Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
erken, islâm, sanatı

Erken İslam Sanatı

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Erken İslam Sanatı



ERKEN İSLAM SANATI

Yıldız Demiriz

Tarihte her büyük din bir büyük sanat etkinliğini de birlikte getirmiştir Başka bir deyişle geçmiş dönemlerin sanatı, genellikle dinin etkisiyle doğmuş ve öncelikle onun hizmetinde oluşup gelişmiştir Bu doğal bir olgudur Çünkü Budizm, Hıristiyanlık ve Müslümanlık gibi büyük dinler toplumlara yeni dünya görüşleri, yaşama biçimleri getirmiş önemli olaylardır Yeni oluşan toplumsal yapı bireylerin görüş, düşünüş ve zevklerini de değiştirir, yönlendirir Sanatçıyı da yeni amaçlar doğrultusunda, değişik formlar ve güzellikler arayıp bulmaya, oluşturmaya sürükler

Mimari formların ve yapı planlarının değişmesinde insanların yaşayış biçimi kadar, ibadet tarzları da rol oynamıştır Ev planları toplum ve aile yaşantısının gereklerine nasıl uydurulmuşsa, ibadete ayrılan yapılar da dinin gereklerine öylesine uydurulmak zorunda kalınmıştır Eski Yunan tapınaklarında ibadet, tapınağın içinde değil, önünde yapıldığı için dış mimariye daha çok önem verilmişti Hıristiyanlıkta kilisenin doğu-batı doğrultusunda yapılması, ibadet sırasında doğuya yönelmek gereğine dayanıyordu Ayrıca, kilisede halkın ruhban sınıfından daha geri safta durması gereği yapıların genişliğine değil, derinliğine bir plan formu almasına neden olmuştur Bu örnekler çoğaltılabilir

İslam dininin sanata getirdiği en büyük yenilik cami mimarisidir İslamlıkta her sınıf halkın ayrım gözetilmeden ön saflarda namaz kılabilmesi safların geniş tutulması istediği uyandırmış, bu nedenle kiliselerin aksine camilerde enine mekan tercih edilmiştir Plan formunun ihtiyaçtan doğması gibi, mihrap, minber, minare türünden mimari ögeler de İslamlığın gelişmesine paralel olarak zamanla ihtiyaçtan doğmuşlardır

İslamlığın ilk yıllarından, o zamanki haliyle günümüze gelmiş yapı yoktur Çünkü ilk camiler zamanla değişime uğramış, yerlerine sonradan daha gelişmiş bir mimariyi sergileyen örnekler kurulmuştur ılk camiler üzerleri açık, ker*** duvarlı, hurma dallarının gölgelediği çok basit yapılardı ılk cami Hazreti muhammedin Medinedeki eviydi Ker*** duvarla çevrili kare bir alanın yalnızca bir tarafında iki sıralı ağaç direklere dayanan, hurma yapraklarıyla örtülü bir dam bulunuyordu Böylece cemaat bölgenin kavurucu güneşinden korunmuş oluyordu Bu ilk örnek daha sonra geliştirilmiş, avlunun çevresine birkaç sıralı revaklar yapılmış, asıl ibadet mekanın üzeri eğik çatıyla örtülmüştür Emeviler döneminin Basra ve Kûfe camileri ile Fustat yani Eski Kahiredeki Amr Camii, plan bakımından Medine Camiinden pek farklı değildiler Bu yapılarda minber ve minare yoktu, mihrap ise yalnızca yön belirten bir işaretti, henüz mimari bir öge niteliği kazanmamıştı

Yapıldığı zamanki durumunu, çok az bir değişmeyle günümüze değin koruyan en eski İslam yapısı, Kudüste bulunan Kubbetüs-Sahradır Yapı şehrin dini merkezi sayılan Harem-i şerifin en yüksek noktasında yer alır Bu tepe İslamlıktan önce de kutsal sayılıyordu Museviler yapının içinde bulunan kayayı ıbrahim Peygamberin oğlu ısmaili kurban etmek üzere seçtiği yer sayıyorlardı Müslümanlar için de burası, Hazreti Muhammedin miraca çıktığı yerdir Kubbetü-s-Sahra bu kutsal kayanın ziyaret ve tavâfını kolaylaştırmak için yapılmıştı Asıl amaç ise İslamlığın merkezini oraya çekmek, Kudüsün bir İslam kenti olduğunu kanıtlamaktı Kubbetüs-Sahranın planı, Hacer-i Muallak denilen kutsal kayanın tavafına uygun biçimde tasarlanmıştı Dört girişli sekizgen mekan, ziyareti kolaylaştırdığı gibi kayayı her açıdan görebilmeyi de sağlıyordu Sekizgen dış duvarın içinde ayaklar ve sütunlarla ikinci bir sekizgen oluşturulmuştur Bunun içinde de kayanın çevresinde dört ayağa dayanan orta mekan yer alır Orta mekanı 20 metre çapında ahşap bir kubbe, çevre mekanları ise ortak bir çatı örtmektedir Bu yapıda İslam mimarisinin ilk mihraplarından biriyle karışlaşırız Tek parça mermerden yapılmış mihrap, form ve süsleme bakımından çok basittir Ama daha sonraki mihraplara örnek olması açısından önemli bir yeri vardır Yapının dışı ve işi değişik tekniklerle zengin biçimde süslenmiştir Dışta, renkli taş ve mozaik süslemenin yanı sıra özellikle Kanuni dönemindeki onarımda eklenen Osmanlı çinileri dikkati çeker Dış yapı daha sonra da çeşitli onarımlar görmüştür Süslemede mozaik tekniği ön plandadır Altın zemin üzerinde, bitkisel motifler, simetrik düzende yerleştirilmiş kıvrık dallar, hurma ve hayat ağaçları, iri akantus yaprakları başlıca motiflerdir Bu motiflerde ve motif düzeninde Doğunun, özellikle Sasani sanatının etkileri görülür Ayrıca Helenistik Roma ve Bizans sanatlarının izleri de vardır Mozaiklerin yapımında Bizanslı ustaların çalıştığı anlaşılmaktadır Bu mozaikler, erken İslam süsleme sanatı hakkında fikir vermeleri kadar, ıkonoklast dönemde ortadan kaldırılan Bizans mozaiklerinin özelliklerini göstermeleri bakımından da belgesel bir değer taşır

Kubbetüs-Sahra İslamlığın günümüze kalan en eski yapılarından biridir Ancak bu yapı cami değil bir ziyaretgâhtır Bu nedenle daha sonraki bir tarihte yapılmış olsa da şamdaki Emeviye Camii, günümüze orijinal planıyla gelebilen en eski cami olma özelliğini taşır Bu cami Emeviler döneminin en önemli mimarlık örneği sayılabilir Cami mimarisine birçok yenilikler katmış, hatta çok sonra Anadolu camilerini bile plan yönünden etkilemiştir Emeviye Camii İslamlıktan önce de kutsal sayılan bir alanda yer alır Roma döneminde burada bir Jupiter tapınağı bulunuyordu Hıristiyanlık döneminde aynı yere bir kilise yapıldı 636 yılından sonra bu kutsal alanın bir köşesi cami olarak, geri kalan kısmı da kilise olarak kullanıldı 705-707 yıllarında Emevi Halifesi I Velid, bu kiliseyi yıktırarak, yerine Emeviye Camiini yaptırdı Cami, geçirdiği yangınlara ve onarımlara rağmen, özgün biçimini büyük ölçüde korumuştur

Bu cami, getirdiği önemli yeniliklerle ilk camilerin birbirini tekrarlayan basit formundan ayrılan, mimarlık alanında özgün bir yaratmadır Yapının çevre duvarı Roma tapınağının temelleri üzerine oturtulmuştur Minareler de bu çevre duvarının köşe kuleleri üzerinde yer alır ıç alanın yarıdan biraz fazlası avlu, kıble tarafındaki dikdörtgen mekan ise asıl ibadet yeri yani harim kısmıdır Caminin planı, kıble duvarına paralel, birbirinden sütun sıralarıyla ayrılan üç neften ve ortada bunları dik olarak kesen bir neften oluşmuştur Neflerin kesişme yerinin ortasını bir kubbe örter, bunun dışında kalan mekanlar ise çift meyilli çatılarla kaplıdır Bu plan, daha sonra küçük farklarla Anadoludaki bazı camilerde de kullanılmıştır Ana eksen üzerindeki nefin yan neflerden daha yüksek olması, avludan bakıldığında yapıya anıtsal bir görünüm kazandırmaktadır ıç mekanda yer alan iki katlı sütun dizileri de aynı anıtsallık etkisini sürdürür Sütun başlıklarının bir kısmı daha önceki Roma tapınağından alınmış, burada yepyeni bir düzen içinde tekrar kullanılmıştır Avlu revaklarında da iki katlı düzen görülür Altta bir ayak, iki sütun; üstte bir ayak, bir sütun alternatif sırayla dizilerek, hareketli bir görünüm sağlanmıştır

Caminin avlu revaklarında ve iç mekanında yer alan mozaiklerde geç Helenistik üslubun İslam zevki içinde özümlendiği görülür kemer içlerinin akantus yapraklarıyla süslenmesine karışlık, düz yüzeylerde daha çeşitli ve zengin bir dekorasyon göze çarpar Bu mozaikler İslam sanatı için olduğu kadar, örnekleri günümüze kalmayan aynı dönem Bizans mozaik sanatı hakkında fikir vermek bakımından da önemlidirler Ağaçlıklar içinde yer alan bir takım hayali yapıların tasvir edildiği mozaiklerde oldukça gelişmiş bir perspektif anlayışı, gölge-ışıkla sağlanmış bir derinlik etkisi görülür Gerek bu özellikler gerek dalları budanmış ağaçlar Helenistik duvar resimlerini anımsatırlar Ön planda görülen akarsuyun, şamdan geçen Barada nehri olduğu ileri sürülmüştür Bu ilginç doğa ve yapı tasvirlerinde insan ve hayvan figürleri görülmez Çünkü İslamlık dini yapılarda bu tür tasviri yasaklamıştır Mozaik yapımında kullanılan küçük cam küplerde görülen çeşitli renkler ve bu renklerin değişik tonları, bu mozaiklerin büyük bir ustalıkla ve fırçayla çalışıldığı izlenimini vermektedir

Emevilerin dini olmayan yapı türlerinin başında saraylar gelir Bugün bunların tümü de birer yıkıntı halindedir Yapıların planları, örtü şekilleri ve dekorasyonu kazılarda çıkan buluntulardan öğrenilmiştir şehirlerden uzakta, çölde bulundukları için, bunlara “Çöl sarayı” ya da “Çöl kasrı” denir Oysa doğa incelemeleri buraların, o zamanlar sulak topraklar, vahalar olduğunu ortaya koymuştur Bu saraylar, mimarileri kadar süsleme sanatları açısından da büyük önem taşımaktadırlar

Ammanın 35 km güneyinde bulunan Meşatta Sarayının 8 yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Kare planlı olup, kaleyi andıran kalın duvarları vardır Kazılar yapının tamamlanamadığını göstermiştir Ana eksen üzerinde, girişte simetrik konumlu mekanlar ve bir mescit, ortada bir şeref avlusu, kuzeyde ise yonca planlı bir taht salonu ve yine simetrik konumlu mekanlar yer alıyordu Sarayın çok ince bir işçilik gösteren oyma taş süslemeleri sanat tarihinde büyük önem taşır Duvar zikzak çizgilerle üçgenlere bölünmüş, her üçgenin ortasına akantus yapraklarından oluşan kabartma birer rozet yerleştirilmiştir Üçgenlerin zemini de ince kıvrık dallar ve hayvan figürleriyle doldurulmuştur Bu figürlerde Helenistik etkiler göze çarpar Mescidin bulunduğu yöndeki duvarda bitkisel motiflerle yetinilmesi, hayvan figürü olmaması ilginçtir

8 yüzyılın ilk yarısına ait Hırbet el Mefcer, Emevi saraylarının en büyüklerinden biridir Kazılarla ortaya çıkarılan sarayın, haman bölümünü ve zeminini zengin döşeme mozaikleri kaplamaktadır Geometrik desenli bu panoların her biri, birer halıyı andırır Hamamdaki panolardan biri figürlü olmasıyla dikkati çeker Ortada büyük bir ağaç, ağacın iki yanında da hayvan figürleri yer alır Solda iki gazal, sağda ise yine bir gazal ile ona saldıran bir aslan tasvir edilmiştir Bu figürlerin sembolik anlamlar taşıdıkları sanılmaktadır Saraydaki alçı kabartma ve heykeller de Emevi sanatında önemli bir yer tutar Dekoratif bir saçak önüne tünemiş gibi sıralanan, doğal büyüklükteki yüksek kabartma keklik figürleri dikkati çeker Bir alçı tavanın göbeğinde yer alan, akantus yaprakları arasında tasvir edilmiş bir dizi kabartma büst de erken İslam sanatının ilginç örneklerindendir Sarayda çok sayıda alçı heykel de bulunuyordu Hamam bölümünde yarı giyinik genç kız figürlerine rastlanması, bu dönem İslam sanatında insan tasviri konusunda geniş bir hoıgörünün varlığını kanıtlar Bu örnekler arasında bir de Halife heykeli bulunmaktadır Hangi halifeye ait olduğu bilinmemektedir, ancak en yüksek dini unvana sahip bir kişinin heykelinin yapılabilmiş olması ilgi çekicidir

Abbasilerden önceki İslam şehirciliği konusundaki bilgilerimiz çok kısıtlıdır Bu konuda bilinen ilk örnek, 762-765 yıllarında Abbasi halifesi Mansurun kurdurduğu Bağdad şehridir Kaynaklardan edinilen bilgilere göre ilk Bağdad şehiri daire planlıydı ve iç içe iki sur duvarı dıştan bir hendekle çevrelenmişti şehrin dört kapısına bulundukları yöndeki komıu şehirlerin adı verilmişti Haç planlı saray ve yanındaki cami şehrin merkezinde yer alıyordu

766 yılında yapılan Bağdad Ulu Camii ker*** duvarlı, ahşap sütunlu ve düz damlı basit bir yapıydı Halife Harun Reşid, 808de yapıyı planını değiştirtmeden tuğla duvarlı olarak yeniden yaptırmıştır Bağdat 892de Abbasilerin başkenti olunca, artan nüfus nedeniyle camiye aynı planda ikinci bir bölüm eklenmiştir Ancak, Bağdad şehrinin bu dönem yapılarından günümüze, ilk camiye ait basit bir mihraptan başka hiçbir şey gelmemiştir

Abbasi şehirleri arasında Samarranın ayrı bir önemi vardır Abbasilerden sonra hiç oturulmadığından üzerinde başka dönem ve kültürün izine rastlanmadığı için Abbasi şehirciliğini en katıksız biçimde yansıtır Samarra, Dicle kenarında Bağdadın yakınındadır Bağdadın dairesel ve düzenli planı burada yerini araziye uydurulmuş, uzun bir plana bırakmıştır Dicle kıvrımlarına paralel olarak uzanan şehrin büyük bölümü kazılarla ortaya çıkarılmıştır Buluntular, Abbasi cami, saray, türbe ve ev mimarisi ile zengin süsleme sanatı hakkında bilgi vermektedir Samarra, 836 yılında Halife Mutasım tarafından abbasi hizmetindeki Türk birlikleri için “ordugah şehri” olarak kurdurulmuş, 883 yılında terkedilmiştir

Samara Ulu Camii, öteki adıyla Mütevekkiliye Camii, İslam dünyasının en büyük cami yapılarından biridir 150000 kişi burada bir arada namaz kılabiliyordu Basit mimarisi, ilk İslam cami planının anıtsal ölçüler içinde tekrarından ibarettir Yapımında tuğla ve ker*** kullanılan caminin ilginç bir minaresi vardır Kare tabana oturan dev boyutlu bu anıtsal minareye geniş bir rampa ile çıkılır Bu minare formu, yine Samarrada Ebu Dulaf Camiinde tekrarlanmış ve bir daha kullanılmamıştır

Samarraın ikinci büyük camii olan Ebu Dulaf Camii, 860 yılında yapılmıştır Kalıntılar daha gelişmiş bir mimarinin varlığını ortaya koymaktadır Harem bölümü, kemerli duvarlarla birbirinden ayrılan neflerden oluşmuş ve üzeri düz bir çatıyla örtülmüştü

Samarranın saray ve evlerinde kullanılan çeşitli süsleme arasında mermer tozu ve alçı karışımıyla yapılan “ıtuk” kabartmalar önemli bir yer tutar Bu kabartmalarda iki farklı teknik kullanılmıştır: Dik kesim ve eğri kesim Dik kesimde motifler yaş sıva üzerine dikine olarak oyulmakta, böylece ışık-gölge kesin çizgilerle birbirinden ayrılarak kuvvetli bir kontrast etkisi sağlanmaktadır Eğik kesimde ise daha yumuşak bir plastik etki söz konusudur Eğik kesim, Türklerin İslam sanatına belki de ilk katkısıdır Bu teknik daha önceleri Orta Asya sanatında Türkler tarafından kullanılmıştır Dik kesimde daha natüralist, eğik kesimde ise daha stilize bir üslup görülür

İslamlığın erken dönemlerine ait önemli yapılardan biri de Tunusun Kayrevan şehrindeki Seydi Ukba Camiidir Yapımı 670de Kuzey Afrika fatihi Ukbe bin Nafi tarafından başlatılan cami, ilk İslam camileri planındaydı 724-727 yıllarında yenilenen yapının minaresi bu sırada yapılmıştır Cami bugünkü şekliyle Aglebiler dönemine aittir Harem bölümü, kıbleye dik 17 nefle kıble duvarına paralel bir neften oluşmuştur Birbirinden sütunlarla ayrılan nefler bir sütun ormanını andırmaktadır Zengin süslemeli sütun başlıkları eski Kartaca şehrinin kalıntılarından toplanmıştır Sütunlar da Roma dönemi yapılarından alınmıştır Orta nef daha geniş olup iki ucunda birer kubbe yer almaktadır Yapının simetrik planı, ana eksen üzerinde bulunan iki kubbe ile daha belirgin kılınmıştır Avluyu kemerli bir revak çevrelemektedir Minare, Kuzey Afrikaya özgü kare planlı minarelerin tipik bir örneğidir Yukarı doğru daralan kübik elemanlardan oluşmuştur Mihrap ve çevresi zengin süslemeleriyle dikkati çeker Mihrap duvarında perdahlı teknikte kare çiniler kullanılmış, bunlar köşeleme olarak yerleştirilmişlerdir Mihrap girintisi ise mermer levhalarla kaplanmıştır Motiflerin oyma ve ajur teknikleriyle işlendiği mermer levhalarda ustalıklı bir işçilik göze çarpar Genellikle Helenistik motiflerin İslam zevki içinde eritilmesi söz konusudur ıstiridye motifleri, akantus ve asma yaprakları çok kullanılmıştır Ahşap minber de o dönem ahşap işçiliğinin en görkemli örneklerinden biridir Her birinde değişik motiflerin yer aldığı çeşitli boyutta panolardan oluşmuştur Panolar oldukça simetrik bir düzende yerleştirilmiştir Geometrik süslemenin yanı sıra hayat ağacı, kozalak ve asma yaprağı gibi bitkisel motiflere de rastlanmaktadır

İslam sanatı, İslamlığın yayıldığı bütün bölgelerde yöresel üsluplarla kaynaşarak zengin örnekler ortaya koymuştur Bu örneklerden biri de ıspanyanın bugünkü adıyla Cordoba kentindeki Kurtuba Camiidir Yapımı Endülüs Emevi hükümdarı I Abdurrahman tarafından 785 yılında başlatılan cami, Vizigot yapılarından devıirilen malzeme ile kısa sürede tamamlanmıştır Ancak şehrin daha sonra Hıristiyanların eline geçmesiyle aynı yere yapılan katedralin alanı içinde sıkıp kalmıştır Harem bölümünde yer alan atnalı biçimindeki çift katlı kemerlerin iki renkli oluşu iç mekana çekici bir görünüm kazandırmaktadır Yapının iç süslemesindeki desen ve renk zenginliği göz kamaştırıcıdır Mihrap bölümünde sadelikle ihtişam bir arada, şaşırtıcı bir ustalıkla kullanılmıştır

İslamlığın bu ilk döneminden sonra bölgelere göre değişen, çok çeşitli üsluplar ortaya çıkmıştır İslam sanatı, Türklerin İslamlığı kabulünden sonraki katkılarıyla daha da gelişmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Erken İslam Sanatı

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Erken İslam Sanatı



İslam Sanatı, İslam dininin ortaya çıkıp yayılmaya başlamasından, günümüze kadar İslam ülkelerinde oluşup gelişen tüm sanat dallarının ortak adıdır Önce Arabistan'da doğan, daha sonra Mısır, Suriye, Mezopo­tamya, İran, Anadolu, Kuzey Afrika, İspan­ya, Hindistan ve Çin gibi çok geniş bir bölgeye yayılan İslam dini, bu yörelerin sa­natlarından da etkilenerek yeni bir sanat anlayışının doğmasına yol açtı Bu nedenle İslam sanatları, her ülkede aynı biçimde, aynı özellikler taşıyarak gelişmedi Her ülkenin sanat değerleriyle karışarak yeni ve zengin bir sanat bileşimi yarattı
İslam sanatı, İslam dininin yayıldığı ülke­lerde mimarlık, ağaç ve fildişi oymacılığı, seramik, madencilik, cam sanatı, dokuma, minyatür, süsleme, hat (yazı) sanatı, ciltçilik ve halıcılık gibi alanlarda kendini gösterdi ya da kendine özgü sanat alanları yarattı
İslam sanatının ilk temsilcisi olan Araplar, sanat gelenekleri pek olmamasına karşın, fethettikleri ülkelerin sanatından esinlenerek yeni yapıtlar ortaya koydular Örneğin Ro­ma, Helenistik ve Hıristiyan sanat yapıtları­nın yoğun olarak bulunduğu Şam'da Emeviler bütün bu sanatların kalıntılarından çok yarar­landılar
İslam ülkelerinde sürekliliği olan en güçlü sanat dalı dinsel mimarlıktır Dinsel mimarlık yapıtları cami, mescit, medrese, türbe, tekke, zaviye gibi yapılardır İslam ülkelerinde din­dışı mimarlığın da önemli özellikleri vardı Han, kervansaray, çarşı, hamam, imaret, bedesten, köşk, saray, köprü gibi dindışı mimarlık yapıtlarında İslam ülkelerine özgü bir üslup doğdu ve gelişti Ayrıca kale, sur gibi askeri yapılar da İslam mimarlığının önemli yapıtlarındandır
İslam sanatının kendini en çok belli ettiği yapılar camilerdir Cami, her İslam ülkesinde temel özellikleri değişmeksizin, yeni bileşim­ler ve yerel özelliklerle sürekli değişim göster­di Türbeler ise camilerden sonra gelen önemli dinsel yapılardır İslam dünya­sında bilinen en eski türbe, Samarra'da Abba­si Halifesi Muntasır'ın annesi tarafından 862'de yaptırılan Kubbetü's-Süleybiye'dir Türbeler özellikle doğudaki İslam ülkelerin­de, İran, Anadolu ve Mısır'da sayı ve çeşitlilik bakımından önde gelir
Medreseler ise İslam sanatının önemli mi­marlık yapıtlarındandır Bu yapıların ilk ve önemli örneklerine İran, Irak, Mısır ve Tu­nus'ta rastlanır Anadolu'da tarihi bilinen en eski medrese, Tokat'ın Niksar ilçesinde yıkık bir durumda bulunan Yağıbasan Medrese-si'dir
Mimarlık yapıtlarının bolluğu ve çeşitliliği oranında mimarlıkla ilgili süsleme sanatları da İslam ülkelerinin gelişkin sanat dallarından biri oldu İslam dininin yaygınlık kazandığı ilk dönem olan Emeviler döneminde özgün bir süsleme yoktu Örneğin Kubbetü's-Sahra ile Emeviye Camisi'nin mozaikleri ve öbür süsle­me öğeleri Eski Yunan mimarlığının özellik­lerini taşımaktadır

İslam dünyasında mimar, süsleme sanatçı­sından önce yapısını süsleme yoluna giderek, yapıya süs öğeleri kazandırdı Tuğla ve taşları değişik biçimlerde yerleştirerek değişik geo­metrik desenler elde etti Daha sonra İslam süsleme sanatçıları Suriye ve Mısır'daki Hıris­tiyan sanatının etkisiyle bitkilerin kıvrımlı saplarını örnek alarak süsleme yapmayı sür­dürdü Bu figürlere dalgalı çizgiler, tespih tanelerinden oluşturulmuş daireler içine alın­mış gül ya da üçgen motifleri eklendi Bunlar duvarları hemen hemen hiç boş yer bırakma­dan dolduran süsleme öğeleriydi Zamanla yabancı süsleme öğeleri bir yana bırakıldı ve daha yalın bir süsleme anlayışı doğdu Bu anlayış İslam süsleme sanatı denebilecek bir özellik kazandı Süsleme çeşitliliği, motiflerin zenginliği Endülüs Emevi sanatında varlığını sürdürdü Endülüs Emevileri'nde, öbür İslam ülkelerinde görülen süsleme tekniklerinin he­men hepsi kullanıldı Taş, mermer, pişmiş toprak, tahta ve mozaik üzerine yazı, bitki motifleri, geometrik desenler işlendi

Yazı ile süsleme hemen hemen bütün İslam ülkelerinde görülen en yaygın süsleme biçimi­dir Süslemede yazı kullanımı dinsel nedenle­re dayanıyordu Arap alfabesiyle yazılan bu yazıların çoğu Kuran'dan alınan ayet ya da surelerden oluşur Böylece yazı mimarlıkta ve daha başka yerlerde kullanılan bir süsleme biçimi oldu ve "hat sanatı" adıyla bilinen bir sanat dalı doğdu
İslam süsleme sanatı daha çok zihinsel bir taşandır Süslemeciler doğadan esinlenmek yerine, kendilerinden önce yapılmış olan süs­leme biçim ve tekniklerini değişikliklerle ye­nileyerek sürdürdüler İslam süsleme sanatı dört öğeden çok yararlanmıştır Bunlar yazı, geometrik şekiller, bitki motifleri, az da olsa insan ve hayvan figürleridir İslam dininin ilk dönemindeki, Emevi ve Abbasi saraylarında yer alan duvar ve tavan resimleri, Emeviye Camisi'ndeki mozaik resimler dışta bırakılırsa İslam dünyasında batıda gelişen türde bir resim anlayışı yoktur Minyatür, resim sanatı­nın yerini tutmuştur
İslam sanatı içinde ele alınabilecek bir başka dal da çiniciliktir 11 yüzyıldan başla­yarak dinsel yapıları bezemek, yapıların yük­sek bölümlerine yerleştirilmiş yazıları oku­naklı kılmak için sırlı tuğlalar kullanılmıştı Bu durum çini için çok uygun bir kullanım alanı oluşturuyordu Kısa zamanda İspanya' ya kadar yayılan çini ile bezeme sanatının olağanüstü güzellikte örnekleri ortaya çıktı En çok Selçuklu ve İran yapılarında rastlanan çini kullanımı, Osmanlı İmparatorluğu'nda yenilikler kazanarak yaygınlaştı
İslam sanat eşyalarındaki sanat gücü özel­likle dokuma ve halılarda görkemini belli eder Halı, kilim, seccade gibi dokuma ürün­lerinde, renkler çok çarpıcı biçimde kullanıl­mış ve günümüze kadar değerini koruyan eşsiz örnekler ortaya çıkmıştır Dokuma ürünlerinde, minyatür sanatına dayalı resim anlayışından yararlanılarak işlenmiş hayvan ve insan figürleri ile geometrik desenler çok zengindir
Özellikle Afrika'daki İslam ülkelerinde ge­lişen ve ince bir işçiliğin ürünü olan cam, tahta, bronz ve bakır eşya İslam sanatının yetkin örnekleridir Cam sanatında ayrı bir yeri olan özgün ürünlerden biri de İstanbul'da 19 yüzyılda üretilen çeşmibülbüllerdir

Temel Britannica

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.