Prof. Dr. Sinsi
|
Kitap Tanitimlari
AMAK- HAYAL
Filibeli ahmed Hilmi -kaknüs yayınları-
Evet azizim! Ben hayallerin arkasına gizlenmiş olan hayaletleri arıyorum Ne yazık ki bulamıyorum Tam olarak “bulamıyorum” demek de yanlış Bunu nasıl anlatacağımı bilmiyorum İlmi gerçeklere kimsenin bir şey demeye hakkı yoktur Yalnız, bir hakikatin varlığı, diğer hakikatin varlığına engel olmaz Bazı vicdanlar, başlangıç ile sonu birbirinden ayıran bir çizginin önünde durup orada kalamaz Yarı derviş yarı deli ama her gördüğümü hikmet gözüyle gören bir düşbazın düşleri sizi çağırıyor:Hayat sekr halinde görülen bir düş değil midir? Kim bilir?
MİRDAD kundaktaki ermiş
Mihail nuayme- kaknüs yayınları -
Sevgi hayatın özü, nefret ise ölümün irinidir:Bilin ki sevginin özü, damarlarda hür olarak akmadıkça yaşayamaz bu açıdan kana çok benzer Ne zaman kanın aktığı damarlardan birini bastırırsanız, o damarı kaçınılmaz bir tehlike ve öldürücü bir hastalıkla karşı karşıya bırakırsınız Nefret de hem nefret eden hem de edilen için, ölümcül bir zehir haline dönüşmüş, bastırılmış bir sevgiden başka bir şey değildir Eğer hayat ağacınızdaki sarı bir yaprağı sevginizin memesinden kesmeseydiniz, o yaprak asla sararmayacaktı Öyleyse sararmış yaprağı sakın ola kınamayanız Eğer solan bir dala sevgi gıdanızı çok görmeseydiniz, o dal asla solmayacaktı Öyleyse solan dalı da kınayamayınız Eğer çürümüş meyveyi nefretinizin irininden emzirmeseydiniz, o meyve asla kokmayacaktı Öyleyse meyveyi de kınamaya hakkınız yok
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN
Tolstoy -kaknüs yayınları -
“senin, ümitsizlik batağına saplanman neden kaynaklanıyor biliyor musun Çünkü sen kendin için, mutluluğun için yaşamak istiyorsun,-bu dünyada ne için yaşanır ki?-Allah için yaşamak lazımdır martin Madem ki O sana hayat verdi, seninde hayatını Ona vermen Onun için yaşaman gerekir eğer böyle yaparsan dertlerden kurtulur, sıkıntı çekmezsin herşey senin için kolaylaşır ”
ATEŞİ KIVILCIMKEN SÖNDÜRMELİ
Tolstoy- şule yayınları -
“kötüyü değil , kötülüğü yok etmeli İyi insanlar ancak böyle çoğalır Tutuşturan elle değil kıvılcımla müdahale etmeli iyilik istiyorsak eğer dünyada, ateşi kıvılcımken söndürmeli”
BİZ HANGİ DÜNYADA YAŞIYORUZ?
Abdulkerim Suruş – Bilge Adam Yayınları
“Öyle insanlar tanırız ki dünyaları yaşadıkları mahallenin
sınırlarını aşamaz
Her birimiz kendimiz için kurup düzenlediğimiz bir dünyada
yaşıyoruz herkes de kendisi için kurup çattığı ve içinde yaşadığı dünyanın
niteliğine göre diğerinden farklı,başka bir insandır insanlar arasındaki
farklılıklar,görüş ayrılıkları yaşadıkları dünyaların
farklılıklarındandır belki insanların sayınsınca evren vardır ”
İNSANIN DÖRT ZİNDANI
Ali Şeriati
Yazar kitabında insanın dört zorlayıcının etkisinde olduğu ve bu gücün etkisinden özünü kurtarınca özde insan olabileceğini iddia etmektedir Beşer ve insan arasındaki farka değinen yazar, beşer dendiğinde kastedilen varlıkların gelişim süreci sonunda yeryüzüne gelmiş bulunan, bügün de yaşamakta olan ve bu türden üç milyar bireyin şimdi de yeryüzünde eylemde bulunduğu iki ayaklı canlı varlık anlaşıldığını; ”İnsan” dendiğinde ise olağan dışı, üstün ve bilmecemsi gerçek anlaşılır Ona göre beşerin amacı, ülküsü insan olmaktır İnsan olmak,erişildiğinde bir “imek”durumuna varıldığını gösteren durağan bir aşama değildir İnsan sürekli “olmak” sürecindedir “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” bu ayette insanlık felsefesinin özü vardır “İleyhi raciun” yani insan Tanrıya yönelir Buradaki “ileyhi” kelimesi, üzerinde durduğumuz konuyu belirlemektedir İnsanın üç özelliğine işaret eden yazar, bunların bilinçli olmak, seçme yeteneği bulunmak ve yaratıcılık olduğunu söyler İnsanın bütün diğer özellikleri bu üç ana özellikten kaynaklanır Bu üç özellik tanrısal sıfat ile ilgilidir Tanrı, zatının bilincine sahip, irade sahibi kurucu, yaratıcıdır Şu halde söz konusu olan üç özelliğe sahip insan da bu açıdan tanrısal özellikleri andırmaktadır Yani insan bütün doğadan farklı olan o varlıktır ki tanrının yüce sıfatlarını kendi varlığında ekip yetiştirebilir Böylece gelişme ve olgunlaşma yoluna girmiş olur İnsanın önce ihtiyacı gereksinimi vardır Sonra bolluğa erişir refaha erer Sonra boşluk ve anlamsızlık duygusuna kapılır Bundan başkaldırmaya geçer Sonunda perhizkar ve içe dönük bir dönem gelir Egzistansiyalizme ve hippilik akımı bugün böyledir Bizim eski ağalar ve soylularımızın tasavvufa düşmeleri, hint ve çin soylularının mistik bir Nirvana anlayışı içinde maddi yaşamı yadsımaları da bu yasaya dayanır İnsan, onlara erişemediği sürece günlük maddi istek ve özlemlerine değer verir, erişince de boşluk ve anlamsızlığa düşer İnsanın ülküsü, özlemi, öylesine yüce olmalıdır ki bir noktaya bağlı kalmasın Yoksa bu ülkü, duruş ile durak ile sonuçlanır Duruşta anlamsızlık ve boşluk bunalıma iletir Yazar, insanın ”Aşk”a ihtiyacı olduğu düşüncesindedir Bu konuda şunları söyler: Aşk beni kendi yaşayışımın üzerlerine kurulmuş olduğu çıkarları ve yararları, bütün çıkarlarımı feda etmeye yönelten, hatta yaşamımı ve kendi”imek”imi, başkalarının “imek” i ,benim aşık olduğum ülkü uğruna feda etmeye çağıran ve benim olumlu cevaplandırdığım güçtür Bir ülkünün veya başkalarının yaşaması, bir ükünün gerçekleşmesi için kendine ölümü seçiş Sözlerimin özü: O özgür kılıcı, yaratıcı, bilinçli insan; doğa, tarih ve toplum düzeni zindanlarından bilim ile kurtulur Dördüncü zindandan ise din ile kurtulur, aşk ile kurtulur Radhakrishnannın dediği gibi “Biz insanlar ,insan olma ödev ve sorumluluğu ile, bir işbirliği andına çağrılıyız
İNSAN VE İNSAN ÖTESİ
Ahmet Arvasi , Burak yayınları
insan idraki izafiliğe, sınırlılığa, faniliğe,çokluğa ve esarete isyan etmektedir Aksine mutlaklığa, sonsuzluğa, ebediliğe,birliğe ve hürriyete, inkarı kaabil olmayan bir özlem duymaktadır İnsanın fikir, sanat, din ve ahlak tarihini inceleyiniz hep bu macerayı göreceksiniz Kısacası varlığımızda, duyularımıza isyan eden bir prensib vardır Bu “tabiattan kopma” şeklinde yorumlamak insanın tabiatını inkar olur Ben, bütün bu parçacıkları aşan ve fakat toplayan bir prensibin adıdır Ben, varlığımda boğuşup duran parçacıkların kemmiyetini koastan kurtaran bir keyfiyet prensibi gibi gözükmektedir Düzen kaos ifade eden çokluğu kendi etrafında toplayan bir prensibe muhtaçtır Bir yerde düzen, organizasyon varsa orada birbiri ile çarpışan “çokluk” ile “birlik” presipleri var demektir Kaos birliğini kaybetmiş çokluktur Aksi halde varlık,kör tesadüflerin üst üste yıkılıp devrildiği parçacıkların kaotik mahşeri halinde etüd edilmelidir Ölmek, bir prensip ve keyfiyet etrafında kümelenen parçacıkların organizasyonun parçalanması veya çözülmesidir Biz kendi varlığımızda bir yabancıyı, bu bizim yavrumuz bile olsa, uzun süre taşımak istemeyiz Birliğimi zedeleyen organizasyonlar bana ıstırap verir Varlığımdaki birlik prensibine teslim olan parçacıklar beni beslerKeyfiyetin yolu tıkanınca kemiyet şımarır Ancak düzensizlikten, anarjiden, anlamsızlıktan insan idraki zamanla irkilerek acı ve korku duyacaktır Duyumlar zamanla manalacak, düzene girecek anarjiden disipline yavaş yavaş ve kendiliğinden geçilecektir
KURAN VE İNSAN İnsanın “Kim”liğine Dair Bir sorgulama
Mehmet yaşar soyalan Araştırma yayınları
İnsanoğlu çamurdan inşa edilip “ruhun üflenmesi”yle hayat buldu İsimlerin verilmesiyle yeryüzüne bir “sorumlu” olarak gönderildi Ona, ruhun üflenmesi, yani isimlerin ve kelimelerin verilmiş olması onun “çamurdan inşa edilmiş olması özelliğini ortadan kaldırmadı Çamurdan inşa edilmiş olmanın bir tezahürü olan, “ebedi yaşama” ve “mutlak egemenlik” tutkusu “kan akıtma”yı ve “fitne çıkarma”yı insanoğlunun bir yaşam biçimi haline dönüştürdü ilk günden bu yana insanoğlunun yeryüzü serüveni bu minval üzerine devam ediyor Akıcı bir dille yazılan bu kitap insanın “kim”liğine dair bir çerçeve oluşturuyor ve insanı düşünmemize imkan tanıyor okurken kendimizden toplumdan hayattan örnekler bulabileceğimiz insana kuran penceresinden bakabilme olanağına kavuşabileceğimiz bir kitap
TAŞLARI YEMEK YASAK
İsmet özel şule yayınları“
Modern yaşama biçimi küfr ile iman arasına çizgi çekmeyi bilen hiçbir Müslümanı yozlaştıramaz yozlaşanlar modern yaşama biçimiyle karşılaşmadan önce de böyle bir çizgiyi hayatlarında önemli saymamışlardır Aklımızın başında olması insanın nihai iyinin, nihai doğrunun ne olduğu hususunda yeterli bilgilere sahip olmasıyla mümkündür ” İslami düşünce tarzının ender örneklerinden biri olan bu kitap bize kendi kaynaklarımızla düşünmemiz gerektiğini ve bunun örneklerini sunuyor
MEKKEYE GİDEN YOL
MUHAMMED ESED-İNSAN YAYINLARI-
Leopelde Weiss Avrupada Maxim Gorkinin eşi Bayan Gorki ile görüşme fırsatını ele geçirip gazetecilik mesleğine atıldığı ve Ortadoğuya gazeteci olarak gönderildiği zaman bundan sonraki hayatını İslam dünyasında ve Müslümanlar arasında geçireceğini hayal bile etmemişti Ama kısa zamanda müslümanların yaşayış tarzı, batılılardan çok farklı kültürleri ve dünya görüşleri onu bu dünyayı daha yakından tanımaya zorladı At ve deve sırtında Mısırdan Afganistana Yemenden sovyetlere kadar uzanan uçsuz bucaksız coğrafyayı 30 sene boyunca gezdi Libya bağımsızlık mücadelesine katılan ve Pakistanın Birleşmiş Mİlletlerdeki delegesi görevine getirilen Yahudi asıllı Avusturyalı gazeteci ve yazar Muhammed Esed, batılı dostlarının ısrarı üzerine bütün hayatının dolduran bu eşsiz macereyı yazmak için BM deki görevinden istifa etti ve dünyanın belli başlı dillerine çevrilen bu kitabı yazdı ”Mekkeye Giden Yol”, İslam dünyasının içyüzünü, canlı gerçeğini ve batıya karşı direniş destanını anlatan üstün bir belgesel olmak yanında eşsiz bir edebi metindir de
KURANIN DÖRT TEMEL TERİMİ
Mevdudi özgün yayıncılık
İLAH, RAB, İBADET,ve DİN;bu dört terim Kuran terminolojisinde temel bir öneme sahiptir Kuran-ı Kerimin öğretisini anlamak için bu dört terimin sahih ve mükemmel anlamını tam manasıyla kavramak zorunludur Eğer herhangi bir kimse İlah ve Rabbin manasının ne olduğunu İbadetin ne anlama geldiğini ve Dinin neye isnad edildiğini bilmezse onun için Kuranın tamamı anlaşılmaz bir hal alır
HACCALİ ŞERİATİ- ÖZGÜN YAYINLARI-
Hacc genel olarak insanın Allaha doğru seferidir Ademoğullarının yaratılış felsefesinin sembolik bir göstergesidir Bu felsefenin muhtevasının somuta dökülmesidir Tek kelimeyle Hacc, yaratılış tiyotra şudur;insanın yaratılış tiyatrosu… Sen ey çamur! Şimdi Haccet Ebediyete yönel,Allahla görüşHacc buradan Onun tarafına dönüşen bir nişanesidir Sükunetin gidişidir Eblehane cebre, tasalluta; kahrolası yazgıya karşı isyan etmendir ucu kaçmış bir ip yumağındaki gibi, senin de kendi ucuna bulup çözülmendir Mevsim geldi, haydi Haccet!İktidar saraylarından, yığın hazinelerden, zillet mabetlerinden ve çobanı kurt olan koyun sürüsünden kaçıp kurtul kurtulmaya niyetlen ve Allahın evini, insanların evini Haccet
İSLAMIN EVRENSELLİĞİ
Mehmet S Aydın , ufuk kitapları yayınları
Mümin topyekün hayata bilgi, sanat inanç ve ahlak seviyesinde anlam verebilen kişidir onun hayatında din ile bilim, bilim ile din ,ahlak ile sanat asla birbirinden kopmaz ve karşı karşıya gelmez işte onun hayatının canlı bir bütünlük oluşturmasının sebebi de budur
Böyle bir bütünlükten mahrum olma, psikolojik ve sosyolojik alanda çeşitli aksaklıkların doğmasına yol açar mesela ortaya koyduğu başarılarının insanlığı hangi yönde nasıl etkileyeceği üzerinde düşünmeyi gerekli görmeyen bir bilim adamı yarar yerine zarar getirebilir hayatın inanç ve ahlak boyutlarını hiçe saymayı marifet kabul eden bir sanatkar kendisi ve sanatıyla ilgilenen başka insanları duygu ve düşünce karışıklığına sürükleyebilir
Yine,bilim ve sanatla beslenmeyen bir inanç dünyasına sahip insanlar, bazen hayatı bir takım kuralların lafzına sıkısıkıya bağlanmaktan ibaret saymak gibi dar ve katı bir tutum içine düşebilir eğer bir toplum, özelliklerini saydığımız bu tek boyutlu insanlarla yönlendirilirse, çarpık bir kültür vasatsı doğar ve toplum düzeni altüst olur bunun sonucu olarak ta zihinlerde bulanıklık, gönüllerde sevgisizlik, iradede zayıflık kaçınılmaz olur hakikat ile hayal , doğru ile yanlış,güzel ile çirkin birbirine karışır Kuran, bu durumu fesad terimi ile adlandırır;ona geniş anlamıyla anarşi demek mümkün olur konuya bu açıdan baktığımızda, fesat ile iman, dolayısıyla müfsit ile mümin zıt kutuplarda yer alırlar kuran da mümin, maddi ve manevi sağlığa , ikincisi hastalığa işaret eder Biri eğriyi düzeltmeye diğeri eğriyi öteki eğriyi doğru göstermeye çalışır müfsid, bakara süresinin 11 ayetinde şöyle tasvir edilir
“onlara yeryüzünde bozgunculuk yapmayın dendiği zaman, biz sadece düzeltenleriz derler ”
Oysa müminin değişmez tarifi şu şekilde yapılmaktadır:”inanır, iyi işler yapar, hakkı ve sabrı tavsiye eder
ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH(cc) BİLMEK TANIMAK ANLAMAK
Mustafa İslamoğlu – Düşün yayıncılık-
“Allah demek anlam demektir Modern hayat Allahtan uzaklaştıkça anlamdan da uzaklaşmaktadır Anlamsız bir hayat yük, anlamsız bir insan hiç,anlamsız bir dünya canlı cenazelerin meskun olduğu mezardır”
HAYATIN YENİDEN İNŞASI İÇİN
Mustafa İslamoğlu-Düşün yay
Hayatı inşa etmek için var edilen insan ,öz elleriyle hayatı imha etmektedir En sonunda insan, değeri olan bir varlıkken fiyatı olan bir nesneye indirgenmiştir
O halde önce, hayatı inşa sorumluluğu üstlenecek insanın inşası şarttır
İşte vahyin bu noktada devreye girmektedir İlahi bir inşa projesi olan vahiy, insanın;1)tasavvurunu, 2)aklını,3) şahsiyetini inşa etmek için indirilmiştir
Vahyin insanı inşasına talip olanların okuması gereken bir eser
ACEMİ YOLCU
Rasim özdenören İz yayınları
“Yanlışlıkla belki de, bulunmam gereken yerden uzaklaşmam mümkündü Fakat elbette bütün ihtimaller önümde duruyor diye orada kalıp bekleyecek de değildim Harekete geçmem gerekiyordu
İnsan sadece ne aradığını değil, aradığı şeye(her neyse o) nasıl ulaşacağını da bilmeliydi
Ve insan bizzat kendi kendini sorumlu kılabildiği için özgürlüğe atılmakta, özgürlüğü seçmektedir”
Rasim Özdenörenin müthiş uslubuyla insan iç dünyasına kısa kısa yolculuklar
MÜSLÜMANCA DÜŞÜNME ÜZERİNE DENEMELER
Rasim Özdenören İz Yayıncılık
İnsanın, toplumsal hayatı gibi düşünce hayatının da karmaşıklaştığı bir dünyada “müslümanca düşünme”nin imkân ve yöntemi nedir? İslâm konusunda yeterli “malumat”a sahip olmak, “müslümanca düşünmek için yeter mi? İslâm özü ve bütünüyle kaynaştırılamayan bilginin, düşünme etkinliğini oryantalist bakış açısına mahkûm etmesi kaçınılmaz olmayacak mı? Edebiyat ve özellikle öykü alanındaki başarılı ürünleriyle de tanınan Rasim Özdenören, bu önemli sorunları kuşatıcı bir perspektifle gündeme getirmekte ve sahip olduğu zengin birikimini başarıyla işleyerek, tartışmaktadır
Kitap, bilgi, inanç ve değer alanlarına ilişkin olarak müslümanca düşünmenin nasıl başarılabileceği konusunda önemli yaklaşımlar içeriyor
ÜÇ MUHAMMED İKİ TASAVVUR BİR GERÇEK
Mustafa İslamoğlu – Düşün yayıncılık-
O kimileri için, arkasından gözyaşı dökülen tatlı bir anı olmuştur
Onlar onun hatırasıyla yaşamayı, kendisiyle yaşamaya tercih ederler Onlar onun arkasından ağlamayı, onu önlerinde görmeye tercih ederler Onlar onun sakalını ve hırkasını, misyonundan daha fazla severler Ondan bir efsane gibi söz etmeyi, birlikte yaşanılan bir “dost” olmaya yeğ tutarlar
Daha başka kimileri için ise, o tarihin konusudur O, “bir iletişim aleti” gibi ilahi mesajı iletmiş ve misyonunu tamamlamıştır O, bugüne taşınamaz Biz onunla, tarihi bir değer olarak ilişki kurabiliriz
Kuran içinse o, hayatın aktif, kurucu ve inşa edici bir öznesidir Misyonu ölümsüz olandır Kuran, onu çağa taşımak için çırpınır Onun tarihe hapsolmasını önlemek için onunla ilgili tarihsel olayları müminin yüreğine, imanına, ibadetine taşır Kuran müminin hayatında onu güncel kılmak için ne gerekiyorsa yapar
Kuranın bak dediği yerden bakanlar ise onu “üretmek” için çaba harcarlar
Kuranda onu, onda Kuranı görürler Onu Kuranla, Kuranı onunla tanırlar Kurana onun aynası, ona Kuranın aynası gibi bakarlar Çünkü onlar, onun risalet mirasına ihanet etmekten korkarlar
KAFA KARIŞTIRAN KELİMELER
Rasim Özdenören -İz yayınları-
Zihnimizi meşgul ve işgal etmiş olan kavramlar, izmler Yazar müslümanca bir yaklaşımla bunları aydınlatmaya yöneliyor
MÜSLÜMANCA YAŞAMAK
Rasim Özdenören -İz yayınları-
Müslümanca düşünmek yetmez Müslümanca yaşamak da lâzım İslâmı hayata geçirerek Kitap bunun mantığını irdeliyor SİT
|