Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
sisteminin, tasviyesi, tımar

Tımar Sisteminin Tasviyesi

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tımar Sisteminin Tasviyesi



Tımar Sisteminin Tasfiyesi
16 Yüzyıl sonlan, Anadolu

16 Yüzyıl, yani Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemi, Osmanlı İmparatorluğunun en parlak devri olarak kabul edilir Ama her çıkışın bir inişi vardır ve zirve aynı zamanda inişin de başladığı en yüksek noktadır Nitekim 'Muhteşem Süleyman'ın son zamanları ve ardından gelenlerle birlikte Osmanlı da inişe geçmeye başlayacaktır Bu durumun ise çeşitli ve dış nedenleri vardır İnişe geçiş, hem uluslararası, hem de yerel koşullara bağlı olarak ortaya çıkan gelişmelerin ürünü olan nesnel bir süreçtir

Her şeyden önce Osmanlı İmparatorluğunu çağdaşları karşısında üstün kılan iki özelliği vardır; birincisi, Yeniçeri Ocağı olarak bilinen düzenli, profesyonel bir orduya sahip olmasıdır 16 Yüzyıla kadar Avrupa'daki hiçbir devlet böylesi büyük, eğitimli ve iyi örgütlenmiş bir orduya sahip değildir İkincisi ise tımara dayanan topraktaki mülkiyet sistemi hem toplumsal üretimin geliştirilmesinde ve paylaşılmasında, hem de iç güvenliğin sağlanmasının yanı sıra toplumun bütün kaynaklarının askeri örgütlenmeye sevk edilmesinde çok işlevseldir

Toprakta özel mülkiyetin olmadığı bu sistem askeri yararlılığı kışkırtan ve ülkenin en ücra kesimlerine kadar ulaşan bir asker besleme/toplama mekanizması olarak son derece dinamiktir Tımarlı sipahi adını taşıyan bu ordunun Anadolu'da 100 bin civarında, Rumeli'de ise 75 bine yakın asker çıkardığı bilinmektedir

16 Yüzyılın ikinci yarısında bu iki kurumsal yapıda da sorunlar ortaya çıkmaya başlayacaktır

Üç kıtada 24 milyon kilometre kareye yayılırken doğal genişlemesinin de sınırlarına varan imparatorluk Doğu'ya doğru İran engeliyle karşı karşıyadır İran'ı fethederek Hindistan'a doğru ilerlemesi mümkün değildir Güneyde gerek Arabistan, gerekse de Kuzey Afrika'daki sınırlar çöllerle kesilmektedir Batıda, Avrupa'da ise güçlü Avusturya İmparatorluğu ile yüz yüzedir

Viyana alınarak Orta Avrupa'dan Batıya doğru ilerlemeye teşebbüs edilmiş ancak başarılamamıştır Zaten artık Batı Avrupa'da gelişmekte olan ticari kapitalizm karşısında, "basit yeniden üretim"e dayalı Osmanlı sisteminin "genişletilmiş yeniden üretim" sürecine girmekte olan Avrupa karşısında üstünlük sağlaması mümkün değildir Dolayısıyla bu koşullar önemli ölçüde "dış haraca", fetihlere dayanan Osmanlı sistemini zora sokmaktadır

Öte yandan Amerika'nın keşfi ile birlikte bu kıtadan Avrupa'ya aktarılmakta olan altın ve gümüş bir "fiyat devrimi"ne yol açmış ve Avrupa'da ciddi bir enflasyon ortaya çıkmıştır Yapılan araştırmalara göre 1521 ile 1660 yılları arasında Amerika'dan İspanya'ya 18 bin ton gümüş ve 200 ton altın geldiği sanılmaktadır Avrupa'da dolaşıma giren bu altın ve gümüş madeni paranın değerini düşürmüş, fiyatların o zamana kadar görülmedik ölçüde artmasında önemli bir etken olmuştur

Örneğin İngiltere'de daha önceki 150 yılda fiyatlar ancak yüzde 2 civarında artarken 1500-1600 arasında tam beş kat artmıştır Hammadde ihtiyacı içinde olan Avrupa Osmanlı ülkesinden yüksek fiyatla hammadde talep etmekte, kaçakçılık çok yaygınlaşmakta ve sonuçta iç tüketime sunulan ürün miktarı azalmakta, fiyatları artmaktadır

Denizlerde yapılan keşifler ve uzun yola dayanıklı sağlam gemilerin yapımı da uluslararası ticaret yollarını değiştirmiş, bu alandaki Osmanlı egemenliğini sınırlandırırken gelir kaynaklarını da daraltmıştır

İşte tüm bunların sonucunda iç ve dış haraca, başka ülkelerde üretilen zenginliklere fetihler yoluyla el konulmasına ve ülke içindeki sosyal artığın yönetici egemenler tarafından gasp edilmesine dayanan imparatorluk çatırdamaya başlayacaktır Ülke içinde "Celali Ayaklanmaları" adı verilen isyanlar patlak vermeye başlarken fethedilen uzak bölgeler ise artık bir gelir kaynağı olmaktan çok gider kaynağı haline gelecektir

Çünkü sömürgeci bir anlayışa sahip olmayan Osmanlı eliti sadece merkezi imar ve inşa etmekle yetinmemiştir Fethedilen yerleri sadece silah gücüyle değil, aynı zamanda bir tür toplumsal rızayı veya gönüllü boyun eğmeyi üreten ekonomik ve toplumsal yatırımlar aracılığıyla da elde tutmaya yönelik bir yönetim modeli geliştirmiştir

Devletin yıllık gelirlerinin neredeyse üçte bire indiğini gören Osmanlı egemenleri çare aramaya başlayacak ve sonunda bulacaklardır da; altın yumurtlayan tavuğu kesmeye karar vereceklerdir Yani devletin ve toplumsal sistemin temelini oluşturan tımar sistemi kısa vadede daha fazla gelir getirmek amacıyla tasfiye edilecektir Dış haracın artırılmasının yolu yeni fetihlerdir ama gelinen noktada birçok nedenden dolayı bu da olanaksız olduğu için çözüm iç haracın artırılmasında görülecek ve tımar sistemi bir nevi "özelleştirilerek" gelirler artırılmaya çalışılacaktır Ancak bu yönelim aslında Osmanlı'nın bindiği dalı kesmesinden başka bir şey değildir

Tımar sisteminin özelleştirilerek adım adım tasfiyesi mültezimler aracılığıyla olacaktır Devletin kamu gelirlerinin ya da topladığı verginin özel kişilere kiraya verilmesi denebilecek bu sistem için önce ifraz uygulaması devreye sokulacaktır

Örneğin bir tımarın defterde kayıtlı görünen yıllık geliri 50 bin akçe ise ve tımar sahibi bu miktar üzerinden devlete vergisini ödüyorsa İstanbul'dan yollanan görevliler yerinde inceleme yaparak tımarın yıllık gelirinin 50 bin akçeden daha fazla olduğunu, örneğin 75 bin akçe olduğunu belirliyor ve böylece aradaki fark sipahiden tahsil ediliyordu Bu arada tımar da parçalanarak, üçte biri sipahinin elinden alınıyor ve iltizama, yani bir nevi kiraya veriliyordu

Mültezim adı verilen kişi tımarın yıllık geliri üzerinden vergisini devlete peşin olarak ödüyor daha sonra bunu köylülerden topluyordu, tabii mümkün olduğunca çok daha fazlasını almaya çalışıyor ve köylüleri soyuyordu Başlangıçta belli sınırlarda uygulanmaya başlayan bu iltizam sistemi giderek yaygınlaştı Zamanla vakıf gelirleri, gümrükler, madenler, cizye gelirleri de iltizam konusu oldu Devlet, tımar sahipleri ve onların köylülerle olan sorunlarıyla uğraşmaz olmuş, peşin olarak topladığı geliri kullanırken köylüyü insafsız mültezimlerin eline terk etmişti

Topraktaki vergi gelirinin memurdan, askerden alınıp zenginlere satılması Osmanlı toplumsal düzenini çökertirken tımarlı sipahinin askeri örgütlenmesini de tasfiye eden bu uygulama kısa vadede iyi bir fikir gibi görünüyordu, ama uzun vadede Osmanlı kendi ipini çekmiş oluyordu!


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.