Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kavramlar, psikolojide

Eski 08-21-2006   #121
dehşet
Varsayılan


Sosyal Mesafe



Hall'in tipolojisinde üçüncü tabakayı belirleyen bu mesafe (social distance), yaklaşık olarak 125 m ile 370 m arası mesafeyi belirtir Bu mesafenin bireyin ilişki ve etkinliklerine hakimiyetinin sınırlarıyla çakıştığı söylenebilir Bu alan, kişisel olmayan ilişkilere, nezaket ilişkilerine ve iş ilişkilerine ayrılmıştır

Hail diğer mesafeleri olduğu gibi, sosyal mesafeyi de 'yakın' ve 'uzak' kısım olmak üzere kendi içinde ikiye ayırır Birlikte çalışan insanlar (patron-sekreter, resepsiyon memuru-müşteri, vb) yakın sosyal mesafeyi kullanırken, yabancılar 'uzak' sosyal mesafede (insanların karşıdakine "şöyle bir uzaklaş da sana bakayım" dedikleri mesafe) tutulur

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #122
dehşet
Varsayılan


Sosyallik


XX yüzyıl başında Georg Simmel tarafından ortaya atılan sosyallik (sociability) terimi, bireyin diğerleriyle kurduğu kişisel ilişkiler bütününe göndermektedir Bu anlamda, aile üyeleri, akrabalar, arkadaşlar, dostlar, komşular, iş/çalışma arkadaşları ve benzeri kişiler arası tüm ilişkileri kapsamaktadır

İşlemsel olarak sosyallik, bireyin düzenli olarak ilişkide olduğu kişilerle oluşturduğu sosyal ağın genişliği veya darlığı boyutunda kavramsallaştırılmaktadır Dolayısıyla sosyallik, bir bakıma birey (veya grubun) sahip olduğu 'sosyal sermaye'yi ifade etmekte ve sosyallik düzeyi, bu sermayenin ya da kaynağın büyüklüğünü yansıtmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #123
dehşet
Varsayılan


Suçluluk


Suçluluk (sense of guilt, culpabüity) terimi, bir hata yaptığı bilincine sahip bireyin durumu veya duygusunu ifade etmektedir Suçluluk, esas olarak moral bir duygudur, zira iyi veya kötünün ne olduğunu belirleyen moral bilinç olmadan hata kavramı da var olamaz Suçluluk duygusu, çeşitli toplumlarda sosyal kontrolü sağlamanın ve hatta manipülasyonun temelini oluşturmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #124
dehşet
Varsayılan


Tabu


Tabu terimi, ilkel toplumlar bağlamında ele alındığında, kendisiyle temas edilmesi veya kullanılması moral olarak yasaklanmış bir kişi veya nesneyi ifade etmektedir Ancak günümüz toplumlarında tabu, genel olarak 'hakkında konuşulmayan şey' anl***** gelmektedir; örneğin cinsel nitelikli konular, kutsal sayılan şeyler, ideolojik-politik olarak tartışılması sakıncalı görülen konular

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #125
dehşet
Varsayılan


Taklit


Taklit (imitation), sosyal psikoloji tarihinin ilk kavramlarından biridir ve yaygın anlamında, bir başkasının davranışını tekrarı ifade etmektedir 1890'da G Tarde'ın hakkında bir monografi yazdığı taklit kavramı, daha sonra uzunca bir süre gündemden düşmüş, 1960'larda sosyal öğrenme teorisiyle yeniden ortaya çıkmıştır

Sosyal öğrenme teorisyenleri (Bandura, vs) taklit ile öğrenmeyi birbirinden kesinlikle ayırmaktadır: Taklit, örnek bir davranışın yeniden üretimi olarak, öğrenmeden ziyade performans düzeyinde yer almaktadır ve bu nedenle, taklidi tanımlamada, taklit edilen davranışın özellikleri önem taşımaktadır; örneğin modelin davranışının taklit edenin repertuvarında yer almaması (bir sürücünün önündeki arabanın kırmızı ışıkta durmasının ardından durması, öndekini taklit ettiği anl***** gelmemektedir) taklidi ayırdetmede en belirgin ölçütlerdendir

Araştırmalar, bazı koşulların taklidi kolaylaştırıcı bîr rol oynadığını ortaya koymaktadır Örneğin, model olanın statü ve saygınlığı, model ile kişi (taklit etme durumundaki kişi) arasında olumlu duygular, model ile kişinin benzerlik düzeyi, kişinin bizzat kendi deneyimi olmamakla birlikte modelin söz konusu bir davranışı yapmakla ödül veya kazanç sağladığını algılaması gibi

Yeterince incelenmemesine rağmen taklidin eğitim açısından önemli bazı işlevleri olduğu bilinmektedir Her şeyden önce taklit, öğrenmeyi hızlandırıcı bir etkiye (özellikle kendiliğinden pozitif olarak pekiştirilme imkânı zayıf olan davranışlarda) sahiptir; ikincisi inhibisyonları ortadan kaldırabilir; üçüncüsü daha önceden öğrenilmiş, sosyal olarak yaptırıma uğramamış, fakat yapılmayan davranışların ortaya çıkarılmasında kolaylaştırıcı bir rol oynayabilir

Taklit (mimesis) olgusu, Girard'ın günah keçisi teorisinde, toplumu tesis edici bir rol yüklenmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #126
dehşet
Varsayılan


Temel Hata


Temel hata kavramı (fundamental attribution error), atıf konusunda gözlenen en önemli yanlılıklardan birini ifade etmektedir Bir başkasının davranışlarını açıklamaya çalışan bir kişinin, normal olarak, davranışla ilgili bir takım dış etkenler veya zorlamalar varsa, buna bağlı olarak, davranışı bu faktörlere atfetmesi beklenir

Ancak araştırmalar, bunun böyle olmadığını, insanın içsellik yönünde genel bir eğilimi olduğunu göstermektedir Örneğin davranışı gözlenen kişinin özgür olup olmadığına, tercih imkânının bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, kişisel özellikleri ön plana çıkarılmaktadır Bireyin, bir başkasının davranışım açıklama çabasında, durum ne olursa olsun, dış etkenlerin aleyhine iç etkenlerin rolüne ağırlık verme eğilimi, temel atıf hatası olarak tanımlanmıştır (Ross, 1977)

Temel hata çeşitli düzeylerde irdelenmiştir; yorumların çoğu, temel hatayı, insanın sosyal çevresi üzerinde belirli bir denetim kurma ihtiyacına dayandırmıştır (Bouchet ve ark, 1996) Bu çerçevede sosyal psikologların önemli bir kısmı, temel hatayı, motivasyonel bir yanlılık olarak nitelemiştir; örneğin bireyin ihtiyaç ve arzularına hizmet eden inançlar oluşturma ve koruma eğilimi (Weiner), kendine atıflarda benlik savunma ihtiyacı ve başkasına atıflarda kontrol ihtiyacı (Kruglanski); bireyci bir toplumda adil dünya inancım koruma eğilimi (Lerner) gibi

Ancak temel hataya, bilişsel ve normatif planda da açıklamalar getirilmiştir Bilişsel açıklama, bireyin dikkatini aktörün üzerine odaklaştırmasına; normatif açıklama ise modern Batı toplumlarında içselliğin sosyal bir norm olarak kendini dayatmasına dayandırılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #127
dehşet
Varsayılan


Temel Kişilik


Temel kişilik kavramı (basic personality), 1930'lu yıllardan itibaren sosyal bilimler alanında parlamaya başlayan kültüralist akımın sembol kavramlarındandır Kültüralizm akımı, kültürün insan davranışları ve kişiliği üzerindeki etkilerinin araştırılması yönünde büyük bir ilgi uyandırmıştır

Bu akım çerçevesinde, ulusal karakterin bir versiyonu gibi görünen temel kişilik kavramını ortaya atan ve kültürün insan kişiliğini şekillendirdiğini öne süren araştırmacılardan birisi Abraham Kardiner'dir (Bir diğeri de Ralph Linton) Kardiner, 'temel kişilik' kavramı zemininde antropoloji ile psikanalizi bağdaştırmaya çalışmıştır

Temel kişilik kavramı, belirli bir toplumun üyelerinin ortak kişilik yapısını ifade etmektedir Temel kişilik, aile ortamının, eğitimin ve sosyal çevrenin etkisiyle bireylerde benzer tutumlar, inançlar, değerler, eğilimler, duygular, vb oluşmasına dayanmaktadır Kardiner'e göre temel kişilik dört temel öğeden oluşur:

1) Düşünce teknikleri; yani bireyin gerçekliği düşünme tarzı,

2) Güvenlik sistemleri; bireylerin çevresel engellenmelerin yarattığı kaygılarla başa çıkmak için başvurduğu savunma sistemleri,

3) Geniş anlamda üst-ben; diğerlerinin takdir ve sevgisini kazanma arzusuna dayalı super-ego söz konusu,

4) Dinsel tutumlar Kardiner'e göre bu dört temel kişilik öğesi, kurumlarla ilişkilidir; bir yandan, 'birincil kurumlar' denen bazı kurumlar tarafından üretilirler, Öte yandan 'ikincil kurumlar' denilen bazı kurumları üretirler

Kardiner'e (1939) göre, temel kişiliği belirleyen temel faktör kültürel çerçevedir Kültürel çerçevenin ana unsurları arasında, aile organizasyonu, ailede verilen temel bakım ve terbiye, cinsel yasaklar, beslenme tarzları gibi birincil kurumlar yer almakta ve bunlar ana-babaya ilişkin temel tutumları meydana getirmekte ve bunlar da, dinler, mitler, efsaneler, düşünce teknikleri, iletişim tarzları ve stilleri gibi ikincil kurumlarda yansıyan sembolik projeksiyonlar vasıtasıyla her topluma özgü kişilik tipini belirlemektedir, yani kısaca ifade edilirse, bir toplumun özgül kişilik tipi, onun kültürü tarafından şekillendirilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #128
dehşet
Varsayılan


Terituvar


Hayvan veya insan, sakinleri tarafından işaretlenmiş, kendilenmiş ve hem cinslerine karşı savunulan yaşam alanı olarak tanımlanabilir Hayvan davranışlarının incelenmesinden (Armstrong, Lorenz) hareketle geliştirilen terituvar (territory) kavramı, çevre psikologlarının gözlemlerine göre, insanların mekânla ilişkilerinde de geçerliliğini korumaktadır

Bireylerin yalnız veya çeşitli gruplarda (formasyon grupları, aile, işletmeler, örgütler, vb) yaşam alanını yapılandırmaları ve işaretlemeleri (mekânın değişik noktalarına elbise aksesuarları ve eşyalar konması, mekânın yazı veya resimle işaretlenmesi, kapı-duvar ve paravan türü vasıtalarla mekânın yapılandırılması) ve böylece başka yerlerden farklı güvenli, tanıdık bir yer kurmaları, bir bakıma terituvar oluşturma olarak nitelendirilebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #129
dehşet
Varsayılan


Thomas Teoremi


Thomas Teoremi, kendini gerçekleştiren kehanet veya Pygmalion Etkisi adıyla anılan olguların bir başka versiyonudur Bu teorem, bir durumun gerçek olarak algılanması halinde, bu durumun sonuçlarının gerçek olacağını öngörmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #130
dehşet
Varsayılan


Toparlanma


Fizikte bir metalin darbe sonrası eski yapısını yeniden alabilme kapasitesini ifade eden psikolojik sağlamlık ya da toparlanma (resilience) terimi, psikolojide insanların travmalara karşı sağlamlığının ötesinde travma sonrası yaralarını sarabilme kapasitesini ifade etmektedir

Toparlanma kavramı, özellikle deprem ve benzeri büyük felaketlerin yaşandığı toplumlarda hem birey, hem de topluluk psikolojisi bakımından çok önemli görülmektedir

Ancak kavramın önemi sadece bu tür büyük felaketler yasayan insanlarla sınırlı değildir Toplumda dışlanmış, sapkın, marjinal veya azınlık gruplarına yönelik tutum ve davranışların yol açtığı 'yaralar' da aynı kapsamda düşünülebilir

Şu veya bu nedenle olumsuz bir konumda bulunan yaralı kişiler, toplum tarafından bu konumlarından çıkmalarını engelleyecek bir etiket (örneğin evlilik dışı doğan çocukların '****' olarak etiketlenmesi) içine hapsedilmekte ve bu kişiler diğerinin bakışı tarafından bir tür 'kurban kariyeri'ne (Cyruljıik) mahkum edilmektedir Ancak bazı hallerde 'mağduriyet' konumunun, etik kurallar ('haksızlığı telafi etme gereği') nedeniyle sağladığı avantajlar, insanları 'sefalet' meraklısı (''tniserabilisme') olmaya, 'ezilmişlik oyunu'nu sürdürmeye (Bilgin, 1997) götürmektedir

Bu açıdan yaralarına pasif bir şekilde maruz kalmak yerine, affektif, entelektüel, sosyal ve sanatsal angajmanlar vasıtasıyla çıkış yolları aramak, yeni ve birden çok bağlantılar kurmak büyük önem taşımaktadır Zira bir imajla, sağlamlık 'sellerde kayıkla yol alma kapasitesi' olarak nitelenirse (Cyrulnik, 2002), kendini sele bırakmamayı ve tutunacak bir şeyler bulmayı öğrenmelidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #131
dehşet
Varsayılan


Transaksiyonel Analiz


1950'lerin sonlarına doğru Eric Berne tarafından ortaya atılan transaksiyonel analiz, kişiler arası iletişim sorunlarının çözümünde uygulanan bir psikolojik değişim ve analiz yöntemi olarak tanımlanabilir

Yöntem, Freudçü bir perspektiften hareketle, insan iletişiminin ve ilişkilerinin, oldukça mekanik bir anlayışını temel alır îki partner arası etkileşimlerin kolayca ayırdedilebilecek ve çözümlenebilecek bir birim oluşturduğunu; bu ilişkide her kişinin, normal olduğu takdirde kendi yetişkin Ben'iyle bulunacağını; aksi halde ebeveynsel (parental) Ben'iyle (üst-ben) veya çocuksu Ben'iyle (bilinç altı) bulunacağını öne sürer

Buna göre kişilik üç öğeden ya da Ego'nün üç durumundan oluşur; Anababa, Yetişkin ve Çocuk Diğer insanlarla ilişkimizde bu rollerden birini üsleniriz; örneğin otoriter olduğumuzda anababa, itaat ettiğimizde çocuk rolleri söz konusudur

Transaksiyonel analiz, bireyin özel senaryolarından ve diğerleri karşısındaki olağan tavırlarından (yaşam pozisyonları) yola çıkarak kişisel değişimi sağlamaya yönelik bir yöntem olmayı da hedeflemektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #132
dehşet
Varsayılan


Transaksiyonel Süreç


Transaksiyonel süreç, bir iletişimde, aralarında birbirine bağlı olan çeşitli öğeleri, birbirlerini etkileyecek tarzda harekete geçirme sürecidir Genellikle iletişim süreci, söz konusu öğelerin birbirinden bağımsız olmaması dolayısıyla, transaksiyonel bir süreç olarak nitelendirilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #133
dehşet
Varsayılan


Tutuklular İkilemi


Oyun teorisinin temel problematiğini oluşturan ve Trucker tarafından tasarlanan 'tutuklular ikilemi' (dilemma), tarafların motivasyonları arasında çelişkinin bulunduğu, kazanç ve kayıplar toplamının sıfır olmadığı bir durumun ifadesidir İkilemin öyküsü şudur: Silahlı bir soygun konusunda şüpheli İki kişi tutuklanırlar Fakat savcının elinde geçerli kanıtlar yoktur

Zanlıları iki ayrı hücreye koyan savcı onlara bir teklifte bulunur Eğer ikisi de suçunu itiraf etmezse, ruhsatsız silah taşımaktan dolayı 6 ay hapis yatacaklardır; ikisi de suçunu itiraf ederse, savcı, soygun için asgari ceza olan 2 yıl hapse mahkumiyetlerini isteyecektir; ancak biri itiraf eder ve diğeri etmezse, itiraf eden sadece tanık olarak mahkemeye çıkacak ve sonra bırakılacak, diğeri ise 20 yıl hapis yatacaktır

Bu durumda tutuklular ne yapacaktır? İkisi birlikte düşünüldüğünde, her biri için en kötü durum 20 yıl, en iyi durum diğerinin 20 yıl hapsine karşılık kendinin serbest bırakılması, "en az kötü durum" ise 6'şar ay hapistir Fakat 6 ay hapis durumu, her ikisi de aynı tutumu izlerse, yani her ikisi de itiraf etmezse mümkündür Ancak her birini bir şüphe alır: "Ya kendisi inkâr ederken, diğeri itiraf ederse?"

Tutukluların içinde bulunduğu ikilem, taraflar arasında güven ve iletişimin yokluğunda, daima itirafla çözülmektedir Bu ikilem iki taraf arasında işbirliği ve istismar yönünde seçenek davranışların bulunduğu çeşitli insan ilişkilerinde, tercih edilen rasyonel davranışın, işbirliğinden ziyade karşılıklı istismar davranışı olmasıyla sonuçlanmaktadır

Tutuklular ikileminin sorunsalı, bir başka örnekte daha görülmektedir İki idam mahkumu, her biri kendi hücresinde ölümü beklemektedir Bir sabah başvezir, onlara şu mesajı iletir: "Sizi bağışlamaya karar verdim; yarın sabah serbest olacaksınız Ancak isterseniz, idam cezanızın 10 yıl hapse çevrilmesini talep edebilir-siniz Eğer bu yönde karar verirseniz, gece yarısına kadar bana bildirin; isteğiniz derhal yerine getirilecektir Fakat, bunu sadece biriniz isterse, diğeri ertesi sabah idam edilecektir"

Burada da mahkumların Önünde iki seçenek vardır İşbirliğine gitmek (İ) veya işbirliğinden kaçmak (K) İlk bakışta ikinci şıkkın avantajı yok gibi görünüyor ve bu yüzden her ikisinin de Ü seçeneğinde birleşmeleri (işbirliği ya da Nash dengesi) bekleniyor

Ancak mahkumlardan biri, K'yı (10 yıl hapis) seçerse veya diğerinin seçeceğini düşünürse veya diğerinin onun böyle davranacağını düşünebileceğini düşünürse, vb bu durumda, kazancını maksimum kılmak yerine, kaybını minimum kılmak yoluna gidecek ve sonuçta her ikisi de KK seçeneğinde (kaçışta denge) birleşeceklerdir Bu iki yoldan birincisi (İİ) faydacı rasyonellik, diğeri (KK) ise ihtiyatlı rasyonellik stratejisidir Birincisinin dayandığı denge, istikrarsız, zayıf bir dengedir, fakat sağduyuya uygundur; ikincisinin dayandığı denge, sağlamdır, ama sağduyuya aykırıdır

Tutuklular ikilemi, kazanç ve kayıplar bakımından karşılıklı bağımlılık durumunu ifade etmektedir Ancak başka ilişki durumları da mümkündür Örneğin taraflardan birinin sürekli kazançlı olduğu ve kazancının, diğerinin davranışlarından etkilenmediği; buna karşılık diğerinin kazanç ve kayıplarını belirlediği bir durum düşünülebilir

Efendi-köle ilişkisini niteleyen bu durum, "kader denetimi" denilen bir matris yapısına uymaktadır Burada taraflardan biri, hakim pozisyondadır ve diğerinin kayıp ve kazançları ona bağlıdır Bir diğer durumda, taraflardan biri, her durumda kazançlıdır; ancak diğerinin kazançları hakim konumdaki kişi kadar, kendisine de bağlıdır ve dolayısıyla onun tercihlerine göre kendi tercihini ayarla***** kazancını artırabilir Bu ilişki yapısı, "davranış yoluyla denetim" denilen bir başka ilişki tipini ifade etmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #134
dehşet
Varsayılan


Tutum


Sosyal psikolojinin merkezî kavramlarından biri sayılan tutum (attitude) kavramı, belirli bir sosyal obje konusunda bireylerde mevcut olan ve bilişsel, duygusal, davranışsal yanlar taşıyan gizil eğilimleri ifade etmektedir

Tutum, sosyal psikolojide tarihsel öneme sahip klasik bir tanımla, 'bireyin belirli bir sosyal objeye karşı tepkisini dinamik bir tarzda etkileyen, bireyin deneyimlerine göre Örgütlenmiş ve davranış hazırlığı niteliğindeki zihinsel ve nöropsikolojik bir durum" olarak nitelenebilir (Allport)

Bu tanımın öğelerine yakından bakıldığında, tutumun ana özellikleri şu şekilde kendini göstermektedir: Tutum, zihinsel ve nöropsikolojik bir durumdur; tutum, dinamik veya yönlendirici bir etkide bulunan davranışsal bir hazırlık durumudur; tutum örgütlenmiş bir durumun ifadesidir (belirli bir objeye ilişkin olumlu veya olumsuz duyguların eşlik ettiği bilişlerin bellekteki temsili); tutum, kişinin deneyimlerinin sonuçlarına göre örgütlenmiş bir durumdur; tutum, ilişkin olduğu tüm objelere ve durumlara karşı kişinin tepkilerini etkiler

Sosyal psikologlar tutumları karakterize eden dört özellik üstünde durmaktadırlar Bunlar tutumun yönü (bir objeye karşı lehte veya aleyhte bir konumda olma), tutumun yoğunluğu ya da şiddeti (çok veya az lehte veya aleyhte olma), tutumun merkezîliği (tutumun kişiyi benliğinde angaje edip etmemesi, yani benliğini ilgilendirme düzeyi; ego-involvement) ve tutumun ulaşılabilirliği (tutum objesi ile bu objenin duygusal olarak değerlendirilmesi arasındaki bağın sağlamlığı; bir tepkinin tutum -tutum değil uçları arasında uzanan bir çizgide, tutum ucuna doğru yaklaştıkça, ulaşılabilirliği artmaktadır) şeklinde ifade edilebilir

Tutumların yapısına gelince, bu konuda Rosenberg ve Hovland (1960) tarafından ortaya atılan klasik görüş, 'Üç Öğeli Model' adıyla anılmakta ve tutumun bilişsel, duygusal ve davranışsal olmak üzere üç öğeden oluştuğunu öne sürmektedir Bunun yanı sıra, tutumun yapısı konusunda ortaya atılan görüşler bağlamında, tutumu esas olarak duygusal bir değerlendirme tepkisi gibi gören 'Tek Boyutlu Model' ve bu modellerin yeni versiyonları (Zanna ve Rempel, 1988; vb) zikredilebilir

Tutumlar konusunda araştırmacıların üzerinde durdukları bir diğer husus, tutumların işlevleridir Literatürde tutumların işlevleri arasında bilgi sağlama işlevi (tutumun bilgileri organize ederek basitleştirmesi ve bir referans çerçevesi olması), araçsal işlev ya da uyum işlevi (tutumun, bireyin ihtiyaçlarını doyurucu yönde oluşması; örneğin bir siyasetçinin halka karşı olumlu tutumu, hem popülaritesini artırır, hem de kendi eylemelerinin etik bakımından meşrulaştırılmasını sağlar), tutumun ifade işlevi (inançların, değerlerin ve benlik imgesinin dışa yansıtılmasına uygun tutumlar geliştirme), Ego veya benlik savunma işlevi (tutumun, öz saygıyı koruyucu bir etkide bulunması) sayılmaktadır (Lafrenaye, 1994)

Nihayet bazı araştırmacılar tutumların oluşumunu konu almaktadır Literatürde, tutumların nasıl oluştuğuna odaklasan farklı yaklaşımlar mevcuttur Duygusal (affektif) kaynakları öne çıkaran yazarlardan bazıları, tutumların oluşumunda Pavlovçu Klasik Şartlanma kavramını esas almakta, diğer bazıları ise (Zajonc) belirli bir uyaranla pek çok kere karşılaşmanın önemini vurgulamaktadır

Davranışsal kaynakları öne çıkaran yazarlardan bazıları (Scott) Skinnerci Edimsel Şartlanma kavr***** dayanmakta, diğer bazıları (Salancik) ise kendini algılama modelini (Bem) ('yeni davranışların yeni tutumlar oluşturması') kullanmaktadır Bilişsel kaynaklan öne çıkaran yazarlardan bazıları (Phillips) sosyal öğrenme teorisini (Bandura) hareket noktası almakta, diğer bazıları ise inanç-yargı modelinden (Fishbein ve Ajzen) yola çıkmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Eski 08-21-2006   #135
dehşet
Varsayılan


Tutum Değişimi


Sosyal psikologların favori araştırma konularından biri olan tutum değişimi (attitude change) (1980'lerde yılda ortalama 1000 yayın), bireyin belirli bir tutum objesine ilişkin tutumunun yönünün (lehte-aleyhte) veya şiddetinin (çok-az) değişmesidir

Sosyal psikolojide tutum değişimini konu alan çeşitli teorik yaklaşımlar bulunmaktadır Bunlardan bir kısmı 'Bilişsel Tutarlılık Yaklaşımları' olarak adlandırılmakta ve Heider'ın Denge Teorisi (Balance Theory), Osgood ve Tannenbaum'un (1955) 'Uygunluk Teorisi' (Congruity Theory) ile Festinger'in Bilişsel Çelişki Teorisi bu çerçevede yer almaktadır Diğer bir kısmı 'Yale Yaklaşımı' veya 'Mesaj Öğrenme Yaklaşımı' olarak adlandırılmaktadır Hovland ve arkadaşlarının geliştirdiği Yale Üniversitesi İletişim Programı kapsamında yapılan ve çeşitli iletişim tiplerinin tutumlar üzerindeki etkilerini test eden araştırmalar bu çerçevede yer almaktadır

Bir diğer yaklaşım, 'Bilişsel Tepki Yaklaşımı' (mesajın ikna gücünün, alıcı bireyin enformasyonu aldıkça kendiliğinden geliştirdiği biliş ya da düşüncelere bağlı olması) olarak anılmakta ve ikna konusundaki bazı paradigmalar (dikkat dağılmasının iknaya etkisi ve iknaya direnç paradigmaları) bu çerçevede yer almaktadır

Dördüncü bir yaklaşım Petty ve Cacioppo'unun (1986) 'bilişsel üretimin gerçeklik düzeyi'ni temel alan yaklaşımlarıdır ve tutum oluşumu ve değişiminin bazı durumlarda, anlamlı enformasyonlar üzerinde düşünmenin sonucu iken, diğer bazı durumlarda basit bir çıkarsamanın, bir şartlanmanın ya da mesajla ilişkili olumlu veya olumsuz dış belirtilerin sonucu olabileceğini öngörmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.