Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
, 1885, 1933, ahmet, haşim

Ahmet Haşim (1885 – 1933)

Eski 01-15-2010   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Ahmet Haşim (1885 – 1933)



AHMET HAŞİM (1885 – 1933)





XX yüzyıl Türk edebiyatının en dikkate değer şairlerinden biridir Annesiyle babası Bağdat’lıdır Ahmet Haşim çocukluğunda babasıyla birlikte birçok yerleri gezip görmüştür Babasının 1896′da Fizan Mutasarrıflığıma atanması üzerine de, okumak için İstanbul’a gönderilmiştir


Haşim, 1907′de, Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra, bir yıl kadar memurluk etti Meşrutiyetken sonra, İzmir Sultanisj’nin (lisesinin) edebiyat öğretmenliğine atandı, üç yıl öğretmenlik ettikten sonra, İstanbul’a döndü 1929′a kadar İstanbul’da çeşitli görevlerde bulundu 1929 yılında, Anadolu Demiryolları İdare Heyeti üyeliğine getirildi Bu sırada hastalanarak, tedavi olmak üzere Frankfurt’a gitti İstanbul’a döndükten bir süre sonra da öldü

Ahmet Haşimilk şiirlerini “Mecmua-i Edebiye’îde yayınlamıştır Şilryazmaya başladığı sıralarda, Fransız edebiyatına simgecilik (sembolizm) ekolü hakimdi Ahmet Haşim Türk edebiyatında simgeciliğin en güçlü temsilcisi oldu Sür üzerindeki simgeci görüşleri, o çağın anlayışına büsbütün aykırıydı “Şairin lisanı nesir gibi anlaşılmak için değil, duyulmak üzere vücut bulmuştur” diyerek, şiirde anlam aramanın gereksizliğini belirtiyordu Gerçekten de, “O Belde”, “Bir Günün Sonunda Arzu”, “Merdiven” adındaki şiirleri simgeciliğin en parlak örneklerindendir Ona göre “Şairin manalı olmaktan evvel, daha nice endişeleri” vardı Esasen bu mânayı da hangi zekâya göre ölçecektik? Ahmet Haşim bu konudaki görüşünü, “Şiir Hakkında bazı Mülâhazalar” başlıklı önyazı-sında şöyle açıklıyor:

“Bir dakika için şiirde vuzuhun lüzumu kabul edilse bile, evvelâ vuzuhun ne demek olduğunu anlamak lâzım gelir Hangi türlü zekânın anlayışı vuzuha kıyas addedilmen? Birisine göre açık olan bir şiirin diğer birisine de öyle görünmesi hiç lâzım gelmez En güzel şiirler mânalarını kadın ruhundan alan şiirlerdir
Ahmet Haşim’in, çok güzel bir türkçeyle yazdığı nesir örnekleri de vardır Bunlar, “Gurebâhâne-i Lâklâkan”, “Bize Göre”, “Frankfurt Seyahatnamesi” adındaki üç kitapta toplanmıştır Şiir kitapları da iki tanedir: “Göl saatleri”, “Piyale”

Bibliyografya:

Eserleri—Bize göre – Gurebâhâne-i Lâklâkan – Frankfurt Seyahatnamesi (haz, Mehmet Kaplan, 1969)
Hakkındaki eserler— Ahmet Haşim, şiiri ve hayatı (Abdülhak Şinasî Hisar, 1962); Ahmet Haşim’in ruh ülkesi (Nâzan Güntür-künf 1965), Ahmet Haşim’in 24 şiiri (Zahir Güvemli, 1966); Ahmet Haşim, hayatı sanatı ve seçilmiş şiirleri (Şerif Hulusi, 1967); Ahmet Haşim, şairliği ve şiirlerinden seçmeler (Asım Bezerci, 1967, 1972)

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Ahmet Haşim (1885 – 1933)

Eski 01-15-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Ahmet Haşim (1885 – 1933)



  1. ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
    eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
    ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak
    1885-1933

  2. bence lirizmin ağababası

    o belde

    denizlerden
    esen bu ince hava saçlarınla eğlensin
    bilsen
    melal-i hasret ü gurbetle ufk-ı şama bakan
    bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin

    ne sen,
    ne ben,
    ne de hüsnünde toplanan bu mesa
    ne de alam-fikre bir mersa
    olan bu mai deniz
    melali anlamayan nesle aşina değiliz
    sana yalnız bir ince taze kadın
    bana yalnızca eski bir budala
    diyen bugünkü beşer
    bu sefil iştiha, bu kirli nazar
    bulamaz sende bende bir mana,
    ne bu akşamda bir gam-ı nermin
    ne de durgun denizde bir muğber
    lerze-i istitar ü istigna

    sen ve ben
    ve deniz
    ve bu akşam ki lerzesiz sessiz
    topluyor bu-yı ruhunu guya
    uzak
    ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
    bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz

    o belde?
    durur menatık-ı düşize-i tahayyülde;
    mai bir akşam
    eder üstünde daima aram;
    eteklerinde deniz
    döker ervaha bir sükun-ı menam
    kadınlar orda güzel, ince, saf, leylidir
    hepsinin gözlerinde hüznün var
    hepsi hemşiredir veyahut yar
    dilde tenvim-i ıztırabı bilir
    dudaklarındaki giryende buseler, yahut
    o gözlerindeki nili sükut-ı istifham
    onların ruhu şam-ı muğberden
    mütekasif menekşelerdir ki
    mütemadi sükun u samtı arar
    şu`le-i biziya-yı hüzn-i kamer
    mülteci sanki sade ellerine
    o kadar natuvan ki, ah, onlar
    onların hüzn-i lal ü müştereki,
    sonra dalgın mesa, o hasta deniz
    hepsi benzer o yerde birbirine

    o belde
    hangi bir kıt`a-i muhayyelde
    hangi bir nehr-i dür ile mahdüd
    bir yalan yer midir veya mevcud
    fakat bulunmayacak bir melaz-ı hülya mı
    bilmem yalnız
    bildiğim sen ve ben ve mai deniz
    ve bu akşam ki eyliyor tehziz
    bende evtar-ı hüzn ü ilhamı
    uzak
    ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak
    bu nefy ü hicre müebbed, bu yerde mahkumuz

    ***
    denizlerden
    esen ince hava saçlarınla eğlensin
    bilsen
    hasret ve gurbetin kederli sıkıntısıyla akşam ufkuna bakan
    bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin

    ne sen
    ne ben
    ne de güzelliğinde toplanan bu akşam
    ne de fikrin elemlerine bir liman
    olan bu mavi deniz
    melali anlamayan nesle aşina değiliz
    sana yalnız bir ince taze kadın
    bana yalnızca eski bir budala
    diyen bugünkü beşer
    bu sefil şehvet, bu kirli bakış
    bulamaz sende bende bir mana
    ne bu akşamda ince bir gam
    ne de durgun denizde bir kırgın
    gizleniş ve umursamazlık titreyişi

    sen ve ben
    ve deniz
    ve bu akşam ki titremesiz sessiz
    topluyor ruhunun kokusunu guya,
    uzak
    ve mavi gölgeli bir beldeden ayrı kalarak
    bu sürgün ve hicrana müebbed bu yerde mahkumuz

    o belde
    bakir hayal mınıtıkalarında durur
    mavi bir akşa
    daima üstünde dinlenir
    eteklerinde deniz
    ruhlara bir uyku sakinliği döker
    kadınlar orda
    güzel, ince, saf, gece gibidir
    hepsinin gözlerinde senin hüznün var
    hepsi kız kardeş yahut sevgilidir
    gönülde acıları uyutmasını bilir
    dudaklarındaki ağlayışlı öpüşler ya da
    o gözlerindeki mavi soru sessizliği
    onların ruhu kızgın akşamdan
    yoğun menekşelerdir ki
    durmadan sükün ve sessizliği arar
    ayın hüznünün ışıksız şulesi
    sanki yalnız ellerine sığınmış
    o kadar çelimsiz ki, ah, onlar
    onların dilsiz ve ortak hüzünleri
    sonra dalgun akşam, o hasta deniz
    hepsi benzer o yerde birbirine

    o belde
    hangi hayali kıtada
    hangi uzak nehirle sınırlı?
    bir yalan yer midir veya mevcut
    fakat bulunmayacak bir hulya sığınağı mı
    bilmem yalnız
    bildiğim sen ve ben ve mavi deniz
    ve bu akşam ki titretiyor
    bende hüzün ve ilham tellerini
    uzak
    mavi gölgeli bir ülkeden ayrı kalarak
    bu yerde bu sürgün ve hicrana ebediyen mahkumuz

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.