11-03-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ben De Yazdım Milli Mücadeleye Giriş (Cilt 5)
Ben de Yazdım Milli Mücadeleye Giriş (Cilt 5)
30 Ekim 1918′te Mondros Ateşkes Anlaşması sonucunda İtilaf Devletleri İngiltere, Rusya ve Fransa Osmanlı Devletini işgal etmeyi kararlaştırmışlardı Anlaşmanın bir gereği olarak da 13 Kasım 1918′te İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul Limanında meclis binasının ve Dolmabahçe Sarayının önüne demirlemişler, birkaç gün sonra da İtilaf Devletlerinin İstanbuldaki kuvvetlerinin başına Fransız komutan Franches Deyer atanmış ve İstanbula gelişinde ayrılık fikri taşıyan unsurlar ve Levantenlerin coşkulu gösterileriyle karşılanmıştır Bu Türk toplumunda geniş bir yara açmıştır Bir gün sonra Süleyman Nazif ismindeki vali Vakit gazetesinde yazdığı bir yazıda Fransız komutanı yerden yere vurmuş ve onu karşılayan unsurları da hırpalamıştır Bu tepki bir çok şuurlu vatandaş tarafından coşkuyla karşılanmıştır
Mustafa Kemal Paşa ise Yıldırım Orduları grubu ve 7 nci Ordu Karargahı 7 Kasım 1918′de dağıtıldıktan sonra İstanbula çağrılmıştır Mustafa Kemal Paşanın sessiz bir şekilde “İstanbula geldikleri gibi giderler” dediği işitildi Yanındakilere “Vatanın bağrına yaslanan bu düşman kuvvetlerini ben kovacağım” demek istiyordu Mustafa Kemal Paşa, İzzet Paşa riyasetinde Meclis-i Mebusana girip ondan bu kötü gidişe son vermek için destek istiyordu Bunun için de kabineden çekilen İzzet Paşayı ikna ederek kabineye girmesini sağladı İkisi birlikte kabine için çalışmalarda bulundu Fakat Meşrutiyet yanlısı Tevfik Paşa güvenoyu alamadı Mustafa Kemal Paşa bu sefer, güvenoyu alamayan Tevfik Paşa hükümetinden Meclis-i Mebusanın meşruluğunu devam ettirmesi halinde milli mücadele için destek istedi Fakat Tevfik Paşa hükümeti saltanat yanlısı olduğundan ve İtilaf Devletlerinin lehine hareket ettiğinden dolayı sonuç alamamıştı Bunun üzerine bu kez Mustafa Kemal Paşa sarayla temas etmiş fakat buradan da cevap alamamış ve sarayı sinirli ve üzgün bir şekilde terk etmiştir
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul a hem milli mücadele yapabilmek, hem de Meclis-i Mebusanı devam ettirmek için gelmişti Burada hem siyasi çalışmalara girişmiş hem de Meclis-i Mebusanı kapatmak isteyenlere karşı savaşmıştır Fakat Tevfik Paşa hükümeti Meclis-i Mebusanı kapatmış ve böylelikle Meşrutiyet sona ermişti
1916 yılında İngiltere, Fransa, Rusya arasında Anadolunun taksimatına karar verildiği vakit İngiltere Ruslarla hududu bulunmaması için Musulu Fransızlara bırakmışlardır Fransızlara bir centilmenlik yapmak için Antep, Urfa ve Kilisi işgal etmişler ve daha sonra da buraları Fransızlara bırakmışlardır İngilizler doğuda Büyük Ermenistanı devleti kurmak hülyasına kapıldıkları için ve buradaki kuvvetlerimizi zayıf bir hale getirmek için 6 ncı Ordu komutanı Ali İhsan Paşanın değiştirilmesini hükümetten istemiş, hükümet de emri uygulayarak Paşayı İstanbula çağırmıştı İstanbula gelen Ali İhsan Paşa İngilizler tarafından tutuklanıp, Malta adasına sürülmüştü
Ermeniler, Rumlar ve Yunanlar hep birlikte ortaklaşa çalışıyorlardı Ermeniler Doğuda Ermenistan Devleti, Rumlar da Pontus Rum Devleti kurarak Bizans devletini canlandırmak istiyorlardı Bu amaçla Mavri Mira, Pontus Rum Cemiyeti gibi bir çok cemiyetler kurdular Karadenizde kuracakları devleti daha sonrada Yunanistana bağlamak istiyorlardı Bunun için de Karadenizde birçok köyü yakıp yıkmış ve Türkleri öldürmüşlerdi Yunanlılar ve Rumlar ellerindeki Yunan bayraklarını sallayarak Ege ve Karadeniz illerinin Yunanistana bağlanması yönünde sloganlar atıyorlardı
Tanzimatın ilanıyla birlikte ayrıcalık kazanan Ermeniler de Ermeni meselesini çıkartmışlardır İngiliz ve Rusların desteğiyle doğuda Ermenistan devleti kurmak rüyalarına kapılmışlardır Bu sebeple İstanbul ve memleketin çeşitli yerlerinde komiteler kurmuşlardı Komiteler özellikle İstanbulda Osmanlı Bankasını soymuşlar ve buradaki personeli öldürmüş ayrıca devletin çeşitli binalarına sabotaj yapmışlardı Ayrıca Abdülhamite suikast girişiminde bulunmuş fakat başarısız olmuşlardı
Ermeniler memleketin çeşitli illerinde ayaklanmalar çıkarmışlar, fedailer Van kalesine saldırmış ve buradaki hükümet binalarını bombalamışlardı Ayaklanma ordu tarafından bastırılmış, Ermenilerin bu azgınlıkların artması üzere kanun yetkisi kullanılarak savaş bölgesinden ve stratejik bölgelerden uzaklaştırıldılar Bazı yerlerde karşılıklı çarpışmalar olmuş, bazı yerlerde iç savaş halini almış, fakat ordu tarafından bastırılmıştır Ayrıca görevini kötüye kullananlar ve hükümetin arzularına aykırı davrananlar suçlarına göre cezalandırılmış, bazıları idama çarptırılmıştır
Ermeni meselesi Anadolunun mukadderatı bakımından bir dönüm noktası olmuştu Mütareke hükümetleri, özellikle Damat Ferit Paşa Hükümeti, İtilaf Devletlerinin arzularına uygun bir siyaset yürütmekle içinde bulundukları durumdan kurtulacaklarını sanıyordu Halbuki İtilaf Devletleri, Türkiyenin parçalanması için hazırladıkları planlarını uygulamayı düşünüyordu Bütün Türkleri küçük bir coğrafi yere sıkıştırmak ve sonunda yok etmek amacı güdüyorlardı
Yunanlılar İstanbuldaki Mavri Mira heyetine benzeyen bir cemiyeti İzmirde kurmuş, İzmir ve çevresini Yunanlılar tarafına bağlamak için çalışıyorlardı Yunanlı gazeteler Türkler aleyhine yazdıkları yazılarda burada Rumların tehlikede olduğu ve emniyetinin sağlanmasını Yunan Jandarmasına verilmesini istiyorlardı Halbuki Rumlar İzmir ve çevresinde birçok Türk köylerini yakıp yıkıyorlar ve Türkleri öldürüyorlardı Buna tahammül gösteremeyen Türk gençleri buna karşılık vermiş ve Rumları öldürmeye başlamışlardı
Fransız komutan Franches Deyer direniş gösteren Türk gençlerinin tutuklamasını istemiştir Hükümet tarafından tutuklanan gençler Divan-ı Harbe verildi Bir Türk polis komiseri Hüseyin Bey iki jandarma kuvveti ile suçluları yakalamak üzere Urlaya gelmiştir Fakat Rumlar silahlarla karşılık vermişler ve İzmir Jandarma Tabur komutanı Emin Fikri Özalp komutasındaki kuvvetlerle çatışmışlardır Neticede gerçek suçlular yakalanıp Türklerin suçsuz olduğu ispatlanmıştır Bu sıralarda Yunanlıların ve Rumların kötü davranışlarına dur demek ve Türklerin haklarını savunmak için İzmir Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu Cemiyetin amacı başta İzmir olmak üzere Ege bölgesindeki vilayetlerin Türk olduğu ve Türk kalacağını tüm dünyaya duyurmaktı Bunun için de Milli Kütüphane kuruldu Memleketin çeşitli bölgelerinde de başka cemiyetler kuruldu ve aylık toplantılar yapılarak yapacakları işleri planlamaya başladılar
Cemiyet yaptığı toplantılarda halkı milli mücadele etme konusunda şuurlandırıyordu Memleketin Türk olduğunu ve ebediyete kadar Türklerin olacağını basın yoluyla ve sözlü olarak anlatıyorlardı Bu cemiyetler, daha sonralarda Türk erkeklerinin dağa çıkıp düşmana karşı savaşmalarını sağlayacak ve memleketin kurtarılmasında önemli bir rol oynayacaktır
Sonuç olarak, yazarın dediği gibi, memleketi tehdit eden felaket o kadar muazzam ve o kadar yakındı ki, bunun yalnız kitaplar çıkararak, gazetelere neşrederek ve protesto notları tevdi etmek suretiyle ortadan kaldırılacağını sanmak saflık olurdu Eğer rezil ve utanç içinde yaşamak yerine mücadele etmek ve icabında ölmeyi tercih edebiliyorsak, yapılacak tek bir şey vardı, o da memleketimize saldıranlara karşı savaşa başlanmasıydı Onlar hangi kuvvetle saldırıyorsa ve hangi silahla savaşıyorsa biz de ona göre mücadele etmek zorundaydık
|
|
|