Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfi, lügat, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

RA Kur´an alfabesinde onikinci harftir Ebced hesabında 200 sayısına işaret eder Bu harfe "Rı" denildiği gibi, "Ra-i mühmele" de denilir Bazı tarih kayıtlarında" Rebi-ül Evvel" ayına işaret olarak geçer
RA-İ MÜHMELE Noktalı ze´den ayırmak için "rı" harfine verilen bir ad
RA f İsim veya zamirin sonuna ilâve edilirse, Türkçedeki i, im, in, a, e eklerinin yerine kullanılır Meselâ:Hâne: Ev Hâne-râ: Evi, evin, eveTû: Sen Tû-râ: Seni, senin, sana
RA´ Küçük kene
RA´ şiddetle sürmek
RAA´ Boğazına hizmet eden adi insan
RAABE Genişlik, vüs´at * Büyük olmak
RA´AD Geveze kimse Çok konuşan adam * Torpil balığı
RAALE Hamakat, ahmaklık
RAAŞ (Ra´şe-Ra´şen) Titretmek
RAB´ Vasat, orta boylu * Avlulu ev
RA´B Doldurmak * Efsun, (sihir yapanlar okurlar)
RAB´AT (C: Rabeât) Attarların dağarcığı ve kutusu * Orta boylu kimse
RABB Sâhib, mâlik, seyyid Cenab-ı Hak (CC) * Besleyen, yetiştiren, terbiye eden Müstahik Hüdâvend (Kur´an-ı Kerim´de bu "Rabb" ismi ile Cenab-ı Hak 846 def´a zikredilir) (Bak: Âlem)( Yâni : Herbir cüz´ü bir âlem mesabesinde bulunan şu âlemi bütün eczasiyle terbiye ve yıldızlar hükmünde olan o cüz´lerin zerratını kemal-i intizamla tahrik eder Evet Cenab-ı Hak herşey için bir nokta-i kemal tayin etmiştir Ve o noktayı elde etmek için o şeye bir meyil vermiştir Her şey o nokta-i kemale doğru hareket etmek üzere, sanki mânevi bir emir almış gibi muntazaman o noktaya müteveccihen hareket etmektedir Esna-yı harekette onlara yardım eden ve mânilerini def´eden, şüphesiz Cenab-ı Hakk´ın terbiyesidir Evet, kâinata dikkatle bakıldığı zaman, insanların taife ve kabileleri gibi, kâinatın zerratı, münferiden ve müçtemian Hâliklarının kanununa imtisalen, muayyen olan vazifelerine koşmakta oldukları hissedilir " Yalnız bedbaht insanlar müstesna!" İİ)
RABB-ÜL ÂLEMÎN Bütün âlemlerin Rabbi Her âlemi doğrudan doğruya Rububiyyeti ile tâlim, terbiye, tedbir ve idâre eden Cenab-ı Hak(Kur´an-ı Kerim) (bazan iki kelimede, meselâ Rabbüke tabiri ile ehadiyyeti ve Rabb-ül âlemîn ile vâhidiyyeti bildirir Ehadiyyet içinde vâhidiyyeti ifade eder Hattâ bir cümlede bir zerreyi bir göz bebeğinde gördüğü ve yerleştirdiği gibi; güneşi aynı âyetle, aynı çekiçle göğün göz bebeğinde yerleştirir ve göğe bir göz yapar MN)(Her bir şey, hareketiyle bütün eşyayı vahdet nâmına zabteder Demek, bütün yıldızları elinde tutmayan, bir tek zerreye Rabb olamaz S)
RABB-ÜD DÂR Ev sâhibi
RABB-ÜL ERBAB Bütün sâhiblerin, terbiyecilerin Rabbi, Allah (CC)
RABB-ÜL MAL Mal sâhibi Sermaye sâhibi
RABB Üveybaba
RABBANÎ (Rabbaniye) Rabbe âit Cenab-ı Hakk´a dair ve müteallik İlâhî * Ârif-i Billâh olan, ilmi ile amel eden âlim
RABBANİYYUN (Rabbaniyyîn) Kendisini tamamen Cenab-ı Hakk´a vermiş olanlar Putperestlikle alâkası olmayanlar
RABBAT Kadınların efendileri, sâhipleri, kocaları
RABBE Üveyana
RABBENA Ey bizim Rabbimiz! Ey Sâhib-i Hâlikımız! Ey bizi terbiye edip besleyen sâhibimiz! (meâlinde)
RABBÎ Ey benim Rabbim
RABBİ YESSİR VELÂ TÜASSİR Ey Rabbim! Kolaylaştır, zorlaştırma, bana imdad eyle, yardım eyle (meâlinde)
RABE Yoğurt damızlığı
RABEA Devenin katı katı yelmesi
RABIT(A) Rabteden, bağlayan, bitiştiren * Münasebet, alâka, bağlılık, yakınlık İki şeyi birbirine bağlayan tertip * Nefsini dünyadan men edip âhirete, Allah´a (CC) bağlanmak * Tertip, sıra, düzen, usûl(Evet, tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbü ister Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyyeyi iktiza eder Evet inkâr edemezsin ki: Sen bir adamla beraber bir taburda bulunmakla, o adama karşı dostane bir râbıta anlarsın; ve bir kumandanın emri altında beraber bulunduğunuzdan arkadaşane bir alâka telâkki edersin M)
RABITA-İ İMAN İman bağı, insanları hususan iman edenleri birbirine bağlayan iman
RABITA-İ MEVT Ölümünü düşünüp dünyanın fani olduğunu mülâhaza edip nefsin desiselerinden kurtulmak
RABITA-İ ŞEYH Tarikat-ı Nakşiyede, müridin hayalen şeyhinin huzurunda kendini tasavvur etmesine denir
RABITABEND f Rabtedici, bağlayıcı
RABIZ Koyun ağılı
RABİ´ Dördüncü
RABİ-İ AŞER Ondördüncü
RABİA (Müe) Dördüncü * Saatteki sâlisenin altmışta biri
RABİA-İ ADEVİYE (Hi: 95 - 185) Basra´lı bir hatun Bütün hayatını dine hizmet için vakfetmiş, zengin kimseler evlenmek teklifinde bulundukları halde; "Allah´ı anmaktan, dine hizmetten beni alıkor" fikri ile reddetmiş, fakirliği ve istiğnayı kabul edip dine hizmetten vaz geçmemiştir Talebe okutmuş meşhur bir veliyedir (R Aleyha)
RABİAN Dördüncü olarak
RABİB Yoğurt
RABİH(A) (Ribh den) Kârlı, kazançlı, faydalı
RABİT Bağlı, bağlanmış, merbut
RABİYE (C: Revâbi) Yüce, yüksek yer
RABT Bağlamak, bitiştirmek, bir şeye bağlamak * Nizam vermek, intizam bulmak * Gr: Cümleleri lüzumlu edatlarla birbirine bağlamak
RABT-I KALB Kalb bağlama, gönül bağlama
RABT EDATI Gr: Bağlama edatı Kelimeyi veya cümleyi birbirine bağlayan harf veya kelime (Hem, ve gibi)
RABTİYYE Rabtiye * Bağlayacak şey
RAC f Mide
RA´C Şimşeklerin birbiri ardınca şakımaları
RACİ Rica eden, eden, uman, yalvaran Niyaz eden Ümitli
RACİ´ (Rücu dan) Geri dönen, ric´at eden * Dair, aid, alâkası olan, dokunur olan, müteallik * Gr: Bir şahıstan kinaye olan zamir
RACİBE (C: Revâcib) Parmağın el ayasına bitişik olan boğumu
RACİFE Şiddetle sarsan sarsıntı Dünyayı yerinden oynatan vakıa İlk nefha
RACİH Üstün olan Kıymetli, faziletli ve itibarı fazla olan * Fık: Beyyinatta, bürhan ve delilin tercihinde delili üstün, beyyinesi evlâ ve makbul olan taraf
RACİH-İ MERCUH Bürhan ve delillerin tercih ve üstünlük esasları
RACİHA Tercihli, daha önce diğerlerinden üstün
RACİL Yaya olarak, yürüyerek
RACİLEN Yaya Piyade * Mc: Cahil, bilgisiz
RACİN Adama alışmış davar
RACİYANE f Rica ederek, yalvararak
RA´D Gök gürültüsü * Bulutları sevk ve nezaret ile vazifeli bir melek adı * Tehdit etmek, korkutmak(Terennümat-ı hava, na´rât-ı ra´diye, nağamat-ı emvac, birer zikr-i azamet Yağmurun hezecatı, kuşların seceatı birer tesbih-i rahmet, hakikata bir mecaz Lemeat´tan)
RA´D-I KASIF Korkunç gök gürültüsü
RA´D-I KAZA Kaza yıldırımı, kaza şimşeği
RA´D SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 13 Suresi
RA´D U BERK Gök gürültüsü ve şimşek
RAD f Cömert, eli açık, faziletli, üstün, değerli
RAD´ Men´etmek, engel olmak * Bırakmak, terk etmek * Güzellik eseri * Kına
RADAF Üzerine ateş yakıp kızdırdıkları taş
RADAFE (C: Razf) Kızdırılmış sıcak taş (süte bırakıp sıcaklık verirler)
RÂDD (Redd den) Geri döndüren, reddeden, geri bırakan
RÂDD-ÜS SELÂM Başkasının verdiği selamı alan
RADD Süt ile pişmiş hurma * Vurmak, dövmek
RADDE Derece Rütbe Sıra Kerte Mertebe * Aşağı yukarı * Fayda, menfaat * Çizgi, hat
RA´DE Muztarib oluş, azablı ve sıkıntılı hâl (Rı´de şeklinde de okunur)
RADE Faide, menfaat
RA´DENDAZ (Ra´d-endaz) f Gürleyen, gürleyici Gök gürültüsü gibi gürleyen
RADGA (C: Radg-Ridag) Sulu ve sıvı balçık
RADH Az bir şey verme Az verilen şey * Fık: Cihada iştirak eden kadınlara, kölelere, çocuklara ve zimmilere ganimet malından verilen mal
RADHE (C: Radh-Ridh) Taşlı yer, taşlık arazi * Büyük taşlardan olan çukur yer (İçinde su birikip kalır)
RADI´ (Rıda´ dan) Süt kardeş * Süt emen çocuk * Levmedilen kimse
RADIYALLAHÜ ANH Allah (CC) ondan razı olsun, mealinde duâdır Aslında Allah ondan razı oldu demektir(Sahabe-i Kiram Hazeratına Radıyallahu Anh denildiğine binaen, başkalara da bu mânada söylemek muvâfık mıdır Elcevab: Evet denilir Çünki Resul-i Ekrem´in bir şiarı olan Aleyhissalâtü Vesselâm kelâmı gibi Radıyallahu Anh terkibi, Sahabeye mahsus bir şiar değil, belki Sahabe gibi veraset-i nübüvvet denilen velâyet-i kübrada bulunan ve makam-ı rızaya yetişen Eimme-i Erbaa, Şâh-ı Geylanî, İmam-ı Rabbanî, İmam-ı Gazalî gibi zatlara denilmeli Fakat örf-ü ulemâda sahabeye, Radıyallahu Anh; Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîne, Rahimehullah; onlardan sonrakilere, Gaferehullah; ve Evliyaya, Kuddise Sırruhu denilir M)
RADIYALLAHÜ ANHA (Kadın için) Allah ondan razı olsun
RADIYALLAHÜ ANHÜM Allah onlardan razı olsun
RADIYALLAHÜ ANHÜMA Allah onların ikisinden razı olsun
RADİ (Râdiye) Razı olan, rıza gösteren, itaat eden
RADİ´ (C: Ruzâa-Ruzâ) Süt emen çocuk
RADİB Zayıf yağan yağmur * Sidre ağacından bir cins
RA´DİD Korkak
RADİF Binicinin ardına binen kişi
RADİF Kızmış taşla ısıtılan süt * Kızmış taş üzerine pişirilen et (Merzuf da derler)
RADİFE Kıyametteki ikinci Sur´un ismi (O´nunla bütün ölüler hayat bulurlar)
RADİG Ahmak, akılsız kimse
RA´DİN Gürleyen * Gürültülü
RADİN Za´feran çiçeği
RADİYEN Razı olarak, beğenilerek, hoşnud olmak suretiyle
RADK Her nesnenin evveli
RADM Büyük set
RADM Binayı taşla yapmak ( O binaya "razim" derler)
RADME (RADMÂ) Büyük taş
RADUA Kuzusunu emziren ve hem de sağılır olan koyun
RADYASYON (Fr Radiation) Bir enerjinin ışık demeti halinde yayılması

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

RAFIZ Terk eden Salıveren Bırakan
RAFIZA Şii fırkalarından bir tâife Hak mezhepten ayrılmış, namazsız, itikadı bozuk kimse * Asker kaçağı güruhu * Düstur, akide ve nizam kabul edilen esaslardan ayrılanlar
RAFIZÎ (Râfiziyye) Rafıza fırkasından olan Hazret-i Ebu Bekir´in ve Hazret-i Ömer´in (RA) halifeliklerini kabul etmeyenlerden olan
RAFIZİYYUN (Rafızî C) Rafızîler
RAFİ´ Yükseltici Hâmil Sâhib Kaldırıcı, kaldıran * Esma-i İlâhiyedendir
RAFİ-ÜD DERECAT Dereceleri yükselten Allah (CC)
RAFİA Yükselten * Kaldırmak için destek
RAFİDAN Dicle ve Fırat ırmakları
RAFİDE Binanın direği
RAFİH Rahat içinde ve refahla yaşıyan
RAFİT Nikâh Cima Fuhşiyyat
RAFZ Bırakma * Rafızîlik
RAG f Çimenlik, çayırlık, bahçelik, bağlık * Dağ eteği
RAGABAT Rağbetler, istekler, istekle karşılamalar
RAGAD Refah, genişlik, kolaylık * Geçim kolaylığı
RAGAME (C: Rugâm) Toprak
RAGBA´ Rağbet etmek
RAĞBET (Ragbet) İstek, arzu İyi sayılmak Bir şeyi çok iştiyakla istemek İhlasla dua etmek, teveccüh etmek
RAĞBET-İ UMUMİYE Umum tarafından rağbet edilip beğenilme Herkes tarafından istenme
RAĞBETEN Rağbet ederek, istekle
RAGD Maişet genişliği, geçim bolluğu
RAGIB (Râgıbe) (Ragbet den) İsteyen, rağbet eden
RAGIM Galebe eden, galip olan
RAGIYE Dişi deve
RAGİB İçi geniş olan nesne
RAGİBE Rağbet olunan veya rağbetle istenilen şey * İhsan, hediye
RAGİD Süt bulamacı
RAGİF Pide Yufka
RAGİFE Sütlü bulamaç
RAĞM (Ragm) Bir şeyden hoşlanmayıp kerih görmek Bir işi birisine zor ile tutturmak Züll ve hakaret Kahretmek
RAĞMEN Aksine olarak, inadına, zıddına olarak, zoraki
RAĞMEN ALÂ-ENFİHİ Tahkir maksadıyla, birinin kibrini, burnunu kırmak için
RAĞMEN Lİ-ENFİHİ (ve alâ rağmihi) Zoraki ve mahsus tahkir ve tezlil için olan hareket
RAGMİYYAT Aksine, rağmına, inadına, zıddına yapılan işler
RAGN Meyletmek, yönelmek, eğilmek
RAGS Nimet Lütf-u İlâhî Bereket Hayır * Çoğalmak ve uzamak
RAGSA´ İçinden sütün aktığı meme içindeki damar
RAH f Zan, sanma Kaygı, keder
RAH (Reh) f Yol Tarz Usûl Meslek
RAH-I HAK Hak yolu
RAH-I NECAT Kurtuluş yolu
RAH-I RAST Doğru yol
RAH-I VATAN Vatan yolu
RAH (C: Rayâh) Şarap, içki, hamr * El ayası mânâsına olan "Râha´nın C" * Gitmek
RAHA Değirmen
RAHABE Genişlik, vüs´at
RAHAH Davanın tırnağının geniş ve büyük olması
RAHAL (C: Rihâl) Semer Palan
RAHAMET Rahim hastalığı
RAHASA Yumuşaklık
RAHAT Üzüntüsüz, tasasız, kedersiz bir halde olmak İstediği her şeyi bulup telâşsız olmak Müsterih * Dinlenmek * El ayası
RAHAT-I DİL Gönül rahatı
RAHAT-EFZA f Rahat arttıran
RAHAT-NİŞİN f Rahat eden, rahat oturan
RAHCEN Ağırlık, sıklet * Meyletmek, eğilmek, yönelmek
RAHDAN f Yol bilen
RAHE Avuç içi, el ayası
RAHF(E) Kaymak * Elde durmaz derecede sıvı olan hamur
RAHİ f Yola ait, yolla alâkalı, yola dâir
RAHİ Rahat yürüyüşlü binek * Sâkin, rahat
RAHİB Âbid Allah´tan (CC) korkan * Manastırda oturan nasrani âlimi veya papazı Keşiş * Aslan
RAHİB Kendisinden korkulan şey Korkulu
RAHİB Bol, geniş * Obur, çok yiyen kişi
RAHİB-ÜR RÂHE Cömert, eli geniş
RAHİBAN (Râhib C) Râhibler Keşişler
RAHİBE Kadın rahib
RAHİH Yumuşak, sulu balçık
RAHİK Safi şarap, Cennet şarabı
RAHİL Göç eden, göçen, ölen, rıhlet eden
RAHİL (C: Ruhal-Rihâl) Dişi olan koyun kuzusu (Erkeğine "hamel" derler)
RAHİL Göç Göçme, hicret etme
RAHİLE Yük hayvanı * Yük getiren deve * Topluluk, kafile * Üzerine binilen deve
RAHİLEZEN f Yük hayvanını süren
RAHİM (Rahmet den) Rahmet edici, merhamet eyleyen Rahmedici Muhafaza eden, bağışlayan Rahmet ve merhamet sahibi, şefkat eden, gufran sahibi (Kur´an-ı Kerim´de bu isim 220 defa zikredilir)
RAHİM (Rahm dan) Rahmet edici, acıyan, merhamet eden
RAHİM (Rehm) Döl yatağı Çocuğun, içinde yetiştiği ve dişi canlılara mahsus organ * Karabet, akrabalık
RAHİM(E) Hafif sesli, lâtif sözlü kız
RAHİMALLAH Allah rahmet eylesin
RAHİMANE Şefkat ederek, acıyarak Merhamet ve rahmet ile Cenab-ı Hakk´a yakışır tarzda
RAHİME Rahmet eylesin
RAHİMEHULLAH "Allah ona merhamet eylesin, Allah rahmet eylesin" meâlinde duâdır
RAHİMEHUMALLAH "Onların ikisine de Allah rahmet eylesin" meâlinde duâdır
RAHİMEHUMULLAH "Allah onlara rahmet eyleye" meâlinde duadır
RAHİMÎN (Rahîmûn) Merhametliler, acıyıp esirgeyenler, rahmet edenler, şefkat edenler
RAHİMİYYET (Bk: Rahmaniyet)
RAHİN Rehin veren, malını rehine koyan *Sâbit, dâim, devamlı * Devenin ve adamın zayıfı
RAHİS Ucuz, yumuşak elbise * Ansızın ölüm
RAHİYE (C: Revâhi) Bal arısı
RAHİYYE Yolluk Yol masrafları
RAHK Sarmak, istilâ etmek
RAHL (C: Rihâl) Semer, palan * Yağmurluk ve saire gibi yol levâzımı
RAHL (RIHL) Göçmek, irtihal etmek
RAHL´ Arkası beyaz, diğer yerleri siyah olan dişi koyun * Yalnız arkası kara olan deve
RAHLE Küçük masa
RAHLE-İ TEDRİS Üzerine ders verilen veya alınan rahle * Bir âlimden alınan ders
RAHM Acıma, koruma, esirgeme, şefkat etmek * Hısımlık, karabet, akrabalık
RAHM Ü ŞEFKAT Merhamet ve şefkat etmek
RAHMA´ Başı beyaz olan dişi koyun
RAHMAN Bütün yaratıklara rızıklarını veren, her an bütün mahlukat hakkında hayır ve rahmet irade buyuran, bütün mahlukatına sayısız nimetler veren Nizam ve adâlet sâhibi (Allah)
RAHMAN SURESİ (Errahman Suresi de denir) Kur´an-ı Kerim´in 55 suresidir Bu sureye Arus-ül Kur´an da denilmiştir Mekkîdir
RAHMANÎ Rahman´a ait ve müteallik Allah´tan gelen, her hususta hayırlı olan
RAHMANİYYET Cenab-ı Hakk´ın Rahman oluşu(Yâni: Gözümüzle görüyoruz, birisi var ki, bize zemin yüzünü rahmetin binlerle hediyeleri ile doldurmuş, bir ziyafetgâh yapmış ve Rahmâniyetin yüz binlerle ayrı ayrı lezzetli taamları içinde dizilmiş bir sofra etmiş ve zemin içini rahimiyyet ve hakîmiyetin binlerle kıymettar ihsanlarını câmi´ bir mahzen yapmış Ve zemini devr-i senevîsinde bir ticaret gemisi hükmünde her sene âlem-i gaybdan levâzımat-ı insaniyye ve hayatiyyenin yüz bin çeşitlerinden en güzellerini içine alarak yüklenmiş bir nevi sefine veya şimendifer gibi; ve her baharı ise, erzak ve elbisemizi taşıyan bir vagon hükmünde olarak bizlere gönderir Bizi gayet rahimane beslettirir Ve bütün o hediyelerden, o nimetlerden istifade etmemiz için bize de yüzlerle ve binlerle iştihalar, ihtiyaçlar, duygular, hissiyatlar, hisler vermişEvet, bize öyle bir mide vermiş ki, hadsiz taamlardan lezzet alır Ve öyle bir hayat ihsan etmiş ki, duyguları ile bir sofra-i nimet gibi koca cismâni âlemde hadsiz nimetlerinden istifade eder Ve öyle bir insaniyet bize lutfetmiş ki, akıl ve kalb gibi çok âletleri ile hem maddi hem mânevi âlemin nihâyetsiz hediyelerinden zevk alır Ve öyle bir İslâmiyet bize bildirmiş ki; âlem-i gayb ve âlem-i şehâdetin nihâyetsiz hazinelerinden nur alır Ve öyle bir iman hidayet etmiş ki, dünyâ ve âhiret âlemlerinin hasra gelmez envarından ve hediyelerinden tenevvür edip müstefid eder Güyâ Rahmet tarafından bu kâinat hadsiz antika ve acib ve kıymetli şeylerle tezyin edilmiş bir saraydır Ve bütün o saraydaki hadsiz sandıkları ve menzilleri açacak olan anahtarlar insanın ellerine verilmiş ve bütün onlardan istifade ettirecek olan ihtiyaçlar, hissiyatlar insanın fıtratına verilmişİşte böyle dünyayı ve âhireti ve her şeyi kaplamış bir rahmet, elbette o rahmet, Vahidiyyet içinde bir Ehadiyyetin cilvesidirYani nasıl ki güneşin ziyası, mukabilindeki umum eşyayı ihâta etmesi ile Vahidiyyete bir misâl olduğu gibi, parlak ve şeffaf her bir şey dahi kabiliyetine göre güneşin hem ziyasını, hem hararetini hem ziyasındaki yedi rengini, hem aks-i misâlini almakla Ehadiyete bir misâl olduğundan elbette o ihâtalı ziyayı gören adam, arzın güneşi vâhiddir, bir tektir diye hükmeder Ve her parlak şeyde hatta katrelerde güneşin ışıklı, harâretli aksini müşâhede eden o adam, güneşin ehadiyyetini, yâni; bizzat güneşi sıfatları ile "her şeyin yanındadır ve her şeyin âyine-i kalbindedir" diyebilirAynen öyle de: Rahmân-ı Zülcemâlin geniş rahmeti dahi ziya gibi umum eşyayı ihatası o Rahmânın Vahidiyetini ve hiç bir cihette şeriki bulunmadığını gösterdiği gibi, her şeyde hususan her bir zihayatta ve bilhassa insanda o cemiyetli Rahmetin perdesi altında o Rahmânın ekser isimlerinin ışıkları ve birnevi cilve-i zâtiyyesi bulunarak, her ferdde bütün kâinata baktıracak ve münâsebettarlık verecek bir cem´iyyet-i hayatiye vermesi dahi, O Rahmânın ehadiyyetini ve herşeyin yanında hâzır ve herşeyin her şeyini yapan (O) olduğunu isbat ederEvet nasıl ki, O Rahmân, o rahmetin vahidiyyetiyle ve ihatası ile kâinatın mecmuunda ve zeminin yüzünde celâlinin haşmetini gösteriyor Öyle de ehadiyyetin cilvesi ile her bir zihayatta, hususan insanda bütün nimetlerin nümunelerini o ferdde toplayıp o zihayatın âlât ve cihâzâtına geçirip tanzim ederek mecmu-u kâinatı (parçalanmadan) o tek ferde bir cihette aynı hanesi gibi verdirmesi ile dahi cemâlinin hususi şefkatini ilân eder ve insanda enva-ı ihsanatının temerküzünü bildirirHem nasıl ki, bir kavunun (meselâ) her bir çekirdeğinde o kavun temerküz ediyor Ve o çekirdeği yapan zat, elbette odur ki, o kavunu yapar Sonra ilminin hususi mizanı ile ve hikmetinin ona mahsus kanunu ile o çekirdeği ondan sağar, toplar, tecessüm ettirir ve o tek kavunun tek ve vâhid ustasından başka hiç bir şey o çekirdeği yapamaz Ve yapması muhaldir Aynen öyle de: Rahmaniyyetin tecellisi ile kâinat bir ağaç, bir bostan; ve zemin bir meyve, bir kavun; ve zihayat ve insan bir çekirdek hükmünde olduğundan elbette en küçük bir zihayatın Hâlikı ve Rabbi bütün zeminin ve kâinatın Hâlikı olmak lâzım gelirElhâsıl: Nasıl ki, ihâtalı olan Fettahiyet hakikatı ile bütün mevcudatın muntazam suretlerini basit maddeden yapmak ve açmak, vahdeti bedahetle isbat eder Öyle de, her şeyi ihata eden Rahmaniyyet hakikatı dahi vücuda gelen ve dünya hayatına giren bütün zihayatları ve bilhassa yeni gelenleri kemâl-i intizamla beslemesi ve levazımatını yetiştirmesi ve hiç birini unutmaması ve aynı rahmet her yerde, her anda ve her ferde yetişmesi ile bedahetle hem vahdeti, hem vahdet içinde ehadiyyeti gösterir Ş)
RAHME (C: Ruham) Kartal * Rahmet, muhabbet
RAHMET Merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek * Mc: Yağmur(Sâni-i Âlem´in her şeyi içine almış ve her şeyi istilâ ve istiab etmiş bir rahmet -i vâsiası vardır Vâlidelerin, hattâ bir cihette nebatatın evlâdına olan şefkatleri ve küçük, zayıf yavrularının sühulet-i rızkları, o rahmet deryasından bir katredir MN)
RAHMET-İ BÎPAYAN Sonsuz rahmet
RAHMETEN-Lİ-L-ÂLEMİN Bütün âlemlere rahmet olan Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm
RAHMETULLÂHİ-ALEYH "Allah´ın (CC) rahmeti onun üzerine olsun" meâlinde vefat etmiş müslümanlar için söylenen duâ
RAHMİ Rahmete mensub, rahmetle alâkalı, rahmete müteallik
RAHMUT Mübalağa ile esirgemeklik
RAHNAME f Yol ve yön gösteren kâğıt Harita
RAHNE f Gedik, yarık Gemilerin bordalarında veya su kesimlerinin altında mermi isabetiyle veya herhangi bir te´sirle açılan delikler, yarıklar * Yara * Bozukluk Zarar
RAHNEDÂR f Eksiği, bozuğu olan * Zarara uğramış * Yıkığı olan
RAH-NÜMA f Yol gösteren, kılavuz (Bak: Rehnüma)
RAHREV f Yolcu
RAHS Yıkamak * Yumuşak
RAHŞ Gösterişli, güzel at * Rüstem adlı bir pehlivanın atı
RAHŞA (Rahşân) f Parlak
RAHŞENDE f Parıldıyan, parıldayıcı
RAHŞİŞ f Parlayış
RAHT (C: Ruhut) Binek atlarına vurulan eyer, takım * Pencere ve kapıların menteşe takımı * Yol levazımı * Döşeme ve ev takımı
RAHT-I ARUS Gelin eşyası
RAHT-I HÜMAYUN Padişahın mücevherli eyer takımı
RAHTLAMAK Ata raht ve takım takmak
RAHUM Doğurduktan sonra rahminde hastalık meydana gelen deve
RAHV Gevşek, sölpük, rahâvetli
RAH-VAR f Sarsmadan yürüyen at, rahvan at * Atın sarsmadan yürüyüşü
RAHVE (Bak: Rihve)
RAHYAN Kaburganın omuz kemiği ile bitişmesi
RAHYE Düz meydan
RAHZ Yıkamak
RAHZEN f Yol vuran Yol kesen Eşkiyâ, haydut
RAHZENÎ f Haydutluk, eşkiyâlık Yol kesicilik

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

RAİ (Rü´yet den) Görücü, gören * Gr: R harfiyle alâkalı R harfine mensub
RAİ Çoban * Gözetleyici ve koruyan kimse * Vâli * Güvercin kuşundan bir kısım
RAİB Korkmuş * Semizliğinden yağı damlar olan * Dolu
RAİB Göz bağlayıcı, büyücü * Doldurucu
RAİC Revaçta olan, sürümü olan Rağbet bulan
RAİC-İ MAL Malın değeri
RAİC-İ VAKT Bir şeyin şimdiki değeri
RAİD Gürleyen, gürüldeyen
RAİD Konaklanacak yeri görmek için önceden gönderilen kimse * El değirmeni
RAİDE (C: Revâid) Gürleyen bulut * Sözü çok olan kişi
RAİF Merhametli, re´fetli
RAİF Önde giden at ("pişnek" derler) * Burun ucu * Dağ burnu
RAİK(A) Hâlis, sâfi, sâde, katışıksız
RAİN Muhkem, sağlam yapılı, berk yer
RAİŞ Huk: Rüşvet veren kimse ile rüşvet alan arasında vasıtalık eden kimse
RAİYANE f Çobanca Çobanlığa ait
RAİYYE (C: Raâyâ) Saklı, mahfuz
RAİYYET Bir hükümdar idaresinde olanlar, birinin idaresine bağlı olanlar Devletin idâresindeki umum insanlar * Sürü Otlatılan hayvan sürüsü
RAİYYET-PERVER f Halka iyi bakan, iyi idare eden İnsanların ihtiyacını te´min eden, onların iyiliğini seven ve onlar için iyilik isteyen
RAİZ (Râyiz) Öfkeli, kızgın
RAK´ Eğilmek
RAK Erkek yengeç
RAK´ Kaftana yama vurmak Elbiseyi yamamak
RAKAAT Hamâkat, ahmaklık
RAKABAT (Rakabe C) Boyunlar Ense kökleri * Köleler, câriyeler Kullar
RAKABE Ense kökü, boyun * Kul, köle, câriye
RAKADAN Oynayıp sıçrama
RAKAHA Ticaret * Kesb, kazanma
RAKAK Üstü yumuşak, altı sert olan düz yer
RAKAM Bütün satıcı, bütün satan
RAKAM Yazı ile işaret, sayıları gösteren işaret * Yazı yazmak
RAKAMÎ Rakam ve sayıya ait Rakamla alâkalı
RAKAMKEŞ f Rakam atan Yazan çizen
RAKAMZEDE f Yazılan, söylenen Yazılmış
RAKAMZEN f Yazıcı, yazan Kayıt ve işâret eden
RAKAN (Rakun) Za´feran çiçeği * Kına
RAKB Muntezir olmak, beklemek
RAKD Uyumak üzere bulunma Uykuya dalar gibi olma
RAKDE Uyku Berzah
RAKIB Gözeten, bekleyen
RAKIDE Mertek adı verilen uzun ince ağaç
RAKIM Bir yerin deniz seviyesinden yükseklik derecesi Kod * Rakam yazan Çizen Tahrir eden, yazan
RAKIM Belâ, musibet Zahmet Dâhiye
RAKİ´ Rüku´ eden Huzur-u İlâhîde eğilen
RAKİAN Rüku´ ederek, huzur-u İlâhîde eğilerek Rüku´ etmek suretiyle
RAKİANE f Rüku´ eder gibi Eğilerek
RAKİ´ Ahmak kimse * Gökyüzü
RAKİB (Rekabet den) Daima görüp kontrol eden, gözeten * Bekçi * Herhangi bir işte birbirinden üstün olmaya çalışanlardan her biri Rekabet edenlerin beheri * Esma-i Hüsna´dandır
RAKİB Binen Binici * Herhangi bir nakil vasıtasına binmiş olan
RAKİBAN (Rakib C) f Rakibler Birbirleriyle yarışanlar * Bekçiler
RAKİBEN Binmiş olarak, binerek
RAKİD(E) Hareketsiz, durgun
RAKİK(A) (Rikkat den) Yufka yürekli, ince merhamet ve şefkat sahibi olan * Köle, câriye
RAKİK-ÜL KALB Yufka kalbli, çok merhametli, ince duygulu
RAKİK Ü NİZÂR İnce ve zayıf
RAKİM Yazılmış nesne Yazı yazılacak levha * Ashab-ı Kehf´in mağarasının bulunduğu dağ; veya bazılarınca mağaranın bulunduğu dere; veya Ashab-ı Kehf´in başka bir ismi * Ashab-ı Kehf´in isim ve kıssalarının yazılı bulunduğu kitabe
RAKİME Yazılmış kâğıt Mektub
RAKİS Yol gösteren, kılavuz * Harman yerinde harmanı döğerken öküzün dönmesi
RAKK Kitap, sahife * Kâğıt yerine kullanılan ince deri parçası * Tomar * Yama
RAKKA Dere yanında olup sel geldiğinde üzerine yayılan arazi * Bir yerin adı
RAKKAS Oynayan, dans eden, köçek
RAKKASÂNE f Oynar şekilde Raksederek
RAKKASE Oynayıp dans eden kadın
RAKLE (C: Rikal) At sürüsü * Uzun hurma ağacı
RAKM Yazmak * Mühür yapmak
RAKME Derenin kenarı * Bahçe
RAKMİYYAT Medine yakınında bir yere nisbet edilen oklar
RAKRAK Şuleli ve ziyâlı, parlak, nurlu
RAKRAKA Su dökmek * Su gelip gitmek * Parlamak * Suyun akması
RAKRAKA Nâzik ve derisi yumuşak olan kadın
RAKRAKAN Serap
RAKS Sıçrayarak oynamak, dansetmek
RAKS-I MÜKERRER Tekrar tekrar yapılan raks Döne döne oynama
RAKSÂN Rakseden, dans eden, oynayan
RAKSKÜNÂN f Raksederek, raksede ede, oynıyarak, oynıya oynıya
RAKŞ Nakşetme, süsleme
RAKŞA´ (C: Rukaşâ) Alaca yılan * Süslü kadın
RAKUD (C: Revâkıd) Derinliği fazla olan küp
RAKY Yükselmek, terakki etmek

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

RA´L Koyunun kulağından kesilen parça
RAL (C: Rilâl-Ri´lân-Er´ül- Reele) Deve kuşunun yavrusu
RA´LA´ (C: Rual) Akılsız kadın * Kulağının ucu kesilip ilişik duran dişi koyun
RA´LE (C: Riâl-Erâl-Erâil) At sürüsü * Hurma ağacının uzunu
RAM f İtaat eden, boyun eğen, itaatli, münkad
RAMAD Kül, ateş külü
RAMAK Nefes alacak kadar kalan hava, az bir hayat eseri * Çok az şey
RAMAS Göz çapağı
RAMAZ Güneşin sıcaklığı şiddetle ve yakarak gelmek, şiddetli olmak, yakmak * Kesinleştirmek
RAMAZAN Mübarek ayların en mühimmi ve mübarek üç ayların sonuncusu Kur´an-ı Kerim´in nâzil olmağa başladığı oruç ayı Arabî ve Kamerî olan takvime göre 9 ay Oruç tutanın günahlarını yaktığı, mahveylediği için bu isim verildiği rivayet edilir(Ramazan-ı Şerif´te mü´minler, derecatına göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, mânevi sürurlara mazhar oluyorlar Kalb ve ruh, akıl, sır gibi letâifin o mübârek ayda oruç vasıtasiyle çok terakkiyat ve tefeyyüzleri vardır Midenin ağlamasına rağmen onlar masumâne gülüyorlar M)(İşte Ramazan-ı Şerif, âdeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır Ve uhrevi hasılat için gâyet münbit bir zemindir Ve neşv ü nema-i a´mâl için, bahardaki mah-i nisandır Saltanat-ı Rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsi bir bayram hükmündedir Ve öyle olduğundan yemek, içmek gibi nefsin gafletle hayvani hâcatına ve mâlâyani ve hevâperestane müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevi hâcâtını muvakkaten bırakmakla uhrevi bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek, savmı ile Samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir Evet, Ramazan-ı Şerif; bu fani dünyada, fani ömür içinde ve kısa bir hayatta bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bakiyeyi tazammun eder, kazandırırEvet bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semeratını kazandırabilir Leyle-i Kadir ise nass-ı Kur´ân ile bin aydan daha hayırlı olduğu, bu sırra bir hüccet-i katıadır M)
RAMAZANİYE Ramazana ait Ramazan hakkında * Ramazan ayına dair medhiye veya kaside
RAMETMEK Boyun eğdirmek, itaate getirmek
RAMİ f Çok itaatkâr olan
RAMİ (Remy den) Ok, mermi vb şeyler atan atıcı
RAMİH Süngü batıran, mızrak saplayan
RAMİK Miskle karıştırılan siyah bir madde
RAMİLE Yelmek * Şam vilâyetine bağlı bir yerin adı
RAMİS Toprağı her yöne sürüp savuran rüzgâr
RAMİŞE İyilik, gökçelik, hasene
RAMİŞGER f Çalgıcı Saz çalan
RAMK Nazar etmek, bakmak
RAMPA Fr İki geminin birbirine veya bir geminin iskeleye yanaşıp bitişmesi * Şose veya demiryolundaki yokuş * Trenin eşya almağa mahsus yanaştığı set
RAMPACI Eski deniz muharebelerinde yakından dövüşerek zabtedilmek istenilen bir düşman gemisine hücumla borda bordaya gelindiği sırada düşman gemisindeki askerlerin vuku bulacak hücumunu menetmek için güverteye yayılan silâhendazlar
RAMT Ayıplama
RAMUZ Deniz
RAN (Reyn den fiil) Kalb katılaşması, lekelenmek Kalbin kasavetlenmesi * Pas, kir (Bak: Reyn)
RAN f Bacağın uyluk kısmı Uyluk * Kelimenin sonuna getirilerek " Süren, sürücü" mânasını ifade eden birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Hükümrân $ : Hüküm süren
RA´N (C: Ruun-Riân) Ahmaklık * Sarp dağ * Önüne sivrilmiş dağ burnu
RA´NA İyi, güzel, hoş, lâtif Pür ve revnak olan
RANEC Hindistan cevizi
RANİN f Pantolon şalvar Don
RAPOR Fr Bir tedkik neticesini bildiren yazı
RAPÖRTAJ (Bak: Röportaj)
RA´RA´ (C Raâri´) Kötü, alçak kimse * Yaramaz gönüllü * Çok uzun boylu adam * Güzel itidalde olan kimse
RA´RAA Suyun şiddetle akması * Depretmek (Çocuk) büyümek * Bitirmek
RAS´ Yapışmak
RA´S Boyanmış renkli yün * Süt vermek * Süt içmek
RA´S Yorulduğunda yab yab yürümek * Birşeyi silmek
RA´SA´ Kulakları küpe gibi uzunca sarkık olan yahut ucunu kesmekten ilişik kalıp sallanıp duran kulakları asılı olan dişi koyun
RASAA (C: Rusâ) Bal arısının yavrusu
RASAD Gözetlemek, beklemek, pusuda olmak
RASADGÂH f Bekleme yeri, gözetleme yeri Gözlemevi
RASADHÂNE f Havanın değişen şekillerini, sıcaklık ve soğukluğu tesbit etmek için veya yıldızların hareketlerini tesbit ve takib maksadiyle çalışılan yer
RASAF Kaldırım Kaldırım taşları
RASAFE (C: Risâf) Ok üstüne sarılan kiriş
RASAFET Dayanıklılık, sağlamlık
RA´SAN Yorgunluktan dolayı yab yab yürümek
RASANET Sağlamlık, dayanıklık * Sabit, muhkem, metin
RASAS Kurşun, kalay, lehim
RASAS-I MÜZAB Eritilmiş kalay
RASASÎ Kalaycı * Kurşun renginde olan
RASD (RUSUD) Yol gözlemek
RA´SE (C: Riâs) Kulağa takılan küpe
RASF Oka kiriş sarmak * Birbirine zammetmek * Kaldırım döşemek
RASĞ Bilek, elbileği
RASID (C: Râsıdân) (Rasad dan) Gözleyen, gözeten, rasad eden Dikkatle bakan
RASIDÂN (Râsıd C) Dikkatle bakıp gözliyenler, rasad edenler
RASÎ Kımıldamıyan, sâbit * Lenger atmış olan gemi Demirlemiş gemi
RASİ´ Hırs ve tama eden
RASİA (C: Rasâyi) Halka
RASİB (RÂSİBE) Tortulaşan, dibe çöken
RASİD Muntazır, bekleyen kimse * Avını bekleyen ve yaklaştığında hemen üzerine sıçrayan canavar
RASİF Dayanıklı, sağlam, muhkem * Taş temel, rıhtım * Denizin yüzüne çıkmış kayalar
RASİFE Su içinde yapılan sed Rıhtım
RASİH(A) (C: Râsihîn-Râsihûn) (Rüsuh dan) Temeli kuvvetli, sağlam * Bilgisi, bilhassa dinî bilgileri çok geniş olan * İyice oturmuş, dem ve damarlarına yerleşmiş, temeli sağlam ve kuvvetli olan
RASİHÂNE f Sağlamca, sağlam delil ve bürhana dayanmak suretiyle
RASİHUN (Rasihîn) (Râsih C) Âlimler, din bilgisi çok sağlam ve derin olan büyük zatlar * Temeli kuvvetli ve sağlam olanlar
RASİM Resim yapan, çizgi çizen * Akar su
RASİME Âdet Eskiden kalma âdet
RASİN Sağlam, dayanıklı * Sabit hüküm
RASİN Andız otu
RASİYE (C: Revâsi) Büyük dağ
RASN İkmal etmek, tamam etmek, muhkem kılmak
RASRAS Sağlam ve sert yer
RASRASA Muhkem etmek, sağlamlaştırmak
RASS Binayı sağlamlaştırmak * Birbirine darlık getirmek * Bazısını bazısına ulaştırmak
RASSAD (Rasad dan) Rasad eden Dikkatle gözleyen
RASSAS Kalaycı
RASTAN (Râst C) Doğru olanlar Haklı kimseler
RASTBÎN f Herşeyin hak ve doğrusunu görüp farkeden
RASTGÛ (C: Râstguyân) f Doğru konuşan, hak konuşan
RASTÎ f Doğruluk, gerçeklik
RASTKÂR f Doğru adam
RAST U ÇEP f Sağ sol, sağdan soldan
RASYONALİZM Fr Fls: Akliyecilik Her şeyin yalnız akıl ile bilinebileceğini iddia eden bir felsefi görüş (Bak: Felsefe)(Nazar-ı nübüvvet ve tevhid ve iman; vahdete, âhirete, uluhiyyete baktığı için hakaiki ona göre görür Ehl-i felsefe ve hikmetin nazarı; kesrete, esbaba, tabiata bakar, ona göre görür Nokta-i nazar birbirinden çok uzaktır Ehl-i felsefenin en büyük bir maksadı ehl-i usul-id din ve ülemâ-i İlm-i Kelâm´ın makasıdı içinde görünmeyecek bir derecede küçük ve ehemmiyetsizdirİşte onun içindir ki, mevcudatın tafsil-i mâhiyetinde ve ince ahvâllerinde ehl-i hikmet çok ileri gitmişler Fakat hakiki hikmet olan ulûm-u âliye-i İlâhiye ve uhreviyede o kadar geridirler ki, en basit bir mü´minden daha geridirler Bu sırrı fehmetmeyenler, muhakkikîn-i İslâmiyeyi hükemâlara nisbeten geri zannediyorlar Halbuki akılları gözlerine inmiş, kesrette boğulmuş olanların ne haddi var ki, veraset-i nübüvvet ile makasıd-ı âliye-i kudsiyeye yetişenlere yetişebilsinler Hem her bir şey, iki nazar ile bakıldığı vakit iki muhtelif hakikatı gösteriyor İkisi de hakikat olabilir Fennin hiç bir hakikat-ı kat´iyyesi Kur´anın hakaik-ı kudsiyyesine ilişemez Fennin kısa eli onun münezzeh ve muallâ dâmenine erişemez Nümune olarak bir misâl zikrederizMeselâ : Küre-i arz, ehl-i hikmet nazarı ile bakılsa, hakikatı şudur ki: Güneş etrafında mutavassıt bir seyyare gibi hadsiz yıldızlar içinde döner Yıldızlara nisbeten küçük bir mahluk Fakat ehl-i Kur´ân nazarı ile bakıldığı vakit hakikatı şöyledir ki; semere-i âlem olan insân, en câmi, en bedi´ ve en âciz, en aziz, en zayıf, en lâtif bir mu´cize-i kudret olduğundan beşik ve meskeni olan zemin semaya nisbeten maddeten küçüklüğü ile ve hakareti ile beraber, manen ve san´aten bütün kâinatın kalbi, merkezi; bütün mu´cizat-ı sanatının meşheri, sergisi, bütün tecelliyat-ı esmâsının mazharı, nokta-i mihrakiyesi; nihayetsiz faaliyet Rabbaniyenin mahşeri, ma´kesi; hadsiz hallakıyet-i İlâhiyenin, hususan, nebatat ve hayvânâtın, kesretli enva-ı sagiresinden cevadane icadın medarı, çarşısı ve pek geniş âhiret âlemlerindeki masnuatın küçük mikyasta nümunegâhı ve mensucat-ı ebediyenin sür´atle işleyen tezgâhı ve menazır-ı sermediyenin çabuk değişen taklidgâhı ve besatin-i daimenin tohumcuklarına sür´atle sünbüllenen dar ve muvakkat mezraası ve terbiyegâhı olmuşturİşte arzın bu azamet-i maneviyesinden ve ehemmiyet-i san´aviyesindendir ki, Kur´an-ı Hakim semâvata nisbeten büyük bir ağacın küçük bir meyvesi hükmünde olan arzı, bütün semavata karşı küçücük kalbi büyük kalıba mukabil tutmak gibi denk tutuyor Onu bir kefede, bütün semavatı bir kefede koyuyor, mükerreren $ diyor İşte sair mesaili buna kıyas et Ve anla ki, felsefenin ruhsuz, sönük hakikatları Kur´anın parlak, ruhlu hakikatları ile müsademe edemez Nokta-i nazar ayrı ayrı olduğu için ayrı ayrı görünür S)(Acaba akıllarına güvenen akılsız feylesoflar gibi "aklımız bize yeter" deyip sana ittiba´dan istinkâf mı ederler Halbuki akıl ise, sana ittibaı emreder Çünkü bütün dediğin mâkuldür Fakat akıl kendi başı ile ona yetişemezYahut inkârlarına sebeb, tâgi zâlimler gibi hakka serfüru etmemeleri midir Halbuki mütecebbir zâlimlerin rüesaları olan fir´avunların, nemrudların âkibetleri mâlumdur S) (Bak: İsbatiyecilik)
RASYONEL Fr Fls: Akla uygun, hesaplı, ölçülü, biçili
RA´ŞAN Titreme, titreyiş
RA´ŞE(T) Titreme, titreyiş * Korkmak, havf ve dehşete giriftar olmak
RA´ŞE-İ DEST El titremesi
RA´ŞEAVER (Ra´şe-âver) f Titretici
RA´ŞEDAR f Titreyen, ürken
RA´ŞEVER f Titretici
RAŞİ Rüşvet veren
RAŞİD(E) (Rüşd den) Hak dinini kabul eden, doğruya giden, rüşde erişmiş olan * Akıllı
RAŞİDÎN Hakka erişmiş olanlar Kâmil ve çok ileri olgun kimseler Akıllılar
RAŞİH Yürüyebilen geyik yavrusu
RAŞİN Adı tufeylî olan ve davetsiz olarak ziyafetlere giden kimse

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

RAFIZ Terk eden Salıveren Bırakan
RAFIZA Şii fırkalarından bir tâife Hak mezhepten ayrılmış, namazsız, itikadı bozuk kimse * Asker kaçağı güruhu * Düstur, akide ve nizam kabul edilen esaslardan ayrılanlar
RAFIZÎ (Râfiziyye) Rafıza fırkasından olan Hazret-i Ebu Bekir´in ve Hazret-i Ömer´in (RA) halifeliklerini kabul etmeyenlerden olan
RAFIZİYYUN (Rafızî C) Rafızîler
RAFİ´ Yükseltici Hâmil Sâhib Kaldırıcı, kaldıran * Esma-i İlâhiyedendir
RAFİ-ÜD DERECAT Dereceleri yükselten Allah (CC)
RAFİA Yükselten * Kaldırmak için destek
RAFİDAN Dicle ve Fırat ırmakları
RAFİDE Binanın direği
RAFİH Rahat içinde ve refahla yaşıyan
RAFİT Nikâh Cima Fuhşiyyat
RAFZ Bırakma * Rafızîlik
RAG f Çimenlik, çayırlık, bahçelik, bağlık * Dağ eteği
RAGABAT Rağbetler, istekler, istekle karşılamalar
RAGAD Refah, genişlik, kolaylık * Geçim kolaylığı
RAGAME (C: Rugâm) Toprak
RAGBA´ Rağbet etmek
RAĞBET (Ragbet) İstek, arzu İyi sayılmak Bir şeyi çok iştiyakla istemek İhlasla dua etmek, teveccüh etmek
RAĞBET-İ UMUMİYE Umum tarafından rağbet edilip beğenilme Herkes tarafından istenme
RAĞBETEN Rağbet ederek, istekle
RAGD Maişet genişliği, geçim bolluğu
RAGIB (Râgıbe) (Ragbet den) İsteyen, rağbet eden
RAGIM Galebe eden, galip olan
RAGIYE Dişi deve
RAGİB İçi geniş olan nesne
RAGİBE Rağbet olunan veya rağbetle istenilen şey * İhsan, hediye
RAGİD Süt bulamacı
RAGİF Pide Yufka
RAGİFE Sütlü bulamaç
RAĞM (Ragm) Bir şeyden hoşlanmayıp kerih görmek Bir işi birisine zor ile tutturmak Züll ve hakaret Kahretmek
RAĞMEN Aksine olarak, inadına, zıddına olarak, zoraki
RAĞMEN ALÂ-ENFİHİ Tahkir maksadıyla, birinin kibrini, burnunu kırmak için
RAĞMEN Lİ-ENFİHİ (ve alâ rağmihi) Zoraki ve mahsus tahkir ve tezlil için olan hareket
RAGMİYYAT Aksine, rağmına, inadına, zıddına yapılan işler
RAGN Meyletmek, yönelmek, eğilmek
RAGS Nimet Lütf-u İlâhî Bereket Hayır * Çoğalmak ve uzamak
RAGSA´ İçinden sütün aktığı meme içindeki damar
RAH f Zan, sanma Kaygı, keder
RAH (Reh) f Yol Tarz Usûl Meslek
RAH-I HAK Hak yolu
RAH-I NECAT Kurtuluş yolu
RAH-I RAST Doğru yol
RAH-I VATAN Vatan yolu
RAH (C: Rayâh) Şarap, içki, hamr * El ayası mânâsına olan "Râha´nın C" * Gitmek
RAHA Değirmen
RAHABE Genişlik, vüs´at
RAHAH Davanın tırnağının geniş ve büyük olması
RAHAL (C: Rihâl) Semer Palan
RAHAMET Rahim hastalığı
RAHASA Yumuşaklık
RAHAT Üzüntüsüz, tasasız, kedersiz bir halde olmak İstediği her şeyi bulup telâşsız olmak Müsterih * Dinlenmek * El ayası
RAHAT-I DİL Gönül rahatı
RAHAT-EFZA f Rahat arttıran
RAHAT-NİŞİN f Rahat eden, rahat oturan
RAHCEN Ağırlık, sıklet * Meyletmek, eğilmek, yönelmek
RAHDAN f Yol bilen
RAHE Avuç içi, el ayası
RAHF(E) Kaymak * Elde durmaz derecede sıvı olan hamur
RAHİ f Yola ait, yolla alâkalı, yola dâir
RAHİ Rahat yürüyüşlü binek * Sâkin, rahat
RAHİB Âbid Allah´tan (CC) korkan * Manastırda oturan nasrani âlimi veya papazı Keşiş * Aslan
RAHİB Kendisinden korkulan şey Korkulu
RAHİB Bol, geniş * Obur, çok yiyen kişi
RAHİB-ÜR RÂHE Cömert, eli geniş
RAHİBAN (Râhib C) Râhibler Keşişler
RAHİBE Kadın rahib
RAHİH Yumuşak, sulu balçık
RAHİK Safi şarap, Cennet şarabı
RAHİL Göç eden, göçen, ölen, rıhlet eden
RAHİL (C: Ruhal-Rihâl) Dişi olan koyun kuzusu (Erkeğine "hamel" derler)
RAHİL Göç Göçme, hicret etme
RAHİLE Yük hayvanı * Yük getiren deve * Topluluk, kafile * Üzerine binilen deve
RAHİLEZEN f Yük hayvanını süren
RAHİM (Rahmet den) Rahmet edici, merhamet eyleyen Rahmedici Muhafaza eden, bağışlayan Rahmet ve merhamet sahibi, şefkat eden, gufran sahibi (Kur´an-ı Kerim´de bu isim 220 defa zikredilir)
RAHİM (Rahm dan) Rahmet edici, acıyan, merhamet eden
RAHİM (Rehm) Döl yatağı Çocuğun, içinde yetiştiği ve dişi canlılara mahsus organ * Karabet, akrabalık
RAHİM(E) Hafif sesli, lâtif sözlü kız
RAHİMALLAH Allah rahmet eylesin
RAHİMANE Şefkat ederek, acıyarak Merhamet ve rahmet ile Cenab-ı Hakk´a yakışır tarzda
RAHİME Rahmet eylesin
RAHİMEHULLAH "Allah ona merhamet eylesin, Allah rahmet eylesin" meâlinde duâdır
RAHİMEHUMALLAH "Onların ikisine de Allah rahmet eylesin" meâlinde duâdır
RAHİMEHUMULLAH "Allah onlara rahmet eyleye" meâlinde duadır
RAHİMÎN (Rahîmûn) Merhametliler, acıyıp esirgeyenler, rahmet edenler, şefkat edenler
RAHİMİYYET (Bk: Rahmaniyet)
RAHİN Rehin veren, malını rehine koyan *Sâbit, dâim, devamlı * Devenin ve adamın zayıfı
RAHİS Ucuz, yumuşak elbise * Ansızın ölüm
RAHİYE (C: Revâhi) Bal arısı
RAHİYYE Yolluk Yol masrafları
RAHK Sarmak, istilâ etmek
RAHL (C: Rihâl) Semer, palan * Yağmurluk ve saire gibi yol levâzımı
RAHL (RIHL) Göçmek, irtihal etmek
RAHL´ Arkası beyaz, diğer yerleri siyah olan dişi koyun * Yalnız arkası kara olan deve
RAHLE Küçük masa
RAHLE-İ TEDRİS Üzerine ders verilen veya alınan rahle * Bir âlimden alınan ders
RAHM Acıma, koruma, esirgeme, şefkat etmek * Hısımlık, karabet, akrabalık
RAHM Ü ŞEFKAT Merhamet ve şefkat etmek
RAHMA´ Başı beyaz olan dişi koyun
RAHMAN Bütün yaratıklara rızıklarını veren, her an bütün mahlukat hakkında hayır ve rahmet irade buyuran, bütün mahlukatına sayısız nimetler veren Nizam ve adâlet sâhibi (Allah)
RAHMAN SURESİ (Errahman Suresi de denir) Kur´an-ı Kerim´in 55 suresidir Bu sureye Arus-ül Kur´an da denilmiştir Mekkîdir
RAHMANÎ Rahman´a ait ve müteallik Allah´tan gelen, her hususta hayırlı olan
RAHMANİYYET Cenab-ı Hakk´ın Rahman oluşu(Yâni: Gözümüzle görüyoruz, birisi var ki, bize zemin yüzünü rahmetin binlerle hediyeleri ile doldurmuş, bir ziyafetgâh yapmış ve Rahmâniyetin yüz binlerle ayrı ayrı lezzetli taamları içinde dizilmiş bir sofra etmiş ve zemin içini rahimiyyet ve hakîmiyetin binlerle kıymettar ihsanlarını câmi´ bir mahzen yapmış Ve zemini devr-i senevîsinde bir ticaret gemisi hükmünde her sene âlem-i gaybdan levâzımat-ı insaniyye ve hayatiyyenin yüz bin çeşitlerinden en güzellerini içine alarak yüklenmiş bir nevi sefine veya şimendifer gibi; ve her baharı ise, erzak ve elbisemizi taşıyan bir vagon hükmünde olarak bizlere gönderir Bizi gayet rahimane beslettirir Ve bütün o hediyelerden, o nimetlerden istifade etmemiz için bize de yüzlerle ve binlerle iştihalar, ihtiyaçlar, duygular, hissiyatlar, hisler vermişEvet, bize öyle bir mide vermiş ki, hadsiz taamlardan lezzet alır Ve öyle bir hayat ihsan etmiş ki, duyguları ile bir sofra-i nimet gibi koca cismâni âlemde hadsiz nimetlerinden istifade eder Ve öyle bir insaniyet bize lutfetmiş ki, akıl ve kalb gibi çok âletleri ile hem maddi hem mânevi âlemin nihâyetsiz hediyelerinden zevk alır Ve öyle bir İslâmiyet bize bildirmiş ki; âlem-i gayb ve âlem-i şehâdetin nihâyetsiz hazinelerinden nur alır Ve öyle bir iman hidayet etmiş ki, dünyâ ve âhiret âlemlerinin hasra gelmez envarından ve hediyelerinden tenevvür edip müstefid eder Güyâ Rahmet tarafından bu kâinat hadsiz antika ve acib ve kıymetli şeylerle tezyin edilmiş bir saraydır Ve bütün o saraydaki hadsiz sandıkları ve menzilleri açacak olan anahtarlar insanın ellerine verilmiş ve bütün onlardan istifade ettirecek olan ihtiyaçlar, hissiyatlar insanın fıtratına verilmişİşte böyle dünyayı ve âhireti ve her şeyi kaplamış bir rahmet, elbette o rahmet, Vahidiyyet içinde bir Ehadiyyetin cilvesidirYani nasıl ki güneşin ziyası, mukabilindeki umum eşyayı ihâta etmesi ile Vahidiyyete bir misâl olduğu gibi, parlak ve şeffaf her bir şey dahi kabiliyetine göre güneşin hem ziyasını, hem hararetini hem ziyasındaki yedi rengini, hem aks-i misâlini almakla Ehadiyete bir misâl olduğundan elbette o ihâtalı ziyayı gören adam, arzın güneşi vâhiddir, bir tektir diye hükmeder Ve her parlak şeyde hatta katrelerde güneşin ışıklı, harâretli aksini müşâhede eden o adam, güneşin ehadiyyetini, yâni; bizzat güneşi sıfatları ile "her şeyin yanındadır ve her şeyin âyine-i kalbindedir" diyebilirAynen öyle de: Rahmân-ı Zülcemâlin geniş rahmeti dahi ziya gibi umum eşyayı ihatası o Rahmânın Vahidiyetini ve hiç bir cihette şeriki bulunmadığını gösterdiği gibi, her şeyde hususan her bir zihayatta ve bilhassa insanda o cemiyetli Rahmetin perdesi altında o Rahmânın ekser isimlerinin ışıkları ve birnevi cilve-i zâtiyyesi bulunarak, her ferdde bütün kâinata baktıracak ve münâsebettarlık verecek bir cem´iyyet-i hayatiye vermesi dahi, O Rahmânın ehadiyyetini ve herşeyin yanında hâzır ve herşeyin her şeyini yapan (O) olduğunu isbat ederEvet nasıl ki, O Rahmân, o rahmetin vahidiyyetiyle ve ihatası ile kâinatın mecmuunda ve zeminin yüzünde celâlinin haşmetini gösteriyor Öyle de ehadiyyetin cilvesi ile her bir zihayatta, hususan insanda bütün nimetlerin nümunelerini o ferdde toplayıp o zihayatın âlât ve cihâzâtına geçirip tanzim ederek mecmu-u kâinatı (parçalanmadan) o tek ferde bir cihette aynı hanesi gibi verdirmesi ile dahi cemâlinin hususi şefkatini ilân eder ve insanda enva-ı ihsanatının temerküzünü bildirirHem nasıl ki, bir kavunun (meselâ) her bir çekirdeğinde o kavun temerküz ediyor Ve o çekirdeği yapan zat, elbette odur ki, o kavunu yapar Sonra ilminin hususi mizanı ile ve hikmetinin ona mahsus kanunu ile o çekirdeği ondan sağar, toplar, tecessüm ettirir ve o tek kavunun tek ve vâhid ustasından başka hiç bir şey o çekirdeği yapamaz Ve yapması muhaldir Aynen öyle de: Rahmaniyyetin tecellisi ile kâinat bir ağaç, bir bostan; ve zemin bir meyve, bir kavun; ve zihayat ve insan bir çekirdek hükmünde olduğundan elbette en küçük bir zihayatın Hâlikı ve Rabbi bütün zeminin ve kâinatın Hâlikı olmak lâzım gelirElhâsıl: Nasıl ki, ihâtalı olan Fettahiyet hakikatı ile bütün mevcudatın muntazam suretlerini basit maddeden yapmak ve açmak, vahdeti bedahetle isbat eder Öyle de, her şeyi ihata eden Rahmaniyyet hakikatı dahi vücuda gelen ve dünya hayatına giren bütün zihayatları ve bilhassa yeni gelenleri kemâl-i intizamla beslemesi ve levazımatını yetiştirmesi ve hiç birini unutmaması ve aynı rahmet her yerde, her anda ve her ferde yetişmesi ile bedahetle hem vahdeti, hem vahdet içinde ehadiyyeti gösterir Ş)
RAHME (C: Ruham) Kartal * Rahmet, muhabbet
RAHMET Merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek * Mc: Yağmur(Sâni-i Âlem´in her şeyi içine almış ve her şeyi istilâ ve istiab etmiş bir rahmet -i vâsiası vardır Vâlidelerin, hattâ bir cihette nebatatın evlâdına olan şefkatleri ve küçük, zayıf yavrularının sühulet-i rızkları, o rahmet deryasından bir katredir MN)
RAHMET-İ BÎPAYAN Sonsuz rahmet
RAHMETEN-Lİ-L-ÂLEMİN Bütün âlemlere rahmet olan Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm
RAHMETULLÂHİ-ALEYH "Allah´ın (CC) rahmeti onun üzerine olsun" meâlinde vefat etmiş müslümanlar için söylenen duâ
RAHMİ Rahmete mensub, rahmetle alâkalı, rahmete müteallik
RAHMUT Mübalağa ile esirgemeklik
RAHNAME f Yol ve yön gösteren kâğıt Harita
RAHNE f Gedik, yarık Gemilerin bordalarında veya su kesimlerinin altında mermi isabetiyle veya herhangi bir te´sirle açılan delikler, yarıklar * Yara * Bozukluk Zarar
RAHNEDÂR f Eksiği, bozuğu olan * Zarara uğramış * Yıkığı olan
RAH-NÜMA f Yol gösteren, kılavuz (Bak: Rehnüma)
RAHREV f Yolcu
RAHS Yıkamak * Yumuşak
RAHŞ Gösterişli, güzel at * Rüstem adlı bir pehlivanın atı
RAHŞA (Rahşân) f Parlak
RAHŞENDE f Parıldıyan, parıldayıcı
RAHŞİŞ f Parlayış
RAHT (C: Ruhut) Binek atlarına vurulan eyer, takım * Pencere ve kapıların menteşe takımı * Yol levazımı * Döşeme ve ev takımı
RAHT-I ARUS Gelin eşyası
RAHT-I HÜMAYUN Padişahın mücevherli eyer takımı
RAHTLAMAK Ata raht ve takım takmak
RAHUM Doğurduktan sonra rahminde hastalık meydana gelen deve
RAHV Gevşek, sölpük, rahâvetli
RAH-VAR f Sarsmadan yürüyen at, rahvan at * Atın sarsmadan yürüyüşü
RAHVE (Bak: Rihve)
RAHYAN Kaburganın omuz kemiği ile bitişmesi
RAHYE Düz meydan
RAHZ Yıkamak
RAHZEN f Yol vuran Yol kesen Eşkiyâ, haydut
RAHZENÎ f Haydutluk, eşkiyâlık Yol kesicilik
RAİ (Rü´yet den) Görücü, gören * Gr: R harfiyle alâkalı R harfine mensub
RAİ Çoban * Gözetleyici ve koruyan kimse * Vâli * Güvercin kuşundan bir kısım
RAİB Korkmuş * Semizliğinden yağı damlar olan * Dolu
RAİB Göz bağlayıcı, büyücü * Doldurucu
RAİC Revaçta olan, sürümü olan Rağbet bulan
RAİC-İ MAL Malın değeri
RAİC-İ VAKT Bir şeyin şimdiki değeri
RAİD Gürleyen, gürüldeyen
RAİD Konaklanacak yeri görmek için önceden gönderilen kimse * El değirmeni
RAİDE (C: Revâid) Gürleyen bulut * Sözü çok olan kişi
RAİF Merhametli, re´fetli
RAİF Önde giden at ("pişnek" derler) * Burun ucu * Dağ burnu
RAİK(A) Hâlis, sâfi, sâde, katışıksız
RAİN Muhkem, sağlam yapılı, berk yer
RAİŞ Huk: Rüşvet veren kimse ile rüşvet alan arasında vasıtalık eden kimse
RAİYANE f Çobanca Çobanlığa ait
RAİYYE (C: Raâyâ) Saklı, mahfuz
RAİYYET Bir hükümdar idaresinde olanlar, birinin idaresine bağlı olanlar Devletin idâresindeki umum insanlar * Sürü Otlatılan hayvan sürüsü
RAİYYET-PERVER f Halka iyi bakan, iyi idare eden İnsanların ihtiyacını te´min eden, onların iyiliğini seven ve onlar için iyilik isteyen
RAİZ (Râyiz) Öfkeli, kızgın
RAK´ Eğilmek
RAK Erkek yengeç
RAK´ Kaftana yama vurmak Elbiseyi yamamak
RAKAAT Hamâkat, ahmaklık
RAKABAT (Rakabe C) Boyunlar Ense kökleri * Köleler, câriyeler Kullar
RAKABE Ense kökü, boyun * Kul, köle, câriye
RAKADAN Oynayıp sıçrama
RAKAHA Ticaret * Kesb, kazanma
RAKAK Üstü yumuşak, altı sert olan düz yer
RAKAM Bütün satıcı, bütün satan
RAKAM Yazı ile işaret, sayıları gösteren işaret * Yazı yazmak
RAKAMÎ Rakam ve sayıya ait Rakamla alâkalı
RAKAMKEŞ f Rakam atan Yazan çizen
RAKAMZEDE f Yazılan, söylenen Yazılmış
RAKAMZEN f Yazıcı, yazan Kayıt ve işâret eden
RAKAN (Rakun) Za´feran çiçeği * Kına
RAKB Muntezir olmak, beklemek
RAKD Uyumak üzere bulunma Uykuya dalar gibi olma
RAKDE Uyku Berzah
RAKIB Gözeten, bekleyen
RAKIDE Mertek adı verilen uzun ince ağaç
RAKIM Bir yerin deniz seviyesinden yükseklik derecesi Kod * Rakam yazan Çizen Tahrir eden, yazan
RAKIM Belâ, musibet Zahmet Dâhiye
RAKİ´ Rüku´ eden Huzur-u İlâhîde eğilen
RAKİAN Rüku´ ederek, huzur-u İlâhîde eğilerek Rüku´ etmek suretiyle
RAKİANE f Rüku´ eder gibi Eğilerek
RAKİ´ Ahmak kimse * Gökyüzü
RAKİB (Rekabet den) Daima görüp kontrol eden, gözeten * Bekçi * Herhangi bir işte birbirinden üstün olmaya çalışanlardan her biri Rekabet edenlerin beheri * Esma-i Hüsna´dandır
RAKİB Binen Binici * Herhangi bir nakil vasıtasına binmiş olan
RAKİBAN (Rakib C) f Rakibler Birbirleriyle yarışanlar * Bekçiler
RAKİBEN Binmiş olarak, binerek
RAKİD(E) Hareketsiz, durgun
RAKİK(A) (Rikkat den) Yufka yürekli, ince merhamet ve şefkat sahibi olan * Köle, câriye
RAKİK-ÜL KALB Yufka kalbli, çok merhametli, ince duygulu
RAKİK Ü NİZÂR İnce ve zayıf
RAKİM Yazılmış nesne Yazı yazılacak levha * Ashab-ı Kehf´in mağarasının bulunduğu dağ; veya bazılarınca mağaranın bulunduğu dere; veya Ashab-ı Kehf´in başka bir ismi * Ashab-ı Kehf´in isim ve kıssalarının yazılı bulunduğu kitabe
RAKİME Yazılmış kâğıt Mektub
RAKİS Yol gösteren, kılavuz * Harman yerinde harmanı döğerken öküzün dönmesi
RAKK Kitap, sahife * Kâğıt yerine kullanılan ince deri parçası * Tomar * Yama
RAKKA Dere yanında olup sel geldiğinde üzerine yayılan arazi * Bir yerin adı
RAKKAS Oynayan, dans eden, köçek
RAKKASÂNE f Oynar şekilde Raksederek
RAKKASE Oynayıp dans eden kadın
RAKLE (C: Rikal) At sürüsü * Uzun hurma ağacı
RAKM Yazmak * Mühür yapmak
RAKME Derenin kenarı * Bahçe
RAKMİYYAT Medine yakınında bir yere nisbet edilen oklar
RAKRAK Şuleli ve ziyâlı, parlak, nurlu
RAKRAKA Su dökmek * Su gelip gitmek * Parlamak * Suyun akması
RAKRAKA Nâzik ve derisi yumuşak olan kadın
RAKRAKAN Serap
RAKS Sıçrayarak oynamak, dansetmek
RAKS-I MÜKERRER Tekrar tekrar yapılan raks Döne döne oynama
RAKSÂN Rakseden, dans eden, oynayan
RAKSKÜNÂN f Raksederek, raksede ede, oynıyarak, oynıya oynıya
RAKŞ Nakşetme, süsleme
RAKŞA´ (C: Rukaşâ) Alaca yılan * Süslü kadın
RAKUD (C: Revâkıd) Derinliği fazla olan küp

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

RAKY Yükselmek, terakki etmek
RA´L Koyunun kulağından kesilen parça
RAL (C: Rilâl-Ri´lân-Er´ül- Reele) Deve kuşunun yavrusu
RA´LA´ (C: Rual) Akılsız kadın * Kulağının ucu kesilip ilişik duran dişi koyun
RA´LE (C: Riâl-Erâl-Erâil) At sürüsü * Hurma ağacının uzunu
RAM f İtaat eden, boyun eğen, itaatli, münkad
RAMAD Kül, ateş külü
RAMAK Nefes alacak kadar kalan hava, az bir hayat eseri * Çok az şey
RAMAS Göz çapağı
RAMAZ Güneşin sıcaklığı şiddetle ve yakarak gelmek, şiddetli olmak, yakmak * Kesinleştirmek
RAMAZAN Mübarek ayların en mühimmi ve mübarek üç ayların sonuncusu Kur´an-ı Kerim´in nâzil olmağa başladığı oruç ayı Arabî ve Kamerî olan takvime göre 9 ay Oruç tutanın günahlarını yaktığı, mahveylediği için bu isim verildiği rivayet edilir(Ramazan-ı Şerif´te mü´minler, derecatına göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, mânevi sürurlara mazhar oluyorlar Kalb ve ruh, akıl, sır gibi letâifin o mübârek ayda oruç vasıtasiyle çok terakkiyat ve tefeyyüzleri vardır Midenin ağlamasına rağmen onlar masumâne gülüyorlar M)(İşte Ramazan-ı Şerif, âdeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır Ve uhrevi hasılat için gâyet münbit bir zemindir Ve neşv ü nema-i a´mâl için, bahardaki mah-i nisandır Saltanat-ı Rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsi bir bayram hükmündedir Ve öyle olduğundan yemek, içmek gibi nefsin gafletle hayvani hâcatına ve mâlâyani ve hevâperestane müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevi hâcâtını muvakkaten bırakmakla uhrevi bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek, savmı ile Samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir Evet, Ramazan-ı Şerif; bu fani dünyada, fani ömür içinde ve kısa bir hayatta bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bakiyeyi tazammun eder, kazandırırEvet bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semeratını kazandırabilir Leyle-i Kadir ise nass-ı Kur´ân ile bin aydan daha hayırlı olduğu, bu sırra bir hüccet-i katıadır M)
RAMAZANİYE Ramazana ait Ramazan hakkında * Ramazan ayına dair medhiye veya kaside
RAMETMEK Boyun eğdirmek, itaate getirmek
RAMİ f Çok itaatkâr olan
RAMİ (Remy den) Ok, mermi vb şeyler atan atıcı
RAMİH Süngü batıran, mızrak saplayan
RAMİK Miskle karıştırılan siyah bir madde
RAMİLE Yelmek * Şam vilâyetine bağlı bir yerin adı
RAMİS Toprağı her yöne sürüp savuran rüzgâr
RAMİŞE İyilik, gökçelik, hasene
RAMİŞGER f Çalgıcı Saz çalan
RAMK Nazar etmek, bakmak
RAMPA Fr İki geminin birbirine veya bir geminin iskeleye yanaşıp bitişmesi * Şose veya demiryolundaki yokuş * Trenin eşya almağa mahsus yanaştığı set
RAMPACI Eski deniz muharebelerinde yakından dövüşerek zabtedilmek istenilen bir düşman gemisine hücumla borda bordaya gelindiği sırada düşman gemisindeki askerlerin vuku bulacak hücumunu menetmek için güverteye yayılan silâhendazlar
RAMT Ayıplama
RAMUZ Deniz
RAN (Reyn den fiil) Kalb katılaşması, lekelenmek Kalbin kasavetlenmesi * Pas, kir (Bak: Reyn)
RAN f Bacağın uyluk kısmı Uyluk * Kelimenin sonuna getirilerek " Süren, sürücü" mânasını ifade eden birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Hükümrân $ : Hüküm süren
RA´N (C: Ruun-Riân) Ahmaklık * Sarp dağ * Önüne sivrilmiş dağ burnu
RA´NA İyi, güzel, hoş, lâtif Pür ve revnak olan
RANEC Hindistan cevizi
RANİN f Pantolon şalvar Don
RAPOR Fr Bir tedkik neticesini bildiren yazı
RAPÖRTAJ (Bak: Röportaj)
RA´RA´ (C Raâri´) Kötü, alçak kimse * Yaramaz gönüllü * Çok uzun boylu adam * Güzel itidalde olan kimse
RA´RAA Suyun şiddetle akması * Depretmek (Çocuk) büyümek * Bitirmek
RAS´ Yapışmak
RA´S Boyanmış renkli yün * Süt vermek * Süt içmek
RA´S Yorulduğunda yab yab yürümek * Birşeyi silmek
RA´SA´ Kulakları küpe gibi uzunca sarkık olan yahut ucunu kesmekten ilişik kalıp sallanıp duran kulakları asılı olan dişi koyun
RASAA (C: Rusâ) Bal arısının yavrusu
RASAD Gözetlemek, beklemek, pusuda olmak
RASADGÂH f Bekleme yeri, gözetleme yeri Gözlemevi
RASADHÂNE f Havanın değişen şekillerini, sıcaklık ve soğukluğu tesbit etmek için veya yıldızların hareketlerini tesbit ve takib maksadiyle çalışılan yer
RASAF Kaldırım Kaldırım taşları
RASAFE (C: Risâf) Ok üstüne sarılan kiriş
RASAFET Dayanıklılık, sağlamlık
RA´SAN Yorgunluktan dolayı yab yab yürümek
RASANET Sağlamlık, dayanıklık * Sabit, muhkem, metin
RASAS Kurşun, kalay, lehim
RASAS-I MÜZAB Eritilmiş kalay
RASASÎ Kalaycı * Kurşun renginde olan
RASD (RUSUD) Yol gözlemek
RA´SE (C: Riâs) Kulağa takılan küpe
RASF Oka kiriş sarmak * Birbirine zammetmek * Kaldırım döşemek
RASĞ Bilek, elbileği
RASID (C: Râsıdân) (Rasad dan) Gözleyen, gözeten, rasad eden Dikkatle bakan
RASIDÂN (Râsıd C) Dikkatle bakıp gözliyenler, rasad edenler
RASÎ Kımıldamıyan, sâbit * Lenger atmış olan gemi Demirlemiş gemi
RASİ´ Hırs ve tama eden
RASİA (C: Rasâyi) Halka
RASİB (RÂSİBE) Tortulaşan, dibe çöken
RASİD Muntazır, bekleyen kimse * Avını bekleyen ve yaklaştığında hemen üzerine sıçrayan canavar
RASİF Dayanıklı, sağlam, muhkem * Taş temel, rıhtım * Denizin yüzüne çıkmış kayalar
RASİFE Su içinde yapılan sed Rıhtım
RASİH(A) (C: Râsihîn-Râsihûn) (Rüsuh dan) Temeli kuvvetli, sağlam * Bilgisi, bilhassa dinî bilgileri çok geniş olan * İyice oturmuş, dem ve damarlarına yerleşmiş, temeli sağlam ve kuvvetli olan
RASİHÂNE f Sağlamca, sağlam delil ve bürhana dayanmak suretiyle
RASİHUN (Rasihîn) (Râsih C) Âlimler, din bilgisi çok sağlam ve derin olan büyük zatlar * Temeli kuvvetli ve sağlam olanlar
RASİM Resim yapan, çizgi çizen * Akar su
RASİME Âdet Eskiden kalma âdet
RASİN Sağlam, dayanıklı * Sabit hüküm
RASİN Andız otu
RASİYE (C: Revâsi) Büyük dağ
RASN İkmal etmek, tamam etmek, muhkem kılmak
RASRAS Sağlam ve sert yer
RASRASA Muhkem etmek, sağlamlaştırmak
RASS Binayı sağlamlaştırmak * Birbirine darlık getirmek * Bazısını bazısına ulaştırmak
RASSAD (Rasad dan) Rasad eden Dikkatle gözleyen
RASSAS Kalaycı
RASTAN (Râst C) Doğru olanlar Haklı kimseler
RASTBÎN f Herşeyin hak ve doğrusunu görüp farkeden
RASTGÛ (C: Râstguyân) f Doğru konuşan, hak konuşan
RASTÎ f Doğruluk, gerçeklik
RASTKÂR f Doğru adam
RAST U ÇEP f Sağ sol, sağdan soldan
RASYONALİZM Fr Fls: Akliyecilik Her şeyin yalnız akıl ile bilinebileceğini iddia eden bir felsefi görüş (Bak: Felsefe)(Nazar-ı nübüvvet ve tevhid ve iman; vahdete, âhirete, uluhiyyete baktığı için hakaiki ona göre görür Ehl-i felsefe ve hikmetin nazarı; kesrete, esbaba, tabiata bakar, ona göre görür Nokta-i nazar birbirinden çok uzaktır Ehl-i felsefenin en büyük bir maksadı ehl-i usul-id din ve ülemâ-i İlm-i Kelâm´ın makasıdı içinde görünmeyecek bir derecede küçük ve ehemmiyetsizdirİşte onun içindir ki, mevcudatın tafsil-i mâhiyetinde ve ince ahvâllerinde ehl-i hikmet çok ileri gitmişler Fakat hakiki hikmet olan ulûm-u âliye-i İlâhiye ve uhreviyede o kadar geridirler ki, en basit bir mü´minden daha geridirler Bu sırrı fehmetmeyenler, muhakkikîn-i İslâmiyeyi hükemâlara nisbeten geri zannediyorlar Halbuki akılları gözlerine inmiş, kesrette boğulmuş olanların ne haddi var ki, veraset-i nübüvvet ile makasıd-ı âliye-i kudsiyeye yetişenlere yetişebilsinler Hem her bir şey, iki nazar ile bakıldığı vakit iki muhtelif hakikatı gösteriyor İkisi de hakikat olabilir Fennin hiç bir hakikat-ı kat´iyyesi Kur´anın hakaik-ı kudsiyyesine ilişemez Fennin kısa eli onun münezzeh ve muallâ dâmenine erişemez Nümune olarak bir misâl zikrederizMeselâ : Küre-i arz, ehl-i hikmet nazarı ile bakılsa, hakikatı şudur ki: Güneş etrafında mutavassıt bir seyyare gibi hadsiz yıldızlar içinde döner Yıldızlara nisbeten küçük bir mahluk Fakat ehl-i Kur´ân nazarı ile bakıldığı vakit hakikatı şöyledir ki; semere-i âlem olan insân, en câmi, en bedi´ ve en âciz, en aziz, en zayıf, en lâtif bir mu´cize-i kudret olduğundan beşik ve meskeni olan zemin semaya nisbeten maddeten küçüklüğü ile ve hakareti ile beraber, manen ve san´aten bütün kâinatın kalbi, merkezi; bütün mu´cizat-ı sanatının meşheri, sergisi, bütün tecelliyat-ı esmâsının mazharı, nokta-i mihrakiyesi; nihayetsiz faaliyet Rabbaniyenin mahşeri, ma´kesi; hadsiz hallakıyet-i İlâhiyenin, hususan, nebatat ve hayvânâtın, kesretli enva-ı sagiresinden cevadane icadın medarı, çarşısı ve pek geniş âhiret âlemlerindeki masnuatın küçük mikyasta nümunegâhı ve mensucat-ı ebediyenin sür´atle işleyen tezgâhı ve menazır-ı sermediyenin çabuk değişen taklidgâhı ve besatin-i daimenin tohumcuklarına sür´atle sünbüllenen dar ve muvakkat mezraası ve terbiyegâhı olmuşturİşte arzın bu azamet-i maneviyesinden ve ehemmiyet-i san´aviyesindendir ki, Kur´an-ı Hakim semâvata nisbeten büyük bir ağacın küçük bir meyvesi hükmünde olan arzı, bütün semavata karşı küçücük kalbi büyük kalıba mukabil tutmak gibi denk tutuyor Onu bir kefede, bütün semavatı bir kefede koyuyor, mükerreren $ diyor İşte sair mesaili buna kıyas et Ve anla ki, felsefenin ruhsuz, sönük hakikatları Kur´anın parlak, ruhlu hakikatları ile müsademe edemez Nokta-i nazar ayrı ayrı olduğu için ayrı ayrı görünür S)(Acaba akıllarına güvenen akılsız feylesoflar gibi "aklımız bize yeter" deyip sana ittiba´dan istinkâf mı ederler Halbuki akıl ise, sana ittibaı emreder Çünkü bütün dediğin mâkuldür Fakat akıl kendi başı ile ona yetişemezYahut inkârlarına sebeb, tâgi zâlimler gibi hakka serfüru etmemeleri midir Halbuki mütecebbir zâlimlerin rüesaları olan fir´avunların, nemrudların âkibetleri mâlumdur S) (Bak: İsbatiyecilik)
RASYONEL Fr Fls: Akla uygun, hesaplı, ölçülü, biçili

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

RA´ŞAN Titreme, titreyiş
RA´ŞE(T) Titreme, titreyiş * Korkmak, havf ve dehşete giriftar olmak
RA´ŞE-İ DEST El titremesi
RA´ŞEAVER (Ra´şe-âver) f Titretici
RA´ŞEDAR f Titreyen, ürken
RA´ŞEVER f Titretici
RAŞİ Rüşvet veren
RAŞİD(E) (Rüşd den) Hak dinini kabul eden, doğruya giden, rüşde erişmiş olan * Akıllı
RAŞİDÎN Hakka erişmiş olanlar Kâmil ve çok ileri olgun kimseler Akıllılar
RAŞİH Yürüyebilen geyik yavrusu
RAŞİN Adı tufeylî olan ve davetsiz olarak ziyafetlere giden kimse
RAT´ (Bak: Ret´)RATA´ : Hamakat, ahmaklık
RATABET (Ratb dan) Rutubet, nem, yaş
RATANET Arapçanın hâricindeki bir dille konuşma
RATB Rutubet, nemlilik yaşlık * Rutubetli, yaş * Yaş hurma * Mülâyim, yumuşak
RATB-ÜL LİSÂN Yumuşak sözlü Mülâyim lisanlı
RATBE (C: Ritâb) Genç ve güzel sevgili * Yonca otu
RATH Yoğurmak * Yumuşak etmek, yumuşatmak
RATIB Islak, nemli, çok yaş, rütübetli Tâze
RATIK Bir şeyin yarığını bitiştiren, yırtığını kavuşturup birleştiren
RATIK Bitişik etmek, bitiştirmek, beraber etmek, karıştırmak * Yırtık bir şeyin parçalarını bitiştirmek
RATİB Tertib edip sıraya koyan
RATİBE (C: Revâtib) Maaş Vazife
RATİBEHÂR f Vazifeli Görevli
RATİC Çam sakızı
RATİN Reçine Çam sakızı
RATİT Avaz, ses * Ahmak, akılsız kişi
RATİYAN (Râtiyâne) f Çam sakızı, reçine
RATK Ulaşmak, yetişmek
RATL (Ratıl) Eskiden kullanılan sıvı ölçüsü olup bâzı yerlerde yüzotuz dirhem sayılmıştır Bâzen oniki kıyyedir Kıyye kırk dirhemdir
RATRAT Bir nevi pelte * Deve su içtiğinde havuz içinde artıp kalan su
RATS El ayasıyla vurmak
RAUF Çok acıyan, esirgeyen, merhamet sâhibi * Esmâ-i İlâhiyedendir
RAUFE Kuyuyu temizleyen kişinin üzerine oturması için kuyunun dibine konan taş * Davarlarını sulayan veya su içen kimselerin oturması için kuyunun kenarına konan taş
RAUK Süt süzeği
RAUM Burnundan sümükleri akan zayıf hasta koyun
RAUS İhtiyarlıktan dolayı başını titreten kişi
RAV´ Ürkmek, korku, halecan Hareket-i nefsaniye Havf
RAVH Rahatlık Rahmet ve kolaylık * Serin serin esen rüzgârın vücuda dokunmasiyle verdiği serinlik ve sefa * Koklamak
RAVHULLAH Allah´ın verdiği rahatlık
RAVİ Rivayet eden İnsanlara haberleri nakleden * Hadis nakleden * Söyleyen, anlatan
RAVİ-İ HADİS Hadis rivayet eden
RAVİ-İ KISSA Bir hâdiseyi hikâye eden Hikâye anlatan
RAVİYAN (Râvi C) Rivayet edenler Hikâye anlatanlar
RAVİYE Su taşıyan hayvan
RAVUK Süzek, süzgeç
RAVVAH Rahat ettirmek (Bak: Ravh)RAVZ : Bahçeler Ağaçlık ve çimenlik yerler
RAVZA Sulu yer, bahçe, bostan, çimenlik yer
RAVZA-İ CİNÂN Cennet bahçeleri Cennetlere giden yol
RAVZA-İ MUTAHHARA Fahr-i Kâinat Aleyhi Efdal-üs-Salavat ve Efdal-üt-tahiyyât Efendimizin Kabr-i Şerifiyle Minberin arasındaki saha
RAVZA-İ RIDVÂN Cennet
RAVZAT (Ravza C) Bahçeler Çimenlik ve ağaçlık yerler

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

RAY Re´y, fikir, Hüküm ve itikad (Bak: Re´y)
RA´Y Teslim olma * Otlatma, gütme Otlama
RAY´AN Her nesnenin evveli
RAYAT (Râyet C) Bayraklar
RAYB şek, şüphe, reyb
RAYB-EL MENUN Zamanın hâdiseleri * Ölüm * Iztırab veren hâdiseler
RAYET Bayrak, alem, livâ, sancak * Gerdanlık
RAYGAN f Parasız, bedâva * Pek fazla, pek çok
RAYİ´ Acib nesne * Cömert kişi
RAYİC (Bak: Râic)
RAYİHA Koku, hoş koku
RAYİHADAR f Kokulu Hoş kokulu
RAYİHANİSAR f Koku saçan
RAYİK Acib ve hâlis nesne
RAYİŞ (Bak: Raiş)
RAYİZ Seyis
RAZ f Gizli sır, saklı şey * Mimar * Marangozların işini tanzim eden
RAZ-I NİHAN Gizli tutulan sır
RAZAN f Gizli sırlar, gizlilikler
RAZ-AŞNA f Bir sırrı bilen
RAZ-DAN f Sırrı bilen, sırra ortak olan dost
RAZI Hoşnud, rıza gösteren, kabul eden * Boyun eğen, itaat eden
RAZIA Emzikli, çocuklu kadın
RAZIK Rızık veren; yiyecek, içecek, giyecek gibi canlı mahlukata lüzümu bulunan her çeşit ihtiyacını te´min edip veren (Allah)
RAZIK-I HAKİKİ Hakiki rızık veren Hiç bir vasıtaya ihtiyacı olmadan en güzel nimetleri yaratan ve bütün rızıkları ancak kendisi veren Allah (CC)
RAZİYANE (Rezene) Dere otu nev´inden bir nebat adı
RAZİZ Dökülmüş ve parçalanmış
RAZ PUŞ f Sır saklayan, sır gizleyen
RAZRAZ İri vücutlu kimse * Dökülmüş ve ufanmış taş
RAZZ Kesmez âlet
RAZZE (Razz dan) Ezen, ezici

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

REALİST Fr Fls: Hakikatçı Nefs-ül emre uygun düşünen Realizm taraftarı
REALİTE Fr Gerçekten olan şey Olduğunun tıpkısı Gözümüzle gördüğümüz gibi (Bak: Rasyonalizm)
REALİZM Umumi fikirleri birer hakikat sayan felsefi görüş Hadiseleri olduğu gibi anlatma ve gösterme gayesi güden san´at çığırı, fikri
REAYA (Raiyet C) Bir kimsenin emri altında bulunanlar * Bir hükümdar idaresi altında bulunan halk * Hristiyan tebaa * Bütün halk
REB´ Ev, arazi Barınılan, iskân olunan yer
RE´B Mantar * Toplamak, cem´etmek * Islah etmek, düzeltmek
REBA´ Uzunluk
REBABE (C: Ribâb) Bazısı bazısına binmiş olan beyaz bulut
REBACE Bönlük, ahmaklık, biladet
REBAH Faide, menfaat * Kediye benzer bir canavarın adı
REBAİYE (C: Rebâıyyât) Seniyye ile nâb arasında olan dört diş
REBAZ Şehrin yarısı ve etrafı * Her nesnenin eğlenecek ve duracak yeri * Koyun ağılı * "Göden bağırsak" denilen büyük bağırsak
REBAZE Zeki ve anlayışlı kimse Zarif kimse
REBBİ İlmiyle amel eden kişi
REBEB Tatlı ve çok su
REBELE (Buğday) Çok olmak
RE´BELE Cür´et, ikdam
REBEZ Ayağı hafif Hızlı yürüyüşlü
REBEZE (C: Rebez-Rebezât) Devenin boyun yünü
REBİ´ Yaz günü * Küçük nehir
REBİ-İ EVVEL İlkbahar Çiçeklerin açıp otların bittiği mevsim (Bak: Rebi-ül Evvel)
REBİ-İ SÂNİ Sonbahar
REBİB (C: Rebâib) Üvey oğul * Evde beslenen koyun (Müe: Rebibe)
REBİBE Üvey kız * Dadı
REBİE (C: Rabâyâ) Gözcülük eden kişi
REBİH Organları sülpük ve sarkık olan iri insan
REBİÎ Bahara ait, baharla ilgili
REBİKA İp ile bağlanan davar
REBİKE Hurmayı yağla ve keş ile karıştırıp hamur ederek yapılan bir yemek * Öğünmüş keşi, un ve yağ ile karıştırıp yapılan yemek * Bulamaç aşı
RE´BİL Câriye, kadın esir
REBİL (C: Rubul) Yoğun, semiz, besili * Yer kuruyunca biten bir ot * Uyluğun iç yanı
REBİLE Semizlik, besililik
REBİS Bahadır, kahraman * Meşakkat
REBİ-ÜL AHİR (Rebi-i Sâni) Kamerî ayların dördüncüsü
REBİ-ÜL EVVEL Arabî ayların üçüncüsü
REBİZ Koyun sürüsü
REBİZ Semiz ve kuyruğu büyük olan koç
REBK Karıştırmak
REBRAK Tilki üzümü
REBREB Yaban sığırı sürüsü
REBS Hapsetmek * Engel olmak, men´etmek
REBS El ile vurmak
REBSA´ Müenneslik özelliğindendir * Katı nesne
REBT Şişmek * Terbiye etmek * Uyusun diye çocuğun yan taraflarına yab yab vurmak
REBUB Üvey oğul * Üvey baba
REBUN Pey akçesi, pey olarak verilen para
REBUZ Büyük
REBVET (Rubve - Ribve - Rebâvet) Yüce, yüksek yer
REC´ Geri döndürmek * Döndürülmek * Yağmur * Menfaat, fayda * Rücu´ etmek veya ettirmek
REC´A Geri gelme, dönüş * Öldükten sonra tekrar diriliş
RECA Emel, ümit, yalvarmak * Cânib, taraf * İstek, arzu, dilek
RECA Kenar, yan Taraf
RECAC Her şeyin zayıfı
RECAH (C: Rucah) Oturak yeri etli ve büyük olan kimse
RECAİ Ricacı Ricayla ilgili Dua ve yalvarmağa, ümide dair
RECALE Yayan yürümek
RECAZE Mahfeden küçüktür ve deve arkasına vurup üzerine binerler
RECC Deprendirmek Sarsılmak Gidip gelmek
RECCA´ Hörgücü büyük dişi deve
RECEB Azametli, heybetli Ta´zim etmek * Cennet´te bir nehir ismi * Mübarek üç ayların birincisi ve Kamerî aylardan yedincisi * Erkek ismi
RECEBAN Receb ile Şaban ayları
RECEFAN Şiddetle sarsılma, sallanma * Şiddetle gürüldeme Şiddetli ıztırab, büyük acı
RECEFE Zelzele * Ortalığı sarsacak kışkırtmalar yapmağa ircaf denir Yalan, yanlış haberlerle umumî efkârı şaşırtıcı neşriyatlara ise Eracif denmektedir (Bak: Mürcif)
RECEL Saçın ne sarkık ve ne de çok kıvırcık olması * İstedikçe emsin diye davarı yavrusuyla beraber otlağa salmak
RECEN Hapsetmek
RECEZ Vezni altı defa müstef´ilün´den ibaret olan bir nevi şiir veya bahire denir * Kaside tarzında yazılan manzume (Bak: Kaside, Ercüze)
RECF Şiddetle sarsmak veya sarsılmak
RECFE (C: Recefât) Zelzele, deprem
RECİ´ Necis, pislik Terslemek
RECİF Şiddetli ıztırab
RECİL Çok yürüyen
RECİM (Recm den) Taşlanmış, taşa tutulmuş * Lânetlenmiş, mel´un
RECİN Devecilerin ini
RECLA´ Katı, sağlam, sert * Bir ayağı beyaz olan dişi koyun (Müz: Ercel)
RECLAN (C: Raclâ-Rıccâl) Yayan kimse
RECM Taşlamak, taşa tutmak, taş ile insan öldürmek * Atılan taş * Kabre taştan nişan dikmek * Şeytan üzerine atılan nücum * Tardetmek, kovmak, sövmek Terketmek * Zan ve kıyas etmek (LR)
RECMETMEK Taşlamak, taşlamak suretiyle öldürmek * Mc: Aleyhte konuşmak
RECRACE Asker kalabalığı * Ses çokluğu
RECRECE Sarsılma, titreme, sallanma
RECS (Recse) şiddetli gök gürültüsü * şiddetli ses
RECSAN Gök gürlemesi sesi
RECÜL Yetişkin erkek Bir işin ehli Er kişi Adam
RECÜLE Giyiniş ve hareketleriyle kendini erkeklere benzeten kadın
RECÜLET Erlik, erkeklik
RECÜLİYET Erkeklik, erkek olmak * Cesâretlilik, erişkenlik

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

RED´ Geri verme, reddetme
RED´-İ CEYB Mc: İçinden sıkıntıyı atma
REDA´ Önleme, men´etme, yasaklama
REDA´ (Redaet) Süt emmek
REDAET Kötülük, fenalık, bayağılık
REDAH (C: Rudüh) Dolu büyük çanak * Etli ve şişman kadın
REDANE Tentelerin kenarlarında açılan ufak deliklerin yırtılmaması için o deliklere geçirilen mâdeni halka
REDD Geri döndürmek, kabul etmemek, çevirmek, def etmek * Bir şeyin karşılığını icra etmek * Sözü selâset ve talâkatla eda edemeyip harfleri geri çevirerek konuşmağa sebep olan dilin tutukluğuna denir * Cerhetmek * Kötü ve fena şey
REDD-İ CEVAB Suâlin cevabını vermek
REDD-İ HÂKİM Taraf tutan hâkimi kabul etmeyip reddetmek
REDD-İ KELÂM Söze itiraz etme, karşılık verme
REDD-İ SELÂM Selâm verenin selâmını almak
REDDET Güzellikler arasında nazara çarpan çirkinlik * Bir defa reddediş
REDDİYE Bir mes´ele hakkında zıt karşılık Cevap Beğenilmeyen bir şeye cevap vermek
REDE Sıra Bir duvardaki tuğla veya taş sırası
REDEN Hazz denilen kumaş * Silâhların biribirine dokunmasından çıkan ses * İplik eğirmek
REDİ (Rediye) Fenâ, kötü, bayağı
REDİF Arkadan gelen, birisinin ardından giden * Birbiri ardınca zuhur etmek * Terhis olup ihtiyata geçen asker * Edb: Beytin sonunda kafiyeden sonra tekrarlanan kelime
REDİG Yere vurulmuş * Nâdan, ahmak
REDİM Eski, köhne kaftan
REDM (C: Rüdum) Bir şeyin önüne sed yapma * Bir şey dâimi olmak ve akmak * Pencere, kapı ve delik gibi yerleri tıkama Tamâmen kapama * Zülkarneyn seddinin ismi
REDM-İ AZİM Zülkarneyn Seddi´nin ismi
REDS Taş atmak
REDYAN Davar yelmek
REE (Bak: Rie)
REEL Fr Gerçek, hakiki, sahici
REF´ Kaldırma, yüceltme, yukarı kaldırma * Lağvetme, hükümsüz bırakma * Gr: Arapça bir kelimenin sonunu merfu´ (ötreli) okumak
REF´-İ CİDAL Kavga ve çekişmeye son verme
REF´-İ İMTİYAZ İmtiyazın, sınıflamanın kalkması Aynı hakka sahip herkese aynı muâmele yapılması
REFAGAT Bolluk içinde geçinme
REFAH(ET) Bolluk, rahatlık
REFAKAT Arkadaşlık, beraberlik
REFD Atâ etmek, hediye vermek * Yardım etmek * Büyük kadeh
RE´FE Esirgemek, korumak Acımak Şefkat etmek
REFENN Kuyruğu uzun olan at
REFES (Rüfâs) Kinayesi icab eden şeyi açık söylemek * Kinâye olarak * Cimâ, nikâh * Fuhşiyyât
RE´FET Merhamet, acımak * Yüce
RE´FETLÜ Eskiden kumandanlara, serdarlara mahsus resmi ünvan
RE´FETMEÂB f Çok merhametli
REFEZ Bölük bölük olan cemaat (C: Erfaz) Kap dibinde kalmış azıcık su
REFF Elbise koymak için duvara çıkıntı yapmak veya duvara tahta çakmak Raf
REFH Yağlanmak
REFHAN (Refâh dan) Varlık içinde yaşıyan
REFİ´ Yüksek, bülend, âli, yüce
REFİ´-ÜD DERECÂT Derece ve itibarı yüksek olan
REFİ´-ÜL KADR Şanı, kadri, değeri yüce olan
REFİF (Ateş) Parlamak
REFİG Bolluk ve rahat içinde geçinen adam
REFİH Rahatlık ve huzur içinde geçinen Refah ve rahat ile yaşıyan
REFİK(A) Ortak, arkadaş, eş, yardımcı, yoldaş(Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp taklid eder, refikasını, hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyânetine bakıp, " Ebedi arkadaşımı kaybetmiyeyim" diye takvaya girer Veyl o erkeğe ki: Saliha kadınını ebedî kaybettirecek olan sefahete girer L)
REFİK-İ A´LÂ En iyi, en yüksek refik Cenab-ı Hak (CC)
REFİK-İ RÂH Yol arkadaşı
REFİL Kaftanını yukarı kaldırıp sallana sallana yürüyen * Ahmak kimse * Kuyruğu uzun at
REFİŞ Ağaç kürek * Dövmek
REFİZ (Rafz dan) Atılmış, bırakılmış, terkedilmiş Metruk
REFL Kaftanını uzun diktirip yürürken eteklerini çekip sallamak
REFORM Fr Düzeltme, tanzim Asıl şeklini verme Islah etme Avrupa´da başlayan dinde reform hareketini, İslâm dinine tatbik etmenin yeri yoktur Çünkü İslâm dini, bütün zaman ve mekânların insanlarına her cihetle cevap verecek câmiiyette olduğundan ve ilmi esaslara dayanmış olarak asliyetini muhafaza ettiğinden, İslâm dininde reform olamaz Ancak dinde yeni izah ve isbat şekli vardır (Bak: Müceddid, Ehl-i bid´a)
REFREF Kuşu çok olan çimenlik, kır * Mânevi bir binek * Dalları salkım salkım olan ağaç * Kenar saçağı * Yeşil elbise * İnce yumuşak kumaş * Döşek * Cennet
REFREFE Kuşun kanatlarını oynatıp açması
REFS Edeb hârici söz söyleme * Kadınlara lâf atma
REFS Ayakla vurmak
REFSE Tokuşmak
REFŞ Küçük kazma * Çapa * Büyük kulaklık * Kulağı büyük olma
REFT f Gitmek, yürümek * "Gitti" mânasında fiildir
REFT Bir şeyi ufalıyarak kırıntı hâline getirme Bir şeyi ufalama
REFTAR f Gidiş, salınarak yürüyüş
REFTE f Gitmiş
REFTEN f Gitmek
REFTE REFTE f Git gide, azar azar
REFUŞE f Lâtife, şaka * Suç, günah
REFV Sabretmek * Korkudan emin etmek * Islah etmek, düzeltmek
REFZ Terketmek
REG f Damar
REG-İ CÂN Can damarı, şah damarı
REGABE Yumuşak arazi
REGAD Varlık, genişlik
REGAİB (Ragibe C) Çok istenilecek şeyler Hediye, atiyye Çok rağbet olunan şeyler Bol bol ihsan etmek
REGAİB GECESİ Receb ayının ilk perşembe gününün akşamı (Cuma gecesi)
REGAMİ Çekirge çokluğu

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

REH f Yol, kaide, tarz, usul (Bak: Râh)
REH-İ NAREFTE Gidilmemiş yol
REHA f Kurtuluş, kurtulma Halâs * Urfa şehrinin eski ismi (Bak: Rüha)
REHA´ Geniş yer
REHA´ Geçim bolluğu * Genişlik, gevşeklik, pörsüklük, yumuşaklık
REHABE (RİHÂBE) Göğüs üzerinde olan yumuşak kemik
REHABİN(E) (Ruhban C) Râhibler Ruhbanlar
REHAFE İncelik
REHAFEŞAN f Kurtarıcı
REHAH Yumuşak * Geniş
REHAİN (Rehine C) Rehineler Garanti olarak elde tutulanlar
REHAK Gaşyetmek, sarıp bürünmek Bir adamın arkasından yaklaşıp çatmak * Haramlara ve menhiyata dalıp, hep onunla uğraşmak (ET)
REHAKÂR (C: Rehakâran) f Kurtarıcı
REHAMET Sözün, sesin yavaş, ince ve tatlı olması
REHAN (RİHÂN) Bahadırlık, kahramanlık * Denemek, tecrübe etmek * At yarıştırmak, müsabaka
REHASET Tazelik, yumuşaklık, incelik * Ucuzluk * Bir işi gevşek tutma
REH-AVERDE f Yolcunun getirdiği hediye
REHAVET Tembellik, gevşeklik, pörsüklük, ihmalkârlık
REHAVÎ f Urfa´lı
REHAYAB f Kurtulan * Yolcu olan
REHAYAFTE f Kurtulmuş
REHAYÎ f Kurtulma, halâs, necat
REHB Korku Havf
REHBANİYYET Râhiblik Papazlık
REHBELE Yelmek
REHBER f Yol gösteren, kılavuz (Bak: Mürşid)(Hem Rabb-ül-Âlemîn, meyve-i âlem olan insana âlemi içine alacak bir vüs´at-ı istidat verdiğinden ve bir ubudiyet-i külliyeye müheyya ettiğinden ve hissiyatça kesrete ve dünyaya mübtelâ olduğundan; bir rehber vasıtasiyle yüzlerini kesretten vahdete, fâniden bâkiye çevirmek istemesine mukabil; en âzami bir derecede, en eblâğ bir surette, Kur´an vasıtasiyle en ahsen bir tarzda rehberlik eden ve risaletin vazifesini en ekmel bir tarzda ifa eden yine bilbedahe O Zâttır S)
REHBERÎ Kılavuzluk, rehberlik
REHBET Fazla korku, yılmak, çekinmek
REHBETEN Korkup çekinerek, çekingenlikle
REHC Toz, gubar * Fitne
REHD Bastırarak ezme
REHDEN (C: Rahâdin) Serçeden büyük bir kuş
REHEB Korkmak, yılmak Çekinmek * Korku, havf
REHEBUT Çok korkmak
REHEC Toz
REHF Keskinleştirmek, bilemek
REH-GÜZER (Reh-güzâr) : f Geçilen yol Yol üstü Geçit
REHHAS Kârgir bina yapan
REHİDE f Sıkıntı ve dertten kaçmış olan
REHİN (Rehn-Rehine) Bir şeyin yerine teminat olarak tutulmuş olan şey, rehin edilmiş * Mevkuf ve mahpus kılmak
REHK Aradan yetişip yaklaşma * Yürüme * şaşa kalma, taaccüb etme, hayrette kalma * Kötü şeylere düşkünlük
REHKET Güçsüzlük, kuvvetsizlik, zayıflık
REHL Sülpük olmak Kendini salıvermek * Acı çekmek, muztarib olmak * Çok uyumaktan yüzü şişip uyuşuk olmak
REHLET şişkinlik, şişme
REHMET Yağmur, rahmet
REHN Sâbit ve dâim olmak *Devamlı oluş * Hapsetmek
REHNEVERD f Yola çıkan Yolcu
REHNÜMA f Yol gösteren Kılavuz
REHNÜMUN Rehberler, yol göstericiler
REHNÜMUNÎ f Kılavuzluk, rehberlik
REHPEYMA f Yol ölçen
REHPEYMAYÎ f Yolculuk
REHREHE Parlamak
REHREV f Yolcu Yola giden
REHS Bir şeyi ayakla çiğniyerek ezme
REHS Kârgir bina yapmak * Bir nesneyi çok sıkmak
REHŞ Asmacık
REHT (C: Erhüt-Erhât-Erâhit) Cemaat, kalabalık * Kavim, kabile * Ondan az olan adamlar * Göbekle diz arası miktarı deri (Hayızlı avretler giyerler)
REHV(E) (C: Rahâ) Yüksek mekân, yüksek yer * Alçak, çukur yer, (içinde su toplanır) * Mahalle içinde, yağmur suyu ve çeşme suyu akan ark * Üveyik kuşu * Arası açılmış ve ayrılmış
REHVAC Kebabı iyi pişirmek
REHVECE Sür´atle gitmek
REHYAB f Yolunu bulabilen, girebilen
REHYAT Acizlik * Zayıflık, süstlük * Bir dengi birinden ağır etmek
REHZ Hareket etmek
REHZEN f Yol kesen, haydut, eşkiya
REİM (C: Arâm) Beyaz geyik
REİS Baş, başkan
REİS-İ ÂLEM Âlemin reisi Hazret-i Muhammed´in (ASM) bir ismi (Bak: Mefhar-ı Kâinat)
REİS-İ KABİLE Kabile reisi
REİS-İ VÜKELÂ Vekillerin başı Başvekil Başbakan
REİS-ÜL KÜTTAB Eskiden Hâriciye Nâzırı, Dışişleri Bakanı
REJİM Fr Bir devletin sevk ve idare usulü, yolu * Tıb: Hastanın tedavisinde tatbik edilen gıdalandırma yolu Perhiz

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

REKABET Kıskanmak * Hıfzetmek * Gözetmek * Terakkub üzere olmak, başkalarından ileri geçmeğe çalışmak, benzerleriyle üstünlük yarışına çıkmak * Kendi işini yürütmeğe çalışmak
REKAİK (Rakik C) İnce ve nâzik olan şeyler
REKAKET Kekeleme, dil tutukluğu * Sözün kusurlu oluşu Belagattan mahrum olmak * Zayıf ve ince olmak, yufka olmak * El ile cismin hacmi ve cüssesini anlamak için yoklamak * Gevşeklik, zayıflık, dermansızlık
REKAM Birbiri üstüne kat kat yığılmış nesne
REKANET Vakarlılık, ağırbaşlılık
REK´AT (Rik´ât) Huzur-u İlâhîde beli eğip yüzü üzeri kapanmak * Bir kıyam, bir rüku´ ve iki secdeden ibaret olan namazın bir rüknü
REK´AT-I SÂNİYE İkinci rekât
REK´AT-I ULÂ Birinci rekât
REK´ATEYN İki rekât
REKB Atlılar alayı, süvari takımı * Diz ile vurmak Dizi vurmak
REKD Kımıldamamak, durgun olmak
REKEAT (Rek´at C) Rekâtlar
REKEB (C: Erkâb) Kasığın kıl bittiği yeri
REKİK Dili tutuk, kusurlu, peltek * Rey ve idraki zayıf olan * Gayret ve namusu olmayan * Zayıf, kuvvetsiz
REKİK-ÜL LİSÂN Dili tutuk Peltek Kekeme
REKİN Yüce, yüksek, âli * Ağırbaşlı, ciddi, vakarlı
REKİZ (Rekz den) Sağlam * Gizli, gömülü define
REKK İlzâm etmek, susturmak * Birbiri üstüne bırakmak
REKL Ayağıyla vurmak
REKM Biriktirme, yığma
REKME Cem´olmuş, toplanmış * Yön, cânip * Parça, cüz´
REKN Meyletmek, yönelmek, eğilmek
REKS (Rekkese) Geri döndürmek, çevirmek, tepesi aşağı etmek
REKTÖR Fr Üniversitenin başkanı
REKU´ Sâkin olmak * Kesilme
REKUB Binek hayvanı, binilecek şey
REKUB Erkeğinin ölümünü bekleyen kadın * Evlâdı durmayan avret * Kalabalıktan suya yaklaşamıyan deve
REKUD Uyumuş
REKVE (C: Rukâ-Rekavât) İbrik
REKYE (C: Rekâyâ-Rekâ) Örülmemiş kuyu
REKZ Dikme, yere saplayıp sabit kılma
REKZ-İ ALEM Bayrağı bir yere dikme
REKZ-İ HİYÂM Çadır kurma
REKZ Harıl harıl ayak ile tepmek Hayvana tekme ile vurmak Kakıvermek * Kaçmak Seğirtmek, koşmak * Hicret Gaza
RE´L (C: Riâl-Ri´lân-Er´ul) Deve kuşu yavrusunun erkeği
REM f Titreme * Ürkme * Sürü
REMA Bir yerde ikamet eylemek * Ziyade olmak * Riba, faiz * Bir haberi zan ile anlayıp idrak etmek
REMAD Kül (Bak: Ramad)
REMADET İnsan veya hayvan kırımı
REMAK Bedende ruhun bakiyyesi * Koyun sürüsü
REMAN (Remen) f Sürü * Ürken, ürkücü
REMAS Göz pınarında toplanan çapak
REMAZ Güneşin harâretinin çoğalması
REMAZE Oturak yeri * Zina eden kadın
REMD Helâk olmak * Gözün çapaklanması Göz hastalığı
REME Ürkek, ürken * İyi nesne
REMED Gözün ağrıması, göz kapağı iltihabı
REMEKE (C: Rimâk-Ramek-Ramekât-Ermâk) Kısrak
REMEL (C: Ermâl) Yelmek * Yağmurun az yağması * Vahşi sığırın ayağında olan hatlar
REMENDE f Ürkek, ürkücü
REMES (C: Ermâs) Denizde üzerine binilen sal * Kalan süt artığı
REMG Bâtıl etmek * Baş yarmak
REMGERDE f Titremiş * Ürkek, ürkmüş
REMH Süngü ile vurmak * Tekme vurmak
REMİ (C: Ermiye) Yağmuru iri olan ve yere şiddetle inen bulut
REMİDE f Ürkmüş, korkmuş, çekingen
REMİM f Kemiğin çürümesi Çürük
REMİYYE Bir nesne ile atılmış olan av
REMK Durmak, ikâmet * Boz renk
REML (Remil) Kum falı, bir takım nokta ve çizgilerle fala bakmak oyunu * Filistin´de bir kasaba
REMLA´ Ayakları siyah, diğer tarafları beyaz olan dişi koyun
REMLÎ (Şihâbüddin Remlî) (Mi: 1371-1440) Filistin´in Reml kasabasında doğmuş, Şeyhülislâm´dır Mecmuat-ul Ahzab´da namı Kutb-ül Ârifîn diye geçer Kimya-yı Saadet namında salâvatları ile meşhurdur Fıkh ve tevhide, tasavvufa dair manzumeleri vardır " İmam-ı Remlî" diye anılır
REMM Islah etmek, düzeltmek * Yemek, ekletmek
REMMA´ Beyaz tenli kadın
REMMAA Oturak yeri * Çocukların başındaki oynak yer
REMMAH Mızrakçı, süngücü
REMMAZ (Remz den) İşaretlerle konuşan
REMRAM Bir ağaç cinsi * Yazın biten bir ot
REMS (C: Rumus) Mezar, kabir
REMS Sürtme odunu * El ile meshetmek * Islah etmek, düzeltmek
REMY Atma Tüfek atma
REMZ İşaret İşaretle anlatmak * Güç anlaşılır * Gizli ve kapalı söyleme
REMZA´ Güneşin tesiriyle kızmış taş
REMZEN İşaretle Remz olarak
REMZÎ İşarete ait, işaretle alâkalı
REMZŞİNAS f Bir maksad anlatan şekil, resim vb * Gizli ve kapalı olarak anlatılan şeyleri ve işaretleri bilen
RENA Nazar olunan, bakılan
RENAK Mastar * Suyun bulanık olması * Kederli olmak, mükedder olmak
RENANET İnleme
RENC f Sıkıntı, zahmet, eziyet * Ağrı, sızı * Öfke, gazab, hışım
RENC-BER f (Renc; sıkıntı, zahmet Ber; çeken) Tarla ve bahçede yahut başka işlerde kazmak veya taş, toprak taşımak gibi işlerde çalıştırılan gündelikçi Amele, ırgat * Çiftçi
RENCİDE f İncinmiş, kırılmış
RENCİDEGÎ f İncinip hatırı kırılmış olma * Dertlilik, kederlilik
RENCİDEHÂTIR f Gücenmiş, hatırı kırılmış
RENCİŞ f Sızlanış, inciniş, eziyet ve sıkıntı veriş Keder
RENCUR f İncinmiş Sıkıntılı, rahatsız, dertli, hasta
RENCURÎ f Dertlilik, rahatsızlık, hastalık İncinmiş olma
REND Mersin ve defne ağaçları
RENDE f Tahtaların yüzlerini pürüzlerden kurtarıp dümdüz etmek için marangozların kullandıkları âlet * Mutfakta peynir, soğan, havuç gibi şeyleri ufalamak için kullanılan tenekeden veya ona benzer maddelerden yapılan âlet
RENDELEMEK Pürüzlerini gidermek Rende ile düzlemek, pürüzlü yerlerini kazımak Rende ile ufalamak
RENDİDE f Rendelenmiş, ufalanmış
RENEM Avaz, ses, savt * Ayrılmak
RENEVNA Dâim sâkin olmak, devamlı durmak
RENF (Davar) zayıflığından kulaklarını sarkıtmak
RENG f Renk, levn * Suret, şekil * Oyun, hile, dalavere
RENG-AMİZ f Renk renk, çeşitli renkli
RENGÂRENG f Renkli, çeşit çeşit
RENG-AVER f Dalavereci, hilekâr
RENGİN f Renkli, boyalı Parlak Hoş Süslü Mülevven Lâtif
RENG Ü BU Renk ve koku
RENİM Türkü söylemek
RENİN Bağırma, haykırma * İnleme, inilti
RENK Bulanık su
RENNA´ Devamlı kadınlara bakan kimse
RENNAN Çok ses çıkaran, inleyip duran Çınlıyan
RENNE (RİNNE) Avaz, ses, savt
RENV Bakma hususunda mübâlağa etmek

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #13
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

RE´REE Gözü tez tez döndürmek * Koyun çağırmak
RES f (Residen: Erişmek mastarının emir köküdür) "Ulaşan, erişen, yetişen" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır
RE´S Baş, kafa * Tepe * Başlangıç * Reis
RE´S-ÜL MAL Ana para, sermaye, kapital * İnsanın ömrü Hayat
RESA f Yetişen, erişen Yetiştiren
RESA´ Tatlı sütü ekşi yoğurtla karıştırmak (O yapılan yemeğe "resise" derler)
RESA´ Şiddetli hırs
RE´SA Başı ve yüzü siyah olan koyun
RESAE Ölünün üzerine ağlayıp, onun iyiliklerini saymak
RESAG Devenin ayaklarında olan gevşeklik
RESAİL (Risale C) Risaleler, bir mevzuda yazılan mektuplar veya küçük kitaplar * Dergiler, mecmualar
RESAİL-ÜN NUR Nur Risaleleri (Bak: Risale-i Nur)
RESALET Saçı salıverme * Deveyi eşkin yürütme (Bak: Risalet)
RESAN f (Residen mastarından) "Yetişenler, ulaşanlar, getirenler" mânalarına gelerek birleşik kelimeler yapılır
RESAN Ulaştırı yağan yağmur
RESANE f Teessüf * Hasret
RESANEHÂR f Hasret çekici
RESANENDE f Ulaştırıcı, getirici
RESANET (Bak: Rasanet)
RESAS (Bak: Rasas)
RESASET Eskilik, köhnelik Yıpranmış olma
RESATİK (Rustâk C) Köyler, çiftlikler
RESD Eşyaları birbiri üstüne yığmak
RESED f Lâyık, şâyan, şâyeste
RESED Ev eşyası
RESEL (C: Ersâl) Deve ve koyun sürüsü Topluluk, cemaat
RESEM Atın üst dudağında olan beyazlık
RE´SEN Kendi başına, bizzat * Kimseye danışmadan Müstakil olarak * Doğrudan doğruya
RESEN (C: Ersân) Atı veya davarı ip ile bağlamak * İp, halat, urgan
RESENBAZ f İple oynayan İp cambazı
RESENBEND f Halat atmış, halatla bağlı
RESF (RESFÂN) Ayağı köstekli gibi yürümek
RESH Bir şeyin, yerin sabit olması
RESH Âcizlik, zayıflık * Uyluk etleri az olmak
RESİBE (C: Rasibât) Dizlerde ve mafsallarda olan hastalık
RESİDE f Erişmiş, ulaşmış, yetişmiş
RESİDE-İ HİTÂM Sona ermiş, hitâm bulmuş, bitmiş
RESİF Su yüzüne kadar gelen sıralanmış kayalar
RESİL (C: Rüsül - Rüselâ) Elçi
RESİM Bir çeşit deve yürüyüşü
RESİS Yaralı, mecruh * Köhne, eski Eskimiş, yıpranmış
RESİS Sâbit, devamlı * Bakıyye, artık * Akıllı, zeki kimse * Sahih olmayan haber * Aşk-ı muhabbetin ibtidası * Hastalık başlangıcı
RESİYY Hayır veya şerde musırrâne direnen * Çatıyı ayakta tutan direk
RESL Kıvırcık olmayan saç
RESM (Resim) Yazma, çizme, desen * Eser, iz, nişan, alâmet * Suret * Tertib Tarz, üslub * Fotoğraf resmi * Âdet, usul, tavır, davranış * Alay, merâsim * Man: Bir şeyi başkalarından ayırdeden tarif
RESM-İ GEÇİT Askerî bir kıt´anın yahut bir mektebin talebelerinin gösteri mahiyetinde geçişi Geçit resmi
RESM-İ GÜMRÜK Gümrük vergisi
RESM-İ KADİM Eski usûl
RESM-İ KÜŞAD Yeni yapılan mekteb, fabrika, kışla, hükümet konağı, demiryolu vs gibi şeylerin umuma açılışı yerinde kullanılan bir tâbirdir Yeni tabirde " Açılış töreni" demektir
RESMEN Devlet namına, resmî olarak, devlet tarafından * Kat´i olarak anlaşıldığına göre * İsteye isteye Bile bile * Görünüşte, âdet yerini bulsun diye Nezaket icabı olarak
RESMÎ Devlet adına veya devlet tarafından * Ciddi Çok sert * Resme, yazıya, çizgiye ait Resme dair
RESMİYÂT Resmî olan işler
RESMİYET Resmîlik Resmî olmaklık
RESS Taşla yapılmış, taşla örülmüş kuyu * Semud taifesinden kalmış bir kuyunun adı * Maden * Dere * İnsanlar arasında ıslah ve ifsad etmek
RESSE (C: Rises-Risâs) Eski ve çürümüş, köhne * Ev eşyasından eskiyip atılanı
RESSAM Resim yapan, resim çizen
RESSE Avcıların gizleneceği yer * Hastalığın başkasına bulaşması
RESTE (C: Restegân) f Kurtulmuş
RESTEGÂN (Reste C) f Kurtulmuş olanlarRestgâr : f Kurtulan
RESTGÂRÎ f Kurtulma, necat
RESTORASYON Fr Tarihî eserlerin aslına uygun tarzda tamiri
RESÜL Peygamber Yeni bir kitap ve yeni bir şeriat ile bir ümmete veya bütün beşeriyete Allah tarafından Peygamber olarak gönderilmiş olan zât Mürsel de denir Yeni bir kitap ve şeriatla gelmeyip kendinden evvelki Resülün getirdiği kitap ve şeriatı devam ettirirse, ona Nebi denir * Haberci * Huk: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birisinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kimse * Elçi
RESÜL-İ EKREM (ASM) (Bak: Muhammed (ASM)
RESÜL-ÜL MELÂHİM Resül-i Ekrem´in (ASM) bir ismidir Cenk ve muharebe ile de vazifeli olduğundan ümmeti ve kendisi din için, dinin ihyası uğrunda büyük muharebelere mükellef olduğundan bu isim ile de yâd edilmiştir
RESÜL-ÜR RAHAT Resül-i Ekrem´in (ASM) bir ismidir Kendisine tâbi olup onun getirdiği hakikatları tasdik ve iman ile insanlar büyük nimetlere ve rahatlara mazhar olduklarından kendisine bu isim verilmiştir Ve kendisi buyurmuştur ki: "Ben dinin doğruluğu ve kolaylığı için peygamber gönderildim" İnsanlara en büyük selâmeti ve rahatı bahş eden Resül-i Ekrem´in (ASM) getirdiği İlâhî hakikatlar, beşeriyeti Cemalullâh´a ulaştırır ve en büyük rahata kavuşturur (DH)
RESÜL-ÜR RAHMET Peygamberimize (ASM) verilen bir isim Çünkü bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir Rahmeten lil-âlemîn´dir
RE´S-ÜL MAL Ana para, sermâye, kapital * İnsan ömrü, hayat
RESÜLULLAH Allah´ın (CC) gönderdiği Peygamber Hazret-i Muhammed´in (ASM) bir ismi
RESVE (C: Rasa) Kadınların kollarına boncuktan veya inciden yaptıkları kolbağı
RESY Sâbit olmak, devamlı olmak
RESYE Romatizma
REŞA´ Yürüyebilen geyik yavrusu
REŞAD Hak yolda yürümek Doğru yolda olmak Doğru yolu bulup ondan sapmamak * Aklın kuvvetli olması
REŞAD-PENAH Reşada sebep olan Kurtuluşa sebep
REŞAHAT (Reşehât) (Reşha C) Reşhalar Sızıntılar, serpintiler
REŞAHAT-İ İHTİYAR İstekle yapılma alâmetleri İhtiyar sızıntısı, yâni bir irade ve tercih ile yapıldığını gösteren alâmetler
REŞAHAT-İ KALEM Kalem sızıntısı, kalemden dökülen fikirler, yazılar
REŞAK Helâk etmek * Atmak
REŞAKAT Bel inceliği * Davranma ve kımıldanıştaki incelik ve hoşluk
REŞAŞ (Reşâşe) Serpinti ve toz gibi ince yağmur
REŞAŞAT Su sızıntıları, serpintiler
REŞAŞET Su serpintisi * Emmek, emerek içmek
REŞAT (Bak: Reşad)
REŞED Hayır Rahmet Hidayet
REŞEHAT (Reşha C) Reşhalar, damlalar, sızıntılar
REŞEM İlk evvel çıkan ot
REŞEN Tar: Yeniçeri maaşlarının üçüncü üç aylığı
REŞF Suyu dudakları ile emmek, emerek içmek
REŞH Sızma, terleme, sızıntı
REŞHA Damla, katre Sızıntı, ter, rutubet, yaşlık
REŞHAPÂŞ f Damla saçan
REŞHARİZ f Damla döken
REŞHAYÂB f Sızıntı bulmuş
REŞİD(E) Doğru yolda giden, hak yolunda olan * Akıllı, iyi davranan Ergin, olgun * Büluğ çağına girmiş kimse * Doğru yola sevkeden, hayra delâlet eden * Fık: Malını muhafaza hususunda aklı eren, istediği gibi meşru yolda sarfedebilen kimse
REŞİDİYYE Reşid olanla ilgili * Şeker ve nişasta ile yapılan bir çeşit tatlı
REŞİH Ter
REŞİK Boyu, endamı lâtif ve güzel olan
REŞK Kıskanma Kıskanmayı uyandıran Kıskanılmış Hased ve gıpta veren
REŞK-İ ÂLEM Herkesi kıskandıracak kadar üstün durumda olan
REŞK-ÂVER f Hasede düşüren, kıskanmayı uyandıran
REŞK-ENDÂZ f İmrendirici, gıpta ettirici Kıskandırıcı
REŞKİN f Kıskanç Kıskanan Hased eden Hâsid
REŞK-SAZ f Gıpta ettiren, imrendiren
REŞN (RÜŞÜN) Köpeğin, başını kaba sokması
REŞRAŞ Kavak ağacı * Su veya yağ damlayan kebap * Su saçmak
REŞREŞ Yumuşak döş kemiği
REŞŞ Serpmek, püskürtmek * Serpinti, serpintili yağmur, çisilti
REŞV Rüşvet almak
RET´ (Rita´ - Rütu´) Yemek, içmek Bolluk içinde dilediğini yiyip içmek * Oynamak
RETAİM (Retime C) Bir şeyi hatırlayabilmek için parmağa bağlanan iplikler
RETC Kapıyı sürgülemek Kapının kilitlenmesi
RETEB Zahmet Şiddet * Şehadet parmağı ile orta parmak arası
RETEC (Ritâc) Büyük kapı
RETED Defne ağacının yaprağı
RETEH Bündük-i Hindî denilen yuvarlak taş
RETEL Muntazam, hoş Gönül çeken
RETEME (C: Ratem) Bir ağaç cinsi
RETİME (C: Retaim) Bir şeyi hatırlayabilmek için parmağa bağlanan iplik
RETK Yırtığı onarmak, yarığı düzeltmek, bitiştirmek
RETK Ü FETK Noksanları düzelterek idare etme * Ayırmak ve bitiştirmek * İyi idare etme
RETK (RETKÂN) Adımların birbirine yakın olması * Deve kuşunun sür´atle gitmesi
RETL (Diş) seyrek olmak * Bir şeyi okurken her kelimenin arasını ayırıp açıklamak
RETM Kırmak
RETN Karıştırmak
RETT şerif, seyyid
RETV Kuyudan kova çekmek
RETVE Adım Hatve

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #14
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

REUM Yavrusunu seven deve * Yanından geçen kimsenin elbisesini yalayan koyun
REV f (Reften mastarının emir kökü) "Giden, yürüyen" mânasında olup birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Piş-rev $ : Önde giden
REV´ Korku, halecan Ürkmek * Nefsanî hareket
REVA f Lâyık, uygun Meydana gelmek * Gidici
REV´A Korkak kadın * Kendisini görenleri şaşırtacak derecede güzel olan kadın veya kız (Müz: Ervâ)REVA´ : Tatlı
REVABIT (Rabıta C) Râbıtalar, bağlılıklar Münasebetler * Düzenler, sıralar, tertibler
REVAC Sürüm Kıymet, değer, geçerlik, makbuliyet
REVACDÂR f Sürümlü ve revâcda olan mal
REVADAŞTE f Uygun bulmuş
REVAH Öğleden akşama kadar olan vakit * Bir şeyin tahsilinden dolayı gelen sürur ve şâdlık, neş´e
REVAHİ (Râhiye C) Bal arıları
REVAHİL (Râhile C) Yük hayvanları
REVAİD Göçebe topluluk
REVAİH (Bak: Revâyih)
REVAK (Rivak) Ev önündeki saçak * Kemer Kubbe Çardak Önü açık, üstü örtülü yer
REVAK-ÜL AYN Kaş
REVAK-I UHREVİYE Âhirete açılan yer, mezar * Cennet bahçesi Âhiretin mukaddemesi
REVAKİD (Râkid C) Durgun olanlar
REVALVER (Bak: Rovelver)
REVAN f Giden, akıcı * Derhal * Ruh, can Nefs-i nâtıka * Edb: Su gibi akıp giden güzel söz
REVAN-I TABİAT Âlemin canlılığı, akıcılığı, hareketli oluşu
REVAN-BAHŞ(A) f Canlandırıcı, can bağışlayıcı
REVANE f Yürüyen, giden
REVANİ f Değerli, rağbetli revaçlı * Tepside pişirilen irmik veya undan bir tatlı çeşidi
REVANİ-FÜRUŞ f Revanici Revani satan
REVASİ (Râsiye C) Büyük dağlar
REVASİB (Rüsub C) Tortular
REVASİB-İ REMLİYE Kum tortuları
REVASİM Akarsu
REVASİR (Reysar C) Reçeller
REVATİB Vazifeler, maaşlar * Farz namazından önce kılınan müekked sünnetler
REVAYİH (Revâih) Râyihalar, güzel kokular (Aslı: Revâih)
REVAZİN (Revzen C) f Pencereler
REVB (RUB) Sütün yoğurt olması
REVBAN (C: Rübâ) Sütün yoğurt olması * Sarhoşluk şiddetinden birbirine karışmış olan insanlar
REVC (Revac) Geçmek * Rüzgârın karışık esmesiyle ne taraftan geldiği belli olmaması
REVENDE f Giden, gidici * Çok yürüyen
REVENDEGÂN (Revende C) f Yürüyenler, gidenler
REVG Talep etmek, istemek * Yönelmek, eğilmek, meyletmek
REVGAN f Yağ * Hafif hafif esen rüzgârın verdiği serinlik, rahatlık * Üstü yağ gibi kayan parlak nesne * Parlak deri
REVGAN-I ZEYT Zeytinyağı
REVGANDÂN f Yağ kandili
REVGANİ f Revani tatlısı
REVH(A) İç açıklığı Rahat * Rahmet * Hafif esen rüzgârın verdiği tatlılık, canlılık (Bak: Ravh)
REVHANÎ İyi ve pâk olan, ferahlık veren yer
REVHANİYET Gönül açıcılık, güzel görünüşlülük
REVHAT Öğlen vaktinden akşama kadar gitmek
REVHULLAH (Bak: Ravhullah)
REVH U REYHAN Rahat ve rızık, bolluk ve hoşluk
REVİR Alm Okul, kışla gibi yerlerde ufak hastalıkları olanların yatırıldıkları hasta odası, ilk bakım yeri * Bölge, mıntıka
REVİŞ f Gidiş, hal, tavır * Tutum, yol
REVİY Edb: Kafiye olan kelimenin son harfi Şiirde kafiye harfi
REVİYYET (C: Reviyyât) Bir işin her cihetini iyice düşünme
REVK (C: Ervâk) Perde, hicâb * Boynuz * Ev önü * Saf, hâlis, katıksız
REVK-UŞ ŞEBAB Gençlik başlangıcı
REVM Maksad Taleb, istek * Tevcidde: Sükûndan ayırd edilmeyecek derecede olan belirsiz hareke
REVNAK f Zinet Parlaklık Göz alıcılık, güzellik Safa, taravet
REVNAK-I BAHAR Baharın güzellik ve tazeliği
REVNAK-I CEMAL Yüzün güzellik ve parlaklığı
REVNAK-BAHŞ f Güzellik, tazelik ve parlaklık veren
REVNAK-DÂR f Parlak, lâtif, güzel, hoş
REVNAK-EFZA f Bir şeyin parlaklığını artıran Güzelleştiren
REVNAK-NÜMA f Tâzelik, güzellik ve parlaklık gösteren
REVNÜMA (Ru-nüma) f Zuhur eden, kendini gösteren * Yüz görümlüğü
REVS Sabit olmak
REVSE Pislik * Fışkı, tezek
REVV Çift, karı-koca, zevc
REVY (Davar) Suya kanmak
REVZ Sınamak, denemek, tecrübe
REVZAT (C: Ravz-Ravzât-Riyaz-Rizât) Çayırlı, çimenli ve sulu yer * Bostan
REVZEKE (C: Revâzik) Küçük kuzu ve oğlak
REVZEN (C: Revâzin) Pencere
REVZEN-İ MAHLU İndirilmiş pencere
REVZENE (C: Revâzin) Pencere
RE´Y Görüş, görmek, rey Hüküm ve itikad Kıyas etmek Bir iş hakkında söylenen söz, fikir
RE´Y-İ ÂM Umumun re´yi, ekseriyetin fikri Umumun görüşü
RE´Y-İ SÂLİM Doğru fikir ve düşünce
RE´Y-ÜL AYN Kendi gözüyle görerek
REY´ Arpa, buğday, tahıl * Rücu´, geri dönme, avdet * Ziyade, çok
REYAH (Râh C) şaraplar * Gökçek kokulu küçük bir kuyu
REYB (Bak: Rayb)
REYC Akça, para, pul * Örtülmüş ve kilitlenmiş olan büyük kuyu
REYDE (C: Ruyud) Dağın sivri ve yumru tarafı * Yavaş ve yumuşak esen rüzgâr
REYEAN Artma, çoğalma, ziyâdeleşme, bereketlenme * Her şeyin evveli, tazelik zamanı
REYEAN-I ŞEBAB Gençlik çağı
REYHAN Hoş güzel koku * Rızık ve maişet, rahmet * Ekin yaprağı * Fesleğen denilen kokulu bir ot
REYHANÎ Fesleğen gibi ince nakışlı * Divanî hat da denilen bir yazı tarzı
REYHEKAN Za´feran
REYK Her nesnenin evveli ve efdali, iyisi
REYM Alçak yer * Kabir * Derece * Deveyi boğazlayıp taksim ettikten sonra kalan kemik * Ziyâde çok, fazla
REYN Leke, kir, pas * Gönül karası, kalb katılığı, günahın artması * Uyku, mestlik galebe etmek * Çıkması mümkün olmayan şey
REYS Eğlenmek, eğlendirmek
REYS (Reysân) Sallanmak * Gururlanmak, tekebbürlenmek
REYŞ Ok yeleklemek
REYTA (C: Riyat-Riyâtâ) Car denilen örtü
REYYA Güzel koku
REYYAN (C: Rivâ) Suya kanmış, sudan doymuş * Sarhoş
REYYE Çokluk, fazlalık, kesret
REZ f Bağ kütüğü, asma
REZA´ (Bak: Reda´)
REZAAT Süt emme
REZAG Sıvı balçık * İnce çamur
REZAHAT Yorulmak * Hali yaramaz, vaziyeti kötü olmak
REZAİL (Rezile C) Utanılacak çok fena işler, alçakça hareketler
REZALET Utanç verici şey Utanılacak hal * Alçaklık, rezillik * Maskaralık * Arsızlık
REZAN Ağır, ciddi, vakarlı, ağırbaşlı ve temkinli kimse
REZANET Ağırbaşlılık, vakarlılık, temkinlilik, ciddilik
REZAYA (Rezie C) Musibetler, belâlar
REZAYİL (Rezile C) Çörçöp * Faydasız ve asılsız nesne
REZAZ Zayıf yağan yağmur
REZBAN f Bağ bekçisi, bağcı
REZEME (C: Ruzum) Devenin ağzını açmadan boğazından çıkan ses
REZEN (C: Revâzin) İçeri çukurca olup su toplanabilen yüksek ve sağlam yer
REZİE (C: Rezâyâ) Musibet, felâket, belâ
REZİL Alçak, adi, utanmaz, hayâsız, soysuz
REZİLE (C: Rezâil) Fenâ ve kötü huy
REZİL Ü RÜSVA Kusur ve ayıpları meydana çıkarılmış, kepâze olmuş olan
REZİM Arslan kükremesi
REZİN Vakarlı, temkinli, ağır başlı, sağlam
REZİZ Elbise boyamada kullanılan bir ot cinsi
REZM Deve avazı * Gök gürlemesi * Cem´etmek, toplamak
REZM Akmak, seyelân
REZM f Cenk, muharebe, çarpışma, savaş
REZMGÂH f Savaş meydanı, muhârebe sahası
REZMÎ f Savaşla ilgili
REZMYUZ f Savaşçı, kavgacı, muhârib
REZN Bir şeyi kaldırıp ağır mı hafif mi diye görmek
REZN Koparmak
REZZ Bir şeyi yere batırmak * Çekirgenin, kuyruğunu yere batırıp yumurtasını dökmesi
REZZAK Bütün mahlukatın rızkını veren ve ihtiyaçları karşılayan (Allah)
REZZAKANE f Rızık verene, rezzaka yakışır surette
REZZAKİYET Her mahluka münasib rızkını verici olmak
REZZAZ Pirinç satan Pirinç satıcı
REZZE İçine kilit sokulan kapı razzesi

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi

Eski 11-04-2012   #15
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi



R Harfi

RI Kur´an alfabesinin onuncu harfi olup, ebcedî değeri 200´dür
RIAS Tâç
RIBH (Bak: Ribh)
RIBKA (C: Ribak) Davar bağlamada kullanılan ip
RID´ Yardımcı, muavin * Gözleyici
RIDA´ (Bak: Red´a)
RIDDİDÎ Reddetmek
RIDDİS (Mübalağa ile) Taş atan
RI´DE Titremek, hareket etmek
RIDFE (C: Ruzuf) Diş aşığı kemiği
RIDVAN Memnunluk, razılık, hoşnudluk * Cennet´in kapıcısı olan büyük melek
RIDVANULLAHİ ALEYH "Allah ondan razı olsun" meâlinde dua
RIFK Yumuşaklık, yavaşlık, tatlılık, nezaket (Zıddı: unf)
RIFKÎ (Rıfkıye) Yumuşaklıkla, tatlılıkla ilgili
RIHAL Büyük halı
RIHLET (Bak: Rihlet)
RIHTIM f Gemilerin yanaşmalarına müsait şekle getirilmiş kıyı
RIHV (RAHV) Yumuşak
RIHVET Gevşek ve sölpük olma Rahavet
RIK´A Kur´an-ı Kerim´in harfleri ile bir yazı çeşidi
RIKA Üzerine yazı yazılan deri veya kağıt parçaları * Kısa mektublar * Yamalar * İstidalar Müzekkereler Dilekçeler
RIKA Darbolunmuş dirhem
RIKAK Yer yarığı
RIKK (C: Erkâ) Kul, abd * Kulluk, esirlik, kölelik, ubudiyet * Yufka nesne
RIKKIYYET Kölelik, kulluk
RIŞK Atılan ok
RITANE Arap lisanından başka dille konuşmak
RITL (Bak: Ratl)
RI´VE Depretmek
RIYY Suya kanmak * Beni Amir vilâyetinde bir dağın adı
RIZA Memnunluk, hoşluk, razı olmak * İstek, arzu Kendi isteği
RIZA-YI BÂRİ Allah´ın rızası
RIZA-YI İLÂHÎ Allah´ın kulundan memnun olması Her hangi bir hareketinde mü´minin en yüksek derecesi(Rıza-yı İlâhî ve iltifat-ı Rahmanî ve kabul-ü Rabbanî öyle bir makamdır ki; insanların teveccühü ve istihsanı, ona nisbeten bir zerre hükmündedir Eğer teveccüh-ü rahmet varsa yeter İnsanların teveccühü, o teveccüh-ü rahmetin in´ikası ve gölgesi olmak cihetiyle makbuldür Yoksa arzu edilecek bir şey değildir Çünkü kabir kapısında söner, beş para etmez M)
RIZA-YI TARAFEYN İki tarafın isteği
RIZA-CU f Allah´ın rızasını arayan Razı etmeyi gaye edinen
RIZA-DÂDE f Razı olmuş, kabul etmiş
RIZAEN Razı olarak
RIZAEN-LİLLÂH Allah rızası için
RIZAM Büyük kaya parçası
RIZK Yiyip içecek şey Maddi mânevi ihtiyaca lâzım nimet Allah´ın herkese lütuf ve kısmet ettiği ve bekaya sebeb olan nimet(Rızk-ı helâl, iktidar ile alınmadığına, belki iftikara binaen verildiğine delil-i kat´i; iktidarsız yavruların hüsn-ü maişeti ve muktedir canavarların dik-ı mâişeti; hem, zekâvetsiz balıkların semizliği ve zekâvetli, hileli tilki ve maymunun derd-i maişetle vücutça zaifliğidir Demek rızık, iktidar ve ihtiyar ile mâkusen mütenasiptir Ne derece iktidar ve ihtiyarına güvense, o derece derd-i maişete mübtelâ olur S)(Rızk ise; hayattan sonra ni´metlerin en büyük bir hazinesi ve şükür ve hamdin en zengin bir menbaı ve ubudiyet ve dua ve ricaların en cem´iyetli bir mâdeni olmasından, suret-i zâhirede müphem ve tesadüfe bağlı gibi gösterilmiş Tâ her vakit Rezzak-ı Kerim´in dergâhına iltica ve rica ve yalvarmak ve hamd ve şükür şefaatiyle rızk istemek kapısı kapanmasın Yoksa muayyen olsa idi, mâhiyeti bütün bütün değişecekti Şâkirane, minnetdarane ricalar, dualar, belki mütezellilâne ubudiyet kapıları kapanırdı Ş)( $ sarahatiyle; ummadığı tarzda yaşayacak kadar rızkını bulacak Çünki şu âyet taahhüd ediyor Evet, rızk ikidir:Biri hakiki rızktır ki, onunla yaşıyacak Bu âyetin hükmü ile o rızk, taahhüd-ü Rabbanî altındadır Beşerin su-i ihtiyarı karışmazsa, o zarurî rızkı her halde bulabilir Ne dinini, ne namusunu, ne izzetini feda etmeğe mecbur olmazİkincisi: Rızk-ı mecazîdir ki, su-i istimâlât ile hâcât-ı gayr-ı zaruriye hâcât-ı zaruriye hükmüne geçip, görenek belâsiyle tiryaki olup, terkedemiyor İşte bu rızk, taahhüd-ü Rabbanî altında olmadığı için, bu rızkı tahsil etmek, hususan bu zamanda çok pahalıdır RN)
RIZVAN (Bak: Rıdvan)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.