![]() |
![]() |
![]() |
#31 |
dehşet
|
![]() Efendi-Köle Diyalektiği Hegel tarafından güç ilişkilerini analiz için ortaya atılan efendi-köle diyalektiği, psikolojide (Mead, Wallon, Zazzo, Lacan, vb ![]() ![]() ![]() Bilincin oluşumunda kendini bir obje olarak ele alma kapasitesi önemli bir noktadır ![]() ![]() Wallon'dan sonra Lacan, ayna aşamasını (miror stage), 'kimlik arayışını oluşturan' en önemli an olarak nitelemiştir; O'na göre çocuk, aynadaki görüntüsünü, çoğu kez, bir tür hayranlıkla ve zevkle seyretmektedir; bu görüntü, "ben'in (Je, I) diğeriyle Özdeşleşmenin diyalektiğinde objeleşmeden önce temel bir biçime girdiği sembolik bir matristir" ![]() ![]() Ayna aşaması, çocuğun psişik gelişiminde önemli bir evredir ![]() ![]() ![]() ![]() Ayna aşamasında gerçekleşen bu temel özdeşleşme, Hegel'in bilincin diyalektiği kavr***** gönderir ![]() ![]() Söz konusu diyalektiği ve yorumunu Kojev'den aktaralım: Hegel, Efendi ve Köle Diyalektiği adlı eserinde, karşılıklı tanımanın bütünsel bir analizini yapar ![]() ![]() ![]() ![]() Yaşayan hayvan kendilik bilincine ulaşmak için, yaşayan hayvan olarak diğerini yok etme mecburiyetindedir, zira kendilik bilincinin ortaya çıkışı, diğerinde kendini tanıyabilmeyi gerektirir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada kaçınılmaz olarak ölümüne bir mücadele başlar ve bu kavgada her biri, diğerinde arzulayan bir bilinç bulabilmek için, yaşayan hayvan olarak diğerini yok etmeyi arzular ![]() ![]() ![]() ![]() O halde insani arzu, bu korunma Arzusunu yenmek durumundadır ![]() ![]() ![]() Bu ölüm savaşının bir tek çıkış noktası vardır: Madem ki, taraflardan biri boyun eğmek zorundadır, öyleyse işi prestij savaşına döndürmek gerekir ![]() ![]() Savaşanlardan biri, yaşayan hayvan olarak ölümden çekindiğini ve kendilik bilinci olarak tanınmaktan vazgeçtiğini diğerine göstererek savaşı bırakır ![]() ![]() ![]() Efendinin köle tarafından tanınması tek yönlüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Oysa, bilinç olarak, köle de tanınmak ister; korku O'nu bundan vazgeçirir, ama otantik bir kendilik bilinci olma isteği yok olmaz; demek ki köle kendisinde-kendisi için bir bilinçtir, yani gelişmesi, sahte bilinç aşamasında durmuş bir bilinçtir ![]() ![]() Köle için, tanınma, hizmet etmesiyle gerçekleşir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak, her biri, diğeri ona karşıt bilinç olarak var olduğu için kendilik bilinci olarak vardır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#32 |
dehşet
|
![]() Ego Psikolojisi Başlıca temsilcileri arasında Loevenstein, Kris, Erikson, Rapaport ve Heinz Hartman'ın bulunduğu Ego psikolojisi (Ego Psychology), Amerikan Freudizmi'nin (özellikle New York Ekolü'nün) en güçlü akımlarından biridir ![]() Roudinesco ve Plon'un (1997) analizine göre Ego psikoloji ve Amerikan psikanalitik akımları, insanın bir topluma, topluluğa, cinsel bir kimliğe, bir farklılığa, bir renge, bir etniye entegrasyonunun mümkün olduğu fikrinde birleşirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Genel olarak bakıldığında, Amerikan Freudçülüğü, İd, Bilinç-dışı ve Özne yerine Ego (Ben), Şelf veya Bireye önem verir, Avrupa'dan farklı olarak koruyucu sosyal tıp ve zihinsel hijyene dayalı pragmatik bir etiği temel alır; bunun sonucu olarak klasik Viyana anlayışından tamamen farklı, tıbbileşmiş ve psikiyatriye dönüşmüş bir psikanaliz gelişmiştir (bunda Maccarthyzm de etkili olmuştur) ![]() Bu akımlar Avrupa'nın 'kökensel' psikanalitik akımları, Kleinizm, Lacanizm, hatta sol Freudizmden (Otto Fenichel) farklı bir zeminde ilerler, mutluluk ve sağlık kültü etrafında dönerler; Amerikan psikanalistleri, bir tür uyum teknisyenlerine dönüşürler ![]() Tüm bunlar psikanalizin imajını bozar, gözden düşürür ve onun yerine; çeşitli New Age terapileri, mutluluk hapları, şamanistik kürler, telepati, spiritizm, falcılık, medyumluk gibi etkinlikler gelişir (Kaynak: Roudinesco ve Plon, 1997) ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#33 |
dehşet
|
![]() Ekolojik Psikoloji Ekolojik psikoloji, çevre psikolojisinin öncülerinden Barker (1964, 1968) tarafından ortaya atılan bir yaklaşımdır ![]() ![]() Ona göre, yaşamımızın cereyan ettiği her yer, bizim için bir yaşam çerçevesi (behavior setting) oluşturarak özgül bir durum yaratır ![]() ![]() Bu açıdan davranışlarımız, yaşadığımız mekânların doğrudan bir sonucu değildir, her mekân içersinde, az ya da çok geniş bir olanaklar alanı vardır; yaşanan mekânı düzenleme ve kendine bir yer yapma, dolayısıyla davranışlarını bu kültürel-mekânsal duruma uyarlamak söz konusudur ![]() Barker'ın yaklaşımı, mekânın içinde cereyan eden etkinliklere göre farklı mekânsal yapılar ayırdetmektedir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#34 |
dehşet
|
![]() Empati Empati terimi, etimolojik anlamında, içsel olarak etkilenmiş, duygulanmış birinin durumunu ifade etmektedir ![]() ![]() ![]() Empati genel olarak, Diğeri'ni "Diğeri" olarak anlamaya ve onun potansiyellerini tahmin etmeye yönelik çaba harcamaktır ![]() ![]() ![]() Sosyal psikologlar, empati düzeyini ölçmeyi amaçlayan çeşitli ölçekler geliştirmişlerdir; örneğin Mehrabian ve Epstein (1972) ölçeği ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#35 |
dehşet
|
![]() Enformasyon Enformasyon, genel olarak insanın dış dünyayla ilişkisinde, belirsizlik düzeyini azaltan her tür uyaran şeklinde tanımlanabilir ![]() ![]() Yaygın anlamda enformasyon terimi, "haber" (Ing ![]() ![]() ![]() ![]() Bu anlamıyla enformasyon mesaj vasıtasıyla belirsizliğin azaltılmasının ölçüsüdür ![]() ![]() ![]() Enformasyon istatistiksel olarak ikili sorularla (bits olarak), yani evet veya hayır şeklinde cevap verilen soruların sayısıyla ölçülmektedir ![]() ![]() Moles (1971) bunu şu tür bir örnekle açıklar: A, B, C, D, E, F, G, H şeklinde 8 işaretlik bir dizi içinden bir harf seçelim; bu harf D olsun ![]() ![]() ![]() Muhatabımız doğru harfi bulmak için kaç enformasyon isteyecektir? Her bir harfin "doğru" (seçilen) olma ihtimali 1/8'dİr ![]() ![]() Evet veya hayır cevabına göre A, B, C, D ve E, F, G, H yarıları kalacak ve olasılık 1/4'e düşecektir ![]() ![]() ![]() Üçüncü soru yine aynıdır ve cevap "hayır" olacaktır ![]() ![]() ![]() Aynı oyun bir kitap içinden seçilen bir sözcüğü bulmak şeklinde de oynanabilir ![]() ![]() ![]() ![]() Enformasyon bilgiden farklıdır ![]() ![]() Tüm enformasyonlar "a priori" olarak kodlanabilir ve dolayısıyla büyük ölçekte kopyalanıp yayılabilir; oysa bilgi, örtük, satır arası niteliğinde olabilir ve bu nedenle kodlanması zordur, Örneğin bir mesleğin yıllarca icrasıyla kazanılan ustalık böyledir |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#36 |
dehşet
|
![]() Epistemik İhtiyaç Epistemik veya bilişsel ihtiyaçlar (need for cognitiori), kişilerin çeşitli sorunlar veya durumlar konusunda bilgiyle (veri, enformasyon) ilişki eğilimlerini ifade etmektedir ![]() ![]() ![]() Bu oluşumda enformasyon etkenleri yanı sıra epistemik ihtiyaçlar da etkilidir ![]() ![]() ![]() Kruglanski'ye göre bu konudaki eğilimler birbirini dikey olarak kesen iki boyutta şematize edilebilir ![]() ![]() ![]() Bu çerçevede bireylerde iki tip ihtiyaç ayırdedilebilir ![]() ![]() ![]() ![]() İkincisi, özgül kapatma ihtiyacıdır ve bireyin, kendi sorunları konusunda özgül cevap bulma ihtiyacına tekabül eder ![]() ![]() ![]() Örneğin ağır bir hastalığa yakalanma olasılığı yüksek olan kişiler, bazen bu hastalığın teşhisini sağlayacak muayeneden kaçınmakta ve 'kendilerinin hasta olamayacaklarını' düşünmelerini sağlayacak işaretler, kanıtlar aramaktadırlar ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#37 |
dehşet
|
![]() Ergonomi Ergonomi, fiziksel çevreyi işe olabildiğince uyumlu hale getirme amacıyla, iş ya da görevlerin bilimsel olarak incelenmesi şeklinde tanımlanabilir ![]() ![]() Ergonomik yaklaşım, vücut pozisyonları ile iş araçlarının kullanılış tarzı arasında yüksek düzeyde bir ahenk sağla***** çalışanların en az yorgunluk ve en az çabayla en büyük verime ulaşmasını hedeflemektedir ![]() ![]() Ergonomi, insan faktörünü hesaba katmayan bir iş organizasyonu içinde doğmuştur ![]() ![]() Bu bağlamda ortaya çıkan ergonomi, önce bir tür 'beşeri mühendislik' biçimini almıştır: Bu çerçevede, örneğin bir köprü yapımında üstünden geçecek taşıtların ağırlığına göre malzeme seçmek veya kullanıcısına bir takım enformasyonlar sunan teknik bir aygıtı tasarlarken, alıcı-kullanıcının enformasyon alma kapasitesini dikkate almak gibi kaygılar güdülmüştür ![]() Böylece, hareket noktasına bağlı olarak psikolojik ve fizyolojik yönelimli ergonomi anlayışları gelişmiştir ![]() ![]() Kısa zamanda ergonomi disiplinler arası bir hüviyet kazanmış, fizyoloji ve psikolojinin yanı sıra, biyometri, antropometri, psikofizik, mühendislik gibi bilim dallarının katkısını gerektirmiştir ![]() ![]() ![]() XX ![]() ![]() ![]() Nihayet bazı araştırmacılar, işin ve iş araçlarının tasarımında daha sosyal psikolojik bir perspektife kaymış ve çalışanlar için işin/çalışmanın anlamının da hesaba katılması gerektiği üzerinde durmuştur; bu da bir tür 'sosyal psikolojik ergonomi' yaklaşımı doğurmuştur ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#38 |
dehşet
|
![]() Estetik Kişi Sanat psikolojisi çerçevesinde yapılan çalışmalarda ortaya atılan estetik kişi kavramı, sanatsal etkinliklere doğrudan veya dolaylı olarak katılan ve belirli bir estetik duyarlılığa sahip kişilere göndermektedir ![]() ![]() ![]() Daha somut bir deyişle, seyirci, dinleyici, aktif amatör olarak, doğal veya insani çevre dahil (örneğin mimarlık) çeşitli sanat biçimlerinden tat alan, uzman olmadan bu sanatları incelemeye, onlar hakkında bilgi sahibi olmaya çalışan kişiler söz konusudur ![]() ![]() Etnopsikiyatri Etnopsikiyatri, ruhsal hastalıkları, kişilerin ait oldukları kültürel ve etnik gruplara göre ele alan bir yaklaşımdır ![]() Etnosantrizm Etnosantrizm, bir kişinin diğerlerini, kendi etnik grubunu veya kültürünü merkeze alarak değerlendirme tutumu şeklinde tanımlanabilir ![]() ![]() Etnosantrik kişi, başka gruptan olanları, kendi grubunun kültürel kabullerinden ve değerlerinden hareketle, dolayısıyla tarafgir bir şekilde yargılar ![]() ![]() ![]() Etnosantrik tutum, kişilerin günlük yaşam etkinliklerinde ve davranışlarında görülebildiği gibi, diğer toplumları inceleyen bilim adamlarının ya da araştırmacıların (sosyal antropologlar, karşılaştırmalı kültür araştırmacıları, vb ![]() ![]() Eşyanın Etki Alanı Eşyanın etki alanı kavramı, algı alanımızda yer alan eşyaların yakın çevreleri üzerindeki 'psikolojik hale etkisi'ni ifade etmektedir ![]() ![]() ![]() Modern pazarlama yöntemleriyle birlikte önem kazanan bu olgu, aslında insanlık tarihinin çok uzun dönemlerinden itibaren sezgisel olarak bilinmektedir; zira zenginliklerin gösterilmesi ve sergilenmesinde, zenginliği oluşturan öğelerin hale etkisinin genişlemesine dikkat edildiğini gösteren pek çok örnek bulunmaktadır: Ev dekorasyonları, çeyizler, tören ritüelleri, vb ![]() Eşyanın etki alanı, günümüzde en somut ifadesini, müzelerde, sergilerde, vitrinlerde, büyük mağazaların reyonlarında ve evlerdeki salon düzenlemelerinde bulmaktadır ![]() ![]() Eşyanın psikolojik etki alanı kavramı, küçük gruplarda her bireyin potansiyel bir etki payına sahip olduğunu ifade eden sosyal etki alanı kavramıyla benzerlik taşımaktadır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#39 |
dehşet
|
![]() Faydacılık Temsilcileri arasında J ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Faydacılık, Bentham'ın terimleriyle toplum yaşamının her alanında "en büyük sayının en büyük mutluluğu' ilkesine dayanmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eğer insan başkalarının mutluluğunu kendisininkinden daha fazla sevseydi, çok olumsuz sonuçlar doğardı ![]() ![]() ![]() Yasa yapıcılar 'olabildiğince çok sayıda ve olabildiğince çok mutluluk' sağlamalıdır ![]() ![]() ![]() Burada hedonizme dayalı bir ahlak anlayışı vardır ve bu ahlak, erdemi, yarar sağlayan hareketlere bağlamakta ve bireylerin mutluluğunu temel almaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Homo Economicus'un psikoloji alanındaki uzantısı, XIX ![]() ![]() ![]() İnsanın hakim güçlerinin zevk ve acı olduğunu öne süren hedonizmden hareketle pekiştirme teorisyenleri de, Uyaran - Tepki zincirinin oluşumunda birer pekiştirme ve doyum faktörü olan ödül veya zevkin belirleyici bir rol oynadığını kabul etmektedirler ![]() ![]() Bir adım daha ileri gidildiğinde, aynı görüş, davranışı ödüle ulaşmanın aracı gibi kavramsallaştıran edimsel şartlanma paradigmasında bulunmaktadır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#40 |
dehşet
|
![]() Frankfurt Ekolü Frankfurt'ta 1923'te kurulan Sosyal Bilimler Enstitüsü (Institut für Sozialforschung) bünyesinde toplanan ve sosyal bilimlerin çeşitli dallarında çalışan bir grup araştırmacının oluşturduğu Frankfurt Ekolü, sosyal bilimlerin tarihinde önemli bir kilometre taşı olarak nitelendirilebilir ![]() Ekolün mensupları arasında Theodor W ![]() ![]() Frankfurt Ekolü mensupları, Ortodoks Marksizm ve onun ekonomik determinizmine karşı çıkarak, ideolojik ve psiko-sosyal faktörlerin önemine dikkat çekmişlerdir ![]() ![]() Tekelci burjuvazinin ihanet ettiği hümanist değerleri gerçekleştirmekle görevli işçi sınıfı mevcut düzenle bütünleşmiştir (örneğin güçlü bir işçi sınıfının bulunduğu Almanya'da nazizmin yükselişi); diğer yandan liberal birey ve onun bireysel etiği, çeşitli faktörlerin (iki savaş arasında tekelci ekonominin etkinliği, anti-bireyselci faşizmin yükselişi ve sonunda kapitalist düzenin kontrolüne girmesi ve benzeri olgular) etkisiyle krize girmiştir ![]() ![]() Marshall'a (1999) göre Frankfurt Ekolünün geliştirdiği 'eleştirel teori'de (Kritische Theorie), araçsal akıl denilen ve özel olarak modern sanayi toplumunun gelişmesi sürecinde gözlemledikleri totaliter tahakküm biçimleri, incelenmesi gereken asıl alanlar olarak vurgulanmıştır ![]() ![]() Gecikmeli Etki Gecikmeli etki, psikolojik olguların zaman içinde özel bir seyir türünü ifade etmektedir ![]() ![]() Bunun en bilinen örneklerinden birisi ikna edici mesajların (genelde etkisi zamanla azalmakla birlikte), bazen, bir süre sonra tutum değişimine yol açtığının gözlenmesidir (Pratkanis, Greenwald ve ark ![]() ![]() Gecikmeli etki olgusu, alınan mesajın aksi yönde bir karşı etkinin (örneğin vericinin manipülasyon niyeti taşıdığının söylenmesi) verilmesi, ancak bu karşı mesaj zamanla unutulurken, ilk mesaj öğelerinin hatırlanmasına bağlanarak açıklanmaya çalışılmıştır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#41 |
dehşet
|
![]() Göreceli Yoksunluk Göreceli yoksunluk (relative deprivation) kavramı, birey veya grupların beklentilerinin konusu olan şeylerden mutlak yoksunluğundan ziyade, diğerlerine kıyasla, yani göreceli yoksunluk algısını ifade etmektedir ![]() Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, göreceli yoksunluk kavramı, engellenme-saldırganlık modelinin yeni bir yorumunu içermektedir ![]() ![]() Bu tür durumlarda, kişiler kendi statü veya kazanımlarını, ya hakkettiklerine inandıkları düzeye göre, ya da diğerlerininkiyle karşılaştırarak kendi paylarım onlarınkine göre daha az veya küçük olarak algılamaktadır ![]() Bazı yazarlar (Runciman, 1966) bireysel ve kolektif düzeyde yaşanan göreceli yoksunluk duygularını birbirinden ayırdetmektedir ![]() ![]() Kolektif protesto hareketleri ve kolektif talepler, bireysel göreceli yoksunluktan değil, kolektif göreceli yoksunluk algısından kaynaklanmaktadır ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#42 |
dehşet
|
![]() Hawthorne Etkisi Endüstri psikolojisi tarihi bakımından büyük önem taşıyan Hawthorne araştırması, 1927 ile 1932 yılları arasında Harvard Üniversitesi'nden bir grup psikolog tarafından Chicago yakınlarında Hawthorne'da Western Electric'te yapılan ve grup dinamiklerine dikkati çeken ünlü bir çalışmadır ![]() Araştırmada ilk olarak çalışma koşulları, örneğin aydınlanma düzeyi ile verimlilik arasında pozitif bir ilişki olduğu saptanmıştır ![]() ![]() ![]() Buna göre, işçilere gösterilen ilgi, onların moral düzeyini ve öz saygılarını yükseltmiş ve bu duygu (örgüte gerekli bir insan olmaktan duyulan doyum), çalışanların, dış koşullardan bağımsız olarak işe yönelik motivasyonlarını korumaları sonucunu doğurmuştur ![]() Bir başka deyişle işçilerin, kendilerine dikkat edildiğini bilmeleri, randımanlarını artırmalarına yol açmış gibi görünmektedir ![]() ![]() Daha sonraki yıllarda Hawthorne Etkisi'ne yol açan koşulların neler olduğu konusunda pek çok araştırma yapılmış, ancak açık seçik bir sonuca varılamamıştır ![]() ![]() Daha yakın yıllarda Adair ve arkadaşları (1989), Hawthorne Etkisi'ni araştıran çalışmalarda bu üç boyuta dikkat edilip edilmediğini kontrol etmiş, fakat inandırıcı sonuçlara ulaşamamıştır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#43 |
dehşet
|
![]() Heuristikler Heuristik, özgül sorunların çözümü için kullanılan bir bilişsel süreçtir ![]() ![]() Heuristik terimi, sorunlar karşısında doğruluğu kesin olmayan, ama çoğu kez etkili görünen bir takım cevaplar oluşturma yollarım işaret etmektedir ![]() ![]() ![]() Sosyal psikolojide (Tversky ve Kahneman, 1974; Kahneman Slovic ve Tversky, 1982), günlük psikoloji alanında kullanılmaktadır ![]() ![]() Bu süreçler içersinde, çoğu kez çaba ekonomisi uygulanmakta ve kısa yoldan, basitleştirici stratejiler izlenmektedir ![]() ![]() ![]() Bu açıdan zihinsel kestirmeler olarak beliren heuristikler, rasyonel yaklaşımlarla karşıtlık göstermektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Araştırmacılara göre en sık rastlanılan heuristikler, örnekleme, kolay ulaşma, simülasyon ve referans heuristikleridir ![]() ![]() ![]() ![]() Ardından bu popülasyondan bir kişinin portresi çizilmektedir; "Kemal Bey 40 yaşında, evli ve üç çocuk babası ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkincisi, kolay ulaşma heuristikleridir (availability heuristic) ![]() ![]() ![]() Üçüncüsü, simülasyon heuristikleridir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dördüncüsü referans heuristikleridir ![]() ![]() ![]() Örneğin herhangi bir kişinin fiziksel olarak ne kadar aktif olduğunu belirlemek için kendi fiziksel faaliyet düzeyinizi ölçü olarak alabilirsiniz ![]() ![]() ![]() Yukarda özetlenen dört heuristik dışında, çeşitli yazarlar tarafından karar verme ve problem çözümü konusunda ortaya konmuş başka heuristikler de vardır; örneğin araştırma heuristikleri gibi ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#44 |
dehşet
|
![]() Heyecan Heyecan, psikoloji tarihinde zamana bağlı olarak farklı şekillerde ele alman ve tanımı oldukça güç olan kavramlardan biridir ![]() ![]() ![]() Örneğin fizyolojik değişiklikler, yüz ifadelerinde değişmeler, belirli bir yönde eyleme yöneliş gibi ![]() ![]() Bunun yerine prototipik bir tanım yolu seçilmiştir (Fehr ve Russell), yani bireyin davranışları bir takım belirtilerin (fizyolojik, sübjektif, davranışsal tepkiler ve yüz ifadeleri) yüksek düzeyde veya şiddette görülmesi halinde heyecan olarak adlandırılmaktadır ![]() ![]() Literatürde heyecansal durumların çeşitliliği ve dilin duygu vokabülerinde yansıyan türlülük, esas olarak ve büyük ölçüde iki boyutlu bir uzayda temsil edilmektedir ![]() ![]() ![]() Örneğin yüz ifadeleri konusundaki çalışmalarıyla tanınan Ekman temel heyecanlar olarak sevinç, şaşırma, öfke, korku, üzüntü, tiksintiyi saymakta, bazıları bunlara ilgi, utanma ve suçluluğu eklemektedir ![]() Heyecanların anlaşılmasında, bir diğer perspektif, bilişsel niteliklidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#45 |
dehşet
|
![]() Heyecansal Bilgi Bazı yazarlara göre, günlük yaşamda heyecanın ortaya çıkış anında, ona eşlik eden koşullar, olaylar, yer, zaman, davranışlar, aktörler, fizyolojik belirtiler, yüz ifadeleri gibi öğeler, epizodik bellekte temsil edilmekte ve bir şema oluşturmaktadır ![]() ![]() Heyecansal bilgi, belirli bir duruma karşı heyecansal tepki gösterilip gösterilmeyeceğini ya da heyecanın hangi biçimi alacağını belirleyen bu veri bankasını ifade etmektedir ![]() ![]() Araştırmalar, heyecansal bilginin beslendiği çeşitli kaynaklar arasında sosyal etkileşim, kültür ve iletişimi saymaktadırlar ![]() ![]() Sosyal yaşamı etkileme potansiyeline sahip olmaları bakımından, her kültürde sosyal bağlama, koşullara göre tanımlanmış yollardan ifade edilirler; nitekim bazı yazarlar heyecanların sosyal inşasından söz etmektedirler |
![]() |
![]() |
|