Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilmedikleriniz, medeniyetler, tarihinde

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #31
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz



Fransa'nın eski adıdır Eski Galya, aşağı yukarı bugünkü Fransa topraklarının ancak, Ren Irmağı'na kadar uzanan kısmını kapsar Bu geniş bölgede yaşayan Galyalılar aslında, MÖ I binyılda Güney Almanya'dan gelen ve Galya'yı istilâ eden Keklerdir MÖ VI yy sonlarında ikinci bir Kelt istilâsı olmuş, bu istilâcılar önceden yerleşmiş halklara karışarak, Galyalılar adı verilecek olan yeni bir halk oluşturmuşlardı MÖ III yy sonlarında, Ren Irmağı'ndan Pireneler'e, Manş Denizi'nden Provence kıyılarına kadar Keltler, yerleşmelerini tamamlamış oluyorlardı

Kelt uygarlığı

Galyalıların birçok tanrısı vardı Onlara açıklanamaz gibi gelen her şeye, gökcisimlerine, rüzgârlara tapınırlardı Ruhun ölümsüzlüğüne de inanıyorlardı Çok iyi çiftçiydiler, toprağı tekerlekli sabanla sürüyorlardı; dökmecilik, kuyumculuk, çömlekçilik sanatında usta zanaatçılardı Ticaretleri de gelişmişti Buğday ve tuzlama etin şarap ve zeytinyağı ile takas edilmesi, MÖ III yyda paranın kullanılmasına yol açacaktı

Roma Fethi

Massalia'daki (Marsilya) Foça kolonisi, Galya'yı fethetmek için, Romalılara başlangıç noktası oldu Romalılar MÖ 154 yılında, bu sitenin çağrısı üzerine, onları komşu kabilelere karşı korumak için, işe karıştılar Böylece Galya'nın güneyine yerleşip yavaş yavaş Akdeniz kıyısını işgal ettiler, yönetim merkezi Narbonne olan Provence eyaletini kurdular ve İspanya'ya giden bir ticaret yolu açtılar

Zaten sarsılmış bulunan Galya, Kimber ve Toton istilâsıyla (MÖ 109-101) bir defa daha sarsılmış, yakılıp yıkılarak pek zayıf düşmüştü MÖ 60'a doğru, Germenler tarafından tehdit edilen Galyalılar, Provence valisi Sezar'dan yardım istediler ve Sezar, istilâcıları püskürttü Roma'nın fethi gerçek anlamıyla, askerlerini Galya'nın hemen hemen her yerine yerleştiren Sezar ile başlamış ve MÖ 54 yılına doğru, Sezar kendisini bu ülkenin hâkimi sayabilecek duruma gelmişti

Galyalılar bağımsızlıklarını yitirdikleri zaman genç Vercingetorix'in ardında toplandılar, ama bu önder düşmana yenildi (MÖ 52) ve Romalılar, Galya'ya kesinlikle egemen oldular

V yy da, göçmen kavimler Galya'yı istilâ edince Roma İmparatorluğu dağıldı Ortaya çıkan kargaşalıktan, ülkenin ekonomisi büyük zarar gördü Ama çok geçmeden eski Galya, Frank kralı Clovis'in buyruğunda yeniden birleşecek ve yavaş yavaş Fransa haline gelecekti

Alesia

MÖ 52 yılında Alesia'ya çekilen Vercing6torix orduları, Sezar ile lejyonları tarafından kuşatıldı Romalılar şehri kuşattılar, hendekler kazdılar, çitler, tahta perdeler diktiler, insan tuzakları kurdular Galya'nın her yanından akın akın yardım gönderildi, ama Vercingetorix son bir çatışmadan sonra, yurttaşlarının canını kurtarmak için teslim olmağa karar verdi

(Solda) Dövme bronzdan Galya zırhı, Hallstatt dönemi (MÖ 700'e doğru) Bronz, «Demir Çağlanda hâlâ mücevher, heykelcikler ve tören silâhları yapımında kullanılan bir alaşımdı, Eskiçağ Müzesi, Fransa

(Sağda) Vercingetorix'in, at motifli bir altın staterinin arka yüzü

(Solda) Augustus devrinde Galya'h bir savaşçı Heykel, sırtında örme zırhı ve Roma tarzı mantosuyla bir subayı tasvir ediyor: boynunda, Galyalıların geleneksel süsü olan «tork» (kolye) asılı Calvet Müzesi, Fransa

(Sağda) Sonbaharda meyve toplanışını tasvir eden Galya-Roma mozaiği Eskiçağ Müzesi, Fransa

Alıntı Yaparak Cevapla

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz



Denizci bir kavim olan Germenler, İskandinavya'nın güneyinden gelerek Keltleri yerlerinden sürdüler ve MÖ III yy dan itibaren bugünkü Almanya'ya yerleştiler Sonra, Miladın ilk yüzyılları boyunca, Germanya dedikleri topraklarını, Urallar'a ve Karadeniz'e kadar genişlettiler

Germenler her şeyden önce savaşçıydı: silâh olarak mızrak (kargı), çift yüzlü balta ve uzun kılıç kullanırlardı Val-Hall veya Walhalla adlı bir cennete ve bu cennette ölülerin tanrılarla birlikte yaşadığına inanırlardı; bu tanrıların en güçlüsü, Wotan da denen Odin'di Germenler, Roma İmparatorluğu'yla ilişki kurunca, Hıristiyanlığı benimsediler: MS IV yyda Kutsal Kitap, Gotların piskoposu Ulfilas tarafından dillerine tercüme edildi

IV yy a kadar Ren ve Tuna boylarını ellerinde tutan Germenler 376 yılında Hun istilâlarına karşı koyamadı ve bu, Avrupa'da büyük kavimler göçünün başlangıcı oldu

Avrupa'yı İstilâ Edenler

Vizigotlar («Bilge Gotlar») Tuna'yı aştılar, Roma'yı yağma ederek 410'da Galya'nın güneyine yerleştiler: Akitanya'da bir krallık kurdular Sonra İspanya'yı istilâ ederek (476) Arap fethine kadar (711) burada kaldılar Vandallar da aynı yolu izleyerek Kuzey Afrika'ya ulaştılar

Burgondlar Ron vadisinde durdular (Burgonya adı buradan gelir); Alamanlar ve Vizigotlar gibi bunlar da bir gün Franklar tarafından ezilecekti Ostrogotlar İtalya'da, ışıklı sanatı ve ince uygarlığı bakımından ilgi çeken Ravenna Krallığı'nı kurdular Nihayet Angllar ve Saksonlar da İngiltere'yi istilâ ettiler Böylece, Roma imparatorluğu tamamen fethedildi ve yıkıldı

Kelt sanatından ve Gotlar aracılığıyla doğu sanatlarından etkilenen Germen sanatının örnekleri arasında, mine işlemeli mücevherler, bunlarda yer alan hayvan figürleri, güneşi temsil eden gamalı haçlar sayılabilir

Büyük Germen Kavimleri

Alamanlar, Burgondlar, Franklar, Ostrogotlar, Vandallar, Vizigotlar

Bir Germen gencini tasvir eden Galya-Roma heykeli

Alıntı Yaparak Cevapla

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #33
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz




Göktürk bayrağı

İlk defa Türk adını taşıyan Türk devletidir Göktürkler, Türklerin atlı uygarlık ya da bozkır uygarlığından yerleşik uygarlığa geçiş döneminde, Türk boylarının başına geçerek hüküm süren bir hakan sülâlesidir (552-745) Kurdukları devlete de Göktürk Devleti denir

Başkentleri Orta Asya'da Karakurum yakınında Ötüken kentiydi Devlet başkanlarına «kağan», hakan soyundan olanlara «tigin» derlerdi Devletin kuruluşunda kağan, Bumin'di Ülkenin doğu kesimini yönetiyordu Batı kesiminde ise kardeşi İstemi Kağan vardı, ama geleneğe göre o, doğu kağanına bağlıydı

Bumin öldüğünde yerine oğullarından biri değil, İstemi Kağan geçti Göktürkler, saltanatı Avarların elinden alarak devletlerini kurmuşlardı Bu iki kağan ve onların oğulları zamanında Göktürkler, doğuda Kingan Dağları'ndan batıda Demirkapı'ya kadar bütün Orta Asya'ya egemen oldular İran Sasani hükümdarı Hüsrev Nuşirevan ile anlaşarak Çin ipek ticaret yollarım ellerine geçirdiler Türk egemenliğinin batıda yayılmasında ve Batı Türkistan Türkmenleşmesinde önemli rol oynadılar

VII yüzyılın ilk çeyreğinde bir durgunluk geçiren Göktürkler, Kutluğ İlteriş Kağan zamanında yeniden canlılık gösterdiler Ama bu sırada doğudaki Çin tehlikesine, batıdan gelen ve Sasani egemenliğine son veren bir de Arap tehlikesi eklendi

VIII yüzyılın başlarında, 706'da Kapağan Kağan komuta ettiği Türk ordusu Çinlileri yenerek Türk devletinin durumunu düzeltirken, batıda Kültigin Kağan ordusuyla Buhara yakınlarına kadar ilerledi (707) Böylece Türkler batıda Araplarla karşı karşıya" geldiler

Kapağan Kağan 716'da ölünce oğullarıyla yeğenleri Bilge ve Kültigin arasında iktidar mücadelesi başladı Yeğenler bu savaşı kazandılar ama, ayrılıkçı Türk boyları ve Çinlilerle uzun uzun uğraşmak zorunda kaldılar Kültigin 731'de, ağabeyi Bilge Kağan ise 734'te öldüler Geniş bölgeyi elde tutmak iyice güçleşti Arap baskısına doğuda Moğol baskısı eklenince iç ayrılıkların da etkisiyle Göktürk Devleti son buldu (745)

Uygarlık

Göktürkler dönemi, Türklerin bozkır göçebe uygarlığından yerleşik tarım uygarlığına geçiş dönemidir Bu dönemde hayvancılığın yanı sıra tarım da yapılmış, etrafı duvarlarla çevrili kentler meydana getirilmiştir

Kaya resimlerinden anlaşıldığına göre Göktürkler deri veya keçe çizme ve uzun kaftan giyerlerdi Savaşırken başlarına tulga geçirir, uzun ve eğri kılıçlar kullanırlardı

Göktürklerin, Türk dilinin özelliklerine uygun bir yazıları vardı 38 harften oluşan Göktürk alfabesinde satırlar sağdan sola yazılırdı Bu alfabe ile yazılmış olan Orhon ve Yenisey yazıtları Türk dilinin VII yüzyılda gelişmiş bir kültür dili olduğunu gösterir

Göktürkler Türklerin ulusal dini olan Samanlığa bağlıydılar Başta Gök Tanrı olmak üzere doğa güçlerine taparlardı Hakanın hizmet yetkisini Tanrı'dan aldığına inanılır, bu görevi iyi bir şekilde yerine getirmesinin de bir Tanrı buyruğu olduğu kabul edilirdi

Yazıtlardan anlaşıldığına göre Göktürklerde ölen bir kimsenin ruhunun bir kuş gibi uçup gittiğine inanılır ve onun için «yuğ» denilen törenler yapılır, ardından ağıtlar yakılırdı

Bilge Kağan Yazıtı

Bilge Kağan ölümünden sonra oğlu tarafından diktirilmiş (735), yazısını da yeğeni Yollug Tigin yazmıştır Yazıt, piramit biçiminde büyük bir taş kütlesi üzerindedir Taşın doğu cephesinde 41, dar olan kuzey ve güney cephelerinde 15'er satır vardır

Batı cephesindeki yazılar Çincedir Asıl metin ve bugünkü şekil olarak yazıttan bir örnek: «Üze kök tengri asra yağız yir kılmdukda ikin ara kişi oglı kılınmış Kişi oglında üze eçüm apam Bumin Kağan istemi Kağan olurmış Olurupan Türk budunung ilin törüsin tuta birmiş, iti birmiş» (Üstte mavi gök, altta kara yer yaratılınca, ikisi arasında insanoğlu yaratılmış, insanoğlunun üzerine atalarım [babam ve dedem] Bumin Kağan ve istemi Kağan tahta geçmişler Oturmuşlar, Türk milletinin ülke ve kanunlarını idare ve tanzim etmişler)

Orhon ve Yenisey Yazıtları

Moğolistan, Sibirya ve Yedisu eyaletlerinde, Orhon ve Yenisey ırmakları yöresinde bulunan bu Türkçe yazıtlar, Türklerin devlet anlayışı, yurt sevgisi, devlet görevlilerinin sorumlulukları vb konularda da açıklamalar yapar Orhon'dan Tuna'ya, Yakutistan'dan Gobi'ye kadar olan bölgeye yayılarak, bu bölgenin Türk kültürünü meydana getiren bu yazıtların ilk zengin grubunu Kuzey Moğolistan yazıtları oluşturur

Bu gruba giren Ongin, Kuli-Çur, Selenga, Karabalasagun, Suci vb yazıtlarından başka, büyüklükleri bakımından şu üç yazıt çok önemlidir: Bilge Kağan tarafından 732'de diktirilen Kültigin yazıtı, Bilge Kağan oğlu tarafından 735'te diktirilen Bilge Kağan yazıtı ve Tonyukuk'un ihtiyarlık yıllarında bizzat diktirdiği (720-725) Tonyukuk yazıtı Diğer gruplarda şöyle sıralanabilir: Yenisey havzası yazıtları, Altay yöresi yazıtları, Lena ve Baykal yöresi yazıtları, Doğu Türkistan yazıtları, Orta Asya yazıtları, Doğu Avrupa yazıtları


Alıntı Yaparak Cevapla

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz



Hıristiyan Avrupa'nın XI-XIII yylar arasında kutsal yerleri kurtarmak amacıyla, Türklere karşı açtığı askeri seferlerdir Papa Urbanus II ilk Haçlı Seferi tasarısını Papalık Meclisi'ne sunduğu zaman (1095) Hıristiyan dünyasının durumu ciddîydi: Kuzey Afrika, İspanya ve Sicilya iki yüzyıl önce Müslümanların eline geçmişti; Kudüs ve Hıristiyanların kutsal yerleri ise zaten çoktan beri Müslümanların elindeydi Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti Bizans, yıllardan beri İslâm ordularını püskürtmek için çaba harcıyordu

XI yyın sonlarına doğru Selçukluların yönetiminde Yakındoğu'ya inen Türkler bütün bu bölgeyi egemenliklerine alarak, Hıristiyan dünyasının en güçlü ve en zengin devleti olan Doğu Roma İmparatorluğu'nun doğudaki topraklarını ele geçirdiler Bu başdöndürücü ilerleme, iktisadî bakımdan çok kötü durumda olan Avrupa'da büyük telâş uyandırdı

Kudüs'ün Türkler eline düşmesi batıda büyük şaşkınlık yarattı O çağda din düşüncesi milliyet düşüncesinin çok üstündeydi Kutsal Kudüs'ü Türklerin elinden geri almak düşüncesi Avrupa'da hızla yayıldı

Batı için amaç Müslüman dünyasına karşı saldırıya geçmekti Din heyecanının yanı sıra uzak diyarların çekiciliği ve zenginliği de bu işte önemli rol oynadı Doğuda kendine bir derebeylik edinmek umudu besleyerek yola çıkan beyzadelerin sayısı az değildi İtalya'daki büyük ticaret kentleri de (Cenova, Pisa, Venedik) doğuya giden ticaret yollarını Müslümanların elinden almak amacıyla Haçlı Seferleri'ni desteklediler

Kutsal Toprak

Pierre l'Ermite adında basit bir rahip Avrupa'yı dolaşarak fakir halkı ayaklandırdı; zengin doğu ülkelerinin hayalini onların gözlerinde canlandırdı Bu heyecanla büyük kitleler toplandı Sayısı bir milyona varan bir kalabalık Anadolu'ya kadar ilerlediyse de Selçuklu Türkleri tarafından yok edildi (1096)

Bunun üzerine bu işin ancak düzenli askeri birliklerle başarılabileceği anlaşıldı Ertesi yıl askerî kuvvetlerle harekete geçen Haçlılar, Anadolu'da Türklerin çete saldırılarıyla büyük kayıplar verdiler, ancak Kudüs'e de ulaştılar Şehri ele geçirip Müslümanları kılıçtan geçirdiler (1099)

Sonucu bakımından başarılı olan bu Birinci Haçlı Seferi sonunda Ortadoğu'da birtakım devletler ve derebeylikler kuruldu: Kudüs Krallığı, Antakya, Urfa, Trablus ve Kıbrıs, Mora, Atina vb prenslik, kontluk ve dukalıkları Fakat bu Latin devletleri hem Türklerin saldırıları, hem de aralarındaki rekabet yüzünden zayıfladı

Kudüs'ü de, kendi yerlerini de çok geçmeden kaybettiler Kutsal yerlerin savunması askerî tarikatlara kaldı Bunların en ünlüleri önce Akkâ'da, sonra Rodos'ta ve Malta'da devam eden Saint-Jean şövalyeleriydi Bunlar Osmanlı Devleti'ne düşman kesildiler Sultan Cem'i ele geçirip papaya teslim eden bu tarikattır

İki Uygarlık Arasında Bir Köprü

1096-1270 arasında, 174 yıl içinde Hıristiyanlar Türklere karşı 8 büyük askerî sefer düzenledi Bu seferlerin çoğu tam başarısızlıkla, bir kısmı yarım başarılarla sonuçlandı Bu arada İstanbul'un Hıristiyan Bizanslılardan alınıp yağma edilmesi ve burada bir Latin İmparatorluğu kurulması gibi gariplikler de oldu

Son Haçlı Seferi'ni düzenleyen Fransa kralı Saint-Louis 1270'te Tunus önlerinde öldü 20 yıl sonra Latin doğu devletlerinden hiç biri ortada kalmadı Haçlı Seferleri ne dinsel, ne de siyasal amaçlarına ulaşabildi Buna karşılık doğu ve batı uygarlıkları arasında iktisadî ve kültürel bağların doğmasına yaradı Avrupa bu bağlardan fazlasıyla yararlandı; kilisenin otoritesi sarsıldı, körükörüne Müslüman düşmanlığı geçerliliğini kaybetti

Çocukların Haçlı Seferi

1212 yılında binlerce çocuk, genç mürşitlerin yönetiminde Güney Fransa'nın yolunu tuttu Marsilya'dan gemiye binip Kudüs'e giderek İsa'nın mezarını kurtarmak istiyorlardı Şaşkına dönen anne ve babaları, çaresiz kalarak izin verdiler, papa İnnocentius III de bu izine katıldı; yalnız, Fransa kralı Philippe Auguste, çocuklara, evlerine dönmelerini emretti, ama söz dinletemedi

Marsilya'da bazı tacirler bundan yararlanarak genç hacıları gemilerle Mısır'a götürüp köle olarak sattılar Bunların çoğu sonradan fidye ödenerek geri alındı, ama 1229'da İskenderiye paşasının hizmetinde 700 kadar çocuk bulunuyordu

Haçlılardan Avrupa'ya Kalan Miras

Flamalı mızrak, kundaklı yay, trampet ve borazan, arma, kayısı, karpuz, yabanî sarımsak hep Haçlıların Kutsal Ülke'den getirdikleri yeniliklerdi Ayrıca, Haçlı Seferleri'yle, «doğu biçimi» sakal koyverme de moda oldu; o tarihe kadar Avrupalılarda Romalılar ve Franklar gibi tıraş olurlardı

Birinci, İkinci ve Üçüncü Haçlı Seferleri (XI-XII yy)

Papa Urbanus II'nin öncülüğüyle başlayan Birinci Haçlı Seferi sonunda, 1099'da Kudüs'ün alınışı: resmin solunda ünlü rahip Pierre l'Ermite, ortada Kudüs krallık tacını giymiş olan Godefroi de Bouillon

(Solda) Fransa kralı Genç Louis VII ile Germanya kralı Konrad III'ün İstanbul'a girişleri görülüyor Papa Eugenius III'ün isteği üzerine Aziz Bernard, İkinci Haçlı Seferine önayak oldu, ancak bu girişim yenilgiyle sonuçlandı: Kudüs'ü kaybeden Hıristiyanların elinde üç Filistin kenti kaldı: Tur, Trablusşam ve Antakya

(Sağda) Fransa kralı Saint-Louis'in Dimyat'a girişi (1249)

Alıntı Yaparak Cevapla

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #35
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz



Türkistan'da Ortaçağ'da kurulan Türk devletidir Türkistan'da Amuderya dolaylarına Ortaçağ'da Harizm veya Harezm denirdi XI yüzyılın sonlarına doğru bu bölgede kurulan Türk devletine Harizmşahlar ya da Türkçe kolay söylenişiyle Harzemşahlar adı verilir

Selçuklular Zayıf Durumdaysa

Harzemşahlar soyu Harizm'i yöneten Selçuklu valisi Anuş Tigin ve onun oğlu Kutbeddin Muhammet ile başlar Otuz yıl Selçuklular adına Harizm'i yöneten Kutbeddin iyi bir yönetici, anlayışlı bir siyaset adamı idi Onun zamanında Harizm büyük bir gelişme gösterdi

Kutbeddin'den sonra oğlu Kızılarslan Atsız, Harzemşah olarak görevlendirildi Atsız ilk zamanlarda Selçuklulara bağlı kaldı Ama bir süre sonra Sencer ile arası açıldığında bunu fırsat bilerek bağımsızlığını ilân etti (1142) Fakat bu çok sürmedi Bir ara gene Sencer'e yenilip ona bağlandı Atsız böylece, Selçuklular zayıf olduğu zaman bağımsızlık ilân edip Selçuklu güçlenince ona bağlılık gösterme siyasetini birkaç kez tekrarladı

Atsız'ın ve Sencer'in art arda ölümünden (1156 ve 1157) sonra Harzemşahlar soyunu sürdüren Atsız'ın oğlu İlarslan ve özellikle onun oğlu Tökiş, ailenin büyük hükümdarı olarak ün kazandılar

Cengiz'in Karşısında

Onun oğlu Alâeddin Muhammet, Karahıtayları yenerek egemenlik altına aldı (1207) Fakat kurduğu büyük imparatorluğu devam ettiremedi Bir Moğol kervanını vurması üzerine Cengiz ile arası açıldı Cengiz büyük bir ordu ile Türkistan'a yürüdü (1219) Harizm ordusunu perişan etti

Alâeddin Muhammet güçlükle kaçıp kurtuldu ve Hazar kıyısında yokluk içinde öldü Yerine geçen oğlu Celâleddin Harzemşah da Cengiz ile savaştı, ancak, yenilerek batıya çekilmek zorunda kaldı Doğu Anadolu'da bir kurt tarafından öldürüldü ve Harzemşahlar Devleti de böylece sona erdi (1230)

Alıntı Yaparak Cevapla

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #36
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz



Ortaçağ'da Güney Rusya'da imparatorluk kuran Türkler (468-965) Hazarlar, Batı Hun Devleti yıkıldıktan sonra onun kalıntıları üzerinde devlet kurdular Devletin ağırlık merkezi Kırım ve Volga dolaylarıydı Bu durumda doğuda Sasanîlerle (İran), batıda Bizanslılarla ilişkileri vardı

627'de yapılan Bizans-İran savaşında Hazarlar Bizans'ı tuttular VII yyda sürekli olarak Müslüman Arap saldırıları karşısında kalan Bizans İmparatorluğu Hazarlardan yardım istedi Bizans'ın yardımına koşan Hazarlar bu yüzden Müslüman Arapların düşmanlığını üzerlerine çektiler

Arap-Hazar çatışması

Doğuda Hazarların etkisi Kafkaslar'ın güneyinde Kura Irmağı'nın ötesine kadar uzanıyordu Araplar bu kesimde Hazarlara saldırdılar Mervan bin Muhammet kumandasındaki güçlü bir Arap ordusu Hazar illerine girdi, Hazar ordusunu yendi (737) Bu yenilgi sonucunda Hazarlar kuzeye çekildiler Fakat bir süre sonra güçlenen Hazarlar yeniden güneye sarkarak Ermenistan ve Azerbaycan'ı ele geçirdiler (765)

Hazarlar IX yyın sonlarına doğru zayıfladılar Sürekli Rus saldırıları sonucunda Hazar Devleti dağıldı Bir ara Musevîliği kabullendikleri için Hazar krallarının çoğunun adı Yahudi adıdır: Hızkiya, Menaşe, Hanuka, İshak, Harun, Menahem, Benyamin vb

Hazar Uygarlığı

Hazarlar yarı göçebe, yarı yerleşik yaşayan Türk boylarının meydana getirdiği bir kavimler topluluğuydu Genellikle yazın kırsal alanlarda çadırlarda, kışın kentlerde otururlardı En büyük kentleri İtil, Saksın, Belencer, Sarkil ve Semender'di Başkent İtil (şimdiki Astrakhan) Volga ağzında çok büyük bir ticaret merkeziydi İtil'de hakanın tuğladan yapılmış bir evi vardı; hakandan başkası tuğladan ev yaptıramazdı Hazarlar ölülerini Oğuz Türklerinde olduğu gibi suya atarlardı

Alıntı Yaparak Cevapla

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #37
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz




Uygur Devleti'nin bayrağı

Ortaçağ'da Orta Asya'da ileri bir uygarlık kuran Uygurlar, önceleri Kuzey Moğolistan'da yaşıyorlardı Hun İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Göktürklerin buyruğu altına girdiler Sonra onlara karşı ayaklanarak bağımsız bir devlet kurdular (740) Diğer Türk boylarım da buyrukları altına alarak güçlendiler Yüz yıl kadar Moğolistan'a egemen olan Uygurlar, Çinlilerle de ilişki kurdular

IX yüzyılın ortalarında Kırgızlarla Tibetlilerin saldırısına uğrayarak yıkılan Uygur Devleti ortadan kalkınca Uygurlar batıya göçtüler (840) ve dağınık küçük devletler kurdular Sonunda bütün Uygurlar Cengiz Han zamanında Moğol egemenliğine bağlandılar Böylece son Uygur Devleti de XIII yyın başında ortadan kalktı (1212)

O zamandan beri bir daha bağımsız olamayan Uygurlar, bugün Çin'in kuzeybatısında Sinkiang eyaletinde Çin egemenliği altında yaşamaktadır

Uygur Uygarlığı

Uygurlar sanat, yapı ve yönetim işlerinde ileriydiler Bu alanlarda öteki Türk boylarına öncü olmuşlardı Doğu Türkistan'da yapılan kazılarda bulunan eserler, Uygur sanat ve edebiyatının yüksek bir düzeye ulaştığını gösteren tanıtlardır Uygurlar 14 harfli bir alfabe kullanırlardı Bugünkü Moğol ve Mançu alfabeleri Uygur alfabesinden alınmadır Gene bu kazılarda bulunan tahta harfler Uygurların VIII yüzyılda kitap bastıklarını göstermektedir

Uygurlar Buda dinine bağlıydılar Mani dininden olanları da vardı Uygurca yazıların çoğu bu dinlerle ilgilidir Ama Müslümanlık Uygurlar arasında yayıldıktan sonra içlerinde bu dine bağlı bilim adamları da yetişti Uygur fikir adamları Arapça ve Hintçe'den çeviriler yaptılar Uygurlardan kalan en önemli eser Yusuf Has Hacip'in Kutadgu Bilig'idir

Kutadgu Bilig (Mutlu Olma Bilgisi)

Yusuf Has Hacip tarafından Uygurca yazılmış ilk Türk mesnevisidir (1069) Batı Uygurlarının (Karahanlılar) hakanı Ebu Ali Hasan'a sunulan eser, sembolik dört kişi üzerine düzenlenmiştir: 1 hakan Küntoğdı (doğru yasa); 2 vezir Aytoldı (mutluluk); 3 vezir Aytoldfnın oğlu ögdülmüş (akıl); 4 Zahit Odgurmuş (yaşamın sonu)

Bunlar arasındaki konuşmalarla toplumu meydana getiren bireylerin ödev ve sorumlulukları ve çağın yaşam felsefesi dile getirilmiştir Kutadgu Bilig'in Uygurca ve Arapça yazmaları bulundu XIII yüzyılda kopya edilmiş olan Arapça Fergana yazması en güvenilir olanıdır Üç önemli yazmanın tıpkıbasımı ile Türkçe çevirisi Türk Dil Kurumu'nca yayımlandı

Alıntı Yaparak Cevapla

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #38
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz



Doğu Anadolu'da yaşamış ilkçağ ulusudur Urartu Devleti en parlak döneminde (MÖ IX yy) Hazar Denizi'nden Malatya'ya kadar uzanan alanda egemenlik sürüyordu Başkenti Tuşpa (Van) idi Devletin kuzey sınırları Erzurum ve Erzincan'a, güney sınırlarıysa Musul ve Halep'e kadar uzanıyordu O yıllarda Ön Asya'nın büyük devleti olan Asur Devleti, Urartuların bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı

Urartular MÖ VIII yüzyıla kadar Yakındoğu'nun en büyük devletlerinden biri olarak yaşadılar Bu yüzyılın ortalarında Kimmer ve Îskit akınlarıyla sarsılarak dağlık bölgelere sıkıştılar, Îskit istilâsından ve VII yüzyılda Asur Devleti'nin ortadan kalkmasından sonra Medlerin Anadolu'yu ele geçirmeleri üzerine Urartu Devleti MÖ 600 yıllarında son buldu

Urartu Uygarlığı

Bugüne kalan yazıtlardan anlaşıldığına göre Urartu kralları başkent Tuşpa'da ve başka kentlerde kaleler, saraylar, su kanalları yaptırmışlardı Ortaya çıkarılan eserler Urartu mimarisinin yüksek düzeyde olduğunu göstermektedir Urartuların yaptığı su tesisleri de ilgi çekicidir (kral Menua'nın yaptırdığı Menua ya da Şamranaltı Kanalı, Keşiş Gölü Barajı v b) Onlardan kalan madenî eşya ve kapkacak, taş, kemik ve seramik eserler sanat ve teknik bakımından ileri düzeydedir

Urartu dili Ön Asya dilleri grubuna girer Yazılarıysa iki çeşitti: çivi yazısı ve hiyeroglif Hiyeroglif yazısı yönetim ve din işlerinde kullanılıyordu Bazı bilginler bu yazıyı onların kendilerinin bulduğunu, bazılarıysa Girit veya Hitit yazılarından edindiklerini öne sürerler Urartular çivi yazısını Asurlardan almışlar ve bunu değiştirerek sadeleştirmişlerdi Taş üzerine yazılmış kral yazıtları, yıllıklar, askeri olaylardan söz eden belgeler, yapılar ve su tesisleriyle ilgili levhalar çivi yazısıyla yazılmıştır

Arkeoloji

Urartular üzerinde arkeolojik araştırmalar 1879 yılında başladı Van-Toprakkale bölgesindeki bu çalışmayı İngilizler sürdürüyordu Sonra Ruslar, Almanlar, Amerikalılar bu çalışmalara katıldılar 1938'de demiryolu yapımı sırasında Erzincan yöresindeki Altıntepe'de çok değerli Urartu eserleri bulundu ve Ankara Müzesi'ne getirildi Bu tarihten sonra konu Türk bilim adamlarının malı oldu Bugün Türkiye'deki Urartu araştırmaları yalnız Türk arkeologları tarafından yapılıyor: Altıntepe kazılarında Prof Tahsin özgüç, Adilcevaz kazılarında Prof Emin Bilgiç, Toprakkale-Çavuştepe kazılarında Prof Afif Erzen

Urartu kralı Sordur I tarafından, kalker bir kaya üzerinde yaptırılan Van Kalesi'nde birçok Urartu kralının mezarı ve yazıtlar vardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #39
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz



IX ve X yüzyıllarda parlayan İskandinav halklarıdır Adları «deniz savaşçıları» anlamına gelen Vikingler, aslında iki ulusa, yani Varyaglar ile Normanlar'a mensup insanlardır

İsveçli olan Varyaglar doğuya doğru yayılmış, IX yüzyılda Karadeniz'e, hattâ İran'a kadar uzanmışlardı Bunların çoğu Rusya'da, Novgorod ve Kiev'de yerleştiler, barışçı ticaret erbabı olarak ipek karşılığında kürk ve köle alışverişi yaptılar Bunların içinden prens Ryurik Hanedanı Rusya'da XVI yüzyıla kadar hüküm sürdü

Normanlar

Danimarkalı ve Norveç'ti olan Normanlar («kuzey adamları») batıya doğru denizleri fethe giriştiler Usta gemici ve korkunç savaşçı olan bu insanlar İzlanda'yı, Grönland'ı ve Kanada kıyılarını ele geçirerek sömürgeleştirdiler Pruvası ejderha başı biçiminde olan, yelkenle ve kürekle yol alan, dibi hemen hemen düz, uzun teknelerin üstünde Büyük Britanya'ya çıktılar, zengin manastırları yağmalayarak, ağır fidyeler alarak her yere korku ve dehşet saldılar Aynı hızlı akın tekniği anakarada da uygulandı

Sen Irmağı boyunca denizden yukarı çıkan Normanlar, biri 845'te, diğeri 885'te iki kere Paris'e saldırdılar Luvar vadisi, Bordeaux, Toulouse, Lizbon, Sevilla, hattâ İtalya bile onların saldırısına uğradı (Robert Guiscard, XI yüzyılda Sicilya'yı ele geçirecektir) 911 yılında başkan Rollon, sonraları Normandiya adını alan bölgeye yerleşti ve yüz yıl kadar sonra buradan kalkan Fatih William I İngiltere'nin fethine girişti

İki yüzyıl kadar Avrupa'ya egemen olan bu Vikingler sanıldığı kadar yırtıcı insanlar mıydı? Bu putatapar savaşçı insanların saldırısından ödleri patlayan keşişlerin yazdığı hikâyelere fazla inanmamak gerekir Sağa adı verilen kahramanlık destanları, onların savaşlardaki başarılarını anlatır; bu destanlar ve bıraktıkları bazı sanat eserleri, Vikingleri tanımak için en iyi kaynaklardır

Özgün Bir Uygarlık

Çok çabuk Hıristiyan olmalarına rağmen Vikingler, geleneksel inançlarını korudular Gene Savaş Tanrısı Odin'e kurbanlar sunuyor, cinleri-perileri kutluyorlardı Çok iyi örgütlendikleri için ülkelerinde merkezî monarşiler kurdular Arkeolojik kazılarda çeşitli eşya (koşum, kızak, araba takımları), süs parçalan (tokalar, bilezikler, gümüş madalyon ve gerdanlıklar), silâhlar (kılıçlar, kargılar, baltalar) ortaya çıkarıldı; bunların üzerindeki ejderha, kuğu, at ve yılan motiflerinin büyülerle ilişkili bir anlamı olduğu sanılır Tahkim edilmiş Viking köylerinin sokakları odun döşeliydi; bu köylerde kumtaşından ve granitten yapılmış, üzeri yazılı ve resimli mezar taşları bulundu

Derebeyliğin Güçlenmesi

Viking yayılmasının sonuçlarından biri Avrupa'da derebeyliğin güçlenmesi oldu Gerçekten bu sürekli tehdit karşısında krallar, soyluları kendi topraklarında kendi silâhlarıyla savunmakta ve köylüleri, tahkim edilmiş yerlerde korumakta serbest bıraktılar Böylece derebeyler bağımsızlığa yöneldiler ve krallık karşısında güçlerini artırdılar

Arkeolojik Yerler

En önemli araştırmalar Oseberg'de (Norveç) ve Jelling'deki (Danimarka) bir kral mezarlığında gerçekleşti Eski Tralleborg ve Jutland kalelerinde, Hedeby köyünde Viking yapı tekniği ortaya çıkarıldı İsveç'te Gotland Adası'nda çok değerli kalıntılar bulundu

(Solda) Bir Viking gemisi Deniz savaşçıları olan Vikinglerin, zarif biçimli tekneleri bazen 20 mden uzun olur, hem kürek hem de yelkenle yol alabilir ve alçak su kesimleri sayesinde, hem denizde hem de nehirlerde kullanılabilirdi Ölen Viking şefleri, tabut yerine bu teknelerden biriyle gömülürdü

(Sağda) Viking başı (XI yy) İskandinavya'da yapılan arkeoloji kazılarında, çok ustaca yontulmuş ağaç ve madenden yapılma pek çok eşya ortaya çıkarılmıştır Devlet Tarih Müzesi, Stockholm

(Solda) Tralleborg'da (Danimarka) tarihî modeller uyarınca yeniden yapılmış bir kale-ev Uzun seferlerden dönüşte bu geniş ahşap evlere çekilen Vikingler, esirlerinin hizmet ettiği şölenlerde, kendi kahramanlık öykülerini dile getiren ozanları dinlemeyi pek severlerdi

(Sağda) Miğferlerin süslenmesinde kullanılan, bronzdan kalıp (VII yy) Devlet Tarih Müzesi, Stockholm

Alıntı Yaparak Cevapla

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #40
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz



Yunanca «Helias»tan dolayı «Helenler» de denen, Yunanistan Yarımadasında yaşayan kavimler ve onların kurduğu eski devlet ve uygarlıktır

Çiftçi bir halk olan Helenler ya da Eski Yunanlılar, tarihlerinin başlangıcında çok sade bir yaşam sürerler, sırtlarına kendilerinin dokuduğu yünden bir gömlek, ayaklarına sığır derisinden çarık giyerlerdi Köylüler tek bir odadan ibaret olan kulübelerde oturur, evcil hayvanlarla birarada yatarlardı Soylular sınıfı ömürlerini savaş, av, eğlence ve yarışmalarla geçirirlerdi Deniz kıyısında yaşayanlar ise pek de dayanıklı olmayan teknelerle balıkçılık yaparlardı

Savaşçı kavimler olan Akalar ve Borlar tarafından istilâ edilmeden önce, Yunanistan Yarımadası'ndaki dağlarla çevrili küçük ovacıklarda birbirine rakip bağımsız siteleri oluşturan topluluklar yaşıyordu Bu sitelerden özellikle Atina ve Isparta'nın, Eski Yunan uygarlığında özel bir yeri vardır

Eski Yunan halkı MÖ VI yüzyılda Anadolu kıyılarında ve Akdeniz'de (Güney İtalya, Sicilya) yeni kentler kurdular Siteler arasında büyük geçimsizlikler ve rekabet olmasına karşılık Eski Yunan toplulukları din ve dil bakımından bir birlik oluşturuyordu ve bu birlik sayesinde siteler, Persleri geriye püskürtmüşler, Isparta ordusunun Termopil'de (Thermopylai) ezilmesine rağmen Perslere karşı iki büyük zafer kazanmışlardı: Maraton Zaferi (MÖ 490) ve Salamis Deniz Savaşı (MÖ 480)

İşte bu olaylardan sonra Eski Yunan uygarlığı gelişmiş ve özellikle Atina, mimarları, bilginleri, filozofları, şairleri, müzikçileri, tiyatrocuları ve heykelcileriyle bu uygarlığı ebedîleştirmişti

V yüzyılın sonlarına doğru siteler yeniden birbirine düşünce Atina ve Isparta, ayrı ayrı bütün Yunanistan'a hâkim olmak istedi Bu yüzden çıkan Peloponnes Savaşı, tüm ülkeyi kasıp kavururken veba salgını da Atina halkını kırdı Böylece Atina, Isparta'nın baskısı altına girdi ve kendi yasalarından vazgeçmek zorunda kaldı (MÖ 404)

Bu kavgalardan yararlanan Persler Anadolu'yu ele geçirdiler ama Yunanistan topraklarını elde edemediler Ama az sonra Makedonya kralı Filip (Philippos) II Yunanistan'ı fethetmekte hiç bir güçlükle karşılaşmayacaktı (MÖ 337)

İskender İmparatorluğu

Filip'in oğlu Büyük İskender başkaldıran sitelere boyun eğdirdi (Thebai yerle bir edildi) ve hırsla fetihlere girişti On yıla yakın bir süre içinde, Akdeniz'den Hindistan kıyılarına kadar uzanan geniş bir imparatorluk kurdu Darius III'ün tahtına yerleşti, onun kızıyla evlendi, yeni danışmanlar edindi ve birçok doğu âdetini benimsedi Ne var ki İskender İmparatorluğu'nun zayıf birliği, ardılları arasındaki rekabete dayanamadı İmparatorluğun parçalanmasıyla asıl Yunanistan'ın gücü de son buldu; onun yerini Antakya, Bergama ve İskenderiye gibi kentler aldı

Romalılardan Türklere

Yunanlılar Kelt saldırılarına bir süre karşı koydular, ama Romalıların gücüne dayanamayarak sonunda onlara boyun eğdiler (MÖ 146) Eski Yunan uygarlığı öylesine zengindi ki Roma bu zenginliği ve sanat hazinelerini yağma etmekle kalmadı, onu taklit etmeğe de çalıştı: Yunan edebiyat, sanat ve mitolojisi Romalılar için en geçerli kaynak oldu ve sonunda onların uygarlığını belirli bir biçimde değiştirdi Siyasal bakımdan ise Eski Yunanistan artık prokonsüllerce yönetilen iki eyalet haline geldi Roma İmparatorluğu'nun büyük iktisadî dolaşımı dışında kaldı, onlara yazlık oturma yeri oldu

Yabancı istilâları (Vizigot, Ostrogot, İslav, Bulgar) bu barış dönemini altüst ederek Yunanistan'ın yıkılıp dağılmasına yol açtı (III yüzyıldan X yüzyıla kadar)

Siteler ve Yurttaşlar

Eski Yunan'da sitelerin kurulması 2500 yıllık bir olaydır ve bu uygarlığın temeli sitedir (polis) Her site az sayıda (beş-on bin) yurttaştan oluşurdu; sitede yaşayan yurttaşlar sırayla çeşitli görevler (maliyeci, asker) yüklenerek devlet yönetimine katılma hakkını elde eder ve yasaların güvencesinden yararlanırlardı

Sitede oturanlar siyasal açıdan eşit değillerdi: yabancılarla kölelerin hiç bir hakkı yoktu Aşağılık sayılan ve elemeğine dayanan işler bunlara yaptırılırdı

Yurttaşlar şehrin merkez kesiminde otururlardı; burası savaş sırasında müstahkem bir kale, barış günlerindeyse siyasal, düşünsel, dinsel ve ekonomik yaşamın merkeziydi Her sitenin kendi tanrıları ve yalnız kendi yurttaşlarınca uygulanan dinleri vardı

Eğitim de sitelere göre değişikti Isparta'da çocuklar çok sıkı, âdeta askerî bir eğitim görürdü Yeniyetmelikten çıkma sırasında, soğukkanlılıklarını ve duyarsızlıklarını ispat etmek için köleleri (heilos) öldürebilirlerdi Ve ömür boyu savaşa hazır askerler olarak kalırlardı

Eski Yunan şehirleri çok canlıydı; buralardaki alışveriş yerleri şimdiki Yakındoğu şehirlerinde görülen çarşı ve pazarlara benzerdi Bütün yurttaşlar, hattâ köleler şehrin ortasında bulunan ve agora denen büyük bir meydanda toplaşıp buluşurlardı Sebze, şarap ve balık satıcılarının çığlıkları, halı-kilim ve koku sergileri arasında, neşeli bir uğultu içinde karşılaşır, söyleşir, tartışır, itişir-kakışırlardı

Atina'da yurttaşlar Ekklesia denen halk meclisinde toplanır, bu toplantılarda sitelerinin sorunlarını tartışır, savaş ya da barış konusunda karar alırlardı

Sofokles'in, Aiskilos'un, Euripides'in trajedilerinin ya da Aristofanes'in komedilerinin oynandığı açıkhava 'tiyatrosu, halkın tek eğlencesiydi

Yunan uygarlığı MÖ V yyda en yüksek düzeye ulaştı; III yyda İskender'in fetihleriyle her yana yayıldı Ordunun bozguna uğramasına rağmen Yunanistan'ın etkisi Roma'ya kadar uzandı ve Roma uygarlığının gelişmesinde büyük payı oldu

Haşmet ve Sefalet

Anıt yapıların güzelliği, edebiyatın göz kamaştırıcı parlaklığı bizi yanıltmamalıdır O zamanlar Yunanlıların çoğu köylerde harap kulübelerde, şehirlerde basit evlerde ve ilkel kondularda yaşıyorlardı Kaldırımsız, ışıksız dar sokaklarda lağım suları akardı Her taraf sinek, sivrisinek, fare doluydu Atina ya da Isparta'ya dışarıdan gelen bir kimse önce pislikle ve ağır kokularla karşılaşırdı

Perikles Çağı

'Perikles (MÖ 495-429) döneminde Atina, sosyal ve kültürel alanda kazandığı başarılar sayesinde öteki Yunan sitelerine üstünlüğünü kabul ettirdi «Perikles çağı» tarih (Herodotos), felsefe (Sokrates ve Eflatun), tiyatro (Aiskilos [Aiskhylos], Sofokles, Euripides) ve özellikte sanat (heykelci Pheidias'ın Akropolis'teki çalışmaları) alanında olağanüstü bir gelişme gösterdi

Isparta

Atina'nın büyük rakibi Isparta aristokratik bir rejimle yönetiliyordu Ahalisi üç sınıftan oluşuyordu: heilos (savaşta tutsak alınan ve toprakları işleyen köleler), perioikos (Isparta'ya boyun eğmiş Akalar) ve eşitler (tamamı yurttaş sayılan savaşçılar sınıfı) Yedi yaşından başlayarak sert ve sıkı bir eğitim gören eşitler, Isparta'yı Med Savaşları'na kadar Yunanistan'ın en güçlü devleti yaptılar

Sitede Din

Din, sitedeki yaşamın bir parçasıydı Yüksek görevlilerin yönettiği din törenlerine sitenin bütün ahalisi katılırdı Ayinler kesin kurallara bağlıydı ve candan katılmayı gerektirirdi: Yunanlılar, candan katılmazlarsa, kıskanç ve alıngan olan tanrıların kendilerini korumayacağına inanırlardı

Aristofanes

Aristofanes (MÖ 445-386) kırk kadar komedi yazmıştır; başlıcaları şunlardır: Bulutlar, Yaban Arıları, Kuşlar, Lysistrata, Plutos ve Kadınlar Meclisi Aristofanes, buluşlarla dolu usta bir üslûpla savaşa, hasımlarına, paraya saldırır ve Atina mahkemelerini gülünçleştirir Kullanmaktan sakınmadığı edepsizce sözler, herkesi, sıradan insanları olduğu kadar seçkinleri de güldürürdü

(Solda) Erekhtheion Tapınağı'nda (Akropolis) kareler tribünü (MÖ 421-406) Genç kız biçimli bu zarif sütun-heykeller, Eski Yunan'da kadına gösterilen saygının simgesi sayılır

(Sağda) Mitoloji öykülerinden birini canlandıran bu sahne, MÖ VI yydan kalma bir Yunan vazosu üzerinde yer alır Louvre Müzesi, Paris

(Solda) Demostenes (MÖ 384-322), Atina'nın ünlü hatibi ve siyaset adamıydı Demokrasinin ve millî bağımsızlığın ateşli savunucusu olan Demostenes, on yılı asan bir süre Atinalıları, Makedonya'nın saldırgan kralı Filip tehlikesine karşı uyarmağa çalıştı; bu yöndeki konuşmaları hitabet örnekleridir; ama çabaları boşa gitti ve sonunda Filip'in oğlu İskender Yunan ülkesini de egemenliği altına aldı

(Sağda) Panathena yarışlarında yer alan dört at koşulmuş bir yarış arabası resmiyle süslü Yunan küpü (amphora) Bu küpler, sözü geçen yarışlarda birinci gelenlere ödül olarak verilirdi Attike'de bu büyük bayram dört yılda bir temmuz ayında yapılır ve altı gün sürerdi British Museum, Londra

Alıntı Yaparak Cevapla

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #41
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz



Güney Amerika'da, dördüncü binyılın sonlarına doğru bir uygarlıkta daha güçlü bir gelişimin gerçekleştiğine dair kanıtlar vardır Bizim takvimimizle MÖ 12 Ağustos 3114'de Maya takvimi ortaya çıkmıştır Mayalar, bizim bugün kullandığımız Gregorian takviminden daha doğru olan bir tarihlendirme sistemini bulmuş sıradışı insanlardır

Dünya, güneş etrafındaki dönüşünü tam sayıda günde tamamlamaz Çoğu okul öğrencisinin bildiği gibi yılda 365 gün vardır Ama tam olarak değil Doğrusunu söylemek gerekirse, her dört yılda bir, bir gün eklememizi gerektirecek şekilde tam olarak 36525 gündür Bu, onaltıncı yüzyılın sonlarına kadar batı Avrupa'da kullanılan orijinal Julian takviminin temelidir Ancak yeterince doğru değildir

Aslında bir yıl 36525 günden onbir dakika ve birkaç saniye daha kısadır Bu yüzden de zaman içinde takvimle mevsimler arasında bir ayırım ortaya çıkmaktadır 1582 yılında takvimi aydönümüyle aynı konuma getirmek için Papa 13 Gregory, fazladan on günü bulunan bir takvim bastırdı Julian takvimini yeniden düzenleyerek bir yüzyıl kapayan ve 400'e bölünemeyen yıllar sıradan yıllar olacak ve artık yıllar sayılmayacaktı Bu Gregorian sistemine göre 1600 ve 2000 (400'e bölünebilen) yıllar artık yıllarken, 1700, 1800 ve 1900 böyle değildir Bugün bu sistemi kullanmaktayız

Maya sistemi karmaşıktır Tzolkin denen 260 günlük bir temele dayanır ve belirsiz bir 365 gündür Takvimlerini aydönümüne uydurmak için kullandıkları yöntemi anlatmak için yeterince yerimiz yok Diğer kültürlerde olduğu gibi sistemleri güneşin hareketini temel almaktadır ama Venüs gezegeninin dairesel devrini kullanarak hesaplamalar yapmaktadırlar Örneğin bir Baktun, 144,000 gündür Onüç Baktun, tam bir çağ dönümüdür Şu an içinde bulunduğumuz Baktım, 22 Aralık 2012'de tamamlanacak 5000 yıllık bir süreçte, Maya takvimi Gregorian takviminden daha doğrudur

MS 100 yıllarına kadar Maya bilinen bir uygarlık olmamasına karşın, takvimlerini MÖ 3114'de başlatmışlardır Mayalar, MS 600 ile 800 yılları arasında Altın Çağ'larını yaşamış, sonra da şehirlerini bırakarak ortaya çıktıkları gibi gizemli bir şekilde kaybolmuşlardır Tıpkı Mısırlılar gibi Mayalar da piramitler, dev heykeller inşa etmiş ve tam bir yazı sistemi geliştirmişlerdir

Ne var ki, Maya takviminin başlangıç tarihinin de bizimki gibi önemli bir olaya dayandığı bellidir MÖ 12 Ağustos 3114'de Mayalar için bu kadar özel ne olmuştu ki?

Bunu asla kesin olarak bilemeyeceğiz Aztekler'i ve diğer Kızılderililer'i Hıristiyanlık dinine çevirme hevesine kapılmış olan İspanyollar, bütün yazılı bilgileri yokettiler Yucatân Piskoposu Diego de Landa, şöyle demektedir: "Bu karakterlerle yazılmış çok sayıda kitap bulduk ama batıl inanç ve yalanlardan başka bir şey içermedikleri için hepsini yaktık"

Neyse ki anıtların üzerine büyük karakterlerle kazıdıkları bazı yazılar kaldı ve dilimize çevrildiğinde Maya takvimi, sayı sistemleri, mitleri ve tarihleri hakkında biraz bilgi edindik

Mayalar, takvimleri icat etmeleriyle tanınmalarının yanında, eski bir Meso-Amerikan uygarlığı olan Olmekler'den yola çıktıklarına dair bazı kanıtlar vardır Bu insanlar hakkında fazla bilgi yoktur ama uygarlıklarının başlangıç tarihinin MÖ1500 yılları olduğu sanılmaktadır; takvimin başladığı MÖ 3114'den hâlâ biraz yakında İleride yapılacak başka arkeolojik araştırmalar yeni cevaplar bulabilir Ancak Ölmekler hakkında asıl ilginç nokta, heykelleridir Biri beyaz, diğeri siyahi olan iki ırka ayrılmaktadırlar Bu durum, bu insanların kökeninin Amerikalı değil, Atlantik Okyanusu'nun diğer yanından gelen insanlar olduğunu göstermektedir

Kolomb'dan önce Avrasya ve Amerika kültürleri arasında bir bağ olduğu fikri yeni değildir Kıtalar arasındaki fikirler, dil ve mimari arasında benzerlikler vardır Thor Heyerdahl'ın 1970'lerde yayınladığı Ra II'de anlattıklarına göre antik Mısırlılar sazdan yapılmış tekneleriyle Atlantik'i aşmışlardır Bu teknelerin tarzı ve yapıları, Peru'daki Titicaca Gölü'nde bulunanlarla büyük bir benzerlik göstermektedir Diğer bazıları ise ünlü gezgin ve denizcilerin Atlantik'i ilk aşan insanlar olduğu fikrinde ısrar etmektedirler

Alıntı Yaparak Cevapla

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz

Eski 11-04-2012   #42
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Medeniyetler Tarihinde Bilmedikleriniz



Tapınak Şövalyeleri, MS 1119'da varlığı anlaşılmış ve bu bölgedeki araziye sahip oldukları bilinen bir gruptu Grup, Clairvaux'lu St Bernard önderliğinde on Fransız şövalyesi tarafından kurulmuştu O yıl Hugues de Payns ("Paganlar'ın" anlamına gelir) bu şövalyeler, Jerusalem'deki Kral Baldwin'in sarayına yerleştikleri Kutsal Topraklar'a gittiler Burası, Kutsal Mezar'a yakındı ve Hz Süleyman Tapmağı'nın' bulunduğu yere inşa edilmişti Kutsal Şehir'e yolculuk yapan hacıları korumak için yemin ettiler ve manastır geleneklerine uyarak saflık, yoksulluk ve itaat yemini ettiler

Ancak bu şövalyelerin neyin peşinde oldukları ve Jerusalem'de ne buldukları konusunda bol miktarda söylenti ortaya çıktı Ne olursa olsun, bu şövalyeler Avrupa'da doğrudan Papa'ya bağlı güçlü bir askeri güç haline geldiler Bu gruba katılmak isteyen birçokları akın etti ve sonucunda geniş topraklara sahip oldular Uluslararası bağlantıları sayesinde Tapınak ilk banka haline geldi ve Hıristiyan dünyasının farklı noktalarında birçok alışverişi sağladı Bu, zenginliklerini daha da artırdı

Sufıler'le yakın ilişkilerini koruyarak, Kabala ve simya hakkındaki bilgilerini paylaştılar Gizli törenleri ve mistik amaçları hakkında hikayeler yayılmaya başladı Zamanla, zenginlikleri Fransa Kralı 4 Philip'i (Adil Philip) bile kıskandırdı Grubun kurulmasından 189 yıl sonra 13 Ekim 1307 Cuma günü, Philip'in adamları Büyük Usta Jean Jacques de Molay ve 140 şövalyesini bölücülük, Tanrı'ya küfür ve büyücülükle suçladılar Bunun ardından şövalyeler büyük eziyetler gördüler Birçoğu, putperestliklerini itiraf etmeleri için Engizisyon tarafından işkence gördü

1312'de Papa VClement resmi olarak grubu kaldırdı ve yerine Hospitaler Şövalyeleri'ni getirdi Bağlandığı kazıkta öldürülmeden önce, masumluğunu savunan Büyük Usta, Tapınak Şövalyeleri'ne karşı işledikleri günahlar için 4 Philip ve 5 Clement'i Tanrı'nın önünde hesap verirken görmeyi diledi Philip'e bir yıl, Clement'e bir ay verdi İkisi de tanınan sürelerin sonunda acı içinde öldüler: Philip atından düştü, Clement ise kanserden öldü

O zamanlar grubun tamamen ortadan kalktığı sanılıyordu ama şimdilerde Tapınak geleneğinin farmasonluğa dönüşerek devam ettiği düşüncesi dolaşmaktadır

Gizlilik geleneği, Tapınak Şövalyeleri'nin inançlarını ve üyeliğe kabul törenlerini ortaya çıkarmayı imkansız kılmaktadır Şövalyelerin itirafları hiçbir gerçek içermeyecek şekilde işkence yoluyla kazanılmıştı Ancak grubu kuran şövalyelerin Jerusalem'deyken Akit Sandığı'nı bulduklarına dair söylentiler vardır Bu bölgedeki gizli güçler hakkında bilgileri olduğuna, bu enerjileri ayinlerinde kullandıklarına ve izoterik bilgilerinin gotik katedrallerin biçimlerindeki gizli geometride yattığına dair inançlar da vardır

Tapmak, gruba katılmak isteyen heyecanlı şövalyelerin verdikleri hediyeler sayesinde zenginliğini artırmıştır Yaptığım araştırmalara göre, 1155'de Pembroke'lu Earl soyundan John Marshall kendilerine gizli bir yer verdiğinde Marlborough Downs'ın sahibi oldular Haklarında çok fazla bilgi yoktur ve bilindiği kadarıyla birkaç kiracıyla bir çiftlikten başka bir şey kalmamış durumdadır Ancak herhangi bir kilise binasına raslanmadığı için, buranın önemli bir Tapınak mülkiyeti olduğu da kabul edilmemektedir Yere adını veren Tapınak'la bağlantısı, ayrı bir muammadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.