![]() |
At'a Senfoni ( Necip Fazıl Kısakürek ) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() At'a Senfoni ( Necip Fazıl Kısakürek )At'a Senfoni ( Necip Fazıl Kısakürek ) At'a olan sevgisini, "dokuz yaşında ata bindim ve yalan olmasın, bir daha inmedim ![]() ![]() O'nun gözünde At, insandaki maddî ve manevî fâtihlik cehdine Allahın en fazla yakıştırdığı bediî ifade içinde bir kahramanlık sembolüdür ![]() Bu kitap ise bu sembolün, yani, ilk zamanlarında basit fayda planında her türlü yükü sırtlamış bir hizmetçi olarak gördüğümüz At'ın, ayıklana ayıklana neticede yalnız bineğe ve yarışa mahsus Prens Soy haline gelişinin romanı… Eser, 1958 senesinde yazılmış ve ilk defa Türkiye Jokey Kulübü tarafından bastırılmıştır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
At'a Senfoni ( Necip Fazıl Kısakürek ) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() At'a Senfoni ( Necip Fazıl Kısakürek )At'a Senfoni Esreinden Bir Hikaye ![]() ![]() ![]() Selamlar, Aşağıdaki parça, Ata Senfoni adlı eserin Netice başlıklı kısmıdır ![]() ![]() Saygı ve selamlarımla NETİCE Biz ne yaptık? Atı aldık, mâna inbiklerinden süzdük, büyük ve küçük kelâm plânına döktük, güzel sanatlar perdesinde aksettirdik, tarih boyunca millet millet çizgilendirdik, en asil soyu ve işi içinde değerlendirdik, «safkan» çerçevesinde ölçülendirdik, yarış yerlerinde taçlandırdık, bütün mesut ve mahzun taraflariyle belirttik, nihayet memleketimize getirdik ve bıraktık ![]() Ne görüyoruz? İnsanı tamamlamak ve ondaki kahramanlık mefkuresine alem olmak için yaratılan, Allah ve Resulü tarafından övülen, rüya perdesini bile yakacak kadar asil ve bedii çizgiler taşıyan, güzel sanatları ürperten, tarihte her milletin zafer ve şeref armasında motifleşen, «safkan» teknesinde yoğurulan, hipodromlarda muhtaç olduğu prens iş zeminini bulan, sırtına binmiş bunca insan hırsına rağmen ebedî ismetini muhafaza eden ve nihayet tek istifa kaynağı olarak yarış yerinde heykelleşen at, bütün dünya ile beraber memleketimizde, yani onu ilk defa çıkarıp insanlığa takdim edenlerin yurdunda pek mahzundur ![]() Kulağımıza, babasını imdada çağıran bir çocuk sesini andırır, acı kişnemeler geliyor ![]() Dünyanın en güzel hikâyesini anlatacağım: Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir Memiş Ağa varmış ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir zabit, bir süvari zabiti, harb içinde bu köye sık sık gelip ordu hesabına yüksek kumandanlara at satın alan bir zabit, nihayet o da sivil elbiseli, o da yanık ve yıkık, herhangi bir vesileyle bu köye uğruyor ![]() ![]() ![]() ![]() Mütareke olmuş, muharebe durmuş, fakat bütün vatan toprağı, kum- kum acımakta, taş taş sızlamakta ![]() ![]() ![]() Zabit, bir ölü evine girercesine köye ayak basıyor ![]() ![]() ![]() ![]() «— Nerede Memiş Ağa?» «— Şurada, şu yamacın dibinde, bir kayanın üstünde oturuyor ![]() İlerleyen, Memiş Ağanın yanına giden, onu selâmlayan, selâmına cevap alan, şahsını tanıtan, tanınan ve mendilini açıp oturması için kendisine yer gösterilen zabit ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() «— Niye susuyorsun ağa?» «— Ne söyleyeyim oğul?» Zabit kimi sorduysa «yok!» cevabını alıyor; hangi atı merak ettiyse «yok, gitti; yok, öldü!» Sükût ![]() ![]() ![]() «— Karabaş'ların Hasan Ağa ne oldu, ağa?» «— Yok, gitti!» Sükût ![]() ![]() ![]() «— Ya şu meşhur kır at; Akduman?» «— Yok, öldü!» Hangi insan sorulsa «ya öldü, ya gitti!»; hangi at merak edilse «ya gitti, ya öldü!» ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nihayet Memiş Ağa, zabitin ikide birde kendisini kurcalamasından üzgün, elini gayet hususi bir işaretle sağa açıp ve sonra ona bir gidiş ahengi verip diyor ki: «— Senin anlıyacağın, oğul, iyi insanlar, iyi atlara bindileeeeer, gittiler!» Bizse, Memiş Ağa misalini tersinden hayal etmeye meyilliyiz ![]() «— İyi insanlar, iyi atlara bindileeeeer, geldiler!» |
![]() |
![]() |
![]() |
At'a Senfoni ( Necip Fazıl Kısakürek ) |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() At'a Senfoni ( Necip Fazıl Kısakürek )Üstadın Aynadaki Yalan isimli eserinde de yukarıdaki bölümün muhtevasına mütenasip düşen bir fasıl bulunmaktadır: Bir gün bir imama sordu: — Siz bu işi aylık karşılığında yapıyorsunuz, değil mi? — Evet, ne olmuş? Geçinmeye mecburum! — Zengin olsaydınız üste para verip yapar mıydınız? — Bir şey söyleyemem! Hangi imamdır o ki, sabah namazında mescide kimsenin gelmeyeceğini bildiği halde en erken saatte kalkar, abdestini alır, mescidi açar, mihraba geçer ve arkasında saf saf melek, tek başına namazını kılar? ![]() ![]() Henüz şeriat bahsinde hemen hiçbir şey bilmediği halde, derinden derine seziyordu ki, böylelerinin başlarına kondurdukları sarık altında, küflü dişler ve karanlık kuyusu ağızlarla kesip biçtikleri hükümler, şeriat ruhuna uzaktır; ve böyleleri, «ham yobaz ve kaba softa» tabirinin bir nevi fabrika mamulü standard örnekleri ![]() ![]() ![]() Ne arıyordu da bulamıyordu: Vecd, aşk, ihlâs ![]() ![]() ![]() Yine bir camide, yine bir imama rastladı ![]() ![]() ![]() ![]() Konuştular: — Ben eski dini eserleri aslî harfleriyle eski kitaplardan okumak istiyorum; bilgim de yok ![]() ![]() ![]() — İslâm harflerini öğrenin! — Vakit ister ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tatlı bakışlı imamın gözleri büsbütün tatlılaştı: — Bir dost bulun; o okusun, siz dinleyin! — Bu dost siz olamaz mısınız? Gözlerdeki tatlılık acımtırak bir şefkat ve merhamete döndü: —Memnuniyetle olurum, zevkle ![]() ![]() ![]() — Ya beni irşad edebilecek bir velî ![]() ![]() ![]() İmam, gözleri yaşlı, elini Naci'nin omuzuna koydu: — Senin anlayacağın, iyi insanlar iyi atlara bindiler, gittiler ![]() ![]() ![]() Ve hikâyesini anlattı: — Bir gün cins at meraklısı bir adam, cins atlarıyla meşhur bir yere gidiyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|