01-21-2010
|
#1
|
bukett
|
Kur’ân’ın En Büyük, En Muhkem, En Veciz, En Korkutucu.
Kur’ân’ın En Büyük, En Muhkem, En Veciz, En Korkutucu, En Ümit Verici Âyetleri
Hz Ömer(r a) bir gece yolculuğu sırasında bir kafileyle karşılaşır Karanlık sebebiyle kafileyi tanıyamaz Kafilede Abdullah ibn-i Mes'ud (r a) da vardır Hz Ömer (r a), yanındakilerden birine; “sor onlara” der:
- «Bu topluluk neredendir?» Abdullah (r a):
- «Derin vadiden» diye cevap verir Ömer (r a):
- «Nereye gitmek istiyorsunuz?» der Abdullah (r a):
- «Beyt-i Atîk'a» der
Hz Ömer (r a), Abdullah ibn Mes’ûd’u (r a) ya sesinden tanımış olmalı ya da onun bu kafile ile birlikte olduğunu önceden biliyor olmalıdır Bu sebeple, yanındakilere: «Onların arasında bir âlim var», der ve bu fırsatı kaçırmak istemez; her iki topluluğun da ömür boyu unutamayacakları bir Kur’ân dersini orada ayaküstü gerçekleştirir Yanındakilerden birisinin onlara şöyle seslenmesini emreder:
-
«Kur'ân'ın en büyük âyeti hangisidir?»
Abdullah (r a) cevap verir: (Cevapları Arapçası ile verdik )
- «Allahu lâ ilâhe illâ hüve’l-Hayyu’l-Kayyûm La te'huzuhû sinetün velâ nevm Lehû mâ fi’s-semâvâti ve mâ fi’l-‘ard Men zellezî yeşfa‘u ‘ındehû illâ bi-iznih Ya‘lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehüm ve la yuhîtûne bi şey'in min ‘ılmihî illâ bi-mâ-şâ'e Vesi‘a kürsiyyühü’s-semâvâti ve’l-ardı ve lâ ya‘ûdühû hıfzuhumâ ve hüvel ‘Aliyyü’l-‘Azîm: Allah ki O’ndan başka hiçbir ilah yoktur O daima diridir, bütün varlığın idaresini yürütendir O'nu ne gaflet basar, ne de uyku Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir; onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez O çok yücedir, çok büyüktür » (Bakara 2/255)
Hz Ömer (r a):
- «Onlara sor: Kur'ân'ın en çok hüküm taşıyan âyeti hangisidir?» der Abdullah (r a) cevap verir:
- «İnnallâhe ye’muru bi’l-‘adli ve’l-ihsâni ve îtâi zi’l-gurbâ ve yenhâ ‘ani’l-fahşâi ve’l-münkeri ve’l-bağy; ya‘ızuküm le‘alleküm tezekkerûn: Şüphesiz ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya vermeyi emreder Fahşâyı/hayasızlığı, fenalığı/münkeri ve zulmü-azgınlığı yasaklar O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor » (Nahl 16/90)
Ömer (r a) onlara:
- «Kur'ân'ın en veciz âyeti hangisidir?» der Abdullah (r a) da şu ayetleri söyler:
- “Fe-men ya‘mel misgâle zerretin hayran yerah Ve men ya‘mel misgâle zerretin şerran yerah: Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür» (ZiIzâl 99/7-8)
Hz Ömer (r a) sorularına devam eder ve şöyle der:
- «Onlara seslen: Kur'ân'ın en korkutucu âyeti hangisidir?» Abdullah (r a) şu cevabı verir:
- «Men ya‘mel sûen yucze bihî ve lâ yecid lehu min dûnillahi veliyyen ve lâ nasîrâ: Kim fenalık yaparsa cezasını görür ve Allah'tan başka ne dost ve ne de yardımcı bulur» (Nisa 4/123)
Hz Ömer (r a), son olarak onlara şunu da sormasını emreder:
- «Kur'ân'ın en çok ümit veren âyeti hangisidir?» Abdullah (r a ) bunu da şöyle cevaplar:
- «Gul yâ ‘ıbâdiyellezîne esrafû ‘alâ enfüsihim, lâ tagnetû min rahmetillah İnnellâhe yağfiru’z-zünûbe cemî‘â İnnehû hüve’l-Ğafûru’r-Rahîm: De ki: Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullar! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir » (Zümer 39/53) Tüm sorularına tam cevap alan Ömer (r a) şöyle der:
- «Onlara sor: Aranızda Abdullah İbn Mes'ud var mı?» Onlar da:
- «Evet» derler (Olayı; Abdurrahman Re’fet el-Bâşâ’nın, Sahabe Hayatından Tablolar kitabından aktardık: Uysal Kit , 1/85,86 )
İhtimal ki; Hz Ömer (r a), bu cevapları ancak Abdullah İbn Mes’ûd (r a) gibi bir Kur’ân âliminin bileceğini düşünerek, onun kafilede olduğunu tahmin etti Yani onun aralarında olduğunu bilmiyordu ve bu nedenle son soruyu sordu
-
Bu harika diyalog; ashabın Kur’ân vukûfiyetini, kendi aralarında Kur’ân’ı nasıl âyet âyet kodlayıp tedris ettiklerini, gündemde tuttuklarını ve günlük hayata nasıl müdahil kıldıklarını yansıtması bakımından son derece anlamlıdır Elbette, onlara Kur’ân’ı böyle öğreten Allah Rasûlü (s ) idi Onlar Kur’ân’la yürüyor, Kur’ân’la oturuyor ve kalkıyor; hayata, olaylara Kur’ân’la bakıyorlardı Bu konuda öncülerden biri “Kur’ân hocası” Abdullah ibn Mes’ud (r a), bir diğeri de Kur’ân ahkâmının âdil uygulayıcısı Hz Ömer (r a) idi
|
|
|