Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
devleti, endülüs, müslümanları, osmanlı

Osmanlı Devleti Ve Endülüs Müslümanları

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devleti Ve Endülüs Müslümanları



II Bâyezid'in hükümdar olarak bulundugu dönemin önemli olaylarindan biri de süphesiz ki Islâm cografyasinin en bati ucunda, baska bir ifadeyle Endülüs'teki Müslümanlarin basina gelen felaket idi Bu felaketin baslangici esnasinda Osmanli donanmasi, uzak denizlerde savasacak kadar güçlü degildi Bölgenin Osmanlilara olan uzakligi ve o siralarda Cem Sultan'in, Avrupa'da siyasî bir alet olarak kullanilmasi bir anlamda Osmanlilarin elini ve kolunu bagliyordu Bunlardan baska, Akdeniz'in öbür ucundaki bu bölgeye ulasmak için, Osmanli donanmasinin gerektiginde yardim alabilecegi bir liman veya sehir de mevcud degildi Bütün bu olumsuz sartlar da nazari dikkate alindigi zaman Osmanlilarin bu konuda neden daha faal bir rol oynayamadiklari anlasilir
Hicrî 92 (M 7ll ) tarihinde Kuzey Afrika'yi bastan basa kat eden Müslüman mücahidler, Ispanya'ya girdikten sonra orayi terk edinceye kadar Iberik yarimadasini medenî eserlerle süslemis, çok sayida kültürel ve sosyal müesseseler meydana getirmislerdi
Müsümanlar, Ispanya topraklarina ayak basar basmaz, irk, din, dil, mezheb ve soy farki gözetmediler Got, Vandal, Romali, Hiristiyan ve Yahudi demeyip herkese Müslümanlar gibi haklar tanidilar Endülüs ( III Abdurrahman, II Hakem gibi) büyük hükümdarlar gördü Parlak devirler yasadiOrada (Kurtuba Camii gibi) âbideler, (Medinetü'z-zehra gibi) saraylar yapildi Doguda Bagdad, batida Kurtuba, dünya yüzünde Islâm medeniyetinin gözler kamastiran merkezleri haline geldi Kurtuba'da kadinlardan alimler, sairler ve muallimler yetisti
Yedi asri askin bir süre bütün Ispanya, Portekiz ve hatta Güney Fransa'da hükümranligini kabul ettirmis olan Islâm hakimiyeti, bütünüyle yok edilmek isteniyordu Halbuki bu medeniyet, bütün medenî sahalarda Avrupa'nin üstadi, hocasi ve mürebbisi olmustu Bu hâkimiyet öyle bir medeniyet vücuda getirdi ki, cihanin en yüksek medenî seviyesine ulasti Bu medeniyet, Insanligin yüz aklarindan olan ilim, fen, edebiyat ve felsefe dahileri yetistirmisti Medreselerinde okuyan Hiristiyan ögrenciler, sonradan Avrupa'da kral ve Papa olmuslardi Endülüs Müslümanlari, Avrupa'daki Hiristiyanlara sadece maddî degil, manevî hasletlerde de öncülük yapmislardi Insanlik, baskalarini da düsünme, müsamaha gibi konulari anlayip kavramada onlara hocalik yapmislardi
Bilindigi gibi Endülüs (Vandelozya veya Andalousie), Ispanya'nin güney eyaletinin adi idi Müslüman ordulari Iberik yarimadasini (günümüzde Ispanya ve Portekiz devetlerinin bulunduklari yarimada) feth etmeye basladiklari zaman bu topraklara "Endülüs" adini verdiler
Istanbul'un l453 senesinde fethi, diger Islâm ülkelerinde oldugu gibi Beni Ahmer Devleti'nde de büyük bir sevinçle karsilanmisti Zira, Istanbul'un fethi, Endülüs'teki bu son Islâm devleti açisindan, Hiristiyan dünyasinin tehdidlerine karsi yardim taleb edebilecekleri yeni ve büyük bir Müslüman gücünün dogusu anlamina gelmekteydi Böylece Endülüs Müslümanlari ile Osmanlilar arasinda hissî bir alaka tesis edilmis oluyordu Gerçi l477 senesinde Girnata halkinin, Hiristiyanlarin baskilari yüzünden içinde bulunduklari zor sartlardan haberdar etmek ve yardim istemek üzere, Fâtih Sultan Mehmed'e bir elçi gönderdikleri belirtilmektedir Bununla beraber, Endülüslülerle Osmanllar arasindaki bilinen bu ilk dogrudan iliski ve haberlesme hakkinda daha fazla bir bilgiye sahip degiliz Iç çekismelerden dolayi küçülüp Hiristiyanlara yem olmaktan kurtulamayan Endülüs'ün (Beni Ahmer Devleti), son sehri olan Girnata da Kral Ferdinand ile Kraliçe Izabella'nin eline düsmek üzereyken Girnata'nin son hükümdari Ebû Abdullah es-Sagir, Afrika hükümdarlarindan oldugu gibi Istanbul'dan da yardim ister Fakat beklenen yardim saglanamaz Ebû Abdullah es-Sagir, 89l ( l486) yilinda Istanbul'a bir elçi göndererek Bâyezid'den yardim istiyordu Elçinin elinde parlak bir de kaside vardi Ebu'l-Beka Salih b Serif er-Rundî'ye ait olan bu mersiye, Hiristiyanlar tarafindan Endülüs'teki Müslümanlara yapilan zulüm ve iskenceyi anlatiyor, onlarin çektikleri izdirabi dile getiriyordu Manzum olarak Türkçe'ye de çevrilen bu mersiyenin bir kismi söyledir:
Hengam-i tamaminda gelir her seye noksan,
Ömründeki hosluklara aldanmasin insan,
Her sey mütehavvil, bu fena sence de meshûd,
Bir lahza meserret göreni, kahreder ezman

Siz, Endülüs'ün halini hiç duymadiniz mi?
Her kafile etmisken onu âleme destan,
Acizleri, sizden ne kadar istedi imdad,
Hep öldü, esir oldu, kimildanmadi insan

Dün, her yere sultan iken onlar, bugün eyvah
Küfr ellerinin hükmüne kulluk ile nalân,
Görseydin eger onlari bikes ve mütehayyir
Eylerdi sana zilletin envaini ilan

Görseydin o aglasmayi onlar satilirken,
Saskin hale getirirdi seni ahval ile ahzân
Ya Rabbi! Ayirdilar mâder u tifli (çocuk ile annesini)
Eylerse teferruk nasil ervah ile ebdân (ruhla bedenin ayrilmasi gibi)
Yardimin istendigi sirada II Bâyezid, bir taraftan Çukurova'da Memlûklular'la, diger taraftan kendisine karsi taht mücadelesi veren kardesi Cem Sultan olayi ile mesgul idi Nitekim, Endülüs Tarihi adli eserde, bu konuya temasla, elçilerin gönderildigine dair eski tarih kitaplarindaki bilginin dogru olmadigi anlatilarak söyle denir: Hakan-i müsarunileyh (II Bâyezid) reis-i mezheb-i ruhanî olan Papa'ya iki elçi göndermekle, sayet kral Girnata muhasarasinda israr ve Müslümanlari zarara sokarsa, ülkesindeki Hiristiyanlar hakkinda da ayni muamelenin yapilacagini bildirerek krala vasiyette bulunmasini istemistiCem Sultan meselesi gözönüne alindigi zaman bu rivayetin (yani elçi göndermenin ) dogru olmadigi anlasilir Osmanlilar, bu dönemde, Memlûk gailesi ile mesgul olmalarina ragmen, Girnata heyetini ümitsiz ve üzüntülü bir sekilde göndermek istemiyorlardi Bunun için bir donanma tertibi ile Akdenize açilmasini saglamis ve Cebel-i Tarik ile Sebte sahillerine taarruz etmek suretiyle Hiristiyanlarin, Müslümanlar üzerindeki agirligini hafifletmek istemislerdi Bununla beraber o dönemde Portekiz deniz kuvvetlerinin diger devletlerle mukayese edilmeyecek kadar büyük olmasi ve o siralarda Osmanlilarin ne Misir, ne de Tunus gibi bir Kuzey Afrika devleti ile anlasmasinin bulunmamasi, donanmanin fazla bir sey yapamadan dönmesine sebep olmustur Böylece bu müracaattan önemli bir sonuç alinamadi Bununla beraber, Girnata'nin müracaatindan bir sene sonra Kemal Reis komutasinda, Ispanya sularina bir Türk donanmasi gönderildi Ispanya kiyilarini vuran Kemal Reis, buralardaki bir kisim Müslüman ve Yahudiyi kurtararak Istanbul'a getirmistiHammer ise, Sultan Bâyezid'in Endülüs Müslümanlari ile ilgili faaliyetleri hakkinda su bilgiyi verir:
"Davud Pasa, Karaman asi asiretlerini itaat altina aldigi sirada Sultan II Bâyezid, Istanbul'da elçileri kabul ediyordu Bunlar içinde gerek itimatnâmesinin sekli, gerek maiyetindeki sahislar bakimindan en çok dikkat çekeni, Ispanya'nin son Islâm hükümdarinin elçisi idi Beni Ahmer'den Girnata hükümdari olan bu zat, Aragon ve Kastil Krali Ferdinand tarafindan agir bir baski altinda bulunuyordu Müslüman olmayanlarin istilalari karsisinda "Sultanu'l-Berreyn ve Hakanu'l-Bahreyn'den yardim dilemekte idi Elçinin itimadnâmesi, Elhamra padisahlarinin romantik ve sövalye ruhuna uygun yazilmisti Bu, Müslümanlarin ugradiklari izdirabi belirten ve Islâm'in Ispanya'da içinde çirpindigi düsüsü dile getiren ve nihayet 700 yildir bu kitada hüküm sürdükten sonra yakinda buradan çikarilacaklarini ifade eden Arapça bir kaside idi En etkili ve dokunakli tarzda Islâm milletlerinin ve hükümdarlarinin yardim ve merhametlerini diliyordu Bâyezid, dindar ve ayni zamanda sair oldugu için, Ispanya sahillerini tahrib etmek üzere bir donanma göndermekle buna cevap vermis oldu Donanma komutanligini Kemal Reis adi ile Hiristiyan donanmalarina korku salan amirale tevdi etti"
Beni Ahmer Devleti, Osmanlilara bas vurdugu gibi Memlûk Devleti'ne de müracaat etmisti Fakat kuvvetli donanmalarinin bulunmamasi yüzünden onlar da yardim edemediler Bununla beraber Memlûk hükümdari, Endülüs Müslümanlarina yapilan mezâlimi önlemek için Papa'yi ve Ferdinand'i tehdid ederek, sayet Ispanyollar Girnata Müslümanlarindan el çekmezlerse bütün Filistin Hiristiyanlarini Kamame (Kimame) Kilisesi'nde kestirecegini ve Hiristiyanlara Suriye ile Kudüs kapilarini kapatacagini söylemek üzere bir heyet göndermisti Fakat bunun da bir tesiri olmadi
Bütün bu olaylardan sonra Beni Ahmer Devleti, Ocak l492 (29 Safer 897)'de 55 maddeden mütesekkil bir muahede ile teslim oldu Böylece hakimiyetleri sona erdi Akd edilen muahede ve teslim sartlarina göre Müslümanlara hangi sekilde olursa olsun kötü muamelede bulunulmayacagi gibi onlarin cemaat haklari da taninacakti Fakat bu ahde ancak üç hafta riayet edildi Bundan sonra gün geçtikçe dozu artirilmak suretiyle orada kalmis olan Müslümanlara yapilmadik eza ve iskence kalmadi Bu arada kurtulmak için oradan çikmak isteyenlere de müsaade edilmiyordu Çünkü Müslümanlar, san'atkâr ve is sahibi idiler Fen, ilim, san'at ve ziraat erbabinin çogu Müslümanlardandi Bunlarin gitmesi halinde memleket bu islerden mahrum kalacakti Bununla beraber firsat bulanlar kafileler halinde Afrika sahillerine can atiyorlardi Bunlardan bir kismi da korsanlik yapmak suretiyle Ispanyollari tehdid ediyorlardi
Öyle anlasiliyor ki Osmanli Devleti, muhtelif sefer ve gaileler sebebiyle Endülüs Müslümanlarina istenildigi sekilde yardimda bulunamamisti Ancak XVI asrin ortalarindan itibaren bu isi Cezayir beylerine birakmisti Bunun için, Kaptan-i Derya ve Cezayir Beylerbeyi olan Kiliç Ali Pasa'ya gönderilen Zilkade 977 (Nisan - Mayis l570) tarihli bir hükümle Ispanya'daki Müslümanlara yardim etmesi emredilmisti Bunun sonucu olarak birçok Müslüman ve Yahudi Afrika sahillerine geçirilmisti Bunlardan bir kismi da Adana, Uzeyr, Tarsus, Sis ve Trablussam sancaklarina yerlestirilmistir Bu muhacirler, kendilerini toplayip üretici bir hale gelineye kadar bes sene müddetle bütün vergi ve resimlerden muaf sayilmislardir
Müslümanlarin, Ispanya ve Portekiz'in bulundugu Iber yarimadasindaki hâkimiyetleri sekiz asra yakin sürmüstü Bu hâkimiyet, 2 Ocak l492'de Girnata'nin Katolik hükümdarlara teslim olmasi ile son bulmustu Böylece, tarihin bir devresi kapanmis oluyordu Zira Ispanyollarin Girnata'yi isgalleri ve bu esnada isledikleri cinayetler, medeniyet tarihi bakimindan silinmez bir leke olarak kalacaktir Onlar, yaptiklari ile tam bir barbarlik örnegi sergilemislerdir Kendilerine medeniyet ögreten ve bu konuda üstadlari olan Müslümanlarin seviyesine ulasamadiklarini isbat etmislerdir Katolik bir Kardinal'in emriyle Girnata sehrinin büyük meydaninda 500000 küsur cild yazma kitap yakilmisti Müslümanlar, bütün Avrupa kütüphanelerindeki kitaplarin yekûnundan fazla olan bu kitaplari, sekiz asirdan beri dünyanin her tarafindan toplamislardi Insanlik âlemi, bu kitaplarin yakilmasindan dogan boslugu, bugüne kadar telafi edememistir En degerli müelliflerin en degerli eserleri, atese atilmisti Bu tarihlerde Avrupa'da l0000 cild kitabi bir araya getiren hiç bir kütüphânenin bulunmadigini belirtmek gerekir
Kral Ferdinand ile Kraliçe Izabella'nin, Müslümanlara verdikleri sözlerini tutmadiklarini, medeniyet ve kültür ürünü kitaplarin nasil yakildigini, Müslümanlarin nasil iskencelere tabi tutuldugunu Hiristiyan bir arastirmaci su sözlerle ifade eder:
" Katolik majesteleri Ferdinand ve Isabella, Müslümanlarin tabi tutulduklari teslim sartlarina bagli kalmada basari gösteremediler Kraliçenin özel günah çikarma papazi Kardinal Ximenes de Cisneros'un komutasi altinda tertiplenen ve geride kalan Müslümanlarin kiliç ve zor kullanilmak suretiyle irtidad (Islâm'dan dönme) ettirilip Hiristiyan dinine sokulmalari maksadina matuf bir askerî harekat l499 yilinda baslatildi Bu kardinalin ilk isi, Islâmî konularda kaleme alinmis el yazmasi kitaplari toplatip yaktirmak suretiyle piyasadaki dolasimini durdurmak olmustur Simdi artik Girnata sehri, Arapça yazilmis bu kitaplarin yiginlar halinde yakilmasindan olusan "senlik atesleri"ne sahne oluyordu Engizisyon adi verilen iskence ve zulüm hareketleri, müessesevî bir hale getirilmis ve yogun bir biçimde devamli isler halde tutuluyordu" Bu yazar, Müslümanlara karsi yapilan iskence ve yakilan binlerce cild kitabin maruz kaldigi insanlik disi davranisi ne kadar yumusatmaya çalissa da yine de dindaslarinin isledigi bu câniyane hareketten bahs etmeden geçemiyor
Girnata, Araplarin her türlü dinî hürriyetlerine, can ve mallarina dokunulmamak sartiyla teslim olmustu Fakat Katolikler'e göre " Kâfir Müslümanlar"a verilmis sözün hiç bir ehemmiyeti olamazdi Böylece, Yeniçagin esiginde beser tarihinin en büyük yüzkaralarindan biri irtikâb edildi Insanligin müsterek mali olmasi icab eden medeniyetin, o çag için en zarif olan dallarindan biri sistematik bir sekilde imhaya baslandi Hele cihanin en büyük kütüphânesinin merasimle yakilmasi, yakin zamanlarda bütün Ispanyollar tarafindan bile lanetlenmis bir hadisedir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.