Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
demektir, mitoloji

Mitoloji Ne Demektir

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mitoloji Ne Demektir



Tanım[*]Mitleri, doğuşlarını, anlamlarını yorumlayan, inceleyen bilim[*]Bir ulusa, bir dine, özellikle Yunan ve Latin uygarlığına ait mitlerin, efsanelerin bütünü Mitler genelde sadece efsane ya da hikaye olarak görülse de, gerçekdışı ve metafiziksel yönlerinin yanı sıra, yazıldıkları tarihin inanç sistemini tanımlarlar Mitler eski inanç sistemleri, ortaya çıktıkları dönemin (veya dönemlerin) sosyolojik, dil bilimsel ve sanatsal yapısı hakkında büyük bilgiler sunarlar Bu nedenlerle mitler ve mitoloji, tarihi anlamak konusunda büyük bir öneme sahiptirİksirler yenileyici ve şifa verici olduğu inanılan içkilerdir Bu terim ilk önceden simyagerler tarafından (aynı zamanda felsefe taşı olarak bilinen) basit metalleri altına dönüştüren, hastalıkları tedavi eden ve yaşamı uzatan maddeyi tanımlamak için kullanılırdı Simyagerler her ne kadar bu kelimeyi türetmişlerse de, böyle bir madde konusundaki inanç simyadan önce de vardı ve sürekli olarak mitoloji ve din tarihinde rastlanır

Kelimenin Kökeni

Bu kelime, Latince elixir kelimesinden kaynaklanır ve eliksir de Arapça el-iksir kelimesinin Latinceleşmiş bir şeklidir Grekçe'de tıp ve simya dönüşümü için kullanılan kuru bir toz olan xerion kelimesine akrabadır

Özelliği ve Önemi

Din, mitoloji ve peri hikayelerinde bir yerlerde yaşlıyı genç kılan, hastayı iyileştiren, veya ondan bir yudum, soluk veya parça ısıracak kadar şanslı, bilge veya kurnaz olana refah ve sonsuz yaşam veren bir ot, pınar, taş, sarhoş edici içki veya cadı kazanında hazırlanan zehirleyici bir karışım olduğu fantezisi oldukça yaygındır Gılgameş Destanında Uruk'un görkemli kralı sonsuz yaşamın sırrını bulmak için yolculuğa çıkar ve denizin dibinde sonsuz yaşam otunu bulma şansını sahip olur Onu yerinden söker ama dikkatsiz bir şekilde onu ortalıkta bırakır ve bir deniz yılanı onu çalar
Gılgameş'in kaybettiği şeyi bulmak için sayısız insan çabalamıştır Sağlık, refah ve sonsuz yaşamı bağışlayabilen sihirli bir maddenin varlığı konusunda inanç insanların ölüme meydan okuması kadar eski bir düşünsel dilektir Ölümü yaşamın doğal sonucu olarak kabul etmekten uzak, her yerde insanlar ölümü cehalet ve kötü niyetin sonucu olarak görmüşlerdir İnsanların bir zamanlar ölümsüz oldukları ve halen olmaları gerektiği inancı ölümün dünyaya nasıl girdiğini anlatan mitolojik öykülerde içerilmektedir Gılgameş Destanındaki gibi bir deniz yılanın ölümsüzlük otunu çalması motifi dünyanın her tarafında tekrarlanmaktadır Hepsi bir yılan veya deniz canavarının kutsal bir ölümsüzlük pınarı, yaşam ağacı, gençlik pınarı, altın elma vs koruduğu mitinin varyasyonlarıdır Bütün bu mitlerin arkasında tanrıların kıskanç olduğu ve ölümsüzlük iksirini insanların ulaşamayacağı yerlerde sakladığı korkusu yatar (Tekvin 3:22'e bakınız) İnsanlar öz hakkı olan ölümsüzlüğü geri kazanmak için tanrıları ayartmak veya atlatmak için gerek fiziksel, gerekse de ruhsal olarak büyük çaba harcamışlardır

Yaşam Suları

Mısır, Hint, Grek, Babil ve İbrani yaratılış efsanelerine göre hayat, her şeyin özünü taşıyan ilkel madde olan sudan çıkar Tufan efsanelerinde hayat sulara (şekilsiz biçim) geri döner, buradan yeni şekillerle yeniden ortaya çıkabilir Vaftiz töreni suyun hayatın kaynağı olduğu ve dolayısıyla yeniden doğma ve ölümsüzlüğün kaynağı olduğu inancından doğmuştur Bu şekilde su nihai büyüsel ve tıbbi madde olmaktadır Arındırır, gençliği yeniler ve bu yaşamda ve gelecek yaşamda ölümsüzlüğü temin eder Bu sihirli "ab-ı hayat"a (yaşam suyu) birçok isim verilmiştir - soma, haoma, ambrosya, şarap - her biri insanlara ve tanrılara bilgi, güç ve ölümsüzlük başlayabilecek kutsal bir içecektir
Hem aylık yinelenmesinden dolayı, hem de hayatın kaynağı su üzerindeki kontrolünden dolayı ay yinelenmenin nihai sembolüdür Ayı deniz suyu, yağmur, bitkisel yaşam, dişi bereket, doğum, ölüm, inisiyasyon ve yinelemeye ilişkilendiren sembolizm Neolitik çağına dek iner Güneş de güçlü bir yineleme ve ölümsüzlük sembolüdür Güneş ve ayla ilgili mitolojik ve dini bağlantılar, insanların bu gök cisimlerine ilintili sıvı, bitki, hayvan, mineral ve metalleri kullanarak neden iksirler hazırlamak istediklerini açıklar

İlkel Kavim ve Kadim Dinler

Şamanizm'in temsil ettiği ilkel kavim ve kadim dinlerinde iksirler, topluluğa psikotik maddeler şeklinde sağlanıyordu Şaman ve takipçilerini yaşadıkları dünyadan da daha gerçek bir ruh alemiyle irtibat kurmalarını sağlayan vizyon ve vecit halleri yaratma açısında psikotikler, halüsyonojenler ve uyuşturucular çok önemlidir Bu vizyonlar sefalet, hastalık ve ölümün içinde bulunmadığı doğaüstü bir alemin varolduğu inancını desteklemektedir (ve belki de üretmektedir) Ölümsüzlük vizyonundan ölümsüzlük arayışına geçiş küçük bir adımdır Vizyonu yaratan madde şifa ritüellerinde kullanılıyordu veya da ilaç olarak veriliyordu Bazen Vedik ritüellerde soma için ve Kuzey Amerika düzlük Kızılderililerin kullandığı psikotik madde "Baba Peyote" için yapıldığı gibi onlara bizzat tanrılaştırıp tapılıyordu İnsanlar bu tanrıları elle tutabileceklerini ve onları yiyip güç ve ölümsüzlüklerini özümseyebileceklerine inanıyorlardı Bunun arkasındaki inanç insan yediği şey olduğu ve hayvan, insan ve ilahi gücü sindirim sistemi ile özümseyebileceği fikri yatmaktadır Bu inancın ciddi veya mecazi olarak alınması, değişik dini akımlarda kurbanların yenilmesi için zemin hazırlamıştır (Dionysis, Attik, Eleusis, Hıristiyan)
Rg Veda'da anlatılan Soma ritüeli bir iksirin hazırlanışını ve kullanışını anlatan en eski kayıtlı dini törendir Soma'nın ne olduğu konusunda farklı fikirler ortaya atılmıştır R Gordon Wasson'un araştırmaları (1969) soma'nın sıvısı öldürücü bir zehir olan, ama sulandırıldığında psikotik bir madde olan Amanita Muscaria mantarından hazırlandığı olasılığını oldukça inandırıcı kılmaktadır İçkinin neden olduğu ölümsüzlük vizyonları içkinin kendisiyle özdeşleşmiştir Bu konuda şiirler de yazılmıştır:
Somayı içtik ve ölümsüzleştik
Tanrıların keşfettiği ışığa eriştik
Bize artık hangi şerlik işler ki?
Ve ölümlülerin kini bize karşı ne yarar ki? ey Ölümsüz Tanrı

Soma'nın kullanımı Vedik dönemin sonuna dek ortadan kalktı Bazı alimler bu gelişmeyi Hint-Avrupalıların mantarın yetiştiği bölgelerden uzak yerlere göçmelerine atfetmektedirler Belki de daha inandırıcı bir görüşe göre zamanla ruhban sınıfın daha çok hakim olduğu kurumsallaşmış ve daha az coşkulu bir din anlayışı yaygınlaşmıştı

Dünya Dinleri ve İksir

Şamanizm'in yerine yavaş yavaş daha organize dinler geçerken, zihinsel farklılaşım yaratan druglar şeklinde iksirlerin ritüel kullanımı giderek ruhban sınıfın tekeliyle sınırlandı Zamanla tamamen terk edildi veya ruhban sınıfın kontrolü altında (etkisiz maddelerin kullanıldığı) sembolik ritüeller yerini aldı Bu durum hem Hint ibadette ravent suyu ve diğer sıvıların somanın yerine aldığı Vedik sonrası döneminde, hem de haoma'nın içimi Zerdüşt tarafından vazgeçirildiği İran'ın erken Zerdüşt döneminde yaşanmıştı Bireysel vecit özelliklerine dayanan Şamanların transları, hiyerarşi ve muhafazakarlık
Diğer bir örnek de Hristiyanlıkta komünyon ayinidir Bir iksir kavramında ölümsüzlük vaadi bu ritüelin esasını oluşturur Yuhanna İnciline göre (6:51) ekmek ve şarap tam anlamıyla İsa'nın bedeni ve kanıdır ve onu sindiren kişiye sonsuz yaşam verir Antakya'lı Ignatius (Ölümü MS 113) ekmeği ebediyet ilacı ve ölüme karşı çare olarak tanımladı Ancak Hıristiyan teologlar

üzerinde kurulu dini teşkilatlara ters düşmektedir Eleusis Misterlerde kukeon'i içme ritüeli teşkilatlı dinlerin bireysel vecit deneyimleri nasıl bir takdis edilmiş bir rahip tarafından toplumsal bir olaya dönüştürüldüğü konusunda bir örnek oluşturmaktadır komünyon doktrininde İsa'nın gerçek varlığında saklı tanrılaşma ve (ahlaki terbiye gerekmeden imanın hidayet için yeterli olduğu) antinomyanizim fikirlerinin tehlikelerinin farkındaydı ve sürekli olarak bu iki konuda uyarılarda bulunuyorlardı Aziz Pavlus'ın erken Hıristiyanlar tarafından kutlanan Aşk Ziyafeti Agape'yi kınaması (bakınız 1 Cor 10-11), coşkunun heteredoks inançlara yol açabileceği korkusunu yansımaktadır Kilise güç kazandıkça eki Şamanik uygulamaları devam eden bireyler din sapkınları olarak afişlendiler ve kıyıma uğradılar Cadıların, majisyenlerin ve simyagerlerin kaderi buydu

Simya ve İksir

Hem doğu, hem de batı simyagerler insanları ölümsüz kılan iksirler ürettiklerini iddia etmişlerdir Ama Çin simyagerler Hint, Grek ve batı simyagerlere kıyasla fiziksel ölümsüzlük arayışında daha da ısrarcı bir tutum içindeydiler Batı düşüncesine o denli has olan bu dünya ve öte dünya arasındaki fark Çin simyagerler tarafından göze alınmıyordu, ayrıca Grek ve Hint simyagerler gibi kozmostan kurtulmayı da ummuyorlardı Çinliler için madde ve ruh tek bir organik bütünün parçalarıydı ve iksirlerin işlevi bir nevi sürekli tutkal gibi hareket edip beden ve ruhu sonsuza dek bir bütün olarak tutup "cevheri" (şen) korumaktı

Çinliler her zaman yaşamı uzatmakla ilgilenirlerdi, ancak görünüşe göre ölümsüzlük iksiri fikri erken Taoist felsefesinin harfi tefsirinden dolayı ilk kez dördüncü asırda ortaya çıktı Esasında Tao kelimesi fiziksel bedenlerin gelişmesi ve çalışmasını sağlayan yaşam gücü anlamına gelmişti Zamanla Taoist simyagerler bu soyut ilkeyi içilir veya yenilir bir iksire dönüştürdü Tek sorun Tao'nın maddi yapısını tayin etmek ve yenilir bir şekle sokmaktı Genel görüşe göre özellikle dayanıklılığından dolayı altın ve renginden dolayı zincifre en gözde adaylardı Dünyanın her tarafında insanlar altının mükemmel ve yok edilmez özelliğini kendileri dahil mükemmel olmayan şeylere aşılamaya çalışmışlardır Bunu başarmak için altın tozunu yemişler ve altınlı içkiler içmişlerdir (Batı simyagerler Musa için simyager demişler, bunun sebebi Çıkış 32:20'de İsrailoğullarını altın buzağıyı toz haline getirip suyla karıştırıp içmelerine zorlamıştır)

Zincifrenin iksir için ideal madde olduğu fikri onun rengi ve kimyasal yapısına dayanmaktaydı Zincifre kanın rengi kırmızıdır ve cıva kükürt karışımı cıva sülfat olduğu için metallerin en canlısı saf cıvaya dönüştürülebilir Tabii ki, burada önemli bir sorun var, zincifre zehirlidir, ama ölümsüzlük güçlü bir hayaldi ve simyagerler başkaları gibi çileyi gerekli bir bedel olarak kabul etmişlerdi MS 820 ve 659 yılları arasında tam altı Çin İmparatoru sonsuza dek yaşama dileği ile aldıkları iksirlerden zehirlendiler Joseph Needham (1957) dokuzuncu asırdan sonra Çin simyasının gözden düşmesinin sebebi için zehirlenmenin önemli bir unsur olduğunu ortaya atmıştır

Simyasal bir iksirin fikri Orta Çağlarda Batıya İslam aracılığı ile gelmiştir Ancak Hıristiyanların madde ve ruh ayrımı ve ahrette yaşam üzerinde durmaları simyagerlerin bu yaşamda ölümsüzlüğü kabul etmelerini zorlaştırdı Yine de bazı simyagerler ölümsüzlük iksirini yaratmaya çalıştılar ve deneyleri tıbbi teori ve uygulamalara katkıda bulundu, çoğu simyager ise basit metalleri altına çevirecek daha sınırlı ve dünyevi amaca yöneldiler Seçkin bir grup ruhsal simyagerler her iki amacı hor gördüler ve ruhu yüceltip ilahi menşeine götürecek ruhsal iksirler aradılar

Ölümsüzlük iksirini arayan bütün bu simyagerler arasında, bildiğimiz kadarıyla hiçbiri başaramadı Ancak insanoğlunu sefalet, hastalık ve ölümden kurtaracak bir maddenin olduğu fikri dini, felsefi ve bilimsel düşünceye güçlü bir dürtü olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Mitoloji Ne Demektir

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mitoloji Ne Demektir



Mitolojinin erkeklerin bakış açısına göre yazıldığı ve söylendiği açık bir gerçektirHemen hemen bütün mitlerde kadınlar ikinci sınıf insan olarak ele alınırOnlar yaratılışa sonradan katılmış kişilerdirÖyle ki zaman zaman daha da ileri gidilip aşağılık ve kötü tip olarak nitelenirlerHerhangi bir mitte bir bireyin ruhsal gelişmesi anlatılıyorsa bu olayda kadının önemli bir yer tuttuğu çok az görülürEros ve Psykhenin öyküsü nadir rastlanan örneklerdir
Mitlerde kadınların rolü birbirine karşıt olacak şekildedirBir taraftan kaçınılmaz şekilde yaşamın kaynağıdırlarDiğer tarafta ise tehlikeli,baştan çıkarıcı,acımasız ve yıkıcıdırlarAslında mitler insan tutkularını ve davranışlarını yansıttıklarına göre kadınların bu çelişik tavrı nasıl açıklanır?
Mitlerin kadınları birbirine karşıt nitelikleri ile ele almalarının bir nedeni,onların cinsel açıdan farklı olmasından kaynaklanırİnsan,yani erkek farklı olana katlanamazÖteki kişi,yani kadın aynı zamanda istenmektedirBu durumda hem lanetlenir ve ondan korkulur hem de sevilir ve baş tacı edilirBu konuda yapılabilecek bir diğer açıklama,bebeğin annesi ile olan ilişkisi ile yapılabilirAnne ve bebeği arasındaki temel ilişki sıcak ve koruyucu özelliktedirAma aynı zamanda öfkeli ve cezalandırıcıdırBu durumda kadınlara karşı ikircikli bir tavır ortaya konurKadınlar ve onları temsil eden tanrıçalar,erkeklerin yaşamında beklenmeyen tehlikelerin doğurduğu korkuları simgelerler
Ana tanrıçalar hemen hemen dünyanın her yerinde hem yaşam veren hem de yaşam alan varlıklardırOnlar toprağın canlı örnekleridirBitki ve hayvanların koruyucusudurAşkı,evliliği ve analığı simgelerlerTanrıçalar bu özelliklerin ya tümünü ya da bir kaçını temsil ederlerNitekim Hindistanda Kali,Sümerde İnanna,Babilde İştar,Filistinde Astarte,Yunanda Aphrodite,Demeter ve Artemis,Romada Kybele ve Venüs,Mısırda İsis böyledir
Mitlerde kahramanların kadınlarla ilişkileri,erkeklerin kadınlara karşı tutumunu göstermektedirKahramanların tutumu erkeğin doğasındaki çelişik dürtülerle nasıl başa çıkacağı konusunda öğretici niteliktedir
Girit adasında kral Minosun labirentinde canavar boğa Minotauros vardır ve her yıl ona canlı gençler adak olarak sunulurTheseus o yıl boğaya adak olarak yedi genç kızı ve yedi delikanlıyı Girit götürmekle görevlendirilen kişidirLabirent o kadar karışıktır ki içinden çıkılması olanaksızdırAncak kralın kızı Theseusa aşık olurOna labirentte kaybolmaması için bir yumak iplik verir Theseus boğayı öldürür ve ip sayesinde kurtulurAynı zamanda kralın kızını da kaçırırAma sonra onu küçük bir adada terkedecektirMitten anladığımıza göre Theseus daha ruhsal olgunluğa erişmemiş olduğu için kazandığı başarıları henüz hazmedememiştirKralın kızı ise bir tarafı ile bir kadındırAma kahramanın sahip olmak istediği bir sevgili olduğu gibi aynı zamanda bir ödüldürBu öykü insanlara uyarı niteliğindedirOlgun bir erkek olmanın zorluğunu anlatırOlgunluğa ermemiş bir erkek için kadın,ister insan biçiminde olsun,ister canavar biçiminde olsun,tehlikelidir ve gerektiğinde yok edilmelidir
Ancak kadınlara eşit haklar tanımayı öneren mitler de vardırGılgamış,Enkidu ile arkadaş olmuştu Enkidu,bir kutsal ****** tarafından baştan çıkarılırken yakalanan vahşi bir yaratıktırİki arkadaş birçok canavarı öldürürAncak tanrılar da Enkiduyu öldürürGünümüzdeki ruhbilimciler bu öyküde,karşı cinse duyulan korku duygularını bulurlarCanavarların öldürülmesi,kadınlara duyulan korkuyu simgelerAma bu korkunun yok edilmesi kadınlardan nefret etmekle veya onlara armağanlar verilerek olmazOnlara erkeklere eş statü tanıyarak ve onların da insanlığını onaylayarak mümkündür
Bugün için yaşayan mitler,en üstün ilahi gücü erkek olarak gösterirAncak MÖ20000 yılına ait olduğu saptanmış bir Venüs heykelciği,toprağın kadın olarak düşünüldüğünü gösterirBu heykelcik çok kaba olmasına rağmen bir kadının göğüs ve kalçalarını oldukça iri şekilde yansıtırBu ise yaşamı da veren gücün simgesidirEfesli Diana,çocukları emzirme gücünü taşıyan çok sayıda göğüse sahiptirHerhangi bir niteliği vurgulamak için belirli bir organı çoğaltmak,mitlerin ortak özelliğidir
Medusa,eski deniz tanrıları Phorkys ve Ketonun üç kızından ölümlü olanıdırBaşı saç yerine yılanlarla kaplıdırPerseus,Hadesin başlığını giyerek görünmez olmuş ve Athenanın yardımı ile onun başını orakla kesmiştir
Demeter,bereketli toprak tanrıçasıydıBulunmuş olan bir kabartmada onun özelliklerini simgeleyen tahıl ve yılanlar açıkça görülürDemeter,hasatla ilgili her şeyi denetlerdiKendisi aynı zamanda evlilik tanrıçasıdır
MİTOLOJİ VE MEVSİMLER
İlkbahar ve yaz mevsiminde tarlalarda görülen verimlilik ve canlılık sonbahar gelince biterEkinler ölmüş ve güneşin gücü azalmıştırSonbahar mevsimi mitolojilerde kahramanın veya tanrının ölümünü simgelerAynı zamanda ana tanrıçanın yokedici gücü de etkisini gösterir
İsadan yüzyıllar önce Anadoluda insanlar Mitraizme inanıyorlardıKendisi de bir boğa olan güneş tanrısı Mitra,bir boğayı kurban etmiştirBu durumda Mitra,hem ölen hem de öldürendirBu nedenle Mitraizmde kurban kesme büyük önem taşırZira kurban,mevsimlerde olduğu gibi bir değişimi simgelemektedirBereketi arttırır,insan ruhunu arıtırKurban edilen boğa acı çeker,tanrı bile ondan gözlerini kaçırmak zorunda kalırAma yeni kurban edilmiş hayvanın çeşitli parçalarından yenilenmiş bir evren doğar
Dünya üzerindeki yaşam ve ölüm çevrimi,İskandinav tanrılarına bir ayrıcalık tanımazOnlar da egemenliklerinin sonunda canavarlar tarafından öldürülürTanrıların sonu,kuzey kışlarının başlangıcını simgelerAma oğulları,tanrıların öcünü alırlarTanrı Odin kurt Fenris tarafından parçalanmıştırOdinin oğlu kurt Fenrisi öldürürBöylece yeryüzü ağacı Yggdrasilden yeni bir kuşak türer
Aktaion bir geyik avladığı sırada nedimeleriyle birlikte yıkanan Artemisi görürArtemis çok öfkelenir Aktaionu bir geyiğe dönüştürürSonra onu köpeklerine parçalatırBu öykü görünüşte bir kadına duyulan şehvetin cezalandırılması gibidirAncak geyik kutsal bir hayvandırAslında Aktaionn parçalanışı,gelecek hasadı bereketli kılmak için bir kurban verilmesini simgeler
Zeus,Persephonenin hem babası hem de dayısıdır Persephoneyi yer altı dünyasının kralı olan kardeşi Hadesle evlendirmeye söz vermiştirAncak Persephonein annesi Demeterin bundan haberi yoktur Persephone bir gün kırlarda çiçek toplarken ansızın toprak yarılır ve Hades Persephoneyi kaçırırKızının kaçırıldığını öğrenen bereket tanrıçası Demeter,Zeusa kızar ve Olymposu terk ederBöylece yeryüzü hiçbir bitkinin yetişmediği kıraç bir yer olur,toprağın bereketi kalmazKıtlık başlarBunun üzerine Zeus, Persephoneyi geri getirmesi için Hermesi yollarHades buna razı olurAma Persephoneye büyülü bir nar yedirmiş ve onu kendine bağlamıştırZeus bu duruma bir çözüm üretir Persephone çiçek ve meyve mevsimini annesinin yanında geçirecek,yılın geri kalan bölümünde kocası Hades ile birlikte yeraltında olacaktır
Bereket ve ölümü mevsimlerle birlikte niteleyen bu mitte yeraltında yaşayan Persephone toprağa gömülmüş tohumu simgelemektedir Persephonenin annesine kavuşması ise insan ve hayvanları besleyen tohumun büyümesidirBu olayın devamını sağlamak ve Demeteri hoşnut etmek için her yıl şenlikler düzenlenirdi
Mitler mevsimlerin birbirini izlemesini açıklarBunun yanısıra güneşin doğuş ve batışını açıklayan mitler de vardırHatta bir avın evrelerini niteleyen örnekler bile görülürHint-Avrupa mitlerinde güneşin yörüngesi bir at ve araba olarak ele alınırHindu güneş tanrısı Surya gökyüzünü ateşten bir araba ile dolaşırKuzey ülkelerine ait bir mit,Güneş ve Ayın hareketini,onların kızgın kurtlar tarafından kovalandığı biçiminde yorumlar
Hindistanda ay,tanrıların içinden ölümsüzlük iksiri Amritayı içtikleri çanaktırAy tutulmaları canavar Rahu yüzündendirTanrılar süt okyanuslarını yayıkla döverek ilk iksiri elde ettikleri sırada Rahu bu iksirden ilk yudumu çalmıştırVişnu hemen onun başını kesmiş,ama bu baş hırsla Ayı izlemiştirRahu Ayı tutmayı başardığında Ay tutulurAma midesi olmadığı için Ay yeniden ortaya çıkar ve yeni bir kovalamaca başlar
MİTOLOJİ VE TUFANLAR
Büyük su baskını olarak nitelediğimiz tufanlar çeşitli bölgelerin mitlerinde görülürBunlar gerçekten olmuş olaylar olabilirlerAynı zamanda bazı yerel su baskınlarının evrensel olaylar olarak yorumlanması da olabilirlerBu mitlerin ana teması aynıdırSu baskını,bunu önceden haber almış ve bir tekneyle kaçabilmiş bir kişi ya da bir aile dışında,yeryüzündeki bütün canlıları yok ederDaha sonra tanrıların gazabı yatışır,sular çekilir ve yaşam yeniden başlar
Nuh ile ilgili tufanı anlatan bir Etiyopya metnindeki resimde,Nuhun gemisi çok katlı otopark gibidirHer katta,tufandan sonra sular çekilince dünyayı yeniden dolduracak canlılar vardırBu tufan mitinin verdiği mesaj,insanı çok gururlu olmaması için uyarmaktır
İbrani mitindeki Nuhun tersine Hindu mitindeki Manu,sağ kalan tek canlıdırBir balık kendisine tufanı önceden haber vermiştirHerşey bittikten sonra Manu kendisini yalnız hisseder ve bir kadın isterTanrılar, bu kadını Manunun kendilerine sunduğu ekşi süt ve tereyağından yaparlar
Mezopotamya destanı Gılgamışta tufandan sonra hayatta kalan Utnapiştim ve karısıdırAma onların tanrılarla ilişkileri kişisel değildirNitekim su ve bilgelik tanrısı Ea,ağzından kaçırdığı bir lafla tufanın olacağını Utnapiştime bildirmiştiEa böylece tanrılar kurulunun sırlarını da bir ölümlüye açıklamış oluyordu
MİTOLOJİ VE ÖLÜM
Bu dünyada yaşayan her insan için hayatın en büyük sırrı ölümdürMitler de doğal olarak bu konuyu ele almışlardıYılanların kabuk değiştirmesi veya Ayın görünüm farklılıkları gibi,insanlar da başlangıçtan beri kendilerini yeniliyorlardıBu konuyu böyle yorumlayan mitlere göre insanların yaşamı süreklidirÖlüm sonradan ortaya çıkmıştırHatta mitlerde ölüm,genel olarak yanlışlıkla verilen bir cezadırÖyle ki yerine ulaşmayan bir tebligat gibidirÖrneğin Afrikada tanrı,ilk insana ölümsüz olacağını bildirmesi için bir bukalemunu elçi olarak gönderirAma bukalemun yollarda oyalanırÖlüm elçisi olan kertenkele onu geçerek insana ulaşır
Kuzey Amerikada yaşayan Algonkinler,tavşanın insana bir kutu içinde ölümsüzlük verdiğine ve kapağı açmamasını söylediğine inanırlarAncak meraklı karısı kutuyu açmış ve böylece ölümsüzlük uçup gitmiştir
İnsanların çoğu için ölümün kesin bir son olması zor kabul edilen bir olgudurMitin işlevi,yaşamın sona ulaşmasının kaçınılmazlığını vurgulamak,ama aynı zamanda bilincimizle algılayamayacağımız bir geleceği göstermektirBu durumda mitler,en çok bu bilinmezliğin getirdiği boşluk duygusunu kapatmak için kullanılır
İnsanlardaki genel eğilim, kaçınılmaz olan olayları engellemeye çalışmaktırBu nedenle büyülere,ölümsüzlük,gençlik ve yeniden diriliş iksirlerine ait birçok mit yaratmışlardırGılgamış destanında kahraman,ayaklarına taş bağlayarak kozmik denize atlarDipte ölümsüzlüğün dikenli tohumlarını bulurOnları koparır,ayağında bağlı olan taşların ipini keser ve yüzeye çıkarAncak bir pınarda yıkanırken bir yılan tohumları yerDüzenli aralıklarla deri değiştiren yılan yeniden gençleşmenin simgesi olurken,insan ölümlü kalır
Bazı yarı-tanrısal canlılar ya ölümü ya da ölüm habercilerini aldatmak isterlerPolinezyalı Maui,ölüm tanrıçasını öldürmeyi planlamıştırArkadaş olduğu kuşlarla birlikte tanrıçanın uyuduğu yere tırmanırOnun bacakları arasından bedenine girmeyi amaçlamaktadırHemen uygulamaya geçerAncak bacaklarının dışarıda olduğu anda bir kuş gülmeye başlarBunun üzerine tanrıça uyanır,Mauinin bacaklarını koparırMaui şimdi tanrıçanın karnının içindedir ve orası kendisinin mezarı olur
Sevgilinin yer altı dünyasından kurtarılması,çeşitli mitlerin konusudurJapon mitolojisine göre kocası İzanagi ile birlikte okyanuslardan dünyayı yaratan İzanami,ateşi doğururken ölmüştürKocası bu acıya dayanamaz ve onun ardından karanlıklar ülkesine giderKarısını bir şatoda bulurOnu geri dönmeye ikna ederAncak kadın geri dönmeyi geciktirmektedirZira şatoda yemek yemiştir İzanagi sabırsızlanmaktadır,bir ışık yakar ve karısının çürümekte olduğunu görür İzanami bu aşağılayıcı durumda görülmekten öfkeye kapılır ve kocasını öldürmek isterAncak İzanagi kaçmayı başarır
Çalgıcı Orpheusun karısı Eurydikeyi bir yılan ısırırKadın ölür Orpheus karısının ardından Hadese,yani ölüm ülkesine iner Orpheusun çalgısı çok büyüleyici özelliktedirPersephone Eurydikenin yeryüzüne dönmesine izin verir,ama bir şart koşar Orpheus yeryüzüne dönene kadar arkasına dönüp karısına bakmayacaktırAma daha yolda iken dayanamayıp arkasına bakarKarısı tekrar Hadese geri alınır
Bu öykülerin anlatmak istediği ana fikir,insanın kaçınılmaz olan ayrılığa boyun eğmek zorunda olduğunu vurgulamaktırBu ayrılıkların en kesin olanı da ölümdür
MİTOLOJİ VE ÖLÜMÜN ÖTESİ
Birçok gelenekte ölümden sonra gidilecek öte dünya genellikle yeryüzünün batısında bir yerdedirBilinen dünyadan bir denizle ayrılmıştırÖte dünyanın başka yerlerde olduğunu bildiren mitler de vardırMalawi ve Mısır mitine göre yeraltındadır
Bazı öte dünyalar hiçbir ayırım yapmadan bütün ölüleri kabul ederBazıları da sadece girmeyi hak kazananları içeri alırÖrneğin yolculuk için gereken parayı bulup sandalcıya vererek Styks ırmağını geçebilen bütün ruhlar Hadese kabul edilir
Mısır mitlerinde ölülerin yürekleri Anubis tarafından tartılır
İnsanın değeri her zaman ahlaka ait niteliklerle ölçülmezBazen yeryüzündeki eşitsizlikler,öte dünyada da yinelenirÖrneğin Leeward adalarında sadece soylular güzel kokulu Rohutuya giderken,halk kötü kokulu Rohutuya giderGüneşteki güzel evler sadece İnka ve Perulu soylulara açıktırİskandinavyada ruhların sonsuz mutluluk içinde yaşadığı saray olan Valhalla,savaşta ölen kahramanlara ayrılmıştır
Mısırlılar ölümden sonra yaşamın yeraltında devam ettiğine inanırlardıHerbir insanın içinde,onun tanrısal özünü temsil eden ikinci bir varlık olan ka bulunurduGünümüze ulaşan resimlerde,ka bir insan başı ve şahin bedeniyle gösterilmiştirBu ruh ta soyuttur,ama cesetle birlikte yeraltına uçmasını somut kavramlarla açıklamak için bu şekilde resmedilmişti
Mısırlıların ölüler kitabına göre öte dünya,kutsal ölülerin her zamanki yaşamlarını daha büyük mutluluk içinde sürdürdükleri bir yerdiEn büyük yönetici Osiris,ölülerin de yargıcıdır
Çin mitolojisinde cehennem,devletin bu dünyadaki etkinliğini belirleyen biçimiyle iyi düzenlenmiş bir bürokrasi gibi yönetilirÖrneğin yedinci cehennemin kralı ve mahkemelerin yüce yargıcı Yama,her suçun karşılığı olan cezayı belirten yasayı dağıtırSözgelimi yalancı ve cimri olanlar erimiş altın yutmak zorundaydılar
Mitolojinin bir diğer konusu da dünyanın sonu ve kaosa geri dönüştürDünyada düzeni tanrılar kurmuşlardır,ve bu düzeni isterlerse bozarlarEğlenceler ve törenler ile kurbanlar hep tanrıları hoşnut etmek içindirAncak hemen hemen her mitoloji savaşların,açlığın,tufanların,depremlerin yol açacağı son ve kesin bir yıkım gününü de öngörürAztek,Hindu ve Budist gelenekleri gibi birbirleri ile hiç ilgisi olmayan gelenekler,ahlak değerlerinin gittikçe azalacağı çağların geleceğini ileri sürmüşlerdi
Bir Aztek miti şimdiki dünyanın çevresinde dört tane yıkık dünya bulunduğunu ileri sürerBuna göre insanlar çok dikkafalı olduklarından önceki çağlarda yeryüzünden silinmişlerdiEğer insanlar çok gururlu olurlarsa şimdiki dünya da bir depremle yıkılacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Mitoloji Ne Demektir

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mitoloji Ne Demektir



Eski Yunan dilinde söz kavramini veren 3 kelime vardir; mitos, epos ve logos Mitos söylenen ya da duyulan sözdür, masal, öykü veya efsane anlamina gelirAncak insanlar gördüklerini, duyduklarini anlatirken kendilerinden de pek çok sey eklediklerinden mitoslara pek güven olmaz Bu nedenle tarihçi Herodot, mitosa tarihi degeri olmayan güvenilmez söylenti demektedir Platon'da mitosu, gerçekle iliskisiz, uydurma bos ve gülünç bir masal diye tanimlar Epos, mitostan daha degi*i* bir anlam tasir Belli bir düzen ve ölçüye göre söylenen, okunan sözdür ve insana tanri armagani olarak görülmüstür Epos, siir, destan ve ezgi anlamina gelmis, ozan ve edebiyatçilarin dilinde insanlari büyülemistir Eskiçaglardan bugüne epik ya da epope olarak tüm Bati dillerine yerlesmistir Mitosla, epos arasinda baslangiçtan itibaren bir yakinlik vardir; Mitos eposun içerigidir ve çekirdegini olusturur Epos ise mitosu biçimlendirir Böylece epos mitosun aldigi ölçülü, süslü ve dengeli biçim olarak karsimiza çikar ve epos ne kadar güzel ve basariliysa mitos o kadar etkileyici olur Logos ise epos ve mitostan bütünüyle farklidir Logos gerçegin insan sözüyle dile gelmesidir Logos insanda düsünce, dogada kanundur Her yerde ve her seyde vardirOrtaklasa ve tanrisaldirDüsünürün asil görevi logosu bulmak ve sözle dile getirmektir Logosla açilan bu yol dogruca bilime ulasmistirLogos ya da loji (logia) bugün herhangi bir bilim dalini belirtmek için kullanilan ek olmustur (Arkeoloji (eski bilimi), Jinekoloji (kadin bilimi) gibi) Mitosla epos uyumlu bir sekilde birlestikleri halde, logos ile aralarinda gittikçe kesinlesen bir karsitlik bulunmaktadir Antikçag bilginleri insani ve evreni anlatirken, mitosun uydurdugu eposun dile getirdigi tanri masallarini zararli bulurlar Fakat yine epos (epik) türden yararlanmislardir Platon bile Homeros'u tanrilarla ilgili yalan uydurmakla suçlarken, kendisi de tanrilar katindaki gerçegi açiklarken dogaüstü kanitlara yönelir ve bir mitos uydurur Aslinda bu Ilkçag insaninin yazgisidir ve mitostan ayri düsünemez
Alıntı Yaparak Cevapla

Mitoloji Ne Demektir

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mitoloji Ne Demektir



MİTOLOJi NEDiR?

Mitoloji kelimesi, yunanca mythos ( masal - hikaye ) ve logos ( söz ) kelimesinden yapılmıştır Mitoloji; çok ski zamanlarda gelmiş ve yaşamış olan ulusların inandıkları tanrıların, kahramanların, devlerin ve perilerin hayat ve bahseden hikayelerdir Her toplumun kendine özgü bir mitoloji maceraları vardır Ve temsil ettiği topluluğun aynası gibidir Mitolojiler toplumdan topluma farklılık gösterdiği gibi ortak yanlarda çok bulunmaktadır Mitolojide geçen öykülerin hepsi hayal ürünü değildir Birçok mitolojide geçen tufan olayı, yapılan kazı ve araştırmalar sonuçu gerçek olduğu ispatlanmıştır
Mitolojilerin en güzeli olarak olarak kabul edilen klasik mitoloji ( Greek mitoloji ) deki öykülerin tamamına yakın bir bölümü ya Anadolu da geçmektedir, yada anadolu ile ilintilidir

Mitoloji Tanımı İçin Söylenenler:

Carl Gustave Junga göre, “Kendi içsel görümüze göre ne olduğumuz ancak mitos aracılığıyla ifade edilebilir Mitos bilimden daha bireyseldir ve yaşamı ondan daha kesin biçimde ifade eder

Murry Hopeye göre, Gerçekte tüm mitler gerçeğin bir parçasını içerirler Kimi yetkelerin salt mitolojisi saydığı Oera Linda Kitabı, Tufan öncesi ve sonrasındaki kadim Frisya halklarının tarihini aktarmaktadır (Atlantis Efsane mi Yoksa Gerçek mi? sf 38,39)

Brockhaus adlı Alman ansiklopedisine göre, “Tarihde adı geçmeyen, artık unutulmuş büyük kahramanlara ait efsaneler, mitolojinin kadrosuna girer" (Prof Dr B Ögel Türk Mitolojisi Cilt 1 sf 5 )

E A Gardnere göre, Mitoloji, ”Tabiat varlıkları ile olaylarına, kişilik verme sureti ile anlatma şeklidir (Prof Dr B Ögel Türk Mitolojisi Cilt 1 sf 5 )

Prof Dr B Ögele göre, “Efsanelerin kendilerine Mythus veya Mythe denir Mitoloji ise bu efsaneleri inceleyen bir ilim koludur Mitoloji araştırmaları, din tarihi incelemeleri ile de yakından ilgilidir Fakat mitoloji, yalnızca bir din tarihi de değildir

Mitoloji, insanlığın ruh aleminin sembollerle ifade edilmiş bir aynasıdır (Prof Dr B Ögel Türk Mitolojisi Cilt 1 sf 5,6 ve19)

Ayça Akgünere göre Mitoloji, “Efsane Bilimi”dir Yani ilkel insanların ve insanüstü varlıkların başından geçen masalsı olayların incelenip anlatılmasıdır Eski çağlarda yaşamış olan insanların doğa olaylarına, sosyal ilişkilerine, dini inançlarına bakış açılarının yorumlanmasıdır Her ulusun, her ülkenin tarihi; çeşitli efsaneleri, destanları, kahramanlık öykülerini, inanç sistemini tanrılarını, insanlarını, masallarını, söylencelerini barındırır

Yukarıdaki alıntılarda mitolojinin ne olduğu çok iyi bir şekilde ifade edilmiştir Çünkü mitoloji, doğa üzerine işlenmiş olan prototiplerin (İlk Örnekler) harici kısmının hayâllerde canlandırılarak (veya onları canlı görerek) anlatılma şeklidir Bir başka deyişle, kadim inisiyecilerin trans halindeyken doğa üzerinde gördükleri resim ve şekilleri, doğa üstü olaylarla süsleyerek anlattıkları hikayelere mitoloji adı verilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.