|
|
Konu Araçları |
beydeba, eserleri, hikayeleri, kimdir, masalları |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #16 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriŞaşkın Tilki - Bir gün; bir tilki ormanda geziyordu Ağacın üzerinde semiz mi semiz bir horoz gördü Ağzının suyu aktı Kenara sindi, saklandı, horoza saldıracağı sırada, garip bir ses: - Güüm güm de güm güm! Baktı, sesin geldiği yöneGördüğünden bir şey anlamadıTilki, davulu ne bilsinSaf saf düşündü "Bu da ne acaba? Nasıl bir yaratık bu böyle?" diyeFakat sesi böyle ilginç olur da tadı olmaz mı? Bu düşünceyle horoza değil ona saldırmayı kurdu aklındanBir süre beklediDavul rüzgarın sallamasıyla, "güm güm de güm güm!" diye sesler çıkarıyorduTilki,gerildi gerildi, davula doğru atıldı birden Fakat bir de ne görsün! İçi boş bir kasnak Yiyecek gibi değil Bu arada horoz da kaçmıştı Tilki, yaptığına pişman, önüne baka baka uzaklaştı oradan |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #17 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriYaramaz Fare Hazıra Mal Dayanmaz Bir zamanlar bir köyde, tedbirli bir çiftçi yaşardıNe olur ne olmaz diyerek, ekinin büyük bir kımını saklamıştıO yıl ki ekinden buğday, arpa, çavdar gibi ürünün yarısını ambara depolamıştı Bazen kıtlık olurdu köydeÇiftçi, bunu düşünüp böyle davranmıştı Ambarın dışarı bakan duvarında delik açılmıştı Bunu yaramaz fare yapmıştıDışarı sürekli tahıl akıyordu Fare: - Gökten yağıyor, arkası kesilmez nasıl olsa diyerek har vurup harman savuruyordu Üstüne üstlük bir de pek çok arkadaşını çağırmıştı burayaOrtalıkta ne kadar tembel varsa üşüşmüştü ambaraHemen hepsi tıka basa yiyordu Gün geldi şiddetli bir kıtlık ortaya çıktı Bir tane buğdaya muhtaç oldu insanlar Sadece köylüler değil, fareler de kıtlığı hissettilerBizim çiftçi ambarına gidip baktıTahıl bir hayli azalmıştı “Kahrolası fareler!” diyerek söylendiÜrünü daha güvenli bir yere taşımaya başladı Adam taşıyadursun, bizim tembel fare uyuyordu bu sıra Çiftçi tahılı güvenli biryere taşımıştı bileTembel fare hala derin uykudaydıÇevresindeki çıkarcılar tahılın bittiğini görünce birer birer sıvışmışlardı Neden sonra fare uyandıÇevresinde kimseler kalmamıştıKıtlık herkesi etkiliyordu Fare yalnız kaldığına çok sevindi”Nasıl olsa benim yiyeceğim var” diye düşündü Çok acıkmıştı Ambara gittiDeliğe baktıEskisi gibi buğday yağmıyordu delikten “Nasıl olur! bir yanlışlık olmalı!” diyerek çok kızdıO kızgınlıkla delikten ambara baktı Daldı ki ne görsün! Bir tek tane kalmamış Az kalsın aklını kaybediyordu Oracığa yığılıverdiKahrolmuştu “Ben mahvoldum, ben mahvoldum!” diyerek ağlamaya başladıAklı başına gelmiş ama iş işten geçmişti Vaktiyle kendisi herkesi doyururken şimdi herkese muhtaç bir duruma düşmüştü Açlıktan ölecek gibiydi Pişmanlık duygusu içini kemiriyordu “Ben ne yaptım” diyerek başını taştan taşa vurmaya başladı Aradan çok geçmedi, müsrif fare ölüp gitti bu dünyadan |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #18 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleriİki Arkadaş Vaktiyle ülkelerden birinde Salim ve Ganim adında iki arkadaş yaşardıBir gün birlikte geziye çıktılar Az gittiler uz gittiler Dere tepe düz gittiler Gide gide bir çöle vardılarGeniş, engin bir çöldü burasıAç kaldılar susuz kaldılarGüç bela çölü geçtiler Tekrar düştüler yola Sonunda yüce bir dağa ulaştılarEteğinde büyük bir havuz vardı Çevresi, rengarenk çiçeklerle donanmıştıAğaçlar yeşilliklerini havuza taşırmışlardıCennet gibiydi sanki İki arkadaş nasıl da yorulmuşlardı Havuzda bir süre dinlenmek istediler Kenara oturdularYanlarında getirdikleri azıktan biraz yedilerHavuzun suyu oldukça serindiEllerini yüzlerini yıkadılar Çevreyi seyrederken gözlerine birşey iliştiGidip baktılarMermer bir levhaÜzerine ilginç bir yazı OkudularÇok şaşırdılar Şöyle diyordu yazıda: “Ey yolcu! Bir yolculuğa çıkmak ister misin ? Sonuçta seni sonsuz bir mutluluk bekliyorAtılmak istersen eğer bu maceraya, önce havuzu, yüzerek karşıya geçOrada taştan bir arslan heykeli göreceksin Şayet onu omuzlayıp bir çırpıda şu dağa çıkarabilirsen, sınırsız bir mutluluğa erişecksin Fakat çıkacağın yol çok sıkıntılıdır,yorucudurYukuş diktirYolda ayağına dikenler batacak, çalılar takılacakYırtıcı hayvanlarla karşılaşacaksınOnlardan kurtulmak güçtürBütün bunları yenersen, sonuçta mutlu olacaksın” İki arkadaş donup kaldılar Bir süre sessizce durdularSessizliği önce Salim bozdu: - Ben , dedi, böyle sonu belirsiz bir maceraya atılmam Ganim itiraz etti: - Zahmetsiz bir şeye ulaşılmazSıkıntı çekmeden insan mutlu olamaz Salim, düşüncesinde kararlıydı: - Hayır, dedi, ben onca tehlikeyi göze alamam Ganim: - Sen kabul etmezsen etme, dedi, ben şansımı deneyeceğim Salim korkmuştu Arkadaşına acıyordu - Bari, dedi, senin karşılaşacağın tehlikeleri görmeyeyim Ve uzaklaştı oradan Gani, korkusuzduFakat, yine de bir ürperti duymuyor değildi yüreğinde Bildiği bütün duaları birer birer okuyarak atladı havuza Yüzmeye başladıGittikçe güçten düşüyorduGüç bela karşıya ulaşabildi Havuzun diğer ucuna varınca derin bir nefes aldıRahatlamıştıBir süre dinlendi, soluklandıÇevreyi seyretmeye başladı Taştan yapılmış arslan heykeli karşısındaydıKuşkulu kuşkulu yaklaştıGücünü toplayıp heykeli sırtladı Yine, okuyarak bildiği bütün duaları, dağa yükselen dik yokuşa doğru yürümeye başladıYokuş soluğunu kesiyorduOldukça dikti Omzundaki heykelse sanki gittikçe ağırlaşıyorduNefes nefese kalmıştıDurup dinlenmek istediYokuşta durmanın tehlikeli olacağını düşünüp vazgeçtiAnasından emdiği süt burnundan gelmişti Sonunda dağın doruğuna varmıştı Oflaya puflaya heykeli taşıdı doruğa Yere koyar koymaz arslan dile gelip kükredi Öyle bir kükreyişti ki bu, dört bir yana korkunç bir gürültü halinde yayıldı Dağın arkasında büyük şehirler vardı Arslanın kükreyişi kantlere kadar ulaştı Sesi duyan bir gurup insan Ganim ‘in bulunduğu yere doğru geliyordu Ganim şaşkınlık içindeydiBir arslana;bir de üzerine doğru gelen kalabalığa bakıyorduHiç bir şey anlamadı Kalabalıktan çok korkmuştu “Aman Allahım, nedir bu başıma gelenler?” diye söylenmeye başladı Kalabalık gittikçe yaklaşıyorduGanim ‘deki gerilim son sınıra ulaşmıştı Fakat korkusu boşunaydıTopluluktan birkaç kişi öne çıktı Ellerinde süslü padişah giysileri vardıSessizce yaklaştılar Kaftan’ı Ganim ‘e giydirdilerBaşına büyük bir kavuk oturttular Güzel bir Küheylan’a bindirdiler ve şehre doğru yola koyuldular Ganim, şimdi çok sevinçliydi “Başıma devlet kuşu kondu galiba” diyordu Yine de hayretler içindeydiKalabalıktan birisine sordu - O gördüğünüz arslan ve havuz tılsımlı şeylerdir, cevabını aldı Bir başkası: - Bizim padişahımız ölünce, dağdan arslanın kükremesini beklerizArslan kükreyince yeni hükümdarımızın geldiğini anlarız, dedi ****** Dimne’nin anlattığı bu hikaye Kelile’yi çok etkilemişti - Tamam, dedi, kabul ediyorum Devlet yönetiminde önemli yerlere gelmek için soylu olmak zorunlu değil Yetenekli ve akıllı olan bir kişi bu makama erişebilirFakat sonuçta başkaları yadırgamaz mı bunu? - Sanmıyorum, dedi Dimne Belki başlangıçta garip bulanlar olabilir Ama, sen eriştiğin makamın gereğini yerine getirirsen bir sorun çıkmaz Kelile hala kuşkuluydu - Diyelim ki padişaha yakın bir mevkiye geldinSeni kıskananlar olacaktırOnların kötülüklerinde nasıl emin olabilirsin? Dinme’nin kendine güveni sonsuzdu - Kolay, dedi Bazı kurallara uymalısınKızgın olmamalısınNefsinin istediğine karşı gelmelisinGörevini düşünmelisinÖnüne hangi görev çıkarsa çıksın çekinmeden kabul etmelisin Serin kanlı olmalısın Kelile: - Söylediklerin güzel şeyler, dediPeki padişaha kendini nasıl beğendireceksin? Dimne: - O da kolay, dediOnun da yolu yordamı var Öncelikle hükümdarına bağlı olacaksınNe olursa olsun buyruğundan dışarı çıkmayacaksınÜlkenin ve padişahın yararına olan her işi destekleyecek, özendireceksinZararlı şeylerden kaçındıracaksın Ve sultanını gerçek bir sevgiyle seveceksin Kelile, Dimne ‘nin kararlı olduğunu anladı - Bari, dedi, padişahın yanında bulunmanın ateşten bir gömleği giymek kadar tehlikeli olduğunu aklında çıkarma Dimne, Kelile’ye hak verdi |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #19 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriPadişaha Arılardan İlham Yüzyıllar Önce Çin Ülkesinde Hümayun Fal adında bir padişah yaşardıOldukça zengin bir halkı vardıYönetiminden herkes memnunduÜzerine düşeni büyük bir dikkatle yapardıBilgindi Hümayun Falın Haceste Ray isminde bir veziri vardıPadişahına bağlılıkta eşine zor rastlanır bir vezirdiDevlet yönetimini ilgilendiren konularda ilginç düşüncelere sahipti Padişah, Haceste Ray ın görüşlerine çok önem verirdiKarar verirken onun düşüncesini almayı ihmal etmezdi Günlerden bir gün Hümayun Fal ava çıkmak istedi Yanına Haceste Rayı da aldı Maiyetinde bir çok insanla ava çıkmıştı Av isteği sönene kadar avlandı Yanındaki insanları geri gönderdiKendisi, veziri Haceste Rayla birlikte saraya dönecekti Hava sıcak mı sıcaktı Çöl sıcağı gibiBunaltıcıydı Haceste Ray, - Bu sıcağa dayanmamız çok güç padişahım,dediGüneş batıncaya dek bir gölgede dinlensek,ne dersiniz,sonra serinlikte saraya döneriz Padişah da sıcaktan bunalmıştıVezirinin önerisini kabul etti Haceste Ray,padişahı, bulundukları yere yakın bir dağa götürdü Dağ, yemyeşil bir ormanla çevriliydiOrmanda bereketli bir fışkırmayla yükselen büyük ağaçlar, çevreyi yeşilliğe boğmuştu Kalın gövdeli bir ağacın yanında konakladılarKovuğunda bir arı yuvası vardıBinlerce arı üşüşmüştü Padişah çok şaşırdıVezirinden bu hayvanların niçin kovuğa doluştuklarını sordu Vezir Haceste Ray, - Bu hayvanlar toplu halde yaşarlar padişahım,dedi,çok temizdirlerYasub adında bir bey vardırbütün arılar ona bağlıdırHiç biri sözünden çıkmazArı beyi,diğerlerine göre daha büyüktürAyrıca ,topluluğun yönetiminde ona yardım eden pekçok arı vardırPadişah gibidir oÇevresinde vezirleri, komutanları,yardımcıları bulunur Padişah Hümayun Fal,vezirin anlattıklarını ilgiyle dinliyordu Vezir,konuşmasını şöyle sürdürdü: - Arıların işlerini görürken ilginç bir yardımlaşma örneği sergilediklerini biliyoruz Bal için gerekli peteği kurarken,önce her deliği altı köşeden oluşan düzgün gömeçler yaparlarBu altıgen evcikleri balla doldururlarBal,çok şifalıdırArılar, çiçekten çiçeğe konarak toplarlar bu özü Padişah,arıların çalışkanlıklarını öğrenince çok şaşırmıştı Vezir Haceste Ray,daha ilgi çekici bir ayrıntıdan söz etti: - İşin ilgi çekici bir yanı da,padişahım,arıların temiz olmalarıDoğrusu, bu kadar çok gezen hayvancıklar üzerlerinde en küçük bir pislik dahi taşımazlarŞaşırtıcı bir şeydir buZaten, ayağında ve kanadında bir pislikle dönen bir arı içeri hemen alınmazKovanın girişinde bekçi arı bulunurSıkı bir temizlik kontrolü yapılırBal özü toplamaktan dönen her arıya bu inceleme uygulanırEğer yanında yabancı bir madde varsa içeri alınmaz - Allah Allah,dedi Padişah şaşkınlıkla - Ola ki,diye sürdürdü konuşmasını vezir,içeri üzerinde pislik olan bir arı yanlışlıkla girse,hemen belirlenirVe diğerlerine ibret olsun diye öldürülürBu emri de bey arı verir Padişah Hümayun Fal,kovandaki düzeni merak etmişti Vezir: - İlk saltanat binasını kuran Cemşidin arılardan esinlendiği söylenir,dedi Padişah, bunun üzerine kovanı incelemek istediğini söylediArıların çalışmalarını görünce hayranlığı daha da arttıİlginç olan bir başka konu daha vardıArıların hepsi silahlıydıYani iğneleri vardıFakat bunu birbirlerine karşı kullanmıyorlardıAncak, kovanın güvenliği için dışardan gelecek bir tehlikede kullanıyorlardı Padişah Hümayun Fal,artık hayranlığını gizlemedi: - Nasıl olur! dedi şaşkınlıkla, arılarda görülen bu düzen insanlarda yokAsıl insanlarda olması gerekmez mi?Büyüğe saygı, küçüğe sevgiEvini temiz tutmakGörevini kusursuz yerine getirmek arılarda görülüyor,fakat insanlar arasında önemli ölçüde yerleşmemiş bu kurallar! Vezir Haceste Ray, padişahın zihninde oluşan soruyu cevaplamaya çalıştı: - Bu hayvanların hepsi aynı özellikte yaratılmıştır padişahım,dedi; oysa insanların her biri farklı kişiliğe sahipİlk insanın yaratıldığı balçıkta melek özelliği vardıİnsanlar buna göre davransalardı, kimbilir belki de melekten üztün bir yaratık olurlardıFakat insanda bir de kötülük yanı varYani hem iyiliğe hem de kötülüğe eğilimli - İyiler her zaman daha az,diye vezirin sözlerine ekledi Padişah, - Evet, dedi Vezir, sürekli iyilik yapan insanlar çok az Padişah bir süre düşünceye daldıVezirin söyledikleri çok doğruydu - Madem, dedi Padişah, iyiler az,o halde yardımcı olmalıyız onlaraKötülerden de uzak durmalıyızOnlarla dost olmak, yılanlarla dost olmak kadar tehlikelidir Vezir Haceste Ray,Padişahın sözlerinde halktan uzaklaşmak düşüncesinin uzaktan uzağa kendisini gösterdiğini hissetti: - Yüce ruhlu insanlarla görüşmek,onlardan yararlanmak iyidir, dediBunun yanında ,kötüleri de kendi başlarına bırakmak gerek PadişahımÖzellikle bir padişahın halkından uzak durmaması çok önemli Kuşkusuz, dedi Padişah Vezir devam etti:Kaldı ki insanın yalnız yaşaması da imkansızBirçok ihtiyacımız varYalnız yaşarsak bunlardan birini bile kendi başımıza karşılamamız güçtür Padişah,"vezir çok doğru söylüyor "diye geçirdi aklından Söz gelimi, çiftçilik yapmak istiyoruzBunun için öncelikle bazı araçlara gerek duyarızBu aletleri yapmak için bir demirciye , bir marangoza başvurmamız gerekirAncak bundan sonra ekin ve hasat yapabilirizYalnız yaşasak tüm bunları yapamayız - Çok doğru dedi Padişah - Nitekim diye konuşmasını sürdürdü vezirBir düşünür şöyle diyor: "Bir insanın bir lokma ekmek yiyebilmesi için bin kişinin çalışması gerekir" - Haklısın, dedi Padişah Vezire Padişah Hümayun Fal, farklı bir konuya geldi - İnsanlar birbirinden apayrı kişilikte yaratılmış diyorsunİnsanda hırs denilen bir duygu varBu durumda daha fazlasını elde etmek için güçlüler zayıfları ezmez mi? Vezir,Padişahın amacını kestirmişti: - Padişahım, dedi;bunu önlemek, ancak adaletli bir yönetimle mümkün olurBunun içinde öncelikle güçlü kanunlara ihtiyaç var Padişah, adaletin ne demek olduğunu biliyorduFakat, vezirin düşüncelerini kanatlandırmak için tekrar sordu - Peki bu kanunları nasıl gerçekleştireceğiz? - İçinde yaşadığımız dünyaya bakınız Herşey bir kurala bağlıHiçbir şey başıboş değilYüce Yaratıcı evrenin işleyişini bazı yasalara bağlamışİnsanın mutlu olması bunlara uymasıyla mümkün - Bu kuralları nereden öğreniyoruz? diye sordu Padişah - Yüce Allah,dedi VezirPeki, dedi Padişah, bu kanunların korunması nasıl gerçekleşecek? - Toplumu yönetenler tarafından dedi VezirPadişah konuyu istediği noktaya getirmişti - Yöneticilerin ne gibi özelliklere sahip olması gerekir sence? diye sordu - Öncelikle bilgili olmaları dedi vezirYetenekli insanları çevresine toplamalıOnların düşüncelerinden yararlanmalıÇıkarcı kişileri de yönetimden uzaklaştırmak gerekir - Çıkarcı kişiler mi? diye sordu Padişah - Evet dedi VezirÇıkarcılar sadece menfaatını düşünenlerBiliyorsunuz, saltanat güç demektirBunu elinde bulunduran bir insanın çevresinde çıkarcılar bulunurBunlar gerçekte olmamış şeyleri olmuş gibi padişaha bildirirlerYalan söylerlerÇıkar sağlamak için yapmayacakları yokturBazen padişah yanılabilirÇevresindekilerin onu uyarması gerekirÇıkar düşkünleri Padişaha dalkavukluk yaparlarPadişah onların yanıltmasıyla adaletsiz işler yapabilir - Çok doğru, dedi padişah - Eğer padişah, diye sürdürdü konuşmasını Vezir, uyanık davranırsa, bu çıkarcıları yanından uzaklaştırabilirYalanla doğruyu ayırabilirBöylece haksızlığı önlemiş olur Vezir Haceste Ray daha sonra Hindistan ın ünlü padişahı Debşelemi örnek verdiDebşelem,filozof Beydeba ın düşüncelerine çok önem vermiştiOndan adaletli yönetime ilişkin birçok şey öğrenmiştiBeydeba ın yol göstericiliği padişahı başarılı kılmıştıÜlkesi gelişmiş, halkı mutlu olmuştu Padişah Hümayun Fal Debşelem ile Beydeba ın öyküsünü çok merak etmişti Vezirine anlatması için emir verdi Vezir Haceste Ray, emir üzerine hikayeyi anlatmaya başladı |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #20 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriArslan, Öküz Ve Çakal Her türlü aşağılama ve kendini büyük görme somut alemin depremidir Vaktin birinde oldukça çalışka bir tüccar vardıKazanç sağlamak için gezmediği ülke kalmamıştıPek çok işe girmiştiÇok yorulmuştu Günlerce uykusuz kalmış, aç yatmıştı Daha çok kazanmak için ne gerekirse yapmıştı Aradan yıllar geçti Tüccar çok zengin oldu Serveti padişahların hazinesinden daha çoktu İki de oğlu vardı Onları en iyi şekilde yetiştirmek istiyorduBu uğurda elinden geleni esirgemiyorduNe gerkirse yapıyordu Gel zaman git zaman tüccar yaşlandıSaçı sakalı ağardıBeli büküldü Çocuklarının durumu değişmiştiHar vurup harman savuruyorlardıBolluk içinde yaşıyorlardıGeleceği düşünmeden ellerine geçeni harcıyorlardıEğlenceler düzenliyorlar, israf içinde yüzüyorlardı Tüccar, çocuklarını durumuna çok üzüldüBu gidişle, bir ömür boyu elde ettiği serveti bir anda tüketecektiÇocuklarına bir ders vermek istedi Onları yanına çağırdı Servetin önemini anlattı - Oğullarım, dedi; insanlar için servetin üç anlamı vardırBirincisi, dünya da rahat etmekGüçlü bir hazineye sahip olmakla sağlanabilir bu İkincisi, ün sahibi olmakBunu da ancak mal sağlayabilir Üçüncüsü, dünyayı ahiretin tarlası bilmekDünyada , öte dünya için çalışmanın bir yolu da mal ve mülk den geçerZengin insanlar, dünyada inançları için eserler yaptırırlarBu da onların öte dünyasını aydınlatır İşte servet bu denli önemlidirMalı mülkü kazanmak zordurBöylesine güç elde ettiğimiz bir şeyi kolay harcamak doğru mudur? Sizin bu durumunuz beni çok üzüyorSiz, hazır serveti rahatça harcıyorsunuzYerine yenisini koymuyorsunuz Çocuklar babalarını dikkatle dinlediler Büyük oğul, söz aldı: - Ben, dedi, babasına; senin anlattığını doğru bulmuyorumMal mülk insana Allah tarafından verilirEğer, Yüce Allah onu vermezse insanın yapabileceği bir şey yoktur Bu konuda bir hikaye biliyorum Tüccar, büyük oğluna, bu hikayeyi anlatmasını söyledi Büyük oğul,”İki Şehzade” hikayesini anlatmaya başladı |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #21 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleriİki Güvercin Hikayesi Ya Da Gezmenin Bedeli Vaktin birinde bir ülkede iki güvercin vardıYuvalarında güven içinde yaşıyorlardıBirinin adı Bazende, diğerininki Nevazende’ydi Yuvaları o kadar güvenliydi ki,doğrusu oradan ayrılmayı düşünmek düpedüz aptallık olurduBuna rağmen Bazende ‘nin içine bir gün gezme arzusu düştüNevazende ‘ye bu isteğini açtı: - Sevgili arkadaşım, daha ne zamana kadar yuvamızda oturup duracağızBen uzak ülkeleri, masmavi denizleri çok merak ediyorumGezip tozmak istiyorumBilgimi, görgümü, artırmak niyetindeyimNe dersin? Nevazende, onun bu düşüncesini kaygıyla karşıladı: - Güzel, dedi,gezmek, değişik yerler görmek çok güzelFakat tehlikelerden emin olamazsınBir fırtına , bir rüzgar, yırtıcı bir hayvan… Bütün bunlar olmasa… Bazende, söze girdi hemen, - Doğru, haklısın, ben de o tehlikeleri hesaba katmıyor değilimFakat sıkıntı çekmeden rahata kavuşulmazYolda çekeceğim çilelere karşı bilgimi, görgümü artıracağım Nevazende, arkadaşının kararının kesin olduğunu gördü: - Yine de gel şu düşünceden vazgeç dostum, dediYanında yakınların olsa ya neyseBöyle yalnız başına tehlikelere nasıl göğüs gerebilirsin?Boşver! Vazgeç bu sevdadanYuvamızda mutluyuzBunu bozmayalım Nevazende’nin öğütleri Bazende’yi bir türlü etkilemediO, kararlıydıHer türlü tehlikeye rağmen gezme düşüncesinden vazgeçemiyorduKararını kesin vermiştiUçacaktı Uzak ülkelere gidecekti Sonunda hazırlığını yaptı, Bazende Arkdaşıyla vedalaştı Yuvadan havalandıYüksekler doğru kanat çırptı Ufukta kayboldu Nice denizler aştıNice dağlar dolaştı Günlerce yol aldı Havada süzülürken ayaklar altında kayan güzelliği zevkle seyrediyordu Günlerce kanat çırptı Fakat keyfi o kadar yerindeydi ki, yorgun oluşu aklının ucundan geçmiyordu Günler günleri kovaladı Bazende, arada bir dinlenerek sürekli uçtuSürekli yol aldı Birgün yüce mi yüce bir dağın doruğuna ulaştıCennet gibi bir yerdi burasıZümrüt gibi yemyeşildiAğaçlar, çiçekler, aşağıda akarsular, dereler…Mis gibi bir koku vardıŞırıl şırıl sular akıyordu Bir süre dinlenmek istediHem bu cennet güzelliği de seyredecekti Fakat birden büyü bozuldu Sessizliğin ortasına bir fırtına düştü Kuvvetli bir rüzgar sanki sessizliği yırtar gibi esiyorduGökyüzünü yağmur bulutları doldurdu bir andaOrtalık kararıverdiŞimşekler çakmaya yıldırımlar düşmeye başladı Bazende neye uğradığını şaşırmıştı Fırtına sağnak bir yağmurla sürdü gitti Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında zavallı Bazende sığınacak doğru dürüst yer bulamadı Hele şimşek ve yıldırım gürültüsü! En çok onu korkutan buydu Bazende yağmur altında sırılsıklam olmuştuÜşüyorduFırtınaya karşı uçmaya çalıştı, çok yorgun düşmüştüKanatlarını kaldıramaz bir haldeydi Fırtına biraz biraz yavaşladığında kalın gövdeli bir ağacın kovuğuna sığındıBir an sevgili arkadaşı Nevazende ve yuvası aklına geldiSessizce iç geçirdi”Ah!” diye inledi,”İnsanın kendi yuvası gibi var mı?” Şimdi yuvasında olsaydı! Kendisini güvende hissedecekti Bazende, gurbete çıkmanın ilk pişmanlığını duyuyordu Neden sonra fırtına dindi Sabaha doğru artık hava normale döndüGüneş açtıTekrar zümrüt güzellik ortaya çıktıÇiçekler gülüşmeğe, böcekler ötüşmeğe başladıKelebekler kesik, zarif danslarıyla zümrüt güzelliği süsleilerKuşlar şarkılar söylemeye başladılar Bazende sığındığı kovuktan çıktı Kendisini müthiş yorgun hissediyordu Çaresiz, uçmalıydı Tekrar havalandı Öğleye dek uçtu Bazende Yine halsizleşmiştiGüneşte iyice yükselmişti Bir de ne görsünAman Allah’ım! Koskocaman bir şahin! Büyük bir iştahla üzerine doğru gelmiyor mu?Şahinin heybetinden çok korktu Bazende Neydi bu başına gelenKorkudan gözleri karardıBaşı dönmeğe başladıKulakları uğulduyorduKanatlarında artık güç kalmamıştı Ölümün yaklaştığını hissettiŞahin hızla üzerine geliyorduBazende’nin gözünün önüne yuvası ve arkadaşı geldiBu tehlikeyi de atlatırsa hemen yuvasına dönecekti Şaşılacak bir şey oldu bu sıraKocaman bir tavşancıl kuşu ortaya çıktıO da şahin gibi Bazende ‘yi gözüne kestirmiştiÜzerine doğru geliyordu Şahin’le tavşancıl avı paylaşmaya yanaşmadılar anlaşılan ve birbirlerine düştülerAralarında amansız bir dövüş başladıBazende kavgadan yararlanarak oradan uzaklaştı Kuytu bir yere sığındıKorkudan tir tir titriyordu zavallı güvercinKalbi duracakmış gibiydi Sabaha dek orada sessizce bekledi Bazende Sabahın diri ışıklarıyla çıktı gizlendiği yerdenTabiat cıvıl cıvıldıHerşey tatlı bir güzellik içindeydi “Oh! Çok şükür” diye mırıldandı,”yaşamak ne güzel şey” Dünkü kararını unutmuştu Hiçbir şey olmamış gibi yine havalandıYorgun kanatlarını boşluğa bıraktıSüzülmeğe başladı Uzak diyarlara doğru yol almağa durdu Uçtu uçtu; günlerce uçtu Yoruldu, dinlendi, tekrar havalandı Bir hayli acıkmıştı, yorulmuştu Süzüldüğü yerde aşağı doğru baktıYemyeşil bir bahçe gördü Aşağıda güzel bir çimlik vardıO da ne! Kendisi gibi bir güvercin çimende tatlı tatlı yem yiyordu Yanına doğru süzüldü onun Çimliğe konduKonar konmaz taneleri yemeğe başladıSağına soluna bakmadan yemeğe koyulduğu çimenlikte bir tuzak vardıBazende bundan habersizdiSonunda “şak” diye kurulan tızağa düşmesin mi! “Eyvah! bir tuzak galiba” diye bağırdı Çaresiz çırpınmaya başladıYerdeki yemin oraya mahsustan konulduğunu anladıO güvercinde av çekmek için duruyordu oradaAnladı ama, iş işten geçmiştiYapılacak bir şey yoktu Güvercin yanına yaklaştıBazende, sitemli bir biçimde konuştu: - Güvercin kardeş, sen de benim cinsimdensinBurada bir tuzak olduğunu insan söylemez mi? Güldü diğer güvercin: - Yapılacak hiç bir şey yok, dediBizde bu hırs olduktan sonraBırak bizim gibi zavallı kuşları, insanları bile tuzağa düşürür bu duyguİnsanların ilk atası Hazretî Adem ‘in de cennet’ten çıkarılması hep bu hırs yüzünden değil mi? Bazende, güvercinin sözlerine hak verdiFakat yapılacak bir şey yoktuKendisine ancak o yardım edebilirdi - Haklısın, dedi Güvercin ‘e Fakat bu tuzaktan kurtulmam gerek, bana yardım edebilir misin?Eğer bunu yaparsan ömrüm boyunca sana minnettar kalırım Çağırtkan Güvercin de çaresizdi: - Ayağıma baksana, dedi Bazende, baktı ayağı bağlıydı - Görüyorsun, dedi Çağırtkan Güvercin, ben de bağlıyım Kendi isteğimle burada durmuyorumGücüm olsaydı, önce kendim kurtulurdum Bir de öykü anlattı Çağırtkan Güvercin |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #22 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriÇağırtkan Güvercin Bazende Çağırtkan Güvercin ‘in anlattığı öyküyü çok beğendiDerin bir anlamı vardıFakat şimdi bunun sırası değildiBir an önce kurtulmalıydı tuzaktan Sevgili, eşi Nevazende’yi düşündüYuvasında yaşadığı mutlu günler geçti gözünün önündenİç geçirdiÇaresizliğine ağladı Baktı, ayağındaki tuzağa, kararını verdi Şansını denemeliydi Kanatlarını gerdiBütün vücudunu gerdi Olanca gücüyle çırpındı, kanatlanmağa çalıştı Tuzağın bağlı olduğu ip çok zayıflamıştı, eskimiştiAnsızın kopunca ip, Bazende havalanmıştı Çağırtkan Güvercin ‘e kanat salladı, göğe yükselirken Bazende, özgürlüğe kavuşmuş olmanın sevinciyle dah da yükseğe havalandı Artık yuvasına dönmek istiyorduEşini çok özlemişti Uça uça bir köye vardı Köyün kıyısındaki ekin tarlasına konduYorulmuş ve acıkmıştıHem dinlenmek hem de birşeyler yemek istiyordu Burada da kendisini bir tehlikenin beklediğinden habersizdiTarla sahibinin oğlu elinde bir okla bekliyorduBazende’nin tarlaya konduğunu görünce, okunu germiş ve ona doğru bırakmıştıZavallı güvercin yan tarafından yaralanmıştıKanlar içinde nereye, nasıl uçtuğunu bilmeden çırpınarak kaçmaya çalışmıştıGözü dönmüş çocuksa ardından izlemişti onuBazende bir kuyuya kendisini atmış, çocuk da geri dönmüştü Kuyu derin ve karanlıktı Yaralı bir halde, geceyi burada geçirdi Sabah olunca, güç durumuna karşın evine dönmek için tekrar uçmaya başladı Yuvasına ulaştığında artık gücü takatı kalmamıştıBitkindiÇok yorgundu Nevazende, yaralı eşinin durumunu görünce çok üzüldüBir kaç ay içinde nasıl da zayıflamıştı - Bu sana ders olsun, dedi, artık yuvanı terketmek yokSonu belirsiz gezilere çıkmak da yok Başvezir hikayeyi burada bitirdi Padişah Debleşem, vezirin anlatmak istediğini kavramıştı - Ey başvezirim! dedi, doğrudur, gezmenin güç yanları çokturFakat doğduğumuz, yaşadığımız yerden hiç dışarı çıkmazsak bilgisiz kalırızMiskinleşirizŞayet doğan ve atmacalar yuvalarından çıkmasalardı, hiç hükümdarların omuzlrı üzerinde oturabilirler miydi?Çaylak palazlarıyla birlikte büyüyen Şahin ‘in hikayesini bilir misiniz? Şahin çaylağın yuvasında kalmış olsaydı Padişah’ın elini öpebilir miydi? Başvezir, Padişah’ın sözünü ettiği hikayeyi bilmiyorduOrada bulunanlar da hikayeyi merak ettilerPadişah’tan anlatması için ricada bulundular Padişah Debleşem Şah, Şahin yavrusunun öyküsünü anlatmağa başladı |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #23 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriHayalin Çizdiği Başarı Zamanlardan bir zaman çalışkan bir adam yaşardı bir ülkede Çok çalışırdıÇok para kazanırdı Fakat harcaması fazla olduğu için bir türlü yoksulluktan kurtulamazdı Gün geldi, bir erkek çocuğu oldu Adamcağız buna çok sevindiÇocuğun dünyaya gelişiyle birlikte evine bolluk ve bereket gelmişti Artık yoksul adamın durumu değişmiştiGeliri harcamalarından fazlaydıPara artırmış, zengin olmaya başlamıştı Çocuk, henüz küçük yaştayken ok atmak, kılıç kullanmak istiyordu Okuldan kaçıyorduAtış meydanlarına gidiyor, ok atıyor, kılıç kuşanıyordu Bütün ilgisi silah kullanmak yolundaydı Aradan yıllar geçtiÇocuk büyüdü, genç delikanlı olduBabası, kendisini evlendirmek istedi Oğluyla konuştuİsteğini ona açtı Çocuk kabul ettiFakat bir şart ileri sürdü - Nedir? diye sordu babası - Düğün giderlerini ben karşılayacağımGelini de ben seçeceğimEvleneceğim kızı kendim belirlemeliyim Babası çok şaşırdı: - Sen de düğün yapacak para var mı ki evladım? Delikanlı ok gibi fırladı yerinden, kılıcını eline aldı: - Benim, dedi evleneceğim gelin, ancak bir sultan olabilirO da ancak kılıçla gelir! Babası oğlunun bu durumuna çok üzüldü “Sonu karanlık bir yola girdi” diye düşündü Fakat aradan yıllar geçti, oğlu o ülkeye padişah oldu ve sultan bir gelin aldı Şahin yavrusu, Anne Çaylağa bu öyküyü anlattıktan sonra; - Ben, artık bir lokma için buralarda kalamam, dedi Başka ülkelere gitmek istiyorumGönlümde başka iklimler yatıyorBeni burada tutmayın, diye yalvardı Anne Çaylak, sonunda Şahin ‘i yuvada tutmanın imkansız olduğunu anlamıştı Çok üzülmesine rağmen gitmesine izin verdi Padişah Debleşem, şahin hikayesini anlatmaya devam ediyordu: - Şahin, yola çıktıktan sonra bir hayli uçmuştu Durup dinlenmeden epeyi kanat çırpmış çok yol almıştı Yolu gide gide yüce bir dağa vardı Karnı acıkmıştı Av peşinde koştu bir zaman, ve ilk olarak bir keklik avladı Keklik eti çok lezzetliydiŞahinin hoşuna gitmiştiTadı damağında kaldı - Şimdiye deknasıl d avlanmadım! diyerek hayıflandı Anne Çaylağı düşündü bir süreGurbete çıkmaması için çırpınıp duruyorduOysa değişik yerler gezmek ne kadar da yararlıydı - Gurbete çıkmasaydım, şimdi bu lezzetli eti yiyebilir miydim? diye söylendi şahin - Kimbilir ilerde daha neler bekliyordu kendisini? Bunu düşününce, bir an önce dinlenip yola çıkmak istedi Ve kısa bir aradan sonra yola koyuldu Havada süzüldüAşağıda gördüklerine inanamıyorduYemyeşil tepeler, görkemli dağlar…Şırıl şırıl akan sular… Yol boyunca soğuk pınarlardan içtiTürlü türlü hayvan avladı Kendisini oldukça rahat hissediyorduHavada süzüldükçe aşağıda yemyeşil tabiatın sürüp gitmesinden sonsuz tatlar almaktaydı Gezisi unutulmaz anılarla sürüp gidiyordu Bir ara yorulmuştuÇevreyi kolayca izleyebileceği yüksek bir kayaya konmuştu İlerde, ağaçların arasında kalabalık gördü Bir padişah sarayındaki adamlarıyla birlikte ava çıkmıştıKolunda da alımlı bir Doğan vardı O anda ansızın ortaya çıkan bir kuşun ardına doğanı salıverdi, PadişahDoğan, avı yakalamak için uçarken, bizim şahin harekete geçtiDoğan’dan önce avı yakalayıverdi Padişah kendi doğanından önce avı yakalayan Şahin ‘e sahip olmak istedi Bunu üzerine evcil bir şahin’i bizim şahin’e doğru gönderdilerO da saraya gelmesi için çağrıda bulundu Yavru Şahin bunu bekliyordu zatenHemen kabul etti ve Padişah’ın omuzuna çıktı Debleşem Şah, hikayeyi burada bitirdiBaşvezir, düşüncesinin padişah tarafından geçersiz kılındığını gördüBunun üzerine ikinci vezir Padişah’ın huzuruna çıktı O da, başvezir gibi geziye çıkmanın kötü yanlarından söz etti - Ülkenin huzuru padişahın sağlıklı ve güçlü olmasına bağlıdırSeyahate çıkarsanız rahatsızlanabilirsinizÇok sıkıntı çekersiniz, dedi Debleşem Şah, ikinci vezirin sözlerini de bağenmedi - Padişah yorgunluğu halkın mutluluğu içindir Gezmekten korkmamak gerekirGezmek, değişik farklı yerler görmek iyidirÜlkem ve halkım için ben bundan yanayım, dedi Debleşem Şah, yavru bir kaplanın hikayesinden söz etti danışmanlarına Vezirler, padişahın başka ülkelere geziye çıkmasını istemiyorlardı Padişah ise, anlattığı hikayelerle gezi düşüncesini benimsetmeye çalışıyordu Söyleşi gele gele yavru bir kaplanın hikayesine geldi |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #24 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriÇaresiz Deve Zamanın birinde, bir deve yavrusu annesinin arkasında gidiyormuşFakat anne deve o kadar hızlıymiş ki, yavru bir türlü yetişemiyormuşHızlı gideceğim diye de kendisini paralıyormuş Annesine yalvarmış, - “Anneciğim, nolur biraz yavaş yürü sana bir türlü yetişemiyorum”demiş Bunun üzerine anne deve, - “Ah yavrum” demiş, “yular ben de değil ki, başkasının elinde, o beni hızlı yürütünce hızlı gidiyorum” |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #25 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriŞahin Yavrusu Oldukça dik ve yüksek bir kayanın tepesi… Günlerden bir gün iki şahin buraya yuva yaptılar Gel zaman git zaman, sevimli bir palazları olduÖzellikle anne şahin sevinçten çıldıracak gibiydi Yuvalarını rengarenk tüylerle süslediler Yavrularına türlü türlü yiyecekler getirdiler Mutluluklarını artıran bu olaya çok sevindiler Yavru şahin büyümeğe başlamıştıGün geçtikçe gerçek tüylerine kavuşmuş, gagası, pençeleri gelişmiştiKanatlarının da iyiden iyiye büyüdüğünü hissediyordu Yine günlerden bir gün…Anne ve baba şahin yavruya yiyecek bulmak için uçtularOnu yuvada yalnız bıraktılar Yavru sıkılmıştı KalktıYuvanın ucuna çıktıKanatlarını gerdiEsnedi ” Çok güzel bir gün” diye geçirdi içinden Uzaklarda bulutlar… Güneş, ışıklarını dört bir yana salmıştıBerrak mı berraktı gökyüzü “Ben de annem ve babam gibi uçamaz mıyım acaba?” diye düşündü Canı da çok sıkkındı, sürekli oturmaktan… Kararını vermiştiUçacaktıUçmayı deneyecektiKanatlarını iyice gerdiGözlerini kapadıKendini boşluğa bıraktı Fakat zavallı şahin yavrusunun uçmaya gücü yetmediKanatlarında kendisini taşıyacak kuvvet yoktu henüzBir süre çırpındı havada sonra hızla düşmeye başladıPanik içinde bağırıyori çırpınıyordu Yavru şahinin hızla yere doğru düştüğü sırada, yerde bir başka yuvadan bir anne dışarı çıkmıştıAnne Çaylak, yavrularına başka yuvadan bir anne dışarı çıkmıştıAnne Çaylak, yavrularına yiyecek bulmak için yuvadan çıkmıştı ki,yukardan gelen bir bağırtı işittiHızla bir şey düşüyordu yere… “Şahinin pençesinden düşen bir fare olmalı” diye düşündü Anne Çaylak Ve koşarak yavru şahinin düşeceği noktaya gitti Orada durdu ve bekledi Şahin yavrusu tam düşeceği sıra Anne Çaylak kanatlarını açtıYavruyu kanatları üzerine aldı Fare diye beklediği şeyin bir yırtıcı kuş yavrusu olduğunu görünce şaşırdı “Yüce Allah” dedi, “bu yavrunun ölmemesini takdir etmiş, buna da beni araç yaptı Bu yavru artık benim yavrumdur, onu diğer çocuklarımla beraber büyüteceğim” Anne Çaylak’ın düşüncesi gerçekleşti Yavru Şahin, çaylak yavruları arasında büyüyordu Günler günleri aylar ayları kovaladı Yavrular büyüdü Şahin yavrusu, çaylaklara bakarak, kendisinin onlardan farklı olduğunu düşünüyordu Anne Çaylak, yırtıcı bir kuşun annesi olmayı kendisi için önemli bir özellik olarak görüyorduBu yüzden gerçeği anlatmıyordu Fakat gün geçtikçe yavru şahin kendisinin farklı olduğunu anladı Kalbini derin bir üzüntü kapladı YalnızlaştıÇevresinden iyice koptu Anne Çaylak, Şahin ‘e üzüntüsünün sebebini sordu Şahin: - Kendimi garip bir üzüntünün kollarında hissediyorumİzin verseniz, değişik yerler gezsemFarklı kişiler tanısam, kederimi biraz dağıtabilirim Anne Çaylak, şahinin ayrılmayı düşündüğünü görünce şaşkına döndüBirden beyninden vurulmuş gibi, gözleri yerlerinden fırladı, ne söyleyeceğini şaşırdı, başladı dil dökmeye: - Bak yavrum, insan gurbete iki nedenle çıkabilir: Biri, geçimini sağlamak, diğeri,kendi ülkesinde kalmayacak kadar rahatsız olmakÇok şükür bunların hiçbiri sende yokSana yavrularımda daha çok sevgi besliyorumOnlara yedirdiğimden fazlasını yediriyorumElimden başka ne gelir bilmem ki… Şahin, sessizce öününe bakıyordu Anne, şahinin içinde kesin bir ayrılma düşüncesi oluğunu hissetti Ona, gurbete çıkmanın tehlikeli olduğuna dair bir hikaye anlattı |
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba Hikayeleri |
09-11-2012 | #26 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Beydeba - Beydeba Kimdir? Beydeba Eserleri - Beydeba Masalları - Beydeba HikayeleriKelile Ve Dimne Padişah Debleşem, hikayeyi burada bitirdi Vezirlerine Serendip’e gitme niyetinde olduğunu açıkladıYaşlı Bilge’nin söylediği hikayeleri öğrenmek istiyordu - Ben, dedi; geziden kaçarsam, bilgiden yoksun kalırımİnsanı doğru yola ulaştıran bilgi, hikmettir Hikmet ise, Serendip’e gitmeme bağlıVasiyetlerin anlamını ancak bu şekilde çözebilirim Vezirler,Padişahın düşüncesinde kararlı olduğunu anlamışlardı Yol hazırlığı başladı Padişah Debleşem, vezirlere ülke yönetimiyle ilgili bazı emirler verdi Gerekli hazırlıklar yapılmıştı Debleşem Şah, yanındakilerle birlikte yola çıktı Bazen karadan bazen denizden gitti Günlerce, aylarca yol aldı Dağ dağa kavuştuDüz düze uzandı Çok ülkeler geçildi, çok iklimler aşıldı Debleşem Şah, gördüğü her yerden ilginç bilgiler edindiÇok dersler aldı Yoruldukça dinleniyordu Gördüğü güzel manzaralar yorgunluğunu alıyordu Dinlenerek tekrar yola koyulduTekrar dağlar aşıldıOvalara düşüldüDenizler geçildi Sonunda Serendip Adası’na vardılar Adanın ortasında yüce bir dağ yükseliyordu: Serendip Dağı… Dağın eteğinde bayındır şehirler kuruluydu Debleşem Şah, kentlerde gezindi bir süreÇevreyi seyrettiŞimdiye dek bilmediği şeyler öğrendiGörmediği şeyler gördü Bilgisini, görgüsünü daha da artırdı Aradan bir kaç gün geçmişti Padişah, yanına birkaç adamını alarak dağa gittiDağın eteğinde bir mağara vardı Burası, ünlü düşünür Beydeba’nın eviydi Beydeba, hikmet bilgisinin önemli bir bilginiydiBir çok ilimde uzmandıDüşünce alanında tartışmasız büyük bir düşünürdü Padişah, tıpkı bir hükümdarın huzuruna giriyormuş gibi izin isteyerek yanına gitti Beydeba’nın Hazineden çıkan vasiyetten söz etti - Vasiyette sözü geçen düşünceleri yorumlar mısınız? diye ricada bulundu Beydeba, uzun ve yorucu bir yolculuktan gelmiş olan Padişah’a baktı bir süreBilgi aşkıyla yanıp tutuşan adama gülümsedi - Acele etme Sultanım, dedi Günlerce mağarada kaldılar Beydeba, Padişah’ın isteğini yerine getirecekti Günler süren söyleşmeden hikmet dolu bir kitap ortaya çıktı Kelile ve Dimne |
|