Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
armağan, ilahi, meclis

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #46
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Allah'ı tek varlık biliniz; bu bilginizi saklayınız Başkalarından ayrılınız
Kalp hâli, vücut karanlığına gömülüdür Onu, Hakk’ın yakınlığı kapısına kadar vardırabilirsen bilgi şafağı çakar, kalp gözüne, ince ve derin bilgilerin sürmesi çekilir Ve sen ona kaderin fihristini okutursun Sonra her şeyi yanında bulursun
Cennet âlemine geçtikten sonra yemek ve içmek için zorluk olmaz Hak Teâlâ'nın sevip seçtiği kullar için orada yemek içmek işleri bir güçlük olmadan gelir Bilhassa Hak Teâlâ'nın sevilmiş seçilmiş kulları için Her şey onlara boyun eğer, iç âleminde genişlik olur Ve dersin: “Ben, Allah'ın velî kullarındanım; O'nun tecelli yolu ile verdiği varlıkla Zât’ına çevrilen kimselerdenim
Bu işler: “Ah ben de onlar gibi olsaydım!” deyip boş arzu ile ele girmez Hak Teâlâ'nın seçilmiş kulları, O'nun arzusuna bakarlar Esefle deriz ki: “Sizin bu işlere dair hiç bilginiz yok
Ey oturumlara devam edenler ve ey dedikodu ehli! Siz, anlattığımdan haberdar değilsiniz
Bundan sonra Geylânî Hazretleri, avucuna şöyle bir üfledi, etrafına döndü, her yanı süzdü ve devam etti: O ki, mal, mülk harcamadan cennet arzular, yalancıdır O ki, fakir fukaraya karşı şefkat duygusu beslemez ve bununla beraber Peygamber’i (sav) sevdiğini iddia eder, bu da yalancıdır
Her şeyin kendine göre, bir vazifesi olur Baş gözü ile dünya görülür Kalp gözü ile âhirete bakılır Sır gözü ile de Mevlâ müşahede edilir
Halka karşı iyi edepli ol Şöyle ki, sesin, halkın hiçbirinden daha yüksek olmasın Edebini ve terbiyeni böylece takınabilirsin
Yaptığın isyan hareketleri ile Hak'la çekişmektesin Ve yaptığı işlere karşı gelmektesin Bu, senin için ayıptır
Dikkat et, sabahları güneş, yatakta iken üzerine doğmasın Güneş yalnız cahil kişinin üstüne doğar Güneş yalnız nefsine ve kötü arzusuna uyan kimsenin üzerine doğar Erken kalk, güneşin doğmasına hazır ol O doğduğu zaman, seni gaflet yatağında bulmasın
Bu anlatılan şeyler biraz akılların ötesini ilgilendirir
Zorla da olsa, bazen ruh âlemine, bazen de tabiat âlemine boyun eğmek zorundasın Her ne hâlde olursa olsun kalbin imanla dolu olması gerek Bilhassa tabiat bataklığına düşüldükte
Sadık ve gerçek yolcu için kalbe her çeşit varidat gelir Bu varidatı alan zat, yanlış yola sapmaz Dıştan yaptığı işleri dinî hükümlere göre ayarlar, o aynada görür İç âlemini ise ilim aynasına arzeder, kalbini ona göre işe koşar İşleri, ilim ve hüküm aynasında gerçek yüzünü buluyorsa, kalbini Aziz ve Celil olan Melik'e arz eder Şayet, iki aynanın biri gerçeğe uyar, öbürü uymazsa şahın katına alınmaz Böylece kapıda bekletilir “İşlerini tahkim et!” diye emir verilir İşlerini dinî hükümlere uydurabilirsen çalışman yerini bulur Her işin övülür Aksi hâlde o şaha varman nasıl kabil olur?
Şahın kapısından, bilgi ile ve gerçek ahkâmı yerine getirmekle girilebilir
Yaptığın her işi hesap edebilmen senin için kabil olmaz O kapıyı açan işler öyle şeylerdir ki, iç âlemde saklıdır
O işin hikmet yönü sonradan sana açılır, onu bir sen bilirsin, bir de Rabb’in Bu hâle, zâtî varlığa yakın melekler de akıl erdiremez; İlâhî elçi olarak kullara gönderilen peygamberler de tam bilemez
Büyük zatlardan, maddî işlere yarayan akıl gitmiş, akıllara akıl olan bir başka akıl verilmiştir Ve onlardan, her şeyin aslına varmak için şart edilen yorgunluk günleri de geride kalmıştır
Onlar, yollarından hayli aç kalmışlardı, şimdi sofra önlerine açıldı Susuz kalmışlardı, onlara şimdi su sunuldu Çok yoruldular, şimdi onların dinlenme demi Hayli uykusuz kaldılar, şimdi uyku zamanı
Bu hâlleri geçirdikten sonra o kula oyalayıcı meşgaleler verilir Bunlar onu Hak'tan ayırmaz Çünkü Hak onu sırlarına vâkıf kılmıştır Her ilâhî sırra karşı o kulun sezişi vardır
Sonra bu hâle eren bir Allah kulu, bulunduğu ülke halkının gizli işlerini de bilir, istediği beldenin ve arzu ettiği ülkenin âlemine vâkıf olur Şayet ona bir kutubluk hâli verirlerse bütün dünya ehlinin işlerini bilir Onların rızkını da taksim eder Kendi iradesine verilen cümle işlere karşı uyanıktır, ayıktır İlâhî sırların gizliliklerine vâkıftır Onun için, dünyada olup biten hayrın ve şerrin hiçbiri, gizli değildir Onun varlığındaki kutluluk, Hak tarafından seçilmesine vesile olmuştur O, nebilerin resullerin vekilidir Ülkenin emini odur O, içinde bulunduğu zamanın bütün işlerini merkez olarak idare eden bir kutubtur
Kalp meleklerin geçit yeridir Sır ise daima Hakk'a nazırdır
Allah, bir kulun kendine yönelmesini dilerse, onu âdemoğullarının içinden alır, yırtıcı ve vahşi hayvanlarla ülfet ettirir Bu vesile ile insanın vahşet duygusu yok olup gittikten sonra meleklerle ülfet duygusu hâsıl olur Onların muhtelif şekillerini görür ve çeşitli yüzlerine bakar, sözlerini işitir Karada, denizde ve ıssız yerlerde onlarla olmaya başlar
Ey Hakk'a varmak isteyen işit Ey bu yola talip olan ve Hakk'a kavuşmak için karar veren, önce söz, sonra görmek, önce konuşmak, görme işi sonra O yüce meleklere kavuşmak için önce sözlerine alışmak lazım Sonra yüzlerini görmeye iştiyak duymalısın Bu iki sıfat bir zatta hâsıl olursa, meleklerle arasındaki perde kalkar
Allah'ın yaratıkları içinde meleklerden tatlı sözlüsü yoktur Onlar gibi güzel surette yaratılan olmamıştır Onların sesinden daha lezzetlisi olmadı
Hakk'a varmaya istidatlı olan kul, bir zaman o hoş meleklerle vakit geçirdikten sonra; Hak, tarafından meleklerle arasına perde gerer Zâtı kapısına getirir, yakınlık duygusunu verir Varlığı ile ülfet ettirir O makamda bir zaman sükût hüküm sürer Sonra olacak olur O kulun kalbine Musa Nebi’nin anasına olan cinsten ilâhî tecelliler olur
At varlığını, korkma Ey kalp, içindeki sırrın zayi olmamasını istiyorsan denize ve ıssız yerlerdeki sulara sal Korkma, o seni yine bulur Onu akraba ve arkadaşlardan ayır Yazık, bir kadın senden hayırlı! Yavrusunu denize atıyor Sen benliğinden sıyrılıp iki adım atmaktan korkarsın Bu senin, iman bakımından noksan oluşuna bir delil sayılır Musa Nebi’nin anasına Hak vaat etmişti Oğlunu yine ona döndürecekti Senin, o ananın kalbine vurulan iman damgasına inancın yok: “Biz onun kalbine oğlunun döneceğine dair inancı yerleştirmeseydik…” kelâmına imanın yok Varsa da çok zayıf!
Senin içinde bulunduğun kara ülkede bir muradın yerine gelmese, bir alıştığın işten olsan; onlara tekrar kavuşmak için sebepleri kovalarsın Bu anlarda Hakk'a varmaya tam istidat sahibi isen kalbin, Yaratan'ına bağlanır, hâlinden memnun olursun Çünkü geride bıraktığın her şeyin daha iyisini vereceğini Hak vaat etmiştir
Ey tevhid, ilim ve takva hâlinden yaya kalanlar, siz neredesiniz, kötü hâllerden iyiye dönme arzusu nerede?
Ey kendine indî çareler arayan, dini âlet edip onunla geçim sağlamak nifak işaretidir Çalışarak yemek, sünnettir; Peygamber’in (sav) âdetidir Çalışarak ye, Peygamber’in sünnetine sarıl Ta imanın kemale erip her türlü sanatı kavrayıncaya, sebeplere ve halka dayanmadan geçimini sağlayacak duruma gelinceye kadar O zaman, kalbini maddiyata kaparsın O kez ya ayrıl git, ya da Hakk’ın ilim evinde otur, dur Orada âmâ ol, sağır ol, maddî şeyleri duyma Kulağını ilâhî seslere ver, gerçeğin sesini dinle Hakk'ın fazlını gör Daha sonra seyahate çıkarsın Yeryüzünü sultanın verdiği nişanla gezer, dolaşırsın
Ey avam halk, sizin hiç biriniz, eline maddî bir şey geçince gönül rızası ile bırakmak, gitmek ve kaçmak arzulamaz
Hak'tan alman herhangi bir şeyin gerçek yönü var Ayrıca halktan talep edilen şeyin de bir hakikati var Ama bir kul, derecesini bulur, velayet hâli tahakkuk ederse, onun kalbine ne almak gelir, ne de vermek Eşya kendiliğinden gelir, ama bunları kendinden geçmiş olarak karşılar Onları almak, yemek o kula kısmettir Kısmet olan bir şeyden kaçmak imkânsızdır
Hak Teâlâ Musa Peygamber’in anasına şöyle buyurdu: “Ey Musa'nın anası, şayet ona bir sey geleceğinden korkuyorsan, denize bırak (el-Kasas, 28/7)
Sen de dinine bir zarar gelmesine ihtimal veriyorsan kalbini Allah'a bırak Kalbini O‘na teslim et Ehlini O’na terk et Şöyle yalvar: “Allah’ım, bu yolculuk hâlimde sen bana sahip olabilirsin Ve ehlimi, evladımı benim için esirge, himaye et
Hakk'a olan irfan duygun, belindeki kemer gibi olmalı ki, ne yana dönsen o seninledir Ve hakikaten bir irfan duygusuna sahip olabilseydin, uyumanın kaderin hükmüne göre olduğunu bilirdin İşitmenin yine kader icabı ve o kudret sahibinin izni ile olduğunu anlardın
Allah'a yemin olsun, sonra yine Allah'a yemin olsun ki, Allah'ın sevgili kulları olan velîlerin ahvali peygamberlerin ahvâline benzer Ne var ki, lakapları ayrıdır
Yeni bir dinle gelen rasûllere ve kendinden önceki bir peygamberin yolunu takip eden nebilere ölümden sonra Münker ve Nekir gelmez Çünkü onlar yaratılmışların şefaatçisidir İşte onlar gibi velîler de sorgu sual görmezler; çünkü onlar da, Hak Teâlâ'nın seçme kullarıdır
Ey boş arzulara, tabiatın karanlığına dalan ve ona tapan! Ey övülmenin, alâyişin kulu olan! Nedir bu hâlin? Üzerinde ezelin hükmü bulunan ve ezelî bilginin gerekli kıldığı nasibin muhakkak gelir Lâkin durum bir başka hâl arz etmektedir Acaba onların gelişi anında sen ne durumdasın? Acaba seni tevhid hâlinde bulmaları kabil olur mu? İşte bu mühim!
Kulun kalbine ilâhî sırlardan öyle bir sır konmuştur ki, ona kimsenin aklı ermez Ona ne şeytan, ne melek, ne de başkası yakın olabilir
Mevhum varlığını yok etmek yolu ile Hakk'ın yakınlığını ara O'nun rızasına ermeye bak O, senden hoşnut olursa seni sever Sevince sırların kapısını sana açar, sohbet hâline erdirir İlmî delillerinle birlikte onun sohbetine devam eder olursun
Hakk'a daima ibadet eden kimse O'nunla sohbet ediyor demektir
Bir Hak yolcusunun hâlini ancak irfan sahibi bilir Mademki Hakk'ın yolundasın, istesen de istemesin de O'nun ilgi çekici kuvvetine kapılmış sayılırsın O'na gönülden uyar, izini izlersen, pekâlâ Aksi hâlde rahmet nazarı sana ulaşmaz, tardolursun
Biz, büyük zatların peşinde yürümekteyiz Onlara göre bir zerre hükmündeyiz Onlardan arzumuz, şaha varmak için bir kelimeden faydalanmaktır Hiç kimse kendi keyfine göre yol alamaz Mutlaka bir büyük zata tâbi olması gerek Her kim kendi görüşü ile yetinirse sapar, şaşırır
Manevî yol işlerinde Peygamber’in vekiline uymak vardır O herhangi bir şeyin terki için emir alır, yapar Ona uyanlar da aynısını yaparlar Naibi, vekili bulunduğu şahtan ne elde ederse, halka onu vermek zorundadır
Sen ona uyarsan, sabah aydınlığı gibi her şeyi önüne serer O kulun daima libası değişir Bir defa bakarsın varlık almış Sonra yokluk âlemine geçer Bir defa da bakarsın tümden yok olup kaybolmuş Bazen Hak ona ikbal tecellisi verir Bazen yitirdiği varlığını iade edip zatından haberler verdirir “Ve Rabb’im, kalbimdeki susuzluğu giderdi” diye söyletir Hepsi Hak Teâlâ'nın elinde değil mi? İstediğini Peygamber vekili olan o kuluna yaptırır, ettirir
İç âlemine dalınca, özüne iki kapı aç Onların biri Hak, öbürü de halk Böylece hem Hakk'a olan borcunu ödersin, hem de kulların hakkını Halka karışıp onlarla sohbet ettiğin zaman Hak için yaptığını unutma Böylelikle, halkın şerrinden emin olursun Ve Hak yakınlığına ait duygu kalbinde devam eder
Halk, Hak Teâlâ'nın zatından başka olan varlıktır Zahirî olup biraz da maddîdir Bu halk tabiri, bütün hâllere şümullüdür
Halk arasına karışıp onlarla sohbet etmenin buradaki manası, onlara öğüt vermek ve nasihatte bulunmaktır ki, bu vazife, Hakk’ın varlığını insan benliğinde sezince başlar Hakk'ın varlık duygusunu kalbine yerleştirir, her an anarsan, O'nunla sohbet etmiş olursun Bu hâli benliğine sindirdikten sonra halka karışıp onlarla yapacağın sohbet Hak için olur ve sen O'nunlasın demektir Bu hâle göre halkın varlığı silinip gitmiş demektir
Kullarla yapılan sohbetin gerçeğe uyması için iyiliği kötülüğü onlardan bilmemelisin Onların hepsini Allah tarafından sana salınmış ve emrine verilmiş kimseler olarak bilmelisin
Asıl saadet bulan kalpler öyle bir hâl aldılar ki, onlar, Hakk'ın fazilet taamını yedi O’nun sesini işitti Ve O’nun verdiği yakınlıkla ferah buldu Bu kalpler büyük zatlarda bulunur
O büyük zatlar, daima Hakk'ın hitabına mazhar olurlar Dünyadaki o hitabı kalpleri duyar, âhirette ise karşılıklı konuşmalar olur
Hakk'ın kelâm tecellisine mazhar olarak konuşma asıl öbür âlemde olacak Aynı tecelliyi bu âlemde bulanlar pek azdır, tek tek sayılabilecek kadar mahdut bazı fertlerdir
Ebü'l-Kasım Cüneyd şöyle diyor: “Ben konuşmalarıma, ebdal zümresinden en az dört büyük zâtın hazır olması ile başlarım
Sonra Cüneyd Hazretleri, o büyüklerin emri ile konuşmaz, o anda Peygamber’i de görmek isterdi Hazreti Peygamber’in (sav) ruhaniyeti hazır bulunur, şu emri verirdi: “Yâ Cüneyd, konuş; konuşma zamanın geldi
Hak Teâlâ'yı talep ediyorsan söylediğin şeyin gereğini yap, aksi hâlde felâket seni bekliyor
Namaz kıldığın zaman kıbleye dönersin Bela anında da kıbleye dön Bunun kıblesi Hakk'a bağlanmaktır Namaz anında kıbleye dönerek halkı geriye nasıl bırakıyorsan, bela anında da kalbini Hakk'a bağla, halkı unut Başına bir felâket geldiği zaman halka dönersen imanın batıl olur Bela anında iman sağlam olursa, o bela ezilmeye mahkûmdur İmanlı kalbin o belayı ezebilmesi büyük bir iştir
Avam halkın gönül kırıklığı dünya için olur Has kullara da bu hâl, öbür âlemin zevki dolayısıyla gelir
Havas kullardan daha ileri bir makamda olan kullarda ise, gönül kırıklığı Mevlâ'ya dair işlerden az şeyin kaybından veya verilen bir keşfin kapanmasından ileri gelebilir
Herkesin kendine göre bir gönül kırıklığı bulunur Ama bazı seçilmiş ve ayırt edilmiş kullar var ki, onlar için gönül kırıklığı, bir hususiyet arzeder Onlar, yalnız Hak için mahzun olurlar

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #47
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Geylânî Hazretleri'ne, Peygamberimiz’in (sav) yasak ettiği vezinli, kafiyeli duadan sordular Cevap verdi: Allah yapmacık, düzenli, kalıplı bir sürü tekerlemeden ibaret duayı kabul etmez Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurdu: “Ben ve ümmetimin müttakî sınıfı tekellüften, yani zoraki, yapmacık işlerden beridir
İman sahibinin kalbinde en çok ümit yaşar Çünkü o, defterine baktığı zaman hatasını bulamaz Çünkü o, daima iyi yola gitmiştir Gerek kitaptan, gerekse kitabı okuyandan dinlediği budur O daima iman mihrabından iyi şeyler dinlemiştir İman sahibinin bu hâli, bir ateştir; onda hata bırakmaz, yakar ve yok eder
O iman sahibinin emirler kütüğünde tutulan siciline bakılınca, yapılmadık emir göze çarpmaz, Ama o iman sahibi tam kemal hâlinde değilse bu durum pekiyi olmaz Bir gurura kapılması ihtimali belirir Sonra o gurur yüzünden helak olabilir İman sahibinden bazı hatalar zuhur edebilir Vakit geçmeden hatasını anlar, tevbe ederse kurtulur O ufak hata onun ezelî kısmetinde yazılmıştı İmanı dolayısıyla hiçbir zarar görmez; çünkü ona göre o hata, başına konan bir toz kadar küçüktür Hak Teâlâ ona tevbeyi nasip eder ve kurtarır
Hatanın bu şekle bürünmesi tam manası ile doğru bir iman sahibi için olur Meselâ Âdem'in (as) hatası gibi Bu hâl, kaide dışıdır Herkeste olmasına imkân yok Dolayısıyla onun gibi olmaya çalışanların işine önem verilmez
İnsanın benliğinde iki istek yaşar, ikisi de birbirine zıttır Biri ilâhî olan zatî irade, öbürü de bunun dışında kalan, Hak Teâlâ'nın zatı dışında olanlara ait irade Burada iradenin manası, bahsi geçen varlıkların kendi istidatlarına göre olan arzulardır
Her iki irade (istek) gerçek yöne sürülebilir ve ıslahı mümkün olur İnsan, dilerse bunu kırk yaşına kadar yapabilir Ondan sonra biraz zor olur Bu hâli hoş anlatan Peygamber (sav) Efendimizin şu hadîs-i şerifi vardır: “Bir kimsenin yaşı kırkı bulduğunda hayrı şerrinden artık olmazsa cehenneme hazırlansın
Bu hadîs-i şerif köktür Manası hayat gerçeklerine uyar
Ey zahirdeki açık beyanı dinlemekten kaçan; iç âlemi görmek, çoktan uçup gitti Artık sütten kesilmen lâzım, yavru değilsin
Mademki Hakk’ın zatından gayri şeylere karşı irfan duygusu beslersin ve onların peşinde gidersin, gerçek işler için yalnız bir hevesin var O da boşa
Nedir bu hâlin? Hep maddî işler peşindesin Bazen hakikaten madde peşine düşersin, bazen de onlara kapılır, zelil ve hakir düşersin Ama sen, bu hâlin belki de farkında değilsin Uyan
Velî kulun baş işareti, kendini Allah'ın varlığı ile zengin bulmak Sonra Allah'ın zatiyle yetinip her şeyi bir yana atmak Ve her nerede olsa Hakk'a dönmek Bir gün olur da nefsin kendine göre bir velayet iddiasına kapılırsa, ona bu huyları say ve haddini bildir Çünkü o bir velî değil, yalancıdır
Bir ilim sahibine, sultanların kapısında dolaşmak yaraşmaz Ancak kuvvetli imana ve ittikâya sahip olurlarsa o zaman zararı olmaz Sonra Hakk'a dair olan bilgisi kuvvetli, zühdü iyi, içi marifet hâli ile tam, Hak'la ünsiyet etmiş olmalı Böyle olursa, padişahların yanına güçlü girer ve sarsılmadan çıkar
Bazı zatlarla sohbet ederdim Bana, olan ve olacak işlerden anlatırdı O bir çocukla gezerdi ve onunla devrin saltanat sahiplerine giderdi Onun bu hâlinden hoşlanmadım Hem o çocukla gezmesini sevmedim, hem de saltanat sahipleri yanına girip çıkması beni tutmadı Kalbime gelen bu hâli anladı Durumu şöyle izah etti: “Bu çocuk kimsesizdir Yolcu konağında yatar, kalkar Onu orada yalnız bırakmak istemem; başına bir kötülük gelebilir O saltanat sahiplerinin yanına gidişim ise, başka bir durum arz eder Benim onlardan bir talebim yoktur Onlara giderim; nasihat eder ve adalet yolunu gösteririm

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #48
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Sizin Hak'la olan sohbetiniz karışık, çünkü edepten mahrumsunuz, ama biz, değiliz; edebimizi bozmayız Aradan biri kalktı ve sordu: “Yediğimiz karışık olunca, namazımızı ve orucumuzu nasıl sıhhatli kılabiliriz?”
Bunun üzerine Geylânî Hazretleri şöyle devam etti:
Haram meydanda Helâl da açıklanmış Ve işte, İslâm dininin kurduğu esas Sonra durulması ve üzerinde düşünülmesi gereken işler de meydanda Kalbini temizle ve ondan gelen sese kulak ver Sana bir şeyin olmayacağını anlatıyorsa bil ki, o şey haramdır Kabul ettiği şey ise, helâldir Serbest bıraktığı şey de şüphelidir
O zatı böylece cevaplandırdıktan sonra devam etti:
Ülfet ettiğin ve alıştığın şeyleri bir yana atar, nefsini sabra alıştırırsan bunun adı kanaat olur
Düşünürsen, anlarsın Hakk'ın katında nice namaz ve nice oruç var Fakat O, bunların hiçbirine bakmaz O'nun arzusu, her türlü kötülükten ve Zât’ından gayri işlerden temiz olan bir kalptir
Dışını gani gönüllü gösterip kendini zâhidlerden sayan, içi bozuk olan kederle doludur O kendisinin Hakk'a karşı zelil durumunu, iki yanağına akan damlacıkla gösterir Omuzlarını bükmekle işin biteceğini sanır Üzerine giydiği cübbeyi yeter bilir Zühdü yalnız avucundadır Ama cebine koydurur Hâlbuki içi halktan bir şey koparmak için sızlanır Nefsi, “övülsem, medhedilsem” diye, debelenir Gözü halkın elindekine dikilir
Ama irfan sahibi böyle değildir Onun dışı kerametlere bağlıdır Nefsinin kısmetini de kendine göre verir
Hakk'ın bölmüş olduğu öyle kısmetler vardır ki, ona yalnız şahın irfan sahibi kulları sarılır Bizim anlatmak istediğimiz de öyle bir irfan sahibidir Sanki o, evinin ustası ve askerinin önderidir Ama onu, ne aile reisliği yolundan alabilir, ne de askerlerine ettiği önderlik Onun selâmeti içindedir Kalbi saftır Daima hazretini görür İlim dalgaları onu altüst eder Dünya denizi, hiçbir an kalbine girmez Yerde, gökte olanların cümlesi dışında kalan her ne varsa hepsi onun engin kalbine göre hiçtir
Bu anlatılan, bir irfan sahibini tariftir Tam zâhidleri daha önce anlattık Bu vasıflar zâhid için de olabilir Sende bu hâllerden hangisi var?
O hâlde kötü düşünce ile halka neden bir garip zan beslersin? Onlar için beslediğin zannı neden diline alırsın? Dilini öyle şeylerden neden kesmezsin?
Ey dünya sahiplerinden dünyalık kapmaya gayret edenler, bu arada âlet olarak da âhirete dair işleri kullananlar, siz avam halktan daha çok tevbe etmeye çalışmalısınız Siz bir şeye karışmayan zavallı insanlardan önce tevbe yoluna koyulmalısınız Ve derhal hatalarınızı itiraf etmelisiniz
Sizde hayır kalmadı Ne kazancınız, ne rahatınız, ne de bir necat yolunuz var Huzurunuz da, hata yüzünden söndü Dininiz de kalmadı Dünyaya bağlandınız, ama o da kalmayacak
Dünyadan bir şey alırken, iyi duygu beslemezsiniz Tabiî arzularınızı ve hevâî isteklerinizi kullanmaktasınız Dünyadan bir şey alırken dünyayı kazanmak için alırsınız, âhiret için değil
Uğraşmam ve sözlerim sizin için; dinleyiniz Sesinizi kesiniz, bir şeyler öğrenmeye bakınız Sizden başkası konuşsun (Bu sözleri Bağdat'da bulunan zahir âlimleri ve vaizleri işaret ederek söylüyordu) Bu dilim bende emanettir, kalıbım emanettir Gurbette olmak, iç âleme dalabilmek, Hak yakınlığı için anahtardır
En olgun hâlini bulduktan sonra, bir köşeye çekilip oturan, oradan artık çık, iyilik senin meydana atılmandır
Yavrucuğum, ilk zamanda iç âleme dönmek, sonra dış âleme geçmek gerekir İlk devrede, her şeyi anlayıncaya kadar susmak, sonra konuşmak İlk zamanda şaha dönüş, sonra onun bendelerine
Tam helâl, ruhanîler arasındadır Sen o ruhanî zümresinden olmak dilersen, iyiyi, kötüyü ayırt et, onlara benzemek böyle olur
İç âleminde yanan lamba, irfan duygusundan doğan güneş, Hak yakınlığını bulduğun için benliğinde beliren kamer, seni her tecellisi ile besleyen ve büyüten Rabb’inden gelir
Haram işlerin doğuşu, nefsanî duygunun varlığından hâsıl olur Şüpheli işler, zatî varlığı unutup bir nevi kalbine göre iş tutarsan olur Tam helâlin hâsıl olması için iç âlemin temiz olması gerekir
Bu hâller biraz akılların ötesine gitmekle anlaşılır Çünkü yerleri oradadır Nefsin elinden tutup bir demet yeşilliğe dalaştıkça, haram yemek zorundasın Kalbin etrafında dolaşıp sahibini unutarak onun verdiğine dalarsan, şüpheli işlere girmen mümkün görülür İç âlemine girer, orada olup biten ilâhî tecellileri sezersen tam helâl yolunu bulman kabil olur
Nefsin için emreden niçin, “Daima kötülüğe sevk eder” demiştir bilir misin?
Hikmeti şu: O nereden gelirse gelsin, aldırmadan alır, yer de ondan O tıpkı bir kötü kadına benzer Kocasına: “Çal ve beni doyur” der O helâl ile haramı ayırmaz Helâli, haramı ayırt etmek için işin aslına akıl erdirmek gerek Buna işareten Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurur: “Sana dinin esası gerek
Ellerin o yolda iyi yetişir, dinin esasına yapışırsan, her şeyi daha iyi anlarsın ve bu anlayış, âhiret işlerinde sana yardımcı olur Bu da öyle bir anlayıştır ki, helâli, haramı ayırt eden kadına benzer
Tam helâl olan bir şey önünde hazır olursa -isterse kazancın olsun- dur ve hesap et Araştır ve kendi kendine sor: “Bu ekmek nereden geldi ve nasıl pişti?”
Sağlam duyguya sahip ol, kalbine dön Oradan sırrına geç Ve onların yolu ile Rabb’ine dön O, sana işlerin düzeni için bir melek gönderir Şayet helâl ise, şu âyet-i kerime'nin tecellisi seni sarar: “Size nasip ettiğimiz temiz şeylerden yiyiniz (Tâhâ, 20/81)
Şayet şüpheli veya haram ise, şu âyet-i kerime'nin manası tecelli eder: “Üzerinde, Allah'ın adı anılmayan şeylerden yemeyiniz (el-Enâm, 6/121)
İşte haram budur; ona yanaşma O haram şeyden kaçınırsan yerine Hak Teâlâ daha iyisini verir
Hak Teâlâ'nın kaza ve kaderi önünde dize gel ve teslim ol Ta O'nun fazlı yetişip hazzını, kısmetini bol bol verinceye kadar!
Zâhidlik bir anın işi, şüphelilerden çekinme hâli olan verâ ise iki anda biter Ama marifet âlemi, ebediyetlerin harcanması ile elde edilir Marifete çalış, ebedî hayatı kazan
Durumun geçmişteki büyük zatlarla kıyas edilince sende, onlarda bulunan ahvalden zerre bile bulamayız
Nefsini yedirip, dirilttin, seninle münazaaya tutulmaya koyuldu Onun bütün kirli emellerini yerine getirdin, üstüne abandı Onun kötülük kaynağını kesseydin, kötü âletlerini kırsaydın olmaz mıydı? Sen böyle etmedin Onun bütün temennisini yerine getirdin Ve o şeytanına kapı açtı Şeytan, nefse daima kötü temennileri telkin eder Nefsin kendine has bir şey talep edecek dili yoktur Onu, cinler dile getirir Sonra seni yıkmaya onların da gücü yetmez, insan şeytanlarından faydalanırlar Hepten birleşip seni yıkarlar Bir de haddinden fazla şehevî arzulara bağlanırsan
Nefse, maddî ağır yükler vur Haram, şüpheli ve işini bozan şeylerden kes Bunu yaparsan onun kötü ateşi söner Eğer bazı mubah olan şeyleri de az miktarda verirsen boş yere âdet edindiğin şeylerin birçoğu erir ve ölür Kötü şehvet onun varlığından sökülür Bunun neticesi, korku ve umut ağaçları onun içinde yeşermeye başlar, içindeki karanlık aydınlanmaya başlar Kalbe bağlanır, olgun bir hâl alır ve ona nida gelir: “Ey mutmainne nefis, Rabb’ine dön, O, senden hoşnut, sen de O’ndan hoşnut (el-Fecr, 89/27-28)
Kalp gözünü açamadan ölüme giden kimseye, son nefesinde şu hitap gelir: “Sen neredesin, Hak yakınlığı nerede? Hani Hakk'ın yakınlık sofrasından nasibin? Ve ‘Onlar katımızda seçilmiş ve önlenmişlerdir(Sâd, 38/47) âyetinde zikredilen zatlara yakınlığın hani? Neden onların aldığı şeylerden sende bir şey yok
Nefsini yola getirmedikten sonra kalbine rahat yoktur Nefsi Ashâb-ı Kehf'in Kıtmir’i gibi Hakk'ın yakınlık duygusu eşiğinde bekletmen gerek Onu bu hâle getirmeyince kalbini selâmete erdirmeyi umma
Kalp, daima ilâhî yolculuğa hazırdır Onun yolculuğa dair işlerini bitir ve yola çıkar, çünkü kalp daima Hak yola çıkma anını bekler
İman bakımından zayıf olduğun devrelerde, İslâm dininin çizdiği zahirî yolu takip et Pek güç işlere girmeden devam et İman bakımından kuvvet bulduğun zaman kolay işleri bırak, biraz ağır ibadetleri yapmaya bak En büyük iş, nefsi alt edebilmektedir Onu alt eder üste çıkarsan, kadere ve uyarlık hâline erersin
Hallâc için şöyle bir hikâye anlatırlar: Asılacağı zaman yanına biri yaklaştı ve nasihat istedi Ona şu nasihati etti: “En önemli iş nefsin olmalı Onu bir işe salıp uğraştırmazsan; seni meşgul eder Benim ilk devremde, bir elbisem vardı, yeni idi Birkaç defa pazara satış için çıkardım, müşteri çıkmadı Bir insana gittim; birkaç kuruş aldım; elbisemi rehin bıraktım Bayram geldi O zat da elbisemi getirdi: ‘Bunu al ve giy, aldığın paralar da sana helâl olsun!’ dedi Almak istemedim ‘Almayacak olursan yakarım!’ dedi ve beni alıp giymeye mecbur etti Aldım, giydim Anladım ki, o, benim bir kısmetimdir; kimseye gitmesine imkân yok Onu almaktan çekinip zâhidlik taslamam da lüzumsuz
Bazı büyüklerin: “Biz ilmi Allah'ın gayri için öğrendik!” sözündeki mana soruldu Geylânî Hazretleri, bunun bu şekilde anlaşılmamasını isteyerek:
“İlim, ancak Allah için olur” dedi ve devam etti:
Bu kelâm dış manası ile ele alınacak olursa tehlikelidir İsterse bir velînin ağzından çıksın Çünkü: “Allah Teâlâ'nın gayrı için ilim öğrendik” sözü bir şirktir Ama biz bunu başka şekle hamlediyoruz Şayet bununla, âhiret âlemine dair bir şey murad ediliyorsa, o da noksanlık sayılır, fakat bir parça kurtarır Onlar âhiret işlerine dair işleri öğrenir, ona göre çalışırlar, Hak Teâlâ da onların bu çalışmasını boşa çıkarmaz, yakınlığını verir ve zatına ulaştırır Onlar, bu hâlleri ile zahiri aldılar, sonra iç âleme geçtiler Dala yapıştılar, kökü buldular Önce avam sofrasına oturdular, sonra fazilet sofrasına yerleştiler Onlar bir hâlde iki çeşit taam aldılar Kendilerine verilen nimet işinde avam halkla ortak oldular
Çalış, ötesini düşünme O, senin için bir işi dilerse, sebeplerini hazırlar Her kim işimin aslını anlar, bununla beraber huzurumdan ayrılır, bir köşeye çekilip oturursa, o hakikate karşı hatalıdır
Evvel zamanda öyle büyük zatlar yetişti ki, onların elinden biri keramet görse ve “Elini ver; onda Hakk’ın şahidi var!” deseydi ölünceye kadar onunla konuşmazdı Onlar kerametlerini gizli tutardı Ne görülmesini severdi, ne de göreni isterdi
Bir kimse düşünün, günlerce ibadet eder Bundan maksadı bir keramet görmektir Netice, bir gece görür, gündüz çıkar halka anlatırsa, Allah onu elinden alır
Allah'a yemin olsun ki, insan yaratılışı itibariyle tek basmadır Aynı zamanda, ilim ve keramet denen nesneler de tek mana taşır Bunlara sahip olan herkes, saklamak zorundadır Şayet ilâhî bir hüküm gelirse kader icabı elde olmadan zuhur eder O zaman da kalbin, her türlü meyilden esirgenmesi, Hak Teâlâ ile olan iç münasebetini devam ettirmesi gerekir
Keramet sahibi olabilirsin Bununla maddî bazı şeyler elde etmen kabil olacağı gibi dünyalık şeyler de kazanman kabil olur Kalbine böyle maddî şeyler gelirse hemen oradan kaç
Bu arada bir sual vaki oldu Nefsi arzusundan kesmenin zor olduğu anlatılmak istendi
Geylânî Hazretleri bunu şöyle cevaplandırdı:
Sus, öyle deme; hâline sahip ol Sütten kesilmek, ancak annesinden başkasını bilmeyen yavru için zordur O yavru yalnız annesini bilir ve onunla yetinir Ama aklı başına gelip yemeyi, içmeyi bilen için o sütün ne önemi olur? Oradan çıkan iğne ucu kadar bir şeydir
Allah'a koş O'nu ara O'nun kapısını arzulayarak yola revan ol Belki, bir velî, temiz, saf kullardan olursun O saf ve temiz kullardan olduğun zaman nefsin şerrini senden alır ve bir yana atar, bununla kalbini temizler Onun varlığını aklına bile getirmez Ve sen, ona hasret çekmeyi kaybettiğin için yerine şahın sevgisini yerleştir
Bu durum öyle bir şekil alır ki, kalp varlığın O'nun sevgisi ile dolar Ünsiyetin O'nunla olur Âletlerin hükmü kesilir Ve nefis sana hizmetçi olarak gelir O, sana geldiği zaman zırhlı olursun Aslında o da zehirden beri edilmiştir Ayrıca sen bu hâllerde muhafızlarla çevrili olursun
Bundan sonra nefis oldukça ıslah olur, sevimli bir lisanla sana hitap eder Çünkü ıslah olmuştur Kısmetin nerede ise yerini tarif eder Senin kısmetin falan adamdadır ve o da falan yerdedir Ve falanın kızıdır O, her an sana hizmetini arttırır İç âlemin böylece dolar, zengin olur

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #49
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Ey Irak halkı, ey dünya halkı, dünyanın şahları, süsleri, idarecileri! Yanımda çeşitli libaslar var Onlar evde asılı durur, istediğimi giyerim Benim sizden talebim yok Bu bakımdan selâmette olunuz Aksi hâlde size öyle bir ordu ile gelirim ki, ondan kaçmanız kabil olmaz Sözlerimi iyi dinleyin, ayık olun vesselam
Bir şeyi ilk yolculuk anında bırakmak zâhidlik, son durumda almak ise marifet hâlidir
Geçmişteki büyüklerin sözlerini bırak, kendine bak Onların her biri zamanı için büyüktü
Zâhidler, irfan sahiplerinin çocuklarıdır Bir tutam otla yetinebilme hâline sahip olabilmek, dünya ve âhirete bedeldir Bu hâli bulan tam anlayış sahibidir Âhiret, tabiî arzunun bir bakiyesidir Onun da gönülden silinmesi gerek Onu da bir yana atıp terk edebiliyor musun?
Zâhid, kalbi ile irtibat kurar; alacağını onunla almaya başlarsa, kalp ve kendi bir başka olur Sonra kalp artık anılmaz olur Bir başka hâle geçilir ve zühd nihayet bulur Yerine marifet hâli gelir Safa gelir, keder gider; yakınlık gelir, Hak gelir Sebeplerin sahibi gelir, sebepler kesilir Bu kez o zata sebat hâli verilir Hakk'ın kapısında oturur O kapıda oturunca şahın emirlerini tebliğ eder Halka iyiliği söyler, yasakları yaptırmaz
Hataların, peşine takılmış geliyor Düşmanlar izinde Onları alt etmek, muratlarını gözlerinde koymak dilersen, hemen hatalarından dön, âhiretinle ol Allah senin her hâline şahittir Ne yana dönersen O'nun tecellileri seni sarar
İbn-i Ata, şöyle dua ederdi: “Allah'ım, dünyadaki garipliğime acı
Ölüm iki çeşittir Biri, umuma şamil ölümdür, malûm İkincisine gelince, o da büyük insanlara, Allah'ın seçkin olarak yarattığı kullara hastır
O seçme kulların ölümü, boş arzulardan, nefisten, tabiî isteklerden, bayağı âdetlerden bir yana çıkıp onlara karşı kendini ölmüş bilmektir Bu olunca kalbe ilâhî bir dirilik gelir Kalp dirilince ilâhî yakınlık duygusu hâsıl olur, bu da olursa sonsuz hayat başlar İrfan sahibi bu hâli bulunca, malûm ölümle arasında önemli bir şey kalmaz Zahirdeki malûm ölümü anmaz bile İç âleminde kendi hoş duyguları vardır Dıştan halka bakar, onların zahirdeki malûm ölümden bahsettiklerini görür, onlara uyar, ölümü anlatır O maddî işlere karşı duyguları zaten ölmüştür Maddî ölümle sadece âlem değiştirir
Dışınıza baktığım zaman Hakk'ın birliğine inandığınızı görüyorum, ama içiniz tam bunun aksine Yüzünüzü kıbleye çevrili görüyorum, kalbiniz ise altına, gümüşe dönük
Korkusu olan uyanık durur, ama hani o korku Nerede Allah korkusu?
Allah'ım, kurtuluş yolunu göster Şeytan kalbe gelmekte!

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #50
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Yeri, Allah'ın mülkü bilen ve eline alıp Hakk'a duada bulunan azdır; belki de tektir, yalnızdır
Hakk'ı andığın müddet sevdiğin anlaşılır O'nun methettiği kullar arasında kendini bulursan sevilmiş olursun Hakk'ı dilden zikredersen tevbekâr kul sayılırsın Kalbinle O'nu andığın müddet, irfan duygusuna sahipsin demektir
Senin için ölçülü bir hüküm var, o da şu: Kötü huylarını temize çıkarmadıktan sonra sâlih kullarla sohbet etmen kabil olmaz Lokman ve hırkan aslî hâlini bulmayınca, o büyüklere yanaşma Bu hâlinle onlarla olan sohbetin, iyilikten ziyade kötülük getirir
Bu tembellikleri bir yana at Hakk'ın gayri sana dost olmasın O'nun Zât’ından başkasına saf tutma
Ey kötülerden kötü, ahmak, bütün kirli işler sende Nedir bu hâl? Sana göre bir Yahudi, bir Nasranî olan gayr-i müslim benden daha sevgili Horasan'dan bir deccâl gelse, dışı süslü olup dilinde iyilik görsen, hemen ona tâbi olursun ve benden daha çok seversin
Ey Allah'ın kulları, daimî sürecek bir hayata geliniz Yorulmayacak yardımcıya koşunuz Kapanması mümkün olmayan kapıya yöneliniz Ebedî geçmesi kabil olmayan gölgeye geliniz Meyvesi eksik olmayan ağaca koşunuz Bu hâllerin tevilini, tefsirini yalnız Allah bilir
Ey geçici şehvetin ve lezzetin büyüteni, bunları nasıl yaparsın? Hayır, yaptığın bu işlerde değil, çok ötelerdedir Onu geride bıraktın Doğru irademizin ateşi yan Bunu yaparsan kapılar açılır, perdeler aralanır Seninle aramızda hicap kalmaz Bizi gördüğün gibi Hakk'ı görmeye başlarsın O zaman sana, kısmetlere bürünüp kalmak düşer
Ey velayet iddiasında olan, iddiayı bırak, onun alâmeti vardır, alnında parlar Ve başucunda biri, sana şöyle der: “Velayet hâli işlerde kendini gösterir, sözlerde değil
O bir sır binasıdır, süsleri de kalbin Zât-ı İlâhî ile birleşmesidir Anahtarları imandır Onun hakikatine gelince bir şey demeyeceğiz, çünkü bu işlerden haberin yok
Tek olarak tanınan bazı zatlar var, onların peşine takıl Tam itminan hâlini bulan zatların varlığını bul ve yapış Onlardan lokma talebinde bulunma Ta ki, giydikleri kisveyi sana da giydireler, ellerinde bulunan varlıktan fayda alasın Hâllerine vukufun ola İşaret ettiğimiz zatı bulur, sohbetine devam edersen Hakk'a yakınlık bulursun Ve onların sözlerinden aldığın ilhamla bir başka şekle bürünürsün
O zatla konuştuğun zaman kalbine bazı varidat gelirse onu sakın kimseye ifşa etme Gözlerini yum, hâlini O'ndan gayrine anlatma
İlâhî varidat o zatlara çeşitli yönlerden gelir Onların hâl ve makamlarına göre İlâhî tecelliler hâsıl olur İç âlemlerinde hâsıl olan değişik hâl yüzünden dışlarında bazı zuhurat olur Onların hâlini, anlayışı olan kimseye gerektir ki, o anda işitmez ola, duymaz ola, sağır ola ve sarhoş ola Büyük zatın yanında bulunan, sır saklama işindeki maharetini ve gerçek değerini gösterirse, ona varlığında mevcut ilâhî kisvelerden giydirir
Büyük zatlar, dış hâlleri ile Hakk'a dua ederler Ama iç âlemleri, Musa Peygamber’le Yuşa b Nûn (as) gibi olur

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #51
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Ey evlat! Senin elinde bir şey olmadığına göre o, ülken dışında sayılır Ve o dışarıda olan şey, ya senindir ya başkasının Yani, ya senin kısmetindir ya da başkasının Şayet senin kısmetin ise, uykuda dahi olsan gelir, seni bulur O hâlde ne bu çaba? Nedir bu boşa yorulmak? Bu hâlin, din bağlarını zayıflatır Şayet ilim meclisinde oturup din, marifet ehli, izan ve fikir sahibi kimselerle sohbet etseydin, senin için dahi iyi olurdu O gelecek daha kolay gelir ve sebeplere dayanmayı, maddî güç, kuvvetlere güvenmeyi daha er bırakırdın
İhlâsın ne demek olduğunu anladıktan sonra hangi sebeple olursa olsun bir işi halk için terk etmek riyadır, gösteriştir Ama ihlâs yolunda zafer kazanmak için bir işi halkın görüşünden saklamak iyidir; kurtuluşu ümit edilir
Mademki Hak yolculuğuna devam etmektesin, zahirde mevcut hükümlere uymalısın Ve bunlara göre yapacağın işler, seni tam bilgiye ulaştırır Daha sonra duyguların, kalbin ve iç âlemin, Hak yolunda çalışmaya başlar İlim, sana hem emir verir, hem de yasaklardan korunmana yardım eder
Allah'ım, bizden Zât’ını arzulayan çok, hemen her birimiz Ancak çeşitli engeller, bize mâni olmakta Önümüzü afetler tıkamakta Al onları!


İlâhî emirleri yerine getirmek borçtur Güçlü olduğun hâlde onları bir yana atarsan zalim olursun Kasten terk ettiğin takdirde küfre gidersin
Dünyalığa ne kadar ihtiyacın varsa o kadar al Oyun etmek ve yığmak için dünyalık toplama
Bu yolda tam teslim olarak İslâmiyet’i kabul edersen, nefsini O'nun kudret eline ve kaderine terk etmiş olursun
İslâmiyet’e girdikten sonra, dışın bir kisve giymiş olur Ondan hâsıl olacak neticeye göre de için Ve o hâlde bugün ölürsün, ölümün de şöyle şöyle olur, sonra dirilirsin Sonsuz hayata geçersin Sonra birçok şeyler olur İçinden bütün kötülükler gider Bütün iç hastalıklarından beri olursun
Bu hâli bulan insan, her ne zaman halka karışsa, kendini ölü bilir; Hak Teâlâ'nın tecellisine dalınca da dirilir O zat, halkı gördüğü zaman onları çaresiz, zelil, fakir bilir Kötü hâlleri bırakması ile hâsıl olan iyi âdetleri, onu halka karşı öldürür Bu hâl sonunda ilâhî tecelliyi bulursa onunla hayata kavuşur, canlanır, yükselir, halktan tamamen ayrılır Yani o kimse, daima Hakk'ın zatı ile yaşar Halk arasında kendisini ölü bilir
Hak yolcularının kendilerine göre kitapları var Ona, daima müracaat ederler O kervana her ne zaman yeni bir yolcu katılmak isterse, ona önce mahviyet emrini verirler O da bu emir gereğince, halkı ve nefsi bırakır, dünyadan, âhiretten geçer Bu hâlde kemâle erince Hak Teâlâ'nın çevirici kuvveti, onu hâlden hâle istediği yöne geçirir
Bu makama kadar terakki eder, yükselirsen şüpheli ve haram işlerden korunman gerek Şüphelilere yanaşma Bu makamı da aştıktan sonra helâlliği ile haramlığı belli olmayan şüphelileri de bırakırsın Bu hâlleri kazandıktan sonra mutlak olan helâle sarılmalısın Mutlak helâl; gerek hükmün icmâ ile ve gerekse ilmin -ki zahirî ve bâtınî delillerin birleşmesidir- helâl dediği şeylerdir Bunlar da kimsenin mülkiyetinde olmayan, meselâ sahralarda, sahillerde, dağlarda olan şeylerdir ki, sen o kısmetin gelişini beklemezsin Uykuda dahi olsan, o, seni gelip bulur
Kalp gözünü açtığın zaman etrafını meleklerle çevrili bulursun Nebilerin ruhlarını yer yanını sarmış görürsün Onlar sana yedirir Gerçek ilim, o verilen şeylerin yenmesi için fetva verir Selâmete ermene delil olur Bu selâmet gerçekten Hak yakınlığıdır
Halkı gönlünden at ve ayağa kalk Onların övmesini, kötülemesini görme Her şeyi bir yana devret, kendi hâline bak Yanlışın varsa düzelt Halkın sureti senin için bir mana taşımasın, iç âlemlerini de karıştırma Böyle yaparsan Hak tarafından iyilik gelir ve seni manen diriltir Sonra O'nun yakınlığını bulursun, O'nun varlığı ile zengin olursun Ve Hak'la sohbetin devam eder Halkın varlığını uzak bilirsen kendi mevhum varlığını bir yana atar, O'nunla olursun
Hakk’ın varlığına kavuştuktan sonra mahva varmayı talep ediniz O varlığı bulunca ondan yok olmayı isteyiniz Halkın, yakınlığını bir yana attıktan sonra Hak yakınlığını bulmaya gayret ediniz Bir sürü kederden kurtulma hâlini bulduktan sonra kendinize safa âlemini açmaya bakınız Maddî olan her şeyden kesilince vuslatı bekleyiniz Hayli ayrı kaldıktan sonra sizi birden saracak yakınlığı bekleyiniz
Kalbin sıhhati, Hakk'a uzanacak dilin bulunmaması ile olur İç âlemin sağlığı, değişme ihtimali olmamasıdır Ve iç âlemin sağlığı kendine varlık izafesinde bulunmamasındandır “Orada bütün saltanat Allah Teâlâ'nındır!” (el-Kehf, 18/44) fermanı açıktır
Böyle olunca Hak dilerse, onu irşad için yine halk arasına salar Kullarını onun vasıtasıyla ıslah eder ve Zât’ına yaklaştırır
Ey batıl adam, ey heveslerle beslenen, sebepleri gönlünden sil Putları kır Bunları yap, hemen vâsıl olursun Terk edip gittiklerin orada seni karşılar Kaybın olmaz, korkma Orada arzu ettiğin taamlar tabak içinde önüne gelir Gönlün yaralı ise, sevgiliye koş, tabip orada O’nun yakınlık evinde
Bir şahıs kalktı, bir şey soracaktı Geylânî Hazretleri cevap vermek istemedi, yerine oturttu ve sözlerine devam etti:
Bana soracağın sual, nefsinden ve tabiî arzularından ileri geliyor Böyle tehlikeli oyunu benimle oynamaya kalkma Ben öldürücü bir kılıcım, Allah sizi zatı ile uğraşmaktan alıkoymak ister
Sana gelince ey cahil, azaba uğramaktan Allah koruyor
Ey has kul, sen de, Hakk'ın Zât’ı için dikkatli ol Bu dikkat emri, O'nundur
Ey hasın hası, sen de hâlinin değişmesinden emin olma
Ey cahil, senin için tehlikeli bir iş var Dikkatli ol, o hâl başına gelmesin Hak Teâlâ, yanlış yol tuttuğun için elinden malını, mülkünü, gözünü, kulağını, gücünü, kuvvetini, ehlini, ayalini alır; bir kütük olarak öbür âleme gönderir Burada bir şeyi olmadığı gibi öbür âlemde dahi olmaz Sonra nimetleri yerinde kullanmadığın için, sorguya arz edilirsin Hak Teâlâ, bu hâle düşmemen için şirk ehli kimselerden çekinmeni ister
Ey hasın hası olan kul, sen de dikkat et, O'nun zatından çekin Dikkat ayağını kullan Hatta ve hatta bir an dahi gaflete dalma; çünkü Hakk'ın tecellisi daima iç âleminde Dikkat hâline devam et Ve “Ben Allah'ım, korkma, çekinme!” sözünü işitinceye kadar dikkati elden bırakma
Bu sözü kalpten duyduktan sonra, üzülme Her ne kadar korkuya yakın olsan O seni alır Her ne şekilde korkuya dalmak istersen, O da senin iç âlemine hoşluk katar Kalp sıhhatinin bozulmamasına dikkat et Onun sağlığı tam olunca ne yerdeki, ne gökteki melekler sana zarar verebilir
Ama sanmayasın ki, bu hâller dış temizliği ve boş temenni ile elde edilir Hatta zorlama ile de olmaz Bu bir ehliyet işidir ki, semâdan iner Kalbini tam zühde alıştırdıktan sonra, yapacağın işler seni yücelere götürür Senin sayende oturduğun meclise Allah'ın rahmeti iner, sevimli olursun Daha birçok iyi hâller çevreni sarar İyi hâller seni peş peşe takip eder

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #52
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Bir Hak yolcusu, büyük bir zatın yanına gider, önünde diz çöküp oturur Ve şöyle der:
“Ben cennetten bir parça yer istiyorum, başka arzum yok
O büyük, dinler ve şu cevabı verir:
“Ah ne olurdu, âhirete olan bu kanaatkârlığın, dünya için de olaydı
Eğer senin için ölüm bir gerçekse ve ona inanıyorsan, şu anda iradenle öl Maddeden soyun Arzularından geç Ölüm dur ki, onda Hakk'ın işine karışma olmaya Almak, vermek olmaya Ümit bulunmaya Dostluk, düşmanlık araya girmeye Orada sükût, orada sükûn ola Ölü gibi ol O iyiliği celb edemez, kötülüğü itemez Sen de öyle ol
Ölü konuşmaz Allah dilerse konuşursun Sen halktan kendi mevhum benliğinden geçersen, ölü sayılırsın
Bu arada bir şey konuşursan doğru olur Çünkü ölü, doğruyu söyler, çünkü onu Hak konuşturur


Geylânî Hazretlerine bir kâğıt yazdım “Bir sofi zat, bir şey talep ediyor” dedim
Bana şöyle buyurdu:
“Bir batıl içindedir Sofi, halkı görmez Onlardan ayrı olur, yalnız Hakk'ı bilir


Bir şahıs, Geylânî Hazretlerine yanaştı ve şöyle sordu: “Akıldan yana nasibi az olan bir zat, darda kalsa, bir yere sıkışsa ne yapar?”
Cevabı şu oldu:
Uyar bir hâlde sessizce oturur Kader icabı eline bir şey tutuşursa, belki imkânı nispetinde faydalanır yahut bir hayır sahibi o hâlinden kurtarır
Anahtarı yitirirsen, kapısının önünde uyu
Sen halkın kulu, kölesi oldun Sağlığın, halkın sana dönmesinde oluyor Onlar senden yüz çevirince de perişan oluyorsun Sen helak olmak üzeresin Sen şirk ehli olmaktasın Kalbin tevhid işi için nasipsiz Sen hayır işlere karşı boşsun Ve sen sayı dışındasın; ne ilim sahipleri arasında bir yerin var, ne müritle ne muratla ne de iyilerle bir ilgin var Bunların hiçbirinden değilsin
Eğer Allah’tan utanmam olmasa her birinizin kapısına ayrı ayrı varacağım ve Hakk’ın sofrasına konuk olamaya çağıracağım Eğilip kulağına ne olduğunu anlatacağım Terbiye edeceğim, ıslah etmeye gayret edeceğim
Ey şu ne olduğu belirsiz paraya sahip çıkan ve seven, henüz sarraf onun doğruluğunu tasdik etmedi O karışıktır bağlanma
Yazık sana, benden dünya talep edersin Hâlbuki o şarkta, ben ise garptayım Ondan aldığım bir şey varsa tevhitle alırım Benden âhireti talep et Hak yakınlığını iste
Muhammed (as)’ın kurduğu din size emanet verildi Siz ona yabancı kaldınız, ona yapışmadınız Tutmakta olduğunuz dinin duvarları devrilmeye meyyal, temeli sarsılmak, çözülmek üzere
Ey yer ehli geliniz, yıktığınızı yapalım, eğilmek üzere olanı doğrultalım Bu işin tamamlanması gerek “Ey ay ve güneş yardıma geliniz” dedim “Evet” deyip geldiler
Fakat sizin gelmeniz gerek Helal şeylerden saklanan var Onları açığa çıkması lazım Nedir bu hâliniz? Uyuşmuş ve uyumuş bir hâldeyiz Perişan hâlde uyumuşuz ve bu kaderin gelmesini bekliyoruz

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #53
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Geylânî Hazretleri bu arada “Allah’ın adıyla!” deyip kürsüye dayandı Elini başına koydu Gözlerini yumdu Orada biraz sakin durdu Sonra kalktı sözlerine devam etti:
Siz mecnunlar ve ebleh kimselersiniz Beni bırakıp evinizdeki köşenize çekilerek oturmanız sermayenin yitirilmesi demektir Özür olursa bir diyecek yok
Boş hevese kapılma Şirkin büyük şerri seni saramasın Şirk hâlin seni kibre itmesin İşlerini düzenle, yakında öleceksin
Geylânî Hazretlerinin meclisine bir gün İmam İzzeddin b Reisü’r-rüesâ geldi Yanında hizmetçileri ve köleleri vardı Ondan önce hiç vaaz meclisine gelmemişti Toplantılara katılmamıştı Hazret onları görünce şöyle hitaba başladı:
Siz hepiniz birbirinize hizmet etmektesiniz İçinizde Allah’a hizmet eden kim? Hepiniz yaratılmışsınız Asıl varlık O’dur
Ey ölü ve ey toprak! Yakında toprak olacaksın Kabrini cifenle kirleteceksin Beşikte başlayan yolculuk, kabirde bitecek Bu işler niçin olur, bilir misin? Sebebi ne?
Sende sağırlık var Sende noksanlık var, aklın kıt Ölüm seni uyarır, ama ondan önce uyan Nefsine öğüt ver, onu alt et
Malını elinle dağıt Sen bir yolcusun Ne olursa olsun, bu yola gideceksin
“Onların eceli gelince işleri tamamdır O ecel ne öne alınır, ne de sona bırakılır(el-A’râf, 7/34) âyetindeki derin manayı anlamaya çalış
Her şey yok olacak Sana sahip olan da ölecek Sana büyüklük satan da ölecek Kendini senden üstün tutup kabaran da yolcu olacak Hepsi, hepsi gidecek
Dostun kötülüğü senden alandır Düşmanın ise aldatıp yolunu şaşırtandır
Allah’ım bizi gafil kişilere has olana uykudan uyandır Birimize öbürümüzden manevi faydalar sağla Bize yararımıza olan işleri yaptır Zât’ınla eyle Ta ki nefsimiz ıslah olsun ve doğru yoldan sana varsın Biz de ömrümüzün şu son günlerini iyi geçirelim


Başkasına yapacağın öğüdün şartı dediğine inanmış olmandır
Kulun halkı Hakk’a çağırması, ancak O’na vasıl olduktan sonra hasıl olur Buna inan, taklitçilik etme
Hain kişiye yazıklar olsun Nefsin Allah’a ve Peygamber’e hıyanet ediyor Emri verir uymaz Yasak eder, yasak ettiği şeyden çekinmez Söz söyler iş yapmaz
Omuz büküp yol yol dönüp durmanda, rengini sarartmanda bugünkü hâlinle fayda yok
İman şuradadır (Bunu söylerken bir köşede kendi hâlinde duran büyük zatları işaret ediyordu) Bu takındığın sıfat onlarındır Onlar bu evin sahibi tarafından tecellilerle sarılmıştır
Hak ehlinin her birinin kalbinde bir saha var Orası bir harp otağıdır Orada daima nefisle tabiat Hak’tan alıkoyan şeyler ve yol kesenlerle harp ederler
Peygamber (sav) Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur: “Bir takım insanlar gördüm Dudakları makasa kırpılıyordu Kim olduklarını sordum ‘Ümmetin sahte bilginleri’ dediler
Allah’ım hepsini ıslah et Allah’ım bizi sâlihlerden eyle Bizi yararlı hâle getir Bütün ihtiyacımız sende bitsin İkbalimiz sana olsun

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #54
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Kalk el ele verelim, bu harap ülkeden Rabb’imize varalım Malını evladını ona bırak Allah için inzivaya çek kalbini İyi işlere gel Yakında Hakk’a gideceksin Yaptığın işleri soracak ne diyeceksin? Seni tevhid için zatını birlemek için yarattı, dünyayı tamir için yaratmadı Âhiret için de yaratmadı
Dünya seni doyurmaz, susuzluğunu gideremez O aldatıcıdır, hilecedir Başına gelen dert, nefsini görüp ona önem verdiğin için oluyor Ve başına gelen felaket, nefsini, yaramaz huylarını tatmin için dünyaya yüz çevirmenden ve ona akıl danışmandan oluyor
İman sahibinin bütün işleri Hak tarafından yapılır O Hakk’ın işlerine karışıp uygunsuz işleri düşünmez
Nefsini bir yana atar, iç âlemini ondan temizlersen, kalbinle kelama başlarsın Sonra sır da söz karışır Daha sonra Mevla Teâlâ sizi idaresine alır Bu hâli bulduktan sonra ülkelerin ve kölelerin efendisi olursun
Şu nefis var ya, onu, ne şekilde olursa olsun azlet, kötü yoldan al, iyiliğe harca
Bir yaşlı zatı gördüğün zaman ona saygı duy İçinden şöyle söyle: “Benden yaşlıdır, daha fazla ibadet etmiştir
Birçok yolunu sapanlara yol göstermiş ve birçok gençlere iyi yolu öğretmiş olduğunu nefsine anlat Böylece nefsine bir pay çıkarmaktan kurtulur ve dünyalık şeyleri kalbinden atmayı başarırsın
Bu hâli bulunca kalp gözünü âhiretten çekersin Âhirete de göz atmayısın, seni Hakk'ın yakınlık kapışma, sultanlık kapısına, azamet, kibriyâ ve celâl kapısına kadar götürür Ve Hakk'a kavuşmayı arzularsın, âhirete dair şeyler gözünde küçülür
İman bakımından kemâle erdiğinde dünyaya bakar, onu Allah'ın yaratmış oldukları arasında en sevimsizi bilirsin Böylece o da kalbinden çıkar Sana göre ayıpları tam anlaşıldıktan sonra gözünde boşanmış bir kadın gibi olur Bu hâllerle nefis ve dünyadan uzaklaşırken önüne öbür âlem gelir O her ne kadar süslü gözükse de ezelden ayıpları açığa çıkar Onun da sonradan yaratılmış olduğunu anlar ve bırakırsın
Sen kendine bir başka âlem ara; Hak Teâlâ'nın zatını Yahudi ve Nasranî, Müslüman olunca seninle beraber cennete giderler Aynı yerleri paylaşırsınız Hiç kimsenin elinden alamayacağı bir âlem ara Allah'ın zatî yakınlığını! O'na vusulü, O'nunla ülfet ve ünsiyet hâlini
Şu gördüğün heves düşkünleri ile uğraşma Onlar dünyayı tanımadıkları için ona yakın oldular
Ey cemaatimiz, kendinizi Hakk'ın öfkesinden koruyunuz Allah, bazı peygamberlerine şöyle vahyetti: “Kendini koru; yokladığım zaman aldanmış olarak bulmayayım
Yakûb Nebî (as) ilk zamanlarda oğlu Yusuf (as) için ağladı Sonra bundan geçti, kendisi için ağlar oldu Onun varlığına peygamberlik damgası vurulmuştu Temiz hâlinin gitmesinden çekindi Onda güzellik ve cemal vardı
Yaratılmışların çoğu manevî yönden üç bölümün içindedir: Sağır, dilsiz ve âmâ Sizin yalnız başınızda kulaklarınız var Onu çalıştırır, kalp kulağınızı çalıştırmazsınız
Ey ateş kütükleri ve ey avam, manen çökmüşler; siz, sadece bir heves içindesiniz
“Ayıkınız, işlerin sonu, hep Allah'a varır(eş-Şuarâ, 42/53)
Ayık olunuz, ben sizin için bir çobanım, doğru yola sevk ederim, sizin bekçinizim
Sizin için bir varlık bilseydim, bu makama çıkamazdım Ne faydanızı görürüm, ne de zararınızı Bu hâli bulmak için her şeyi tevhid kılıcı ile kestim Bu makamda sizden gelen övmeyi, kötülemeyi, saygı göstermenizi ve yüz çevirmenizi eşit bildim, bu hâli öyle buldum
Sizden çoğu, beni hayli kötüledi, sonra döndü, iyi olduğumu söyledi Her ikisi de Allah'tan O kuldan değil
Size bu şekilde alâka duymam, yakın olmam, Allah içindir Sizden bir şey alıyorsam o da Allah için Eğer imkân olsa, ölen her birinizle kabre girer, sorgu sual meleklerine, onun yerine cevap verirdim Bunu size şefkat duyduğum için yapmak istiyorum
Allah bir kulunu severse, onun kalbini zatına âşık kılar ve şevk verir
Bayezid-i Bistamî Hazretleri, hayatında yedi defa bir garip hâle kapıldı Kendisinden, insana hayret veren hâller zuhur ederdi
Onlar yüksek zatlardır Kalplerine Hakk’ın yakınlık kapıları açılır Onlar beş vakit namaz dışında halka karışmazlar İnsanlarla birleştikleri nokta, beşer kisvesidir Onların sureti insan şeklindedir Kalpleri kadere bağlıdır İç âlemleri de, şaha
Senin ettiğin tâat, yüzündendir Asıl elbisen, ileride yüze çıkacak hâlin ve iç âlemindedir Küfrün de iç âleminde saklıdır Kalbin, nifak, kendini beğenmek, halk için kötü düşünce ile doldu Seni ancak kılıç temizler, bir de tevbekâr olmak
İslâm dini bize susmayı âmirdir Her hâli gizli tutmak ve sır sahibi olmak dinimizin emridir Bu olmasaydı, senin yakalanmanı işaret ederdim Yakandan tutar, şu meclisten dışarı atardım
Sözlerimiz, dışını yapmaya yarar Kalplerimiz, iç âlemlerinizi düzeltir
Her kim beni itham eder, yalancı çıkarırsa, Allah onu yalancı olarak tanıtır Ve o yalancının, elinden malını alır, çocuklarını alır Doğduğu, büyüdüğü ülkeden de dışarı atar Ancak, tevbe edip kötü huylarından döndüğü takdirde bağışlar
Hiçbir namaz yoktur ki, onu insanlara imam olan zatın ardında kılmak istemeyeyim Ondan sonra, gelecek vakte kadar da ayrılmak istemem Her zaman ve her vakit böyle istiyorum
Allah’ım, gücümüzün yetmediğini bize yükleme

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #55
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Daima ferahları arayıp onlarla gitme Mahzunları ara, onlarla ol Gülenle gülme, fakat ağlayanla ağla Yüce himmet sahipleri ile yola devam et Kısmetlerinizi Hakk’ın kapısında yiyiniz O'nun yakınlık eşiğinde kısmetinizi alınız
Sana bir akıl gerek, ama sende yok Ne kadar mümkün olursa, o kadar dünyadan kendini çek Yavrularının geçim derdi sana kalırsa, onlar için dünyalık al, ver, yesinler, kendin için alma
Peygamber (sav) Efendimiz, verilen sadakaları alırdı Ama onu yemez, fakirlere, mücahitlere, düşkünlere verirdi Sonra hanımlarının dairesine gelir: “Bize bir şey geldi mi?” diye sorardı “Yok” denince şöyle derdi: “O hâlde oruç tutuyorum
Bununla nefsine hâkim olduğunu ve bu hâkimiyeti de oruçla anlatırdı Allah'ın velî kulları da böyledir Onlar bütün hâllerini işaretle anlatır Bir velîyi uyku sıcaklığı basar, uyumak isterse, bunu çeşitli yollardan anlatmak isterdi Basamağın sonundaki oda kapısı açıksa, bundan uyumak istediği anlaşılır Evinin dış kapısı açıksa bundan da sahralara çıkmak istediği ve evden uzaklaşıp yabanlarda dolaşmayı arzuladığı anlaşılırdı
Nübüvvet hâlinin bakiye izleri halk arasında vardır Ama onun faydası ve öz manası, evliya kullarının kalbine taksim olmuştur Nübüvvet hâlinin bakiyesi, taam ve şarap olarak Allah yolcularına kaldı
Ey haram ve faiz yiyenler, yanımdan çıkıp gidiniz! Ben, sizin hakkınızda hüküm verip ceza kesemem Ben tevhid ve ihlâs için terbiye ederim
Sizin çokluğunuzu neyleyim? Sizin hiçbir yarar haliniz yok Yaptığınız işler hayır da olsa, şer de olsa, yüzünüzden bağırmakta En iyisi ses çıkarmamak, belki bu sayede o sesler diner, belki de hayra çevrilir Gizli hâllerin iyiye döner, yüzündeki karanlık kaybolur
Bir adam, bu beldeden hacca gitti Dönüşte bana uğradı Ona tevbe etmesini söyledim “Hacdan döndüm; tevbeye ne lüzum var?” deyince şöyle ima ettim: “Anladım, lâkin…”
Sonra o zat zina etti Fuhşa düştü Bir sürü kötülükler etti Gün geldi, o şahıs öldü Namazını kıldırıyordum Sanki tabuttan çıktı, eteğime yapıştı Hâline acındırmak istedi
Şöyle dedim: “İşte seni bu hâle düşmekten almak istedim Fakat anlamadın
Yaptığınız iddialarda ne kadar yalan var ve yalan şahitliğe ne kadar heves ediyorsunuz
Senin önünde bir büyüğün olmalı Ona karşı bir manevî meyle sahip olmalısın Varlığını ona teslim etmelisin Böyle olursan o sana bir kitap verir O sayede tâate karşı zayıf davranmazsın Hayır işlerden geri durmazsın Onun sana vereceği terbiyeyi her zaman yerine getirirsin Ölüm anında ondan istimdat eder, verdiği dersi okursun Kur'an okurken onun tarifi üzerine okur, faydalanırsın
O gün, sizin için şefaat ricasında bulunacağım Çünkü o gün gelecek ve herkes o günün hâlini paylaşacak
Bu ne hâldir, küçüklükten beri tevhid hâlini geliştirmekteyim, ama şu görünen perişan hâlinizde onu yitirecek gibi oluyorum
Sizden bana bir kapı açılsa, içinde bulunduğum hâl, örter Sizi unuturum Sizden ne sevgi, ne de keramet beklerim

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #56
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Bu arada cemaatten biri, “Allah” diye bağırdı Geylânî Hazretleri ona şöyle buyurdu:
“Yakında bu hâlin sorulacak Bu Allah deyişinin hesabını vereceksin Bunu niçin dedin? Riya mı ettin, nifak mı yaptın? Bu sözünde ihlâs sahibi misin, yoksa şirk mi? Bugün büyük gücün harekete geçtiği gündür; isteyen otursun, istemeyen çıksın, gitsin

* * *


Sonra Geylânî Hazretleri anîden bağırdı Yüksek bir ses çıkardı Halk bu sesi duydu Her duyan ayağa kalktı Kalkan kürsünün etrafını sardı Kimi tevbe ediyor, kimi bağırıyor, kimi de ağlıyordu Bu arada bir serçe kuşu uçarak geldi, hazretin başına kondu Ve hafif sesle inlemeye başladı Hazretin başında hayli durdu Halk kürsü merdivenlerine çıkmıştı O kuş yerinden tınmıyordu Meclis halkından biri elini uzatınca uçtu
Sonra Geylânî Hazretleri dua etti Halk onunla beraber ağladı Hep birlikte dua edildi, tevbe edildi Daha sonra kürsüden indi O hâlde Camiü'r-Ressâfe (Dicle kıyılarında bir mesire yeri olduğu tahmin ediliyor Oradaki caminin Harun Reşid’in babası tarafından yaptırıldığı rivayetler arasındadır)’ye gittiler Hayli halk katıldı Çok ağlayan, bağıran, vecde gelip üstünü yırtan vardı
Bir müddet sonra Hazret sakinleşti, vaazlarına devam etti:
Bu zaman âhir zaman oldu Allah'ım, onun şerrinden Sana sığınırız Bir şeyler yazıyor, levha hâlinde karşıma çıkıyor Kaçmak istiyorum, ama kaza ve kadere uymak zarureti hâsıl oluyor
Dikkatli ol, dünya dinini aparamasın Yüzündeki hayâ suyunu sakla Bütün gayretin bir yerde toplansın, o da Allah kapısı olsun Hakk'ı bul, O'nun kapısına var ve halka istiğna duy Sebep sebebi halk edene hitap eder Zahir bâtınla konuşur
Her şeyini Allah'ın kapısından al O'ndan gelen en iyi ve en bol olan şeydir Oradan alınan şeyde yorgunluk yoktur Oradan alman bir sebeptir O sebep, alan şahsın elinden tutar ve der ki: “Haydi biz Yaratan'a gidelim; yardımcımıza gidelim; aslımıza dönelim Kaza ve kaderin yoluna girelim; o yoldan, Hakk’ın ilim kapısına varıp oturalım Fazilet vadisinin başına çıkalım Akıp giden nehri takip edelim; kaynağını bulalım
Nehrin akıntısını izleyip gittiler, asıl kaynağını buldular O suyu, tam fazilet denizinden akar buldular Orada oturdular Bir de kulübe yaptılar Orada bir yeterlik duygusu ve inayet eli onlara uzandı Hidayet geldi Marifet geldi İlimler geldi
Bizim için çeşitli kapılar var İstediğimiz kapıdan gireriz Bize karışmak istersen edepli olmaya bak
İbrahim Havas Hazretleri, başından geçen bir vakıayı şöyle anlattı: “Bir çölde birkaç gün kaldım Orada kimseyi görmedim Biraz yürümek istedim, bir yere vardım, beni bir korku tuttu Oracıkta aniden bir genç adam gördüm Ayakta duruyordu Hayret ettim Sonra aramızda şu konuşma geçti:
- Nerelisin?
- O!
- Nereye gidiyorsun?
- O!
Bunun üzerine ona şöyle dedim:
- Eğer söylediğin gerçekse varlığını O'na feda et
Bu sözüm üzerine bir bağırış bağırdı; sonra düştü Yanına vardığımda ölmüştü Ondan ayrıldım Biraz taş vs bulup dönecek, onu gömecektim Geldim, yerinde bulamadım O anda gizli bir nida işittim: ‘İbrahim, senin aradığın o zatı ölüm meleği de aradı, bulamadı Cennet de ona talip oldu, bulamadı Ateş de istedi, bulamadı’ O sese gönlümü verdim:
- Nerede? diye sordum; şu nidayı duydum:
- Güçlü padişahın otağında; ırmaklar akan cennetlerde

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #57
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Ey heves düşkünü, gafleti bırak!
Evlere kapılarından giriniz Maddî varlıklarını tâat ve ibadete harcayıp Hakk'ın varlığında yok olan zatların kapısından giriniz
Onlar Hakk'a varan yolcuların durak yeridir Onlar yakınlık evinde otururlar ve şahın misafiri olurlar Onlara, tabak tabak gıda verir, sonra bir başka âleme geçirir, rahata erdirir
Onlara çeşitli libaslar giydirir Ülkelerini gezdirir ve seyrettirir Yerlerini, semâlarını temaşa ettirir Sırlarını ve marifet hâllerinden hâsıl olan kazançlarını gösterir
Sen bir duvar arkasındasın ki, o duvarın eni bir fersah Elinde yalnız bir iğne var Onu delmek senin için nasıl mümkün olur?
Fakat Allah yolcuları senin gibi değil Onlar o duvara yakın olunca, önlerinde en az bin parça kapı açılır İstedikleri yerden girerler
Nimeti al, fakat verene kaç O nimet seni bağlamasın, O'na gidince nimeti neylersin? Zaten nimetin ve nimete bağlanmanın orada lafı olmaz Nimeti eline aldığın zaman bak, o nedir? Nimet mi, yoksa felâket mi? Yoksa bir rahmet mi? Onun dışında aldanma Onu görüp vereni unutma Sağa sola bakıp durma Gözlerini nimet sahibinden ayırma Dünya eli ile geleni hemen yeme, zehirli olabilir
Sana dünyadan bir taam gelse, senin için iki vezir olan Kitap ve Sünnet’e danış Hâlini onlara arz et Onların fikrini al Onlar iyiliğine fetva verirse hemen sarılma Yine bekle Hırsa kapılıp senin olmasını hemen arzu etme Özüne sor Müftüler fetva verse dahi, iç âlemine danışmadan bir iş yapma
Nefsinle cihad eder, onun kötü arzularına baş kaldırırsan kalple beraber iyiliğine yönelir İkisi tek şey olur O zaman sana: “Ey mutmainne nefis!” hitabı gelir O mutmainne nefis, haberini kalpten alır Kalp sırra bağlanır, o da Hakk'a Aralarında daimî bir haberleşme olur
Şüpheli işlere yakın olma Bu hâlin hakkını öde, sonra al, ye Takvayı ve onunla hakikatini bul, sonra ye, iç, aldırma
Allah'ım, biz Zât’ını arzulayan hacılarız Senin gönüllü yolcuların, arayanların ve sevenleriniz Sana karşı irfan tahsil eden talebeleriz Bizden ehlimizi, evladımızı ve mülkümüzü al, ama manamızı alıp rezil etme


Allah'ın Zât’ından gayri şeylerle iştigal, oyuncaktır Nefse uymak isyan, halkla düşüp kalkmak ise Hakk'ın kapısından ırak olmaktır
Öyle velî kullar vardır ki, melekler onlara secde eder Ve o melekler ellerini o evliya zümresinin sırtına kor, kuvvet verirler
Evliya zümresinin hepsi melekleri göremez Onların içinden ancak birkaçı görebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #58
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Şam'da zatın biri mescitte oturuyordu Açtı Kalbinden: “N'olurdu, İsm-i Âzam duasını bilseydim?” dedi O anda iki şahıs göründü Yanına gelip oturdular Biri diğerine sordu:
“İsm-i Âzam’ı bilmek ister misin?”
“İsterim
“O hâlde ‘Allah’ de
“Ben bunu içimden her zaman söylerim
“Hayır, öyle değil O'nu söylemek istediğin zaman kalbinde O'ndan başkası olmayacak
Bundan sonra yanından ayrıldılar ve semâya doğru yükseldiler
Zahirini halka ver Kalbini âhirete daldır İç âlemini dünyadan âhiretten geçir Hak'la kıl Bunu yapmaya kadir olursan ne âlâ; aksi hâlde selâmeti bulman kabil değil
Issız yerlere ve sahralara kaç Halktan saklı yerlere git ve oralarda iman kazanmaya çalış Onu kazan, sonra halka karış
Büyük zatlar kendilerinin gayri için aldıklarını alırlar Alırlar, halka taksim ederler Onlar, manen daima ayakta durur, halkın hizmetini görürler Senden alır, yine sana sadaka verirler
Gerçek olan bir mürid, her ihtiyacını bizzat ilâhî kudretten alır Arif ise, halktan alır Çünkü o şahın tahsildarıdır Halktan bir şey almak ona bir eksiklik vermez O, Hakk'ın vekilidir O aldığını kendisi için almaz Başkası için alır O halktan alır, yine onlara verir Kendi sofrası şahın katındadır O kapıların ve perdelerin ötesinde alacağını alır Şehvet arzuları ayakları altındadır Halka ayağını basar, yücelere çıkar
Onların şeklini hiçbir şey değiştirmez Tıpkı Musa Peygamber’in asası gibidir Her şeyi yer yutar, şeklinde bir değişiklik olmaz
Elimde felaha ermedikten sonra felah bulamazsın Öğrettiklerimi, senin bugün içinde bulunduğun makam için öğretmem Maddî saltanatından ve gücünden çekinip sopamı üstünden çekmem
Hangi iş seni benden alıyorsa, o sana şomluk getirir Bu şomluğun yakında aile efradını da saracak Dolayısıyla senin yüzünden sıkıntıya düşecekler Sâlih kul, ehlini, ayalini Allah'a ısmarlar Münafık ve fâcir kişi ise, parasına ve puluna ısmarlar Ayalini, malını, mülkünü ölümünde bırakır Dolayısıyla bu hâlde bırakılan kimselerin sonu fakirlik olur
Sen cahilsin Hak Teâlâ seni dergâhından tart etmiş Kalbine, Beni İsrail gibi dünya danası sevgisini yerleştirdi
Allah'ım, dünyayı din için isteyene ver, din yolunda kullansın Zât’ın için âhireti isteyene ver Riyakâr olarak âhireti isteyene verme Dünyayı dünya için isteyene verme Zât’ın için olmayınca hem dünya, hem de âhiret Sana perdedir
Ah içinizden biri ıslah olsaydı, yarın onun eteğine yapışırdık
Bana bir sâlih kişi gelse ona şöyle derdim: “Öbür âlem için iyi bir şeyin varsa, bizimle arkadaş ol Gittiğin yola bizi davet et Şayet bizim iyiliğimiz olursa sen de ona nail olursun
Sözümden yersiz mana çıkarmaya bakmayın Onu hâlis olarak alın ve kabul edin Felah bulursunuz Sözüm gerçeğe uyarsa, ben de kurtulurum, siz de Aksi hâlde siz kurtulursunuz, ben de kaybederim
Halk esas olarak üçe ayrılır: Melek, şeytan ve insan
Melek tamamen hayırdır, onda şer yoktur
Şeytan da tam aksi; hep şerle doludur İnsana gelince ikisinin katışmasıdır Yaratılışında hem şerre, hem de hayra meyli vardır Hangi tarafı ağır basarsa o tarafa yönelir
İnsanın hayrı çoğalırsa meleklere karışır; şerri çoğalırsa şeytana karışır

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #59
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Ey cemaat! İslâm dini, elini başına koymuş, şu fakir ve fâsık kişilerin elinden sızlanıyor, ağlıyor Şu bidat ve dalâlet ehlinden Allah diyor Zalimlerin elinden, yalancılık libasını giyenlerden, kendilerinde olmayan şeylerin iddiasını yapanlardan feryat edip ağlıyor
Kalbin ne kadar kara? Düşün bir kere Bir köpek, sahibine avda, tarlada, sürü gütme işinde nasıl çalışır, yardım eder, yürürken arkadaşı olur Uyurken bekçisi olur Buna karşılık ona verilen şey bir lokmacıktır Sen her gün Rabb’inin nimetini bol bol yersin Doyarsın, ama O'nun sevdiği yola gitmezsin O'nun hakkını ödemezsin Emrini reddedersin, haddini aşarsın
Ey evlat! Fakra, sabra ve bu hâllerde bulunan selâmete yetişen yoktur Fakirlik hâlinde Allah'la zengin ol Şu gördüğün azdı Rabb’ini unuttu Nefsine ve boş arzularına taptı Tabiî istekleri peşine koştu; Allah'ın emrini bir yana attı
O zengin oruç yemeyi, tutmaya tercih etti Haramı aldı, helâli bıraktı İsyan etti, tevbe aklına gelmedi Yazık sana, bu hâlinde bütün edep yerlerin açık Ey zengin, onları kapa
Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Hakkında kelâm edilen şahsı dinlemen, onun yanına gitmekten daha hayırlıdır Onun yanına gitmek ise, hakkında çeşitli haberler vermekten daha iyidir Ondan vereceğin haber, onu ve işini yanlış anlatmana sebep olur
Bu zaman tercih zamanı oldu Halkın çoğu abes işlerle ülfet etmektedir Sana, zahiri yırtıp iç âleme geçmek gerek
Bir viran eve asılan kilit neye yarar? Kuru odun yalnız ocak tutuşturmaya hastır
İman sahibi dünyada bir melektir, öbür âlemde de öyle Hakk'a tâat eder, O'na karşı masiyeti bırakır Aşikâr ve gizli hâlinde Hakk'ı tevhid eder O dünyaya dargındır; onu boşamıştır Dünya onun arkasında kalır ve sızlanmaya başlar
Yavrucuğum, taamını ve şarabını al Ama bazı zatlar, âhiret kapısını görmeden yiyip içmezler, zehirli olması ihtimalini sezerler
Anacığım, yanında bulunan cümle eşyayı bırak Hatta yemeyi, içmeyi de Bekle, öbür âlemden bir kahraman gelsin Yiyip içeceğini teftiş etsin O zaman ben de yer, içerim Sen de onun yediğinden yer, içtiğinden de içersin Âhiret âlemi ile aranıza gerilen dünyadır
Mana yollarını açmaya gayret et Sen onu yapmaya çabalarken, ilâhî gayret eli seni tutar, izzet eli seni alır
Beni bırakıp başkası ile sükûn hâline geçmenin âlemi ne? İsterse o almak istediğin bir mahlûk, isterse bir yapmacık şey olsun
Eve talip olmadan önce bize gelseydin olmaz mıydı? Hak Teâlâ sana orada ilim ihsan eder, kisveler giydirir, sana ülfet ve dünya zehirlerine karşı tiryak verir, başarı zırhını giydirirdi Sen de bu hâlinle şüpheli işleri bırakır, dinî hududu muhafaza ederdin Bu hâlle dünyayı terk edersen sana bir safa yapar Oradan bütün dünya ve âhiret ehline hitap ederdin
Neyin var? Elindeki maddî şeyle ne yaparsın? O, sana ne gibi fayda sağlar Bir anlık ateş sonunda ölüm her şeyini alıp gider Çok ihtimalle bir an sonra bu hâl başına gelebilir
Hak erlerine yapış Onların yanında birçok mecnunlar var Denizinde boğulanlar var Hastalar var, onların hepsi tedavi edilmekte Onlar boğulanları kurtarır Azap çekenlere onlar acır
Hakk'a arif olunca O'nun ol O'na karşı irfanın yoksa niçin özüne ağlamazsın?
Hakk'ın hükmüne razı olan kimselerin yüzüne kader güler Ve ellerinden tutup şaha götürür Cümle kapalı kapıları açar, şaha yaklaştırır Ona yaklaşanlar, Hakk'a erenler zümresinden olur
Bu anlatılan bir heves değildir Bunun aslı olgunluktur
Kadere uyunuz Hakk'a hasım olmayınız Hakk'a galip olmak aklınıza gelmesin Uyarlık Uyarlık

Alıntı Yaparak Cevapla

İlahi Armağan -62- Meclis

Eski 08-02-2012   #60
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İlahi Armağan -62- Meclis




Yahya b Maaz, şöyle der: “Peygamberlere bedel olan ve onların makamında oturan doğru zatların kelâmı, ilâhî ilhamdır Onların her sözü Allah'tan, O'nunla ve orada
Kabristana otur Oradan ölülere hitap et Anne ile orada karşılaşman kabil değildir Hani ev halkın? Nerede çocuklar? Nerede evler, nerede mallar? Hani o gençler? Nerede kaldı, o kuvvet gösterileri? Hani yasaklar ve emirler? Hani almalar ve vermeler? Verilen emre icabet olunmadı Şimdi o hâl hani? Nerede bıraktınız, o geçici lezzetleri?
Onların dediklerini içten duyarsın, derler ki: “Biz geride bıraktığımıza pişman olduk, fakat bugün elimizde mevcut bulunan şeyler bizi şad etti
Kabirleri ziyaret etmek istediğin zaman böyle ol Oranın kadından ve erkekten hali olduğu zamanı kolla O zaman git, hem onlara hitap et; hem de onlardan dinle Oraya giderken arkadaşın da olmasın
Akıllı olunuz Yakında hepiniz ölüler olacaksınız

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.