Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adaları, adan, türkiye, zye

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



A

* Akdamar Adası

* Alibey Adası

* Avşa

* Ayvalık Adaları

B

* Balıkçı Adası, İstanbul

* Bozcaada, Çanakkale

* Burgaz Adası

F

* Fethiye Adası, Muğla

G

* Gemiler Adası, Muğla

* Giresun Adası

G

* Gökçeada, Çanakkale

H

* Heybeliada

K

* Kardak

* Kardak Kayalıkları

* Kaşıkadası

* Kefken Adası

* Koca Ada, Muğla

* Küçükada, Muğla

* Küçükkiremit Adası, Muğla

* Küçüktavşan Ada, Muğla

* Kınalıada

M

* Mada Adası

* Marmara Adası

P

* Paşalimanı Adası

S

* Sedef Adası

* Sedir Adası

* Sivriada

U

* Uzunada

Y

* Yassıada

Ü

* Üç Adalar

İ

* İmralı Adası

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



Antalya iline bağlı adalar

Kekova

(Likya dilinde: Dolichiste), Antalya'nın Kaş ilçesi yakınlarında, Kaleköy (antik Simena) ve de Üçağız (antik Teimioussa) köylerinin açıklarında yer alan bir Akdeniz adası Yüzölçümü 45 km² olup üzerinde kimsenin yaşamamaktadır

Türkiye ile İtalya arasında 1932 yılında imzalanan anlaşma ile tekrar Türkiye'ye bağlanmıştır

Üç Adalar

Antalya Kemer ilçesi yakınlarında bulunan adalar Çok ünlü dalış noktasıdır

Tekirova sahillerinde ve aslında bölgede isimleri Martı, Mağara, Piknik ve Küçük Ada olan dört ada vardır Küçük Ada, Piknik Adası'nın arkasında kaldığı için sahilden görünmez Üç Adalar, Antalya'nın batısında yer alıp, dünya kriterlerine uygun nadir dalış merkezlerinden birisidir Bu dalış merkezi su altının zenginliklerini keşfetmek isteyen insanların uğrak yeri olmuştur Tekirova'nın tatil köylerinde ve otellerinde amatör dalgıçlar için eğitim veren dalış merkezleri bulunmaktadır Dalış bölgelerine en fazla 30 dakikalık bir tekne yolculuğu ile varılır

Üç Adalar, 9 adet resifin ve 2 adet su altı mağarasının bulunduğu oldukça geniş bir dalış bölgesidir Su altındaki resiflerin yüzeyleri çeşitli deniz bitkileri ile kaplı kayalardan oluşur Bu duvarların yüzeylerinde çeşitli büyüklüklerde kovuklar bulunur En büyük resiflerden birisi, adını dik iki kayanın tıpkı bir kanyon gibi geçit vermesinden alan Kanyon resifidir Resif, Piknik Adası'nın kuzey doğusunda yer alır ve en sığ noktası 7 metredir 14 ile 30 m arasında her seviyeden dalıcıya hitab etmektedir ve görüş mesafesi oldukça iyidir
Görülebilen bazı canlılar:

* Papaz balığı

* Orfoz

* Akya

* Trompet balığı

* Akdeniz Müreni (ufak ve normal boylarda)

* Barakuda (yalniz halde)

* Trakunya

* Ahtapot (gece dalışında)

* Deniz Tavşanı (gece dalışında)

* Kalamar (sürü halinde)

* Akdeniz foku (çok seyrek)

PS Paris Batığı

Bölgeye Üç Adalar için gelen dalgıçlara bir diğer öneri ise Paris Batığı'dır Kemer Yat Limanı'ndan bir buçuk kilometre kadar açıkta kum bir zemin üzerinde, 25 metre derinlikte yatmakta olan bir Fransız savaş gemisidir Birinci dünya savaşı sırasında Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul komutasındaki küçük bir topçu bataryası tarafından batmıştır(Kaynak:Ben Bir Türk Zabitiyim kitabı) Ambarlardaki birbirine kaynamış cephaneler, orta bölümdeki çini kaplı kısım ve kazana yakın bulunan el arabası ile kömür parçacıkları enteresan noktaları oluşturmaktadır Son yıllarda dalıcıların bir hayli ilgisini çeken bu batığın birçok ziyaretçisi bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



Balıkesir iline bağlı adalar

Alibey Adası yada Cunda,

idari bakımdan Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlıdır Ayvalık koyundaki irili ufaklı 22 adanın içerisinde yerleşime açık tek ada Alibey'dirTürkiye'nin Ege Denizi'nde bulunan 4 büyük adasıdır (1Gökçeada, 2Bozcaada, 3Uzunada) konumu gereği Batı Anadolu'da deniz yollarının kesişme noktasında bulunan bir ada'dır

Tarihçe

Alibey Adası'nın bugünkü ismi, Kurtuluş Savaşı'nda padişahın 'Yunanlılara teslim olun' emrine karşı gelerek silahlı mücadeleye başlayan ilk birliğin kumandanı Yarbay Ali Çetinkaya'ya ithaftır Ada daha önce Cunda ve Moshonisia (Kokuluada) isimleriyle tanınıyordu Piri Reis'in Kitab-ı Bahriyesi'nde bahsettiği Yund Adalarının bu bölgeye ait olduğu tahmin edilmektedir

Adanın nüfusu 2000 yılı itibariyle 5000'dir Ancak bu rakam yazın 20000'e kadar çıkabilir Adanın nüfusunun çoğunluğu Girit ve Midilli adalarından 1924 nüfus mübadelesi zamanında göç eden Türkler'den oluşmaktadır Bu yüzden adanın yaşlı nüfusunun çoğu dünyada 15000000 kişinin konuştuğu Rumca-Yunanca'yı bilmektedir Son yıllarda ada nüfusu, emeklilik günlerini sakin bir yörede geçirmek isteyen büyük şehir sakinleri tarafından arttırılmıştır

Coğrafya

Alibey Adası'nın anakaraya bağlantısı iki ayrı köprü ile sağlanmaktadır Dolap Boğazı mevkiinde 1896 yılında inşaa edilmiş olan Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü, Alibey ve Lale Adalarını birleştirmektedir Lale Adası ise anakaraya 1817 yılında denizin doldurulmasıyla yapılan 500 metrelik bir hemzemin bir köprü-yol ile bağlanmaktadır Ayrıca bu ada Kurtuluş Savaşı sırasında düşman kuvvetlerine katılacaktı Ancak halkımız ada düşman kuvvetlerine gitmesin diye bir gece de taşlarla anakaraya bağlamışlardır adayı

Geçim Kaynakları

Alibey Adası son yıllarda yerli turizm merkezleri arasına girmiştir Özellikle sahil şeridindeki rakı-balık lokantaları ve içki mezeleri ile bilinir Günlük tekne gezileri sayesinde civar adalara ve adanın karadan ulaşılması zor bölgelerine gitmek mümkündür Midilli Adası'na günü birlik seferler ise özellikle yaz aylarında yabancı turistlerin adaya ve Ayvalık'a gelmelerini sağlamıştır

Ada halkının turizm yanında iki büyük geçim kaynağı vardır: zeytincilik ve balıkçılık Ada zeytinleri özellikle zeytinyağı üretimi için uygundur

Turizm

Alibey Adası doğal güzellikleri ve tarihi yapıları nedeniyle koruma altına alınmış ve 1976 yılında Ayvalık ve çevresindeki 17900 hektarlık alan doğal ve tarihi sit alanı olarak kabul edilmiştir Alibey Adası'nda mübadele öncesinden, Rum Ortodoks cemaatinden kalma birçok kilise ve manastır mevcuttur Bu yapıların koruma altına alınması ancak Alibey Adası'nın tanınması ve restorasyon için sermaye aktaracak sponsorların adada mülk satınalmaları ile mümkün olabilmiştir Son olarak 'Aşıklar Tepesi' olarak bilinen mevkiide bulunan değirmenin restorasyonu 2006 yılında tamamlanmış ve ziyarete açılmıştır Adada, halen restorasyon için sponsor bekleyen pek çok tarihi eser bulunmaktadır
Adadaki tarihi binalardan bazıları aşağıdaki gibidir:

* Çamlı Manastır/Taksiyarhis Ta Çamya : Ada merkezinden yaya olarak ve Patriça yolundaki Ekşi Çeşme'nin solundaki yol izlenerek yarım saatte varılabilir

* Koruyan Meryem Manastırı/ Panagias Tis Lekai :Ayvalık Dalyan Boğazından çıkışta sağda zeytin ağaçlarının arasından gözüken boğaza hakim manzaralı restore edilmiş özel mülk

* Ay Işığı Manastırı/ Ai Dimitri Ta Salina : Patriça 2 köyden yürüyüşle 45 dakika mesafededir

* Ayos Apostolos Manastırı/ Adaya giderken köprüyü geçtiğinizde soldaki sahil yoluna saptığınızda 500 metre mesafe sonra sağ yukarıdaki küçük tepeciktedir

* Tavuk Adası Manastırı / Ayiu Ionnu Tu Podromu : Alibey Adası'nın karşısındaki Tavuk Adası üzerinde inşa edilmiştir

* Güvercin Adası Manastırı / Ai Yorgi : Pateriça Körfezinin ortasında, andezitten oluşmuş küçük bir adanın üzerinde inşa edilmiştir

* İlyas Peygamber Manastırı / Profit İliya : Köprünün Ada'ya giriş yönünde 200 metre sonra deniz tarafındadır; temel kalıntılarından az miktarı geriye kalmıştır

* Kızlar Manastırı / Evangelistriya

Avşa Adası,

Marmara Denizi'nde, İstanbul'a gemiyle 5, deniz otobüsüyle 35 saat, Erdek'e ise gemiyle 1 saat 45 dakika uzaklıktadır Balıkesir'in Marmara ilçesine bağlı bir yerleşim yeridir

Takımadalar arasında, kapladığı alan bakımından, Avşa Adası Marmara ve Paşalimanı Adalarından sonra gelir Uzunluğu 7 km, genişligi 4 km'dir 1965 yılında 1146 nüfusu olan adada, son nüfus sayımına göre 2000, gayriresmi olarak da 2500 kişi yaşamaktadır Yazın ise Avşa Adası yoğun geçen turizm sezonu dolayısıyla 40000-50000 insanı barındırmaktadır Gerek eğlence ve gerekse dinlence bakımından imkanlari bulunan Avşa Adası'na yaz sezonunda İstanbul'dan her gün 2 ya da 3 deniz otobusü ve İDO' ait gemi tarifeli sefer yapmaktadır, haftasonları ek seferler de konulmaktadır

Coğrafi Yapısı

Marmara Denizi'nin güney batısında 3 büyük (Marmara-Avşa-Paşalimanı) ve 9 küçük ada vardır Marmara adaları ismini taşıyan bu adalar,yapı ve yer şekilleri bakımından Kapıdağ Yarımadası'nın Marmara Denizi'ndeki uzantısı görünümündedirler 4 zamanın sonlarında deniz seviyesinin yükselmesi ve alçak kesimlerin sular altında kalması sonunda,anakara Kapıdağ Yarımadası'ndan ve birbirinden ayrılarak bugünkü şekillerini almışlardır

Avşa Adası'nın Marmara ve diğer adalarla arasındaki derinlik 16-35 m arasındadırSadece Ekinlik Adası'nı birleştiren kara parçası 1-4 m derinlikte olduğundan sakin havalar da bu bağlantıyı izlemek mümkün olmaktadır Adanın uzunluğu 9 km,eni 4 km kadardırToplam yüzölçümü 36 km²'dirAdanın batısında üzerinde bir deniz feneri bulunan Hayırsız Ada yer alır

Takımadalara adını veren ve grubun en büyüğü olan Marmara Adası orta kesiminde 700 metreyi bulan yüksek bir ada görünümünde iken, Paşalimanı, Avşa ve Ekinlik adaları yüksekliği 100-250 metre arasında değişin basık ve yumuşak görünümlü yassı adalardır ve İstanbul'a yaklaşık 65 (64840) Mil uzaklıktadırlar İstanbul'un kirli kıyılarından kaçanlar ile deniz ve tatil hasretlerini gidermek isteyen Ankaralılar gözlerini Marmara'nın bu güzel adalarına çevirdiler İlk öncüler Marmara Adası'na ayak bastılarsa da kıyıdaki kumsalların azlığı hemen arkada yükselen ve dikleşen arazi ile Beldeye Teşkilatının katı imar kuralları yüzünden gözlerini biraz ötede kıyıları boyunca uzanan geniş ve ince kumlu plajlar, yumuşak arazi yapısına sahip Avşa Adası'na çevirdiler Ayrıca henüz konut yapımına daha yumuşak bakan Köy Kanunları (1992'de belediye oldu) geçerli idi Bu nedenle 1969 yılından itibaren Avşa Adası Marmara Bölgesi'nin vazgeçilmez trustlik merkezi durumuna geldi Bu olay köy ekonomisinin birden bire gelişmesine ve aranan her şeyi kolayca bulunduğu bir konuma getirdi

Avşa Adası, diğer adalar gibi anakara Kapıdağı'na bağlı idi Dördüncü zamanın sonunda deniz seviyesinin yükselmesi ile anakaradan ve birbirlerinden ayrıldılar Bu nedenle Avşa ile Marmara Adası arasındaki derinlik 35 metrede kalır Avşa ile diğer adalar ve Kapıdağ arasındaki derinlikler 16 metreyi geçmez Özellikle Avşa ile ekinlik adasını birleştiren kara parçası 1 metre ile 4 metre derinliği ancak bulur Sakin havalarda bu bağlantıyı izlemek mümkündürAdanın yapılan zemin etütlerinde granit taştan oluşmuş olduğu uzmanlar tarafından belgelenmiştir 17 ağustos 1999 depreminden sonra adada hiçbir yıkım olmamıştır

İklim

Avşa Adası Marmara'nın orta bölümünde bulunduğu için bölge iklimi gibi bazı özellikler taşır Akdeniz ikliminin birçok özelliğini yansıttığı gibi Karadeniz'in etkisi de kendini gösterir Kış döneminde bu bölgenin güneyinde ve Akdeniz üzerinde oluşan hava akımları alanı orta ve doğu Avrupa üzerinde bulunan kuzey cephenin güney doğru kayması sonucu batıdan gelen kar ve yağmur getiren siklonların ve bunların cephesel faaliyetlerinin etkisinde kalır Yaz dönemleri ise bu faaliyetler ortadan kalkar Bunun yerini farklı bir sistem alır Bu değişiş güneşin görünürdeki hareketi ile Büyük sahra üzerindeki yüksek basınç kuşağının Akdeniz üzerine yerleşmesi ve bu iklim bölgesinin Marmara'yı etkisel altına almasında ileri gelir

Ortalama sıcaklık ile en soğuk ay Ocak'tır Yaz döneminde bir tarafta Basra Körfezi'nde oluşan alçak basınç, diğer taraftan Avrupa üzerindeki yüksek basıncın sonucu ada kuzey, kuzeybatı yönlü rüzgarların etkisinde kalır İki farklı iklim bölgesi ortasında yer aldığı için ada yazın kuzeydeki soğuk cephenin dalgalanışına bağlı olarak bazen kısa süreli fırtınaların etkisinde kalır Bu kısa süreli fırtınalar Avşa'nın güzelliğine renk katar Köpüklü bir denizin güzelliğini seyretmek kadar güzel şey yoktur adada En sıcak ay 246 ortalama sıcaklık ile Temmuz'dur Yağmurlar en çok Aralık ayında görülür Çok nadir olarak yağan kar Ocak Şubat aylarında düşer

Tarihi

Avşa Adası,nın ilk yerli halkı hakkındaki ilk yazılı bilgiler coğrafyacı Strabon ve tarihçi Plinius'un kitaplarında bulunmaktadır Toprak durumu bakımından hiçbir zaman zengin olamamış, bağımsız bir idareye kavuşamamış olan ada, tarih içinde, çevresinde hâkim olan kuvvetin arkasından gitmiştir Hıristiyan din adamları için bir sürgün yeri olarak kullanılmış ve bütün Ortaçağ boyunca boş kalmıştır Şimdiye kadar hiçbir sistematik kazı yapılmamıştır Ancak adada, anakara Kapıdağ Yarımadası`ndan ayrılmadan önce bazı ilkel toplulukların yaşadığı, avcılıkla geçindiği, anakara ile bağlantı kesilince yeni bir yaşam biçimi geliştirdikleri, avcılığı azaltarak tarım, besicilik ve balıkçılıkla geçindikleri bazı buluntular nedeniyle anlaşılmaktadır

Ayvalık Adaları,


Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlı adalar topluluğu İrili ufaklı birçok adadan oluşmaktadır Bunlardan en büyüğü Alibey (Cunda) adasıdır Köprü ile önce Lale adasına daha sonra dolgu ile Ayvalık'a bağlandığından artık yarımada özelliği taşımaktadır

Ayvalık koyu 22 küçük adayı ve adacıkları barındırır Cunda dışında hiçbirinde yerleşim yoktur Ara sıra balıkçılar mola verirler Motorlarla bu adalara geziler düzenlenir İnce kumlu, uzun plajı ile Altınova Ayvalık-Ören arasındadır Yazlık tatil siteleri yoğundur

Ada ve adacıkların listesi

Ayvalık Adaları kaynaklarda isim olarak Yund Adaları veya Cunda Adaları olarak da geçmektedir Rumlar bu adalara Kokuluadalar manasına gelen Hekatonisa demişlerdir Hekatonesos, Apollonnesos, Hekatonnesoi, Hekatos gibi farklı yazılışları da vardır

1 Akoğlu adacığı / Kedi adası (Kopano)

2 Alibey Adası / Cunda (Nesos=Ada, Mosko, Yunda, Moshonisi, Moshinos=Kokuluada)

3 Çıplak (Chalkis, Cimno)

4 Çiçek (Argistra, Angistri)

5 Gizli kayalar (Petro=Kaya)

6 Göz

7 Güvercin / Kızlar Manastırı (St Giorgio / Aya Yorgi)

8 Hasır (Sefiri)

9 İkiz kayalar (Daskali, Daskalio)

10 İlyosta Büyük / Güneş / Fener (Ilyosta, Eleos=Güneş, Oilios)

11 İlyosta Küçük / Yumurta (Kilyosta, Eleos Pulo)

12 Kalemli (Kalamaki)

13 Kara / Balkan / Kutu (Kudho)

14 Kara ada / Kamış adası / Akvaryum (Kalamo, Kalamos)

15 Karaada Küçük

16 Karaada Büyük / Balık adası / Tavşan (Psariano=Balık)

17 Kayabaşı

18 Kılavuz / Mosko / Pınar / Klavuz (Mosko Pulo)

19 Kız (Ulya)

20 Kumru

21 Lale / Dolap / Soğan (Kromido)

22 Maden Büyük / Maden (Pirgo, Pordoselene, Pirgos=kale)

23 Maden Küçük

24 Melina

25 Mırmırcalar

26 Pirgos kayalıkları

27 Poyraz ada / İncirli / Yellice (Leyah)

28 Sazlı ada / Oker

29 Taş (Klavo)

30 Taşlı

31 Tavuk (St Yoannis)

32 Tüzüner

33 Yalnız

34 Yelken

35 Yuvarlak adacığı (Kalamo Pulo)

Ekinlik adası,


Marmara Denizi'nde Avşa ve Marmara adalarının doğusunda kalan bir adadır

Yüzölçümü olarak fazla büyük olmasada yaz aylarında sakin olduğu için kimi turistlerin ilgisini çekmiştir Ada görünüş itibari ile kaşık şeklini andırdığından kaşık Adası da denmektedir Adaya yaz aylarında haftada iki kere, kış aylarında da haftada iki kere sefer düzenlenmektedir Ada Balıkesir iline bağlıdır Adanın yerel halkı balıkçılıkla geçinir Yerleşim olarak adada 300den fazla hane bulunmaktadır

Koyun Adası

Marmara denizi'nde Paşalimanı Adası ile Avşa Adası arasında kalan ada Yüzölçümü 17 km² Adanın güney ucundaki 20 yazlık yapı dışında üzerinde yerleşme yoktur Ada Balıkesir iline bağlıdır

Koyun Ada'sında halihazırda su ve elektirik tesisatı bulunmamaktadır Adadaki 20 yerleşke yazlıktır ve elektirik ihtiyaçlarını kendi direysel jeneretörleri ile sağlamaktadırlar Kullanım suyu ihtiyacı ise yarı tuzlu yarı tatlı kuyulardan sağlanmaktadır İçme suyu ise yakında bulunan adalardan taşıma yolu ile temin edilmektedir

Marmara Adası

Balıkesir'e bağlı ve Marmara denizinin en büyük yüzölçümüne sahip adası olan Marmara Adası, Marmara ilçesinin merkezi ve bölgeninde en önemli turizm merkezlerinden biridir Erdek’ten 17, İstanbul’dan 72 deniz mil uzaklıktaki adaya İstanbul’dan gemi ve deniz otobüsü, Erdek ve Tekirdağ’dan motorla ulaşım sağlanabilmektedir Adını eski çağlardan beri işletilen mermer ocaklarından almıştır Ada, Roma ve Bizans dönemlerinde deniz üssü olarak kullanılmıştır Misafirperver ve iyi niyetli yerli bir halka sahip olan ada özellikle yazları sakinlik arayan yerli turistlerin sık geldiği bir bölgedir Marmara kasabasındaki balıkçı barınağı ve çevre köylerdeki ufak limanlar denizden tekne ile gidecek ziyaretçilere de uygun mekanlar oluşturur

Paşalimanı Adası,

Marmara takımadalarında Marmara adasının güneyinde, Avşa adasının doğusunda bir adadır Adada, Paşalimanı, Poyrazlı, Harmanlı, Balıklı ve Tuzla isimli beş köy bulunmaktadır Balıkesir iline ve Erdek ilçesine bağlıdır

Tarihçe

Prokennoslar, MÖ 493 yılında Perslere karşı ayaklanan İON siteleriyle birlikte oldukları için şehirleri Fenikeliler tarafından tamamen yakılınca Sisam ve Miletostan gelerek Marmara Adasına geçmişler, oraya 'Yeni Prokennos' adını vermişlerdir Daha sonra 'harman yeri' anlamına gelen 'Haloni' adı verilmiştir Kizikoslu Diegonos bu adadan Halone diye bahseder Bizans zamanında adanın ismi Aulonia'ya çevrilmiştir Tarihçi La Mottraye 18yy başında adaya 'Alonya' dendiğini yazmaktadır Son zamanlarda modern Yunancaya göre adaya hem 'Aloni' ya da 'Alonisos' hem de Paşalimanı denmiş ve bugün bu adla anılmaktadır

Ada, 14yy'da Osmanlı Egemenliğine geçmiş I Dünya Harbinden sonra kısa bir süre Yunan işgali haricinde tamamen Türklerin yönetiminde kalmıştır 1949 yılına kadar Marmara Kazasına bağlı bir kaza merkeziyken sonradan Erdek ilçesine'e bağlanmıştır

Lala Mustafa Paşanın Kıbrıs seferinden dönüşünde, çok sert bir havaya tutulması ve bu adanın kuytusuna yaklaşarak sığınması ve orada kalması üzerine, Paşa'nın Limanı anlamında Paşalimanı adını almıştır Lala Mustafa Paşa bu ziyareti ile adada yaralı askerlerini tedavi ettirmiş, şehit askerlerini defnetmiş, şarap fabrikası, cami ve çeşme gibi halkın kullanımına açık meskenler inşaa ettirmiştir Caminin çatısını gemisinin direği ile desteklemiştir 1935'teki depremde cami tamamen yıkılmış yerine şimdiki cami yapılmıştır Caminin yanındaki mezar taşlarında çok eski mezarlar mevcuttur Bunların en eskileri 'Sahib-i hayat ve hasenat Paşalimanı Zabiti Elhoş Halil Ağa 1200' ve 'Merhum Tiryaki Mehmet Paşa 1174' kitabelerini taşayan taşlardır Bu eserler halâ ayakta durmaya çalışmaktadır

Turizm

Paşalimanı Adası'nda beş köy bulunmaktadır Bunlardan Harmanlı (Halonia(rum=Harman yeri)) ve idari merkez olan Paşalimanı batı tarafında, kuzeyinde Poyrazlı (Voria(rum=poryrazlı)) doğusunda Tuzla (Huhla(rum=Salyangoz)) ve son olarak güneyinde Balıklı (Skupia(rum=sığınak)) köyleri bulunmaktadır Toprak ve havasının uygunluğu nedeniyle bağcılığa son derece uygun olan adada özellikle şaraplık olarak "ada karası" üzümü yetiştirilmekte ve Avşa Adası ile birlikte burada yetiştirilen üzümler şarap yapımında kullanılmaktadır

Başta zeytin, üzüm, elma, kara dut, incir, erik olmak üzere her türlü meyve ve sebzenin yetiştiği, havası ve doğal güzellikleri, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları zamanında saraydaki ruh ve sinir hastalarının tedavisinde büyük rol oynamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



Bursa iline bağlı adalar


İmralı adası,

Marmara Denizi'nde yerleşim birimi bulunmayan, yüzölçümü bakımından Marmara Adası'ndan sonra ikinci büyük adadır İmralı Adası eskiden Deniz Kuvvetleri idaresindeydi Şimdi ise İmralı Cezaevi bulunmaktadır Demokrat Parti dönemi başbakanı Adnan Menderes, dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve maliye bakanı Hasan Polatkan burada idam edildiler Adadaki mahkumların çalıştığı tarımsal işletmelerin ürünleri İstanbul ve diğer şehirlerde satılmaktaydı Ömür boyu hapis cezasına çarptırılan PKK lideri Abdullah Öcalan, İmralı Cezaevi'ndedir Öcalan'ın adaya naklinden önce diğer mahkumlar Sabun ve konserve fabrikası gibi fabrikalarda çalışıyorlardı ve belli bir ücret alıyorlardı Öcalan'ın gelmesiyle adadaki diğer mahkumlar boşaltılmıştır

Adanın Osmanlı dönemindeki adı Emirali' olup, Mudanya kazasına bağlı bir nahiyeydi 1913 yılında adada 250 hane, bir okul, üç manastır vardı ve tamamı Rumlardan oluşan 1200 kişi yaşıyordu Adanın Rumca adı Kalolimnos'tur Adanın başlıca uğraşları soğan tarımı ve balıkçılıktı Yetiştirilen soğanlar İstanbul'a satılıyordu Sebze yetiştirilmediği için adalıların başlıca gıdasını balık oluşturuyordu [1] Lozan Antlaşmasından sonra Nüfus Mübadelesi ile adanın nüfusu tamamen boşaldı Cumhuriyet döneminde adada cezaevi kuruldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



Çanakkale iline bağlı adalar

Bozcaada

(Yunanca: ???????, Tenedos), Türkiye'nin 3 büyük adası, bu ada üzerinde yer alan, Çanakkale iline bağlı ilçe

Adanın (ve ilçenin) yüzölçümü 40 km², anakaraya uzaklığı 6 km'dir Resmi nüfusu 2543 olup, kışları 1000 civarına düşer, yazları ise 5000'e çıkar

İktisat

Şarap üretimi, balıkçılık ve özellikle 1990'lardan itibaren turizm başlıca iktisadi etkinliklerdir

Bozcaada, şaraplık üzümleri ve şaraplarıyla ünlüdür Adanın büyük kısmı bağlarla kaplıdır Az miktarda tahıl, baklagiller ve meyve yetiştirilir

Haziran 2000'de Batı Burnu civarında 102 MW gücünde 17 türbinden oluşan bir rüzgâr enerjisi santrali kurulmuştur Kurulduğu tarih itibariyle adanın enerji ihtiyacının yaklaşık 30 kat fazlasını karşıladığından, karaya elektrik iletmektedir Turizme zarar vermemek amacıyla santralin ürettiği elektrik yeraltı kablolarıyla aktarılmaktadır

Adada yetişen gelincik çiçeklerinden az miktarda üretilen şerbet ve reçeller daha çok turistlere satılır

Turizm

Ayazma plajı, ince kumu ve uzunluğu nedeniyle önemlidir Bunun dışında da çeşitli kumsallar vardır 26-27 Temmuz tarihlerinde geleneksel bağbozumu şenlikleri yapılır Bozcaada Kalesi ve kasabasının eski evleri de turistik açıdan ilgi çekicidir

Ada kıyıları balıklar için doğal bir sığınak ve üreme bölgesidir Bu yüzden ada etrafında trolle avlanma yapılamaz Amatör balıkçılar tarafından büyük rağbet görmektedir

Adada konaklamak için en ucuz ve yaygın imkân pansiyonlardır Gerek Türk gerekse Rum mahallelerindeki tarihi evler adalı aileler tarafından turistlere kiralanır Küçük oteller de vardır

Tarih

Adanın tarihine Çanakkale Boğazı'nın girişindeki önemli stratejik konumu damgasını vurdu

Tenedos adı, Yunan mitolojisine göre Troya savaşları sırasında adayı yöneten ve Achilles tarafından öldürülen Tenes adlı kahramandan gelir

Tenedos, Heredot'un yazılarında sık sık geçmektedir Antik çağ'da Midilli adasında oturan Aiolya halkının bir kısmının buraya yerleştiği tahmin edilmektedir

Ada, İyonya ayaklanmasından sonra önce Perslerin sonra Romalıların egemenliğine girdi Roma İmparatorluğunun parçalanmasından sonra Bizans İmparatorluğu sınırları içinde kaldı

Türklerin adayla ilk bağlantısı, Aydınoğlu Umur Bey'in İzmir'i fethettikten sonra 1328'de 8 gemilik bir filosuyla Bizans yönetimindeki Bozcaada'ya gelerek yağmalaması olmuştur

Bu dönemde Venedik ve Cenevizliler, ticari faaliyetlerine yararlı olacağı düşüncesiyle adayı ele geçirmek için bir rekabet içine girdiler 1377'de Bizans İmparatoru, askeri yardım karşılığında adayı Venedik'e verdi Ceneviz'in buna tepki göstermesi üzerine Venedik ile aralarında çatışma başladı İki devlet 1381'de Torino'da bir antlaşma yaparak adayı boşaltmaya ve tarafsız bölge olmasına karar verdiler Venedikliler bu antlaşma uyarınca ada halkını tümüyle boşalttılar ve Girit'teki Kandiye kentine taşıdılar

Ada uzun süre boş kaldı İspanyol seyyah Clavijo, 1403'te Bozcaada'ya geldiğinde üzüm bağları, meyve ağaçları, tavşanlar ve büyük bir kalenin yıkıntılarıyla karşılaştı, ancak yerleşik kimse bulamadı

Fatih Sultan Mehmet döneminde ada Osmanlı donanmasının ikmal üssü olarak kullanıldı Bunun üzerine Venedikliler adaya tekrar asker çıkardılar 1464'te Mahmut Paşa, adayı resmen Osmanlı topraklarına kattı

Venedikliler ilk denemelerinden yaklaşık iki yüzyıl sonra 1656'da adayı bir kez daha ele geçirebildiler, ancak hemen ertesi yıl Osmanılar'ca geri alındı

Venediklilerin bölgedeki etkinliği uzun zaman sürdü 1697'de yapılan Bozcaada Savaşı'nda Osmanlı donanmasını yöneten Mezemorta Hüseyin Paşa, Molino yönetimindeki Venedik donanmasına karşı zafer kazandı

Ada 1807'de Rusya tarafından işgal edildi, yakıldı ve kalesi tümüyle yıkılıdı 1842'de II Mahmut kaleyi yeniden yaptırdı 1866'da Osmanlıların Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayetine bağlı Limni sancağına bağlandı

Bozcaada Çanakkale Savaşı'nda ada İngiliz ve Fransız kuvvetleri tarafından işgal edildi ve lojistik destek için kullanıldı Bu dönemde müttefik kuvvetler Ayazma Tepesi'nde, Habbele Ovası'nda ve Habbele Tepesi'nde savaş uçakları için üç pist yaptı Savaş sırasında müttefik askerleri, Bozcaada'da tedavi oldu ve dinlendi

Bozcaada 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakıldı Türkler, adayı aynı yılın 23 Eylül günü teslim aldılar

Bozcaada belediyesi de adanın Türkiye'ye geçmesinin hemen ardından yine 1923'te kuruldu

Nüfus ölçümü

Bozcaada'da yerleşim 14yy'ın son yıllarında adanın tümüyle boşaltılmasıyla kesintiye uğramıştır 15yy'ın ortalarında ada Osmanlı yönetimine girdiğinde boş olduğu yönünde belgeler vardır

20 yüzyıl başında nüfusun yarısından biraz fazlasını Rumlar oluştururken, bugün adada sadece 30 kadar Rum kalmıştır Bu nüfus azalmasının nedeni olarak Rum azınlığın bir "yıldırma" siyasetiyle kaçırıldığını öne sürenler vardır Azınlığı yıldıran unsurlar arasında 6-7 Eylül Olayları, Kıbrıs Sorunu, toprakların düşük bedelle kamulaştırılması, Lozan Antlaşması'nda azınlıkların haklarının korunmasına ilişkin maddelere Türk hükümetlerinin uymaması, daha büyük bir Rum toplumu barındıran komşu Gökçeada'daki Rumların göç etmesi sayılmaktadır

Özellikle, Lozan Antlaşması'nın 14 maddesi uyarınca, adadaki güvenlik güçlerinin yerel halktan müteşekkil olması kuralına Türkiye'nin uymadığı iddia edilmektedir

Bu iddialara karşılık, Rumlar (belki kısmen) iktisadi nedenlerle göç etmiş olabilirler Adadan ayrılan Rumlar Türkiye dışına göç etmiştir Bu göç 1970'ten sonra hızlanmıştır

Adada faal durumda üç cami ve bir kilise bulunmaktadır Ayrıca Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesidir

Muhtelif

Bozcaada, Türkiye'nin köyü olmayan tek taşra (il merkezi dışı) ilçesidir

Adanın batı burnunda bulunan Polente deniz feneri ve rüzgar gülleri, enerji santralinin işletmeci kuruluşu tarafından 2007 yazında ziyarete kapatılmıştır Sebep olarak ise rüzgar güllerine sprey boyayla yazı yazılması gösterilmiştir

Gökçeada


(İmroz; Yunanca: ?µß??? – Imvros), Çanakkale'nin bir ilçesi ve Türkiye'nin en büyük adasıdır Ege Denizi'nin kuzeyinde, Saros Körfezi girişinde yer almaktadır 95 km kıyı şeridine sahiptir Adanın batısında yer alan Avlaka Burnu Türkiye'nin de en batı noktasını oluşturmaktadır

Yerleşim birimleri

Merkez / Çınarlı

Eski adı;Panaghia Balomeni Adanın merkezidir, yapımı tamamlanmamış bir havaalanı mevcuttur Resiler için bakınız:

* Çınarlı kasabası, 1967

* Adaya muhtemel bir Yunan saldırısına karşı silahlandırılmış, "İmroz İlköğretmen Okulu" öğrencileri,03121967

Dereköy

Eski adı;Shinudy Adanın iç batı kesimindedirCumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'nin en büyük köyü olarak kabul edilmektedir 1970'li yıllara kadar Gökçeadanın en büyük köyü olma niteliğini korumuştur Yoğun göç vermesi nedeniyle şu anda terkedilmiş durumdadır Ancak Meryem Ana bayramında (15 Ağustos) köy hareketlenir

Kaleköy

Eski adı;Kastro Adanın kuzeydoğusundadır Kaleköy iskelesi, 1Dünya savaşı sırasında Fransız Donanma Kumandanlığı tarafından düzenlenmiş, 1970li yıllarda Kuzulimanı'na yeni iskele yapılıncaya kadar tüm adanın ulaşımını sağlamıştırAncak küçük tonajlı gemilerin ve yatların yanaşması için uygundur Bu yıllara kadar adanın ulaşımı, Ayvalık ve Gemlik adlı yolcu gemileri ile sağlanmıştır Haftada iki kez (Çarşamba ve Cumartesi) saat 23:00 civarında adaya ulaşan bu gemiler iskeleye yanaşamadıkları için yaklaşık 1 mil açıkta demirlemek zorunda kalırlardı Gemiler ile iskele arasında ulaşım balıkçı/süngerci tekleleri ile sağlanırdı Kaleköy iskelesinin henen sağ tarafında yer alan tepenin üzerinde köye eski ismini veren kale yer almaktadır

Zeytinli köyü

Eski adı;Haghioi Theodoroi Adanın kuzey iç kesimlerinde, Merkez ilçeye çok yakın eski bir Rum köyüdür Halen küçük bir Rum kökenli nüfus yaşamaktadır

Tepeköy

Eski adı;Agridia Adanın kuzeyinde bir Rum köyüdür Tek tük Rum yerleşkesi devam etmektedir

Bademli köyü

Eski adı;Gliky Adanın kuzeydoğusunda, merkez ilçe ile Kaleköy arasında yer alır

Yeni Bademli köyü

Yeni kurulan köylerdendir, adanın kuzeydoğusundadır, motel ve pansiyon bölgesidir

===Eşelek / Yeni kurulan köylerdendir, adanın güneydoğusundadır, adanın tarım bölgesidir, sebze meyve üretilir

Şahinkaya köyü

Yeni kurulan köylerdendir, Dereköy civarındadır, adanın iç batı kesimindedir

Şirinköy

Yeni kurulan köylerdendir, adanın güneybatısındadır

Uğurlu köyü

nın batısındadırguzel bır koydur adanın en muhtesem mevkıısındedırdoga bakımında iyi değildir kuraktır ama sahili güzeldir Aynı zamanda Türkiye'nin en batıdaki köyü olma unvanına sahiptir(en batı nokta olan Avlaka Burnu'na da çok yakındır)

Yenimahalle

Eski adı;Evlampio Merkez ilçe ile Kuzulimanı arasındaki yol üzerindedir

Gökçeadanın önemli yerleri

Aydıncık / Kefaloz mevkii ve plajı (Kefalos): Adanın güneydoğusunda uzunca bir plajdır, tesisleri mevcuttur, yelken sörfü için idealdir

Kefaloz burnu (Kefalos): Adanın güneydoğusundadır

Kapıkaya mevkii (Stenos): Adanın güneyindedir, tesisi olmayan bir plajı vardır

Kaşkaval burnu / Peynir kayalıkları (Kaskaval): Adanın kuzeydoğusundadır, scuba için idealdir

Kaynarburun (Grarton / Grafton): Ada'nın doğusunda, Kuzulimanı'nın güneyinde burun

Kokina mevkii (Kokina)

Kömür burnu: İnceburun'un kuzeyinde burun

Kuzulimanı (Haghios Kyrikas): Adanın doğusundadır, Eceabat-Kabatepe'den ve Çanakkale-Merkez'den feribot seferleri yapılır

Mavikoy / Lacivertkoy: Türkiye'nin ilk ve tek su altı milli parkının bulunduğu yörededir, adanın kuzeydoğusundadır, scuba için idealdir

Lazkoyu: Adanın güneyindedir, tesissiz taşlık bir plajı vardır

Marmaros mevkii: Adanın kuzeybatısındadır, şelalesi ile ünlüdür

Cugura mevkii (Zagura): Adanın iç orta kesimlerindedir

Gizli Liman: Adanın batısındadır, gümrük kurulması durumunda Limni adası ile karşılıklı feribot seferleri başlatılabilecektir, ayrıca taşlık ama tesisi olmayan uzuncana bir plajı vardır

İnceburun / İncir burnu (Avlaka): Türkiye'nin en batı noktasıdır

Pınarbaşı mevkii (Spilya)

Yelkenkaya mevkii: Türkiye'nin ilk ve tek su altı milli parkının bulunduğu yörededir, adanın kuzeydoğusundadır, scuba için idealdir

Yıldızkoy: Türkiye'nin ilk ve tek su altı milli parkının bulunduğu yörededir, adanın kuzeydoğusundadır, scuba için idealdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



Giresun iline bağlı adalar

Giresun Adası, Karadeniz'de bulunan iki adadan biridir Giresun Adası kıyıdan bir mil açıkta olup, 40000 metrekare alana sahiptir Adada özellikle Akdeniz defnesi ve Yalancı Akasya başta olmak üzere 71 tür doğal otsu ve odunsu bitki türü bulunmuktadır Sonradan 10 adet ağaç türü daha ilave edilmiştir Karadenizde Karabatak ve martıların doğal olarak ürediği Ada aynı zamanda göçmen kuşların uğrak ve dinlenme yeridir Hakkında birçok efsaneler anlatılan, Amozanların ve birçok kavmin yaşadığı Ada'da mitolojik çağlara ait birçok kalıntıların bulunmaktadır İkinci derece sit alanıdır Yaz mevsiminde yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan Ada günübirlik olarak ziyaret edilerek piknik yapılmaktadır

Giresun Adası

Giresun Adası ile ilgili olarak birtakım efsaneler anlatılmaktadır Tarihi kaynaklar Amazon kraliçelerinin savaş tanrısı Ares adına tapınak yaptırdıklarını ve Sinop Piskoposu Agias Phokas'ın manastırı olduğundan söz etmektedir Adada Alexius II zamanında yapılan sur kalıntıları, kuleler, manastır (iç kale), tarihi pişmiş toprak fıçılar ve bazı yapı temelleri bulunuyor Sit alanı olan ada koruma altında Adaya yazın Giresun limanından tekne turları düzenleniyor Cenevizliler ve Venedikliler tarafından gemi sığınağı olarak uzun süre kullanılan adanın şu anki sahipleri yabani göçmen kuşlar, karabataklar ve martılar Adada bulunan Hamza Taşı ana tanrıça Kybele'yi temsil eden, sacayak gibi 3 ayak üzerine oturmuş bir taş Ocak (aile) kültürünü temsil ediyor Kutsal taş 4 bin yıllık geçmişi ile dini inançlar gereği yaşlılar için umut veren ve mistik güç kaynağı olan dilek taşı Her yıl 20 Mayıs'ta Uluslararası Aksu Festivali'nde düzenlenen ve soyun sürdürülmesi inancıyla yapılan sacayaktan geçme geleneği, adanın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanıyor Ada turu Hamza Taşı'ndan başlayıp yine orada son buluyor

Adanın Mitolojideki Yeri

Ada dünya mitolojisinde ve tarihinde Aretias, Areionesos (İlk çağ adı), Nesos, Area, Areos, Chalceritis (Romalıların verdiği ad) adları ile karşımıza çıkmaktadır Kıyıdan bir mil açıkta bulunan ada 40 000 metre karelik yüzölçümüne sahiptir Bir söylenceye göre ada kentin güney doğusunda yer alan ve görünümü bir kartal gagasını andıran Gedikkaya'dan kopan bir parçanın denize yerleşmesiyle oluşmuştur Adada tarihle doğa iç içedir Kalıntılardan çepe çevre surlarla çevrili olduğu anlaşılmaktadır Surların yapımındaki inşaat işçiliği Giresun Kalesiyle aynı tekniktedir Pontuslular dönemine ait olduğu kuvvetle ihtimaldir Tarihi kalıntılarından iki büyük şarap fıçısı, bir mabet harabesi, tapınak yeri, ayakta kalan surlar ve gözetleme kulesi en göze çarpanlardandır Doğu ucundaki "Hamza Taşı" antik çağlardan kalma bir dikittir Çağlar boyunca yöre insanları için mistik güç kaynağı olmuştur Romalı bilgin Pilinius "Ilistariaum Mundi" adlı eserinde, adada savaş tanrısı Mars'a sunulmuş bir açık hava mabedinden söz eder ve şunları yazar " … ve Pharnace'nin karşısında Chalceritis, Yunanlıların Mars'a vakfedilmiş olan Arias'ı bulunur Burada kuşların kanatlarını vurarak yabancılarla mücadele ettiği söylenir"

Ada mitolojide geçen Altın Post peşindeki Argonautlar ile ilgili önemli bir olaya sahne olmuştur Thabai Kralı Athamanas'ın, Nefele adlı karısından iki erkek çocuğu olur Sonraki yıllarda ikinci kez evlenen kral çocuklarını kurban ederse ülkesinin kıtlıktan kurtulacağına inandırılır Bunu öğrenen anneleri Nefele çocuklarını bulut ve buğuya sararak uçan altın bir posta bindirir ve onları Karadeniz'e doğru gönderir Çocuklardan biri Çanakkale boğazında fırtınaya tutularak ölür, diğeri yoluna devam eder ve mitolojik kişilerce Çanakkale boğazı ile Kafkasya arasında bir yere saklanır Herakles döneminde aralarında Güç Tanrısı Herkülün de Bulunduğu bir grup yiğit altın postu ele geçirmek amacıyla Karadeniz'e açılırlar Bir sürü serüven yaşadıktan sonra Aretias adasına gelirler Altın postun burada saklı olduğuna inanmaktadırlar Ancak adada onları ejderha yapılı kuşlar karşılar Herkül'ün daha önce Stymphales Gölü çevresinden kovduğu kuşlar buraya yerleşmişlerdir Kuşlar tüylerini ok gibi fırlatarak saldırıya geçerler Argonautlar kalkanlarıyla kendilerini korumaya çalışsa larda bir arkadaşlarını yitirmekten kurtulamazlar Sonunda kuşları öldürür ve altın postu aramaya koyulurlar Bulamayıncada adayı lanetleyerek ayrılırlar 1984 yılında kaptan Tim Severin yönetimindeki araştırma ekibi bu efsanevi yolculuğu tekrar canlandırmak için Argo gemisinin aynısını hiç çivi kullanmadan yaptırır ve kürek çekerek Giresun Adasına gelirler National Geographic dergisininde bulunduğu bu seyahati BBC Televizyonu 12 kişilik bir ekiple belgeselleştirir ve tüm dünyaya bu ada tanıtılır Romalı bilgin Pilinius'un "Histarium Mundi" adlı eserinde ve ünlü Mitos yazarı Apollonius'un (İ Ö 295-195 ) "Argonautiga" alı eserinde konu dahada detaylı işlenmektedir Başka bir efsane Kral Mitridates'in kızına ilişkindir Kralın genç ve güzel kızıyla pek çok soylu kişi evlenmek istemektedir Kız ise hiçbirini istemez, çünkü kalenin eteklerinde koyunlarını otlatan bir çobanı sevmektedir Kral buna kızar, kızını adadaki manastıra kapatır Çobanı yakalatarak manastırın önündeki kiraz ağacına astırır Kızda ertesi gün kendini manastırın kulesine asar Üçüncü bir öykü şöyledir İsrail Oğulları Yusuf'un altından bir heykelini yapar Mısır'dan göç edip Filistin'e vardıklarında Musa Peygamberden heykeli getirmesini isterler Musa mucizeyle heykeli Filistin'e getirir Burada Fenikeliler heykeli alıp Kıbrıs'a götürürler Yunanlılar heykeli Kıbrıs'tan alarak Olimpos Dağına yerleştirirler Pers İmparatoru Dara (Dareios) Anadolu ve Yunanistan'ı ele geçirince altın heykeli Mısır'a geri verir Bundan sonra heykel tekrar Fenikelilerin eline geçer Bu kez getirip Aretias Adasına yerleştirirler Altın heykeli almak için Yunanlıların Giresun Adasına kırk kez saldırdıkları söylenir Geçmiş alt kültürlerden izler taşıyan ada, eşine ender rastlanır bir doğa harikasıdır Mevcut kalıntılar;insanoğlunun doğaya egemen olma isteğini vurgular İnsan bir anda kendisini tarihin mitolojinin derinliklerinde bulur Geçmiş uygarlıkların inançlarını ve törelerini yaşar gibi olur

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



Isparta iline bağlı adalar

Mada Adası

(Kazak Adası da denir), 8220 hektar alanıyla Beyşehir Gölü'nün en büyük adasıdır Ada üzerinde yerleşim birimi olarak Gedikli köyüne bağlı Kumluca mahallesi bulunurAda coğrafi olarak Isparta il sınırları içerisinde olup ilin tek adasıdır Beyşehir Gölü içinde yer alan 32 adadan en büyüğü ve içinde insan yaşayan tek adadır Adaya 1865 yılında 40 hane kadar Rus kazak aile yerleştirilmiştirRus göçmeni olan bu Don kazakları adanın yakınındaki küçük adaya kendi kiliselerini inşa etmişler ve inaçlarını rahatça yaşamışlardırBu nedenle mada adası kazak adası adıyla da anılırYenişarbademli ileri gelenlerinden Kızıloğlu Mehmet efendi adadaki kazaklarla dostluk ilişkileri içinde olunduğunu nakletmişlerdiKızıloğlu Mehmet efendi 1877 -1878 Osmanlı Rus savaşında Plevne cephesinde savaşmış ve bir süre rusların elinde esir kalmış daha sonra köyü Yenişarbademliye dönmüştürO yıllarda ada sosyal ve ekonomik yönden Yenişarbademli ile yakınlık içinde idiTahıl ve değirmen ihtiyaçlarını yenişarbademliden karşılamaktaydılarYenişar halkının Kazak göçmenlerle iyi ilişkileri bu bakımdan tutarlı bir bilgidir ve bu bilgi torunlarından biri olan tarih öğretmeni Raif Ulusoy tarafından verilmiştir1940 yılına kadar adada yaşayan Don kazakları bu tarihte Akşehir taraflarına göç ederek adayı terk etmişlerdir Şu anda adanın sakini olarak yörükler yaşamaktadırdar bir alanda yapılan tarım, kısıtlı hayvancılık ve ulaşım sorunu ada halkının başlıca zorluklarıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



İstanbul iline bağlı adalar

Balıkçı Adası,

İstanbul adalarından Büyükada'nın güneyinde, adadan yarım mil uzaklıkta yer alır Adanın üzerinde hem yüzölçümü, hem de çoraklığı sebebiyle ikamet yoktur

Antik adı Neandros, ayrıca bir diğer adı da Tavşan Adası olan Balıkçı Adası'nın bu ismi "hak ettiği" ve balıkçılar tarafından yakıştırıldığı sanılıyor Olta atmak için denize açılan balıkçılar, mevsimine göre Moda, Haydarpaşa, Boğaz ya da "kanal"da avlayabilecek balığı bulamazsa, son bakacağı yer, son umudu Balıkçı Adası'dır

Burgaz Adası,

Yunanca adı ???????? (Antigoni); İstanbul (Prens) Adaları'nın büyüklük olarak üçüncüsü Yuvarlak biçimdedir ve genişliği yaklaşık 2 kilometredir Ada üzerindeki tek tepe Bayrak Tepe'dir Ada (bir kısmı 2003'te yanmış olan) bir kızılçam ormanıyla kaplıdır

Büyük İskender'in generali, Demetrios'un babası olan Antigone buraya büyük bir kale yaptırmıştır Ada önce onun adıyla anılmış, sonra Yunanca kale/burç anlamına gelen Burgaz (Pyrgos) adını almıştır Ortodoks kilisesinin en saygın patriklerinden Metodios'un ikonakırıcılar tarafından adadaki bir mahzende yedi yıl hapsedildiği söylenmektedir Bugün bu mahzenin üzerinde Ayios İoannis Kilisesi bulunmaktadır Evliya Çelebi'nin 17yy'da yazdığnıa göre, ada halkı Rumlardan oluşmaktadır

En az 1 kilometre genişliğindeki boğaz Heybeliada'yı Burgaz (Antigoni) Adası'ndan ayırır Antikçağ yazarları bu adaya Erebinthus, Bizanslı yazarlar ise Therebintos ya da Panormos adını vermişlerdir

Çağdaş Türk edebiyatının önemli yazarlarından hikayeci Sait Faik Abasıyanık, hayatının bir bölümünü burada geçirmiştir Burgaz Adası ve diğer İstanbul Adaları, hikayelerinde önemli yer tutmuştur Abasıyanık'ın Burgaz'daki evi, Sait Faik Müzesi adıyla müze haline getirilmiştir

Burgaz Adası; ağaçlarla kaplı olan Heybeliada ve Kaşık Adası'na baktığı için manzara açısından avantajlıdır Ada; çam ormanları, sahilleri ve zarif ahşap köşkleriyle de İstanbul'un sevilen bir köşesidir Güzel ahşap köşklerın en çok saklandığı yerler sahil ve tepenin Kaşıkadası ile Heybeliada'ya bakan eteğindeki sokaklardır Adanın eski plajına, iskelede vapurdan inildikten sonra sola dönülüp sahil takip edilerek ulaşılır Bura doğu yönünde ucunda fener bulunan bir bir burun vardır Günbatımıyla manzarasıyla meşhur olan Kalpazankaya mevkii adanın batı yönündedir Türkiye'deki ilk kalp paranın burada basıldığı söylenmektedir 176 m yükseklikteki Bayrak Tepe, adanın güney kıyısından yükselen dik bir yamacın üstündedir "Hristos Manastırı" bu tepede bulunmaktadır

1928'de kurulan Burgaz Adası Sanatoryumu, Türkiye'nin en eski sanatoryumlarından biridir

İstanbul'daki Rumların nüfusunun azalmasıyla birlikte, adadaki Rumların sayısı da azalmıştır Buna karşılık, adada İstanbullu Yahudilerin sayısında artmıştır

Burgaz Adası

Burgaz'da 6 Ekim 2003 büyük bir orman yangını çıkmıştır Şiddetli lodosla nedeniyle bu yangında önemli miktarda ağaç yanmıştır Adalıların ve itfaiyenin havadan ve karadan yaptıkları söndürme çalışmaları sonucu, yangın ertesi gün söndürülmüştür Yangından sadece on gün sonra 450 dönüm arazi üzerinde başlatılan orman yeşertme çalışmalarına İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, Adalar Belediyesi, sivil toplum örgütleri ve ada halkı katılmıştır Çalışmalardan büyük ölçüde olumlu sonuç alınmıştır

Büyükada,

yabancılar tarafından Prens Adaları olarak da bilinen İstanbul açıklarındaki adaların en büyüğüdür Eski adı Prinkipo'durZaten "Prinkipo" da Rumca'da "büyük" anlamına gelmektedir

Coğrafya

Yüzölçümü 5,4 kilometrekaredir Kış nüfusu 2000 yılı verilerine göre 7320 kişidir Evlerin çoğunun yazlık mahiyetinde olması sebebiyle yaz nüfusu kış nüfusundan çok daha fazladır Maltepe sahiline uzaklığı 2300 metredir Büyükada'da biri güney, diğeri kuzeyde olmak üzere iki tepe bulunur Güneydeki tepe, 203 metre yükseklikteki Yücetepe'dir Kuzeydeki tepe ise 164 metre yükseklikteki İsa Tepesi'dir

Tarihçe

1930 yılında Karacabey mevkiindeki Rum Ortodoks mezarlığı yakınında bulunan ve Büyük İskender'in babası Makedonya kralı II Filip'e ait altın sikkeleri ihtiva eden Büyükada Definesi, adanın tarihine ilişkin en eski bulgudur Hepsi 207 altın sikkeden ibaret olan define şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndedir Diğer Prens Adaları gibi Büyükada da Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır Adalar, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un fethi'nden bir ay önce zaptedilmiştir

Tarihi yapılar

Adanın en yüksek tepesinde Aya Yorgi Kilisesi ve Aya Yorgi Manastırı bulunmaktadır Buradaki ilk yapı, MS 6 yüzyıl'da inşa edilmiştir Bu mevkide, bir çok kilise ve manastırın kalıntıları da vardır Bunlardan bazıları günümüze kadar ulaşmış, bazıları yıkıntı olarak kalmıştır

İsa Tepesi'nde ise Hristos kilise ve manastırı ile Rum Yetimhanesi bulunmaktadır Rum Yetimhanesi'nin binası dünyanın en büyük ahşap monoblok yapılarındandır

Kumsal semtindeki Ayios Dimitrios kilisesi de Büyükada'nın önemli dini yapılarındandır Adadaki Ortodoks cemaat, büyük ayinlerini burada yapar

Büyükada'da bulunan 4 camiden mimari bakımdan en dikkat çekeni 2 Abdülhamid tarafından yaptırılan Hamidiye Camii'dir Mimari açıdan Batı etkisinde inşa edilmiş bulunan mekan, Ada Cami Sokağı'nda bulunmaktadır

Turizm

Tarihi ve doğal güzellikleriyle yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktalarından biridir Motorlu taşıtların yasak olduğu (resmi araçlar hariç) adada ulaşım bisiklet ve faytonlarla sağlanır

Denize girmek isteyenler için dört plajı mevcuttur:

* Yörükali Plajı

* Prenses Plajı

* Nakibey Plajı

* Kumsal Plajı

Lev Troçki'nin, Stalin tarafından sürgün edildikten sonra 1929-1933 yılları arasında yaşadığı Nizam Mahallesi'ndeki ev ve ünlü yazar Reşat Nuri Güntekin'in Maden Mahallesi'ndeki evi adayı ziyaret edenlerin ilgisini çekmektedir

Aya Yorgi manastır ve kilisesinin özel bir yeri vardır: Her yıl 23 Nisan ve 24 Eylül günlerinde sayısız insanın 200 metrelik bu tepeyi tırmanıp kiliseye ulaşınca, inancı doğrultusunda dua ettiği, niyet tuttuğu ya da şifa umuduyla siyah cüppeli bir Ortodoks papazdan dua dilediği görülebilir

Galatasaray Adası veya Kuruçeşme Adası, Boğaziçi'nde Kuruçeşme açıklarında bulunan, Galatasaray Spor Kulübü'ne ait olan bir ada 2006 yılı itibariyle gece klubü ve restoran işletmecisi Mehmet Koçarslan'a 3 yıllığına kiralanmış; işletmeci, adanın adını "Su Ada" olarak değiştirmiştir

Heybeliada

Heybeliada, İstanbul Prens takımadasının en yeşil adasıdır Eski adı Rumca bakır anlamına gelen Halki'dir

En yükseği 140 metreye yaklaşan dört tepesi vardır İskeleden inilince solda Deniz Lisesi ve ona bağlı binalar uzanır Bunların arasından geçilerek arkada, Çam Limanı tarafında, şu an faliyeti olmayan Sanatoryum’a gidilir Şimdi Deniz Kuvvetleri’nin elinde bulunan arazide tarihten kalan iki ilginç eser vardır; birincisi Türkler’in fethinden önce yapılmış son ve Adalar’daki tek Bizans Kilisesi, Kamariotissa’dır Son İmparatoriçe Maria Komnena’nın yaptırdığı sanılıyor İstanbul’daki Fener’deki Aya Maria dışında, dört yapraklı yonca modeline göre yapılmış tek kilise budur Askeri arazide olduğu için özel izin alınmadan görülemiyor Bu kıyıda Aya Yorgi (Ayios Yeorgios) Manastırı, Çam Limanı’nın batı ucunda Tarik-i Dünya Manastırı vardır

İkinci ilginç kalıntı bir mezar taşından ibaret Bu Kraliçe I Elizabeth’in elçisi Edward Barton’ın mezar taşı Üzerinde –imla yanlışları da olan- Latince bir kitabe ve Barton’ın aile arması var İngiltere’nin ve Elizabeth’in Osmanlı sultanına gönderdiği ikinci elçi olan Barton’ın bir süre Tophane’de bir evde kaldığını, ama çevre halkı gece cümbüş gürültüsünden rahatsız olup şikayet ettiği için buradan uzaklaştırıldığını biliyoruz Gerçekten cümbüşler çok mu gürültülüydü, yoksa o sıralar Türk halkı böyle şeylere hiç mi alışık değildi, bunu o kadar iyi bilmiyoruz

İskelenin sağında çarşı, meyhane ve kahveler yer alır Büyük Rum Kilisesi Aya Nikola (Ayios Nikolaos) buradadır Bazı ilginç ahşap evlerin önünden örneğin İlyasko Yalısı’nın, Hulusi Bey Köşkü’nün (Hacopulos’lar yaptırmıştı), Adalar’da kışın da açık kalan otel Panaroma’nın yanından geçerek yürüyünce, çamlık piknik yerlerine gelinir (o zamandan beri Panaroma kapandı, Hakli Palas ise onarılarak faaliyete geçti) Bunun ilerisinde Değirmen burnu denilen bölge vardır (adı verilen değirmen kalıntıları da ayaktadır) Ada’nın en büyük plajı buradadır

Fazla yapılaşmamış olan öbür tepede, Ayia Trias Manastırı’yla (bu da Bizans’a uzanır) birlikte Rum Ortodoks Ruhban Okulu vardı Heybeliada, fetihten bir zaman sonra, Rum nüfusun başlıca dini eğitim merkezi olmuştu (dünyevi eğitim merkezi Fener’de kaldı) Din adamı adayları Yunanistan’dan ve Rumlar’ın bulunduğu her yerden buraya okumaya gelirdi 1970’lerde Türk hükümetiyle Rum Ortodoks Patrikhanesi (daha doğrusu, Yunanistan) arasındaki bazı anlaşmazlıklardan ötürü bu eğitim durdu Ortodok Rum dini kurumlarının yanında 1940’larda yapılmış Beth Yaakov sinagogu da vardır

Kuzey kıyısında da Hidiv ailesinden Sait Halim’in kardeşi Abbas Halim Paşa’nın konağı halen ayaktadırçünkü orası yani hebeybaliada hüseyin rahmi gürpınarın yaşadığı yerdir

Heybeli yaz-kış nüfusunun en kalabalık, gidiş-gelişin en yoğun olduğu adadır

Burgaz deyince akla Sait Faik’in gelmesi gibi Heybeli’nin yazarı da Hüseyin Rahmi’dir

Kaşık Adası

Marmara Denizi'nde, İstanbul'a bağlı, Burgaz Adasının karşısında kaşığa benzediği için bu isim verilmiş özel mülkiyet elindeki ada Adaya vapur seferi yoktur Uzunluğu yaklaşık birkaç yüz metre olan bu ada eskiden sürgün yeri olarak da kullanılmış Eski adı Pita Daha sonra evrim geçirip pide adası olarak da anılır ama daha sonra kaşığa benzeyen görünümündn dolayı kaşık adası olarak anıldı Bu adanın sahibi 1950'li yıllarda rum aile Dalon adında bi aileydi Daha sonra bu adayı bir turizm şirketine satıldı Bu şirket adaya inşaat yapmak istedi ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi izin vermedi Şu an bu adada 5 bekçi ve 10-15 vahşi köpek var Bu adada iki küçük ev ve basit liman vardır

Kınalıada,

Prens Adaları diye bilinen ada topluluğu içinde İstanbul’a en yakın adadır Belki de bu yüzden, Bizans döneminde ada sürgünlerinin çoğu buraya getirilmiştir Bu sürgünlerin en önemlisi Romanos Diogenes’tir Eski adı Proti'dir

En çıplak adalardan biridir, en az ağaç bu adada görülür Adı, demir ve bakır madenlerinin etkisiyle kızılımtırak olan toprağının renginden gelir Tarihi dokusu da çok fakirdir Adalar’daki tek Ermeni Kilisesi Surp Krikor Lusavoriç'tir Manastır Tepesi diye bilinen yerde de Rum Ortodoks Hıristos Manastırı vardır Ada betonlaşmayla adeta İstanbul'un küçük bir kopyası haline geldi

Sedef Adası,

Adalar'ın yerleşime açık olan en küçük adasıdır 1300 x 1100 metre büyüklüğündedir Üzerindeki bitki örtüsü uzaktan bakıldığında sedefe benzetildiği için Sedefadası adı verilmiştir Eskiden tavşanı bol olduğu için Tavşanadası adı da kullanılmıştır

Sedefadası da, diğer İstanbul adaları gibi Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır Adanın en önemli sürgünlerinden biri, miladi 857 yılında adaya gönderilen Patrik Ignatios'tur Ignatios, 10 yıl adada çeşitli işkencelere maruz kalarak yaşadıktan sonra, 867 yılında yeniden patrik seçilmiştir

Ada, 1850'de Tophane Müşiri Damad Ferid Paşa'nın mülkiyetine geçmiş, paşa adaya zeytin ağaçları dikmiş ve sebze yetiştirmiştir Paşa'nın ölümü üzerine ada bakımsız kalmış, 1 Dünya Savaşı sırasında da adanın tüm ağaçları kesilmiştir İstanbul'un işgali sırasında müttefiklerin eline geçen Yavuz Zırhlısı uzun süre buraya demirlemiştir

Ferid Paşa'nin torunları, adayı seçkin insanların yaşadığı bir yerleşim yeri yapmaya çalışmış, bu amaçla bir konut kooperatif kurmuş, binlerce ağaç diktirmiş ve villalar inşa ettirmişlerdir

Sivriada,

İstanbul Adalarının en uzakta kalanı olup, sivri bir kayalıktan oluşmuştur Denizden yüksekliği 90 metredir

Adada,10 yüzyıldan kalma, bugün sadece bazı kalıntıları mevcut olan bir manastır vardır Adada ikamet yoktur Adaya Bizans İmparatorluğu döneminde din adamları ve imparatorlar sürgüne gönderilirdiği rivayet edilmektedir

Geçtiğimiz yıllarda adadan çıkarılan taşlardan İstanbul mendrekleri ve limanları yapılmıştırAdadaki taş ocağı terk edilmiştir Taş ocağının limanı yatçılar için iyi bir haftasonu barınağı oluşturur

Yassıada,

(Yunanca: Plati) Marmara Denizi'nde İstanbul'a yakın küçük bir ada Eni 185, boyu 740 metre Biri sivri, diğeri yassı görünümlü olan iki Hayırsızada'dan yassı olanıdır Arazisi düzdür, ancak sahilleri genellikle denize dik olarak inerBurgaz Adası'na 3 mil, Sivriada'ya 17 km ve Kadıköy'e 13 km uzaklıktadır183 hektar yüzölçümüne sahiptir

Doğu Roma İmparatorluğu döneminde 4 yüzyıl'dan itibaren bir sürgün yeri olarak kullanılan Yassıada'ya, Doğu Roma imparatoru Theophilos (829-846) Platea Manastırı diye bir manastır inşa ettirmiştir 860'ta bu adada sürgün olarak kalan patrik İgnatios adanın tam ortasına bir kilise inşa ettirmiştir Daha sonraları bu kilisenin altındaki dehlizler zindan olarak kullanıldı 12 yüzyıl'da Latinlerin ve 15 yüzyıl'da Rusların istilasına uğradı İstanbul'un Fethi'nden sonra uzun süre adayla ilgilenen olmamıştır 1859'da adayı satın alan İngiltere'nin İstanbul sefiri Sir Henry Bulwer, sahilde burçları olan kaleye benzer bir bina ile adanın ortasına enteresan bir mimari üslupta, şato büyüklüğünde bir köşk inşa ettirdi

Heybeliada'da 1872 yılında tüberküloz hastalığından ölen Bulwer 1837 yılında İngiltere'nin İstanbul büyükelçiliği katipliğinde bulunurken önemli bir ticaret anlaşması imzalıyor Saint Petersburg, Madrid, Washington, Floransa'dan sonra tekrar Mayıs 1858'de İstanbul'a gönderilmiş ve 1865 yılı Ağustos ayına kadar Büyükelçi olarak kaldığı sırada, dört tarafı kayalık, ıssız yeri beğenerek Sultan Abdülmecit'in de onayını alarak Yassıada'yı satın almıştır

Martıların, kertenkelelerin garipsemeleri arasında, mavnalarla malzemeler, lüks eşyalar taşınarak burada küçük bir şato şeklinde, biri batı tarafında, biri ortada olmak üzere iki bina, limonluk inşa ettiriyor ve asma kütükleri diktirip bahçe kurduruyor Bahçıvanlardan üretimi sorup duruyor, bir taraftan da misafirlerini karşılıyordu Bahar ve yaz ayları bitince, İngiliz elçisinde birden sıkıntı görülmeye başlanıyor Bunun üzerine Londra'da Times gazetesine ilan vererek adayı satışa çıkarıyor Osmanlı hükümeti için bu hiç de uygun bir davranış değildi Kendisine epeyce dil döküldükten sonra bu kararından vazgeçiriliyor

Burada dikkate değer bir rivayet de şudur: inşaat yapılırken lahit içinde çok değerli mücevherler çıkıyor, bunun üzerine Osmanlı hükümeti Bulwer'den adayı bir Türk'e satmasını istiyor Bu kez arazi, bahçe, bağ ve binalar Mısır Hidiv'i İsmail Paşanın ilgisini çekiyor ve satın alıyor Fakat o da, kısa bir süre sonra, bu şehirden uzak olan Yassıada'dan sıkılıyor Tekrar birkaç bekçi ve martılardan oluşan ıssız günler başlıyor

1950 yılında Yassıada, bir ailenin özel mülkiyetine geçtikten sonra, o yıl cebri icra yoluyla Maliye hazinesine ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığına devrediliyor Komutanlık kuzey iskele yanında ki, günümüzde de duran Bulwer'in şato tipi yuvarlak köşkünü muhafaza ederek, subay ve erler için yüksek katlı lojmanlar, spor sahası, tesisler, buz deposu, yemekhane, silahhane gibi bir çok yeni bina yaptırıyor Deniz kuvvetlerinin motorları erzak ve su taşıyorlar1952'de eğitim hizmetlerine açılan Yassada'da 27 Mayıs İhtilali'nden (1960) sonra burada kurulan mahkemelerde Demokrat Parti önde gelenlerı yargılanmış ve Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idama mahkum edilmiştirDavaya bakan hakim ve savcılar kaldıkları Heybeliada Panaroma otelinden buraya helikopter ile gelip gitmişlerdirYassıada Yargılamaları bittikten sonra, ada yeniden Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiş ve buradaki eğitim faaliyetleri 1978'e kadar sürmüştür

Deniz kuvvetleri de burayı boşalttıktan sonra adanın ıssız günleri tekrar başlar1993'te İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi' için uygun bir çalışma yeri olarak görüldüğünden, enstitü buraya taşınır Günde iki kez şehir hatları vapurları, hoca ve öğrencileri getirip götürür Fakat; uzaklık, gerekli ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırdığı için Su ürünleri enstitüsü de 1995'te terk edilmiştir

Halen adada bir balık çiftliği bulunmaktadır

İstanbul'a yakın ve deniz trafiğinden uzak olduğu için hafta sonlarında şehirdeki dalış kulüpleri için eğitim alanı oalrak kullanılmaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



İzmir iline bağlı adalar


Karantina Adası

Osmanlı İmparatorluğu döneminde bulaşıcı hastalıkla mücadelede kullanılan ada, adını Fransızların 1865'te yaptığı karantina tesislerinden almıştır 1950'lerde Deniz ve Güneş Enstitüsü, 60'larda Kemik ve Mafsal Hastalıkları Hastanesi olan tesisler, 1986'da Urla Devlet Hastanesi'ne dönüştürüldü Adada halen devlet hastanesi, Sağlık Bakanlığı Dinlenme Tesisleri, etüt merkezleri ve bir otel vardır Antik Klazomenai kenti kalıntılarının da bulunduğu 320 dönümlük ada, ilk kez Büyük İskender devrinde karaya bağlandı Antik çağ bağlantıları zamanla yıkılırken 1955 yılında dolgu alanlar yapıldı Sit kapsamındaki ada, fiilen Sağlık Bakanlığı kullanımında
Uzunada (Köstence Adası), İzmir Körfezi'nin giriş kısmında Foça kıyıları ve Karaburun yarımadası arasındaki ada Türkiye'nin Ege denizindeki 3, Türkiye genelinde ise 4 büyük adasıdır
30 km'yi bulan yuz ölçümü ve dağlık şekiileriyle körfezden yükselan uzun ada askeri bir adadır ve personel aileleri dışında sivillrin girilmesi yasaktır Ancak çevresinde bulunan irili ufaklı birçok ada ziyaretçilerine birçok güzelik sunmaktadır Bu adalardan Yassıca ada ya da Alman adası konum itibariyle uzun adanın güney açıklarında Urla yarımadasının kuzeyinde kalmaktadır Yaz mevsimi boyunca denizcilik işletmelerinin tarifeli vapurları gerek Konak iskelesinden, gerekse Karşıyaka iskelesinden düzenli seferlerle Yassıca Adaya yolcu taşımaktadır Yassıca ada da ziyaretçilerin yararlanabileceği kumsallar ve restorant lar yer alırAda da İstanbul adalarında olduğu gibi motorlu taşıt bulunmadığı gibi devamlı bir yerleşimde bulunmamaktadırAda iskelesinde özel teknelerinde yararlanıp hizmet alabileceği bir ölüm bulunmaktadırYassıca ada da yaz sezonu haziran ayında baslar ve eylül ayına kadar devam ederAdayı hergün vapurla ziyaret eden kiş sayısı 1000 i geçmektedir Buna karşın Uzunada ise Toloz İskelsi ile ana karada Yolluca sosyal tesisler komutanlığına deniz yoluyla bağlanmıştır Geçmişte Necmettin Erbakan'ın sürgün adası olarak duyulmuştur Bugün onun kaldığı yerler yazın sosyal tesis olarak kullanılmaktadır Sadece askeri yerleşimi olan ada Uzunada Deniz Komutanlığı olarak alay seviyesinde bir askeri birliktir


Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



Kocaeli iline bağlı adalar

Kefken Adası

Kocaeli ili sınırları içinde Cebeci sahili'nin tam karşısında 10dk mesafede bulunan Karadeniz adasıdır

Tatil Cenneti Türkiye`nin bir çok sahilinde karsılaşabileceğiniz eşi benzeri olmayan kumsalları ve çam ormanları ile ada görülmeye değer bir yerdir

Cenevizliler`den kalma kale surları mevcut olup, 40 civarında su kuyusu bulunmaktadır Bu kuyuların Cenevizliler tarafından yağmur sularını biriktirmek için sarnıç amacıyla yapılmış olduğu tahmin edilmektedir

Rakı yapımında kullanılan anason ve ada sakinleri tarafından yabani kavun olarak isimlendirilen 25 cm yüksekliğinde bir bitki türü kendi kendine yetişmektedir Defne ve incir ağacı ise karsılaşabileceğiniz türlerdendir

Adada bulunan balıkçılık kooperatifi yaklaşık 75 tekneye sahip olup, balıkçılık hayli gelişmiştir Aynı zamanda ada ve çevresi sualtı avcılarının gözdesidir Adada Somon Balığı çiftliklerinin kurulması ile sualtı avcılığına rağbet azalmaktadır

Deniz Feneri 30 Kasım 1879 tarihinde inşa edilmiştir Fener ışığı yaklaşık 13-17 mil uzaklıktan görülebilmekte ve Karadeniz`in doğu sahillerine gidip gelen gemilere yön vermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



Muğla iline bağlı adalar


Gemiler Adası,

Muğla iline bağlı, Fethiye Körfezi'nin güney ucunda, Fethiye'ye 9 km mesafede bir adadır Yörede Gemile Adası olarak bilinir 'Gemiler Adası' ismi bunun daha Türkçeleştirilmiş şekli olmalıdır

Ada üzerinde Bizans İmparatorluğu döneminden kalma kilise kalıntıları bulunmaktadır O dönemdeki adı Aya Nikola (Aziz Nikola) idi Karşısındaki Gemile Koyu (Gemiler Koyu) ve plajı ve Gemile Vadisi (Gemiler Vadisi) ile birlikte bir doğa harikası oluşturan Gemile 1 Derece Doğal Sit Alanı'nı oluşturmaktadır

Karaada,

Ege Denizi'nde, Bodrum Körfezi içinde bulunan küçük bir adadır Yat turlarının bilinen bir durağı ve popüler bir turizm bölgesidir Ortaçağ'a kadar Arkos adı ile Yunanlar tarafından yönetilen ada, daha sonra Bodrum kenti ile birlikte Rodos Şövalyelerince alınmıştır XVI yüzyılda Osmanlı güçleri adayı çevresi ile birlikte ele geçirmiştir 1919 yılında uluslararası anlaşmalar gereğince İtalya'ya bırakılan ada, 1932'de yapılan bir toplantıyla Türkiye'ye yeniden verilmiştir

Kardak

Kardak Kayalıkları, Türk topraklarına 38 deniz mili uzaklıkta ve Türkiye'ye ait adacık

Kardak (Yunanca: ?µ??, Imia), Ege Denizi'nde Kalolimni kayalığının 5 km doğusunda, Muğla ilinin 7 km batısında bulunur Kayalıkların toplam alanı 40 dönüm kadardır Halk dilinde İkizce veya Limnia (Yunanca) diye de adlandırılır

İkinci Dünya Savaşı öncesi koşullar çerçevesinde müzakere edilen 4 Ocak 1932 Tarihli Türk - İtalyan Sözleşmesi Kardak Kayalıklarına ilişkin herhangi bir hüküm içermemektedir

Ocak 1996'da Yunanistan ile Türkiye arasında, bir Türk gemisinin karaya oturması sonucu meydana gelen olaylar yüzünden iki ülke savaşın eşiğine geldi Bu olay Kardak Krizi diye adlandırılmaktadır

Kardak Kayalıkları,

Türk topraklarına 38 deniz mili uzaklıkta ve Türkiye'ye ait adacık

İkinci Dünya Savaşı öncesi koşullar çerçevesinde müzakere edilen 4 Ocak 1932 Tarihli Türk - İtalyan Sözleşmesi Kardak Kayalıklarına ilişkin herhangi bir hüküm içermemektedir Bu nedenle Yunanistan ile Türkiye arasında bir gerginliğe sebebiyet vermiştir

Koca Ada,

Muğla iline bağlı, Ege Denizi'nde 3671 kuzey enlemleri ile 2802 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır

Küçükada Ada,

Muğla iline bağlı, Ege Denizi'nde 3725 kuzey enlemleri ile 2756 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır

Küçükkiremit Adası,

Muğla iline bağlı, Ege Denizi'nde 3709 kuzey enlemleri ile 2723 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır

Küçüktavşan Ada,

Muğla iline bağlı, Ege Denizi'nde 3717 kuzey enlemleri ile 2737 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır

Salih Adası

Güvercinlik koyu karşısındaki yüksek ve geniş adadır Adanın doğusundaki tepeler çam ormanı, etekler ise zeytinlikler kaplıdır Son zamanlarda çevresindeki balık çiftliklerinin yarattığı kirlilikle gündemdedir

Salih Adası'nda antik Karyanda kenti olduğu ileri sürülse de, eski yerleşimi kanıtlayacak kalıntılar yok denecek kadar silik Karyanda’lılar adayı terkedip Türkbükü Köyü ile Gölköy (günümüzde Göltürkbükü, Bodrum) civarına yerleşmiş ve Yeni Karyanda’yı kurmuşlardır

Sedir Adası

Kerme Körfezi'nde (Gökova Körfezi) bulunan görülmeğe değer güzellikte, antik kalıntılarla dolu üçlü bir ada grubunun en büyüğüdür Muğla'nın Ula ilçesi sınırları içinde yer alır Antik çağdaki ismi Kedrae veya Cedrae olup, adada bu dönemden kalma kalıntılar bulunmaktadır

Tarihi

Tarihsel gelişmesini MÖ 6 yüzyıldan başlayarak izleyebildiğimiz Kedrae, Karya’nın önemli kantlerinden biriydi Bazı kaynaklara göre Karya kral aileleri yazlarını bu adada geçirirlerdi Daha sonraki yüzyıllarda bu adayı Rodos Peria'sının (karşı yakasının) önemli kasabalarından biri olarak görüyoruz MÖ 454- MÖ 428 yıllarında Karya birliğine katılan Kedrae daha sonra Attika-Delos Deniz Birliği’ne girmiştir Ada bu birliğe önceleri yılda 3 bin, daha sonra 2 bin drahmi aidat ödüyordu Marmaris’lilerin Sedir Adası dedikleri bu adanın ilk çağlardaki adının Cedrae olduğu bilinmektedir Kelimenin kökü büyük boylara erişen bir ağaç türü olan Cedrus'tur (sedir ağacı) ve yüzyıllar öncesinde ada ve çevresi bu ağaçlarla kaplı olduğundan bu isim adaya yakıştırılmış olabilir Fakat günümüzde ne adada, ne de çevresinde bu sedirlerden eser kalmamıştır Bugün ada makilerle, zeytin ve çam ağaçlarıyla kaplıdır Resmi hazine kayıtlarında Şehroğlu Adası veya Şehroğlan Adası olarak geçer Halikarnas Balıkçısı bu adaya Gülen adını koymuştur Kleopatra Adası, Şiir Adası, Aşk Adası, Balayı Adası adını yakıştıranlar da vardır Bunlar hep adanın tarih ve güzelliğinden kaynaklanmaktadır

Adanın altın sarısı kumlarından öykülenen Kleopatra ile ilintili anlatım yalnızca abartılı turistik bir masaldır En yaygın anlatılanı da Kraliçe Kleopatra ile sevgilisi Romalı Komutan Antonius’un adada buluşmaları için Mısır’dan gemilerle getirildiği şeklindedir

Adanın kuzey kıyısındaki kumlar, özel biçimde oluşan kalker damlacıklarıdır ve Ege ve Akdeniz’de Sedir Adası dışında sadece Girit Adası’nda görülür Çok özel jeolojik oluşumlar sonucu ortaya çıkan kumlar koruma altındadır

Düzgün kesme taştan çok sayıda kule ile sur duvarları, Apollon tapınağı ve onun yerine sonradan yapılan kilise, hâla ayakta duran iyi korunmuş tiyatro, agora ve Sedir Adası'nın antik liman kalıntıları görülmeye değer yerlerdir

Ulaşım, Muğla-Marmaris yolu üzerindeki Akyaka beldesinden veya daha ilerideki sapaklardan varılan ve Marmaris'e bağlı Gelibolu köyünden (Çamlı) kalkan teknelerle sağlanmaktadır

Yediadalar, Muğla

Gökova Körfezi’nin çam ormanları ile kaplı güney sahilleri önünde dört ada, kıyı ile aralarında 2 milden geniş bir körfez oluşturur Hemen her hava koşulunda bu ada ve koylar arasında demirlenecek çok sayıda sakin köşe bulunur Batıdaki Martılı ada, çıplak bir adadır Güney yakası ve doğu burnu üzerinde denize girilecek güzel kumsallar var Diğer adalar, Uzun Ada, Zeytinli Ada ve Küçük Ada'lardır Hepsinin sahilleri dik kayalıktır ve kumsalları yoktur Adalar çıplaktır ama koylarda sahiller yoğun çam ormanı ile kaplıdır Çamaltı koyu, Bekar Liman(gökağaç bükü), Karağaç limanı, Uzun liman, Babüş bükü ve Küfre koyu ve Göllü ada, Yediadalar bölgesinin en önemli demirleme noktalarıdır Bekar liman, 150 metre çapında bir havuz gibidir En çok uğranan koy Küfre Koyu’dur Tüm koylar bir birlerine toprak patika yolla bağlanır

Çatalada

ya da Çatal ada (eski adıyla Volo) Ege Denizi'nde Turgutreis kasabasından 3 deniz mili uzaklıkta bulunan bir adadır 37°3'10¨ K, 27°12'59¨ D koordinatlarında bulunan ada Bodrum Yarımadası'nın güneybatısına düşer Üzerinde 2 konik tepe bulunan adada yerleşim birimi ya da turistik tesis bulunmamaktadır Bilinen bir tüplü dalış mekânıdır Adanın çevresindeki en yakın adaları Topan Adası, Çoban Adası ve Yassıada'dır

Alıntı Yaparak Cevapla

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Eski 10-29-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)



Van iline bağlı adalar

Akdamar Adası

(Ahtamar, Ağtamar, Akhtamar biçimlerinde de yazılır) (Ermenice: ???????), Türkiye'nin Van ve Bitlis illeri arasında bulunan Van Gölü'nün içinde yer alan en büyük adadır

Van'ın Gevaş ilçesi sınırları içerisinde yer alan adada Ermeniler´den kalma bir kilise bulunur Yüzölçümü 70,000 metrekare olan adanın toplam kıyı uzunluğu 3 kilometreyi bulmaktadır En yüksek noktası deniz seviyesinden 1912 metre yüksekte bulunan adanın batı uçlarında yüksekliği 8 metreye ulaşan dik kayalıklar vardır
İsim Efsanesi

Adanın adının nereden geldiğine dair yaygın halk hikayesine göre, zamanında bu adada yaşayan baş keşişin güzelliği dillere destan Tamara adında bir kızı vardır Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan Müslüman bir genç bu kıza âşık olur Bu genç Tamara'yla buluşmak için her gece adaya yüzer Tamara ise ona gece karanlığında yerini belli etmek için onu bir fenerle bekler Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine neden olur Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban boğulur ve boğulmadan önce son nefesiyle "Ah Tamara!" diye haykırır Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bırakarak boğulur Ah Tamara! isminin dönüşerek zamanla Ahtamar biçimini aldığı anlatılır

Bu efsanenin tarihi gerçeklerle alakasının zayıf olduğu şüphesizdir 9 yüzyıldan itibaren kaydedilmiş olan Ağtamar adının Arapça ĞMR kökünden "kabartı, tümsek" anlamına gelen bir türev olması daha kuvvetli bir olasılık olarak değerlendirilebilir

Adın Türkçeleştirilmiş biçimi olan Akdamar 1980'li yıllardan bu yana TC resmi kurumları tarafından tercih edilmektedir

Tarihçe

Akdamar Kilisesi

En eski kaynaklarda adanın adı, Gevaş bölgesinde hüküm süren Ermeni Rştuni sülalesine atfen Rştunik Adası olarak geçmektedir 705 yılında Vard Rştuni'nin adada öldürülerek Rştuni beyliğine son verilmesinden sonra ada ve yöresi, daha önce Başkale'de (Ağbak) hüküm süren Ardzruni sülalesinin eline geçmiştir 908'de I Gagik Ardzruni bazı Ermeni ve Müslüman beyleriyle anlaşarak Gevaş'ta (Vostan) kendini Vaspuragan Kralı ilan etmiş ve bilahare başkentini adaya taşımaya karar vermiştir I Gagik adada halen mevcut olan kiliseden başka müstahkem bir kasaba, saray, çarşı ve liman inşa ettirmiştir Ada üzerindeki sivil yerleşimin 16 yüzyıl başlarına kadar canlı olarak varlığını sürdürdüğü ve 1535 Osmanlı-İran harbi'nde tahrip edildiği anlaşılmaktadır

16 yüzyıldan sonra sivil yerleşimin bulunmadığı adada Kutsal Haç'a (Surp Khaç) adanmış bir Ermeni manastırı hayatiyetini sürdürmüştür 19 yüzyıl sonlarında 300 civarında keşişin ikamet ettiği manastır, 1895 ve 1915 olaylarından sonra terkedilmiştir

Ermeni Kilisesinin ruhani başkanlığı olan Gatoğigosluk makamı 10 yüzyıl ortalarından 1101 yılına kadar Ahtamar Adasında bulunmuştur Makamın 12 yüzyılda Kilikya'ya taşınmasından sonra da Ahtamar Kilisesi 19 yüzyıla dek önderlik iddiasını devam ettirmiştir

Haç kilisesi, Kudüs'ten İran'a kaçırıldıktan sonra 7 yüzyılda Van yöresine getirildiği rivayet edilen Hakiki Haç'ın bir parçasını barındırmak maksadıyla Kral I Gagik'in emriyle 915-921 yıllarında Mimar Manuel tarafından inşa edilmiştir Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise, mimari açıdan Ortaçağ Ermeni sanatının en parlak eserleri arasında sayılır Kızıl andezit taşından inşa edilmiş olan kilisenin dış cephesi, alçak rölyef şeklinde işlenmiş zengin bitki ve hayvan motifleriyle ve Kutsal Kitap'tan alınma sahnelerle bezenmiştir Kilise bu özelliğiyle de Ermeni mimari tarihi içinde eşsiz bir konuma sahiptir

Kilisenin kuzeydoğusundaki şapel 1296-1336 tarihlerinde, batısındaki jamadun (cemaat evi) 1793 tarihinde, güneyindeki çan kulesi 18 yüzyıl sonlarında ilave edilmiştir Kuzeyindeki şapelin ise tarihi bilinmemektedir

Doğudaki birçok başka Ermeni anıtı ile birlikte Ahtamar Kilisesinin de 1951'de hükümet emriyle yıkımı kararlaştırılmış, 25 Haziran 1951'de başlatılan yıkım çalışması o dönemde genç bir gazeteci olan ve tesadüfen olaydan haberdar olan Yaşar Kemal'in müdahalesiyle durdurulmuştur

Onyıllar boyunca bakımsız olarak kalan kilise 2005-2007 döneminde Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde, Türkiye Ermenileri ve komşu Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik bir adım olarak, 15 milyon dolar harcnarak restore edilmiştir Restorasyon çalışması bazı uluslararası kültür çevrelerinde "siyasi amaçlı" olarak tanımlanmıştır Kilise 29 Mart 2007 tarihinde TC Kültür Bakanı ve Ermenistan Kültür Bakan Yardımcısının katılımıyla müze olarak tekrar açılmıştır

Kuş Adası,

ya da Arter Adası Van Gölü içinde bulunan 4 adadan en küçüğü ve en az bilinenidir Van Gölü'nün en büyük adası Akdamar'ın 4 kilometre batısında yer alır Adada bugün sadece bazı kalıntıları görülebilen bir de manastır vardır Manastırın ilk olarak 1305 yılında inşa edildiği tahmin edilmektedir Şapel ve diğer ekler adaya ilerleyen dönemlerde 1766'da eklenmiştir Geçmiş dönemlerde bu adaya ulaşım yapılmazken bölgede gelişen turizm nedeniyle devreye giren özel kiralık botlar sayesinde adaya ulaşım her zaman mümkündür

Çarpanak Adası

Van Gölü'nün kuzeydoğu bölgesinde, Van ilinin merkeze bağlı Çitören Köyü mevkiinde bulunan bir adadır Köyün iskelesinden teknelerle ulaşımın sağlanabildiği ada, üstündeki doğal yaşamın bozulma tehlikesine karşı turizme kapalı tutulmaktadır Adanın üzerinde IX ya da XI yüzyılda yapılmış olduğu sanılan, Saint Jean'a adanmış bir de manastır vardır [1] Ktouts Manastırı adı ile anılan yapının bugün yalnızca kilise bölümü ayaktadır Adada, Türkiye'nin başka bir yerinde bulunmayan pek çok tür bulunmaktadır

Adanın tarihi

100 yıl öncesine kadar aslında bir yarımadanın parçası olduğu sanılan Çarpanak Adasının, Van Gölü'nün suyunun hızlı bir biçimde yükselmesi sonucu kara ile bağlantısının kesilip bir ada hâline geldiği söylenmektedir Adaya ve üzerindeki manastıra ilişkin ilk yazılı belgeler 1414 yılından kalmıştır Üzerindeki dinî yapılar nedeniyle savaşlardan pek etkilenmyen adada pek çok kez depremler yaşanmıştır 1703 yılında gerçekleşen bir depremle büyük ölçüde yıkılan manastır 1712 ve 1720 yılları arasında Bitlisli Kaskaper Usta tarafından yeniden inşa edilmiştir [1] Bir Ermeni manatırı olan yapı, 1918 yılında bölgede yaşanan karışıklıklar nedeniyle boşaltılmıştır O günden bu yana herhangi bir koruma altında bulunmayan yapı günümüzde yıkılmaya yüz tutmuş durumdadır

Adadaki manastır

Bugün ada olarak beliren bölümün üstünde 9 yüzyıla tarihlendirilen dinî yapılar vardır Büyük bir manastır olarak inşa edilmiş olan yapının günümüzde yalnızca kilise bölümü ayaktadır Ktouts Manastırı olarak kayıtlara geçen manastır adanın kuzey bölümünde bulunmaktadır Manastırın şapel, vaaz salonları, kütüphane, konuk evleri, yemek ve yatma odaları ile diğer oda bölümleri bugün mevcut değillerdir Manastırın mezarlığı da bugün bütünüyle kaybolmuştur Bu manastır, başka bir söylenceye göre ise göre Kutsal Haç, Saint Hripsime , Saint Gragorie, Saint Jean'dan oluşan kutsal dörtlü adına yaptırılmıştır Manastırın 1700'lü yıllardan kalma yazıtındaki bilgiler dışında bu yapıya ilişkin bir bilgi yoktur Kilisenin 1462 yılında Etienne adında bir usta tarafından büyük ölçüde yenilendiği söylenmektedir 15 yüzyılda Adır Adası'ndaki manastırda yaşayan keşişler, bölgede uzun süre yapılan savaşlardan birinde başrahipleri Nerses ölünce Adır'daki manastırdan ayrılmış ve Çarpanak Manastırı'na yerleşmişlerdir

Manastırın mimari özellikleri

Kütüphanesi, şapelleri ve misafirhaneleri ile geniş bir kompleks olarak inşa edilen yapının bugün yalnızca kilise kısmı ayakta kalabilmiştir Dışarıdan bakıldığında dikdörtgen bir görünümü olan yapı içten haç planlıdır Haçın kısa kollarının üstü beşik tonozla kapatılmıştır Kubbesi iki adet ayak üstüne oturtulmuştur Serbest haç planı olarak adlandırılan mimari biçimine göre yapılan kilise bölümünün dış duvarları yalın süslemelerle kaplıdır Yakın bir bölgede, aynı göl içindeki Akdamar Adası'nda bulunan kilisedekinin aksine iç duvarları freskler ile süslü değildir Yine Akdamar Kilisesi ile karşılaştırıldığında buranın dış duvar süslemeleri de oldukça gösterişsizdir İç duvarlarda sıva kullanılmamıştır Kilisenin taç kapısı geometrik pano ve haç dizileri ile süslenmiştir [2] Kuzey ve güney duvarlarında nişler, doğu duvarında ise büyük bir pencere bulunmaktadır Bütün kilise beyaz, krem ve kahvrengi ahlat taşından yapılmış olup, yalnızca kubbesinde siyah tüf dekoratif amaçlı kullanışmıştır Kilisenin aydınlatması büyük ölçüde sekiz küçük pencereden sağlanır Kilisenin çan kulesi, iki kolon tarafından taşınmaktadır Üst bölümleri büyük ölçüde yıkılan kulenin altları Osmanlı motifleri ile süslüdür

Bugünkü durum

Ada 2007 yılı itibarıyla etkin turizme kapalı tutulmaktadır Geçmiş yıllarda yağlı boyalarla kilisenin duvarlarına yapılan karalamalar nedeniyle büyük ölçüde zarar görmüş olan kilisenin durumu hava şartları nedeniyle de gün geçtikçe daha da kötüye gitmektedir Sit alanı olarak korunan adada herhangi bir koruma görevlisi bulunmaktadır Daha önce bir kaç kez adayı turizme açma girişiminde bulunulmuşsa da adayı üreme merkezi hâline getiren martılara zarar verilebileceği gerekçesiyle öneriler geri çevrilmiştir Adanın zemininde her yere gelişi güzel kuluçkaya yatan martılar arasında Türkiye'de yalnızca burada bulunan türler de vardır Bugün adaya gelen az sayıda ziyaretçinin yalnızca kiliseyi gezip adadan ayrılması istenmektedir Adaya bağlı bulunduğu köyün iskelesinden ya da Van merkez iskelesinden tekne ile 1 saat 40 dakikada ulaşılabilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.