|  | İftira |  | 
|  01-09-2010 | #1 | 
| 
Şengül Şirin   |   İftiraİftira İslâm dininde büyük günahlardan sayılır iftira birine gerçek olmayan bir suçu kasıtlı olarak yükleme demektir  Nisa sûresinin 112  âyeti şöyle der: "İftira eden açıkça bir günah yüklenmiş olur", Nûr sûresinin 4  âyeti şöyle der: "Namuslu kadınlara iftira eden, sonra da dört tanık getirmeyen kimselere seksen kırbaç vurun  Bunların tanıklıklarını da artık hiç kabul etmeyin", İslâm tarihinde en büyük  iftira olayı Peygamber Hz  Muhammed'in eşlerinden ve Hz  Ebû Bekir'in kızı Hz  ayşe (Aişe)'ye yapılan iftiradır  Buhârî'nin ünlü Sa-hîh'inde naklettiği bir hadîste bizzat Hz  Ayşe bu olayı şöyle anlatmaktadır: "Peygamber Efendimiz bir sefere çıkmadan önce eşleri arasında kur'a çeker, kime çıkarsa onu beraber götürürdü  Beî Müstalik savaşına giderken kur'a bana çıkmıştı  Beraberce yola çıktık  Kadınların örtünmesi gerektiği yolundaki âyet yeni gelmişti  Ben de örtülü (hevdeç'li) olarak deveye binip oturmuştum  Orası fetholundu  Dönüşte Medine'ye geleceğimiz gece yolda konakladık  Soma askerin yürüyüşe geçeceği duyuruldu  Yola çıkmadan abdest bozayım diye biraz ilerlemiştim, döndüğümde gerdanlığımın düştüğünü anlayıp aramaya gittim  Benim örtümü (hev-deç'imi) deveye yükleyip gitmişler  Ben zâten küçüktüm, devede olmadığımı farketme-mişler  Geri döndüğümde kervanın gittiğini gördüm ve şaşırdım  Bağırıp çağırdım, ararlar diye beklemeye başladım  Uyuyakalmışım  Muatfal oğlu Saffân ordunun ardçısıymış, sabaha karşı karartımı görüp gelmiş, örtünme âyetinden önce beni bildiği için tanımış ve öldü sanarak irınâ lillâhi ve inrıâ ileyhi râciûn diye duâ etmiş  Bu sesle uyandım  Saffân devesini çökertti, kalkmasın diye ön dizlerine bastı, ben bindim, o da yularından çekerek askerlerin yanına kadar götürdü  Ordu konaklamıştı  İftira edenlerin başında baş münafık (ikiyüzlü, ortalık karıştırıcı) Übey oğlu Abdullah vardı  Mastah, Hassan gibiler de aldanıp ona uymuşlardı  Medine'ye geldik  Odamda bir ay kadar hasta kaldım  Meğer dedikodu yayılmış, şüpheler başlamış, benim hiçbir şeyden haberim yoktu  Peygamber Efendimizin önceki güleryüzünü ve iltifatını göremiyordum   Gelip nasılsın? diyerek geçiyordu  Biraz iyi-leştim  Bedir gaazîlerinden Mastah'ın anası Selmâ ile geceleyin Medine dışına defi hacete çıkmıştık, o zaman evlerimize yakın helâ (aptesâne) yoktu, kadınlar gece kent dışına çıkardı  Yolda Selmâ'nın ayağı takılarak düştü, canı çıksın Mastah'ın dedi  Ben Lir Bedir savaşçısına neden beddua ediyorsun? dedim  O da onlar senin için neler söylüyorlar, duymadın mı? diyerek bana iftira olayını anlattı  Üzüntümden kötüleştim, sıtma tuttu, hastalığım arttı  Odama döndüm  Peygamber gelip nasılsın? dedi  Ben de bahamın evine gitmek için izin istedim  Razı oldu ve iyileşinceye kadar babamın evinde kalmama izin verdi  Gittim  Arınem Ümmü Rummân'a neler söylüyorlar? diye sordum  Arınem: Kızım sağlığını düşün, üzülme, dedi, vallahi senin gibi güzel, kocasının sevgilisi, ortağı çok bir kadına elbet dedikodu yaparlar  Ben hüngür hüngür ağlamaya başladım, gözüme uyku girmez oldu, bütün gece sel gibi gözyaşı döktüm  Peygamber vahiy bekliyordu, nedense vahyin gelmesi uzamıştı  Sonra duydum ki beni boşamak için Hz  Ali'yle Üsâme'yi çağırıp konuşmuş  Üsâme: Ehliniz Peygambere lâyıktır, iffetli ve temizdir, onlar hakkında hayırdan başka bir şey bilmem demiş   Hz  Ali'yse: Allah sana dünyayı daraltmadı ya, başka kadın mı yok? Bir de Ayşe'nin cariyesi Berîre'den sor demiş  Peygamberimiz, Berîre'yi çağırıp benim hakkında şüpheli bir görüşü olup olmadığını sormuş  Berîre de: "Seni hale peygamber gönderen Allah'a yemin ederim ki Ayşe'nin yaşı küçük olduğundan hamur yo-ğururken arasıra uyuyup kalırdı, besi koyunu da gelip hamurunu yerdi, bundan başka onun kusurunu bilmem, demiş  Durumu benim rakibim ve ortağım Zeyneb'e de sormuş, o da yemin ederim ki iffetinden başka bir şey bilmem, demiş  Sonra Peygamberimiz meeside giderek minbere çıkmış: İftiraya cür'et eden Übey oğlu aleyhinde konuşmamı mazur görün, ehlim hakkında iftirada bulunup bana kim yardım eder? Ben ehlim, ailem ve Saffân hakkında kötü bir şey bilimiyo-rum, Saffân yanında ben olmadan evimin yakınına bile gelmemiştir demiş  Evvs kabilesinin başkanı Sa'd kalkıp: Size eziyet eden kabîlemdense boynunu vururum, demiş  Haz-reç'in başkanı Ubâde oğlu Sa'd kabîlecilik ederek sinirli bir davranışla: Benim kabileme dokunamazsın, demiş  Hu-zeyl oğlu Sa'd kalkıp Hazreç başkanına çıkışmış, gürültü çoğalmış, Peygamber minberden inerek aralarım bulmuş  Ben bütün bunları duyunca daha da kötüleştim, durmadan ağlıyordum, ciğerim parçalanacak gibiydi   Anam babam odama geldiler, Medine'li bir hanım seninle görüşmek istiyor dediler  Hanım geldi, o da benimle beraber ağlamaya başlayınca Peygamber odaya girip oturdu  Olaydan o güne kadar geçen süre içinde hep vahiy beklemiş, ama vahiy gelmemişti  Peygamber, hamd-ü sena ve kelime-i şehâdetle söze başladı ve Ayşe dedi, hakkındaki dedikoduyu duydum, sen bu dedikodudan uzaksan Allah bildirir, değilsen ve günâha bulaş-mışsan tövbe et, Allah affeder, O itiraf ederek tövbe edenleri bağışlar buyurdu  Öfkemden gözyaşım kesildi ve babama: Siz cevap veriniz, dedim Babam: Peygambere karşı ne diyeyim, dedi  Arıneme: Bâri sen cevap ver, dedim  O da babam gibi söyledi  Ben çok genç olduğumdan Kur'andan çok âyet bilmezdim  Onlara dedim ki: Elin karalaması, iftirası zihninize yerleşmiş, ben suçsuzum desem inanacaksınız, Allah beni bilir, ben Yûsuf'un babasının dediği gibi, sabır çok güzeldir, sizin sözünüze karşı Allah yardım edicidir, derim diyerek yüzümü yatağımdan tarafa çevirdim  Allah'ımın Peygambere rüya göstererek beni temize çıkaracağını umuyordum  Lâkin "benim için bir Kur'an âyeti geleceğini hiç ummazdım  İşte tam bu sırada ve herkes odadayken Peygamberin yüzünde (her vahiy gelişinde olduğu gibi) belirtiler başladı  Vahiy gelmişti   Sevgi ve müjde gülümsemesiyle: Ayşe, Allah'a şükret, iftiradan seni anttı, beraat ettirdi, buyurdu  Arınem bana: Kalk, Peygambere teşekkür et, dedi  Ben: Vallahi Allah'tan başka kimseye teşekkür etmem, Peygamberin de yanına gitmem dedim  Meğer Nûr sûresinin 11  âyeti gelmiş  Peygamber okudu: O uydurma haberi getirenler içinizden birkaç kişidir  Onu sizin için kötülük sanmayın, tersine, o sizin için bir iyiliktir  Herkese kazandığı günah oranında ceza vardır  Babam, teyzesinin oğlu Mastah'a geçimi için yardım ediyordu, İftiracılara katıldığı için yardımı kesmişti  Daha sonra gelen Nûr sûresinin 22  âyeti: Sizden erdemli olanlar hısımlara sadaka vermem diye yemin etmesin, onlara bağışlasın, Allah sizi bağışlar deyince babam yeniden yardıma başladı"   
				__________________  Arkadaşlar, efendiler            ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,            müritler, meczuplar memleketi olamaz  En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet            tarikatıdır   | 
|   | 
|  | 
|  | Cevap : İftira |  | 
|  01-23-2010 | #2 | 
| 
Şengül Şirin   |   Cevap : İftiraYapmadığı hâlde kötü bir işi birisine yükleme, yalan yere birisine suç isnat etme gösterme  Birine suç atma, bühtân  Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: Bak, Allah'a karşı nasıl olmadık yalan ve iftirâ ederler  Apaçık olan bu günâhları onlara kâfidir  (Nisa sûresi: 50) Bir kimse için söylenen kusur onda varsa, bu söz gîbet olur  Yoksa iftirâ olur  (Hadîs-i şerîf-Müslim) İftirâ etmek ve nemmâmlık yapmak yâni söz taşımak gîbet etmekten daha fenâdır  (Muhammed Ma'sûm) Birisine iftirâ etmek, gıybet etmekten (belli bir mü'minin aybını, kusurunu, onu kötülemek için arkasından söylemekten) daha fenâdır  (Muhammed Hâdimî) İftirâ büyük günâhtır ve çok fenâdır  Bunda yalan söylemek de vardır ki, yalan, her dinde haram idi  İftirâda bir mü'mini incitmek de vardır, bu da ayrıca haramdır  Bunlardan başka, iftirâ etmek, yeryüzünde fesâd çıkarmaya, ortalığı karıştırmaya sebe b olur ki, bu da haramdır  Çok fenâ ve tehlikelidir  (İmâm-ı Rabbânî) Beni, hazret-i Ebû Bekr ve hazret-i Ömer'den üstün tutan; iftirâ etmiş olur  İftirâ edenleri dövdükleri gibi onu döverim  (Hazret-i Ali) | 
|   | 
|  | 
|  |