Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla DenizliFOLKLOR Denizli Halk Müzigi ve Geleneksel Oyunlar'inda, yöre konumunun komsu illerin müzik ve oyunlarının izleri görülmektedir Bir yandan Aydın ve Muğla'nın asır zeybek havalarının etkisinde kalmış, diğer yandan Teke yöresinin canlı, devinimli oyun ve müziğinden etkilenmistir HALK MÜZİĞİ: Kerem çeşitlemeleri, garipler, misket ezgileri Denizli yöresinin özgün müzik yapısını oluşturur Yörenin ritmik özelliği, dokuz zamanlı oluşudur Denizli yöresinde bağlama düzeninde saz çalmak yaygındır Tezeneli sazlardan bağlama ailesi (divan, bağlama, tambur, cura) yörede çok kullanılır Yaylı sazlardan, çeşitli boylarda kabak kemaneler vardır Üflemeli sazlardan zurna, sipsi, dilli düdükler kemikten yapılmış dilsiz kavallar bölgede yaygın olanlardır Zil, leğen, kaşık, tef, davul Denizli yöresinin vurmalı sazlarıdır GELENEKSEL HALK OYUNLARI: Denizli'de zeybek oyunları ve türleri yaygındır Zeybek, yörede çok çeşitli sazlı-sözlü havalarıyla zengin folklor kaynağıdır Oyunlar açık havada davul-zurna, davul-klarnet, kapalı yerlerde meydan sazı, darbuka eşliğinde oynanır DENİZLİ' OYNANAN ERKEK OYUNLARI : Erkeklerin oynadığı oyunlara “Efe Oyunu” denir Bu oyunlar zeybek türündedir Tavas Zeybeği, Çal Feraisi, Acıpayam Zeybeği, Harmandalı, Çivril Zeybeği, Kerimoğlu Zeybeği bunlar arasında sayılabilir DENİZLİ' OYNANAN KADIN OYUNLARI : Bunlara “Kız Oyunu” denir Bazıları; Keten Gömlek, Düz Oyun, Çameli'dir Kız oyunları genellikle kapalı yerlerde cümbüş, tef, darbuka (dümbelek), leğen eşliğinde oynanır YÖREMİZDE GİYİM KÜLTÜRÜ İlin çeşitli yörelerinde giyimde farklılıklar görülür Kadın giysilerinde görülen bazı özellikler: Acıpayam, Tavas ve Çameli yöresinin günümüzdeki kadın giysileri arasında fazla farklılık yoktur Kadınlar genel olarak geniş ve paçaları golf tipi, lastikli şalvar giyerler Üst giysiler dizlere kadar uzayan bazıları parçalı, bazıları yekpare biçimde “fistanlar” dır Başa genellikle ön tarafına sarı pul paralar dizilmiş fesler giyilir Fes üzerine bir örtü bağlanır Giysiler renk renk kumaşlardan yapılır Baş örtüleri deç beyaz veya renkli kreplerdir Güney, Buldan yöresi kadın giysilerinde topuklara kadar uzayan “fistan” lardan ibarettir Ayrıca “peştamal” denen bir örtü bele sarılır Özellikle giyilen peştemaller pamukludan yapılmış, çizgili ve renk renktir Düğün derneklerinde kullanılanlar ise ipekten yapılmış, renkli ve düz desenlidir Yine aynı yöre köylerinde kadınlar kat kat çeşitli kumaşlardan yapılmış topuğa kadar uzayan şalvar da giyerler Peştamal ve fistan üzerine renkli veya düz üstlükte kullanılır Bu üstlüklere “Buldan üstlüğü” denir Çal, Çivril yöresi giysileri Tavas Yöresini uyarsa da bazı farklılıkları vardır Köylerde genellikle renkli kumaşlardan üç etek adı verilen fistan, şalvar ve pullarla süslü fes giyerler |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla DenizliDENİZLİ YÖRESİNİN YEMEK KÜLTÜRÜ Denizli'de geleneksel yemek türleri ve beslenme alışkanlıkları sürmektedir Kedi börülcesi çorbası,Mercimek çorbası,Domates çorbası, kuru börülce çorbası, Tarhana çorbası, ovmaç çorbası gibi yöreye özgü çorba türleridir Et yemeklerinin başlıcaları tas kapaması, kumbar dolması, sirkeli et, nohutlu et, Tandır,kol dolması, ciğer sarma, saçta işkembedir Denizli mutfağının temelini sebzeli yemekler oluştururÖzellikle patlıcan yemek çeşitleri çoktur Kuru patlıcan dolması, patlıcan gözlemesi gibi vb Taratorlu börülce salatası, ebe gümeci salatası, filiz salatası Yöreye özgün salata türleridir Börek ve tatlı türlerinde Ege Bölgesi özellikleri görülür Yufka, şipit, bazdırma evlerde yapılan ekmekledir Yöredeki beslenme alışkanlıklarından biri de yatmadan önce yenen “yat geber ekmeği”dir Kışın darı, kavurga, ceviz, kestane; yazın türlü meyveler, salatalık, kavun, karpuz yenir MAHALLİ YEMEK TARİFLERİ ve ÖZELLİKLERİ Bölgemiz itibariyle tanınan fakat yerleşim mahalleri itibariyle değişiklikler gösteren mahalli yemeklerimizden bazılarının özellikleri aşağıya çıkarılmıştır -Çaput Aşı : Toplanan taze bağ yapraklarından yapılır,yapraklar küçük parçalar halinde doğranır Üzerine yağ ilave edilerek haşlanır Sonra pirinç ve etle birlikte pişirilir Üzerine yoğurt dökülerek yenir -Alaçora : Haşlanmış kuru fasulyenin üzerine tereyağı ve bulgur ilave edilir, tuz,biber ve su konulduktan sonra suyu çekilinceye kadar pişirilir -Un Çorbası : Salça, yağla kızartılır Un, kızartılmış yağla kavrulur Yeterince su, tuz, biber ilave edilirek kaynatılır Sıcak içilir -Darı Ekmeği : Mısır unu yeteri kadar tuz, su ilave edilerek yoğrulur Sonra sac üzerinde pişirilir Sıcak iken üzerine tereyağı sürülüp, üstüne peynir konulup yenir Soğuk sütün içine soğuk darı ekmeği doğranarak da yenir -Ayran Ufaklaması (Doğrameç) : Yoğurda tuz konarak ayran haline getirilir İçine mısır ekmeği doğranır ve kaşıkla yenir Acı biber ve domates salatası ile de lezzetli olur -Tirit : Buğday, mısır, bakla, nohut ve kuru fasulye haşlanır İçine toz kırmızı biber, karabiber, tuz konur ve kaynatılır Az sulu piştikten sonra indirilir Servis yapılır Üstüne badem içi, ceviz içi fındık kırması konularak kaşıkla yenir Özel günler ve misafirler için bir eğlence ve toplanma vesilesidirAcıpayam yöresinde çocukların ilk dişinin görüldüğümde pişirilip dağıtılır Ayrıca hayır için pişirilip çocuklara dağıtılır -Tarhana Çorbası : Yazın hazırlanıp kurutulan tarhana bir miktar suda eritilir Bir tencerede kızartılan salça, yağ,kıyma ve sarımsağın üzerine ilave edilerek yeterince su eklendikten sonra kaynayıncaya kadar karıştırılır, İyice kaynadıktan sonra sıcak sıcak yenir -Karın (Mumbar) Dolması : Pirinç, kıyma, karabiber, kimyon ve tuz dolma içi hazırlandığı gibi karıştırılır Karışım bol su ilave edilir Karışım bir huni veya lamba şişesi yardımıyla mumbarın ağzından doldurulur bir kapta su ilavesiyle pişinceye kadar kaynatılır Sıcak olarak servis yapılır Soğuyan dolma dilimlenip tereyağında kızartılarak da yenir -Denizli Turşusu : Biber, taze fasulye, salatalık, gök domates bir teneke veya küp içine yerleştirilir Üzerine tuzlu sirke veya limon tuzu ilave edilir Sarımsak soyularak içine atılırKabın ağzı sıkıca kapatılırBir müddet sonra turşu hazırdır -Patlıcan Kebap : Bir tencerede kuşbaşı et tereyağı ile birlikte kavrulur, salça ilave edilip pişirilir Ayrı bir yerde taze patlıcan soyulduktan sonra dilimlenerek doğranıp, yağda kızartılır Kızaran patlıcanlar tepsiye döşenir Pişen etler patlıcanın üzerine konur Üzeri domates ve yeşil biberle süslenir Tuz ve karabiber konur Fırında pişirilir -Kaçamak : Yarım litre tuzlu su kaynatılır Su kaynamaya başlayınca, içine serpilerek üzere yeteri kadar un katılır Bu işlem yapılırken, diğer taraftan tahta bir kaşıkla hızla unlu su karıştırılarak, karışım birbirlerine iyice yedirilir Karışım koyu bir muhallebi kıvamına gelinceye kadar devamlı karıştırılır Bir tavada kızdırılmış yağa bir miktar kırmızı biber eklenir Kırmızıbiberli yağ tenceredeki unlu karışıma eklenerek servis yapılır -Kuzu Çevirme : Bütün kuzu eti iyice temizlenerek tuzlanıp biberlenir Hafifçe sulandırılmış salça içine ve dışına sürülerek terbiye edilir İçine lezzetli olması için kekik konur Hazırlanmış olan kuzu eti yakılan odun közü üzerine dikilen çatal kazıkların üzerine bir kazığa geçirilerek oturtulur Et iyice pişinceye kadar arada sırada çevrilerek pişirilir Pişirme işlemi bir çukur kazılıp et içine sallanarak da yapılabilir -Sıyırma : Ayşe kadın fasulyenin tazeleri toplanıp, yıkanır, temizlenir ve toprak tencereye konur Üstüne biraz patates eklenerek yeterince su konur Taze birkaç kabak yaprağı örtülerek, üzerine ağırlık yapması için bir taş konur Pişirinceye kadar ateşte tutulur Pişince ateşten alınır ve suyu süzülür Bir tepsi üzerine ters çevrilerek dökülür Patatesler üzerinden alınıp, tuzu ekilirSoğan ve közlenmiş biberle birlikte yenir -Arabaşı : Özellikle yüksek bölgelerimizde kış mevsimlerinde pişirilir Av hayvanlarının etinden ya da tavuk eti ile yapılır Tavuk ve av hayvanlarının etleri iyice pişirilir Acılı ekşili et suyuyla hamur yoğrulur ve pişirilir Büyük bir siniye dökülerek soğutulur Hamurun ortası açılır,et sulu çorba buraya konulur Kaşıkla hamur alınıp çorbadan kaşıklanarak yenilir -Et Çevirmesi : Babadağ ve Sarayköy yöresinde daha yaygındır Koyun sırtlarından yağ kesilir Bu yağlar baharatla ovularak bir şişe dizilerek serin bir yerde bir süre bekletilir Kuru soğan kıyılarak salça ile ovulur Köz halinde olan kömür üzerine, şişlere dizilen yağlar pişmeye bırakılır Yağlar pişerek akmaya başlayınca yufkalara sıra ile basılarak emdirilir Yağlar iyice küçülünce ye kadar bu işleme devam edilir Daha sonra iyice emdirilen yufkalar salçalı soğanla siniler üstünde servis yapılır -Yoğurtlu Patlıcan Gömmesi : Közde pişirilen patlıcanların kabukları soyulur Yağ içinde tekrar pişirilir Ayrı bir tabakta koyun yoğurdu ezilir, içine sarımsak eklenir Yağda pişirilen patlıcanın üstüne yoğurt dökülerek karıştırılır Üzerine eritilmiş tereyağı gezdirilir Sıcak olarak taze soğan, tere, maydanoz, nane, biber kızartması, taze biberle birlikte yenir -Et Kapaması : Genellikle Babadağ yöresinde pişiririlen bir yemek çeşididir Koyun, oğlak veya kuzu eti küçük parçalar halinde doğranır, salça ile ovulur Sarımsak, soğan ve patates doğranır,Hepsi bir tencerenin içine doldurulur Üzeri bir tava ile kapatılır ve tencere ters vaziyette kömür ateşinin üzerine konur ve pişmeye bırakılır İstenirse tavanın boş kenarlarına pirinç ilave edilebilir veya suyu ile de ayrıca pilav pişirilebilir Et kapaması sıcak olarak, yanında salata ile servis yapılır -Sura : Koyun veya keçi etinin kaburga kısmının etinden yapılır Etli kaburganın et kısmı kemiğinden ayrılarak açılır Kemik ile et arasına pirinç, karabiber, kırmızıbiber ve baharat çeşitleri konup et kapatılarak dikilir Sonra bir tencere içine oturtarak az su ve tuz ilavesiyle pişmeye bırakılır Piştikten sonra olduğu gibi sofraya konur, sıcak olarak yenir Bu yemek genellikle Kale ilçemiz ve köylerinde yapılmaktadır -Keşkek : Orta Asya'dan bu yana milli yemeklerimizden biridir keşkek Keşkek en çok Babadağ'da usulüne uygun olarak yapılır Keşkeğin ana maddesi yağlı keçi veya koç eti ile dövülmüş buğdaydır Genellikle düğünlerde yapıldığı için, bu tarifimiz 750 kişiliktir 40-45 kg kadar yağlı keçi veya koç eti, 30 kg dövülmüş beyaz buğday, 2 kg tereyağıdır Büyükçe bir kazan içinde buğday, başka bir kazanda et normal ateşte pişirilmeye başlanır Buğday piştikçe ağır ağır ara sıra karıştırılır ve pişen etin suyundan eklenir Et iyice piştikten sonra çıkarılır ve kemiğinden ayrılır ve iyice ezilir ve tamamen pişen buğdayın içine eklenir ve karıştırarak bir süre daha pişirilir Daha sonra tereyağı bir tavada kızartılır Üzerine kırmızı biber ilave edilir Keşkeğin üzerine tabaklara konduktan sonra gezdirilir Yanında turşu veya salata ile birlikte yenir -Gındıra Çorbası : Ayıklanan ve temizlenen gındıra önce sıcak suda haşlanır Haşlandıktan sonra kabuğundan ayrılır Haşlama suyuna yağda kavrulmuş soğan ilave edilir Ayrıca erik, ekşi ve tuz katılır Sonra on dakika kadar daha kaynatılarak yenir Gındıra çorbası, genellikle Çameli yöremizde yapılmakta olup lezzetli ve bol C vitaminlidir Gındıra ayrıca bulgur ve pirinç pilavlarına da karıştırılarak yapılabilir |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla DenizliESKİ EVLER ve MİMARİ İlimizde, Selçuklu ve Beylikler dönemine ait birkaç yapı ayakta kalabilmiştir Bunlardan; 13yy Selçuklu döneminde inşa edilen, Çardak Han ve Akhan Kervansarayları, mimari özellikleri bakımından diğer Selçuklu Hanlarına benzerler Gene bu döneme tarihleyebileceğimiz Çal-Mahmutgazi Köyü'nde Mahmutgazi Türbesi ile 15yy Osmanlı türbe mimarı karakteri arz eden Baklan bucağı Hüsamettin Dede türbesini sayabiliriz Zamanın tahribine uğrayan köprülerden tespit edebildiğimiz iki köprü bulunmaktadır Büyük Menderes nehri üzerine inşa edilen ve Osmanlı dönemine ait, Denizli-Çivril yolundaki Çıtak köprüsü, Çal ilçesi yakınındaki köprü kayda değer mimari özellik gösterirler Camilerden; Çivril-Emirhisar kasabası yakınındaki mimari özelliklerden dolayı13yya tarihleyebileceğimiz Dedeköy camii ile 18yy ve 19yy Osmanlı mimarisinde moda haline gelen ve yapı özellikleri bakımından 13yy Selçuklu ağaç direkli camilerini hatırlatan Avrupa etkili resimlerle süslüdür Acıpayam'da Yazır, Çivril'de Savran (Serbanşah), Baklan'da da Boğaziçi camileri vardır Hamam olarak; 14yy Beylikler döneminde inşa edildiği anlaşılan ve il merkezi Uçancıbaşı mahallesinde bulunan, Uçancıbaşı hamamı, Türk hamam mimarisi plan şemasıdır Yukarıda sözünü ettiğimiz yapılarda malzeme olarak erken döneme ait olanlarda tuğla-moloz ve kesme taşlarla birlikte yer yer devşirme malzeme de kullanılmıştır, köy yerleşim yerlerinde ise ucuz malzeme olan kerpiç ve taşın birarada kullanıldığı görülmektedir İlin özel bir mimari özelliği bulunmamaktadır Ege Bölgesi yöresinde görülen yapılardaki mimari özellikler görülmektedir |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla DenizliDOKUMACILIK Denizli'de dokumacılığın kökeni, Antik dönemlere dayanır Bu temel uğraş, Çürüksu ve Büyük Menderes vadilerinin, Türkler tarafından iskan edilmesinden sonra da gelişerek devam etmiştir Dokumacılığı, genellikle kadınlar yapmaktaydı Çürüksu ovasında yetiştirilen kaliteli pamuklar, iplik haline getirilir; ceviz yaprağı, soğan kabuğu, palamut, sumak, mazı, birçok ot ve köklerden elde edilen boyalarla renklendirilmekte, yörede beslenen uzun ve ince tüylü bir koyun cinsinden elde edilen yünlerden de zarif yünlü kumaşlar dokunurdu Her iki türdeki iplik elyafının iyi nitelikli oluşu ve kuvvetlice eğrilmesi, kumaşın kaliteli ve uzun süre dayanmasını sağlıyordu Bu kumaşlar yapıldıkları kentin adı ile anılır, yurtiçi ve yurtdışı pazarlara da ihraç edilirdi İbni Batuta'ya göre burada eşi benzeri olmayan altın işlemeli pamuklu elbiseler dokunurdu Osman Gazi'nin kişisel eşyaları arasından, Denizli tülbentleri, saray kadınları için iç çamaşırlık ince beyaz bezler, bayraklık kırmızı kumaşlar, şalvar çıkmıştırİshak Fakih, XlVyyın ikinci yarısında Osmanlı Sultanı l Murat'a ve Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızının Yıldırım Beyazıt ile evlenmesi nedeniyle, Denizli'den alemli ak bezler alındığını söylemektedir XVllyyda Denizli'yi ziyaret eden Evliya Çelebi'de, Akdağ'ın beyaz pamuk bezinin, Acem ve Musul bezinden daha ince olduğunu yazmaktadır Bu ifadesine göre, kumaşların o dönemde dünyada üretilen kumaşlarla yarışacak düzeyde olduğu anlaşılıyor XlX yyın başlarına değin Denizli'de dokumacılık gerçek bir sanat niteliği taşımaktaydı Bu dönemde bölgedeki bez gereksinimini, tamamıyla yöredeki üreticiler karşılıyordu Osmanlı İmparatorluğu'nun açık pazar durumuna gelmesinden önce Denizli'de yetiştirilen pamuk, geleneksel yöntemlerle işlenirdi Dokuma için gerekli iplik bu yolla sağlanırdıDaha sonra çoğu İngiliz kaynaklı iplik ve pamuklu dokumaların ithali, pamuk üretimini ve el dokumacılığını olumsuz etkiledi Yerli kumaşlar ithal malların rekabeti ile karşı karşıya kaldılar Denizli'ye ilk yabancı dokuma 1872'de girdi Japon ürünlerinin yerli ürünle rekabeti 1920 lerin sonlarına değin sürdü 1914'ten önce Denizli dokumaları renk ve desenleriyle üstün nitelikte ürünlerdi Her bölgenin ünlü dokumaları olduğu gibi, kimi ustaların kendi adlarıyla bilinen ürünleri de bulunuyordu 1 Dünya Savaşı'nda askere giden ustaların yerleri boş kalmış, dokumacılık yer yer durgunlaşmıştır Yumağını bitirmeden askere giden ustaların yumakları, yıllarca asılı kalmış, bu işi devam ettirecek usta bulunamamış ve kimi yerlerde dokumacılığı kadınlar sürdürmüştür Savaş sonunda sağ kalabilen ustalar geri dönerek bu sanatı canlandırmışlarsa da eski niteliğine ulaşamamıştır El dokumacılığı bu dönemde yaygın biçimde evlerde ve atölyelerde yapılmaktaydı 1927'de dokuma tezgahı olmayan ev yok gibiydi, ayrıca 423 dokuma atölyesi vardı Denizli merkezi dışında, Buldan, Sarayköy, Babadağ, Tavas, Kızılcabölük ve Kale'de köklü, gelişmiş bir dokumacılık bulunmaktadır Özellikle Babadağ, Kadıköy dokumalarıyla, Buldan ise beziyle Anadolu'da ün salmıştır Dokumacılığın büyük çoğunluğunu yatak çarşafları ve alacalar oluşturur Basmacılık ve kuşakçılık en gelişmiş tekstil dallarından biriydi Ayrıca kimi köylerde yünden “Kılçar” denilen şalvarlık dokunurdu Serinhisar'da yünden menevrek, kılçar, çakşırlık, kara kuzu yönünden şalvarlıklar dokunurdu Bekilli ve Çal'ın Ortaköy köyünde ak bez ve alaca bezler imal edilmiştir Bürgü, bohça, perde, yastık kılıfı işlemeleri Buldan ve diğer bazı köylerde üretilmiştir Güney ilçesi Eziler ile Çal'ın Süller kasabasında halı ve kilim dokumacılığı gelişmiştir Halı, kilim, heybe, torba, çul, çuval, seccade gibi kaba dokuma sanayi ürünlerinin tarihi de çok eskilere dayanmaktadır Halıcılık, Yatağan, Bozkurt, Çal ve ilçelerinde gelişmiş bir sanattır Süller kasabası da kilimleri ile ünlüdür Acıpayam'ın Yeşilyuva kasabasında 1960 dan önceki yıllarda yolluk, kilim, heybe ve torba dokuyan basit tezgahlar bulunmaktadır Bu ilkel tezgahlarla kasabanın ihtiyacı karşılanırdı Bu dokumalardaki ipler evlerde eğrilir ve boyanırdı Bugün kasaba yün ip boyama ustaları vardır ve eski yöntemle ipleri boyamaktadırlar Kadınlar da kilim ve yolluk dokumaktadırlar |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla DenizliDERİCİLİK Denizli yöresinde dericilik sanatı da dokumacılık kadar eskidir Bu uğraş Türkmen Boyları'nın, Denizli yöresine yerleşmelerinden sonra daha da değer kazanmıştır 1071'de Türklerin Honaz kalesini ele geçirmeleri ile burada ilk yöresel Türk dericilik faaliyetinin temeli atılmıştı Her ne kadar Denizli dericiliğinin kuruluşu Ahi Evran ile başlatılmakta ise de, Ahi Evran Denizli'ye geldiğinde yörede gelişmiş bir deri sanatı bulunmaktaydı Ahi Evran'a bağlı şeyhlerden Ahi Kaysar, orta çağda dericiliği Acıpayam'a bağlı Yeşilyuva'da tesis etmişti TToker, debbahlığın piri olarak bilinen Ahi Evran'ın kendi adıyla kurduğu teşkilatın 32 iş koluna ayrıldığını yazar Dericilik genellikle bol akarsu olan yerlerde yapılırdı Bunlar arasında il merkezi, Honaz, Yeşilyuva ve Buldan ilçesine bağlı Narlıdere köyü, tabakçılık ve çizme yapımında gelişmişti Osmanlı döneminde de önemini koruyan bu sanat, ayakkabıcılık, çizme, cilt, silah aksesuarı ve saraçlık olarak gelişmişti Hayvan koşumları ve eğerleri, deri ve köseleden üretilmekteydi Elvan deri olarak nitelendirilen deri örnekleri arasında siyah, kırmızı ve sarı renkler ünlüydü Yakın bir zamana kadar bu renk derilerden kadınlara, genç kız ve gelinlere Hitit tipinde burnu kalkık, pullu ve işlemeli zarif terlikler yapılırdı Yeşilyuva geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemli bir dericilik merkezidir XlX Yüzyılda kasabanın alt eteklerine değin akan ve kentin ortasından geçen Cilhan ve Macar dereleri boyunca, yüzlerce tabakhane kurulmuştur Bu tabakhanelerde işlenmiş olan, kösele, sahtiyan ve meşin gibi deri ürünler Konya, Antalya, Girit, Rodos, Muğla ve İzmir'e gönderilmekteydi Günümüzde de yöre insanı geçimini çoğunlukla ayakkabıcılıktan sağlar ve hemen her evin küçük bir ayakkabı imalathanesi bulunur Daha önceleri elle dikilen ayakkabılar günümüzde teknolojik gelişmeyle birlikte yerini makinelere bırakmıştır Geçmişte bir ayakkabının her aşamasını kendileri yapan ustalar bugün sadece belirli bir parçasını yapmaktadırlar Böylece ayakkabıların belirli bölümleri üzerinde ustalaşma olmaktadır Bu durum daha seri ve istenilen niteliğe yol açmıştır Bu aşamalar saya kesimi, saya traşçılığı ve saya dikimidir Yeşilyuva, günümüzde Türkiye'nin kösele ihtiyacının % 80'nini karşılamaktadır Ayakkabıcılık, ayakkabı kesme, taban yapıştırması, freze, fora, boyama ayrı ayrı işler haline gelmiştir Bu mesleğe bağlı olarak semercilik, saraçlık meslekleri de yaygındır TESTİ ve BARDAK YAPIMCILIĞI Testi, toprak bardak, küp, saksı Serinhisar ilçesinde çok eski yıllardan beri devam eden bir sanat dalıdır Yörenin kırmızı toprağı, bardak yapımcılığına uygun olduğu için, bu sanat dalı ilçede gelişme göstermiştir Testi ve bardak yapımcılığı çok uzun ve zahmetli bir iş olduğundan, yeni yetişenler bu mesleğe ilgi göstermemektedir URGANCILIK Serinhisar ilçesinde urgancılık ata mesleklerinden biri olup, varlığını günümüzde de sürdürmektedir Bu işi genellikle kadınlar yapmaktadır Erkeklerde üretilen urganların pazarlama işiyle uğraşmaktadırlar BAKIRCILIK Bakır işlemeciliği geleneksel el sanatlarımızdan olup, Denizli merkezindeki Kaleiçinde yüzyıllardan beri varlığını sürdürmektedir Burada birçok sofra takımı, çanaklar, iliştirler, kaşık, kepçe, kevgir, sini, leğen, yemek tencereleri, kazanlar, ibrik vb mutfak eşyaları imal edilmektedir Günümüzde bu sanatı sürdürenlerin sayısı oldukça azdır Bakırdan yapılan mutfak malzemelerinin yerine çelik, alüminyum, porselen, çinko ve plastik gibi maddelerden yapılan daha ucuz ve kullanışlı kap kacaklar almıştır Günümüzde bu sanatı devam ettiren ustalar çoğunluğu turist olan bakırdan yapılan süs eşyacılığına yönelmişlerdir TARAKÇILIK Yatağam Kasabasında camız ve koç boynuzlarından kadın tarağı yapılmaktadır Günümüzde plastiğin revaşta olması ve boynuz bulunamaması nedeni ile meslek yok olmaktadır boynuz körüklü ocakta ısıtılarak işlenmektedir boynuzdan yapılan tarağın tırnaklarının insan saçındaki elektiriklenmeyi aldığı bilinmektedir SEMERCİLİK - SARAÇLIK Son yıllarda Tarımda makinalaşmanın Artmasına bağlı olarak yük ve iş hayvanı kullanılmamaya başlanmıştır dolayısıyla eskiden bunlara bağlı olarak çok yaygın olan semer yapımcılığı ve saraçlıkta oldukça azalmıştır Özellikle gezici ustalar tarafından içra edilen bu sanat kurulan eski pazarlar ve merkezi dükkanlarda icra edilmekteydi Yeşilyuva Çivril ve Çal ilçelerinde semercilik yaygın bir sanat iken üretilen derilerden yapılan koşum takımları süsler ve günlük kullanım eşyaları yok olmak üzeredir TEL KIRMA ve GÜMÜŞ İŞİ Tavas Yöremizde yaygın olarak işlenmektedir Ham maddesi tel aolan bu sanat kadınlar tarafından gerpetle tül yada tülbenteişlenir Oldukça ince ve pahalı olan bu işlemin mihraplı, elmas ,makaslı ,sepeleme, muskalı, yıldızlı, yapraklı, tıtıl sarmalı gibi motif türleri vardır gelinlerin çeyizlerinde bulunan bürgü yada örtülerde muhakkak bir tel kırma işi bulunmaktadır İlimizde sadece Tavas yöresinde yapılan tel kırmaya rağbet çok olmaktadır Çivril ilçesinin Beyköyü küçük ev atölyelerinde gümüşcülük yapılmaktadır takı ve süs eşyası olarak yüzük, küpe, kolye vb gibi bir çok ürün imal edili İĞNE İŞLERİ Bütün yörelerimizde hanımlar tarafında yapılmasına rağmen Tavas yöresinde bir el sanatı ve sektör haline gelmiştir özellikle çeyizlik üerünlerde tığ ve iğne oyasının çokluğu göze çarpar Motiflerde çok şeşitli figürler kullanılır AĞAÇ İŞLERİ Ağaç işleri ilimizin ormanlık yörelerinde daha yaygın olarak yapılmaktadır Tarım ve hayvancılığa bağlı olarak günlük kullanıma yönelik ağaç ürünler yapılmaktadır |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla DenizliDenizlinin en kapsamlı alışveriş ve yaşam merkezi Teras Park Tan Grup tarafından yapılan ve Ekim ayında hizmete girecek Denizlinin en kapsamlı alışveriş ve yaşam merkezi Teras Park kamuoyuna tanıtıldı Tan Grup tarafından yapılan ve Ekim ayında hizmete girecek Denizlinin en kapsamlı alışveriş ve yaşam merkezi Teras Park kamuoyuna tanıtıldı Denizlinin köklü şirketlerinden Tan Grupun, Hollandalı Corio ile ortak olarak yatırımını üstlendiği Teras Park, arsa hariç toplam 30 milyon Avro inşa maliyetiyle tamamlanacak Teras Park mağaza karmasını Alkaş Danışmanlık yapacak Tan Grup şirketlerinden Tan Gayrimenkul tarafından inşa edilen, Denizlinin en kapsamlı alışveriş ve yaşam merkezi Teras Park İstanbulda düzenlenen bir törenle kamuoyuna tanıtıldı Avrupada toplam 170 alışveriş merkezinde ortaklığı olan ve yıllık 5 milyar avro düzeyinde ciroya sahip Hollandalı Corionun yüzde 40 hissesine sahip olduğu Teras Park hakkında Tan Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Tan, Alkaş Danışmanlık Genel Müdürü Avi Alkaş ve Corionun Türkiye Sorumlusu André Van Der Berg tarafından ayrıntılı olarak tanıtıldı Yapımına başlanan ve inşaatı hızla ilerleyen Teras Park, 52614 metrekare alan üzerine inşa ediliyor Yapımı tamamlandığında 95310 metrekare kapalı, 46500 metrekare kiralabilinir alana sahip olacak Teras Park, 150 adet mağaza ve 1500 araç kapasiteli otoparkı ile ziyaretçilerine hizmet verecek Kiralanabilir alan ve mağaza sayısı bakımından Denizlinin en kapsamlı alışveriş merkezi olacak Teras Parkta Carrefour ve Mars Entertainment (Cinemars) ana kiracı olarak bulunuyor Türkiyenin ve dünyanın önde gelen markaları ile görüşmelerin sürdüğü Teras Park hipermarketten hazır giyime, kişisel bakım ve ev ürünlerine kadar birçok mağazayı barındıracak Toplantıda konuşan Tan Grup Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Tan, Denizlinin en hızlı gelişen iller arasında önde geldiğini ve yıllık 2,2 milyar dolarlık ihracat tutarıyla ülke ekonomisine de önemli katkılar sağladığını belirtti Tan, çocukluğunda oyun oynayacak ve spor yapacak alan bulamadıkları Denizlide uzun zamandır her türlü sosyal ve sportif aktiviteyi de barındıran büyük bir alışveriş merkezi eksikliğini hissetttiklerini ve şimdi bu hayallerini gerçekleştirmek üzere olduklarını anlattı İbrahim Tan, Teras Parkın projesini inceleyen Corionun kendilerine ortaklık teklif ettiğini ve Corio ile öncelik Ege bölgesinde olmak üzere başka alışveriş merkezleri de yapmaya karar verdiklerini ifade etti Bunun üzerinde söz alan Corio Türkiye Sorumlusu André Van Der Berg, Corionun Hollandada Amsterdam ve Fransada Paris borsalarına kote olan büyük bir şirket olduğunu vurgulayarak, 170 alışveriş merkezinde ortaklık payları bulunduğunu ve yıllık 5 milyar avroluk ciroya sahip olduklarını belirtti 2005 yılında Akmerkeze ortak olarak başladıkları Türkiye yatırımlarına 3 yıl içinde 500 milyon avro harcayarak devam etme kararı aldıklarını anlatan Van Der Berg, Teras Parkta yüzde 40 gibi düşük bir oranla ortaklık kurmalarına rağmen, Tan Grup ile yapılan çalışmalardan çok memnun olduklarını ve yeni yatırımlarında Tan Grup ile birlikte hareket etmeye devam edeceklerini açıkladı Van Der Berg, Anadoluda nüfusu 300-700 bin düzeyinde olan her yerleşim bölgesinde yapılacak yatırımlarla ilgilendiklerini vurgularken, Türkiyenin mevzuatına hakim olmaları sebebiyle Türk şirketlerle ortaklık kurmaya devam edeceklerini de belirtti Avrupada nüfus artışı olmaması ve nüfusun giderek yaşlanmasına karşın, Türkiyenin büyük bir potansiyel taşıdığına değinen André Van Der Berg, inişli-çıkışlı bir ekonomisi olmasına rağmen Türkiyeye inandıklarını söyledi Teras Park hakkında ayrıntılı bilgiler veren Alkaş Danışmanlık Genel Müdürü Avi Alkaş da konuşmasında, başta Denizli olmak üzere Anadoludaki birçok ilde yatırım yapacak geniş alanlar ve fırsatlar olduğuna dikkat çekerek, alışveriş merkezlerinin sayısının artmaya devam edeceğini ifade etti Avi Alkaş, Teras Parkın sadece Denizli için değil, çevre illerden gelen talepleri de karşılamak amacıyla projelendirildiğini vurguladı Gazetecilerin, ünlü markaların Denizliye gitme konusunda nasıl davrandığını sorması üzerine Alkaş, henüz kiracı toplantısının yapılmadığını ve genel tavrı orada göreceklerini belirterek, Gerekirse Zaraya uygun bir yer bile verebiliriz dedi Her yıl Avrupanın en iyi alışveriş merkezinin seçildiği yarışmanın jüri üyeliğine seçildiğini açıklayan Avi Alkaş, Avrupada çapında ödüle aday olan alışveriş merkezlerinden 12sini gezdiğini ve bunların 11inde Zara mağazası bulunduğuna değinerek, Zara nasıl her yerde olabiliyorsa Denizlide de olmalı, hatta artık bizim markalarımız da Zara gibi dünyanın her yerindeki alışveriş merkezlerinde olmalı dedi Teras Parkta, alışveriş merkezi için ayrılan metrekarenin yanı sıra, spor ve eğlence alanları da yer alıyor Teras Park bünyesinde yer alan restoranlar, sinemalar, eğlence merkezleri, tenis kortları, buz pisti ve diğer spor alanları ile bölge halkının yaşam alışkanlıkları gelişecek Teras Park, sahip olduğu özellikleriyle sadece alışveriş değil, iyi ve kaliteli zaman geçirmek adına her şeyin yapılabileceği bir merkez olacak |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla Denizli[SIZE=7]Denizli Denizli, Türkiye'nin Ege Bölgesi'nin güneybatısında bulununan, turizm ve sanatı açısında gelişmiş bir ildir Plaka numarası 20'dir Coğrafi Konumu Anadolu Yarımadası'nın güneybatı, Ege Bölgesi'nin güneydoğusunda yer almaktadır Ege, ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir geçit durumundadır Denizli İli'nin her iki bölge üzerinde de toprakları vardır Denizli ili 28o38' - 30o05' doğu meridyenleri (doğu uç noktası; Çivril ilçesi Gümüşsu - Gökgöl Koyu Dinar sınırında Efekli Tepe, batı uç noktası; Buldan ilçesi Alandız Koyu, Manisa - Sarıgöl sınırında Tezek tepe) 38o29' - 38o52' kuzey paralelleri (Kuzey uç noktası; Çivril Çapak Koyu, Afyon sınırında Avgan Damları mezarlığı, güney uç noktası; Çameli - Muğla sınırında Karabayır Koyu) arasında yer alır Denizli ili doğuda Burdur, Afyon; batıda Aydın, Manisa; güneyde Muğla; kuzeydoğuda Uşak illeri ile komşudur Yüzölçümü 11868km2, denizden yükseltisi ise 428m'dir İklimi İli Ege Bölgesinde olmasına rağmen, Ege Bölgesinin iklimi tamamen görülmez Kıyı kesimlerinden iç bölgelere geçit yerinde olduğundan az da olsa iç bölgelerin iklimi hissedilir Ege Bölgesi ikliminden sıcaklık olarak biraz düşük farklılıklar görülebilir Denizli'de dağlar genel olarak denize doğru dik olduğundan, denizden gelen rüzgarlara açık bulunmaktadır Kışlar ılık ve yağışlı geçmektedir Nüfus İlin 2000 yılı nüfus sayımı sonucuna toplam nüfusu 850029'dir İl merkezi nüfusu 275480, ilçe ve beldeler nüfusu toplamı 410796, köyler nüfusu 432346'dür Nüfus yoğunluğu % 73'dür Merkez hariç 18 ilçe, 100 Belediye, 372 köyü vardır İçişleri Bakanlığı'nca sürdürülen MERNİS Projesi çalışmaları neticesinde ilde de tüm vatandaşların % 97'sine vatandaşlık numarası verilerek nüfus işlemlerinde gerekli serilik sağlanmış ve işlemler sorunsuz olarak sürdürülmektedir Tarihçe Denizli'nin Adı ve Yeri Denizli şehri, ilk defa bugün şehrin 6 km kuzeyinde, Eskihisar Köyü civarında kurulmuştur Bu şehir MÖ 261 - 245 yılları arasında, Suriye Kralı II Antiokhos tarafından kurulmuştur II Antiokhos kente karısı Laodike'nin adını vermiştir Laodike'nin kenti anlamına gelen "Laodikeia" adını alan kent, M S 7 yüzyılda büyük bir depremle yıkılınca, kent bugünkü Kaleiçi mevkiine taşınmıştır Türkler Denizli havalisini zaptettikten sonra, kenti "Ladik" adıyla anmışlardır Denizli adına, tarihi kaynaklarda başka başka isimler olarak rastlamaktayız Selçuklu kayıtları ve Denizli mahkemesi seciye sicilleri Ladik ismini vermektedir İbni Batuta'nın seyahatnamesinde Tunguzlu denilmektedir Mesalikullebsar'da da Tunguzlu olarak kaydedilmiştir Timurlenk'in zafernamesini yazan, Serafettin Zemdi Tenguzlug ve Tonguzlug gibi iki isimden bahsetmektedir Tensiz kelimesi eski Türkçe'de Deniz demektir Tunguzlu ise bugünkü imlasıyla Denizli demektir Netice olarak Denizli adi, Tunguzlu ve Tunguzlu kelimelerinin zamanla ağızdan agıza, Denizli kelimesi haline gelmesinden bugünkü şeklini almıştır İlk Fetihler Denizli ve havalisinde Türkler ilk defa 1070 yılında görüldüler Afşin Bey bütün Anadolu'yu kastettikten sonra Laodikya'yı yağma ederek, Honaz'ı zaptetmiştir 1071 yılından sonra Denizli ve çevresi Kutalmışoglu Süleyman Bey'in mahiyetindeki beyler tarafından fethedilmiştir 1097 yılında Bizans İmparatoru Aleksis Komnenos, Yuannis Dukas'ı Batı Anadolu'nun fethi için görevlendirdikten sonra bu yöre Bizanslılar'ın eline geçti Bu sırada Türk kuvvetleri Orta Anadolu'da bulunuyordu Bizanslıların elinde kısa bir süre kalan bu güzel beldemiz 1102 yılında yeniden Kılıçarslan tarafından zapt edilmiştir Bu tarihten sonra Türk kuvvetleri Alparslan'ın komutasında Bizans topraklarına sürekli akınlar yapıyordu 1119 yılında Bizanslılar, büyük bir ordu ile Denizli ve havalisine saldırdılar Az sayıda Türk kuvvetlerine sahip olan Alplara bu yöreyi terketmek zorunda kalmıştır Ertesi yıl tekrar gelen Bizanslılar Uluborlu taraflarına kadar istila ettiler 1147 yılında IIHaçlı Ordusu Fransız Kralı VIILui'nin komutasında, Ege Bölgesi'nden güneye doğru hareket ederek, Denizli civarını işgal etmiştir Buradan Antalya istikametine hareket eden Haçlı Ordusu'nun oncu birlikleri Acıpayam Ovası'nı geçtikten sonra, ordusunun ağırlıkları ve artçı birlikleri ayni yolu takip ederek, Kazıkbeli'nden geçmek için hareket etmişlerdi Fakat orada yapılan çetin gerilla savaşlarında Haçlı Ordusu çok büyük kayıp vermiştir 1177 yılında Bizans İmparatoru Manuel Komnenos, Selçuklu topraklarına yeni bir sefer düzenleyerek Laodikya ve civarını yağma ederek İstanbul'a donmuştur Ertesi yıl Türkler Laodikya'ya gelerek şehri zaptetmislerdir Manuel Komnenos 1176 yılında büyük bir ordu ile Laodikya ve Honaz civarını geri almışsa da Selçuklular'la yaptığı savaşta yenilmiştir IIKılıçarslan bundan sonra sınırlarını genişleterek Bizans topraklarına akınlar düzenlemiştir Atabey komutasında yapılan bu akınlardan Selçuklular büyük ganimetler elde ediyordu Bizanslılar Atabey komutasındaki bu orduyu Sarayköy yakınlarında pusu kurarak mağlup ettiler Bu savaşta Atabey şehit oldu Bu tarihlerden yavaş yavaş sonra Denizli ilinin doğu kısımlarına Türkler yerleşmeye başladı Böylece Türk akıncıları, Küçük Menderes Vadisi'ne kadar ilerleme fırsatını bulmuşlardır 1190 yılında IIHaçlı Ordusu Laodikya'ya gelmiştir Haçlı Ordusu Komutanı Frederik Barbaros, Bizanslılar tarafından sevinçle karşılanmıştır Buraya yerleşmiş olan Türk boyları, çadırlarını bırakarak dağlara çekilmişler ve devamlı Haçlı ordusuna düzenlemişlerdir Denizli ve havalisi takriben 13 asrın ilk yıllarında Gıyasettin Keyhüsrev tarafından 4 defa fethedilmiştir Diğer bir rivayete göre Laodikyalılar tarafından bir Türk kervanının soyulması üzerine, Selçuklu beylerinden Mehmet ve Servet beylerin komutasında bir Selçuklu Ordusu Laodikya Ordusu'nu yenmiş ve haraç olarak bu bölgeyi antlaşma ile almıştır Diğer bir rivayet ise şudur: 12yüzyıl sonlarında Bizanslıların Burdur'a kadar ilerlemeleri üzerine Konya Sultanı Osman ve Hüsamettin beyleri bu bölgeye göndermiştir Osman Bey, Acıpayam Ovası'nı, Hüsamettin Bey de Çal taraflarını zaptetmişlerdir Denizli ve havalisinin Selçuklulara bağlı bir beylik halinde teşekkülü Selçuklu kükümdarı Kiyasettin Keyhusrev zamanında, 1207 yılında olmuştur 1209 yılında İznik'i başkent yapan Teodor Laskaris ile Selçuklular'ın arası açılmıştır Kiyasettin Keyhusrev, Laskaris'e Aleksios'us tahtına iadesini isteyince, İznik Devleti ile Selçuklular, Denizli'nin batısında Alaşehir ile Antiokya arasında savaşa tutuştular İlk seferde savası kazanan Türkler yağmaya dalınca hücuma gecen Rum askerleri Kıyasettin Keyhüsrev'i şehit ettiler Böylece savasın sonunda galip gelen Bizanslılar, Bati Anadolu'ya bir sure sahip oldular Selçuklular ile Bizanslılar arasında Denizli ve yöresi sinir olarak kaldı Bugünkü Denizli şehri bu sıralarda kurulmaya başlamıştır İlk olarak Denizli Kalesi Abdullah oğlu Karasundur tarafından yaptırılmıştır Ayrıca bu devrede birçok camii, han ve çeşme de inşa edilmiştir 13yüzyıl baslarında Denizli ve havalisi yeni göçlerle "Uç Bölgesi" olarak önceden gelenlerle birlikte yoğun bir Türk Topluluğu meydana getirdiler Buradaki Türkmenler Rum diyarını fetheden Türk soyundan çokluk bir kavimdir Bunlar muhtemelen Menderes Nehrinden deniz kıyısına kadar olan yerlerdeki yasayanları yağma ederek çocuklarını Müslümanlar arasında satmayı adet edinmişlerdi Bu sırada Topurlu - Toguzlıdağı eteklerinde 200 bin Müslüman çadırı bulunduğu söylenir Bu Türkmenler uç bolgesinde kona göce yasarlar ve bati sınırlarını muhafaza ederlerdi 1257 yılında Denizli'ye gelen Bizans garnizonu, şehirdeki Türklerin çoğunluğu karsısında uzun sure kalamadı Böylece 1259 yılında Denizli tekrar Türkmenlerin eline geçmiş oldu Bu tarihlerde Denizli etrafında kümelenen Türkmenler, Hulagu Han'a müracaat ederek bu bölge için kumandan istediler Bu konuda ilhanlı Hükümdarı Hulagu de bir ferman çıkararak Kulsak isimli bir zati bu bölgeye göndermiştir Bölgenin merkezi "Asi Karaağaç" diye bilinen Acıpayam yöresidir Bu Türkmenlerin manevi Türk Lideri "Yatağanbaba " olması muhtemeldir 1261 yılında bu yöredeki Türkmenler, Selçuklular'a bas kaldırınca Selçuklu Sultani Ruknettin ile Moğollar anlaşarak Türkmenleri mağlup ettiler Bu sırada birçok Türkmen Bizans sınırını geçerek yerleşmişlerdir Konya'daki "Cimri İsyanı'nın" bastırılmasından sonra IIKiyasettin Keyhusrev kendisine yardim etmeyen Karaağaç Bölgesi Komutanı Ali Bey'i oldurtmuştur Bundan sonra Denizli germiyanogulları'nın eline geçer Bir sure sonra Konya'ya karsı hareket yapılınca Denizli havalisindeki Türkmenler Karaman, Eşref ve Menteşe Türkmenleriyle birlikte isyan çıkardılar Bunun üzerine ilhanlı Sultani Keyhaku 31 Ağustos 1291 de Türklerin üzerine yürüdü Böylece İlhanlı hakimiyeti bu bölgede başlamış oldu Bu tarihlerde Germiyanlılar, Alsıroglu'nun kumandasında bugünkü Buldan olan Tripolisi zaptettiler(1306) Böylece Denizli'nin Türkleştirilmesi tamamlanmış oldu 14yüzyılın ilk yıllarında Denizli arazisinin düzlük kısımlarına İnançoğulları yerleşmişti Kuzey doğusunda Germi yan Beyliği bulunuyordu Sucaeddin Bey bir ara istiklal için hareket edince öteden beri Anadolu'da kuvvetli bir birliğin kurulmasını istemeyen İlhanlı Hükümdarı Timur tas 1327 yılında Denizli'ye geldiSuca ettin Bey ona itaat etti Denizli 1366'da bir deprem ile harap olduğu sırada şehir Germiyan hakimiyetine geçmiştir 1391 yılında Yıldırım Bayezit, Denizli topraklarını Osmanlı topraklarına katmıştır 1402 yılında Timur, Ankara Savaşı'nı kazandıktan sonra Denizli'ye gelmiş, burada bir sure kaldıktan sonra İzmir yöresini fethe gitmiş 1403 yılının ilk aylarında tekrar Denizli'ye dönerek çadır kurmuştur Timur bu bölgeyi Germiyanlılara bırakarak ayrılmıştır 1411 yılında bir ara bu bölge Karamanogulları'nın eline geçmişse de 1429 yılında tekrar Osmanlılar'a bağlanmıştır Türkmenler'e ait beylikler ve kapladıkları sahalar 14 yüzyılın ilk yarısında Türkmenler parçalanmış bir halde bulunuyorlardı Tokça köyündede türkmenler beylikleri kalmışdır ve halen torunları var Türkmenler´den şaban dede türbeside(1074) Tokça köyünde bulunmaktadır Tokça köyüne türkmenler,imanoğulları,avsarlar, ve horzum beylikleri yerleşmiş Tokça köyü Çivrilden çok daha önçe kurulmuşdurPamukkale Üniversitesinin, 2000 yılındaki araştırmaları sonucunda tokca köyünün 1531 yıllarında kütahya beyligine baglı oldugu belirlenmiş ve o zamana ait haritası bulunmuşturharitayı o dönemde icine alan cevre köylerinden bazıları isıklı kasabasının oldugu yer ŞEHLU karayahşilerin oldugu bölge AHMETLİ ve yine cevrede bulunan YAMANLAR GÖKÇEK bulunmaktadır ve aynı zamanda şu andaki baklan ovasının cok büyük bir bölümünün bataklık oldugu (istiklal şavaşındada tokcaya bataklık yüzünden yunan askerinin gecemedigi rivayet edilir)ve şu anda halen tokca köyünde su sarnıclarının oldugu görülmektedir bu sarnıclarla yavuscada ve daha ilerisinde ismine şu anda ulaşamadıgımız demiryoluna kadar uzanmaktadır bazı bölümlerinin de mezar üstü mevkisinde bulunmaktadır ÇİVRİLİN İŞGALİ 18 Ocak 1921 Çivrilin Yunan işgaline ugraması sonucunda civril 526 gün işgal altında kalmıştır Çivrilin işgali Uşak istikametinden gelip bulkazı ve ardından 8 Ocak 1921 tarihinde civrili işgal ederler bu işgal ilk etabtaki amacı bölgeyi tanımak ve yunan ordusunun padişah adıyla geldiginin propaganda amaclı kullanıp cevre halkını sindirmektir ama cevre halkının yunanlıların istekleri dogrultusunda olamadıgının anlaşılması sonucunda yunanlıların bu işgali 9 gün sürmüştur yunanlıların tekrar civrile saldırıya gecmeleri yunan 4 alayı ile başlamıştır1 nisan 1921 sabahı Bulkaz istikametinden Çivrile yönelir Türk birlikleriyle ilk catışmaları cabar köyü mevkinde başlar catışmalarda 4 yunan askerinin köylüler tarafından öldürülmesiyle yunan kuvetlerinin 2 yunan suvarisini GÖKBAŞLI mevkisindeki damlarda hayvancılıkla gecinen 6 kişi yunan askerleri tarafında katledilir ve böylece civrilde ilk sehitlerini verir ve olaylar bununlada kalmaz yunan tobcu birliklerinin ateşi eşliginde alatebeden civrile inerler bu catışmalarda cok dramatik olaylar olur 6 türk askeri şehit olurken 20 erde yaralanmıştır acılar bununlada kalmaz o gece cabar köyünü basan yunan işgal kuvetleri 83 mazlum kölüyü yakarak öldürmüşlerdir CİVRİLİN İŞGALİNDE VERMİŞ OLDUGU İLK ŞEHİTLERİ cabar olaylarında 83 gökbaşlı damlarında 6 alatebe icpınar mevkinde 1 asker sanayi bölgesi icinde kalan arazide 1 asker sögutcük mevkide 3 asker catlı yolunda 2 asker şehit eilmiştir şehitlerin cenazelerinin alınmasına izin verilmedigi icin 3 gün bekldikten sonra oldukları yerlere halk tarafında devnedilir bu olaylar civril halkının gözleri önünde gercekleştigi icin uzun zaman hafızalardan silinmemiştirçivril kaymakamlıgı 1984 yılında bu şehit mezarlarının 3 tanesinin yerini belirler şehit mezarları olarak tesçil edilmiştir ama kalan şehit mezarlarının şu anda kesin yerleri bilinmekle berabar tarım alanı oldugu icin yok oluştur Germiyanoğulları Beyliği Honaz'dan Buldan taraflarına kadar uzanan bir alanda kurulmuştur Hamitoğulları Beyliği Yören dağı-Bozdoğan'ın doğusundaki saha Karaağaç mıntıkasına sahiptir Tavas Beyliği Babadağ'ın güneyindeki araziyi, şimdiki Tavas ve Kale ilçelerinin sahalarını kaplamaktadır Denizli şehri Osmanlıların hakimiyetine girdikten sonra, yaşantısına sakin bir şekilde devam etmiştir 1702 - 170 yıllarında vuku bulunan depremlerde 12000 kişi olmuş, o zamanki Kale civarında bulunan şehir oturulamayacak hale gelmiştir Bundan sonra şehir daha yukarıya, şimdiki merkezine doğru çekilmiştir Ladik Beyliği (İnançoğulları) Laodikya şehrinin sürekli harpler depremlerle yıkılması üzerine halk Laodikya'nın bağ ve bahçelerinin bulunduğu, bugünkü Denizli'ye gelip yerleşmişlerdir Türkler Laodikya adini kısaltarak Ladik arasında Ladik'te eser bırakmış olan Seyfettin Karasungur'dur 30 yıllık valilik ve komutanlığı sırasında Denizli Kalesi'ni, Akman Kervansaray'ını, birçok çeşme, camii, han ve hamamlar yaptırmıştır Karasungur'un San Kuvvetlerine esir düşmesi üzerine yerine Ladik ve Honaz emimi olarak Sahip Ataoğulları'ndan Tabettin Hasan Nasreddin Ali gönderilmiş Bunların da Cimri İsyanı'nda öldürülmeleri üzerine Ladik emirliğine Ali Bey gönderilmiştir Böylece Sahip Ataogullarının 1277 tarihine kadar Ladik ve Honaz emirliğinde kaldıkları anlaşılmaktadır Sahip Ataoğullarından Ladik Germiyanogulları'na geçmiştir Fakat halkın Germiyanogulları'ndan Ali Bey'i, Giyaseddin IIKeyhusrev'e şikayeti üzerine Ladik tekrar sahip Ataogulları'na geçmiştir Sahip Ata'nın vezirlikten azledilmesi üzerine(1288) Germiyanogulları Ladik'i tekrar ele geçirmiştir Ali Sirkin kızının oğlu Bedrettin Murad'ı Ladik emirliğine tayin etmiştir Mollaya sinirlenen Selçuklu Sultani Ladik'e kuvvetli bir ordu göndermiş ve burası tekrar geri alınmıştır BU tarihten sonra Sucaettin İnanç Ladik'te 50 yıla yakın beylik yapmış ve adaletli ve iyi idaresi sayesinde halk tarafından sevilmiştir Ölümünden sonra yerine gecen oğlu Murat Aslan Bey de memleketi iyi idare etmiş, zamanında Türkçe fatiha tefsiri yazılmış, 3 çeşit para basılmıştır Bu paraların biri üzerinde Murat Bey'in adi geçmektedir Ibni Batıda Murat bey;i Denizli'ye gelişinde bugünkü Devlet Hastanesi'nin bulunduğu tepedeki sarayında ziyaret etmiştir Seyahatnamesinde bundan bahsetmektedir Murat Bey'in iktidara geçiş ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmiyor Hatta Murat Bey'in mezarına bile rastlanmamıştır Fakat Hastane yakınındaki Murat dede mezarı, halk tarafından Murat Bey'e addedilmekte ve ziyaret edilmektedir Buğun Denizli'de Murat Dede adıyla bir mahalle bulunduğundan, bazı kaynaklara göre bu mezar Ladik Beyliği ile ilgi derecesi tespit edilemeyen ve Hisar Savası'nda ölen Murat Bey'e aittir Murat Aslan Bey'den sonra oğlu Issak Bey yerine geçmiş kendi adına para bastırmış fakat 1402'de Timur Anadolu'yu istila edince Denizli'nin idaresi Germiyanoglu Y akıp Bey'e geri verilmiştir Ankara Savası'ndan sonra bütün Anadolu'yu ele geçiren Timur, bir müddet sonra Kütahya ve Altıntaş'tan geçip, Ladik'e gelmiş mevsimin sonbahar olması sebebiyle karargahını Denizli'de kurarak askerlerini kışlaklara göndermiştir O vakitler Tonguzlu denen Denizli'de askerlerin hastalanması sebebiyle, Timur karargahını havası ve suyu daha iyi olan Karcı ve Hisar Koyu sırtlarına çekmiş, Menteşeoglu Mehmet Bey ile İsfendiyer Bey Timur'u burada ziyaret ederek ona 1000 at hediye etmişlerdir Timur bir sure Denizli'de kaldıktan sonra, Serinhisar yoluyla Denizli'den ayrılmıştır Timur'un Denizli'deki kalış günlerinde Germiyanoglu Yakup Bey kendisini ziyaret etmiş, Kütahya ve Denizli'nin idaresini üzerine almak için onu ikna etmiştir Ladik'in Osmanlılar'a Geçişi Ladik Germiyanoglu Süleyman Şah idaresinde iken, Osmanlı Devleti günden güne kuvvetlenip sınırlarını genişletiyorlardı Süleyman Sah ergen Osmanlılar tarafından gelecek tehlikeyi sezerek, kendini emniyete almak için kızı Devlet hatunu, IMurat'ın oğlu Şehzade Beyazıt'a vererek akrabalık kurmuştu (1381) Kızına çeyiz olarak verdiği yerler arasında Ladik de vardı Beyazıt Han Denizli'de hamam ve bahçe satın almıştır Ladik Ankara Savası'na kadar (1402) Osmanlılar'da kalmış, savaştan sonra Germiyanogullarının yeniden hakimiyetine giren Ladik, nihayet yerine geçecek kimsesi bulunmayan Germiyan Hükümdarı Yakup tarafından, IIMurat'a bir vasiyetname ve bütün Germeyen ülkesiyle birlikte verilmiştir (1428) Böylece Ladik kesin olarak Osm ali Devleti'ne bağlanmıştır Ünlü gezgin Evliya Celebi Denizli'ye uğramış ve 300 yıl öncesinin Denizli'sini söyle dile getirmiştir "Şehrin çevresinde pek çok akarsular ve goller bulunduğu için bu isim verilmiştir Yoksa denizden 4 merhale uzaktadır Kalesi düz yerde dörtgen seklindedir Hendeği yoktur Çevresi 470 adimdir, 4 kapısı vardırKuzeyinde boyacılar, doğusunda semerciler, güneyinde Yeni Camii, batısında bağlar kapısı bulunur Kalede 50 kadar silahlı bekçi vardır ki dükkanları bekler Asil şehir kalenin dışında 44 mahalle ve 3600 evlidir Büyüklü küçüklü 57 camii ve mahalle mescidi, 7 çocuk mektebi, 6 hamamı, 17 tekkesi vardır Herkes bağlarda oturduğundan ehil ve ayalleri birbirinden kaçmaz Birbirleriyle akraba gibi olmuştur halkı beyaz ve mavi feraceler giyer Pamuğu, pamuk ipliği, beyaz ince sade bezli olup, Anadolu'ya sevk edilir Halkın kazancı "Beyaz Denizli Bezi" dir Kronoloji MÖ4000ler Kalkolitik Dönem MÖ3000-2000 İlk Tunç Çağı MÖ2000-1200/1100 Orta Tunç Çağı ve Son Tunç Çağları MÖ1800 Denizlinin Arzava Siyasal Birliği içinde yer alması MÖ1200ler Deniz kavimleri göçü MÖ1100ler Deniz kavimleri göçüyle Hitit Devletinin yıkılması MÖ546 Ahameniş Kralı II Kirosun Lidya Krallığını ortadan kaldırılması MÖ360 Hellespontos, Misya, Lidya ve Karya satraplarının Pers Merkezi Yetkesine baş kaldırışı MÖ334 Büyük ıskenderin Anadolu seferi ile Denizli yöresindeki Pers etkinliğine son verilmesi MÖ246 IIAntiokosun karısı Laodikeiayı ziyareti sırasında Laodikeia kentinin kurulması MÖ188 Roma, Bergama, Selevkoslar arasında barış antlaşmasının yapılması 649 Muaviyenin Kıbrıs seferi 1070 Türklerin Denizlide ilk kez görülmeleri 1077 Denizlinin Türkler tarafından fethi 1097 Denizlinin Bizansın eline geçmesi 1102 I Kılıç Aslanın Denizliyi fethi 1119 Denizlinin yeniden Bizansın eline geçmesi 1148 Haçlıların Denizliden geçmeleri 1190 Frederik Barbaros komutasındaki bir Haçlı ordusunun Denizliden geçmesi 1207 Denizlinin yeniden Türklerin eline geçmesi 1259 Türkmenlerin, Denizlinin yönetimini ele geçirmeleri 1288 Denizlinin Germiyanoğulları egemenliğine girmesi 1300-1368 Denizlide ınançoğulları egemenliği 1368 Denizlinin yeniden Germiyanoğulları egemenliğine girmesi 1391 Denizlinin Osmanlıların eline geçmesi 1403 Timurun Denizliyi Germiyanoğullarına geri vermesi 1429 Denizlinin kesin olarak Osmanlı egemenliğine girmesi 1874 Denizlide ilk rüştiye mektebinin (ortaokul) açılması 1876 Denizlide ilk belediyenin kurulması 1879 İzmir-Aydın Demiryolunun Sarayköye dek uzatılmasına ilişkin bir antlaşmanın yapılması 1883 Yapılan yönetim değişikliği ile Denizlinin Sarayköy, Buldan ve Tavas kazalarının bağlandığı bir sancak haline getirilmesi 1884 Çal kazasının Denizli sancağına bağlanması 1888 Acıpayam Kazasının, Denizli sancağına bağlanması, Sarayköy demiryolu hattının Dinara dek uzatılmasının kararlaştırılması 1910 Denizlinin Bağımsız Mutasarrıflık haline getirilmesi 22 Mart 1919 İzmirde toplanan Redd-i ılhak Kongresine Denizliden bir kurulun katılması 25 Nisan 1919 İstanbul Hükümetinin şehzade Abdürrahim Efendi başkanlığındaki bir öğüt kurulunu Denizliye göndermesi 15 Mayıs 1919 İzmirin Yunanlılarca işgali üzerine, Denizlide bir protesto mitingi düzenlenmesi 16 Mayıs 1919 Yunan işgalinin protesto edilmesi amacıyla Tavasta da bir miting düzenlenmesi 17 Mayıs 1919 İşgale karşı Çalda bir miting düzenlenmesi 29 Mayıs 1919 Denizli Redd-i ılhak Cemiyetinin kurulması 8 Haziran 1919 Sarayköyde bir Kuva-yi Milliye Cephesinin oluşturulması 10 Haziran 1919 Denizlide Heyet-i Milliyenin ve Sarayköy cephesinin Oluşturulması 3 Ağustos 1919 İstanbul Hükümetinin Denizlide incelemelerde bulunmak üzere Jandarma Genel Komutanı Ali Kemal Paşayı göndermesi 7 Ağustos 1919 Denizli Mutasarrıfı Faik Beyin Dahiliye Nezaretine bir telgraf çekerek , Kuva-yi Milliyenin dağıtılmasıbuyruğunu geri çevirmesi 18 Ağustos 1919 Denizli delegelerinin Sivas Kongresine katılmak üzere kentten ayrılması 12 Ocak 1920 Emin Efendi ve Faik Beyin ıstanbulda toplanan Meclisi Mebusana Denizli milletvekili olarak katılması 21 Haziran 1920 Çopur Musa çetesinin Çivrili basması 5 Temmuz 1920 Yunanlıların Buldana ve Çalın bazı köylerine girmesi 8 Temmuz 1920 Demirci Mehmet Efenin adamlarından Sökeli Ali Efenin Denizlide öldürülmesi 9 Temmuz 1920 Denizliye giren Demirci Mehmet Efenin, Sökeli Ali Efe nin ölümünden sorumlu tuttuğu 60 kişiyi öldürtmesi 29 Temmuz 1920 Yarbay Nazmi Beyin 57 Tümen Komutanı ve Mutasarrıf vekili olarak Denizliye gelmesi 18 Ocak 1921 Çivrilin Yunan işgaline uğraması 1 Nisan 1921 Çivrilin ikinci kez bir işgale uğraması 30 Ağustos 1922 Çivrilin Büyük Taarruz neticesinde Yunan işgalinden kurtarılması 4 Eylül 1922 Buldanın işgalden kurtarılması Denizli Bursanın kardeş şehiri dir Denizli'nin ünlü evlatları Özay Gönlüm - Türk Halk Müziği sanatçısı; İbrahim Çallı - ressam Behçet Uz - İzmir'in efsane belediye başkanı ve 2 dönem Sağlık Bakanı |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla DenizliİLÇELER: Denizli ilinin ilçeleri; Acıpayam, Akköy, Babadağ, Baklan, Bekilli, Beyağaç, Bozkurt, Buldan, Çal, Çameli, Çardak, Çivril, Güney, Honaz, Kale, Sarayköy, Serinhisar ve Tavas'dır Beyağaç: İl merkezine 94 km uzaklıkta olup ilin güneyinde yer almaktadır Sahip olduğu doğal güzellikleri ile gelecekte önemli bir turizm merkezi olma yolundadır Kartal Gölü adı ile bilinen bölgede yaşları 1265'i bulan görülmeye değer tabiat harikası karaçamlar bulunmaktadır Eşine az rastlanan bu ağaçlar anıt ağaç statüsüne alınmış, bölge ise Tabiat Parkı Koruma alanı olarak ilan edilmiştir Buldan: Denizli il merkezine mesafesi 46 kmdir İlçe sınırlarında Tripolis yerleşim merkezi görülmeye değer yerlerdendir Güney: İlçenin güneyinde 5 km uzaklıkta Güney Şelalesi bulunmaktadır Honaz: Ege bölgesinin de en yüksek noktası olan 2571 mlik zirve ilçeye adını veren Honaz Dağı'nın doruğudur Sarayköy: Denizli merkeze 20 km mesafededir Yakın çevrede Kızıldere, Tekke, Yenice ılıcaları vardır İlçe sınırları içinde ayrıca İn hamamı ılıcaları da vardır NASIL GİDİLİR? Karayolu: Krayolu ile ülkenin her tarafından Denizli'ye ulaşılabilmektedir Otogar, kent merkezindedir Otogar Tel: (+90-258) 241 03 47 Demiryolu: Demiryolu vasıtasıyla Ankara, İstanbul ve İzmir illeri ile bağlantı mevcuttur Denizli-Aydın-İzmir karayolunu izleyen demiryolu kentin İzmir ile bağlantısını sağlamaktadır Gar kent merkezindedir İstasyon Tel: (+90-258) 268 28 31 Havayolu: Denizli ili Çardak ilçesinde, ilçe merkezine 5 km uzaklıkta bir havaalanı bulunmaktadır Havalimanı kent merkezine 65 km uzaktaki Çardak İlçesindedir Havalimanı Tel: (+90-258)851 24 59 GEZİLECEK YERLER Müzeler Hierapolis Arkeoloji Müzesi: Hierapolis kentinin en büyük yapılarından biri olan Roma Hamamı, 1984 yılından beri Hierapolis Arkeoloji Müzesi olarak hizmet vermektedir Müzede, Hierapolis kazılarından çıkan eserlerin yanında Laodikeia, Colossai, Tripolis, Attuda gibi Lycos (Çürüksu) Vadisi kentlerinden gelen eserler de bulunmaktadır Ayrıca Tunç Çağı'nın en güzel örneklerini veren Beycesultan Höyüğü'nden elde edilen arkeolojik buluntular müzenin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır Caria, Pisidya ve Lidya bölgelerindeki bazı yerleşimlerden ortaya çıkarılan eserler de Hierapolis Müzesi'nde toplanmış ve sergilenmektedir Müze Tel: ( +90-258) 272 20 34 Ziyarete açık günler: Pazartesi hariç hergün Ziyarete açık saatler: Yaz :0800-1900, Kış : 0800-1700 Atatürk Etnografya Müzesi: İl merkezinde Uçancıbaşı Mahallesi'nde bulunan ve bugün müze olarak kullanılan binanın yapım tarihi ile ilgili kesin bir belge yoktur Müzenin üst katında çoğu Osmanlı Dönemi'ne ait giysi, takı, ev eşyası, silah, halı, kilim gibi etnografik nitelikteki kültür varlıkları sergilenmektedir Ayrıca Atatürk'ün Denizli'ye geldiğinde kaldığı odada, gardırop, pirinç başlıklı karyola, divan ve barok stili bir çalışma masası da bulunmaktadır Müze Tel: (+90-258) 241 08 66 Ziyarete açık günler: Pazartesi hariç hergün Ziyaret Saatleri: Yaz :0800-1900, Kış : 0800-1700 Örenyerleri Hierapolis - Merkez / Pamukkale Laodikya - Merkez/Pamukkale Tripolis - Buldan/Yenice: Denizli il merkezinin 40 km kuzeyindedir Buldan ilçesi Yenicekent kasabasının doğusunda, Büyük Menderes akarsuyu ile kasaba arasındaki yamaçlar üzerinde kurulmuştur Tripolis, Lidya bölgesi kentleri içinde, Karya ve Frigya bölgelerine ulaşımı sağlayan ticaret ve tarım merkezlerinden birisidir Kuruluş biçimi ve kent anlayışı ile yörenin en zengin kentlerindendir Bergama Krallığı tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir Anıtsal yapıların en iyi örnekleri MS 1, 2 ve 3 yüzyıllarda yapılmışlardır MS 325 yılında Nikea meclisinde hazır bulunan Lidya piskoposları listesinde Tripolis'in adının geçmesi piskoposluk düzeyinde bir kent olduğunu göstermektedir Tripolis'in Yapıları Tiyatro: Kent merkezindedir Araziye uygun olarak, Roma inşa tarzında yapılmıştır Hamam: Tiyatronun yaklaşık 200 metre batısında yer almaktadır Sur duvarları dışında bulunmaktadır Dış duvarları kısmen ayaktadır Kale ve Surlar: Tripolis Geç Roma ve Bizans Dönemi'nde sur ile çevrilmiştir Eğimli arazide kurulan kentin surları yer yer burçlarla, gözetleme kuleleri ve kalın duvarlarla desteklenmiştir Nekropol: Surun, doğu ve güney yamaçlarındadır Burada kaya mezarları, podyumlu mezarlar ve lahitler görülmektedir Apollonia Salbace - Tavas/Medet Herakleia Salbace - Tavas/Vakıf: Kent Denizli ili, Tavas ilçesinin 10 km kuzeybatısında bulunan Vakıf Köyü sınırları içindedir Önemli yapıları, kenti çevreleyen Roma Dönemi suru ve stadyumdur Artemis ve Leto: Herakleia Salbace antik kentinin yaklaşık 4 km doğusunda, bugünkü Tavas-Kızılcabölük kasabasının 1 km kuzeydoğusunda, Ören Sırtı ve Kocapınar mevkii diye adlandırılan yerdedir Babadağ Dağı'nın sırtında yer alan Hieron dikdörtgen şeklindedir Kabartmalarda Artemis, Apollon, Pan, Dionysos ve Herakles ile ilgili mitolojik sahneler işlenmiştir Herakleia - Tavas/Kızılcahöyük Sebastopolis - Tavas/Kızılcahöyük Colossae - Honaz: Denizli ilinin 25 km doğusunda, Honaz ilçesinin 2 km kuzeyinde yer almaktadır Antik çağdan beri kullanılan güney şark yolu üzerindedir Büyük Frigya içinde bulunan en önemli merkezlerdendir Ksenephon'a göre Frigya'nın 6 büyük kentinden biridir Osmanlı Dönemi'ne ait bir kale kalıntısı mevcuttur Colossae antik kentinin kalıntılarına, Akropol olan, höyük tepesi ile çevresindeki arazilerde rastlanmaktadır Höyüğün kuzeyindeki bölgede kayaya oyulmuş oda ve ev tipi mezarlar bulunmaktadır Eumeneia - Çivril/Işıklı Dionysopolis - Çal/Bahadırlar Attuda - Sarayköy/Hisar Trapezopolis - Babadağ/Bekirler Alacain - Acıpayam Thinta - Merkez/Gözler Beycesultan - Çivril Yassıhöyük - Acıpayam Tabae - Kale |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla Denizli/// DenizLi - FestivaL / YereL EtkinLik Denizli Atatürk'ün Denizli'ye gelişi 4 Şubat Denizli Ulusal Amatör Tiyatrolar Festivali Mayıs ayı içerisinde Denizli Okullar Arası Tiyatrolar Şenliği Haziran ayı içerisinde Denizli Uluslar arası Halk Dansları Festivali Haziran ayı içerisinde Denizli Uluslar arası Satranç Turnuvası Ağustos ayı içerisinde Gözler / Denizli Kültür Kekiği Festivali Temmuz ayı içerisinde Karahayıt / Denizli Kırmızı Su Festivali Temmuz ayı içerisinde Acıpayam / Denizli Ekonomi ve Kültür Festivali Ağustos ayı içerisinde Akalan / Acıpayam Kavun, Karpuz ve Kültür Festivali Eylül ayıiçerisinde Dedebağ / Acıpayam Tarım, Kültür ve El Sanatları Festivali Ağustos ayı içerisinde Gölcük / Acıpayam Kültür ve Domates Şenlikleri Eylül ayı içerisinde Yeşilyuva / Acıpayam Ayakkabıcılık ve Kültür Festivali Ağustos ayı içerisinde Babadağ Tekstil, Turizm, Kültür, Sanat Festivali ve Yağlı Güreşler Temmuz ayı içerisinde Babadağ Geleneksel Rahvan At Yarışları Kasım ayı içerisinde Bekilli Üzüm, Şarap ve Kültür Festivali Ekim ayı içerisinde Beyağaç Kartal Gölü Yörük Şenlikleri ve Eren Günü Ağustos ayı içerisinde Bozkurt Ovaçeçme Bahar Şenlikleri Mayıs ayı içerisinde Buldan Bacasız Fabrikalar Diyarı Buldan Dokuma, Kültür ve El Sanatları Festivali Haziran ayı içerisinde Buldan Süleymanlı Kır ve Kar Şenlikleri Haziran ayı içerisinde Buldan Kurtuluş Günü ve Kültür, Sanat Şenliği 4 Eylül Yenicekent / Buldan Tripolis Kültür ve Turfanda Sultaniye Çekirdeksiz Üzüm Festivali Temmuz ayı içerisinde Yenicekent / Buldan Nar Şenlikleri Ekim ayı içerisinde Çal Sudan Koyun Atlatma ve Çoban Güzeli Seçimi Ağustos ayı içerisinde Çal Bağbozumu Şenlikleri Eylül ayı içerisinde Akkent / Çal Hıdrellez Yemeği Mayıs ayı içerisinde Çardak Kültür Festivali ve Toplu Sünnet Şöleni Ağustos ayı içerisinde Çivril Kültür ve Elma Festivali Eylül ayı içerisinde Güney Kurtuluş Günü ve Bağbozumu Şenliği 3 Eylül Eziler / Güney Karakucak Yagli Pehlivan Güresleri Eylül ayı içerisinde Honaz Kiraz Festivali Haziran ayı içerisinde Kaklık / Honaz Kültür, Sanat ve Üzüm Festivali Eylül ayı içerisinde Kale Yağlı Pehlivan Güreşleri ve Biber Festivali Ağustos ayı içerisinde Karaköy / Kale Bahar Şenlikleri Temmuz ayı içerisinde Sarayköy Deve Güreşleri Şubat ayı içerisinde Sarayköy Sarayköy' ün Milli Mücadeleye Katılışı 24 Mayıs Serinhisar Deve GüreşleriLeblebi ve Kültür Festivali Temmuz ayı içerisinde Yatağan / Serinhisar Bıçakçılık ve Kefe Yaylası Festivali Ağustos ayı içerisinde Tavas Gökay Köyler Birliği Bahar Yörük Şenliği Haziran ayı içerisinde Tavas Aydoğdu Yoran Yaylası Bahar Şenligi Haziran ayı içerisinde Tavas Derinkuyu Yağlı Güreşleri Temmuz ayı içerisinde Tavas Kültür ve Üretim Festivali Ağustos ayı içerisinde Tavas Bağpazarı Festivali Ağustos ayı içerisinde Tavas Yorga Köyü Yağlı Pehlivan Güreş Şenlikleri Ağustos ayı içerisinde Tavas Rahvan At Yarışları Eylül ayı içerisinde Baharlar / Tavas Kebap Şöleni Eylül ayı içerisinde Karahisar / Tavas Kırkpınar Şenlikleri Ağustos ayı içerisinde Kızılca / Tavas Geleneksel Leblebicilik Festivali Ağustos ayı içerisinde Kızılcabölük / Tavas Kültür, Sanat, Tekstil ve Moda Festivali Haziran ayı içerisinde Konak / Tavas Nikfer Bezi, Tarym Ürünleri ve Kültür Festivali Ağustos ayı içerisinde |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla Denizli/// DenizLi - Egitim Durumu EĞİTİM DURUMU : Kız ve erkeklerin birlikte eğitim gördükleri çağdaş eğitimin öncülüğünü, yüzyıllar öncesinde Denizlili Alim Merkez Efendi yapmıştır Özel teşebbüs ve Denizli insanının girişimciliğinin birleşmesiyle, Denizli ili kabuğunu kırarak bir dünya kenti konumuna yükselme yolunda büyük ilerlemeler kaydetmiştir Denizli insanı, geleceğini güvenli ellere teslim edebilmek, çocuklarını en iyi bir şekilde okutabilmek için, eğitim konusunda hiçbir fedakarlıktan kaçınmamıştır Bu nedenle eğitim konusu her zaman gündemin birinci sırasına yerleştirilmiştir Bu çabalar sayesinde Denizli, eğitim düzeyi bakımından Türkiye ortalamasının çok üstünde yer almaktadır Okullarda eğitim gören öğrenciler, Anadolu Lisesi sınavlarında yüksek puanlar almaktadırlar Öyle ki Denizli'deki Anadolu Liselerine yerleşemeyen çocukların aldıkları puanlar, Türkiye'nin bir çok kentindeki Anadolu Lisesine birincilikle kaydolan çocukların aldıkları puanların çok üstündedir 8 Yıllık Kesintisiz Zorunlu İlköğretim uygulamasına geçişle birlikte, Denizlili hayırseverlerin katkıları önemli seviyelere ulaşmıştır 1973 yılından beri başlatılan şirket ve özel teşebbüs adına okul yaptırma kampanyası, her geçen gün artarak devam etmektedir OKUL ÖNCESI EĞİTİM: Milli Eğitim sisteminin ilk basamağını oluşturan bu eğitim, ilköğretim çağına gelmemiş çocukların eğitimini kapsamaktadır İlde okul öncesi ve eğitim veren okul sayısı 147'dir Bunlardan iki tanesi bağımsız anaokulu, 145'i anasınıfıdır Öğretmen sayısı 196, öğrenci sayısı 3493'tür İLKÖĞRETİM UYGULAMASI: Ülke genelinde 16081997 tarih ve 4306 Sayılı Kanun uyarınca, 1997-1998 eğitim öğretim yılında geçilen “Sekiz Yıllık Kesintisiz İlkögretim Uygulaması”na Denizli ilinde merkez ilçe ve 18 ilçede, 34 İlköğretim Okulunda, 4923 öğretmen, 105448 öğrenci ile sorunsuz olarak eğitim-öğretime başlanmıştır İl geneli İlköğretim Kurumları : 1 - 8 sınıflı ilköğretim okulu 203 1 - 5 sınıflı ilköğretim okulu 66 Birleştirilmiş sınıflı ilköğretim okulu 74 GENEL TOPLAM 343 GENEL LİSELER: Anadolu Lisesi, Özel Lise, Fen Lisesi ve bünyelerindeki Ortaokullar İlde 41 okulda 1063 öğretmen görevli olup, 19774 öğrenci eğitim öğretime devam etmektedir Liseler, ortaöğretim üzerine en az 3 yıl öğretim veren, 15-17 yaş grubunun eğitimini kapsayan okullardır MESLEKİ VE TEKNİK LİSELER: Ülkenin hizmet ve üretim alanlarında ekonomik , sosyal kültürel ve teknolojik gelişmelere uyumlu, mesleki ve teknik bilgi ve becerilerle donatılmış insan gücüne olan ihtiyacı karşılamaktadır İlde 48 okulda, 1219 öğretmen görevli olup, 16577 öğrenci eğitim ve öğretime devam etmektedir PRATİK KIZ SANAT OKULLARI: 8'i Kız Meslek Lisesine bağlı, 2 adet bağımsız olmak üzere, okul sayısı 11'dir Kız Meslek Liseleri öğretmenlerine ilaveten, 12 öğretmen de diğer bağımsız okullarda görev yapmaktadır Öğrenci sayısı 1714'tür ÇIRAKLIK EĞİTİM MERKEZİ: Merkez sayısı 6, öğretmen sayısı 172, öğrenci (çırak) 3993, kalfa 1871, usta 491 ÖZEL ÖĞRETİM: İlde 17 adet dershane ve dershanelerde, 6500 civarında öğrenci, Ara Sınıflar Takviye, Anadolu Lisesi, Fen Lisesi ve Üniversite hazırlık dallarında kurs görmektedir ÜNİVERSİTE : İç dinamizmiyle, özellikle 1980 yılından itibaren hızlı bir gelişme sürecine giren Denizli ve yakın çevresi, çok başarılı bir gelişme göstermiştir Bu gelişme paralelinde önemli bir gereksinme olarak ortaya çıkan, yüksek düzeyli eğitim, araştırma, yönlendirme, teknolojik bilgi ve donanım çerçevesinde, 3 Temmuz 1992 yılında Pamukkale Üniversitesi kurulmuştur Üniversite Mühendislik, Fen, Edebiyat ve Ekonomi alanları başta olmak üzere, güçlü bir kaynak ve dayanışma sağlanmış, bu dayanışma ve gereksinim paralelinde beklenenin üzerinde, hızlı bir büyüme yaşanmıştır 10 Kasım 1992'de gerçekleşen rektör atamasına kadar, Dokuz Eylül Üniversitesi'ne bağlı olarak eğitim-öğretim veren, Tıp ve Mühendislik Fakülteleri ile Eğitim ve Meslek Yüksekokulları, iki Fakülte ve iki yüksekokul halinde, Pamukkale Üniversitesi adı altında eğitim ve öğretim vermeye başlamışlardır Bugün Pamukkale Üniversitesi 6 fakülte, 8 yüksekokul ve 3 enstitüsündeki normal ve ikinci öğretim programlari ile eğitim-öğretim, araştırma, danışmanlık ve uygulama işlevlerini yürütmektedir Pamukkale Üniversitesi nitelikli insan yetiştirme, kalite ve uluslararası standartlara yükselme amacının yanısıra, Denizli yöresinin kalkınmasına katkı sağlayacak girişimlerde bulunmayı da amaç edinmiştir Pamukkale Üniversitesinin 1997-1998 öğretim yılı başına değin oluşturulan fakülte, yüksekokul ve enstitülerin dağılımı şöyledir FAKÜLTELER TIP FAKÜLTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ GIDA MÜHENDİSLiĞİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ JEOLOJİ MÜHENDİSLİĞİ MAKİNE MÜHENDİSLİĞİ TEKSTİL MÜHENDİSLİĞİ ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ KİMYA MÜHENDİSLİĞİ ELEKTRİK-ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ BİLGİSAYAR MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİM FAKÜLTESİ BOZKURT BEDEN EĞİTİM VE SPOR EĞTBÖLÜMÜ FEN - EDEBİYAT FAKÜLTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ TEKNİK EĞİTİM FAKÜLTESİ YÜKSEKOKULLAR : DENİZLİ MESLEK YÜKSEKOKULU SAĞLIK HİZMETLERi MESYÜKOKULU ÇİVRİL MESLEK YÜKSEKOKULU FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON YÜK OKULU DENİZLİ SAĞLIK YÜKSEK OKULU ÇİVRİL KADİR KAMEROĞLU SAĞLIK YÜKOKULU TAVAS SAĞLIK YÜKSEKOKULU SERİNHİSAR TÜTÜN EKSPERLİĞİ Y0 ENSTİTÜLER : FEN BİLİMLERİ SAĞLIK BİLİMLERİ SOSYAL BİLİMLER SOSYAL BİLİMLER: 1997-1998 eğitim-öğretim yılında mevcut fakülte, yüksekokul ve enstitülerdeki toplam 99 bölümün, 13 bölümünde ön lisans, 45 bölümünde lisans ve 41 bölümünde de lisans üstü düzeyde eğitim ve öğretim vermektedir |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla Denizli/// DenizLinin Yet$tirdigi ÜnLüLer MERKEZ EFENDİ : Kanuni döneminin ünlü bilginlerinden ve evliyalarından olan Merkez Efendi, Kütahya ilinin (Germiyan) Denizli ilçesinin Sahranlı ve başka bir rivayete göre, bugünkü Buldan ilçesinin Sarımahmutlu köyünde 1460 yılında doğdu Babası Kılıçoğlu Muslihiddin, dedesi ise Haydar'dır Eski nüfus kayıt sistemine göre künyesi (Ebutaki) dir Aile seceresi (ağacı) Selçuklular sonrası Germiyanoğulları Beyliğini kuran seçkin bir Türkmen boyuna uzanır Asıl adı Musa olan (Merkez Efendi) lakabıyla ün kazanmıştır İlköğrenimi doğduğu yer olan Denizli'de yapmıştır 15 yaşında iken Bursa'ya giderek Veliyyüddin medresesine girmiştir Orada babasının yakın dostu, devrin ünlü bilginlerinden Hızır Beyzade Ahmet Paşa'dan ders aldıktan sonra 15 yıl öğrenim görmüş ve Medreseden üstün başarı ile diploma almıştır Merkez Efendi Denizli kentinin (Leyleklerkavağı) denen semtindeki medresesinde kız öğrencilerle erkek öğrencileri bir arada okuttuğundan, Saray'a şikayet edilmiş, Padişah tarafından İstanbul'a çağrılmıştır Bu ayrılıştan sonra Merkez Efendi bir daha Denizli'ye gelmemiş, giderken de kente ve sebep olanlara beddua etmiştir İstanbul'un dini meclislerinde isim yapmaya başlayan Merkez Efendi, bilimsel gücünü dönemin alimlerine kabul ettirdikten sonra, Şeyhülislam Ebussuut Efendinin Tıp ilmine gösterdiği ilgi, onu diğer din bilginlerinden oldukça farklı bir duruma getirmişti O yıllarda İstanbul'un en ünlü din bilgini Sümbül Efendi idi Merkez Efendi, bir süre Sümbül Efendiden uzak durdu Çünkü bir kısım dogmatik din çevreleri, Sünbül Efendiden ibadet sırasında Mevlevi dervişleri gibi sema yapmasını hoş karşılamıyorlar ve bunu şiddetle eleştiriyorlardı Merkez Efendi, bu söylentiler karşısında Sümbül Efendiyi ziyaret etmemek yolunu seçmişti Fakat, Sümbül Efendinin olağanüstü manevi gücü Merkez Efendiyi çekmekte gecikmedi ve Merkez Efendi Sümbül Efendinin dergahına girdi Doğa aşkı, hayvan sevgisi olan Merkez Efendi çocukların evliyası olarak da anılır Merkez Efendinin günümüze kadar devam eden haklı ünü ise, Manisa'ya atanması ile pekişti Sümbül Efendinin isteği ve Kanuni'nin annesi Hafsa Sultan'ın isteği üzerine 1523 yılında Manisa Sultan Camii ve Külliyesi'ne yönetici olarak atanan Merkez Efendi, özellikle tam teşekküllü ilk hastanelerimizden olan (Bimarhane)'nin gelişimine emek verdi Özellikle sinir ve ruh hastalıkları tedavisi konusunda ilk önemli adımların atıldığı bu kuruluş, bir bakıma dünyanın 3 akıl hastanesi idi Merkez Efendi, maneviyatta olduğu gibi, döneminde hekimlikte de bir taneydi Yavuz Sultan Selim'in annesi “Bezmıalem Sultan” Manisa'da bir cami, bir imaret bir de zaviye yaptırmış, Sümbül Efendiden de buraya değerli bir halifesinin göndermesini rica etmişti Yol Merkez Efendiye göründü Manisa'da uzun zaman kaldı Muharrem ayında kendi terkibi (bileşim) olan 40 türlü baharattan yaptığı macunu cami sistemi içinde (Bimarhane) deki akıl hastanesi, hastalarına kullandı Daha sonra bu şifalı macunu törenle minareden halka atardı Manisalılar için bu eşsiz bir gündü Herkes bu macunu, diline damağına değdirmek isterdi Bu muvaffak olan artık o yıl hastalanmaz, yılan, çiyan, akrep sokmazdı Kısaca bu macunun kırk derde deva olduğuna inanılırdı Sümbül Efendinin Kocamustafa Paşa Dergahında 1529 yılında ölümü üzerine, Merkez Efendi bütün din bilginlerinin desteği ile Halveti Şeyhi olmuş ve Sümbül Efendinin postuna oturmuştur Tüm yaşamının isabet, bilim, hayır, imar, fakir ve zayıfları himaye yolunda geçiren ve tertemiz bir geçmişi olan Merkez Efendi 1551 yılında Perşembe günü 91 yaşında vefat etmiştir MUARRİF LADİKİ : Denizli'nin yetiştirdiği ünlü şairlerden biri olan Muarrif Ladiki, XlV Yüzyılda yaşamıştır Ne acı ki, bu büyük insan hakkında geniş bilgiye sahip olmamanın üzüntüsü içindeyiz AHMET HULUSİ EFENDİ : Ege Bölgesi'nde, Kuvay-i Milliye ve Milli Mücadele hareketlerinin mihrakını teşkil eden Müftü Ahmet Hulusi Efendi, Yunan işgal ve istilasına karşı, bölgede teşkil eden Müftü Ahmet Hulusi Efendi, Yunan işgal ve istilasına karşı, bölgede ilk protesto mitingi yapan ve direnişe geçen, “Düşmana karşı koymak farz-ı ayındır!” diye fetva veren bir milli kahramandır Ahmet Hulusi Efendi 1861'de Denizli'de doğdu Babası Denizli Müftüsü Osman Efendi'dir Alim, fazıl, dindar ve milliyetçi bir aileye mensup, Denizli'nin sayılı bilim adamı ve müderrislerindendir Ahmet Hulusi Efendi, ilk öğrenimini Tekeli Bekir Efendiden aldı Babası Müftü Osman Efendiden Arapça ve Fıkıh tahsili gördü Sahan Müderriliği'ne kadar yükseldi 1918'de babasının vefatı üzerine Denizli Müftüsü oldu Bu yurtsever din uleması, İzmir'in işgali üzerine, Ege'de Milli Mücadele'nin tunçtan bir kalesi oldu 1931 yılında vefat eden bu vatansever, milliyetçi, din adamı kahramanlar listesinde şerefli yerini aldı Adı ve kahraman ruhu, kendi semti olan Kayalık Mahallesi İlkokulunda (Ahmet Hulusi İlkokulu) olarak anıtlaşmıştır Diğer yurtsever Din Adamları: Ahmet İzzet Efendi (Çal Müftüsü), Ahmet Şükrü Efendi (Sarayköy Müftüsü), Cennet Zade Tahir Efendi (Tavas Müftüsü), Hasan Efendi (Acıpayam Müftüsü), Şeyh Hacı Emin Efendi (Narlıdereli Kemalçi Vaiz), Hoca Eyüp Efendi (Güneyli Kuvay-i Milliyeci) NAKİBOĞLU : İnançoğulları Beyliği zamanında yaşadığı sanılan Nakiboğlu, Denizli'nin yetiştirmiş olduğu değerlerde ise de hakkında yeterli bilgimiz yoktur Bilgin ve şair olduğu sanılan bu kişi, manzum olarak “Hasan ve Hüseyin” hikayesini yazmıştır YEDİ SEKİZ HASAN PAŞA : Osmanlı tarihinde Yedi Sekiz Hasan Paşa diye adı geçen bu insan da, Denizli'nin yetiştirdiği ve Tavaslı olduğu anlaşılan devlet adamlarındandır İBRAHİM ÇALLI : 1882'de Çal'da doğmuştur Resme meraklı olduğundan İstanbul'a gitmiş, Ressam Şeker Ahmet Paşa'nın yanında çalışmış, Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirmiştir Sonra Paris'e gitmiş, oradan İstanbul'a dönerek Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretim üyesi olarak çalışmıştır Bir çok değerli eseri bulunan Çallı, 1960 yılında İstanbul'da ölmüştür NECİP ALİ KÜÇÜKA : 1892'de Denizli'de doğmuştur HukuKçu olan Küçüka, Kurtuluş savaşında Sivas Kongresi'ne katılmış, bir çok adli hizmetlerde bulunmuş, çeşitli askeri görevler yapmış, ikinci dönem TBMM'de Denizli'den Milletvekili seçilmiş, istiklal mahkemesinde savcılık yapmış, Türk Parlamenter heyeti başkanı olarak Avrupa'ya gitmiş, Milli Savunma Bakanlığı siyasi müşavirliğinde çalışmış, kadın hukukunu ilk defa ülkemizde incelemiş ve bu konuda bir eser vermiştir BEHÇET UZ : 1893'te Buldan'da doğmuş, Tıp Fakültesini bitirdikten sonra bir çok hastanelerde çalışmış, Tıp Fakültesi çocuk hastalıkları Profesörü Kadri Paşa'nın muavinliğini yapmış, İzmir Belediye Başkanlığı yaptığı sıralarda ilk olarak İzmir Fuarını, İzmir'de ünlü Kültürparkı kurmuş, İzmir Çocuk Hastanesinin kurulmasında etkin rol oynamıştır Millet Vekilliği ve Sağlık Bakanlığı hizmetlerinde bulunmuş, bugün de Yamanlar dağında Atatürk Ormanının öncü kurucularındandır FAHRİ AKÇAKOCA : 1894 yılında merkez ilçenin Hallaçlar köyünde doğmuştur Öğretmen okulunu bitirmiş, Denizli İl Genel Meclisi ve daimi encümen üyeliklerinde bulunmuş, Kuvay-i Milliye zamanında ve Kurtuluş Savaşı'nda düşman cephesinde casusluk yapmış, altıncı devrede TBMM'inde Denizli Milletvekili olarak hizmet görmüştür Pamukkale suları, Laodikya ve Denizli tarihi üzerinde eserler vermiştir KEMAL ŞAKİR SARAÇOĞLU : 1898'de Denizli'de doğmuştur Tıp Fakültesini bitirdikten sonra Kuvay-i Milliye, Kurtuluş Savaşı dönemlerinde Nazilli cephesinde İzmir, Denizli askeri hastanelerinde doktor olarak hizmet etmiş, yüzbaşı olarak sivil hayata atılmıştır Yurt dışında da isim yapmış, Denizli hakkında eser yazmıştır TEVFİK BERKMAN : Berkman 1900 yılında Denizli'de doğmuştur Tıp Fakültesini bitirdikten sonra Avrupa'da ihtisas yapmış, Tıp Fakültesi öğretim üyeliğinde bulunmuş, radyoloji alanında Avrupa ve Amerika'da yapılan kongrelerde Türkiye'yi temsil etmiştir Profesör Dr Röntgen Mütehassısı'dır SELAHADDİN PINAR : Denizli milletvekili Sadık Bey'in oğludur 1900'de Çal'da doğmuştur Ünlü bestecilerimizden olan Pınar, 1960 yılında ölmüştür Bir çok değerli bestesi vardır MEHMET TAHRAN TOKER : 1907 yılında Buldan ilçesinin Narlıdere köyünde doğmuştur Yunan işgalinde babası Atina'ya sürülmüş, henüz ilkokul mezunu iken çok çileli bir hayat yaşamıştır 1930'da İzmir Muallim Mektebini bitirdikten sonra Çal, Bekilli, Kayalık ilkokullarında öğretmenlik, Müdürlük ve İlköğretim Müdürlükleri yapmıştır 1968'de Gazi Eğitim Enstitüsü tarih, coğrafya bölümünden mezun olduktan sonra Kars Lisesi, Kırşehir ve Gümüşhane'de öğretmen ve muavinlik hizmetlerinde bulunmuş, 1945'te Denizli Lisesi'ne atanmış, buradan kendi isteğiyle 1961'de emekli olmuş, 1963'te Denizli Belediyesi Meclis üyesi seçilmiş, Belediye'nin çeşitli bölümlerinden 1972'ye kadar çalışmış ve bu tarihte Belediye Reis Muavinliğinden emekli olmuştur Basılmış 22 kitabı vardırPamukkale üzerinde çeşitli dilde yayınlanmış broşürleri, Denizli tarihi ve Denizli İktisadı ile Kuvay-i Milliye ve Kurtuluş Savaşında Denizli, her yönüyle Denizli İli ve Turizm Kılavuzu adlı eserleri 1984'te yayınlamıştır Gerek inceleme çalışmaları ve gerek çeşitli dergi ve gazetelere yazdığı makaleleriyle Denizli kültürüne sürekli hizmet etmiştir Denizli ili, bu alanda değil, askerlik, ekonomi, sanat, kültür alanlarında da pek çok değerler yetiştirmiştir HALUK CİLLOV : 1920 yılında Denizli'de doğmuştur İktisat Fakültesi mezunu olup, aynı fakültede öğretim üyeliği yapmış, bir çok bilimsel kongrelere katılmış, istatistik tatbiki iktisat kürsüsü profesörü olmuş, Denizli el dokumacılığı sanayi adlı bir eser yayınlamıştır HÜSEYİN YILMAZ : Acıpayam ilçesinin Yumrutaş köyünde doğmuştur Zor bir öğrenim hayatı geçirmiştir Denizli Lisesi'nden sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Elektrik Fakültesi'ni bitirmiş, Amerika Boston Mit Üniversitesi Fizik Profesörlüğü için Amerika'ya davet edilmiştir Bu üniversitede profesörlüğe kadar yükselmiş ve başarılı çalışmalar yapmıştır Einstein'in fonksiyon teorisini çürütmüş, bilim dünyasında yankı yapmış bir çok teori geliştirmiştir ÖZAY GÖNLÜM : Özay gönlüm, dokumalar diyarı Denizli'nin Kızılcabölük Kasabasında 1940 yılında doğdu Evli ve iki çocuk babasıydı 16 yaşında, Yurttan Seslerin kurucu hocası Muzaffer Sarısözen ile tanışmış ve onun daveti ile Ankara Radyosu Yurttan Sesler Programlarına misafir sanatçı olarak katılmıştı Tam 34 yıldır TRT ailesinin en sevilen fertlerinden olan Özay Gönlüm, çalıp söylediği Ege Türküleri kadar; taklit yeteneği, şovmenliği, anlattığı Türkü Hikayeleri, Fıkraları, Mahalli Denizli şivesiyle folklorümüzü sunuşu ile de gönlümüzde taht kurmuştur Kültür Bakanlığı Hagem'de Repertuar kurulu üyeliği, TRT Türk Halk Müziği Repertuar Kurulu Üyeliği bir çok sınavda Jüri Üyeliği yaptı Düzenli olarak yayınlanan son televizyon programı TRT 1 kanalda yayınlanan THM istekler programıdır Radyo ve televizyonlarda yayınlanan Nineden mektupla tiplemesiyle çok sevilen sanatçı tambura, çöğür, cura sazlarını bir araya getirerek Yaren adında kendine özgü bir çalgının mucidiydi Şelpe tekniği ile (tezenesiz) saz çalmanın öncülerindendir Özay Gönlüm Kütahya ve Denizli yöreleri başta olmak üzere Ege yöresinin pek çok türküsünü derlemiş, kaynak kişiliğini yapmıştır Bunların önemli bir kısmı TRT Repertuarına girdi Bazıları şunlardır; Denizli'nin Horozları (Çil Horoz, Çözde Al Mustafa Ali, Asmam Çardaktan, Cemilemin gezdiği Dağlar Meşeli, Osmanımın Mendili, Evlerinin önü bulgur kazanı, Şu dağlar tepe tepe, ) Gönlüm, 01032000 tarihinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde vefat etti |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla DenizliDenizLi - AcIpayam Coğrafi konumu Acıpayam, coğrafi olarak Akdeniz Bölgesi'ndedir Acıpayam, 1700 km yüzölçümü ile Denizli'nin en büyük ilçesidir Deniz seviyesinden yüksekliği 953 metredir Anadolu yarım adasının güneybatısında, Ege Bölgesi'nin güneydoğusunda yer almaktadır Ege Bölgesi'nden Akdeniz Bölgesi'ne geçiş noktasında olan ilçenin doğusunda Burdur İli'ne bağlı Çavdır, Yeşilova ve Gölhisar İlçesi batısında Tavas ve Beyağaç, Kuzeyinde Serinhisar ve Çardak İlçeleri, güneyinde ise Köyceğiz ve Çameli İlçeleri ile sınırı bulunmaktadır İlçe merkezi ve merkeze bağlı 14 belediye, 38 köy ile 52 yerleşim biriminden oluşur Acıpayam adının tarihçesi Acıpayam en eski adı Hamit Ovası'dır Acıpayam, Isparta Sancağı'na bağlanmasıyla birlikte adı "Garbikaraağaç" olarak değiştirilmiştir Germiyanoğulları zamanında ise adı, Asi Karaağaç olmuştur Bölgenin "Acıpayam" adını alışı tam olarak bilinmemektedir Bölgede badem ağaçlarının çok oluşu ve de badem ağaçlarının da acı oluşu nedeniyle "Acıpayam" adı verildiği kuvvetli ihtimallerdendir Zaten bölgede bademe "payam" denilmesi bu adın yukarıdaki açıklamalardan ortaya çıktığını doğrulamaktadır Tarihçesi Türklerden önce Acıpayam Acıpayam'da ilk yerleşim tarihinin M Ö 2000'li yıllara kadar gittiği kesindir Diokayseria'nın tarihinin daha da eski olduğunu biliyoruz MÖ 1500 yıllarında Bölgede Hititleri görüyoruz 200 ya da 300 yıl kadar hüküm süren Hitit Egemenliğinden sonra Acıpayam ve yöresi, 1200 yılında İyonların Egemenliğine geçti 800 yılında ise Lidyalılar hüküm sürmeye başladı 456 yılında Persler'in, 440 yılında ise Büyük İskender'in Ordularınca Makedonya topraklarına katıldı Sürekli el değiştiren Acıpayam ve yöresi 200 yılında Makedonya İmparatorluğunun dağılmasından sonra Güney ve Honaz İlçelerinin olduğu yerde şehirler kuran Seleikos'ların eline geçti Fazla uzun ömürlü olmayan bu devletlerden sonra ,diğerlerine göre daha uzun süreli Hükümranlık yapacak olan Roma İmparatorluğu 133 yılında Acıpayam ve çevresini ele geçirdi Milattan sonra 395 yılında Roma İmparatorluğunun parçalanmasından sonra,Acıpayam ve çevresi Doğu Roma İmparatorluğunun Egemenliğine geçti Doğu Roma'nın da dağılmasından sonra Bizans hakimiyetine geçen Acıpayam 1195 yılından itibaren Türk Egemenliğine geçmiştir İlk fetihler Eldeki kaynaklara göre Acıpayam ve çevresi ilk olarak Afşin Bey tarafından fethedilmiştir Bu tarihten sonra Denizli ve Yöresi Bizanslılar ve Selçuklular arasında sürekli el değiştirmiştir 1097 yılında Selçuklu Kervanları Ladik (Denizli')de soyulunca Konya Anadolu Selçuklu Sultanı KILIÇARSLAN, Denizli 'nin ikinci kez fethi için Mehmet Gazi ve Server Gazi'yi görevlendirdi Mehmet Gazi ve Server Gazi emrindeki Birlikler ile beraber Burdur ve Isparta üzerinden Denizli sınırlarına geldiler Mehmet ve Server Gazi Beyler Yanlarındaki Birlikler ile Çardak üzerinden Honaz'a (COLASİA) geçtiler Semerkandi Baba ve Beyazid Han ise emrindeki birliklerle Elmadağı'nı geçerek Baş Salan Ve ,Kazlar Yakası,Ada Tepe ve Kayser (Yeşilyuva) DİOKAYSERİA ANTİK Kenti etrafında düşmanla amansız bir savaşa girdiler En şiddetli ve kanlı çatışmalar bu günkü Yeşilyuva 'nın bulunduğu Yerleşim alanı ile Doğusundaki tepe arasında kalan dere içinde meydana gelmiştir Binlerce insanın hayatını yitirdiği bu savaştan sonra DİOKAYSERİA(YEŞİLYUVA) fethedildi Binlerce şehide mezar olan bu tepeye "ADAK DERESİ" adı verildi Yeşilyuva'da Türbesi yapılmakta olan SEMERKANDİ BABA VE Beyazid HAN burada şehit olmuşlardır Yeşilyuva'nın Türk Egemenliğine geçmesinden sonra Semerkandi Baba adına bir zaviye kuruldu Ucarı'da Sıtlan Pınarı mevkii ile Karahöyük'ün göl yerini çevreleyen arazilerden elde edilen yıllık gelirin dörtte biri Zaviyeye ZEAMET olarak tahsil edildi Kuyucak Köyü yakınlarında bulunan koruluk da bu Zaviyeye verildi Bu ilk Fetihlerden sonra Bizanslılar adeta deliye döndüler Zaman zaman Denizli ve yöresine saldırdılar Düşman sadece Bizansla sınırlı kalmadı Avrupa harekete geçti Almanlar,Fransızlar,ve diğer Avrupalılar hem macera amacıyla hemde Hiristiyanlığı Anadolu'da güçlendirmek amacıyla kuvvet toplamaya başladılar 1147 yılında Fransa Kralı 4 Lui Komutasında binlerce asker Deniz yoluyla Efes'e gelerek buradan Ege'ye çıktılar Menderes Vadisini talan ederek LADİK (Denizli)'ye kadar geldiler Türkler Denizli'de büyük kayıplar verdiler İntikam ateşiyle yanan Türkmenler ve Anadolu Selçukluları Acıpayam (Hamit) ovasında toplandılar Serinhisar (Kızılhisar) sınırları içinde yer alan Honaz Dağı 'nın Güney eteklerinde mevzilendiler Düşmanla burada çok büyük çarpışmalar yaşandı Fransa Kralı 4Lui Karanlıktan yararlanarak bozulan ordusunu terkederek kaçtı Bu savaş Tarihe Kazıkbeli Savaşı olarak geçmiştir Aynı senaryo 1176 yılında bu kez Çivril İlçesi Gümüşsuyu yakınlarındaki Düzbel mevkiinde denenecekti Nitekim yine öyle olmuş, Selçuklu Sultanı Kılıçarslan 7 Lui ve İngiltere Kralı 2 Henri'yi Perişan etti70 bin kişiden meydana gelen Haçlı ordusunu tarihte görülmemiş bir askeri deha ile darmadağın etti Acıpayamın ikinci kez fethi Kazıkbeli ve Düzbel'de umduğunu bulamayan Avrupalılar bu yenilgileri bir türlü hazmedemiyordu Bu kez çok büyük bir kuvvetle yine Ege'den yola çıkarak Denizli'yi ele geçirip, Karaağaç Ovasından Burdur üzerine doğru ilerliyorlardı Tarihler ilk fetihlerden yüzyıl sonrasını yani 1195'i gösterirken: Selçuklu sultanı Osman Bey ve Hüsamettin Bey komutasındaki birlikleri düşman üzerine gönderdi Düşmanla Isparta yakınlarında temasa geçildi Burdur gölü kıyılarında büyük çatışmalar yaşandı Düşman yine umduğunu bulamayarak geriye çekilmeye başladı Bunun üzerine Hüsamettin Bey Komutasındaki birlikler Dinar üzerinden Çivril ve Çal tarafına gittiler Dinar'da Hüsamettin Bey'den ayrılan İsa ve Mahmut Gazi Beyler Başmakçı Üzerinden Anava (Çardak) geçtiler Osman Bey Komutasındaki Birlikler ise Yeşilova'ya geldiklerinde Abdi Bey ve Seyit Gazi Beyler Gölhisar tarafının fethine gittiler Gölhisar ve çevresini düşmandan temizleyen Abdi Bey ve Seyit Gazi ,Salda Gölü üzerinden Bayındır'a oradan da Çardak Gölçük Köyüne indi Burada Mahmut ve İsa Beyle Buluştular Beylerli Kasabasında toplanan Beyler burada bir durum değerlendirmesi yaptılar Cumalı Köyünde Cuma Namazı kıldıktan sonra Köpek Beline hareket ettiler Köpek belinde çok şiddetli çatışmalar oldu Abdi bey burada yaralandı Salda Gölü Kıyısındaki revire getirildi Abdi Beyin Kahramanlıkları Selçuklu Sultanına kadar ulaştı Selçuklu Sultanı Abdi Bey'i Sultanlık payesi ile ödüllendirdi Abdi Bey Sultan olarak anıldı Salda gölü kıyısındaki pınara (kaynağa) da Sultan Pınarı adı verildi Diğer taraftan Osman Bey ise emrindeki birliklerle Hamit (Acıpayam) Ovası'nın fethine girişti Artık sonbahar gelmiş,hava şartları değişmişti Düşman Osman Bey'in ani saldırı yapmasını bekliyordu Ancak öyle olmadı Osman Bey'in bilgi ve tecrübesi düşmanı şaşırtmıştı Osman Bey saldırıyor, geri çekiliyordu Bu ani saldırılarda düşmana büyük kayıplar verdiriliyordu Düşmanın gücü iyice azalmıştı Osman Bey nihai sonuca ulaşmak için büyük bir taarruza girdi Düşmanı Acıpayam Ovasından sürüp çıkardı Osman Bey bu savaşı sanki yata yata kazanmıştı Bu savaştan sonra Osman Bey de (Yatağan Baba) olarak anılmaya başlandı Savaş sonrası Yatağan'a yerleşen Yatağan Baba: Yatağan Kasabası'nın kurucusudur Yatağan'a yerleştikten sonra bir de Tekke kurdu Tekke ve Zaviyesi genç Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar yaşatıldı Türbesi Yatağan'dadır Abdi Bey de Yatağana yerleşti O da Osman Bey gibi bir tekke ve Zaviye kurdu O'nun türbesi de Yatağan Kasabasındadır Beylikler döneminde Acıpayam Acıpayam Ovası'nın tamamen Türk egemenliğine geçişiyle birlikte Oğuz Boylarından bazı boylarda, Karaağaç Ovası'na gelip yerleşmeye başladılar İşte bu boylardan Oğuz Bey Oğuz Köyü'ne, Kara Afşar Boyu'ndan iki boyda Karaağaç Baba öncülüğünde bir kısmı Eşeler Dağı eteğine, bugünkü Kumafşarı Kasabası'nın bulunduğu yere bir kısmı da Elmadağı'nın batısına Karahöyükafşarı'na yerleştiler Beylikler döneminde Acıpayam ve yöresi Hamitoğulları Beyliği'ne bağlandı Acıpayam ve yöresi bu dönemde Hamit Ovası olarak biliniyordu ve bu isimle anılıyordu Hamitoğulları döneminde Acıpayamlılar sakin bir hayat sürdüler Bölgenin Germiyonoğulları'na bağlanmasıyla Acıpayam'da huzursuzluklar başladı Merkezi Kütahya'da bulunan Germiyonoğulları, Hamit Ovası'na geldiler Hamamkaşı ve Kazıkbeli'nde yol kesip kervanları soymaya başladılar Avşarlar ile sık sık sürtüşmelere girdiler Avşarlardan bazıları Germiyonoğulları ile yakınlık kurmuş, bu durum Avşar Beyi Karaağaç Baba'yı çok kızdırmıştırAncak Avşarlar Germiyonoğulları'na boyun eğmemiş Karaağaç Ovası'nda Germiyanları göndermeyi bilmişlerdir İşte bu olaydan sonra Avşar Beyi Türküsü yapılmış dilden dile günümüze kadar ulaşmıştır Selçuklu döneminde Acıpayam, Gölhisar'a bağlanmış olup Gölhisar da Hamitoğulların'na bağlı olduğu için ovaya "Hamit Ovası" ya da "Yeşil Sahra" denilmektedir (1316-1324) Karamanoğulları'nın eline geçen bölge daha sonra Osmanlıların eline geçti Isparta Sancağı'na bağlandı Isparta Sancağı da Karaağaç Bölgesi olması nedeniyle adı "Garbikaraağaç " olmuştur Osmanlı Dönemi Yıldırım'ın Timur'a yenilmesiyle Anadoluda kargaşalar oldu Germiyonoğulları eski nufüzu tekrar kurmak isteyip de bölgemize hakim olamayınca Acıpayam'ı "Asi Karaağaç" ilan ettiler Asi Karaağaç, Burdur'un Sancak olması ile birlikte Burdur Sancağı'na bağlanmış; 1870 tarihli Osmanlı İdari Nizannamesi ile İlçe kurulmasına karar verilmiş ve Denizli Sancağına bağlanmıştır 1871 yılında da İlçe teşkilatı kurulmuştur |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla DenizliDenizLi - CivriL Denizli ilinin bir ilçesidir Antik dönemdeki adı Peltai'dir Antik dönemde Glaukos denilen Küfu Çayı (Küfu çayının yatağı 1960 dan sonra değiştirilmiştir) Lampe denen Çivril Ovasını suladığı için ova bataklıktı Bölgede sığır, camuz ve vahşi at sürüleri vardı Tarihte Onbinlerin yürüyüşü denen zamanda Pers kralı Daryus Sard'dan yola çıkmış bir ay boyunca Çivril ovasında kalarak ordusunun tedarikini gidermiştir Büyük İskenderin komutanları da bölgenin ekonomik gücünden dolayı Çivril'e uğramış Yavuzca çiftliği denilen yerde üs kurmuşlardır Burada İskender döneminden kalma kaya mezarları ve taş kabartmalar vardır Çivril ismi öz türkçe bir kelime olup Küfu çayından dolayı Türkler buraya geldiklerinde "suyu bol olan yer" bol su veren geçit" anlamı taşıyan Çivril ismini vermişlerdir Çivril'in Kocakır mevkii denen bölgesinde "Kervan Yolu" olarak adlandırılan Selçuklular döneminden kaldığı zannedilen yol vardır Bundan da anlaşılacağı üzere Orta Anadolu'dan Batı Anadolu'ya geçişte Akdağ eteklerinden Hacıkadirler denen bölgeden ve Sandıklı yönünden Menderes Nehrini takiben Cumalar-Işıklı-Koçak-İğdir Yokuşu eteklerinden devamla Bekilli tarafına (Kayı Pazarı) bir kervan yolu olma ihtimali büyüktür Kervan yolu şu an şehir içinde kalmıştır Çivril'e 11 Km uzaklıktaki Işıklı nahiyesi MÖ 250 lü dönemlerde Eumania adı altında antik bir kent olup Hierapolis ve Laodikya ile aynı dönemlerde kurulmuştur Çivril-Uşak bölgesinde çok sıkça orman niteliğindeki Meşe ağaçlarının kapladığı bölgeye "Meşe Denizi" denilmiştir Çivril'deki meşe palamutu kaynatıldığında kahverengi kök boya elde edilmektedir Laodikya'da Romalı askerler için yapılan elbiselerin kahverengi olmasına sebep Laodikyalı tekstilcilerin Çivrildeki meşe palamutundan elde ettikleri kahverengi boyayı kullanmalarıdır |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla DenizliDenizLi - Honaz Honaz Genel Bilgi Honaz ilçesi ve Honaz dağı Denizli ilinin bir ilçesidir İlçeye ismini vermiş olan Honaz Dağı (2,571 m) Ege Bölgesi'nin en yüksek dağıdır ve Honaz ilçesi bu dağın kuzey yamacına oturur Yüz ölçümü 504 km² olan Honaz'ın, 1990 yılı sayımına göre nüfusu 25000'dir Nüfus yoğunluğu km²'ye 45 kişidir Honaz'ın iklimi, Ege bölgesi ikliminin etkisi altındadır Yağmur genellikle ilkbahar, sonbahar ve kış mevsimlerinde yağar İlçe dağlık bir yerde kurulduğu için yağmur miktarı (yıllık 8566 mm) oldukça yüksektir Bu özelliği ile Honaz'ın iklimi özellikle kiraz yetiştiriciliği için oldukça uygundur İlçenin en önemli tarım ürünleri arasında Kiraz önemli bir yer tutmaktadır Özellikla ihracata yönelik kiraz yetiştirilmekte, ve yaklaşık %80'lik bir oranı yurt dışına gönderilmektedir Ortalama kiraz ihracatı yıllık 60,000,000 YTL, diğer yaş meyve, sebze ve domates, üzüm gibi tarım ürünlerinin iç ve dış piyasa satışı ise yıllık ortalama 100,000,000 YTL civarındadır Bunun yanında Honaz'ın diğer önemli bir tarım ürünü ise domatestir İlçede uzun yıllardır hizmet vermekte olan bir salça fabrikası da bulunmaktadır Tarımdaki çeşitliliğin yanında, Honaz ilçesi tarih boyunca pehlivanlar yetiştirmiş bir ilçedir Bu pehlivanlar arasında en ünlüsü, arka arkaya üç kere Kırkpınar Başpehlivanı olmuş, altın kemer sahibi Hüseyin Çokal'dır Tarihçe Kolossai'nin tarihi İÖ V yüzyıldan daha önceye dayanmaktadır Başlangıçta bir Frigya şehri olan Kolossai, zaman içersinde Grek şehri olmuştur, İS VII yüzyıla gelindiğinde tüm Anadolu şehirlerinde olduğu gibi Kolossai de Arap akınlarıyla karşı karşıya kalmıştır Savunma bakımından daha elverişli konumda olan ve Kolossai'nin 3km güneyinde Honaz Dağı'nın uçunda yer alan Khonai, bu dönemde antik Kolossai'nin yerini almaya başlamıştır VII yüzyılda kurulan ve 858 – 860 yılları arasında Başpiskoposluk unvanını alan Khonai, 950 yılında Metropolit olup, Anadolu'nun önemli dini ve idari merkezlerinden biri haline gelmiştir Kolossai ve Khonai (Khones) / Honaz kenti alanı, günümüzdeki ilçe merkezi Honaz'ın 5 km kuzeyinde, Lykos (Çürüksu) Çayının güney kıyısındadır Kolossai'yi Herodotos, İran Şahı Xerxes'in İÖ 480 yılında Yunanistan seferine giderken yanından geçtiği kentler arasında anar ve onun "Büyük bir Phrygia kenti" olduğunu söyler İÖ 401 yılında Genç Kyros'un, ağabeyi İran şahına karşı giriştiği sefere katılan Xenophon da Kyros ordusunun Kolossai'ye uğrayıp konakladığını anlatır, kentin büyük ve zengin olduğunu söyler Ancak İÖ III yüzyılda o yakınlarda kurulan Laodikeia kentinin gelişmesi ölçüsünde Kolossainin sönükleştiği anlaşılıyor Yapıtını Augustus döneminde veren coğrafya yazan Strabon, Kolossai'yi bir “kentçik” diye göstermiştir Hristiyanlık burada daha İS I Yüzyılda, İsa yoldaşı Ermiş Paulos'un arkadaşlanndan Epaphras'ın çalışmasıyla yayılmıştır Epaphras Kolossai'li idi Bilindiği üzere Hristiyanlığın İlk Yedi Kilisesi (İnanmışlar Topluluğu) Batı Anadolu'da kurulmuştu; bunlardan biri de Kolossai'nin pek yakınındaki Laodikeia'da idi Daha İS VIII Yüzyılda, Arapların çapul akınları sırasında, kentin kesinlikle sönükleştiğini, boşaldığını ve savunulması daha kolay bir yerde olan Khonai/Honaz'ın bölgedeki en önemli yerleşme birimi durumuna geçtiğini biliyoruz Hatta Khonai/Honaz, 858 yılında, çevredeki tüm piskoposlukların bağlandığı merkez, yani başpiskoposluk yeri yapıldı Kolossai kentinin Akropol'ü ovanın yanıbaşında, kuzey ve batı yanları 60-70 metre yükseklikte olan ama diğer yanları alçak tepeciğin üzerinde idi Tepe üstü şimdi tarla durumundadır ve sürülmektedir; burada, doğu yanda, surlardan ancak pek önemsiz, pek dağınık bir iki kalıntı görülür Kuzey tarafta Lykos (Çürüksu) akar Doğu yanda, yamacın eteğinde, tiyatronun yeri seçilebilmekteyse de görünür kalıntı sağa sola dağılmış üç beş taştan öteye gitmemektedir Çayın kuzey yakasında Nekropol bulunmaktaydı, ancak buradaki lahitler daha geçen yüzyılda hemen hemen tümüyle toprağa gömülmüş durumdadır Uzun süre Bizans İmparatorluğu sınırları içinde yer alan Khonai, 1070 yılında Büyük Selçuklu Hükümdarı Alp Arslan'ın komutanlarından Afşin Bey'in Anadolu seferi sırasında ilk kez Türklerin eline geçti Ancak daha sonra Khonai, özellikle Haçlı Seferleri sırasında birkaç kez Türkler ve Bizanslılar arasında el değiştirdi Adı Khones / Honas / Honaz olarak Türkçeleştirilen Khonai, 1207 yılında kesin olarak Türklerin idaresine geçti O zamana kadar bölgenin en önemli şehri konumundaki Honaz, bundan sonraki yıllarda da idari birimin merkezi olarak yarım yüzyıl kadar önemini sürdürdü Honaz'ın Osmanlılar'ın eline geçme süreci 1391'de başladı Yıldırım Beyazıt, Denizli ve yöresini Osmanlı Devleti'ne kattı Honaz 1403'de Timur'un Denizli'yi almasıyla Osmanlı Devleti'nin elinden çıktıysa da, 1429 yılında tekrar Osmanlıların idaresine geçti Honaz'ın Osmanlı hâkimiyetine kesin geçişi sırasında Osmanlı Hükümdarı olan II Murat, 1479'da Honaz'da bir cami yaptırdı Bu camii, bir bölümü yıkılmasına rağmen halen ayaktadır 19 yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti'nin yaşadığı değişim rüzgarından doğal olarak Honaz da etkilendi Tanzimat'tan sonra yapılan idari değişiklikte Honaz, Aydın eyaletine bağlı Denizli sancağının bir nahiyesi oldu Honaz'da idari bakımdan asıl değişiklik XX yüzyılın başında gerçekleşti 1914 yılında belediyenin kurulmasıyla Honaz'da resmi hizmetler de artmaya başladı 1987 yılına kadar Denizli iline bağlı bir nahiye olan Honaz, 19061987 tarih ve 3392 sayılı kanunla ilçe statüsüne kavuştu |
Tüm Ayrintilariyla Denizli |
11-04-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tüm Ayrintilariyla DenizliDenizLi - TavaS Tavas, Denizli ilinin bir ilçesidir İki yerleşim yerinin birbirlerine yakınlığı nedeniyle Denizli'nin Kale ve Tavas ilçeleri sık sık Kale-Tavas (galedavaz) şeklinde bir arada anılır Yöredeki en eski yerleşim yerinin Medet Höyüğü olarak anılan mevki olduğu tespit edilmiştir Höyük Eski Tunç Çağı, Hititler, Frigya, Pers İmparatorluğu, Eski Yunanlılar, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Türk dönemlerinin izlerini taşımaktadır Ancak Medet Höyüğü'nde henüz bilimsel kazılar yapılmamıştır Tarihçesi Orta Anadolu'da Hatti ve daha sonra da Hitit İmparatorluğu'nun kurulduğu dönemde, Batı Anadolu'da Ahhiyava ve Lukkalıların uygarlıkları vardı Bu uygarlıklar Herodot Tarihi'nde daha sonraları; Likya, Karya ve İyonya uygarlıklarının kökeni olarak gösterilmektedir Likyalılar daha ziyade Gediz Nehri vadisinde, Karyalılar ise bugünkü Kale-Tavas, Karacasu ilçeleri ile Muğla (il)'inin tamamını içine alacak şekilde Büyük Menderes Nehrinin güneyinde yerleşmişlerdir Menderes'in kuzeyi İyonya, İyonya'nın kuzeydoğusu ise Lidya bölgesidir Karya'nın kuzeydoğusunda geniş bir sınırı olan Frigya bölgesi yer almış, Frigya'yı Karya'dan Babadağ ve Honaz Dağları ayırmıştır Bugünkü Kale ilçesinin güney bitişiğinde bulunan ve günümüzde terkedilmiş durumdaki "Eski Kale" adıyla anılan doğal kayalığın üzerinde kurulmuş olan yerin adına Tabae (Tabai, Taba) olarak rastlanmaktadır Yazıtlarında Tabenon olarak görülür Tabae'nin ilk kuruluşu hakkında kesin belgeler bulunmamakla beraber, yüzeydeki kalıntılar ile birlikte yöre ile ilgili çeşitli kaynaklar Hellenistik dönemden önceki Karyalılar zamanından beri var olduğunu göstermektedirBu yerleşim kesintisiz olarak Karya, Hellen, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı şeklinde devam etmiştir Pek çok gezgin değişik zamanlarda yaptığı seyahatlar sırasında Tabae sözcüğünün antik dönemdeki benzer adlar ile olan bağını incelemişlerdir "Taba" adının günümüzde "Kaya" anlamına geldiğini savunmaktadırlar Antik dönemde "Taba" ile kullanılan birçok yer adlarından bahsederler Tabae'nin "Kaya" yı simgelediğini bunun kentin konumu ve görüntüsüne bağlı bir ad olduğunu iddia ederler Antik dönemlerde kurulan kentlerin mitolojik bir efsane veya mitolojik bir kahramanın adının bulunduğunu unutmamak gerekir Tabenos adlı bir kahramanın Tabae kentini kurduğunu ve onun gibi Kibiras'ın da Kibyra'yı (Bugünkü Gölhisar), diğer kardeşi Kidramos'un ise Kidrama'yı (bugünkü Yorga köyü) kurduğunu gerek tarihçilerden gerek günümüz araştırmacılarından öğreniyoruz Kibiras ve Kidramos, Tabenos'un kardeşleridir Tabae, yüzeydeki kalıntılar ve sikkelerden anlaşıldığı kadarıyla, Büyük İskender'den sonra Anadolu'da kurulan antik kentlerdendir Tabae kenti'de, Hellenistik dönemde sikke bastırmıştır Özellikle gümüş, bronz, bakır olarak bastırılan sikkeler kendine özgü tipleri ve stilleri ile diğer sikkelerden hemen ayırdedilebilirler Sikkelerin ön yüzünde tanrısal başlar, arka yüzünde Tabea kentine ait resim ve yazılar bulunmaktadır Sikkenin basılışı MÖ 3 yüzyıl ve 2 yüzyıllara tarihlendirilebilmektedir 12 ve 13 Yüzyıllara kadar Bizanslıların elinde bulunan Tabea bölgesi bu yüzyıllardan sonra Türklerin eline geçmiştir Türkler Kale-Davas adını kullanmışlardır Bu isim 1950 yılından sonra Kale olarak devam etmiştir Türklerin yöreye gelişi Büyük Selçuklu İmparatorluğu komutanlarından Afşin Bey'in Malazgirt Savaşı öncesindeki keşif harekatlarından birinde Honaz yakınlarına kadar geldiği bilinmektedir 12 yüzyılın başlarında Türkler Anadoluya iskan amaçlı akınları esnasında Selçuklu komutanlarından Cafer Paşa komutasındaki Mirza Bey Tabeayı fethetmiştir 14 yüzyıl gezgini İbn Batuta ve Evliya Çelebi yöreyi Davaz şeklinde anmaktadır 13 yüzyıl sonlarına kadar Anadolu Selçuklu Devleti hakimiyetinde kalan Kale, 1243 yılındaki Kösedağ Savaşından sonra Selçukluların zayıflamaya ve dağılmaya yüz tuttuğu dönemde uç beylerinden Menteşeoğulları Beyliğine bağlanmıştır Kale-Tavas, 1330 yılına kadar Menteşe Beyleri yönetiminde kalmış, daha sonra 1424 yılında 2 Murat tarafından tamamen Osmanlı Devletine bağlanmıştır |
|