Mehmet Akif'in Efendimiz (Sav) İçin Yazdığı Şiir |
08-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mehmet Akif'in Efendimiz (Sav) İçin Yazdığı ŞiirOn Dört Asır Evvel Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi, Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi! Lakin, o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler, Kaç bin senedir halbuki bekleşmedelerdi! Neden görecekler, göremezlerdi tabii; Bir kere, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi, Bir kerede, mamure-I dünya, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin Salgındı, bugün şarkı yıkan, tefrika derdi Derken, büyümüş kırkına gelmişti ki öksüz, Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi! Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma'sum, Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi! Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı dirildi; Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi geberdi! Alemlere rahmetti evet şer-i mübini, Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi Dünya neye sahipse, O'nun vergisidir hep; Medyun ona cemiyyet-i, medyun O'na ferdi Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret Mehmet Akif Ersoy |
Mehmet Akif'in Efendimiz (Sav) İçin Yazdığı Şiir |
08-03-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Mehmet Akif'in Efendimiz (Sav) İçin Yazdığı ŞiirAğlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana (Sevgili!) İçimdeki dertler ile, yaş dolu gözlerim senin için ağlayacak olsa, (gönlümdeki) gizli sırlarım (gözyaşlarıma) gâlip gelir ve (sırlar) sana aşikâr olurdu Mesned-i hüsn üzre sen ben hâk-i rehde pâymâl Mûr hâlin nice arz ede Süleyman'ım sana Sen güzellik tahtında (oturuyorsun): bense yolunun toprağında pâymâl (ayaklar altında) kalmışım Hâl bu iken a Süleyman'ım, sana bir karınca (denli âciz olan) durumumu nasıl arz edeyim? ' (Divân edebiyatında Süleyman ihtişâmı; karınca da acziyet ve zayıflığı temsil ettiği için şair de kendini karınca; sevgilisini Süleyman olarak nitelendirmiştir) Şem'i gör kim meclisinde ağlayıp başdan çıkar Hoş yanar yıkılır ey şem'-i şebistânım sana Muma da bak! Senin (bulunduğun) meclisinde ağlayıp baştan çıkmakta Ey odamı aydınlatan! O mum senin için ne de hoş yanıp yıkılıyor 'Mum yanarken, baştaki fitilin kenarlarından ağlıyormuş gibi akar Şair buna gıpta ediyor ve onu sevgilinin aşkı ile baştan çıkmış veya o uğurda başını vermiş olarak gösteriyor' Subh gibi sâdık olduğum gam-ı aşkında ben Gün gibi rûşen durur ey mâh-ı tâbânım sana Ey ay gibi parlayan sevgilim! Benin sana karşı, aşkının yolunda sabah kadar sâdık olduğum, (doğrusu) gün gibi âşikârdır Dün rakîbin cevrini men' eyledin ben hastadan Eyledi te'sir gûyâ âh u efgânım sana Dün rakiplerimin, aşkının hastası olan bana yaptıkları eziyetleri meneyledin Galiba âh ve feryatlarım sana tesir etmiş! Zahm-ı hicrân şerhi çün mümkün değildir dostum Sîne-çâkinden haber versin girîbânım sana Dostum! Anlaşılan o ki (bağrımdaki) ayrılık yarasının şerh etmek mümkün görünmüyor (Bari) açık duran şu yakam, (aşkından dolayı) göğsümdeki (şerha şerha olmuş) yarıkları sana göstersin (de insafa gel!) Eyleme gönlün gözün cevr ile Avnî'nin harâb Dürr ü gevherler verir bu bahr ile kânım sana (Sevgilim!) Eziyetlerinle Avnî'nin gözlerini ve gönlünü harap etme! Zira bu deniz (gibi coşkun gözlerim) , sana inciler; bu maden ocağı (gibi gönlüm) de mücevherler sunar Avnî (Fatih Sultan Mehmet Han) |
|