Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilgi, genel, hakkında, hanefi, mezhebi

Hanefi Mezhebi Hakkında Genel Bilgi

Eski 10-28-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hanefi Mezhebi Hakkında Genel Bilgi



Hanefi Mezhebi Hakkında Genel Bilgi

HANEFİ MEZHEBİ

İmam-ı Âzam lâkabıyla şöhret bulan Ebû Hanîfe'ye izâfe edilen fıkıh ekolünün adı Ebû Hanife'nin asıl adı Numân, babasının adı Sâbit, dedesinin adı ise Zûta'dır Zûta, Irak ve İran'ın müslümanların eline geçmesinden sonra müslüman olmuş ve Kûfe'ye yerleşmiştir O ve oğlu Sâbit Kûfe'de Hz Ali ile görüşmüştür

Ebû Hanîfe H 80 yılında Kûfe'de doğdu, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak orada yetişti Irak ve Hicaz Ebû Hanife'nin yetiştiği dönemde önemli iki ilim merkezi hâlindeydi Çünkü Hz Ömer (ö23/643) devrinde Fustat (eski Mısır), Kûfe ve Basra gibi büyük İslâm şehirleri kurulmuş ve bu merkezlere aralarında birçok sahâbenin de bulunduğu binlerce müslüman yerleşmişti Hz Ömer Kûfe'ye fasih Arapça konuşan kabîleleri yerleştirmiş ve Abdullah b Mes'ûd (ö 32/652)'a onlara ilim öğretmesi için göndermiş, "kendisine ihtiyacım olduğu halde Abdullah'ı size göndermeyi tercih ettim" demiştir (İbnü'l-Kayyim, İ'lâmü'l-Muvakkin, I, 16, 17, 20)

İbn Mes'ûd, Kûfe'nin kuruluşundan Hz Osman'ın halifeliğinin sonlarına kadar Kûfelilere Kur'ân ve fıkıh öğretmiştir Bu sayede orası, pekçok kurrâ, fıkıh ve hadis bilginiyle dolmuştur Onun talebelerinin dört bin dolaylarında olduğu söylenir Ayrıca Kûfe'de Sa'd b Ebî Vakkas (ö 55/675), Huzeyfe İbnü'l-Yemân (ö 36/656), Selmân-ı Fârisî (ö 36/656), Ammâr b Yâsir (ö34/657), Muğîre b Şu'be (ö 50/670), Ebû Mûsa-Eş'ar, (ö 44/664) gibi seçkin sahâbiler de bulunuyordu (en-Neysâbûrî, Ma'rifetu Ulûmi'l-Hadîs, nşr es-Seyyid Muazzam, Kahire 1937, s 191, 192) Bunlar İbn Mes'ûd'a yardımcı oluyorlardı Hz Ali Kûfe'ye geldiğinde buradaki fakihlerin çokluğuna sevinmiş,

"Allah, İbn Mes'ûd'a rahmet etsin, bu şehri ilimle doldurmuş; İbn Mes'ûd'un öğrencileri bu şehrin kandilleridir" demiştir (el-Kevserî, Fıkhu Ehli'l-Irak ve Hadisühum, Nasbü'r-Râye mukaddimesi, I, 29, 30)

Mısır'a yerleşen sahâbilerin üç yüz dolaylarında olmasına karşılık el-İclî, yalnız Kûfe'ye yerleşen sahâbilerin bin beş yüz dolaylarında olduğunu, bunlardan yetmiş kadarının Bedir savaşına katıldıklarını söyler

Kûfe'de bu alim sahâbelerden feyiz ve ilim alarak ictihad yapabilecek dereceye ulaşan tâbiîlerden bazıları da şunlardır: Alkame b Kays (ö 62/681), el-Esved b Yezîd (ö 75/694), Şurayh b e1-Hâris (ö 78/697), Mesrûk b el-Ecda' (ö 63/683), Abdurrahmân b Ebî Leylâ (ö 148/765), İbrahim en-Nehâî (ö 96/714), Âmiru'ş-Şa'bi (ö 103/721), Said b Cübeyr (ö 95/714), Hammâd b Ebî Süleyman (ö 120/738)

İşte Hanefi mezhebînin kurucusu Ebû Hanîfe (ö150/767) böyle bir ilim ortamında yetişti Ebû Hanife'nin fıkhı, kendisinden on sekiz yıl ders aldığı Hammad b Ebî Süleyman vâsıtasıyla, İbrahim en-Nehâî, Alkame ve Esved yoluyla, Abdullah b Mes'ûd, Hz Ali ve Hz Ömer gibi sahâbe bilginlerine dayanır Hz Ömer'in Irak ekolüne etkisi tbn Mes'ûd vasıtasıyla olmuştur Hz Ali ise kazâ ve fetvâlarıyla Iraklılara önderlik yapmıştır

Kûfe aynı dönemlerde hadîs malzemesi bakımından da zengindi Müctehidlerin kullandığı ibâdet, muâmelât ve ukûbâtla ilgili hüküm hadislerinin sayısı sınırlı olduğu için, bu konularda Hicaz'ın hadis malzemesi bütün şehirlerin bilginlerince biliniyordu Çünkü onlar hacc dolayısıyla sık sık Mekke ve Medîne'yi ziyaret ediyorlardı Aralarında kırktan fazla hacc ve umre yapan vardı Sadece Ebû Hanife elli beş kere haccetmişti İmam Buhârî'nin (ö 256/869) hocalarında Affân b Müslim el-Ensârî el-Basrî'nin (ö 220/835) şu sözü Irak yöresinin hadîs bakımında ne kadar zengin olduğunu göstermeye yeterlidir: "Kûfe'ye gelip dört ay oturduk İsteseydik yüz bin hadis yazardık; ancak elli bin hadis yazdık Biz yalnız herkesin kabul ettiği hadisleri aldık Çok hadis yazmamıza Şerîk b Abdillâh (ö 177/793) engel oldu Kûfe'de Arapça'sı bozuk ve hadis rivâyetinde gevşeklik gösteren kimseye rastlamadık" (el-Kevserî, age,I, 35, 36)

Affân hakkında, İbnü'l Medinî;

"Hadisteki bir harfte şüphesi olsa o hadisi almazdı"; Ebû Hatîm ise; "imamdır, sikâdır" demiştir Böyle titiz bir hadisçi kûfe yöresinde dört ayda Ahmed b Hanbel'in (ö 241/855) Müsned'indekinden daha çok hadis toplayabilmiştir

Ebû Hanife Kûfe'de önce Kur'ân-ı hıfzetti Sarf, nahiv, şür ve edebiyat öğrendi Kûfe, Basra ve bütün Irak'ın en önde gelen üstadlarından hadis dinledi ve fıkıh meselelerini öğrendi Doğuştan mantık, zekâ, hâfıza gücü ve çalışkanlığı ile ilim sahipleri arasında temayüz etti Onun ilme yönelmesinde Âmiru'ş-Şa'bî'nin etkisi olmuştur Numân, hacc seyahati sırasında, bizzat sahâbelerden hadis dinlemiş olan Atâ b Ebî Rabah (ö 115/733) ve İbn Ömer'in mevlâsı Nâfi' (ö 117/735) gibi tâbiîlerden bazıları ile temas etmiş ve onlardan da hadis dinlemiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Hanefi Mezhebi Hakkında Genel Bilgi

Eski 10-28-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hanefi Mezhebi Hakkında Genel Bilgi



[size="2">Hocası Hammâd'ın vefâtında Ebû Hanîfe kırk yaşlarında idi Onun vefâtıyla boşalan kürsüsünde ders vermeye başladı Ebû Hanife'nin ders ve fetvâ vermedeki usûlü, rivâyet ve anânecilerin sema' (dinleme) usûlünden farklıdır Onun ders halkasında iki türlü müzâkerenin oluştuğu anlaşılıyor a) Talebeleri için verdiği düzenli fıkıh dersleri b) Dışarıdan ve halk tarafından cevabı istenilen sorular (istiftâ) Hanefi mezhebi istişâre esasına dayandırılmıştır Ebû Hanife meseleleri tek tek ortaya atar, öğrencilerini dinler, kendi görüşünü söyler ve onlarla konuyu bir ay hattâ daha fazla süreyle münâkaşa ederdi Meselenin incelenmesinde hazırlığı olan ve ictihad derecesinde bulunanlar da düşünce ve ictihadlarını söyledikten sonra, bu mesele hakkında müzâkere bitmiş sayılır ve sıra Ebû Hanife'ye gelirdi O, meseleyi yeniden izah ve tasvir ettikten, kendi delillerini ve ictihadını ortaya koyduktan, gerekli düzeltmeler yapılıp cevaplar verildikten sonra, alınan karar çoğu defa delillerden tecrit edilerek son derece veciz cümlelerle, bizat kendisi tarafından imlâ ettirildi Bu imlâ vecizeleri daha sonra fıkıh kaideleri hâline gelmiştir (Hatîb, Tarihu Bağdâd XI, 307 vd; el-Kevserî age, I, 36 vd) Ebû Hanife'nin bu ilim halkalarında İslâm'ın bütün hükümleri yani ibâdât, muâmelât ve ukubâta âit emir ve yasaklarını yeni baştan gözden geçirilerek incelenmiştir Konularına göre tasnîf edilip tedvîn edilen bu hüküm ve meseleleri Zâhiru'r-Rivâye adıyla kaleme alan Muhammed b Hasen eş-Şeybânî'dir189/805) eş-Şeybânî daha küçük yaşta iken Ebû Hanîfe'nin ilim meclislerinde hazır bulunmaya başlamış; eğitimini daha sonra Ebû Yusuf'un yanında tamamlamıştır Ebû Hanife, öğrencileri için şöyle demiştir: "][/size]
Alıntı Yaparak Cevapla

Hanefi Mezhebi Hakkında Genel Bilgi

Eski 10-28-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hanefi Mezhebi Hakkında Genel Bilgi



Ebû Hanife'nın az hadis bildiğini, hadise gereken önemi vermediğini veya hadislere muhâlefet ettiğini, ya da zayıf hadisleri aldığını öne sürenler, mezhep imamlarının hadisleri kabul için ileri sürdükleri şartları tetkik etmeyen kimselerdir Fitne ve yalanın yaygın olduğu bir devirde, Hz Peygamber şöyle buyurdu, diyerek hadis nakleden herkesin rivâyet ettiği hadîsi kabul edenler, Hanefîlerin hadislere muhâlefet ettiğini sanırlar Halbuki onlar, kitap, sünnet ve sahâbilerin hükümleri gibi nass'ların kaynaklarını araştırmada son derece titizlik göstermişler; nass'a dayanan ve kabule lâyık görülen, birbirine benzer meseleleri çıkardıkları temel prensibe dayandırarak bir kaide altında toplamışlardır Tarafsız âlimlerin incelemesini göre, Ebû Hanife'nin ictihad şûrâsında kendisine yardımcı olan hadis hâfızlarının bulunduğu ve ictihadlarında bizzat üstadlarından öğrendiği dört bin kadar hadis kullandığı açığa çıkmıştır Onun bazı hadisleri reddetmesi, hadisin sıhhati için ileri sürdüğü şartlara bu hadislerin uymaması yüzündendir Ebû Hanife sahih hadîsi reddetmek bir yana, mürsel ve zayıf hadisleri bile kıyasa tercih etmiştir (İbn Hazm, el-İhkâm fi Usüli'l-Ahkâm, Nşr AM Şakir Mısır (ty), s 929; el-Kevserî, Te'nîb, s 152; Mekkî, Menâkıb, II, 96)

Ebû Hanife ictihadlarında kıyas ve istihsana çok yer vermiştir Kıyas; hakkında Kur'ân ve sünnette hüküm bulunmayan bir meselenin hükmünü, aralarındaki ortak illet dolayısıyla, hakkında nass bulunan meselenin hükmüne bağlamak demektir Aslında daha önce sahâbe devrinden müctehid imamlar devrine kadar kıyasa başvurulmuştu Ebû Hanife'nin yaptığı, kıyası kaideleştirmek, çok kullanmak ve henüz meydana gelmemiş hâdiselere de uygulamaktan ibarettir (İbnü'l-Kayyim, İ'lâmü'l-Muvakkıîn, l, 77, 227)

Kıyas uygun düşmeyen yerde Ebû Hanife istihsan yapardı Ebû'l-Hasen el-Kerhî (ö 340/951) İstihsânı şöyle tarif eder: "Müctehidin daha kuvvetli gördüğü bir husustan dolayı, bir meselede benzerlerin hükmünden başka bir hükme başvurmasıdır" (Ebû Zehra, age, s 262) İmam Mâlik; "İstihsan ilmin onda dokuzudur" derken; İmam Şafiî, istihsanı şer'i bir delil saymamı ve onu " Bir kimsenin keyfine göre bir şeyi beğenmesi, hoş ve güzel bulmasıdır"sözleriyle reddetmiştir Hattâ o, el-Ümm adlı eserinde, "Kitâbü İbtâli'l-İstihsân" başlıklı bir bölüm ayırarak, istihsâna hücum etmiştir (bk el-Ümm, VII,267-277) İbn Hazm'a göre istihsan; "Nefsin arzuladığı ve beğendiği şekilde hükmetmektir" (İbn Hazm el-İhkâm, s 22; İbn Hazm İbtâlü'l-Kıyâs, s 5-6)

Ancak hiçbir İslâm hukukçusu, bu arada Hanefiler istihsânı bu şekilde anlamamışlardır Aksi görüşte olanlar yanlış anladıkları için tenkitte bulunmuşlardır Kıyası kabul edenler arasında Hanefilerin kastettiği anlamda istihsan yapmayan yoktur Şafiilerin istihsânın aleyhinde öne sürdükleri deliller, doğru bulunursa, bu onların benimsediği kıyası da geçersiz kılar (M Ebû Zehra, Usûlü'l-Fıkh, s 270 vd)

el-Kevserî'nin, Ebû Bekir er-Râzi'den (ö 370/980) nakline göre, istihsan iki alanda cereyan eder a) İctihad ve re'yimize bırakılmış miktarların miktar ve tespitinde re'yimizi kullanmak Mehir, nafaka, tazminat bedeli, yasak ava karşılık kesilecek hayvanın takdirlerinde olduğu gibi b) Daha kuvvetli bir delilden dolayı kıyası terketmek es-Serahsî (ö 490/ 1097) bunu şöyle açıklar: "Gerçekte istihsan iki kıyastan ibaret olup, birisi açık (celî) ve etkisi zayıftır Buna "kıyas" adı verilir Ötekisi kapalı (hafî) ve etkisi kuvvetlidir Buna da "İstihsân" adı verilir, yani "kıyas-ı müstahsen" denilir Bunlarda tercih, tesire göre olup, açıklık ve kapalılık sebebiyle değildir" (es-Serahsî, el-Mebsût, X, 145; el-Kevserî age, I, 24-27)

Yukarıdaki kıyasa şu örneği verebiliriz: Kurt vb yırtıcı hayvanların etleri haram olduğu gibi, içtikleri suyun artığı da haramdır Aynı şekilde yırtıcı kuşların da hem etleri, hem de artıkları haramdır Bu zâhir (açık) kıyasın bir sonucudur İstihsana göre ise, hafi (gizli) kıyas yoluna gidilerek, başka bir sonuca ulaşılır Şöyle ki; yırtıcı hayvanların artıkları salyaları karıştığı için pistir, çünkü salyaları onların pis olan etlerinden meydana gelmektedir Yırtıcı kuşlar ise, suyu gagalarıyla içtikleri için artıkları salyalarıyla temas etmez Gagaları de kemik olduğu için artıkta herhangi bir eser bırakmaz Buna göre, istihsânen yırtıcı kuşların artığı olan su pislenmez, ancak ihtiyat bakımından böyle bir suya mekruh denilir

Bazan şer'i bir delille çatışan kıyas terkedilerek istihsan yoluna gidilir Kıyasa göre, unutarak yiyip içen kimsenin orucu bozulur, fakat bu kimsenin orucunu bozulmayacağına dair Hz Peygamber'den rivâyet edilen bir hadis (Buharî, Savm, 26; Müslim, Sıyam,171) sebebiyle kıyas terkedilmiştir Yine namazda kahkaha ile gülenin, kıyasa göre yalnız namazının bozulması gerekirken, hadisle abdestinin de bozulacağı bildirilmiştir (Zeylaî, Nasbu'r-Raye, I, 47) İstisnâ' (sanatkâra bir iş ısmarlama) akdinde, akde konu olan şey, akid sırasında mevcut olmadığı için kıyasa göre akdin bâtıl olması gerekirken, her devirde bu türlü akitle muâmele yapılageldiğinden, onun sıhhati üzerinde icmâ' veya örf teşekkül etmiş ve bu yüzden kıyas terkedilmiştir Bazan zarûret yüzünden kıyas terkedilerek istihsan yapılır Meselâ; kadının bütün vücudu mahremdir Fakat, hastalık hâlinde doktorun onun bazı uzuvlarına bakması câiz olur Burada, "zarûretler haram olan şeyleri mübah kılar" kaidesi uygulanır Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı gibi, Hanefilerin uyguladığı istihsan ya nass'a, ya kıyasa, ya icmâ'a yahut da zarûrete dayanmaktadır Bu temele dayanan istihsânı, başka kavramlar altında da olsa Şâfiîlerin de kabul etmesi gerekir Şâfiî'nin itirazları belki, sadece örf sebebiyle istihsan çeşidini içine alabilir Çünkü örfün hüküm istinbâtı için bir temel teşkil edip etmemesi bu iki mezhep arasında ihtilâflıdır (bk eş-Şâfiî, el-Ümm, VII, 267 vd; el-Kevserî, age, I, 23-27; es-Serahsî, el-Mebsût, X, 145; es-Serahsî, el-Usûl, II, 201; Ebû Zehra, Usûlü'l-Fıkh, s 263-273)

Hanefî mezhebi Irak'ta doğmuş ve Abbâsîler devrinde ülkenin başlıca fıkıh mezhebi olmuştur Mezhep özellikle doğuya doğru yayılarak Horasan ve Mâverâunnehir'de en büyük gelişmesini göstermiştir Birçok ünlü Hanefî hukukçu bu ülkelere mensuptur Mağrib'te Hanefîler V yüzyıla kadar Mâlikîlerle beraber bulunuyorlardı Sicilya'da ise hâkim durumda idiler Abbasîlerden sonra Hanefi mezhebinde bir gerileme görülmüşse de, Osmanlı devletinin kurulmasıyla yeniden gelişme olmuş; Osmanlı sınırları içinde, halkı başka bir mezhebe bağlı olan yerlere bile, İstanbul'dan Hanefi mezhebine sâlik hâkimlerin gönderilmesi, mezhebe buralarda resmîlik kazandırmıştır (Mısır ve Tunus'ta olduğu gibi) Günümüzde Afganistan, Pakistan, Türkistan, Buhara, Semerkand gibi Orta Asya ülkelerinde hanefîlik hakimdir Bugün Türkiye ve Balkan Türkleri", Arnavutluk, Bosna-Hersek, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya müslümanları genel olarak Halefîdirler Hicaz, Suriye Yemen'in, Aden bölgesindeki müslümanların bir kısmı da Hanefidir (Ebû Zehra, Ebû Hanife, terc O, Keskioğlu, İst 1966, s 473 vd)

Hamdi DÖNDÜREN

Alıntı Yaparak Cevapla

Hanefi Mezhebi Hakkında Genel Bilgi

Eski 10-28-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hanefi Mezhebi Hakkında Genel Bilgi



Hanefi mezhebi
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Hanefi mezhebi, (Arapça: الحنفية veya المذهب الحنفي mezhebin nüfus açısından en genişidir Takipçileri tüm ) İslam dininin sünni fıkıhmezheblerinden biri Hanefilerin itikatta (inançta) mezhepleri ise maturidiyedir İsmini kurucusu Ebû Hanife'den (Numan bin Sabit) (699-767) alır Türkistan, Afganistan, Türkiye, Hindistan ve Pakistan'da yaygındır Hanefi mezhebi dört sünniİslam aleminin yaklaşık %45'ini oluşturmaktadır Diğer üç mezhep Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhepleridir

Etimolojisi

Mezheb ismini kurucusunun künyesi olan Ebû Hanife'den alır Hanife sözcüğü hanif kökünden gelir Hanif sözcüğü İslam öncesinde Allah'ın birliğine inanan ve İbrahim'in dininden olanları tanımlamakta kullanılırdı

Fakat Ebû Hanife'nin bu künyeyi nasıl aldığı konusunda çeşitli tartışmalar mevcuttur En çok kabul görmüş açıklama, hanif sözcüğünün kullanımlarından olan "İslam'a kuvvetle bağlı olan kişi" anlamında, Ebu Hanife'nin İslam'a fazlasıyla bağlı olduğunu belirtmek için verildiği yönündedir Kesin olan şey mezhebin ismini kurucusundan aldığıdır Ebu Hanife Ehl-i Beyt'den olan Caferi'lerin 6 İmamı İmam Cafer Sadık (as)'tan 2 yıl ders almıştır

Hüküm Çıkarma

Hanefi mezhebinde bir konuda hüküm çıkarmak için önce "kitaba" (yani İslam'ın kutsal kitabı Kur'an'a) başvurulur Kitapta bir delil bulunamazsa sünnete bakılır Sünnette de yoksa sahabenin birinin görüşü temel alınır Sahabi sözünde de bir cevap bulunamazsa en son kıyas'a başvurulur Bazen maslahat icabı kıyas tercih edilir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.