Prof. Dr. Sinsi
|
Tarih Ve Tarih Bilimi
TARİH YAZICILIĞININ TÜRLERİ
1 Hikayeci (Rivayetçi) Tarih
Bu tarz ilk olarak eski Yunan'da ortaya çıkmıştır Başlangıçta ağızdan ağıza dolaşan hatıralar şairler tarafından nazım tarzında söylenmekte ve bunlara "epos" adı verilmekteyken, Logograflar tarafından hikayeleştirilerek nesre çevrilmişler ve arşivlerdeki malzemenin de ilavesiyle içlerine birtakım gerçekler de karışmıştır Fakat yine de, Strabon'un ifadesiyle bunlar "epos" olmaktan kurtulamamışlardır Logografların eserleri ne edebi, ne de tarihi eserlerdir Sadece ilmi araştırma yolunu açan "basit kronikler"dir
"Tarihin Babası" adıyla bilinen Heredotos her ne kadar Logografların yolundan gitmişse de, insanı merkez haline getirmiş olması ve kavrayış üstünlüğüyle onlardan ayrılır Herodotos da hikayeci tarih tarzını kullanmıştır Fakat olayları peş peşe sıralamakla kalmamış, onları bir düzen içinde nakletmiş ve bir kompozisyon örneği vermiştir Eserinde az da olsa siyasi görüşler vardır Tenkit düşüncesine sahip olmamakla birlikte, gördükleri ile duydukları arasında bir ayrım yapmıştır
2 Öğretici (Pragmatik) Tarih
3 Araştırmacı Tarih
XIX yüzyılda tarih yazıcılığı tarzında ciddi bir hamle yapılmış, olayların sade anlatım ve geleceğe matuf öğreticisi vasfı yanında, çıkış sebepleri, bunları hazırlayan amiller, çeşitli olayların sebep ve sonuç ilişkilerinin araştırılmasına başlanmıştır ki, böylece tarih bir bilim olma kimliğini kazanmıştır
Dünyada cereyan eden olaylar, sadece yeri ve zamanı bakımından değil, cereyan tarzı, rol oynayan kişiler bakımından da farklılıklar gösterir Şartların müsait olması halinde "benzer" olaylar cereyan edebilirse de "tarih tekerrür etmez" Yani, tarihi olaylar hiçbir zaman, aynı cins ve miktarda malzemelerin kullanıldığı laboratuvar deneyleri gibi değildir Her birinin özel şartları, değişik mekanları vardır Bu olaylara karışan kişilerin karakterleri, olay sırasındaki halet-i ruhiyeleri, dış tesirler birbirinden farklıdır Şu halde, gerçek manada bir tahlil için, bütün bunların derinliklerine inilip ayrı ayrı araştırılması gerekir
Olayın oluşuna sebebiyet veren şartların araştırılması da ayrı bir önem taşır Bir olayı sadece tek bir sebebe bağlamak hatalıdır Coğrafi, sosyal, siyasi, iktisadi vs şartların iyi incelenmesi gerekir Bunların birinin görülüp, diğerlerinin ihmal edilmesi yanlış sonuçlara götürebilir Yani, tarihin bir bilim sıfatını kazanabilmesi için tarihin diğer sosyal bilimlerle olan ilişkilerinin her zaman göz önünde bulundurulması, yerine ve zamanına göre onlardan yardım istemesi gerekir
TARİHİN BÖLÜMLENMESİ
İnsanlığın tarihini var oluşundan günümüze kadar bir bütün halinde incelemek oldukça güçtür Bu neden tarih, çeşitli bölümlere ayrılarak incelenir Fakat bu bölümlemeler bütünü bozucu bir özellik taşırlar Bu nedenle araştırma ve incelemeyi kolaylaştırma yararından başka mutlak bir değerleri yoktur Bu bölümlemeler sayesinde elde edilen bilgilerin bütün bir tarih bilinci içinde değerlendirilmesi gerekir
1 Zamana Göre Bölümleme
Bu bölümlemede tarih, kronolojik dilimlere ve çağlara ayrılır: ilkçağ, ortaçağ, yeniçağ vs Bu tip bölümleme kullanışlı, hatta kaçınılmazdır Fakat tartışmalıdır Çünkü bütün dünyanın kabul ettiği zamana göre bölümleme ortaya konulabilmiş değildir Sözgelimi, bugün tarihte belirlenmiş çağlar, Akdeniz havzası ile Batı Avrupa'nın tarihsel gerçekliğine uygun düşmekte fakat Hint, Japon veya Çin kültürleri için bu bölümleme fazla bir şey ifade etmemektedir
2 Bölgeye Göre Bölümleme
Bu tür bölümlemede kıtaların, ülkelerin, kentlerin, hatta köylerin tarihi söz konusudur Avrupa tarihi, Türkiye tarihi, Ankara tarihi vs Bu tür bölümlemenin de asıl amacı genel tarihe ulaşmaktır Çünkü tarihi sadece yerel tarihe indirgemek, parçayı bütünden koparmak olduğundan hiçbir zaman bizi sağlıklı bir sonuca götürmez Günümüzde bütün devletler milli tarihlerini dünya tarihi çerçevesinde yerleştirerek öğretmektedirler
3 Konuya Göre Bölümleme
Buna analitik (çözümleyici) bölümleme adı da verilir Bu tür bölümlemede, toplumların değişik yönlerinin incelenmesi söz konusudur Sözgelimi: sanat tarihi, iktisat tarihi, düşünce tarihi, bilim tarihi vs Bu tür incelemelerin de büyük yararı olmakla birlikte, incelenen alanın açık ve kesin bir şekilde sınırlandırılamaması bazı sorunlar yaratmaktadır Sözgelimi dinî tarihi sosyal tarihten ayırmak son derece güçtür
TARİHİN FAYDALANDIĞI BİLİMLER
Tarih biliminin başka ilimlerle ilişkisi olmaksızın gelişmesi düşünülemez Hangi bilimlerle, ne oranda alakası bulunduğu, onlardan ne gibi hususlarda faydalanacağı hakkında fikir sahibi olan Tarihçi bir problemle karşılaştığında hangi bilim dalının yardımına başvurabileceğini bilmelidir
1 Felsefe
Felsefe, doğru ve bilinçli düşünmeyi, belirtiler arasındaki genel bağları kurmayı öğreten, dünya görüşlerinin kavranmasına imkan hazırlayan bir bilim dalıdır Tarihî düşünüş ve münasebetleri gösteren kolu ise "Tarih Felsefesi"dir Olayların doğru tahlili ancak o devrin felsefesinin bilinmesiyle mümkün olur
2 Sosyoloji
Sosyoloji toplumdaki sosyal kanunları ortaya koyar Tarih ise geçmişteki olayları bu kanunları göz önünde bulundurarak inceler Tarih araştırmalarında doğru sonuçlara varılabilmesi için sosyoloji kanunlarının bilinmesine ihtiyaç vardır
3 İktisat
Birçok tarihi olayın temelinde iktisadi faktörler vardır Bu olayların kanunları iktisat bilimi tarafından ortaya konur Tarih ise onun tasviri ile meşgul olur Fakat bütün tarihi olayların iktisadi sebeplerden kaynaklandığı görüşüne de saplanmak hatalı bir yoldur
4 Antropoloji
Antropoloji "insanin tabiî tarihidir" şeklinde tarif edilen bu bilim dalı "fizik antropolojisi" ve "kültür antropolojisi" şekline ikiye ayrılır Fizik antropolojisi, insan ırkının oluşumunu araştırırken; kültür antropolojisi ise, kültürlerin, yazının icadından önceki devirlerden başlayarak bugüne kadarki gelişimini inceler
5 Arkeoloji
Kültür antropolojisinin bir kolu olarak gelişmiş bir bilim dalıdır Özellikle belgelerin bulunmadığı devirler için, tarihin en önemli yardımcılarındandır Kalıntılar, özellikle kültür ve medeniyet tarihi açısından büyük kıymet taşırlar Hatta arkeolojik buluntular yanında yazılı kaynaklar bazen ikinci plana düşebilir
6 Etnografi ve Etnoloji
Etnografi ile etnoloji arasındaki fark, antropolojinin kalbi sayılan etnografi tek bir kabile veya topluluğun hayatının ana unsurları olan yaşayış, örf, adet ve geleneklerini konu alarak incelerken; etnoloji ise iki veya daha fazla sayıda kültür arasında mukayeseli çalışmalar yapan bir bilim dalıdır
7 Sosyal Antropoloji
Etnolojinin bir kolu olan sosyal antropoloji bilimi; 1) toplumun dini, siyasi, iktisadi ve sosyal müesseselerini, 2) müzik, dans, halk edebiyatını içine alan folklor araştırmaları, 3) etnoloji ile tarih, etnoloji ile psikoloji arasındaki ilişkileri konu alan mukayeseli çalışmalar yapar
8 Filoloji
Bir toplumun dili bilinmeden tarihinin bilinmesi de mümkün değildir Bunun içindir ki tarihi araştırmaların ilk şartı o toplumun dilinin öğrenilmesidir Bu da filoloji denilen dil bilgisi sayesinde olur Ne var ki, tarihi araştırmalarda basit bir dil bilgisi çok zaman yeterli değildir Kelimelerin sözlükteki karşılıkları dışında, çeşitli devirlerde ve kullanılış yerlerine göre ifade ettikleri anlamların da bilinmesi gerekir Aksi halde büyük hatalara düşülebilir
9 Sanat Tarihi
Sanat tarihi kısmen arkeolojinin metodlarını kullanmakla birlikte son zamanlarda gelişme göstermiş bir bilim dalıdır ve özellikle kültür tarihi açısından ihmal edilemez
10 Coğrafya
Bütün tarihi olaylar coğrafi bir mekan içinde geçer Mekanın tasviri, olayların değerlendirilmesi açısından önemlidir ki bunu da coğrafya yapar Coğrafi şartlar tarihe şekil verir ve gelişmesine yardım eder Deniz kıyıları, nehir ve göllerin çevreleri, vahahar gibi topraklar insanların yerleşmeleri için en elverişli sahalar olmuş, büyük medeniyetler burada doğmuştur Beşerî coğrafya, tarih bilimine, fizikî coğrafyadan daha çok yakındır Çünkü beşerî coğrafya kanunlar teklif etmek yerine, toprağın iskan edilişinin şartları ve sonuçları hakkında bilgi verir Beşerî coğrafyanın, tarih bilimine en çok yardımcı olduğu sahası, iktisadi ve sosyal tarihtir
11 Paleografya
Bir toplumun dilini bilmek, tarihî araştırma için yeterli değildir Dille birlikte kullanılan yazının da bilinmesi gerekir Mısır tarihini araştırmak için hiyeroglif yazısını, Mezopotamya tarihini araştırmak için çivi yazısını, Orta Asya Türk tarihini araştırmak için Orhun ve Uygur yazıları ile Çin yazısını, Osmanlı, İran ve Arap tarihi için Arap yazısını, Slav milletlerinin tarihi için Kiril yazısını, Avrupa milletlerinin tarihini araştırmak için de Latin yazısını bilmek gerekmektedir Ancak çoğu kez mesele bununla da çözümlenemez Çünkü bu yazıların da birtakım çeşitleri vardır Bunların her birinin kullanılış yerleri de farklıdır Gerekli yazıların okunması öğrenilmeden hiçbir zaman ciddi bir tarihi araştırma yapılması mümkün değildir İşte, yazıların tanınması ve özellikleriyle ilgilenen bilim dalına paleografya adı verilir
12 Diplomatik
Toplumun dili bilinip kullandığı yazı okunsa bile, belgelerin ifade ettikleri anlam bilinmeden değerlendirilmeleri mümkün değildir Belgelerin cins ve şekil olarak değerlendirmelerini yapan bilim dalı Diplomotik'tir Belgelerin çeşitleri çıktığı ve ulaştığı yere göre, yazılma gayesine göre pek çok değişik adlar alırlar Sözgelimi, hükümdar tarafından gönderilen emirler için: "ferman, emir, hüküm" adı verilir; bir şeyin kullanılma hakkı, bir vazifenin tevcihi gibi vesilelerle verilenlere: "berat" adı verilir; sadrazam, beylerbeyi gibi üst kademe görevlilerinin emirlerine "buyruldu" adı verilir; hükümdarın diğer bir devletin tebaasına veya kendi tebaasından bir gruba bahş ettiği hakları göstermek için yazılan belgelere "ahidnâme" adı verilir; iki devlet arasında karşılıklı tekeffülü ihtiva eden belgele "muâhede" adı verilir Bu belgelerin her birinin özelliği vardır Bu özellikler bilinince bazen metnin tamamının okunmasına bile gerek kalmadan hangi grup içine gireceği tespit edilebilir
13 Epigrafi
Müstakil kitabeler olsun, bir yapı üzerine monte edilmiş bulunanlar olsun, ihtiva ettikleri bilgilerin doğruluğu dolayısıyla tarihçinin vazgeçemeyeceği kaynaklardan biri de epigrafi malzemesidir Ancak bunların okunması ayrı bir ihtisas işidir Bu kitabelerin okunmasıyla uğraşan bilim dalına epigrafi adı verilir Küçük kitabelere "epigram" denilirken, büyük kitabelere "epigraf" adı verilir
14 Nümizmatik
Nümizmatik, paraların tanınmasıyla uğrayan bir bilim dalıdır Para ise gerek siyasi, gerekse iktisadi tarihin bazı noktalarının açıklığa kavuşturulması bakımından tarihçinin faydalandığı bir kaynaktır
15 Mühürler
Mühürler ve armalar da bazı meselelerin aydınlatılmasında tarihçiye yardımcı olmasından dolayı tarihin yardımcı bilimlerinden biri olarak sayılmaktadır
16 Şecereler
"Ensab cedveli" ve "geneoloji" şeklinde de bilinen şecereler, tarihçi için gerekli ve faydalı cetveller olmakla birlikte kendisine asil bir soy hazırlama merakında olan, böylece toplum içindeki yerini sağlamlaştıracağını umanlarca uydurma şecereler de tanzim edilmiştir Günümüzde bu merakın hala devam ettiği görülmektedir Muhteviyatını dahi bilmediği halde sahaftan bir ferman veya berat alıp aile yadigarı olarak gösterenlere rastlamaktadır Bu hususlar göz önüne alınarak, her rastlanan şecereyi doğru kabul etmek yanlıştır
17 Kronoloji (Takvimler)
Bir olayın geçtiği zaman çok önemlidir Zamanı tespit edilemeyen bir olayın diğer pek çok şartları da bilinemeyeceğinden doğru olarak değerlendirilmesi mümkün değildir Zamanın tayini için çok eski devirlerden itibaren çeşitli takvimler yapılıp kullanılmıştır Bu takvimlerin birbirlerinden farklı olmaları sebebiyle aynı olaylar için değişik kaynaklarda başka başka şekillerdeki takvimlendirmeleri tek bir tarihe, bugün kullanılan miladi takvime icra edebilmek için, bunların birbirlerine geçişlerinin iyi bilmek lazımdır
18 Onomastik
Tarih bilimi için yer adlarının, sadece belli mevkileri ifade eden birer ad olmaktan öte çok büyük önemi vardır Eskiden, yeni bir köy veya kasaba kuruluşunda, oraya yeni bir ad aramaya ihtiyaç kalmaksızın, yerleşen topluluğun adı verilmiştir Anadolu bunun en güzel örnekleriyle doludur Bu adlar bize, aynı adı taşıyan boy, aşiret, cemaat gibi grupların nasıl bir yayılma gösterdiklerini anlatır İşte bu yerleşme yerleri ile uğraşan bilim dalına "toponimi"; deniz, nehir, göl gibi su adlarıyla uğraşan bilim dalına "hidronomi"; şahıs adlarıyla uğraşan bilim dalına da "antroponomi" adı verilir
|