünnet'e aykırıdır ![]() ![]() "Ey peygamber! kadınları boşamak istediğiniz zaman iddetleri içinde boşayınız ve iddeti hesaplayın ![]() ![]() ![]() ![]() "Boşama iki defadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunlardan başka İbn Ömer'in hayız halindeki karısını boşaması üzerine Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Her kim sünnetimize uymayan bir iş işlerse o merduttur, geçerli değildir ![]() ![]() Fakat bu görüş ve delillere rağmen dört mezhep imamı da dahil olmak üzere Cumhur'a göre böyle bir boşama bid'at ve haram olmakla beraber geçerli bir boşamadır ![]() ![]() ![]() Bu tür talâkın geçerli olduğunu söyleyen müçtehidlerin görüşleri ise şu delillere dayandırılmaktadır: İbn Ömer'le alâkalı hadiste Resulullah'ın eşine dönmesini emretmesi bu boşamanın bir talâk sayıldığına delâlet eder; çünkü talâk olmadan ric'at da olmaz ![]() Ayrıca İbn Ömer'in böyle bir boşamanın sadece bir talâk sayılacağını bildirmiş olması (el-Buhârî, Talâk,1), bu talâk'ın geçerli olduğunu göstermektedir derler ![]() Bu iki görüş İslâm hukuk tarihi boyunca günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir ![]() Bir temizlik içinde veya bir mecliste üç kere boşama durumuna gelince dört mezhep imamı da dahil olmak üzere Cumhur-u Ulemâ ister bir defada, ister arka arkaya birkaç defada ifâde edilen talâk'ın muteber olduğu görüşünü savunuyorlar ![]() ![]() ![]() Birincisi böyle bir boşama Kitâb ve Sünnet'e uymayan yani bid'i talâk olduğundan muteber değildir, kadını böyle bir talâk'la boşamak bir şey ifade etmez ![]() İkinci görüş bir mecliste veya bir temizlik müddeti içinde birden fazla boşamalar bir boşama (ric'i talâk) sayılır ![]() -Cumhur'un delilleri bid'i talâk'ın vâki olacağına ait olup yukarıda belirtilen delillerdir ![]() -Hanımının zina ettiğini gördüğü halde bunu ispat edemediği için mülâane yoluna baş vuran Uveymir, lânetleşmeden sonra karısını üç talâk ile boşamıştır ![]() ![]() ![]() -Üç talâk ile boşanmış kadınların boşayan eşleri ile tekrar evlenebilmelerinin mümkün olup olmadığı mevzuunda Resulullah'tan sorulan suallerden Hz ![]() ![]() ![]() Muhalifler bu delillere de şu cevabı vermişlerdir: Bu suallerde geçen üç talâk ile boşamanın bir mecliste veya bir defada olduğu sâbit değildir ![]() ![]() ![]() Böyle bir talâk'ı bir talâk kabul edenler ise şu delilleri ileri sürerler: "Boşama (talâk) iki keredir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ayetler boşama haklarının bir anda kullanılmamasını, ayrı ayrı zamanlarda kullanılıp arada düşünülmesini bundan sonraki hayat hakkında iyi niyetle karar verebilmek için fırsat bırakılmasını ortaya koymaktadır ![]() İA Bİ'R-İ MÂUNE OLAYI Amiroğulları yurdu ile Süleymoğulları yurdu arasında bulunan Maune kuyusunun yakınında ashabdan yetmiş eğitici ve tebliğcinin şehit edildiği olay ![]() Hicret'in dördüncü yılında Uhud savaşından dört ay sonra Necid Reisi Ebû Berâ' Medine'ye geldi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Heyet, Bi'r-i Mâune'ye varınca korkunç bir ihanetle karşılaştılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() "Allah'ım! Onların durumlarını sana havale ediyorum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Durak PUSMAZ BİRLİK BERABERLİK İslâm'ın hakimiyeti için mümin kulların bir arada bulunup birlikte hareket etmeleri ile ilgili olarak kullanılan bir tabir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dinimizin emirleri müslümanlar arasında birliği sağlamağa yöneliktir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sevgili Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmaktadır: "Size birlik halinde bulunmanızı tavsiye eder; ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim ![]() ![]() ![]() ![]() "Müslüman topluluğundan bir karış da olsa ayrılan kimse boynundaki İslâm bağını çözmüş demektir ![]() ![]() "Cemaatten ayrılmayınız ![]() ![]() " Allah'ın yardımı cemaatle (toplulukla) beraberdir ![]() ![]() Bu hadis-i şeriflere ve dinimizin birlik ve beraberlikle ilgili emir ve tavsiyelerine dikkat etmeli ve "cemaatin (birlik ve beraberliğin) rahmet, ayrılığın azap" (Tirmizî, Fiten, 7) olduğu unutulmamalıdır ![]() Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: " Allah'a ve O'nun Rasûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin, sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider ![]() ![]() ![]() ![]() Toplum düzeni birlik ve beraberlikle sağlanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)Birr İyilik, hayırda genişlik, güzel davranış ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Be-r-ra', "iyilik etti, iyi davrandı, hayırda bol ve geniş oldu" demektir; kelime Kur'an'ı Kerîm'de bu anlamda değişik şekillerde kullanılmıştır: "Allah sizi din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik ve adaletle davranmaktan alıkoymaz, Allah adaletle davrananları sever" (el-Mümtehine, 60/8) ![]() 'Adele' fiilî ism-i fâilinin "adl" ve "âdil" şeklinde geldiği gibi "Berra" fiilinin ism-i faili hem "berr", hem de "bârr" olarak gelir ![]() ![]() ![]() "Biz bundan önce O'na dua ederdik; muhakkak O berr ve rahîm olandır" (et-Tûr, 52/28) ![]() "Kul Rabbi'ne bol itaatte bulundu" anlamında kullanıldığı gibi, Allah'ın berr olması da kulun ibadetine karşılık çok fazla sevap vermesi demektir ![]() ![]() "(O Kur'an Allah katında) pek şerefli son derece yüksek ve tertemiz sahifelerdedir ![]() ![]() ![]() "(Yahya) anne-babasına berr idi, zorba ve isyankâr değildi " (Meryem, l9/14-15) ![]() "(İsa): "Beni bulunduğum her yerde mübarek kıldı ve sağ olduğum sürece bana namaz ve zekât'ı emretti ![]() ![]() ![]() "Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla ve kötülüklerimizi ört ve bizi ebrarla (salih kimselerle) birlikte vefat ettir" (Âli İmrân, 3/193) ![]() "Muhakkak ebrâr Naim'dedir" (el-İnfitar, 82/13) ![]() Rasûl-i Ekrem'e "birr" nedir diye sorulduğunda şu ayet- kerimeyi okumuşlardır: "Birr, yüzünüzü doğu ve batı yönüne çevirmeniz değildir fakat birr Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebilere iman eden, sevdiği halde malı yakınlara, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışa, dilenenlere ve boyunduruk altındakilere infak eden, namazı kılan ve zekâtı veren, ahidleştiklerinde ahdini yerine getirenler, zorluk hali, zarar anları ve güçlük zamanında sabredenlerdir ![]() ![]() Ayette açık olduğu üzere, "birr" hem imanı, hem de aşağı yukarı bütün amelleri (nafilelere varıncaya değin) içine almaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Sevdiğinizden infak etmedikçe birr'e erişemezsiniz ![]() ![]() ![]() Evlere ancak kapılarından girilir ![]() ![]() ![]() ![]() "Evlere arkalarından gelmeniz birr değildir, ancak birr ittika edendir; ve evlere kapılarından gelin, Allah'tan ittika edin ![]() ![]() Ali ÜNAL Bİ'SET Gönderme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Bi'set" ve "ba's" kelimeleri mastar olup Kur'an-ı Kerîm'de daha çok bu kökten gelen fiil tiplerine rastlarız ![]() 1- Bir şeyi, bir nesneyi göndermek: "Peygaınberleri, onlara (İsrailoğulları'na) dedi ki: Allah, Talût'u size hükümdar olarak gönderdi" (el-Bakara, 2/247) ayetinde bu anlamda kullanılmıştır ![]() 2- Peygamber göndermek: "Allah, müminlere büyük lütufta bulundu: Zira daha önce açık bir sapıklık içinde bulunuyorlarken onlara kendi içlerinden, kendilerine Allah'ın ayetlerine uyan, kendilerini temizleyen ve kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi ![]() ![]() 3- Öldükten sonra dirilmek: "Kıyamet kopacaktır, bunda şüphe yoktur ![]() ![]() Bi'set-i Nebî: Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bi'set olayı İslâm ve dünya tarihi için bir dönüm noktasıdır ![]() İA BORÇ Geri verilmek üzere alınan para veya eşya; bir veya birkaç kişiye yahut bir kuruma karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülük, ödünç ![]() Borç yahut fıkhî terim olarak "deyn" genellikle borçlunun ödemeyi teahhüt ettiği nakit veya borçlunun zimmetinde bulunan mislî eşya; yani ölçü, tartı vb ![]() ![]() ![]() İnsanların birbirleriyle yardımlaşma yollarından biri de borç alıp vermedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Borç verme İslâm'da sevaptır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kimse borç verdiği para vs ![]() ![]() ![]() "Borçlu darda ise eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin ![]() ![]() ![]() ![]() " Eğer bilirseniz sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır ![]() Borçlunuz olan kimse borcunu ödeyemeyecek kadar zor durumda olursa ona mallarınızı veya bir kısmını sadaka olarak bağışlamanız kıyamet gününde sizin için daha hayırlıdır ![]() ![]() ![]() Tebarânî'nin Ebu Umâme (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buhâri Ebu Hüreyre'den şöyle rivayet etmektedir: Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Ahmed'in rivayetine göre İbn Ömer şöyle dedi: Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Taberâni İbn Abbas'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Ahmed Bureyde'den rivayetle: "Peygamber (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "-Ey Allah'ın Rasûlü, seni, borcunu ödemekte zorluk çeken birisine mühlet verene her gün için onun gibi sadaka vardır, derken dinledim; sonra da yine seni, borcunu ödemekte zorluk çeken birisine mühlet veren kişiye her gün için iki kat sadaka verilmiş gibi olur buyurduğunu işittim" Hz ![]() "Borcun vadesi gelmeden önce verdiği her bir mühlet için onun gibi bir sadaka vardır ![]() ![]() ![]() Borçlunun alacaklıdan biraz indirim yapmasını istemesi caizdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() "- Onun borcu var mı?" diye sordu ![]() - Evet iki dinar borcu var, dediler ![]() ![]() Bunun üzerine, Ensâr'dan olan Ebû Katâde; - O iki dinarı ben yükleniyorum, Ya Rasûlullah, dedi ![]() ![]() ![]() Allah (c ![]() ![]() "Ben her mümine kendi nefsinden daha evlâyım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer bir husus da borcun gereksiz ve mazeretsiz olarak geciktirilmesidir ![]() ![]() "Zenginin borcunu geciktirmesi zulümdür ![]() ![]() ![]() Burada matl (geciktirme): bir kimsenin borcunu vermeyi geciktirmesi, alacaklıyı oyalaması, savsaklaması karşılığında kullanılmıştır ![]() ![]() Hadis-i şerif'te, önce borcunu ödeme imkânına sahip olduğu halde, borcu ödemeyip geciktirmenin zulüm olduğu belirtilmektedir ![]() Bazı âlimler ise bu cümlenin "zengine olan borcu geciktirmek zulümdür ![]() ![]() ![]() ![]() Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "-Adama onu ver, şüphesiz insanların en hayırlısı borcunu en iyi ödeyendir ![]() ![]() ![]() Nevevî ise "Zekât mallarını başkasına teberru olarak vermek caiz olmadığına göre, nasıl olmuş da Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü gibi Nevevî, Hz ![]() ![]() Hz ![]() ![]() Hadîs'in zâhiri, hayvanı borç alıp vermenin caiz olduğuna delâlet etmektedir ![]() ![]() ![]() Hanefilere göre, yukarıda ifade edildiği gibi sadece para ve mislî olan mallar borç verilebilir ![]() Mislî mal; piyasada benzeri bulunan, telef edildiğinde değeri değil, misli ile tazmin olunan mallardır ![]() ![]() Hanefiler bu sayılanların dışındaki mallarda borç alıp vermeyi kabul etmezler ![]() ![]() ![]() Nevevî bu hadislerin Hanefiler aleyhine delil olduğunu, delil olmadan nesh davasının kabul edilemeyeceğini söyler ![]() Hanefi âlimleri Hz ![]() ![]() ![]() İbn Abbas (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Câbir (r ![]() ![]() "Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() Tahavî; bu hadislerin hayvanı hayvan mukabilinde veresiye olarak satmayı caiz gören hadisleri neshettiğini: hayvanı ödünç almanın da aynı hükümde olduğunu söyler ![]() ![]() Hadis-i Şerif'in delâlet ettiği diğer bir anlam da şudur: Borç alan kişi, borcunu aldığından daha üstün bir şekilde ödeyebilir ![]() ![]() ![]() "Bekr" denilen genç deve, yedi yaşına giren deveye nisbetle daha az değerlidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Malik'e göre şart koşulmamış bile olsa, borcu miktar olarak fazlasıyla ödemek caiz değildir ![]() "insanların en hayırlısı, borcunu en iyi şekilde ödeyendir" cümlesi İmam Malik'e karşı delil olarak ileri sürmüştür ![]() Borcun Yazılması: Kur'an'daki her hüküm ayetindeki açıklık gibi borçlanma konusunda da öylesine pratik bir hüküm ortaya konmuştur ki, bu hükme uyanlar hiç bir zaman öteki hükümleri kabul edenler gibi perişan olmazlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an'da toplum içinde yerleştirilmek istenen prensip, malın yok olmaması ve muayyen bir zaman için alınan borçlar hususunda borcun miktarının yazılmasıdır ![]() ![]() ![]() "Ey iman edenler, muayyen bir zaman vaadiyle borçlandığınızda onu yazın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Süfyan es-Sevrî ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Katâde İbn Abbâs'tan rivayet ediyor ki, O: "Ben şehadet ederim ki belli bir vade taşıyan selef (vâdeli satış)'ı Allah Teâlâ helâl kılmış ve buna izin vermiştir" deyip, sonra da: " Ey iman edenler, muayyen bir vade ile borçlandığınız zaman, onu yazın ![]() ![]() Süfyan İbn Uyeyne tarikıyla İbn Abbâs'tan rivâyet edildiğine göre o şöyle demiştir: Rasûlullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Kim selef yaparsa belli bir ölçü, belli bir ağırlık ve belli bir vade ile selef yapsın ![]() ![]() İbn Cüreyc der ki: Kim borçlanırsa yazsın, kim alış-veriş yaparsa şahit tutsun ![]() Katâde der ki: "Bize anlatıldığına göre, Ebu Süleyman el-Mar'aşî Kâ'b'ın arkadaşlarından birisiydi ![]() "Bir adam belli bir vade ile satış yapar, şahit tutmaz ve yazmaz, malının zamanı gelince sahibi bunu inkâr eder, o da Rabbına dua eder, ama duasına icabet edilmez ![]() ![]() ![]() "Aranızda bir kâtip de doğrulukla (hak üzere) yazsın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah'u Teâlâ buyuruyor: "Hak kendi üzerinde olan (borçlu da zimmetinde olan borcu yazdırsın ![]() ![]() ![]() Allah Teâlâ'nın: "Erkeklerinizden iki de şahit yapın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'ın insanlığa getirdiği güzel mesajlardan biri müsamaha ve sevimliliktir ![]() ![]() ![]() Çağdaş cahiliyyenin bencil duygularıyla yetişmiş olan kimselere bu kelimeler bir mana ifade etmez ![]() ![]() Şâmil İA BORÇ SENEDİ Belli bir vade sonunda ödenecek borçlar için düzenlenen belge ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günümüzde bono, çek, poliçe, el senedi, makbuz, alındı belgesi, borçlunun imzasını taşıyan defter kayıtları "borç senedi" niteliğindeki yazılı belgelerdir ![]() ![]() Borç senedi, alacaklıya senette yazılı miktar kadar alacak hakkı doğurur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm hukukunda, bir satım akdinde, satılan malın teslimi ile satış bedelinin ödenmesi, peşin veya veresiye durumuna göre dört şekilde düşünülebilir ![]() 1) Satılan mal da satış bedeli de peşin ![]() ![]() 2) Satılan mal veresiye; satış bedeli peşin ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Malda satış bedeli de veresiye ![]() ![]() 4) Satılan mal peşin; satış bedeli veresiye ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Borç bazen karzdan, yani ödünç para vermekten doğmuş olabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte ödünç para için düzenlenen bir borç senedinde vade bulunursa, ödünç veren, bu vadeyi beklemeden ödeme talebinde bulunabilir ![]() ![]() Borçlu sıkıntıda olur ve borcunu vadesinde ödeyemeyecek ekonomik bir krize girmiş bulunursa, alacaklının ona ödeme gücüne kavuşacağı bir zamana kadar süre tanıması, hatta ödeme gücünü tamamen kaybetmişse alacağından vazgeçmesi İslâm ahlâkının gereğidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Alacaklı, alacağını borçlu olduğu kimseye havale (ciro) edebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Borç senedini vadesinden önce, üzerinden yazılı olan meblağdan daha az peşin para karşılığında ciro etmek, başka bir deyimle senet kırdırmak, aynı cins peşin bir parayı vade sonunda daha fazlası ile mübadele etmek niteliğindedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hamdi DÖNDÜREN BOZGUNCULUK Yeryüzünde fitne, fesad ve karışıklık çıkarmak; zulüm ve taşkınlık yaparak haddi aşmak ![]() İnsan, fıtratındaki "nankörlük" ve "zalimlik" özellikleriyle, zaman zaman Rabbine isyan ederek, yeryüzünde bozgunculuk çıkarır, kendisi gibi eşit şartlarda yaratılan insanları mali güç veya zorbalıkla esareti altına almaya çalışır ![]() ![]() ![]() Meleklerin, Allah Teâlâ'nın yaratmak istediği bu mahlûkun fıtratı ve karakteri hakkında bir takım bilgilere sahip oldukları bu ayetten anlaşılmaktadır ![]() ![]() İnsanların küfür karanlığına batıp, güçsüzlerin zulüm ve işkenceler altında ezildikleri bir ortamda, insanlara bir kurtuluş ümidi olan İslâm dini, tarih içinde yaşanan bu acıklı olayların bir daha yaşanmaması için, yeryüzünde fitne ve fesad ile bozgunculuk çıkarmayı yasaklamıştır ![]() ![]() ![]() Allah Teâlâ, Peygamberi Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah bozgunculuk yapanları sevmez" (el Mâide, 5/64) Çünkü bozgunculuğun ancak kâfir, münâfık ve müşriklerin özelliklerinden olduğu ayetlerden anlaşılmaktadır ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de yer alan peygamberler ve tevhîd mücadeleleri, günümüze ışık tutacak canlılığa sahiptir ![]() ![]() ![]() ![]() Semûd kavmine* peygamber olarak gönderilen Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kavmindeki sapıklarla mücadele eden Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Önceki milletlerin başına gelenleri hatırlatarak, kavminin hidayetini isteyen Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonra tarih gündeminde, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Firavun memleketinin (Mısır) başına geçtiğinde insanları bölük bölük ayırdı ![]() ![]() ![]() "Andolsun ki Biz Musa'yı mûcizelerimizle ve apaçık bir hüccetle, Firavuna, Hâmân'a ve Karun'a gönderdik de, (ona) çok yalancı bir sihirbaz dediler" (Mümin, 40/23, 24) ![]() "Karun, Musa'nın milletindendi; ama onlara karşı azgınlık etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Karun, kavmindeki iyi kimseler tarafından yapılan bu tavsiyelere aldırmayarak kibir ve gururla, "Bunlar bana, ancak bendeki bilgiden ötürü verildi ![]() ![]() ![]() ![]() "Nihayet onu da sarayını da yerin dibine geçirdik ![]() ![]() ![]() Kârun, bütün mal varlığıyla birlikte yerin dibine geçirilirken, çeşitli mucizelere rağmen iman etmeyen, kurulu küfür ve zulüm düzeninin bozulmasını istemeyen Firavun, askerleriyle birlikte Hz ![]() ![]() ![]() Allah'ın yardımıyla kendilerini hürriyete kavuşturan Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İsrailoğulları'na kitapta doğrusu, yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz diye bildirdik" (İsrâ, 17/4) Nitekim onlar kendilerine peygamber olarak gönderilen Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İsrâiloğullarının karakterini belirleyen bir ayette Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "İsrâiloğulları'ndan sağlam bir teminat almış ve onlara peygamberler göndermişizdir ![]() ![]() ![]() Oysa ki Allah Teâlâ İsrâiloğulları'na gönderilen kitapta şunları bildirmişti: "Kim bir kimseyi, bir kimseye veya yeryüzünde çıkardığı bozgunculuğa karşılık olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur" (el-Mâide, 5/32) ![]() İsrâiloğulları'nın asırlarca değişmeyen karakteri Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tarihte yaşanılan bozgunculuklar Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Münafıkların ne derece fesad unsuru olduğunu belirleyen diğer bir ayette şöyle buyurulur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buraya kadar aktarılan bilgiler, ilâhî nizamı terkeden, yeryüzünde fitne ve fesat çıkaranların herhâlûkârda cezalandırıldığını göstermektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah Teâlâ, peygamberleri aracılığıyla gönderdiği ilâhî nizama tabi olan, takva sahibi kullarına şu müjde ile hitab eder ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Emin AY BRAHMANİZM Hindistan'da yaygın olan batıl bir din ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Brahmanizm'in sayısız tanrıları vardır, ama en önemlileri birkaç tanedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Veda'lar, karışık çok tanrıcılığın mezheplere bölünme çağlarında bir düzene girer ve yüce bir ilkeyi hakim kılmağa yani tek tanrıcılığa dönüşmeğe yönelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Brahmanizm Hindistan'daki diğer dinlerden Tenâsüh (ruh göçü) ve Kast sistemi ile ayrılır ![]() 1- Tenâsüh inancı: Ölümden sonra canlı varlıkların ruhlarının bir bedenden diğer bedene göçmesidir ![]() ![]() 2- Kast sistemi: Aryânî ırkı kendi üstünlük ve bütünlüklerini koruyabilmek için halkı birbirinden farklı sosyal sınıflara ayırmışlardır ![]() a- Brahmanlar (din adamları ve bilginler) ![]() b- Kısatriyalar (prensler ve askerler) ![]() c- Vaisyaslar -Vikyalar (hayvancılık ve tarımla uğraşanlar) ![]() d- Çudralar (işçiler, sanatkârlar ve köleler) ![]() Bir de bu sınıfların dışında kalan "Parya"lar vardır ki onlar insan bile sayılmazlar ![]() Bu dinde Tanrı, yaratıcı Brahma, koruyucu Vişna ve tahrik edici Şiva'dan ibarettir ![]() Ayinler mezheplere göre düzenlenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayinleri rahipler (brahman) yönetir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)Budizm, Buddizm M ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buddizm'in kurucusu, M ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buddizm'in kutsal metni Tipitaka'dır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Budda hayatı boyunca kurtuluşa ulaşabilmenin yollarını araştırmış ve bunun için şu dört kutsal gerçeği telkin etmiştir: Buda'nın kabartma bir heykeli ![]() 1- Izdırabın ne olduğu: Budda'ya göre doğum, hastalık, yaşlılık ve ölüm ızdıraptır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() (En ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Budda, yaratıcı bir Tanrı'nın varlığından açık bir şekilde söz etmemiştir ![]() ![]() ![]() Buddizm'de iman ikrarı şu şekilde yapılır: "Budda'ya sığınırım, Dhamma'ya sığınırım, Sangha'ya sığınırım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Budda ahlâkiyatının ana çizgileri: Doğruluk, saflık, düşünme, hakîmlik, ve durmadan nefsini ıslahtır ![]() ![]() 1-Canlıları öldürmemek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buddizm'de Yüce varlığa karşı yapılan herhangi bir ibadet ve dua sözkonusu değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buddizm'de üç şeye önem verilir: Budda'nın heykelleri, Budda'nın hatıraları, Budda'nın altında ilhama kavuştuğu söylenen Bodhi Ağacı ![]() Buddistlerce kutsal sayılan dört ziyaret yeri vardır: Budda'nın doğum yeri olan Lumbini, Bihar'da şimdi Bodhi Gaya denilen aydınlanma yeri, ilk vaazını verdiği Benares yakınındaki Geyik Parkı, öldüğü Uttar-Pradeş şehri ![]() ![]() Buddizm'de Sangha adı verilen rahipler teşkilâtının yeri ve önemi büyüktür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mahayana: Herkesin kurtuluşunu hedef aldığı için "büyük araba" anlamına gelen Mahayana adını almıştır ![]() ![]() Hinayana: Kişinin kendisini kurtarmasını hedef aldığı için "küçük araba" adını almıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buddizm'de dini inanç ve ahlâki davranışları ifade etmek üzere şu kavramlar kullanılır: Karma: Bir nevi sebep-sonuç ilişkisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tenâsuh: Kişinin kötülükleri terkedip Nirvana'ya ulaşıncaya kadar çeşitli varlık şekillerinde yükselip alçalarak ölüm ötesinde hayatının devam edişidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nirvana: Kişiyi aşırı istek, acı ve kederden kurtaran aşkın bir durumdur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Maitreya veya Metteya (Gelecek Bir Kurtarıcı): Diğer dinlerde olduğu gibi Buddizm'de de, gelecek bir şahsiyetten söz edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmet GÜÇ BUĞZ Birisi hakkında gizli ve kalbî düşmanlık beslemek, başkasına kin duymak, nefret etmek ![]() ![]() ![]() Buğz, İslâm'a göre kötü huylardandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Enes b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Birbirinize karşı kin doğuracak hareketlerde bulunmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinize darılıp arka çevirmeyin ![]() ![]() ![]() ![]() Müslüman müslümana asla buğzetmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Sevdiğini ölçülü sev, olur ki bir gün ona kızarsın, buğz ettiğine de ölçülü buğz et olur ki bir gün onu seversin ![]() ![]() ![]() Sezaî ÖZEL BUHÂRÎ (194-256/810-869) Hadis bilginlerinin ileri gelenlerinden biri ![]() Ebû Abdullah Muhammed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Muğire b ![]() ![]() ![]() ![]() Muhammed el-Buhârî, 13 Şevvâl 194 h ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Onsekiz yaşında "Kitâbu Kadâya's-Sahabe ve't-Tâbiin" ile "et-Târîhü'l-Kebîr" adlı eserlerini yazdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akranları Buhârî'den övgüyle bahsederler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buhârî, Buhara'dan ayrıldıktan sonra Semerkand'a gider ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Buhârî keskin bir zekâ ve ezberleme yeteneğine sahipti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnce yapıtı uzun boylu idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Hiçbir kimseyi gıybet etmemiş olarak Allah (c ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kütübü sitte müelliflerinden en-Nesâî, Buhârî'yi bizzat görüştüğü şeyhler arasında saydıktan sonra şöyle demiştir: "O, sika, inanılır, akıllı bir muhaddistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buhârî ilmiyle amel eden bir insandı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buhârî'nin kendi ifadesine göre hadis aldığı hocalarının sayısı binden fazladır ![]() ![]() Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunların dışında şu isimleri de görüyoruz; Mekkî b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öğrencileri arasında da en meşhurları şunlardır; Ebu İsa et-Tirmîzî, Muhammed b ![]() ![]() ![]() Câmiu's-Sahîh; İslâm'ın ilk dönemlerinde hadislerin Kur'an'la karışması söz konusu olduğundan hadislerin yazılması yasaktı ![]() ![]() ![]() ![]() Hadislerin toplanmasına Tabiun* döneminde başlanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buhârî'nin Câmiu's-Sahîhi meydana getirmesi iki sebebe dayanmaktadır ![]() ![]() Buhârî, sahih adıyla anılan ve içerisine sadece kendince sahih olduğu sabit olan hadisleri koyduğu kitabını yazmakla hükümlerin kaynaklarını bulmada önemli bir hizmeti yerine getirmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Özellikle sahih hadis konusunda onun eserinin ortaya koyduğu gerçekleri ve şartları kabul ettiler, örnek aldılar ![]() ![]() Buhârî, bu eseri meydana getirirken çok titiz davrandı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Câmiu's-Sahih'te hadisler konularına göre kitaplara, her kitap da kendi arasında bâblara ayrılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sahih'in nerede telif edildiği hususunda değişik görüşler vardır ![]() ![]() ![]() Câmiu's-Sahih'te yer alan kitap (bölüm) sayısı doksanyedi, bâbların sayısı üçbindört yüzelli kadardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buhârî'nin bu eserine ait bir çok şerh yazılmış ve üzerinde çalışmalar yapılmıştır ![]() ![]() Câmiu's-Sahih dışında, şu eserleri vardır: Tarihu'l Kebir: Hadis ricaline ait önemli bir eserdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Târihu'l-Evsât: Tarihu'l Kebir'in kısaltılmışıdır ![]() ![]() ![]() Tarihu's-Sağîr: Tarihu'l Kebir'in bir özetidir ![]() ![]() Kitâbu Zuafâü's-Sağîr: Zayıf ravilerin hallerinden bahseder ![]() ![]() et-Tarihu fi Ma'rifeti Ruvati'l-Hadîs ve Nükâti'l Âsâr ve's Sünen ve Temyizü Sikatihim min Züafâihim ve Târihu Vefâtihim: Küçük bir risâledir ![]() et-Tevârîhu'l Ensâb: Bazı şahısların özel hallerinden bahseder ![]() Kitâbu'l Künâ: Râvîlerin künyelerinden bahseden bir eserdir ![]() ![]() Edebü'l-Müfred: Ahlâk hadislerini toplayan bir eserdir ![]() ![]() Refu'l-Yedeyn fi's-Salati: Namazda el kaldırmakla ilgili bir risâledir ![]() ![]() Kitâbu'l-Kıraati Halfe'l-İmam: Namazda imamın arkasında okuma hakkında yazılmış bir risâledir ![]() ![]() Halku'l-Ef'ali'l-İbâd ve'r-Redd Ale'l Cehmiyye: Cehmiyye mezhebinin görüşlerini reddeden bir kitaptır ![]() ![]() el-Akîde yahut et-Tevhîd: Akaid konusunda yazılmış bir eserdir ![]() Abarü's Sıfat: Hadisle ilgili bir eserdir ve bazı kütüphanelerde yazma nüshaları mevcuttur ![]() Birri'l Valideyn, el-Camiu'l Kebir, et-Tefsirü'l Kebir, Kitabü'l Hibe, Kitabü'l Eşribe, Kitabu'l Mebsut |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)Bunak Zekânın, zihnin ve aklın görevini yapamaması sonucu meydana gelen hastalığa yakalanan kimse, ma'tuh ![]() Dokuların özelliğini kaybetmesi sonucu bu hastalar bazen deli, bazen akıllı gibi hareket ederler ![]() ![]() Bunama, ehliyeti daraltan özellikler arasında yer alır ![]() ![]() ![]() ![]() Bunak veya fıkhî tâbiriyle Ma'tuh, alış-veriş gibi feshedilebilecek veya batıl olacak bir tasarrufta bulunamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunaklar bütün hallerinde çocuklar gibidirler ![]() ![]() ![]() Şâmil İA ![]() BURAK "İsrâ" hâdisesinde Cebrâil (a ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ayette de anlatıldığı gibi Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kısaca anlattığımız bu yolculuğun ilk bölümünü Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Talat SAKALLI BURÇ, BURÇLAR, BURÇ FALI Yüksek köşk, kalenin yuvarlak dört köşe veya çok köşeli sıkıntısı ![]() Herkesin gözüne çarpacak şekilde açık ve belli olan şey ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1) Koç (hamel) burcu, 21 Mart-19 Nisan ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yılın her ayında güneş bu burçlardan birine girer ![]() ![]() Türk Edebiyatında, hangi mevsimde hangi burcun bulunduğu şu şiirle açıklanmıştır: "Hamel ü Sevr ile Cevza'da gelir fasl-ı bahar Seratân ü Esed ü Sünbüle'dir yaz'a medar Tuttu Güz faslını Mizan ile Akrep dahi Kavs Cedi vü Delv ile Hut kıldı Zemistanda (kış'ta) karar ![]() Burç Falı Fal, lügatta; "uğurlu saymak" anlamındadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Falcılık İslâm'da kesinlikle yasak edilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Geleceği (gaybı) Allah'tan başka hiç kimse bilemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm âlimleri, sâbiîler gibi, tesiri yalnız yıldızlardan bilerek onlardan bir takım hükümler çıkarmaya kalkışmanın küfür ve şirk olduğunda ittifak etmişlerdir ![]() ![]() ![]() Bunun yanında insanın, girişeceği önemli bir iş için istihâre* yapması meşrûdur sünnettir ![]() ![]() Mehmed BULUT BURHAN Huccet, delil, ispat aracı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burhan, yakîniyattan meydana gelen bir kıyastan ibarettir ![]() ![]() ![]() ![]() İşte bu yollarla varılan neticelere, yakîn ve kesin bilgi veren Burhanî deliller denir ![]() Burhanî delilleri ancak âlimler anlarlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burhanî delillerin muhtelif türleri vardır: a) Burhan-ı Temânu': Allah Teâlâ'nın birliğini ispat eden aklî kesin bir delildir ![]() Her sağduyu sahibi bilir ki ulûhiyet (ilahlık) sıfatıyla nitelenen ve vücûdu (varlığı) zatının gereği bulunan varlık, tam bir kudret, mutlak bir hüküm ve üstünlük sahibidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() Halbuki bu ihtimallerin her biri aklen muhaldir, batıldır ![]() ![]() Her iki ilâhın da istekleri olmasa; bir anda hem olma (vücud) hem de olmamadan (âdem) mahrum kalması (karşıtların kalkması) gerekir ki, bu da aklen ve mantıken mümkün değildir ![]() Eğer, üçüncü ihtimal gereğince ilâhlardan birinin arzusu yerine gelir, diğerinin ki yerine gelmezse, arzusu olmayan ilâh âciz olur, aciz olan ilâh olamaz ![]() Bütün bu ihtimallerin batıl olduğu sabit olunca, bu neticeyi doğuran iki ilâh faraziyesi de batıl olur ![]() ![]() ![]() b) Burhan-ı Tevârüd: Bu da Allah'ın birliğini ispat eden aklî kesin bir delildir ![]() Eğer yerde ve gökte birden fazla ilâh olsaydı bu âlem: 1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() Fakat bu aklî ihtimallerin üçü de batıldır ![]() Birinci ihtimale göre; ilâhlardan her birinin güç ve kudreti bu âlemi tek başına yaratmağa kâfi gelmediğinden, ortaklaşa yarattıkları anlaşılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci ihtimale gelince; ilâhlardan her birinin güç ve kudreti bu âlemi bağımsız olarak tek başına yaratmağa yeterli olduğundan, herbiri tam bir etkili kuvvet ve bu âlemin yaratıcısı olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üçüncü ihtimale göre; eğer bu âlem ilâhlardan yalnız birinin irade ve kudretiyle meydana gelmiş, diğer ilâhların hiçbir tesiri olmamışsa; tercih edici olmadan tercih gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü üzere bu delil Allah'ın birliğini ispat eden kuvvetli bir delil ve burhandır (Dr ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() c) Burhan-ı Tatbîk: Teselsül, her birinin varlığı daha öncekinin varlığına bağlı olarak birbirine dayanan ve ezele doğru uzandığı varsayılan sonsuz bir silsiledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmet ÖZGEN BURÛC SÛRESİ Kur'an-ı Kerîm'in ****enbeşinci suresi ![]() ![]() ![]() ![]() İsmini, birinci ayetinde geçen "burûc" (burçlar) kelimesinden almıştır: "Andolsun içinde burçları bulunan göğe!" ( 1 ) Burçlardan maksat, gökteki oniki burç olabileceği gibi, gök cisimlerinin seyirleri esnasında birinden diğerine intikal edegeldikleri menzilleri de olabilir ![]() ![]() ![]() "Va'dolunan kıyamet gününe andolsun!" (2) Burada da Cenâb-ı Allah, insanların dikkatini kıyamet gününe çekmekte ve yeryüzünde işlenen bütün fiillerden hesap soracağını hatırlatmakta ve mazlumların hakkını zalimlerde bırakmayacağını, halledilmemiş davaları o büyük güne bıraktığını bildirmektedir ![]() "Şahitlik edecek ve hakkında şahadet edileceklere andolsun!" (3) Sure, bu kasemle; kıyamet gününde, bütün mahlukatın hazır bulunacağı o dehşetli günde, ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu kısa sûure, iman hakikatlerinden ve imanla ilgili düşünce esaslarından bahsetmekle birlikte, asıl konusunu "Ashab-ı Uhdüd" oluşturuyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an, bu olayı şöyle dile getirmektedir: "Hazırladıkları hendekleri tutuşturulmuş ateşle doldurmak onun çevresinde oturup, iman edenlere, dinlerinden dönmeleri için yapılan işkenceyi seyredenlerin canı çıksın ![]() Kimdir müminleri ateşe atarak yakan bu zalimler? Yüce Rabbimiz bunu bildirmiyor ![]() "Bu inkarcıların iman edenleri ateş azabına uğratmaları, onların sadece, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan, Azîz ve Hamîd olan Allah'a iman etmiş olmalarındandır ![]() ![]() " Fir'avn ailesinden olup, imanını gizlemekte bulunan bir mümin: Siz bir adamı, Rabbim Allah'tır, dediği için mi öldüreceksiniz? dedi ![]() Evet, müminlerin bir tek suçu vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Muhakkak ki iman etmiş erkek ve kadınları dinlerinden çevirmeye uğraşanlar, eğer tövbe etmezlerse, onlara Cehennem azabı vardır ![]() ![]() Zâlimler, müminlere yaptıklarından pişmanlık duyup tövbe etmez ve zulümlerinde devam ederlerse, "Onlara Cehennem azabı vardır, can yakıcı azab da onlaradır" ![]() ![]() Sure, inkârcıları bu şekilde tehdit ettikten sonra, Allah'ın razı olduğu iyi ameller işleyen müminlere Cennetler vereceğini şöyle açıklamaktadır: "Şüphesiz yararlı işler işleyenlere, altlarından ırmaklar akan Cennetler vardır ![]() ![]() Bu büyük müjde, müminlerin kalblerine huzur vermesinin yanında; tarih boyunca karşılaşacakları işkence ve zorluklara karşı dayanma gücü kazandırmaktadır ![]() Surenin bir diğer ayeti zalimlere şöyle seslenir: "Doğrusu Rabbimin yakalaması amansızdır ![]() ![]() ![]() "Yüce arşın sahibi, çok seven, bağışlayan O'dur ![]() Allah "Şedîdü'l-ikâb" (cezalandırması acı) olmakla birlikte sonsuz bir rahmet ve mağfiret sahibidir ![]() ![]() ![]() ![]() "O her dilediğini mutlaka yapandır ![]() Bazen dünyada zalimlerin yakasına yapışır, bazan da onları vâdolunan güne bırakır ![]() ![]() " Fir'avn ve Semûd ordularının haberi sana geldi mi?" (17-18) Bilindiği gibi, Cenâb-ı Allah, Firavn'u da Semûd'u da ordularıyla birlikte helâk etmişti ![]() ![]() "Doğrusu kâfirler, hep (Allah'ın emir ve hükümlerini) yalanlama içindedirler ![]() ![]() Zavallı kâfirler ise bunun farkında değillerdir ![]() ![]() "Ey Habîbim! Doğrusu sana vahyedilen bu kitap Levh-i Mahfûz'da sabit, Şanlı bir Kur'an'dır ![]() Allah kelâmı Kur'an, mahiyetini bilmediğimiz Levh-i Mahfûz'da olup her türlü tahriften ve tâhir olmayanların dokunmasından korunmuştur ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İslam Ansiklöpedisi (B) |
![]() |
![]() |
#12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() İslam Ansiklöpedisi (B)Bülûğ, Bülûğa Erme Yetişmek, ulaşmak, ulaştırmak, kararlaştırılan bir iş, yer ve zamanın nihayetine ermek ![]() ![]() ![]() İnsanın dünya hayatı merhalelerinden bahseden bir ayette Allah Teâlâ şöyle buyurur " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayette bildirildiği gibi, insan tabii ecelin daha evvel gelmemesi halinde çocukluk, olgunluk ve ihtiyarlık çağlarını geçirir ![]() ![]() ![]() İnsanın bir emir veya yasakla sorumlu tutulabilmesi için, öncelikle akıllı ve çocukluk devresinden kurtulup bâliğ olması şarttır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı insanlarda erkek ve kadın tenasül uzuvları aynı nisbette vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Çocuklarınız yedi yaşına gelince onlara namazı emrediniz; on yaşına geldikleri halde kılmazlarsa -incitmeyecek şekilde- dövünüz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cengiz YAĞCI BÜYÜ Din ile ilgisi olmayan dualar ve hareketlerle ruh üzerine tesir yapmak ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kara büyü: Asıl sihir bu olup bazı kimseler, perilerin ve özellikle şeytanların müdahalesiyle, tabiatüstü bir takım fiiller yapabilecekleri iddiasındadırlar ![]() Mecaz yoluyla büyü: Anlaşılamaz, akıldan hariç şey demektir ![]() Beyaz yahut (tabii) büyü: Zahiren acaip, fakat aslında tabii sebeplerle meydana gelmiş bir takım fiiller yapmak sanatıdır ![]() ![]() Büyü, muhtelif kavimlerde mevcuttu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mısır'da, Musa (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Uzak Şark'ta büyüye gelince: Çinliler büyünün her türlüsüne karşı derin bir alâka besliyorlardı ![]() ![]() ![]() Yunan-Roma büyücülüğü de şöyle idi: Görünmez kuvvetleri beşerin iradesine mahkûm kılmak sanatı, Yunan-Roma medeniyetinde Şark'ta olduğundan daha az rağbet bulmuş değildi ![]() ![]() ![]() ![]() Yahudilik'te sihre itikat pek revaçta idi ![]() ![]() ![]() İslâm toplumlarında sihir: Müslümanlardan bazıları büyüde Yahudilerden, Suriyeliler'den, İranlılar'dan, Keldânîler'den ve Yunanlılar'dan ders almışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Batı dünyasında büyü: Bütün milletlerin arşivleri tetkik olununca, büyüye müteallik bu türlü inançlara rastlanır ![]() ![]() ![]() Büyü ve büyücülük İslâm'da yasaklanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başka bir hadiste de büyücüye, müneccime, gaibden haber veren kimseye inanan kişinin Kur'an'ı inkâr etmiş olduğu belirtilmektedir ![]() ![]() Şâmil İA BÜYÜK GÜNÂHLAR (KEBÂİR) Allah'ın emirlerine aykırı davranış, kötü amel, isyan, karşı gelme, suç, kabahatlerin büyükleri ![]() ![]() ![]() "Büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar, kızdıkları zaman onlar, affederler ![]() "O (muhsin ola)nlar ki günahın büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınırlar, yalnız bazı küçük kusurlar işleyebilirler ![]() ![]() ![]() ![]() Aynı ifadenin geçtiği hadislerden bir kısmında ise Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Abdullah b ![]() ![]() ![]() ![]() "Bu gerçekten pek büyük, bundan sonra nedir?" dedim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yine Abdullah b ![]() ![]() "Allah'ın (halis) kulları o kimselerdir ki, Allah'tan başka ilâha dua etmezler; Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürmezler; meğer ki hakla ola ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahman b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başka bir hadiste, büyük günahlar, "el-Mubîkât: helâk edici" kelimesiyle ifadelendirilerek şöyle buyurulmuştur: "Yedi helâk edici Şeyden kaçının ![]() ![]() ![]() ![]() Kebâir kelimesiyle ifade edilmediği halde, yukardaki hadislerde bildirilen fiillerin dışında bir çok suçlar daha vardır ki, onlar İslâm âlimlerince, ayet ve hadisler doğrultusunda, büyük günah kabul edilmiştir: Bilerek ve kasten İslâm'ın şartlarını terketmek; içki içmek; kumar oynamak; hırsızlık yapmak; adaletten ayrılmak gibi ![]() İbn Abbâs'a göre: "Allah'ın yasak ettiği her şey büyük günahtır ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Amr İbn Salâh'a göre: "Büyük ismi verilecek şekilde büyük olan ve mutlak surette büyüklükle vasıflanan her günah büyüktür ![]() ![]() "Şer'i cezayı icab ettirmek; Cehennem azabıyla tehdit olunmak; yapana fasık denilmek; lâ'net olunmak ![]() Cumhûr-ı ulemaya göre; günahlar büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Büyük günahların başında gelen ve en büyük günah olarak kabul edilen "şirk"in küfür olduğu muhakkaktır ![]() ![]() Özetle, Şerîat'ın hakkında tehdit edici bir nass (korkutucu bir delil) tahsis ettiği veya büyük günah olarak bildirdiği bir günahı işleyen hakkında Ehl-i Sünnet mezhebinin görüşü şudur: Büyük günah mümini imandan çıkarmaz ve onu küfre sokmaz ![]() ![]() ![]() ![]() Mu'tezile mezhebinin görüşü: Büyük günah işleyen ne mümin, ne de kâfirdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Haricîlere göre; büyük ve küçük günah işleyen kimse kâfir olur ![]() ![]() ![]() Hasan el-Basrî'ye göre; büyük günah işleyen kimse "münafık"tır ![]() ![]() Haricîlerden bir fırka olan el-Ezârika'nın görüşü: Büyük günah işleyen kimse "müşrik"tir ![]() ![]() ![]() Yukarda belirlenen bütün görüşler, sahiplerince bir takım delillere dayandırılmıştır ![]() ![]() ![]() 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah, kendisine şirk koşulmasını affetmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() "Ey iman edenler, şarap, kumar, dikili taşlar, şans okları, şeytan işi pisliklerdir ![]() "Eğer müminlerden iki zümre birbirleriyle savaşırlarsa ![]() ![]() "Ey iman edenler, yürekten, hâlis (samimi) bir tevbe ile tövbe ederek Allah'a dönün ![]() "Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı ![]() ![]() 3 ![]() ![]() ![]() ![]() "Kendisine emanet edilemeyen kimsenin imanı yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hepsi bu kadar olmamakla birlikte aşağıda sıralayacağımız suçlar, İslâm'da büyük günahlar olarak kabul edilmiş ve bunlardan bir kısmına İslâm hukukuna göre bazı cezalar takdir edilmiştir: " Allah'a şirk koşmak, içki içmek, kumar oynamak " (el-Bakara, 2/219); haram aylarda harbetmek (el-Bakara, 2/217); bakmakla yükümlü olduğu yetimin malını kendi malına katarak O'nun rızası olmaksızın yemek (en-Nisa, 4/2; İsra, 17/34); fakirlik korkusuyla kendi çocuğunu öldürmek (İsra, 17/31); insanlar arasında fitne çıkarmak (el Bakara 2/217); faiz yemek (el-Bakara, 2/275); Allah'tan başkasına ibadet etmek (İsra,17/23); ana-babaya isyan etmek (İsra,17/23), akrabaya miras hakkını vermemek (en-Nisa, 4/7, 13; İsra, 17/26); malı gereksiz yere israf etmek (İsra, 17/27); zina yapmak (İsra 17/32; en-Nisa, 4/15-16); haksız yere adam öldürmek (İsra, 17/33); ölçü ve tartıyı tam yapmamak (İsra, 17/35); kibirlenmek (İsra, 17/37); iffetli kadına zina isnat etmek (en-Nisa, 4/23); tesettüre riayet etmemek (en-Nur, 24/31 ); yalan yere yemin; Peygamber'e (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cengiz YAĞCI BÜYÜK MELEKLER Cenâb-ı Allah'ın bütün melekler içinde üstün kıldığı dört büyük melek ![]() Melek kelimesi Arapça'da "haberci" anlamına gelmektedir ![]() ![]() Melekler, ruh gibi lâtîf, nûrânî, mahiyetleri Allah katında malum, varlıkları bizim dünyamıza ait olmayan fakat insanlarla ilgili bir takım görevleri bulunan varlıklardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Meleklerin sayısı ve her birinin hangi işlerle vazifeli oldukları bizce malûm değildir ![]() ![]() ![]() ![]() Cebrâil: Kur'an'da üç yerde "Cibrîl" olarak geçmekte (el-Bakara 2/97, 98; et-Tahrim 66/4) diğer bazı ayetlerde de kendisinden Rûhu'l-Kudüs ve Rûh olarak bahsedilmektedir ![]() ![]() Vazifesi, Allah'ın emir ve nehiylerini peygamberlerine bildirmektir ![]() ![]() Cebrâil, bu görevi yerine getirirken peygamberimize çeşitli şekil ve suretlerde gelirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Cebrâil bu gelişlerinin sadece iki defasında aslî suretinde görünmüştür ![]() ![]() ![]() ![]() Azrâil: Kur'an-ı Kerîm'de "Melekü'l-mevt" ( = ölüm meleği) olarak geçmektedir ![]() ![]() Allah'ın emri ve izni ile canlıların, ölecekleri zaman canlarını almakla vazifelidir ![]() İsrafil: Kur'an'da "İsrâfil" olarak ismi geçmemektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca İsrâfil'in, "Levh-i Mahfuz"* da yazılanları okumak ve ilgili meleğe haber vermekle de görevli olduğu bilinmektedir ![]() Mikâil: Kur'an-ı Kerîm'de bir yerde "Mikâil" olarak zikredilmektedir ![]() Mikâil'in görevi: yağmurun yağdırılması, rüzgârın estirilmesi ve mevsimlerin tanzimi gibi tabiat olaylarını Allah'ın emri ve izni ile vukua getirmektir ![]() Bu dört meleğin dışında, her insanın yanında bulunan ve daima onun küçük, büyük, gizli ve aşikâr yaptığı bütün işleri yazan melekler vardır ki, bunlara "Kirâmen kâtibîn"* denir ![]() ![]() Meleklere inanmak, müslümanlığın iman ve itikat esaslarındandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Melekler, bilfiil vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|