11-03-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gelibolu Yenilginin Destani Kitabının Özeti
Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşının başlamasıyla beraber, tarafsızlığını ilan etmiş olmasına rağmen, Almanlara yakınlığıyla tanınan Enver Paşa ve Talat Beyin iktidarda söz sahibi olmasıyla birlikte güçlü Alman ordularıyla birleşerek, eski gücüne kavuşma hayallerinin peşinden koşmaya başlamıştı Almanların Boğazlardan Akdenize gönderdiği iki geminin Türk donanmasının kontrolünden sorumlu olan İngiliz Denizcilik Heyeti yerine, gemilerle gelen Alman Amirali Wilhem Souchanın emrine verilmesi sonucu Almanya kendisine yeni bir müttefik daha bulmuş oluyordu
Bu esnada İngiliz filosu bir Türk torpidobotunun Çanakkale Boğazından çıkmasına izin vermedi, Türkler de Boğazların kapatıldığını ilan ettiler Bunu takip eden günlerde Rus kıyılarının Boğazlardan geçen iki gemi tarafından bombalanmasını müteakip, 31 Ekimde Osmanlı İmparatorluğu, İtilaf Devletlerine karşı savaş ilan etti İngilizler de bu esnada boş durmayarak 3 Kasımda Seddülbahir ve Kumkaleyi bombaladı Bombalanan tabyaların kontrolü için de 29 ncu Tümen Egeye gönderildi
19 Şubat ve takip eden günlerde İngiliz gemileri Boğaz tabyalarını dövmeye başladı İlk izlenimler “çok olumlu ve gurur vericiydi” Boğazlara girip de tabyalara doğrudan ateşe başlandığında, bataryaların hiçbir şey olmamış gibi karşılık vermesi, daha önce yapılan bombardımanın etkisi olmadığını gösterdi Tahrip ekiplerinin Kumkale ve Seddülbahirdeki tabyaların imhası için yaptıkları çıkartma, güçlü Türk direnişi sonucu kırıldı Türkler çok büyük moral kazanmışlardı
Daha sonra meşhur 18 Mart saldırısı başladı Tabyalarla zırhlılar arasında adeta bir düello yaşanıyordu On gün önce Türk mayın gemisi Nusretin döşemiş olduğu yirmi hatlık mayın bütün dengenin yok olmasına neden oldu Ardarda üç zırhlı batmış, bir çoğu hasar görmüştü Böylelikle filo geri çekilmek zorunda kalmış ve Boğazın gerçek savunucusu olan mayınlı alanlar olduğu gibi kalmıştı Savaşın bu en yoğun deniz harekatlarından birinde Kraliyet Donanması yenilmişti
Bu yenilgi sonrası Çanakkale Boğazını yararak geçme yerine, Gelibolu Yarımadasına büyük bir çıkartma yapılması karara bağlandı Böylece savaş bir deniz savaşından kara savaşına çevrilmiş oldu Çıkartma planları hemen tamamlandı Fransızların desteğinde 29 ncu Tümen çıkacaktı Asıl çıkartmayı Avusturalyalılar ve Yeni Zelandalılar yapacaklardı Kıyıda su bulunup bulunmayacağı sürünceme konusuydu Bu tartışmaya da Hindistandan ve Rusyadan gönderilen katır birlikleri son verdiler
Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra, harekat başladı Gemilerden ayrılan filikalar kıyılara yaklaşıyordu, ancak karşılığın çok çabuk ve ani gelmesi, filikaların mesafelerini koruyamamalarına ve çoğunun yanlış yerlere çıkmasına neden oldu Karada da durum pek farklı değildi İlerleme esnasında çoğu asker, kendi arkadaşları tarafından vuruldu Daha sonra şaşkınlık ve karmaşa atlatılınca karşı saldırı başladı Türkler 261 rakımlı tepeye doğru püskürtülüyordu Buradaki Türkler geri çekilirken karşılarına durumu daha net görmek için gelen Mustafa Kemal çıkmıştı Kendisine cephanelerin bittiğini söyleyen askerlere, ”Süngü takıp, yere yatmalarını” emretmiş ve blöfünde başarılı olmuştu Avusturalyalı askerler durdurulmuş ve bir daha ilerleme hızlarını yakalayamamışlardır
Geliboludaki siper savaşları, savaşın asıl korkunç yüzünü gözler önüne seriyordu Siperlerin önü cesetle doluydu Cesetler çürümüş, kurtlanmış ve etrafa berbat bir koku yaymıştı Ölüler eksilen kum torbalarının parçaları oluyorlardı Savaşın bütün bu insan kayıplarına değip değmeyeceği her zaman tartışılabilecek bir konu olarak kalmıştır
Bütün bu yapılan savaşlar neticesinde önemli bir ilerleme olmamış, bir iki tepe, birkaç ileri karakol alınmış, karşılığında binlerce ölü verilmişti Aslında kayıptan başka hiçbir şey yoktu Bunda da Geliboludaki kötü şartların rolü çok büyüktü İçecek ve kullanılacak su sıkıntısı, yiyecek sıkıntısı ve hastalıklar gün geçtikçe sağlam insanları bile ölüme sürüklüyordu Tuvaletin olmayışı, sineklerin etrafa mikroplar saçması sonucu dizanteri de baş göstermişti İhtiyaç olan malzemelerin zamanında gelmemesi veya yeterli olmaması felaketi arttırıyordu Yaralılar geriye, gemilere taşınıyorlardı Fakat artık gemilerde yaralılar için ne yazık ki yer kalmamıştı
Kasım ayı gelmiş ve havalar sertleşmeye başlamıştı Aşırı yağmurlar sele dönüşmüş, fırtınalar ve buzlanma nedeniyle birçok asker donarak ya da boğularak ölmüştü Artık savaşın sonuna gelinmiş, çekilme için gizli planlar yapılmaya başlanmıştı Sonunda İngiliz kabinesi toplanarak, kaçınılmaz olana boyun eğdi: Gelibolu boşaltılacaktı Boşaltma işlemleri geceleri ve gizlice yürütüldü Geride işe yarar bir şey bırakmamaya gayret edildi İlk etapta Suvla, en son olarakta Seddülbahir ile Anafartalar boşaltıldı Hiç kimse Geliboludan ayrıldığına pişman değildi Ama içlerinden çok azı buna gerçekten sevinebiliyordu Bu durumda geride bırakılan arkadaşlarının rolü çok fazlaydı
İngiliz olsun, Avusturalyalı, Yeni Zelandalı, Fransız, Hintli, Kuzey Afrikalı veya Türk olsun, Geliboluda savaşmış tüm askerler korkunç bir deneyimden geçmişler ve bir çoğu kendilerinden beklenenin en iyisini yapmışlar
|
|
|