Prof. Dr. Sinsi
|
Bir Vefa Örneği
Bir Vefa Örneği
Ders çıkışında, koridordan kendisine doğru yürüyen müdürü görünce gülümsedi Cemil Öğretmen Müdürün elinde bir zarf vardı ama zarfı fark edemedi
- 'Hay Allah az kalsın unutuyordum' dedi müdür Cemil ile karşılaşınca ' Cemil Bey bu mektup size ' diye mektubu uzattı
Cemil mektubu şaşırarak aldı ama şaşkınlığını müdüre belli etmemeye çalıştı Şaşırıyordu çünkü ona mektup yazacak kimsesi yoktu hayatta Mektubun üzerine baktı; gönderen isim tanıdık değildi Merdivenlerden inip okul bahçesine çıkınca zarfı açtı ve kâğıtta yazılı olanları okumaya başladı
Mektupta: ' Cemil Bey, ben doğduğunuz köyün okulunda görevli öğretmenim Okulun yakınındaki kerpiç evde, yaşlı, ağır hasta bir kadın var Bu kadının hayattaki tek yakının siz olduğunuzu duydum O yüzden de size yazdım bu mektubu Ezcümle; Münevver Nine çok hasta  Ayağa kalkamayacak, kedisine bakamayacak durumda Allah rızası için ona yardımcı olunuz Beni de bir meslektaşınız olarak mazur görünüz ' ifadeleri yer alıyordu
Mektubu okuduktan sonra, Cemil'in vicdanında bir kıpırdama oldu Aklıyla kendisini teselli etmeye çalışsa da vicdanının kalbine savurduğu yağmur damlalarına engel olamıyordu ancak içindeki bu muhasebe çok sürmedi Mesai bitiminde mektubu çoktan unutmuştu bile
Akşam hamarat bir kadın edasıyla eve çeki düzen vermeye çalıştı Zira ertesi gün nişanlısı gelecek ve düğün öncesi hazırlıkları tamamlayacaklardı Kanepelerin örtüsünü değiştirdi; mutfakta esaslı bir temizlik yaptı
Günün yorgunluğuyla yatağa yatınca, bütün hayatını gözlerinin önünden geçirmeye başladı Annesi ve babasını hiç tanımamıştı zaten Bildiği tek şey bir kazada kendisini yalnız bırakıp gitmeleriydi Ninesinin nasırlı ellerinde büyüyen elleri, bayramlık giyemeden geçirdiği bayramları, yatılı okulda dövülmesini, azarlanmasını, horlanıp aşağılanmasını; üniversitede harçlıksız kaldığı günleri yeniden yaşadı
Kendince hayata yeni başlamıştı Sevilmenin ne demek olduğunu nişanlısından öğrenmişti ve onu asla kaybetmek istemiyordu Hiçbir sebep onunla geçecek bir günü feda etmeye değmezdi
Meslektaşından gelen mektup, dolayısıyla da ninesi aklına geldi 'Ninem zaten hastaydı O hep hasta ve yaşlıydı O zamanlar da günlerce ayağa kalkamazdı ' diye, içini gizlice kemirmeye başlayan merhamet duygusunu bastırmak istedi Mektuba uyarsa, hiç vakit kaybetmeden yola çıkması gerekiyordu Oysa nişanlısını beklediği kadar hiçbir şeyi beklemiyordu o an
Ertesi gün heyecanla terminale gitti Günlerdir sabırsızlıkla beklediği nişanlısı nihayet gelmişti Büyük bir özlemle karşılayıp evine götürdü onu O kadar mutlu hissediyordu ki kendini, o anı hiçbir kaygının hiçbir düşüncenin bozmasına izin veremezdi
Nişanlısı sıcakkanlı, yerinde duramayan, ele avuca sığmaz bir kızdı Geleli iki saat olmamıştı ama evde ne var ne yok karıştırmıştı Mutfak dolabının menteşelerinin arsına sıkışmış tozlara gösterip dalga geçiyordu Cemil ile
Gardıropta elbiselerin arasına sıkıştırılmış, bez, heybe gözüne benzer bir çanta ilişti gözüne Üzerindeki el işi desenler dikkatini çekmiş olmalıydı Acelece çekip aldı onu yerinden Dikkatlice inceledikten sonra:
- ' Harika bir şey bu! Kimden kaldı sana Cemil?' diye sordu
- ' Boş ver' diyerek geçiştirmeye çalıştı Cemil ama nişanlısı ısrar edince, çok kısık bir tonla, ' Ninemden  ' dedi
Nişanlısı çantayı açıp içine baktı Çantanın içinde siyah beyaz bir fotoğraftan başka bir şey yoktu Fotoğrafta, yaşlı bir kadın, beş yaşlarında bir çocuğu sırtına almıştı Kadın gülümsüyordu Çocuk ise sabit bir noktaya bakıyordu
- ' Bu sensin galiba ' dedi Cemil'e
Cemil'in hiç hoşuna gitmemişti nişanlısının kendisini o fotoğrafta görmesi Bu yüzden hiç bir şey söylemedi
Nişanlısı:
- ' Kadın da ninen olmalı' diye ekledi
Cemil daha fazla saklanamayacağını anladığından kısık ve mahcup bir sesle:
- ' Evet' dedi Sonra da nişanlısının elinden fotoğrafı çekerek aldı Onu kırmamak için de hafifçe tebessüm etti
Nişanlısı daha fazla üstelemeden başka şeylerle uğraşmaya başladı Cemil fotoğrafla baş başa kalınca, içindeki gizli hâkim ortaya çıkıverdi Fotoğraf ona çocukluğunu hatırlattı Anne-babasının akıbetini, aklı yetince ninesinden öğrenmişti Ninesiyle geçirdiği yılları ise buğulu bir pencereden bakar gibi hatırlıyordu Kafasından canlanan anıların birçoğu bulanık idi Ninesinden ayrılıp, yatılı okula kayıt için eski bir minibüse bindirilip götürüldüğü gün ise oldukça netti Ağlamıştı Dudaklarını ısırırken saçlarını şefkatle okşayan bir elin olduğunu biliyordu ama o elin sahibinin yüzü siyah beyaz bir fotoğraf gibiydi aklında
Yıllarca niçin sakladığını bilmediği bu gizemli fotoğraf ona unutulmuş bir anıyı ifşa etti İstanbul'dan gelen bir genç – ki kim olduğunu bilmiyordu- ninesinin sırtında tarlaya giderken çekmişti bu fotoğrafı Ayrılık anında, ninesi çantasına gözlerinden sevgi akıtarak koymuştu fotoğrafı ' Dolu dolu gözleriyle bütün vücudunu okşayıp, ' Beni unutmayasın ' demişti İşte her şeyi hatırlıyordu şimdi Minibüsün arkasından döktüğü suyun anlamını o vakitler bilmese de şimdi anlayabiliyordu
Sevginin bir filize hediye ettiği ruh Cemil'in kalbinde gedikler açmıştı Ağlıyordu Niçin ağladığını bilmeden ağlıyordu Boğazında düğümlemeye çalıştığı hıçkırıklarını nişanlısı duymuştu Hıçkırıkların sebebi konusunda beyninde beliren bir sürü senaryo ile Cemil'in yanına geldi Cemil hala fotoğrafa bakıyor ve gözlerinden damla damla akıtıyordu vefasızlığın acısını
- ' Yarın gitmeliyim  ' dedi Cemil
Nişanlısı ne demek istediğini anlayamamıştı Şaşkındı Endişeyle beyninde beliren soruya cevap bekleme başladı
Onun endişesini gidermek niyetiyle anlatmaya başladı gözyaşlarının sebebini Cemil:
- ' Ninemdi o yaşlı kadın Annem ve babam kazada ölünce aç kalma pahasına bana ekmeğini verdi Yaşlı haliyle tarlalarda çalıştı; benim içindi bu fedakârlıkları  '
Elindeki siyah beyaz fotoğrafı nişanlısının gözlerine doğru uzattı:
- ' Bak şu fotoğrafa!' dedi ' Görüyor musun? Beni sırtında taşırdı her zaman Hastalandığım zaman günlerce uyumazdı Titrek parmaklarına aldığı tığ ile kazak örerdi Benim için yapardı tüm bunları  '
Başını ellerinin arasına aldı, yanaklarını ıslatan yaşları ayalarıyla sildi
- 'Ama ben  ' diye devam etti sözlerine 'Ben onu en zor anında yapayalnız bıraktım Tek başına soğuk bir odaya mahkûm oldu bana olan hasretiyle Şimdi kalbi üşüyordur, bir bardak su bekliyordur kuru dudakları Fakat ben  Ben kaderimde boğmaya çalışıyorum beni yaşatan insanı Gitmeliyim  En kısa zamanda gitmeliyim ona '
Nişanlısı Cemil'in vicdan mahkemesinde kalbini yargılamasının sebebini anlamıştı Onun da hislerinde bahar büyümeye başladı
- ' Git ona  ' dedi
Cemil, sabırsızlıkla günün doğmasını bekleyen ayaklarını dizginleyemiyordu yorgan altında Bir an önce koşmak, ' Ben geldim nine!' diye haykırmak, ninesinin yorgun gülümseyişinde ruhunu temizlemek istiyordu
Nihayet gün doğdu Nişanlısına ertesi gün döneceğini söyleyerek yola çıktı O kadar heyecanlıydı ki terminal güzergâhında gördüğü bütün araçlar ninesine gidiyormuş gibiydi Kalp atışları beynini tekmeliyor adeta yıllarca aç bırakılmış olmanın acısını çıkarıyordu
Fotoğraftan yükselen gizemli nefes sanki yeniden doğurmuştu onu Aklına karşı kazandığı zaferin heyecanı geç gelen bir hazdı
Artık ruhunda kızıl saçlı şirin çocuk gülümsüyordu Tıpkı fotoğrafta gülümseyen ninesi gibi aydınlıktı bakışları çocuğun
Otobüse bindiğinde muavinin tiz sesi, paklaşmış gönlünde gonca hislerin açmasıydı ' Yolculuk başladı ' diyordu muavin Otobüsün tekerleklerinin her devri, sabırsızlıkla sevgiliye kavuşmayı bekleyen ayaklarına gümüşten bir buse konduruyordu Yolu yarılamadan uykuya dalan yolcuların kaygısız rüyalarına demir atmak niyetinde değildi Kıvrım kıvrım uzanan yolların merhametle açılışına gözleri şahit oldu yolculuk boyunca
Köyün çamurlu yollarına ayak bastığında, üzerine odaklanacak nefret dolu bakışlar, dedikodular hatta küfürler bile umrunda değildi Vicdanın sorgusundan başı dik çıkan insanlığı, ninesinden gayrisine kulak asmazdı artık
Çocukluğunun geçtiği çamurlu sokaklar gözlerinde yeni keşfedilmiş bir dünyanın bahçeleriydi şimdi Sevgiliye kavuşmaya az kalmıştı Yaşlı, felçli bir adamın simasına benzeyen toprak damlı kerpiç ev görünmüştü Bacadan yükselen saman dumanı yaşam belirtisiydi ki bu içini kaygılardan tamamen arındırdı
İşte o kapının önündeydi Ninesinin ömründen daha uzun bir ömür süren çam ağacından ahşap kapının gövdesinde haşerelerin dişleriyle yollar açılmıştı Kapının kalın demir kolu ve tokmağı onu bekliyordu 'Gel artık, çok bekledik, çok özledik sevgili!' diyordu
Kapı koluna elini uzatınca ninesinin ellerinden tutmuş gibi oldu Ürperdi Yaşlı kadının ruhuna bürünmüştü sanki kapı kolu Onun nefesini çekiyordu içine Sıcak ve hasret doluydu Yıllarca yağlanmamış menteşeler uslu uslu seyrettiler sevginin rüzgâr hafifliğindeki esintisini
Yaşlı kadın sedire serilmiş eski yün yatakta yatıyordu Saman eriyip kül olmuş olmalıydı ki nefesi buhar halinde yükseliyordu Gözleri açıktı, tavana bakıyordu Çam ağacından kırmalarla muhabbetteydiler sanki Sağ eli yorganın dışındaydı Bir tül kadar incelmiş derisinin altından damarları görülebiliyordu Yüzündeki çizgiler yaşanan çilelerin resmiydi Matlaşan gözlerinde acının ve hicranın kulaç attığını izliyordu badanası dökülmüş duvarlar
Sedirin önüne iliştirilmiş derme çatma masanın üzerinde alüminyum kâse duruyordu İçinde yarısı içilmiş mercimek çorbası vardı Sonrası bir parça ekmek ve kirli kaşık  
Yaşlı kadının kırmalarla muhabbetini ayak sesleri böldü Aşinaydı zira Kalp atışlarına benziyordu ayak sesleri Fersiz kollarına dayanarak doğruldu Sönük gözleri sinesinden hiç eksilmeyen sıcaklığın gücünü çaldı o an
Ayak seslerinin sahibini tanımıştı
- ' Geldin mi? Biliyordum geleceğini ' dedi tebessüm ederek
Ayaktaydı; vefasız senelerle savaşıyordu Cemil Nedamet içini kemiriyor, kavuşmanın sevinci, vefasızlığın utancıyla ağlıyordu
- ' Yoldan geldin, açsındır sen  ' diyerek doğrulmaya çalıştı ninesi
Bu sevgi, bu merhamet nasıl unutulmuş olabilirdi? Nasıl kaygısızca geçmişti seneler? Bu soruları kendisine soruyordu vicdanı Cevap veremiyordu Cemil
- ' Ben geldim nine  Vefasız torunun geldi işte  ' dedi hıçkırıklarla
Gözyaşlarını silmek için uzanan ninesinin elini tutup dudaklarına götürdü Öptü, yanaklarına sürdü bedenindeki yangını söndürmek için
- ' Nine seni götürmeye geldim ' dedi sonra
Ayağa kalkamıyordu ninesi Sarılmak için uzanan ninesinin kollarına kollarıyla destek olup soğuk bedenini sinesine bastı tıpkı ninesinin ona yaptığı gibi
Daha fazla vakit kaybetmemeliydi Onu hemen doktora götürmesi gerekiyordu Bir çocuğun bünyesi kadar küçülmüş ninesini sırtına alıp vefakâr kerpiç eve veda etti Kırmalar, badanası dökülmüş kerpiç duvarlar ve yaşlı kapı mesutça gülümsedi arkalarından
Köylünün şaşkın bakışları arasında, bir çocuğu taşır gibi ninesini taşıdı ana yola kadar İlçeye gidecek bir vasıta beklemeye başladı Aradan beş dakika geçmeden siyah lüks bir otomobil yaklaştı onlara
Genç bir adam indi otomobilden Elinde fotoğraf makinesi vardı Bir yandan deklanşöre basıyor bir yanda da, ' Harika bu  Harika bir şey  ' diye söyleniyordu Cemil ile ninesi gencin otomobiline binerek ilçeye kadar gitti Bu arada genç bütün hikâyeyi dinledi Cemil'in ağzından
Ertesi gün gazeteler genç öğretmenin yaşlı ninesini sırtında taşıyarak hastaneye götürmesinden bahsetti Büyük puntolarla, ' Bir vefa örneği' şeklinde başlıklar atıldı Haberdeki fotoğraf ise bütün hikâyeyi sessizce anlatmaya yetiyordu zaten
Bayram Emir
|