Ortadoğuda Yeni Dünya Düzeni |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ortadoğuda Yeni Dünya DüzeniKİTABIN YAZARI : Suat PARLAR Suat PARLAR tarafından yazılan kitap kendisine ait,sol yayın organlarınca yayımlanmış makaleleri ile kendisiyle yapılan radyo söyleşilerinin bir araya getirilmesiyle hazırlanmıştır Kitapta Ortadoğu ve Ortadoğuya yönelik emperyalist politikalar ve Türkiyenin bu politikalar içindeki yeri ile Türkiyenin askeri,siyasal ve ekonomik oluşumu ele alınmıştır Kitabın başında kapitalist ülkelerin Ortadoğu üzerindeki emperyalist saldırganlıkları, özellikle ABDnin öncülüğünde kurulan ve gangsterler düzeni olarak nitelendirilen içinde Türkiyenin de bulunduğu bir oluşumdan bahsediliyorBu emperyalist faaliyetlerin özellikle Ortadoğu petrol pazarlarına ve suyuna yönelik olduğuna ve bu çerçevede Türkiyenin İsrail ile olan siyasal ve askeri ilişkilerine değinilmiş Kapitalist sistemin bu coğrafya üzerindeki kontrolünü militarist emeller ile sağlama niyetinde olduğunu ve 90lı yıllarda ABDnin Körfez krizi döneminde bölgedeki Kürtlerin Saddam katliamlarından korunması bahanesiyle bölgeye Çekiç Güç adı altında askeri yığınak yapılarak gerçekleştirildiği ve daha sonra da Türkiyenin oluşturulan bu tampon bölgeye yaptığı askeri operasyonların da meşrulaştırıldığı iddia ediliyorYine bölgede bu kapitalist ülkeler olarak nitelendirilen ABD,İsrail,Türkiye, İngiltere ve Fransanın çıkarlarına ters düşen İran ve Suriye arasındaki siyasal ve askeri dengeler anlatılıyorBu konuyla ilgili olarak Suriyeye karşı yapılan su savaşında İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkilere değinilmiş ve kitapta İsrail-Türkiye birleşik devletleri değimi kullanılmıştırKapitalist enternasyonelin devrim polisleri olarak nitelendirilen Türkiye ve İsrailin bölgedeki yayılmacı militarist faaliyetlerinden bahsedilirken İsrailin Ürdün ve Lübnan ile su meselesi yüzünden yaşadığı sürtüşme ve Türkiyenin de PKKnın terorist başını topraklarında barındırılmaması istemiyle hem Askeri bir mudahale hem de Türkiyeden Suriyeye verilen suyun kesilmesi tehtidinde bulunduğundan bahsedilmiş ve böylece bölge ülkelerinin suyunun kesilmesi bölgesel bir savaşın işareti olarak görülmüştürOrta doğuda emperyalizmin ileri karakolu olarak görülen Türkiye ve İsrailin ABD ve diğer emperyalist ülkeler tarafından kendi politikalarına göre bölgede faaliyet gösterdikleri görüşü hakim ve bu çerçevede de son yıllarda Türkiye ve İsrail arasındaki Askeri ve ekonomik işbirliği ile ortak istihbari çalışmalar yapıldığına dikkat çekiliyor Kitapta ortadoğunun tarihten bu güne dini,siyasi ve askeri oluşumu irdelenmiş İslamiyet ile başlayan sosyal devlet anlayışını daha sonra kurulan islam devletleriyle yeniden bozulduğunu,halife imparatorluklarının ticaret enternasyoneli ile bütünleşerek sosyal devletin ortadan kalktığını, yerine aristograt bir toplumun aldığını ve İslamda sınıf çekişmelerinin netleştiği anlatılıyorİslam devletlerinin islama aykırı olarak devletleştiğini ahlaki değerlerin kokuştuğunu bununda sosyal devletini bitirip neticesinde geri kalmışlık tablosunu ortaya çıkararak bu ülkelerin sömürge sitatusüne girdiği anlatılıyor Emperyalist ülkelerin, sömürü sisteminin işleyişini gizleme konusunda gayet titiz olduklarını, sömürü neticesinde oluşan yoksulluğu,cehaleti ve geriliğide o ülkenin dini inançlarına bağladıkları ve bu toplumları uygarlaştırma misyonu adı altında sömürüyü meşrulaştırdıkları ifade edilmişYazara göre islamiyetin miskinlik olmadığı sömürüye baş kaldırı hareketlerinde öncü konumunda olduğu savunuluyor Türkiyenin de bugün batılıllaşma diye batı sermayesinin siyasal,kültürel düzenlemeleri, işbirlikçi egemenler tarafından çağdaşlaşma adı altın da yürütürüldüğü ve halkın batı tüketim kalıplarıyla sınırlandırılmasına hizmet eden içi boş emperyalist ilişkiler düzenini meşrulaştırıcı özellikler taşıdığı savunuluyor Sol idiolojik faaliyetlerin bölgemizdeki hareketlerinden ve çeşitliliğinden bahsedilirken özellikle ortadoğu ile alakalı konu olduğu için Arap sosyalizmine değinilmiş İran devrimi, dışardan basit bir devrim gibi gözükürken temelde sol grupların lokomotifi olduğu söylenmişYine Ortadoğuda İslami devrimci gruplardan bahsederken Hizbullahı ve Müslüman kardeşler gibi anti-emperyalist gruplardan Türkiyede olmadığı ve bu haliyle Ortadoğuda istisna teşkil ettiği vurgulanmıştır Başında ABDnin bulunduğu Ortadoğu petrol tekellerinin yöneticileri, silah satıcıları, istihbarat örgütlerinin temsilcilerinin oluşturduğu bir kulüb ve buna ait gizli fonların tüm anti-kominist faaliyetlere gelir sağladığı anlatılmışHumeyni yönetiminin anti-emperyalist faaliyetler içine girdiğinde ABDnin Irak Iran savaşını kışkırttığını ve ABDnin de silah pazarından yüklü gelir sağladığı bu savaşa Arap dünyasının seyirci kalarak petrol oligarşilerinin ve Arap burjivazisinin bunu desteklediği yazılmış Türkiyenin Çeçenistan ve Azerbeycana ülkücü milis ve para yardımı yaptığını belirterek Türkiyenin Kafkaslardaki militer amaçlarına değinmiş,Türkiye İsrail merkezli militer yapılanmanın bölgedeki ulusal kurtuluş akımlarıyla sosyalizan akımların en büyük düşmanı olduğu belirtilmiştirMİTin MOSSAD ile Türkiyedeki anti-emperyalist kesimler ve solcuların ortadoğuda bulunan diğer devrimci hareketlerle bağlarını kesmeye yöneldiğini yazmış,bunada Türkiyede Filistin devrimine ilgi duyan Türkiyeli devrimcilerin kanlı operasyonlarla durdurulmasını örnek vermiştir”Türkiye bugün açıkça işgal altında ve işgalcide Türkçe konuşuyor” diyen yazar Türkiyenin emperyalizm ve masonik faaliyetler tarafından yönetildiğini iddia ediyor Türkiyede gerçek anlamda hukuk sisteminden çok gizli devlet ve kontrgerilla yasalarının geçerli olduğu vurgulanmış,Türkiyede devlet terörü tekelli sermayenin tarihsel ekonomik ve politik varolma koşullarının şiddete dayanarak güvence altına aldığını,silahlı brokrasinin Türkiyede resmi burjuva ideolojisinin bekçiliğini sürdürdüğünü iddia etmiştirTürkiyedeki Üniversitelere de deyinen yazar Üniversitelerin yönetim kadrolarında bulunan kişilerin resmi idioloji çerçevesinden çıkmadıklarını ve bilim adamı kisvesi altında üniformasız savaş orduları yaratıldığını savunuyorTürkiyede özelleştirmenin emekçi insanın varoluşunu tehdit eden bir süreç olduğunu belirten yazar sağlık hizmetlerindeki özelleştirmenin de sosyal devlet anlayışına ters düşdüğünü açıklamış Türkiyede Ordunun temel politik dinamiklerin belirleyici öğelerinden biri olduğu savunulmuş ve Türklerin yönettiği hemen her toplumlarda askerlik olgusunun geçerli olan bir ilke olduğu anlatılmışMGKdan da bahsedilen kitapta MGKnın genel sekreteri için Türkiyenin fiili başkanı olarak bahsedilmişOrdunun siyasete müdahaleleri ve askeri darbeler ele alınarak askerin dışişlerine ve özellikle son yıllarda ekonomik stratejilerin belirlenmesindeki ağırlığından söz edilmişYine yazara göre Türkiyede sivil siyaset deneyiminin olmadığı çünki mutlak militalizmin hayatın her alanını kaplamış olduğu ve tüm partilerin hemen hepsinin bu mutlak militarizme itiat halinde oldukları aşikar Osmanlı devletinden bu güne kültürel asimilasyon yapıldığı ve TCnin Ortadoğu ve balkan halklarının kendi dillerine saygılı davranmadığı ve devlet dilinden başkasına hoş görü göstermediği anlatılıyorDevletin Türkçeyi yabancı dillerin nufüzundan kurtarma adı altında şovenizmi körüklediği anlatılırken Kürtçenin yasaklandığı bunun yanında kültür tekliğini savunan Cumhuriyet burjuvazisi,halk dillerinin yanında tarihlerini de tasfiye etmeye çalışıyor denilmektedirÖzetle kitapta Türkiye bölgesinde emperyalist emelleri olan, yayılmacı bir politika takip eden şovenist bir polis devleti olarak lanse edilmiştir |
|