![]() |
![]() |
![]() |
#76 |
dehşet
|
![]() NLP Nöro-lengüistik programlama ya da kısa ifadesiyle NLP, bir iletişim ve kişisel değişim tekniğidir ![]() ![]() Örneğin, bireylerin iletişim tarzlarının farklı olduğu, bazılarının görsel, bazılarının işitsel, diğer bazılarının da kinestezik olduğu şeklindeki görüşler |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#77 |
dehşet
|
![]() Norm Norm bireyin, yetenekleri, davranışları ve görüşleri konusunda referans aldığı standarttır ![]() ![]() Sosyal normlar, örtük (implicit) olabildikleri gibi, açık seçik bir şekilde vazedilmiş de olabilirler ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#78 |
dehşet
|
![]() Ortak Bilgi David K ![]() ![]() ![]() Lewis, Convention'da şu analizi yapar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu durumda, örtük (implicit) bir anlaşmadan, ifade edilmemiş bir uzlaşmadan söz edilebilir ![]() ![]() ![]() Bunun için hareket noktası olarak, Schelling'in The Strategy of Coflict (1960) adlı eserinde ele aldığı oyunda işbirliği ya da eşgüdüm (coordination) kavramım alır ![]() ![]() Bu oyun tipi, oyuncuların çıkarlarının uyuştuğu ve dolayısıyla birbiriyle eşgüdümü, ahengi sağlamalarının yeterli olacağı bir oyun tipidir; örneğin iki oyuncu varsa, her ikisinin de a veya b oynamalarının gerektiği, diğer durumlarda kazanç ve kayıplarının sıfır olduğu bir oyun tipidir ![]() Bu durum, büyük bir mağazada birbirini kaybeden ve bulmaya çalışan eşlerin durumuyla somutlaştırılabilir ![]() ![]() ![]() Zira onun (kadının) davranışı, kocanın da kendisini örtün (kadının) yerine ko***** ne düşüneceğini kestirmeye, yani bizzat kocası hakkında öngördüğü davranış şekline bağlıdır ![]() ![]() ![]() Bu şekilde akıl yürütme sınırsız bir zincir halinde uzaması ve teorik boşluk içermesine rağmen, pratikte eşlerin bilişsel performansları sayesinde çözülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Lewis, bu örtük anlaşma, sezgisel uzlaşma fikrini ele alarak işler ![]() ![]() ![]() ![]() 1) Herkes R'ye uyar, 2) Her kişi, diğerlerinin R'ye uyduğunu bilir, 3) Bunun böyle olması, her bir kişiye, kendisinin de R'ye uyması için nihai ve kesin bir sebep sağlar, 4) Herkes, R'ye (daha zayıf bir uyma yerine ve özellikle de biri hariç hepsinin uyması yerine) genel bir konformitenin olmasını tercih eder, 5) R, son iki koşulu yerine getiren mümkün tek düzenlilik değildir, en azından bir seçenek düzenlilik R' daha vardır (bu koşul, R'nin uzlaşmasal olduğunun göstergesidir), 6) Birinci ve beşinci koşullarda ortaya çıkan olgusal durumlar, ortak bilgidir ![]() Dupuy buna örnek olarak, bir ülkede tüm sürücülerin yolun sağından gitme yönündeki uzlaşmalarını veya bir telefon konuşması kesildiğinde, yeniden arayanın ilk arayan olmasını vermektedir ![]() ![]() Her bir kişinin, diğerlerinin uzlaşmaya uymak zorunda olduklarına kendilerini ikna etmek için izledikleri akıl yürütmeye ilişkin simülasyonu, onu şüpheye sürüklemek yerine, kendi inancında pekiştirmektedir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#79 |
dehşet
|
![]() Ortodoksluk Ortodoksluk (orthodoxy) ideolojik anlamda, birey ve grupları karakterize eden bir özelliğe işaret etmektedir ![]() ![]() Bu bakış açısında Ortodoksluk, belirli bir ideolojiye ait değildir ve çok çeşitli Ortodoksluklar olabilir ![]() Ortodoksluk ya da Ortodoks düşünce, birey üzerinde kesin kontrol arayan tüm düşünce ve eylem topluluklarıyla (dinsel gruplar, etnik/ayrılıkçı örgütler, sekter siyasal partiler) ilgilidir ![]() ![]() ![]() Deconchy, Ortodoksluğu bir kişilik özelliği olarak görmemektedir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#80 |
dehşet
|
![]() Oryantalizm XIX ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Oryantalizmin doğuşu, Napolyon'un 1798'de Mısır Seferi'ne bağlanmaktadır ![]() ![]() Napolyon bilim adamlarının, yerli halkla ilişkilerinde aracılık yapmasını, söylemlerini tercüme etmesini beklemekte ve Mısır'ı onlar vasıtasıyla idare etmeyi planlamaktadır ![]() ![]() Mısır seferi, Egyptoloji ve İslamolojinin doğmasına vesile olmuş ve bu çerçevede 300 araştırmacı 25 yıl (1803-1828) boyunca çalışarak Mısır'ın Tasviri adlı büyük bir eser ortaya koymuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XIX ![]() ![]() ![]() ![]() İlk oryantalizm kongresi, 1873'te gerçekleşmiş, yüzyılın sonuna doğru, oryantalizm çerçevesinde kurulan enstitüler, üniversite kürsüleri ve araştırma birimleri, sağlam bir kurumsal yapıya kavuşmuş, hükümetlerin, ticari işletmelerin, kumpanyaların, coğrafya derneklerinin desteğini almış ve büyük ün kazanmıştır ![]() Oryantalizm, günümüzde pek çok yazar ve bilim adamı tarafından eleştirilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#81 |
dehşet
|
![]() Otokratik Strateji Otokratik strateji, güç, otorite, hakim olma ve rekabete dayalı bir çatışma çözme stratejisi ya da yoludur ![]() ![]() Ona göre çatışma durumlarının bir tek kazananı olur ve o da kendisi olmalıdır; güç ve otoritenin asıl anlamı budur ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#82 |
dehşet
|
![]() Otomatiklik Otomatiklik (automaticity) kavramı, insanın çevresel uyaranlara gösterdiği tepkilerin otomatikleşmesini ifade etmektedir ![]() ![]() Sosyal psikologlara göre otomatik tepkiler, ne irrasyonellik ifade etmekte, ne de hatalı tepkiler anl***** gelmektedir ![]() İlk olarak otomatik tepki, iradî değildir, yani tepkinin ortaya çıkması için çevrede uyaranın varlığı yeterlidir; ikincisi, bireyin zihninde açık seçik bir hedef olmadan da ortaya çıkabilir, yani niyetli değildir; üçüncüsü, bireyin bilişsel ve algısal kaynaklarını tüketmez; dördüncüsü, tepkinin icrası sırasında herhangi bir kontrol mekanizması devreye girmez ve beşincisi, birey tepkinin harekete geçirilişinin (activation) bilincinde değildir ![]() Ancak bir otomatik tepkinin tüm bu özellikleri göstermesi zorunlu değildir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#83 |
dehşet
|
![]() Otoriter Kişilik Adorno ve arkadaşları (1950) tarafından geliştirilen otoriter ya da yetkeci kişilik kavramı, anti-demokratik tutum ve davranışlar sergileyen kişilerin kişiliklerini ifade etmektedir ![]() Adorno, Marksizm ile psikanalizi bütünleştirmeye çalışan Frankfurt Ekolü'nün teorik perspektifinden yola çıkarak azınlıklara karşı önyargıları olan insanların, buna paralel veya bununla ilişkili başka düşüncelerinin ve özel kişilik çizgilerinin olup olmadığını araştırmıştır ![]() ![]() Araştırmanın ilk aşaması Yahudilere karşı önyargıları belirlemeyi amaçlayan bir anti-semitizm tutum ölçeği oluşturmak olmuştur ![]() ![]() ![]() Adorno ve arkadaşlarının bu sonuçlara ilişkin yorumuna göre önyargı, belirli bir grupla özgül ilişkilerden değil, genel bir zihinsel yapıdan ileri gelmektedir; bu zihinsel yapı, etnosantrizmdir ![]() ![]() ![]() Araştırmanın bundan sonraki aşamasında kişilerin anti-demokratik eğilimleri anlamak için önyargılı kişilerin kişiliği üzerinde durulmuştur ![]() ![]() ![]() Faşizmin insanda vücut bulması olarak da nitelendirilebilecek olan otoriter kişilik, dokuz boyutta tanımlanmaktadır: Uzlaşmasal değerlere bağlılık, otoriteye itaat, otoriter saldırganlık, içe-bakış yokluğu, batıl inançlar ve kalıp yargılar taşıma, güç ve iktidar temelli düşünme, genel düşmanlık (sinik yıkıcılık), cinsel serbesti karşıtlığı, bilinçaltı içtepileri dışa yansıtma gibi (Daha sonraki bazı araştırmacılar, otoriter kişiliğin tanımlanmasında, bu dokuz boyuttan sadece ilk üçünü anlamlı bulmuşlardır) ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#84 |
dehşet
|
![]() P ![]() ![]() ![]() Sözcük olarak 'benzerleri arasında en iyi olmak' anl***** gelen ve kavram olarak 'benliğin en üst düzeyde konformitesi'ni ifade eden P ![]() ![]() ![]() ![]() Sosyal gruplar, üyelerinin davranışlarını çeşitli normlara göre düzenler ve bireyler, normlara uydukları ölçüde grup içindeki statüsünü pekiştirir veya yükseltir ![]() ![]() ![]() ![]() Bu çatışma, benliğin daha üst bir uyumu sayesinde aşılabilir ve iki arzu eş zamanlı olarak duyurulabilir ![]() ![]() Örneğin bir fabrika veya iş atölyesinde en verimli işçi olmak (Stakhanovculuk), yabancı dil öğrenen bir öğrenci grubunda en iyi dil bilen öğrenci olmak, dinsel nitelikli bir grupta (bir tarikat veya kilise grubu) en çok ibadet yapan, en dindar, en çilekeş kişi olmak gibi ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#85 |
dehşet
|
![]() Paradoks Paradoks, birbiriyle bağdaşmaz görünen iki fikri birlikte taşıyan bir önerme veya mesaj olarak tanımlanabilir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#86 |
dehşet
|
![]() Paradoksal İletişim Palo Alto Ekolü tarafından ortaya atılan paradoksal iletişim kavramı, partnerlerden biri veya diğerinde (paradoksal mesajlar almaları dolayısıyla) patolojik davranışlara yol açması muhtemel kişiler arası etkileşim biçimi olarak tanımlanabilir ![]() ![]() Paradoksal iletişime günlük dilden şu tür örnekler verilebilir: "Spontan davran" veya (başat karakterli bir kadının kocasına söylediği) "Pısırık olma, bana hakim olmanı istiyorum" veya "Özgürce konuş" veya (bir yöneticinin sekreterine yazmasını söylediği) "İstanbul kalabalık bir şehirdir ve üç hecelidir" gibi ![]() Günlük yaşamdaki iletişim paradoksları Üstünde duran Palo Alto Ekolü yazarları (Watzlawick, vb ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#87 |
dehşet
|
![]() Pigmalion Etkisi Ovidius tarafından anlatılan Pigmalion mitosu, kendini gerçekleştiren kehanet olgusunu aydınlatmak için kullanılmaktadır ![]() ![]() ![]() Günlerden bir gün, bir kadın heykeli yapmaya karar verir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu öykü, daha sonraları, pek çok roman, tiyatro ve sinema eserine konu olmuştur ![]() ![]() Psikolojide daha ziyade benlik ya da kimlik oluşumunun kişiler arası etkileşime bağlılığı çerçevesinde kullanılan bu terim, belirli bir öngörünün, salt ortaya atılmış olması dolayısıyla gerçekleşmesini ifade etmektedir ![]() Pigmalion Etkisi, bir diğer kişi hakkında hatalı görüşleri bulunan bir kişinin, kendi hatalı görüşlerini doğrulayacak şekilde davranması ve hedef kişinin de buna uygun davranışlar göstermesi şeklinde de tanımlanabilir; önce algılayan,- hedef bir kişinin özellikleri hakkında bir takım beklentiler oluşturmakta, ardından bu beklentilere göre davranmakta ve nihayet hedef, algılayanın davranışlarına göre ve onun ilk beklentilerini doğrulayacak şekilde kendi davranışlarını ayarlamaktadır ![]() Burada, bir şey hakkındaki imaj ve temsillerimizin, bizzat o şeyi algılamada etkili olduğu ve bir süre sonra o şeyin algıladığımız haliyle gerçeklik kazandığı şeklinde devresel bir nedensellik örgüsü söz konusudur ![]() Örneğin kendisi hakkında negatif bir benlik imajına sahip olan bir genç kız, kendisinin sıkıcı bir insan olduğunu, hiç kimsenin ondan hoşlanmadığını, vb ![]() ![]() ![]() Bunun, eğitim alanında yakından bilinen örneklerinden birisi (Rosenthal ve ark ![]() ![]() ![]() ![]() Bu olgunun bir başka örneğini, diğerlerinin bizim hakkımızdaki beklentilerine uygun davranma eğilimi göstermemizde de bulmak mümkündür ![]() ![]() ![]() ![]() Sosyolojik literatürde "kendi kendini gerçekleştiren kehanet" (self-fiılfilling prophecy) olarak adlandırılan bu mekanizma, sosyal olguların, insanlardan bağımsız ya da objektif bir gerçekliğinin bulunup bulunmadığı tartışmalarında anahtar bir kavram niteliği taşımaktadır ![]() Kendini gerçekleştiren kehanet kavramı, ilk kez 1948 yılında yazdığı bir makaleyle Merton tarafından ortaya atılmıştır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#88 |
dehşet
|
![]() Ping-Pong Metaforu Bu metafor, iletişim olgularını ping-pong maçı gibi gören iletişim yaklaşımının kullandığı metafordur ![]() ![]() Herkes sırasıyla, rolünü değiştirerek, verici ve alıcı konumunda bulunur, dolayısıyla iletişimin başarısı, tüm tarafları dikkate almayı gerektirir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#89 |
dehşet
|
![]() -------------------------------------------------------------------------------- Pozitif Düşünce Tüm bireylerin kullanmayı öğrenmesi ve geliştirmesi gereken zengin bir potansiyele sahip olduğu ilkesine dayanan bir tutumdur ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#90 |
dehşet
|
![]() Pozitif İzlenim Eğilimi İzlenim oluşumu konusunda ortaya atılan (Sears, 1983) bir görüşe göre, insanlar diğerleri hakkında pozitif yargıda bulunma eğilimi göstermektedir, yani hedefe ilişkin olumlu ve olumsuz yargılar karşılaştırıldığında, olumlu yargıların daha çok olduğu görülmektedir ![]() Örneğin bir araştırmada öğrencilere, diğer öğretmenlere kıyasla kendi öğretmenlerini değerlendirmeleri söylendiğinde, büyük çoğunluk (%97) öğretmenlerini ortalamanın üstünde görmektedir ![]() |
![]() |
![]() |
|