11-04-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Cinsellik Tarihi Hakkında
Cinsellik Tarihi Hakkında
İnsanlık tarihi yalnızca büyük savaşlardan ve icatlardan oluşmaz, aşk ve cinselliğin de tarihi vardır Oysa hala dünyanın pek çok ülkesinde, kadının cinsel ihtiyaçlarını dile getirmesi ayıp kabul ediliyor…
Halbuki bundan 937 yıl önce, Normandiyalı kadınlar, hem de kralın huzurunda, cinsel taleplerini dile getirdiler O dönemde erkekler, ömürlerinin büyük bölümünü savaş meydanlarında geçirirken, kadına düşen evde oturmak ve fırsat buldukça gebe kalınan çocuklara bakmaktı Ama bu yazgıyı kabul etmek istemeyen kadınlar günün birinde kralın huzuruna çıktılar: “Ya savaştan çeklin ya da en azından bir süre için ara verin Cinsel doyuma, bu yüzden de erkeğe ihtiyacımız var ”
Tarihten kesitler
Yontma taş devrinde erkek avlanır, kadın bitki toplar ve avları pişirirdi Buzul çağının sonunda, tarım ve hayvancılık avcılığın yerini almaya başladı Hızla çoğalan insan toplulukları oymaklar oluşturdu Önceleri anaerkil bir düzen vardı Özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla birlikte egemenlik erkeğin eline geçti
Eski Mısır: Anaerkil dönemin izleri tam olarak silinmemişti Kadın, toplumsal ve dinsel yaşamda önemli bir yere sahipti Evlilik soyluların hakkıydı Mirasın korunması için aile içi evliliklere izin veriliyordu
Babil: Kadınlar, erkekler kadar olmasa da, toplumda önemli rollere sahip olabiliyorlardı M Ö 2000 yılında, Kral Hammurabi 64ü aileyle ilgili 252 maddelik bir medeni kanun çıkardı Bu kanuna göre evlilik tek eşli olmalıydı Boşanmada kadın ve erkek eşit haklara sahipti
İsrail: İbrani gelenekleri Babil geleneklerine benziyordu Musadan önce yakın akraba evliliği serbestti, daha sonra yasaklandı
Eski Yunan: Evlilik kurumu ekonomik ve toplumsal bir ortaklık olarak görülüyordu Erkek bu ortaklığın mutlak efendisiydi Değişik cinsel eğilimler açıkça dile getirilebiliyordu Kadın ve erkek eşcinselliği hoş görülüyordu
Roma: Evlilik önemli bir toplumsal kurumdu Ancak evlilik dışı ilişkiler de alabildiğine yaygın bir şekilde yaşanıyordu Fahişelik kurumsallaşmış, bir meslek halini almıştı Sadakatsizlik üst sınıflar arasında yaygındı
Hıristiyanlık sonrası: Hıristiyanlık cinsel konularda Musevilikten ve Eski Yunan uygarlığından izler taşımaktadır Yunanda Eros bedensel aşkı, Agape ise ruhsal aşkı temsil ediyordu Bu ayrım Hıristiyanlıkta sürmüş, ancak bedensel aşk küçümsenir ve kötülenirken ruhsal aşk yüceltilmiştir Söz konusu yaklaşım Reform döneminde etkisini kısmen yitirmişse de 19 yüzyıl ortalarında Avrupada Kraliçe Victoria döneminde yeniden ön plana çıkmıştır 19 yüzyıl sonunda Freudun cinselliği farklı biçimde yeniden gündeme getiren yazıları ve 20 yüzyıl başında Kinseyin çalışmaları Victoria döneminin “İyi kadın cinsel istekleri olmayan kadındır” düşüncesini sarstı Ardından gelen II Dünya Savaşı tüm dünyayı olduğu gibi kavramları ve değerleri de yıktı; kökten değiştirdi 1960lı ve 70li yılların cinsel devrim hareketlerine zemin hazırladı 19802li yıllar ise, AIDSin de yardımıyla, cinsel devrimin hızının kesildiği ve aile kurumunun yeniden güçlendiği yıllar oldu
Oğuzlar, Osmanlılar, Türkler: Göçebe Oğuzlarda kadın erkeğiyle eş düzeydeydi Kabilenin yönetiminde kendisine danışılır, üretimden payını alabilirdi Osmanlı dönemindeyse iki farklı kadın tipi ortaya çıktı Anadoludaki köylü kadın üretici kimliğiyle ev içindeki gücünü koruyordu Başkent İstanbuldaysa erkek çok eşliliği daha yaygın bir hal almış ve kadını hareme ya da cumba arkasına, toplumsal yaşamın dışına itmişti Cumhuriyetle birlikte kadının toplumdaki yeri değişti, erkeği ile eşit değilse bile ona daha yakın bir toplumsal güç kazandı
|
|
|