11-03-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Sınıraşan Sularımız Ve Ortadoğuda Su Sorunu Sempozyumu
Sınıraşan Sularımız Ve Ortadoğuda Su Sorunu Sempozyumu
Bu kitap yukarıda adı geçen konuşmacılar tarafından yapılan sempozyumdan derlenmiş bir Harp Akademileri yayınıdır Kitapta öncelikle bize; sınırlarımız içinden doğup komşu ülkelerden geçen nehirlerimiz olan Fırat ve Dicle hakkında sayısal bilgiler verilmektedir İkinci bölümde ise kıyıdaş ülkelerle bizim aramızdaki su politikaları değerlendirilmektedir Bu yapılan sempozyumun amacı Ortadoğudaki su sorununa Türkiyenin nasıl bir politika takip etmesi gerektiğini belirlemek ve haklılığımızı göstermektir
1 SU KAYNAKLARI MÜHENDİSLİĞİ AÇISINDAN FIRAT-DİCLE HAVZASI
Türkiye su zengini bir ülke değildir Su zengini ülke olabilmek için Amerika ve Kanada gibi yılda kişi başına 10 000 m3 ve daha fazla su üretmek gerekmektedir Türkiyenin Meriç, Aras, Fırat, Dicle nehirleri sınır ötesi akmaktadır ve bu nehirlerden Dicle ve Fırat ülke su ihtiyacını karşılamaktadır
Sınır ötesi nehirler için Milletler arası Hukuk Derneği çalışmalarıyla ortak kurallar oluşturulmaktadır Türkiyenin Fırat ve Dicle nehirleri ile ilgili bazı milletler arası taahhütleri mevcuttur İlki; Suriyenin, Kuveyt suyunu Halepi sulamak için kullanması İkincisi; Lozanın 109′ncu maddesidir Bu madde ile Suriye, nehirlere hiç katkı sağlamadığından su üzerinde kazanılmış bir hakkı yoktur, Irak ise taşkın sulama yapması nedeniyle bu hakkından mahrumdur Yani bu maddeyi ileri sürerek suyu sahiplenme iddiaları pek kuvvetli olmayacaktır
Fırat nehri için düşünürsek; yıllık su potansiyeli 31,5 m3 (*) Türkiyeden, 4 m3 Suriyeden olmak üzere 35,5 m3′tür Türkiye bunun 17 m3′ünü, Suriye 8 m3′ünü, Irak ise 10,5 m3′ünü kullanmaktadır Irak su potansiyeline hiç katkıda bulunmamasına rağmen 24,5 m3 su ihtiyacı olduğunu beyan etmektedir ve her yıl 14 m3 su ihtiyacının karşılanmadığını bildirmektedir
Dicle nehri için düşünürsek; yıllık su potansiyeli 25 m3 Türkiyeden ve 23 m3 Iraktan olmak üzere 48 m3′tür Türkiye bunun 3 m3′ünü, Irak ise 45 m3′ünü kullanmaktadır Buna rağmen kendisinin 46,5 m3 su ihtiyacı olduğunu bildirerek yıllık 1,5 m3′lük bir açığı olduğunu öne sürmektedir
(*) Değerler milyar m3 üzerindendir
Bütün bunlar düşünülerek Türkiyenin; Fırat ve Dicleden sağladığı su potansiyeli ve bu potansiyeli arttırmak için neler yapabileceği konusunda bir çalışmaya girmesi gerekmektedir İkincisi; su satılabilir bir metadır Türkiye ne yapıp edip su satmaya başlamalıdır Özellikle Manavgattan İsraile yapılacak su satımı hem Suriye karşısında ittifak kazandıracak hem de suyun satılması ülkeye yeni bir gelir sağlayacaktır Şunu unutmamalıyız ki kimse bize petrolü bedava, hatır için vermiyor Biz de kimseye su vermek mecburiyetinde değiliz
2 FIRAT VE DİCLEYE KIYIDAŞ ÜLKELER ARASINDAKİ İLİŞKİLERDE SU AKTÖRÜNÜN ROLÜ VE TÜRKİYENİN BU KONUDA İZLEYEBİLECEĞİ POLİTİKALAR
GAPın takip ettiği amaçlardan biri kalkınma amacı kadar önemlidir Bu amaç; Türkiyenin bütünlüğünü korumak ve tekil devlet niteliğini muhafaza etmektir
GAP projesinin Güneydoğu Anadolu toprağına getireceği verim düşünülenden çok fazladır Bunun sayesinde nüfus yapısının iç göçler yoluyla değiştirilmesi ve bu yoldan Türk halkının birbiriyle kaynaşması da önemlidir
Türkiyenin belirli bir su miktarını Suriye ve Iraka verme mecburiyeti bugün yürürlükteki hukuk kurallarında mevcut değildir Bunun tek istisnası 1987 yılında imzalanan ve yıllık mı, aylık mı, günlük mü verileceği belli olmadığı için Suriyenin her an çeşitli taleplerine mesnet teşkil edebilen 500 m3/sn su verme yükümlülüğüdür Türkiye bu yükümlülükten kurtulmalıdır Bunun için milletler arası hukukta mukabele bilimsel esasını kullanmalıdır Bu esasa göre bir tarafın hukuk kaidelerini sadece belirli bir alanda ihlâl etmesi halinde antlaşma uygulanmaz
Türkiyenin temel siyaseti kendi suları üzerinde egemen olmaksa bu konuda herhangi bir komşu devletle, herhangi bir hukukî yükümlülük içine girmemesi gerekmektedir Hukukî yükümlülük altına girmesi demek, Fırat ve Dicle sularının münhasıran kendi egemenliği altında olduğu tezine istisna tanımak, bu tezden vazgeçmek demektir
Bu su meselesini jeostratejik bir bütün içinde görmek gerekir Bir devlet sizden arazi talep ediyorsa, bir devlet sizin için tedhişçi çeteler gönderilmesine yardımcı oluyorsa, o devleti hasım bir devlet olarak görmek gerekir Hasım bir devleti güçlendirmek, hasım karşısında kendi imkânlarımızı sınırlamak, hasmın hasma olan bir devletle işbirliği imkânlarını aramamak jeostratejik ve diplomatik akla aykırıdır Bu yüzden Türkiyenin Arap komşularıyla ilişkilerinde İsrail çok önemli bir unsurdur
Kısaca 1987 antlaşması dışında su konusunda bir başka hukuk kuralı bizi bağlamaz Türkiyenin çıkarı bundan bir an önce kurtulmaktır Her hâlde yeni hükümler altına girmek değildir Suriye ve Irakla su sorunu, bu memleketlerle genel ilişkilerimizin çerçevesi dışında görülemez Bu mesele Orta Doğu meselesindeki güvenlik ihtiyaçlarımızın bütünü içinde tahlil edilir
|
|
|