Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfi, kelimeler, osmanlıca, sözlüğü, sözlük

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (B Harfi) BİH
O, onu, ona, ondan, onunla mânâlarına gelir

BİH
f Menba, kaynak * Temel, asıl, kök

BİH
f Yeğ, iyi * Ayva

BÎ-HABER
f Habersiz, bilgisiz

BİHAH(E)
Ses kısıklığı

BİHAK
Erkek kurt

BİHAK
Gözsüz etmek, kör etmek

Bİ-HAKKINÌ
Tamamıyla, hakkıyla

BİHAM
Dolu, memlû

BİHAN
(Bih C) f İyiler, iyi adamlar

BÎ-HANÜMAN
f Çoluk çocuksuz, yersiz yurtsuz

BİHAR
(Bahr C) Denizler Deryalar * Mc: İlmi çok olan âlimler

BÎ-HAR
f Dikensiz

BÎ-HAREKET
f Kımıldamıyan, hareketsiz

BİHASEB-İL ÂDE
Âdet kabilinden, âdet kabul ederek

BÎ-HASIL
f Ebedî, sonsuz, nihayetsiz, bâki * Verimsiz, faydasız

BÎHASTE
f Şaşkın Yorgun Aciz

BİHBUD
f Sağlam, sıhhi vücud, iyi, sağ

BÎ-HEMAL
f Benzersiz, eşsiz

BÎ-HEMTA
f Eşsiz Dengi olmayan Benzersiz

BÎ-HENGAM
f Vakitsiz, zamansız

BÎ-HESAB
f Sayısız, hesapsız

BİH-GÜZİN
f Sarraf * Bir şeyin en güzelini seçen

BİHİ
f Ayva

BÎ-HİCAB
Hicabsız, perdesiz, âşikâr olarak

BİHİM
O, onları, onlara, onlardan, onlarla mânâlarına gelir ve zamirdir

BİHİMA
O ikisi, o ikisine, o ikisinden, o ikisiyle mânâlarına gelir ve zamirdir

BİHİN(E)
f En iyi, pek iyi, seçkin * Hallaç

BİH-KEN
f Kökünden çıkaran, kök söken

BİHNANE
f Beyaz ve has ekmek

BÎ-HOD
f Çılgın, kendinden geçmiş olan, ne yaptığının farkında olmayan * Bayılmış

BİHR
Ağız kokusu

BİHRAM
f Savm, oruç

BİHRED
Akıllı kimse

BİHTE
f Kalburdan geçirilmiş, elenmiş

BİHTER(EK)
f En iyi, daha iyi

BİHTEREK
f Farslılarca, 120 senede bir def'a 13 ay kabul edilen yılın ismi

BİHTERÎ
f Üstünlük, en iyi ve üstün olma

BİHTERÎN
f Pek iyi, en iyi

BÎ-HUDE
f Boşuna, beyhude, boşu boşuna

BÎ-HUŞ
Akılsız Sersem, bunak

BÎ-HUZUR
f Rahatsız, huzursuz, tedirgin

BÎ-İDAD
Sayısız * Eşsiz, benzersiz * Denksiz

BÎ-İHTİYAR
İhtiyarsız Elinde olmadan

BÎ-İNSAF
f Acımasız, insafsız

BÎ-İNTİHA
f Sonsuz, nihâyetsiz

BÎ-İRTİYAB
f Şüphesiz

BÎ-İŞTİBAH
Şüphesiz Şeksiz

Bİ-İZNİLLAH
Allah'ın izni ile

BİJE
f Safi, halis, katıksız, sade, sırf * Hususiyle

BİJENG
f Kapı anahtarı, miftah

BİKA
Mercimek

BİKA'
(Buk'a C) Ülkeler, memleketler Topraklar, yerler

BÎ-KÂR
f Kârsız, işsiz kimse Bekâr kişi (Bekârlık, bikârların kârıdır İşârât)

BÎ-KARAR
Kararsız

BÎ-KAYD
Kayıtsız, şartsız *Alâkasız, aldırmaz

BÎ-KERAN
(Bî-girân) f Sınırsız, sonsuz * Kenarsız * Hesabsız

BÎ-KES
Kimsesiz

BÎ-KIYAS
f Kıyassız, ölçüsüz

BİKLE
Fıtrat, yaradılış, tabiat * Kılık, kıyafet Şekil, biçim

BİKR
(Bikir) Bozulmamış Temiz * Bekâr El sürülmemiş * Her şeyin evveli * Eşi benzeri görülmemiş, misli sebkat etmemiş her amel ve vaziyet

BİKR-İ FİKİR
f İlk olarak söylenen fikir

BİKR-İ MAZMUN
İlk def'a söylenmiş mazmun (Bak: Mazmun)

BÎ-KUSUR
f Eksiksiz, kusursuz, tam, mükemmel

Bİ-KÜNEM
Yapayım

Bİ-KÜN TEVBE
Tevbe et

BİLÂ
Olmayarak, sahib olmıyan "sız,siz" mânâları yerine kullanılan edattır Kelimenin başına getirilerek menfi mânâ hasıl olur

BİLÂ-ADDİN
f Sayısız Adetsiz

BİLÂ-BEDEL
Bedelsiz Ücretsiz, meccanen

BİLABİL
Elem, keder, tasa, dert, gam * Telâş

BİLÂD
(Belde C) Beldeler Diyarlar Memleketler Şehirler

BİLÂD-I ÂMİRE
İmar edilmiş, yapılmış beldeler * Devlet idaresindeki yerler

BİLÂD-I CESİME
Büyük ülkeler

BİLÂD-I SELÂSE
Eskiden İstanbul, Edirne ve Bursa'nın üçüne birden verilen isim

BİLADE
f Müzevvir, fâsid, fesatçı, ispiyon eden

BİLÂ-FAİZ
Fâizsiz

BİLÂ-FASILA
Fâsılasız, aralıksız, durmadan

Bİ-L-AHİRE
Sonra, sonradan, sonunda

BİLÂ-İSTİSNA
İstisnâsız, ayırt etmeksizin

BİLÂ-KAYD U ŞART
Kayıtsız şartsız

BİLAKİS
Aksine Tersine Zıddına

BİLAL
Siyah ve beyaz, yâni kara ile ak olmak (Bak: Belal)

BİLAL-İ HABEŞÎ
Resûl-i Ekrem'in (ASM) müezzini idi Sesi çok güzeldi Ezan okurken çokları ağlardı Kölelikten Hz Ebu Bekir-i Sıddîk (RA) satın alıp azâd etmişti Her gazada hazır bulunmuştu (Hi: 20) de dâr-ı bekaya göçtü (RA)

BİLANÇO
ing Ticarî bir müessesenin muayyen bir devre sonunda alacak verecek durumunu göstermek üzere meydana getirdiği cetvel * Mc: Herhangi bir işte belirli bir müddet sonundaki iyi ve kötü neticelerin karşılıklı durumu

BİL'ASALE
Bizzat Kendisi Eli ile Başkasını vâsıta etmeden Asâleti ile

BİLÂ-SEBEB
Sebepsiz

BİLÂ-TEEMMÜL
Düşünmeden Düşünmeksizin Dikkatli olmadan

BİLÂ-TEVAKKUF
Durmadan, tereddüt etmeden

BİLÂ-UDUL
Dönmeden, sapmadan Udul etmeden

BİLÂ-ÜCRET
Parasız, ücretsiz

BİLÂ-VASITA
Vasıtasız Araya biri girmeden, doğrudan doğruya

BİL'AYAN
Açık olarak Meydanda olarak

BİLAZ
Kaçkın kimse * Yemeği doyana kadar yiyen * Kısa boylu adam

BİLBEDAHE
Açıktan Aşikâr olarak Meydanda olarak Besbelli(Hem şu âlemin Sâni-i Zülcelal'i bütün güzel masnuatiyle kendini zişuur olanlara tanıttırması ve kıymetli nimetler ile kendini onlara sevdirmesi bizzarure onun mukabilinde, zişuur olanlara marziyatı ve arzu-yu İlâhiyelerini bir elçi vasıtasiyle bildirmesini istemesine mukabil; en âlâ ve ekmel bir surette, Kur'an vasıtasıyla o marziyat ve arzuları beyan eden ve getiren yine bilbedahe O Zât'tır M)

BİLCÜMLE
Bütün, hepsi Umumiyetle

BİLDEM
Göğüs önü * Boğaz * Akılsız kimse

BİLEK
f Çatal temrenli bir nevi ok

BİLFARZ
Olduğunu kabul ederek Farzolarak

BİLFİİL
Sırf kendisi Kendi çalışması ile Başkası karışmadan

BİL-GUDUVV-İ VE-L-ÂSÂL
Sabah ve akşam

BİLHADS
Hads ile Son derece bir sür'at-i intikal ile (Bak: Hads)

BİLHADSİSSÂDIK
Doğru bir hads ile (Bak: Hads)

BİL-HASSA
Hususi olarak, mahsus, özellikle

BİL-HAYR
Uğurlu olarak, hayırla

BİL-ITLAK
Mutlak olarak Hiçbir şeye bağlı olmaksızın (Bak: Itlak)

BİL-İCMA
İcma ile (Bak: İcma')

BİL-İLTİZAM
Bile bile Bir şeyi doğru ve lüzumlu görüp taraftar olmakla

BİL-İMTİSAL
Uyarak, imtisal ederek

BİLİNÇ
t Psk: İnsanın kendi varlığından ve kendine tesir eden çevresinde meydana gelen hadise ve değişikliklerin, bilgisine sahip olması hali Şuurun dereceleri vardır Meselâ: Düşünüyorum ve düşündüğümü biliyorum, yine düşündüğümü bildiğimi de biliyorum ve hakeza Şuurlu olma ruhun bir vasfıdır Maddede şuur yoktur Ve şuurun maddi izahı şuursuzca bir izah olup batıldır (Bak: Şuur)

BİLİNÇALTI
t Psk: Şuur altı Geçmişte yaşadığımız ve etkisi altında kaldığımız hâdiselerden şimdi hatırlayamadıklarımız, şu anda da varlığımızda meydana gelen hadiselerden bilgisine sahip olmadıklarımızın hepsi İnsan şuurlu hareket ettiği gibi şuuraltı etkilerle de hareket eder İnsan şuuraltının etkisiyle hareket ettiği zaman bu hareketini şuuruyla izah ederken bahane sebepler bulur Ama bu sebepler hareketin mahiyetini izahtan uzak kalır

BİLİNEMEZCİLİK
(Bak: Lâedriye)

BİLİRKİŞİ
(Bak: Ehl-i vukuf)

Bİ-LİSAN-İL-ARZ
Arzın diliyle Yeryüzünün lisân-ı hâliyle

BİLİSTİHKAK
Lâyıkıyla, liyakatı olarak Hakkıyla Haklı olarak

BİL-İSTİKLAL
Başlıbaşına, istiklâl üzere

BİL-İŞTİRAK
Birleşerek, ortaklaşa

BİLİTTİFAK
İttifak ile Beraberce, birlikte, elbirliğiyle

BİLKASD
Kasd ile, düşünerek Bilerek

BİLKUVVE
Fiil mertebesine varmadan Tasavvurda, tasavvurî olarak Düşünce halinde Kabiliyet ve istidat ile

BİLKÜLLİYE
Tamamı ile Büsbütün Bütün ile Tamamen

BİLL
Mübah olan şey

BİLLAHİ
Allah'a, Allah'tan * (Yemin) maksadı ile söylenir

BİLLE
Yaşlık, ıslaklık Çiy dedikleri rutubet ki sabah vakitlerinde olur

BİLLİT
Akıllı, hâzık ve mâhir kimse

BİLLİZ
Kısa boylu adam * Şişman kadın

BİLLUR
Şeffaf, parlak taş, elmas gibi kıymetli Cam gibi parlayan

BİLMUKABELE
Karşılıklı Karşılık olarak Mukabil olarak

BİL-MÜNAVEBE
Değişerek, nöbetleşe

BİLMÜŞAHEDE
Görmek suretiyle, görerek(Hem Sâni-i Âlem'in nihayet cemalde olan kemal-i san'atı üzerine enzar-ı dikkati celb etmek, teşhir etmek istemesine mukabil, en yüksek bir sada ile dellallık eden; yine bilmüşâhede O Zat'tır M)

BİLSAM
f Zâtülcenb, akciğer zarı iltihabı

BİL-UMUM
Bütün, tamamı, hep

BİLV
Belâ * Zahmet * Tecrübe, imtihan

BİLVASITA
Vâsıta ile Birisinin vâsıta olması, aracılığı ile * Edb: Terci' ve terkib-i bentleri teşkil eden parçaları birbirine bağlayan beyit(Bak: Musarra')

BİLYAKÎN
Bir şeyi şeksiz ve şüphesiz olarak itikad-ı kavi ve sahih ile bilmek, derk etmek (Bak: Yakin)

BİLYE
(C: Belâya) Belâ, * Zahmet * Tecrübe, imtihan

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (B Harfi) BİM
f Korku, havf * Tehlike

BİM-İ CÂN
Can korkusu, ölüm korkusu

BİM Ü ÜMİD
Korku ve ümid

BİMANEND
Eşsiz, nazirsiz

BİMAR
(C: Bimârân) f Mariz, hasta, alil

BİMARE
f Hasta, alil * Muharebeler veya akınlar esnasında ele geçirilen kadın esirlerin ayrıldıkları sınıflardan birinin adı

BİMARHANE
Tımarhane Akıl hastahanesi

BİMARİSTAN
f Tımarhane * Hastahane

BÎ-MEAL
f Hükümsüz, mânasız, saçmasapan söz

BÎ-MECAL
f Mecalsiz, halsiz, dermansız, zayıf

BÎ-MEKÂN
f Mekânsız, yersiz, yurtsuz * Serseri

BÎ-MER
f Sayısız, hesapsız

BÎ-MİHR
f Sevgisiz, şefkatsiz

BİM-NAK
f Korkmuş

BÎ-MÜDAM
Devamsız

BÎ-MÜDANÎ
Eşsiz Denksiz

BÎN
f Kelime sonuna ilâve ile "gören, görücü" mânalarına gelir Meselâ:

BİNA
f Gören, görücü * Göz

BİNA'
(C: Ebniye) Yapı, ev Yapma, kurma * Gr: Müteaddi, lâzım, meçhul, mütavaat gibi fiillerin esasını mevzu yapan kitab

BİNABERİN
f Bunun üzerine, bu sebebe binâen, bundan dolayı

BİNA-DİL
f Basiretli Kalbi hakikatı kavrayan

BİNA EMİNİ
İnşaatı kontrol eden

BİNÂEN
den dolayı, bu sebepten Mebni ve müstenid olarak Dayanarak

BİNÂENALÂHAZA
Bundan dolayı Buna binaen

BİNÂENALEYH
Bunun üzerine, ondan dolayı

BİNAGUŞ
f Kulak tozu * Kulak memesi

BÎ-NAM
f İsimsiz, nâmsız

BÎ-NAMAZ
f Namaz kılmayan, namazı terkeden, namazsız Beynamaz (Bak: Târik-üs salât) Namaz, İslâmın temel şartlarından biridir Peygamberimiz (ASM), namaz dinin direğidir demiştir Namazını terkeden dininin direğini yıkmış olur Beş vakit namaz için bir saat yetmektedir İnsan bir günün 24 saatinden bir saatini Allah'ın huzuruna çıkmak demek olan namaza ayırmazsa büyük ziyana uğramış olur Namaz kılan insan kötülükten korunur Yaptığı işler de güzel bir niyetle ibadet hükmüne geçebilir

BÎ-NASİB
f Nasibsiz, tâlihsiz

BİNAVEND
f Mâni, engel

BİNA-YI MECHUL
Fiilde fâilin, öznenin meçhul olması hâli Meselâ: "Yazmak" fiilinin binâ-yı meçhulü olan "yazıldı" kelimesinde olduğu gibi Fiilde fâilin belli olması hâlinde de "binâ-yı malûm" denir "Nuri yazdı" gibi

BÎ-NAZ
f Naz etmeden Nazsız

BÎ-NAZİR
f Benzeri olmayan Nasirsiz

BİNBAŞI
Ask: Bin kişiye yakın olan bir tabur askere kumanda eden subay; yarbayın bir alt, yüzbaşının bir üst derecesidir

BİNC
Her nesnenin aslı ve kökü

BİNCİŞK
f Şerçe kuşu

BİNEFSİHİ
Bizzat, kendisi, kendisi ile

BİNEK
f Gözbebeği, hadeka

BÎ-NEMEK
f Lezzetsiz, tatsız, tuzsuz

BİNENDE
f Görücü, gören * Tedbirli, ilerisini düşünen, akıllı

BÎ-NENG
f Rezil, namussuz

BÎ-NEVA
f Zavallı, nasibsiz, muhtaç, çaresiz

BİNEVEND
f Mâni, engel

BİNÎ
f Burun (İnsan ve deniz için kullanılır) * Dağ tepesi * Zirve, uç nokta * Yayın ele alınan kısmının ucu * Görürlük, görmeklik

BÎ-NİHAYE
f Sonsuz, nihayetsiz, ebedi, bâki, tükenmez

BİNİŞ
f Basiret, görüş, görme kabiliyeti * Mülâkat

BÎ-NİYAZÎ
f Zenginlik

Bİ-N-NEFS
Kendi kendisi

BİNNETİCE
Neticede, netice olarak

BİNNİHAYE
Sonuna kadar Sonsuz

Bİ-N-NİSBE
Nisbetle, bir dereceye kadar

BİNNİYET
Kastederek Niyetle

BİNSAR
(Binsır) Serçe parmakla orta parmak arasındaki parmak Yüzük parmağı

BİNT
Kız Kızı "Fâtıma bint-i Resûl-i Ekrem (ASM): Resûl-i Ekrem'in (ASM) kızı Fâtıma (RA)"

BİNT-ÜL-FİKİR
Düşünce mahsulü

BİNT-ÜL KEREM
şarap, hamr

BİNT-İ LEBUN
Üç yaşına girmiş dişi deve

BİNT-İ MEHAD
İki yaşına girmiş olan dişi deve

BİNT-ÜL MENİYYE
Ölüm, vefat, mevt

BÎ-NUKAT
f Ebced hesabında noktasız harfler (Bak: Mühmel)

BÎ-PAYAN
f Sonsuz Payansız

BÎ-PERVA
f Korkusuz Pervasız

Bİ'R
Kuyu

Bİ'R-İ MUATTAL
Suyu kesilmiş kuyu Susuz kuyu

Bİ'R-İ ZEMZEM
f Zemzem kuyusu

BİRA
(Felemenkçe) İçinde alkol bulunan ve bu sebeple haram olan bir cins içki

BİRABBİ
Rabbimle, Rabbime

BİRAD
f İhtiyar, pir Dermansız, güçsüz kimse

BİRADER
(Berâder) f Kardeş

BİRADER-İ MANEVÎ
Din veya âhiret kardeşi

BİRADER-İ RIDAÎ
Süt kardeşi

BİRADERANE
f Dostça, kardeşçe

BİRADERÎ
f Kardeşle ilgili Kardeşlik

BİRADERZADE
f Kardeş oğlu (Yeğen: Kızkardeşin oğludur)

BÎ-RÂHE
f Çıkmaz sokak Sapa yer, yolu bulunmayan yer

BİRAK
Cennet merkeplerinden bir bineğin adı

BİRAN(E)
f Viran, harab, yıkık, dökük, eski

BİRASTE
f Budanmış ağaç Fazla dalları kesilmiş ağaç

BÎ-RAYB
(Bî-reyb) şüphesiz şeksiz

BİRAZ
Karşı karşıya kavga etme Savaşa atılma

BİRBAS
Derin kuyu

BİRCİS
Sütlü Deve Müşteri yıldızı

BÎ-RENG
fRenksiz Taslak halinde resim

BİRE'SİHİ
Kendi başına, bizzat

BÎ-REYB
f şüphesiz, şeksiz

BİR GÛNA
Hiçbir suretle Bir suretle Bir türlü

BİRİG
f Üzüm salkımı

BİRİNC
f Bir hububat cinsi olan pirinç * Pilav * Pirinç madeni

BİR'İS
Sütlü deve

BİRİŞTE
f Kızartılmış

BİRKAŞ
(C: Berâkış) Serçeye benzer bir küçük kuşun adı

BİRKÎL
Tüfek * Zemberek adı verilen bir savaş aleti

BİRLEME
(Bak: Tevhid)

BİRNAS
Derin kuyu

BİRNİS
f At kestanesi

BİRR
Temizlik * Günahtan çekinmek * Takvâ * İn'âm ve ihsan etme * Amel-i sâlih, iyi amel * Koyunu sevketmek * Gönül, kalb * Tilki yavrusu * Fâre

BİRS
Pamuk

BİRSA'
Uzun boylu, semiz

BİRSAM
(Hallüsinasyon) Akıl hastalarının, gerçekten var olmayan bir şeyi varmış gibi yanlış idrak etmeleri halidir Meselâ karınlarında veya başlarının içinde yılan bulunduğunu söylemeleri yahut bir canavarın ağzını açıp kendilerine baktığını söylemeleri birsam hâlini gösterir

BİRŞAM
Hiddetli nazar, kızgın bakış

BİRUN
f Dışarı, hârici, dış * Fazla

BİRUNANE
Haddini aşarak Haddini tecavüz ederek

BÎ-RUYÎ
f Yüzsüzlük, edebsizlik, hayâsızlık

BİRUZ
f Değersiz, zümrüte benzer yeşil renkte bir taş

BİRYAN
f Kebabın bir nev'i Piran Pürân

BİRZEVN
(C: Berâzin) Semer vurdukları at (Farisîde "esb-i palanî" derler)

BİRZİN
Ağaç maşrapa

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (B Harfi) BÎ-SÂMAN
f Sermayesiz, parasız

BİSAT
(C: Büsüt) Döşek * Döşeme, kilim, minder

BİSAT-I ARZ
Yeşillik, çimen

Bİ'SE
Ne fena, ne kötü, ne çirkin mânâlarına gelir Ve birleşik kelimeler yapılır

BÎ-SEBEB
f Sebepsiz, boşuna, yok yere

BİSELAMET-İL-EMR
İşin kolaylıkla ve zahmetsiz yapılması

BİSER(E)
f Atmaca cinsinden, zaganos denilen bir nevi avcı kuşu

BÎ-SER
f Başsız

BÎ-SER Ü PÂ
Sefil ve perişan

Bİ'SET
Gönderilme İnsanları hak ve doğru yola sevk için gönderilen Cenab-ı Peygamberimiz Resül-i Ekrem'in (ASM) nübüvvetinin başlangıç zamanı, nübüvvetinin bidayeti(Nasârâ ulemâ-yı benâmından İbn-ül Alâ, bi'setten ve Peygamber'i görmeden evvel haber vermiş Sonra gelmiş Hz Peygamber'i (ASM) görmüş, demiş: $ Yani: "Ben senin sıfatını İncil'de gördüm İman ettim İbn-i Meryem, İncil'de senin geleceğini müjde etmiş" M)

Bİ'SET-İ NEBEVİYE
Allah tarafından Peygamberin gönderilmesi

BİSİNOZ
yun Pamuk işçilerinde görünen, pamuk tozlarının sebebiyet verdiği bir akciğer hastalığı

BİSMARK
(Bak: Prens Bismark)

BİSMİHİ
Onun adı ile, onun namına * Allah'ın adıyla

BİSMİL
f Boğazlanmış, kesilmiş

BİSMİL-GÂH
f Hayvan kesilen yer, salhâne

BİSMİLLAH
Allah namına, Allah için, Allah'ın adı ve izni ile(Esbab-ı zâhiriye eliyle gelen nimetleri, o esbab hesabına almamak gerektir Eğer o sebep ihtiyar sahibi değilse -meselâ hayvan ve ağaç gibi- doğrudan doğruya Cenab-ı Hak hesabına verir Mâdem o, lisan-ı hâl ile Bismillâh der, sana verir Sen de Allah hesabına olarak Bismillâh de, al Eğer o sebep ihtiyar sâhibi ise; o Bismillâh demeli, sonra ondan al, yoksa alma Çünkü $ âyetinin mânâ-yı sarihinden başka bir mânâ-yı işârisi şudur ki: "Mün'im-i Hakiki'yi hatıra getirmiyen ve onun nâmıyla verilmiyen nimeti yemeyiniz" demektir O hâlde hem veren Bismillâh demeli, hem alan Bismillâh demeli Eğer o bismillâh demiyor, fakat sen de almağa muhtaç isen sen bismillâh de, onun başı üstünde rahmet-i ilâhiyenin elini gör, şükür ile öp, ondan al Yâni: Nimetten in'âma bak, in'âmdan Mün'im-i Hakiki'yi düşün Bu düşünmek bir şükürdür Sonra o zâhirî vasıtaya istersen dua et Çünki o nimet onun eliyle size gönderildi L)(Kur'an-ı Kerim nimetleri, âyetleri, delilleri tâdad ederken $ âyet-i celilesi tekrar ile zikredilmekte olduğundan şöyle bir delâlet vardır ki: Cin ve insin en çok isyanlarını, en şedit tuğyanlarını, en azîm küfranlarını tevlid eden şöyle bir vaziyetleridir ki, nimet içinde in'âmı görmüyorlar İn'âmı görmediklerinden Mün'im-i Hakiki'den gaflet ederler Mün'imden gafletleri saikasıyla, o ni'metleri, esbaba veya tesadüfe isnad ederek, Allah'tan o nimetlerin geldiğini tekzib ediyorlar Binaenaleyh, herbir nimetin bidâyetinde, mü'min olan kimse Besmele'yi okusun Ve o nimetin Allah'tan olduğunu kasdetmekle, kendisi ancak Allah'ın ismiyle, Allah'ın hesabına aldığını bilerek, Allah'a minnet ve şükranla mukabelede bulunsun MN)

BİSMİL-ŞÜDE
f Boğazlanmış, kesilmiş

BİSR
Vücudu sivilceli olan kişi

BİSRE
Sivilce, siğil

BİSSÜYÛF
Kılıçlarla ve kuvvet ile

BİST
(C: Ebsât-Büsât) Yavrusu yanında olan dişi deve * Salıverilmiş, bırakılmış olan şey

BİST
f Yirmi (20)

BİSTAH
f Küstah, hayâsız, edepsiz, arsız, utanmaz adam

BİSTAM
f Kıymetli bir cins taş olan mercan

BİSTAR
f Çarpık, eğri Gevşek

BİSTER
f Yatak, döşek

BİSTUH
f Beceriksiz, âciz zayıf, cılız kimse

BİSTÜM
Yirminci

BÎ-SUD
f Faydasız, boş, neticesiz

BÎ-SÜKÛN
f Sükûn bulmaz, durmaz, hareketli

BİSYAR
f Ziyade, çok , fazla

BİSYARÎ
f Çokluk

BİŞ
f Artık, ziyade Bıldırcın otu denilen zehirli bir ot

BİŞAR
f Esir, kul, köle Harpte teslim alınan kimse * Altın, gümüş kakmalı işlemeler * Takatsiz, dermansız, halsiz

BİŞARET
(Bak: Beşâret)

BİŞ-BAHA
f Pahalı, fiatı yüksek, değerli, kıymetli

BİŞE
f Orman, meşelik

Bİ-ŞEK
f Şüphesiz, şeksiz

Bİ-ŞERM
f Utanmaz

BİŞÎ
f Fazlalık

BİŞİNG
f Balyoz Kazma Küskü Burgu

BİŞİR
Talâkat, güzel yüzlülük

BİŞKEL
f Elem, keder, gam, tasa, kasavet * Orak şeklinde ağaç anahtar * Kıvırcık saç

BİŞKUFE
f Kusma, istifra * Çiçek

BİŞKUH
f İktidarlı Kuvvet sahibi Muhterem ve saygıdeğer kimse

BİŞKUL
f Becerikli, çevik * İhtiyatlı, tedbirli * Akıllı * Kuvvet sahibi

BİŞPUL
f Pejmurde, perişan, dağınık

BİŞR
Sevinç eseri

BİŞTAM
f Sığıntı, parazit, asalak

BİŞ-TER
f Daha çok, daha fazla

Bİ-ŞUMAR
f Sayısız, pek çok

BÎT
Kut Gıda

BİTA'
Bal şerbeti

BÎ-TAB
Yorgun, takatsiz, güçsüz

BÎ-TABÎ
f Halsizlik, tâkatsizlik, bîtablık

BÎ-TAİL
f Menfaatsiz, faydasız İşe yaramaz, boşuna

BİTAİN
Astar (Bak: Betâin)

BİTAKA
Küçük parça (Üzerinde kumaşın fiatını yazıp kumaş içine koyarlar)

BİTAN
Deve kolanı Karnı tok kimse

BİTANE
(C: Betâyin) Çarşaf * Kaftan astarı * Dostluk * Hâlis olmak * Kuvvetli olmak

BÎ-TARAF
Tarafsız Hiç bir tarafı tutmayan(Ehl-i ilhad ile ve bilhassa Avrupa mukallitleriyle münâzara ile iştigal edenler büyük bir tehlikeye mâruzdurlar Çünki, nefisleri tezkiyesiz ve emniyetsiz olması ihtimaliyle tedricen hasımlarına mağlup olur ki, bîtarafane muhakeme denilen münsifane münazarada nefs-i emmareye emniyet edilemez Çünki, insaflı bir münazır, hayalî bir münazara sahasında, arasıra hasmının libasını giyer, ona bir dâva vekili olarak onun lehinde müdafaada bulunur Bu vaziyetin tekrariyle dimağında bir tenkit lekesinin husule geleceğinden, zarar verir Lâkin niyeti hâlis olur ve kuvvetine güvenirse, zararı yoktur! Böyle vaziyete düşen bir adamın çare-i necatı, tazarru ve istiğfardır Bu suretle o lekeyi izale edebilir MN)

BİT(E)
Bir gece yiyecek yemek

BİTE(T)
Geceleme, gece kalma

BİTEVÎ
(Biteviye) t Sürekli, durmadan * Bütün yekpare

BİTKE
Kesinti * Kesilen bir nesnenin ufak parçaları, cüz'leri

BİTLAB
f Hurma çiçeğinin tomurcuğu

Bİ-T-TAFSİL
Tafsilâtiyle, etrafiyle, uzun uzadıya

BİTTAHRİK
Hareket ettirerek, oynatarak * Kışkırtarak, teşvik ederek

BİT-TARİK-İL ULA
Birinci usul veya yol ile Elbetteki Evleviyetle

BİTTASAVVUR
Tasavvur ile, niyet ederek, düşünerek (Bak: Tasavvur)

Bİ-T-TAV'
İstek ile, isteyerek

BİTTEDRİC
Yavaş yavaş

Bİ-TEŞVİK
Kışkırtarak, teşvik ederek

BİTÜM
Yerin altında bulunup sıvı ve sarımtırak veyahut katı ve kara bir durum ve renkte olan maddedir ki, asfalt yol yapılırken kullanılır

BİTYAR(E)
f Elem, keder, tasa, sıkıntı

BİÛZA
Sivrisinek

BİV
f Güve

BİVAN
Çadır direği

BİVAR
f "Onbin" sayısı

BÎ-VARE
f Âciz, fakir, miskin, zavallı, kimsesiz, garib

BÎ-VAYE
f Mahrum, nasipsiz

BİVAZ
f Yarasa kuşu Muvâfakat, kabul

BİVE
f Dul kadın, kocasız kadın

BÎ-VEFA
f Vefasız, dönek

BİVEGÎ
f Dulluk Kocasız kadının hâli

BÎ-VUKUF
Vukufsuz, bîhaber, malûmatsız, habersiz

BİYA'
(Bia C) Kiliseler

BİYAET
(C: Biyâât) Satılık mal

BİYAH
(C: Büyâh) Ufak balık

BİYAN
Gece Gece ile gelen belâ

BİYOCOĞRAFYA
yun Nebat ve hayvanların yer yüzünde dağılışını ve sebebelerini tetkik eden ilim kolu Hayatî Coğrafya Biyojeografi

BİYOELEKTRİK
Canlı varlıkların vücutlarında yaratılmış olan elektrik (Bu elektriğin varlığı, hususi âletlerle anlaşılır)

BİYOFİZİK
Canlıların bünyelerindeki hâdiselerin fizikî cephesini inceleyen ilim kolu

BİYOĞRAFİ
Şahısların hayatlarını mevzu edinen yazı çeşitlerine verilen isim

BİYOKİMYA
Canlıların kimya ile ilgili yapılarını, tepkilerini, belirtilerini inceleyen bilim dalıdır 19 Asırda başlatılan bu çalışmalarla proteinler, vitaminler, hormonlar anlaşılır duruma gelindi

BİYOLOG
Biyoloji ilmiyle uğraşan âlim

BİYOLOJİ
yun Canlı varlıkları inceliyen ilim Hayvanları inceleyen bölümüne zooloji; bitkileri inceleyen bölümüne botanik denir Biyoloji, incelediği konulara göre çeşitli isimler alır Canlının dış yapısını inceleyen: Morfoloji; dokuları inceleyen; histoloji canlıların büyüyüp gelişmelerini: embriyoloji; hayatî faaliyetleri inceleyen: fizyoloji; iç salgı bezlerin faaliyetlerini inceleyen: endrokrinoloji; hastalık hallerini inceleyen: patoloji; canlıların sınıflandırılmasını yapan: sistematik; bitki veya hayvan neslinin ıslahı ile uğraşan: zootekni; mikroskobik canlıları inceleyen: mikrobiyoloji'dir İç yapısını inceleyen: anatomi; hücreleri inceleyen; sitolojidir

BİYONİK
Canlıların, yaşadıkları muhit içinde değişen şartlara uygun nasıl hareket ettiklerini inceleyerek canlıları model almak suretiyle benzer hareketleri yapabilecek makinelerin yapılması işiyle uğraşan ilim ve fen

BİYOTERAPİ
Tıb: Bazı hastalıkların tedavisinde canlı varlıklardan faydalanma usûlü

BİYT
Kuvvet

BİYZ
(Bîd) Parlak ve beyaz

BİZA'
Birisine kaba muamelede bulunma * Faydasız, boş yaramaz söz

BÎ-ZAR
f Bıkmış, usanmış, fütur getirmiş* Bezginlik

BİZARE
f Desise, hile, tuzak

BİZÂTİHİ
Kendi kendine, aslında, kendiliğinden, esasında, kendisi, yalnızca zâtından, aslından

BİZAZ
(Bak: Bezazet)

BÎ-ZER
f Altınsız* Cimri, hasis, pinti

BÎ-ZEVAL
f Zevâlsiz, sona ermez, bitmez, tükenmez

BİZİŞK
f Tabib, hekim, doktor

BİZİŞKÎ
f Doktorluk, hekimlik, cerrahlık

BİZLAH
Geveze, boşboğaz, çenesi düşük

BİZLE
Gündelik elbise

BİZLE
f Lâtife, şaka

BİZR
Heder olmak

BİZR
(C: Büzûr) Sebzevât * Kuru ot tohumu

BİZZ
Açmak, feth

Bİ-Z-ZARURE
Zarûri olarak, ister istemez

Bİ-Z-ZAT
Kendisi, aslında Kendi zatı ile Binefsihi

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (B Harfi) BLOK
Fr Birbirine bitişik yapılar * Büyük ve ağır yığın * Resim kağıtları saklanan karton kap

BLÖF
ing Karşısındakini yanıltmak veya yıldırmak için aslı olmayan şeyleri gerçekmiş gibi göstermek

BOBİN
Fr Tel veya iplik sarılmaya mahsus silindir şeklinde makara

BODUR
Enine göre boyu kısa ve tıknaz olan

BOLŞEVİKLİK
(Bolşevizm) Rusya'da kanlı komünizm ihtilalini yapan ve bütün hür dünya milletlerinin de aynı ihtilal metotlarıyla komünizmin hâkimiyeti altına gireceğini savunan Marksist Leninist siyasî görüş Bu görüşün temsilcileri önce Rus halkını aldattılar, onlara en çok özledikleri şeyleri va'dederek onları aldatıp kendilerine bağladılar ve cinayetlerine ortak ettiler Sonra da va'dettiklerinin tam tersini uygulıgirsin bir tarafına !!! halkı köleleştirdiler Daha sonra gerçeklerden habersiz başka milletlerin gençlerini ve işçilerini aldatarak memleketlerini komünizmin esaretine soktular Bugün memleketimizde ve başka ülkelerde anarşizmin kaynağı bolşevizm (Komünizm)dir Allah'ı, peygamberi, âhireti inkâr eden,vatan millet tanımayan, inançsız ve acımasız, insanları âlet olarak kullanarak milletleri içten yıkmak ve sonra hâkim olarak onları sömürmek isteyen bolşevizme ve komünizme karşı en büyük silâh Allah'a iman ve İslâmiyet'tir Bolşevizm ve komünizm gibi üvey kardeşleri olan kapitalizm ve faşizm de insanlığa kan ve acıdan başka birşey vermemişlerdir Gafletten uyanan insanlar, İslâmiyet'in yegâne kurtarıcı olduğunu anlamaya başlamışlardır İstikbal İslâmındır ve İslâm'ın olacaktır (Bak: Komünizm)

BOMBARDIMAN
Fr Bomba, top gibi ağır silahlarla yapılan hücum

BONKÖR
Fr Hulus-i kalb Kalb temizliği İyilik

BONO
İtl Ticaret senedi Muayyen bir va'denin sonunda belirli bir paranın belli bir kimseye ödeneceğini bildiren senet

BORA
yun Birdenbire çıkan fırtına Pek şiddetli rüzgâr

BORÇ
Geri verilmek niyetiyle ihtiyaç sahiplerine verilen para Müslümanlıkta faizle borç vermek haramdır, günahtır Borcunu ödiyemiyecek durumda onların borçlarını bağışlamak veya sonraya bırakmak sevaptır Borcunu ödeyebilecek durumda olanlar da borçlarını zamanında ödemelidirler Ödeyemiyecek olanlar da zamanından önce alacaklıya durumlarını bildirmelidir ki, o da işlerini ona göre ayarlasın İslâm'da devletin vazifelerinden biri de borçlulara yardımcı olmaktır

BORNUZ
Başlıklı ve kollu hamam havlusu

BORSA
(Ticarette) Vasıfları belli ölçülere uyan yani standartlaştırılabilen malların örnekleri üzerinden alım satımının yapıldığı devlet kontrolü altında teşkilâtlanmış pazar yeri

BOSTAN
(Bustan) f Ağacı, çiçeği, yeşilliği çok olan yer, kokulu yer Sebze bahçesi * Kavun, karpuz

BOSTAN-I HUDÂ
f Huda'nın, Allah'ın bostanı meâlinde olup, İlâhî güzellikleri ve tecelli-i İlâhînin aksettiği yer mânâsında kullanılır "Vahidiyet mertebesi" diye de söylenmiştir

BOŞANMAK
t Eşi ile olan nikâh bağını bozmak Eşinden ayrılmak(Medeni kanun, boşama yetkisini mahkemeye bırakmıştır İslâm dini evlenmeyi Allah'ın emirleri dahilinde karşılıklı rızaya bağlı hür bir sözleşme olarak gördüğünden kadınla erkek boşanma yetkisinin kimde olacağını da kararlaştırabilirler İsterlerse mahkemeyi, isterlerse velilerini, isterlerse eşlerden birini yetkili kılabilirler Görülüyor ki, İslâm dini insanlara medeni kanundan daha çok hak ve hürriyet tanımıştır İslâmiyet evleneceklerde denkliği, (küfüv) (din ve ahlâkta denklik) şart koşar Evlendikten sonra bazı bakımlardan anlaşamamazlıklar çıkarsa karşılıklı birbirine katlanmalarını ve sabırlı olmalarını tavsiye eder Boşanma son çaredir Eğer istek erkek tarafından geliyorsa mehir denilen tazminatı kadına ödemek zorundadır Görülüyor ki, İslâmiyet, kadın haklarının korunmasını istemektedir) (Bak: Aile)

BOŞBOĞAZ
t Yerli yersiz mutlaka bir şey söylemeden içi rahat etmiyen Saklanması gereken şeyleri söyleyiveren, sır saklamayan(Eşyada olan asvat, birer savt-ı vücuddur: "Ben de varım" derler O kâinat-ı sâkit birden söze başlıyor "Bizi câmid zannetme ey insân-ı boşboğaz!" S)

BOTANİK
Bitkileri inceleyen biyoloji ilmi (Bak: Biyoloji)

BOYKOT
(Boykotaj) Fr Bir şahıs veya devlete karşı alış-verişi, münasebetleri kesmek Bir ülkeyi, bir topluluğu veya bir şahsı zarara sokmak maksadıyla onunla her türlü ilgiyi kesme * Bir işten geçici olarak çekilme; işe, çalışmaya hep birlikte katılmama

BOYLAM
t Yer yüzünde bir yerin başlangıç dairesine olan uzaklığının açı cinsinden değeri (Bak: Tul)

BOZKIR
Yağışlı mevsimler de yeşeren ot cinsinden bitkilerin ve bazı bodur ağaçların yetişebildiği yarı kurak yer

BOZOK
Bugünkü Yozgat vilâyetimizin Osmanlılar devrindeki adı

BÖN
Budala, ahmak, saf

BRONŞ
yun Tıb: Nefes borusunun akciğerlere giden iki kolundan her birinin adı

BU'
Bir şeyi kucaklayıp çekmek

BU(Y)
f Koku, râyiha

BUAK
Şiddetli sel * Şiddetli ses, sadâ Haykırış * Birden bire, ansızın gelen yağmur

BU'BAB
Cemaat, topluluk

BUBÜRD(EK)
f Andelib, bülbül

BU'D
(C: Eb'ad) Uzaklık Baid olma * Aralık * Geo: Bir cismin uzunluk, genişlik ve derinliği

BU'D-İ MESAFE
Gidilen yolun uzaklığı

BUD
f Varlık

BUD U NEBUD
f Var-yok * Oldu-olmadı

BUDALA
Zekâca geri, salak

BU'DAN
(Baid C) Uzaklar, ırak yerler

BUDEÎ
f (Hindistan'da) Buda Dininden olan

BUDENE
f Bıldırcın kuşu

BUDHA
Sâha Avlu, meydan

BUDU'
Can sıkılması * İdrak etme, anlama

BUG
f Elde omuzda, kucakta taşınmak üzere hazırlanmış eşya çıkını

BUGAS
Leşle beslenen kuşlar, leş yiyen kuşlar

BUGAT
(Bâgî C) Haksızlık edenler, âsiler, serkeş kimseler

BUGRA
f Turna kuşu veya turna kuşu sürüsünün önünde uçan turna horozu

BUĞZ
Sevmeme Birisi hakkında gizli ve kalbi düşmanlık hissetme Kin, husûmet

BUH
Zeker* Nefis

BUH(E)
Erkek baykuş * Çakır doğan

BUHALA'
(Bahil C) Tamahkârlar, cimriler

BUHAR
Suyun buğu haline gelmiş şekli * Seyyal, lâtif cisim

BUHARÎ
(Hi: 194-256) Buhâralı 600 bin hadisten seçilen 7275 hadis ile en mu'teber ve en sahih Sahih-i Buharî ismi ile anılan hadis kitabının müellifi (Bak: Kütüb-ü Sitte)(Buharî ve Müslim ki, Kur'andan sonra en sahih kitab olduklarını, ehl-i tahkik kabul etmiş M)

BUHAYRA-İ RAHİB
(Bak: Bahira)

BUHAYRE
Göl Küçük deniz

BUHBUHA
Saha Alan, orta yer

BUHHA
Boğaz kısılmak

BUHL
Bahillik, eli dar olma, cimrilik, tamahkârlık, pintilik

BUHLE
f Semizotu

BUHNUK
Kadınların başlarına örtüp iki uçlarını çenesi altına bağladıkları bez (Türkçe "destâr" derler)

BUHRAN
Sıkıntı Darlık Nöbet Kriz Hastalığın ağır zamanı * Bir işin tehlikeli ve karışık hâl alması

BUHT
Arabî ile Acemîden doğmuş develer

BUHT
f Veled, oğul, mahdum

BUHTEC
Pişmiş

BUHTER
Her şeyin esası, aslı * Kısa boylu

BUHTİYYE
Melez dişi develer

BUHTU®
f Ra'd, gök gürültüsü

BUHU
Mütevazi bir şekilde hakkını isteme

BUHUH
Ses kısıklığı

BUHUL
Tamahkârlık, cimrilik

BUHUR
Tütsü (Bak: Bahur)

BUHUR-DÂN
f Tütsülük

BUHUR
(Bahr C) Denizler

BUJENE
f Tomurcuk * Henüz açılmamış çiçek

BUK
Düdük Boru

BUK'A
Yer parçası, ülke * Boş ve ıssız yer * Sağlam ve büyük bina * Benek leke

BUKALEMUN
f Bulunduğu yerin rengine giren, fare büyüklüğünde, böcek yiyen bir hayvan * Mc: Sık sık fikir ve kanaat veya meslek değiştiren

BUKET
Fr Çiçek demeti

BUKKARÎ
Musibet, belâ, âfet, felâket

BUKTA
Perişan, pejmurde, dağınık, dökük saçık * Cemaat, güruh, topluluk, kalabalık

BU'KUKE
İzdiham, kalabalık

BUKYA
Sonsuzluk, bâkilik, ebedilik

BULVAR
Fr Geniş ve ağaçlı cadde

BUM
f Yer, toprak, zemin, memleket, yurt* Huy, haslet, tabiat * Sürülmemiş tarla, arazi

BUM(E)
f Zool: Baykuş

BUMBAR
f Koyun ve benzeri gibi hayvanların kalın bağırsağı * İçine kıyma, pirinç vs doldurulmuş bağırsakla yapılan bir cins yemek

BUMEHEN
(Bumehin) f Deprem, zelzele, yer sarsıntısı * Koyun bağırsağı

BUN
f Nihâyet, dip * Kolay, suhûletli * Rahim * Temizlenmiş olan koyun bağırsağı

BUNDUK
Yuvarlak küçük taşlar * Yuvarlak küçük kurşun * Fındık

BUR
Hayırsız kişi * Ekine elverişli olmayan tarla

BUR
f Fıstıkî renk * Sülün * Doru at

BUR'
(Bak: Ber')

BURA
(Bak: Bevr)

BURAHA
şiddet Ezâ ve meşakkat

BURAK
Binek Cennet'e mahsus bir binek vâsıtası(Kelimenin kökü; (Berk) dir Burak'ın Hadis-i Şerife göre ta'rifi: "Merkepten büyük, katırdan küçük hacimde bir dâbbe ki; ayağını gözünün müntehasına basar" Bu ise bir berk ve elektrik sür'atini anlatır (ET sh: 3150)

BURC
Muayyen bir şekil ve sûrete benzeyen sâbit yıldız kümesi * Tek hisar kule, kale çıkıntısı * Dünyaya göre güneşin döndüğü yerin onikide bir kadarı

BURCAS
Hedef Yüksek bir yerde bulunan nişangâh

BU'RE
Çukur * Çölde çukur tarzında yapılan ocak

BURHAN
(Bak: Bürhan)

BURİYA
f Hasır

BURJUVA
Fr Orta halli olup, ne çok zengin ve ne de çok fakir olan halk Eskiden Avrupa'da köylü ve asilzade olmayıp şehirde yaşayan halka denirdi Kendi başına işi ve malı olan, ücretle çalışmayan, ferde bağlı iş hayatını güden sınıftan olan

BURJUVAZİ
Fr Burjuvaların meydana getirdiği içtimaî (sosyal) sınıf Avrupa'da burjuvazi, ticaret ve sanayi ile zenginleşti Soylular sınıfı ile mücadele ederek Fransız İhtilali ile iktidara geldi İhtilalde işçilerin, köylülerin, fakir halk tabakalarının desteğini sağladı Onlara eşitlik, hürriyet, adalet vaad etti İktidara gelince menfaatlerinin bu çalışan sınıflarınkiyle çatıştığını görerek vaadini yerine getirmedi Buna karşılık olarak işçiler arasında sosyalizm fikriyle teşkilâtlanma başladı Bu yeni hareket de yalan sözlerle köylülerin desteğini de sağlıgirsin bir tarafına !!! Rusya'da 1917'de kanlı bir ihtilalle iktidarı ele geçirdi Burjuvaziyi ortadan kaldırdı, o da vaatlerini yerine getirmedi Burjuvazi, mülkiyeti, kişinin hakkı saydı ve kişi tahakkümünü getirdi Sosyalizm, mülkiyeti cemiyetin ortak hakkı saydı ve cemiyet adına bir azınlığın elinde bulunan devlet tahakkümünü getirdi Siyasi, hukuki bütün kuvvetleri elinde bulunduğu için devlet tahakkümü çok daha şiddetli, insafsız, zalim ve kanlı olmuştur İslâm dini mülk sahibi olarak Allah'ı kabul ettiği için kişi tahakkümünü de, devlet tahakkümünü de reddeder Bu sebeple insanlık için tek kurtuluş yolu İslâm'dır

BURKAT
Sanem, heykel, put

BURKU'
(Berku') Kadınların yüz örtüsü, peçe * Kâbe örtüsü * Yedinci kat gök

BURS
Fr Devlet veya bazı müessese yahut şahıslarca tahsil veya ilmî tetkik için gerekli masraflara kullanmak üzere verilen para

BURUC
(Burc C) Burçlar, hisarlar, kuleler (Bak: Büruc)

BURUT
Bıyık

BURZAG
Şişmanca, etine dolgun delikanlı * Delikanlılık çağındaki neşe

BUS
f "Öpen" mânasına gelerek birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Damen-bus $ : Etek öpen

BUSA
Bir gemi cinsi

BUSAK
Ağız suyu

BUSAT
(Bisat C) Bisatlar, döşekler, kilimler, minderler, keçe yaygıları

BUSAYRÎ
(Şeref-üd-din) (Mi: 1213-1295) Busayr'da doğdu Meşhur Arap şair ve hattatıdır "Kaside-i Bürde" sahibidir Esas ismi "El-Kevakib-üd-Dürriyye fi Medh-i Hayrilberiyye" olan kasidesine; tutulmuş olduğu hastalıktan, rü'yasında Resûlullah'ın hırkasını (bürde) üzerine örtüp şifa bulması sebebiyle "Kaside-i Bürde" ismini vermiştir

BUSE
f Öpme

BUSE-CÂ
f Öpecek yer

BUSE-ÇİN
f Öpücük alan, öpücük toplayan

BUSE-GÂH
f Öpülecek yer

BUSENDE
f Öpen, öpücü

BUSEYLA'
Pazu dedikleri ot

BUSE-ZEN
f Öpen, öpücü

BUSİDE
f Öpülmüş

BUSİDEN
f Öpmek

BÛSİŞ
f Şapırtılı öpüş

BUSTAN
f Çiçek ve gül kokularının çok olduğu yer, bahçe

BUSTAN-BÂN
f Bahçıvan

BUSULA
Pusula

BU'SUSA
Küçük canavar

BU'SUT
Derenin ortası

BUTAKAT
(C: Bevatık) Pota dedikleri kap ki içinde maden eritirler

BUTHA
İyi huy, güzel haslet Müsbet alışkanlık

BUTHAN
Medine-i Münevvere'de bir derenin adı

BUTİN
Menazil-i Kamer'den üç yıldız

BUTLAN
Haksızlık Bâtıl olma Boş ve abes olmak Hak olmamak

BUTLAN-I HİS
Ameliyat için bir uzvun hissinin iptâli, duyarsız hâle getirilmesi

BUTM
Çitlenbik ağacı (Yemişine "habbet-ül hadar" derler)

BUTU'
Geç kalma, gecikme

BUTUL
Çürüklük, boşluk, beyhudelik

BUTULE
Çok kahraman ve bahadır olmak

BUTUN
(Batn C) Batınlar, karınlar, kucaklar * Nesiller, soylar

BUTV
Eğlenmek, geç gelmek

BUUC
Karında olan yaralar

BUULE
Kadın eş, zevce

BUULET
Zevciyet Karıkocalık * İmtinâ ve red ve muhalefet etmek

BUUS
Sefalet Yokluk içinde olma

BUY
f Koku * Ümit, umma * Sevgi, muhabbet * Tamah* Huy Tabiat * Kısmet, pay, nasib

BUY-İ EZHAR
Çiçeklerin kokusu

BÛYA
Güzel kokulu

BÛYAHYA
Azrail (AS)

BÛYÇE
f Sarmaşık (nebat)

BÛY-DAR
f Kokulu

BUYE
Özleme, hasret

BUYİDEN
f Koklamak, koku almak

BUY-PEREST
f Av köpeği

BUYRULTU
t Sadrazam, kaptan-ı derya, vezir, beylerbeyi gibi devlet erkânının yazılı emirleri

BUZAK
Tükrük (Ağızda "buzak", ağızdan çıksa "rıyk" denir)

BUZİNE
Maymun

BUZRA
Üst dudağın ortasından dışarı taşan et parçası

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (B Harfi) BÜAK
Yağmuru şiddetle yağan bulut

BÜ'BÜ'
Her nesnenin aslı * İzzet, kerem * Zeyrek akıllı, zarif kişi * Hâkim, seyyid * Gözbebeği * Mc: Çok kıymetli ve değerli olan şey

BÜC
f Keçi

BÜCAL
f Ateş koru * Kömür

BÜCBÛHA
Bir yerin orta kısmı Orta yer

BÜCC
Kuş yavrusu

BÜCDET
İlim, bilgi

BÜCEYR
Ashab Etba'

BÜCR
Şaşılacak, taaccüb edilecek şey * Şer, kötü, iyi olmayan

BÜCRİYY(E)
Musibet, belâ, felâket, âfet

BÜCUD
Bir yerde mukim olma, oturma İkamet

BÜCÛL
f Tıb: Topuk kemiği Aşık kemiği

BÜÇ
f Avurt Ağzın iç tarafı

BÜD
f Sâhip * Maşa

BÜDAD
Nasip, hisse, pay * Nihayet, son

BÜDAE
Her şeyin öncesi, evveli

BÜDBÜDEK
f İbibik kuşu, çavuş kuşu, hüdhüd

BÜDD
Uzaklaşma Birbirinden uzak düşme * Perâkende etmek, dağıtmak Put, sanem * Firak * Tâkat, kudret

BÜDDE
Nasib, hisse, pay * Nihayet, son

BÜDN
Yoğun gövdeli ve şişman olmak

BÜDUH
Yürümek, meşy * Esmâullahdan bir isim (Vedud mânâsına)

BÜDUR
İleri geçme, hızla geçme

BÜDÜN
(Bedene C) Kurbanlık develer

BÜDÜV
Görünür hâle gelme Aşikâr olma Zâhir hâle gelme

BÜFE
Fr İçinde sofra takımı konulan dolap * Davetlileri ağırlamak için çeşitli yiyecek ve içeceklerin hazır bulundurulduğu masa * İstasyon lokantası * Sigara, kibrit, gazete, sandviç vs satılan yer

BÜGA'
İstemek, talep etmek

BÜGAS
(C: Bügasât-Ebgıse) Ufak, küçük kuşlar

BÜGASE
Ufak kuş

BÜGEYG
Koyun * Besili erkek geyik * Semiz keçi * Bir yerin adı

BÜGUR
Düşmek, sukut

BÜGYE
İstenen ve kasdedilen şey

BÜH
Baykuşa benzer bir kuştur, ondan küçüktür Dişisine büvâhâ derler; ahmak, akılsız kimseyi ona benzetirler * Puhu

BÜHAR
Deniz balıklarından bir beyaz balık

BÜHARİSE
Altın ve gümüşten üç kıntar veya üçyüz rıtıl

BÜHAT
Bühtan edici, iftiracı

BÜHBUHA
Bir yerin ortası, orta yer

BÜHHÜT
Haramzâde, piç

BÜHLUL
Güzel yüzlü

BÜHMÂ
Dikenli ağaç

BÜHME
(C: Bühüm) Cemaat, topluluk* Leşker * Bahâdır, kahraman

BÜHR
Galip olmak * Yürümekten nefesini tez tez verip solumak

BÜHRE
Geniş yer, büyük mekân * Kesik kesik soluyuş * Dere içindeki sazlık ve çayırlık

BÜHSUL
İri gövdeli kimse

BÜHT
İftira, isnad edilen yalan * Bir seyyarenin bir günlük hareketi

BÜHTAN
İftira Birisine yalandan bir şey isnad etme Birisini suçlu gösterme * Dalgınlık * Medhûş ve mütehayyir olma

BÜHTÜR(E)
Bodur, kısa boylu

BÜHUR
Büyük emir

BÜHUR
Işıklı, nurlu, aydınlık

BÜHÜT
(Behût C) İşitenleri hayrete düşürecek kadar olan iftira ve yalanlar

BÜHÜVV
(Behv C) Misafirlere mahsus odalar * Hayvanlar için yerin altına yapılmış ahırlar

BÜJHAN
f Gıpta etme, imrenme

BÜJMEJE
f Kaya keleri, kertenkele

BÜJUL
f Aşık kemiği; topuk kemiği

BÜKÂ
Ağlama

BÜKÂ-Yİ SÜRÛR
Sevinçten dolayı akan gözyaşı

BÜKÂ-ÂLÛD
f Ağlatıcı, gözyaşı döktürücü

BÜKÂ-ENGİZ
f Ağlatıcı Gözyaşı döktürücü

BÜKÂT
Ağlayanlar

BÜKMÂ
(Ebkem C) Dilsizler Ebkemler

BÜKRE
Erken Sabah vakti

BÜKSE
Kiremit parçası * Saksı

BÜKY
Ağlayıcılar, ağlıyanlar

BÜL'A
Değirmen taşının tane dökülecek yeri

BÜLÂG
f Pınar, çeşme

BÜLÂLET
Islaklık, nemlilik, yaşlık

BÜLBÜL
(C: Belâbil) Andelib Güzel öten bir nevi kuş

BÜLBÜL-İ NÂLÂN
Ağlıyan bülbül

BÜLBÜL-İ ZÂR
İnleyen bülbül

BÜLBÜLAN
(Bülbül C) Bülbüller Andelibler

BÜLBÜLE
(C: Belâbil) Emzikli bardak

BÜLBÜLVEŞ
Bülbül gibi

BÜLCET
Genişlik, vüsat* İki kaş arasında olan açıklık

BÜLDAN
(Belde ve Beled C) Beldeler, şehirler, iller, memleketler

BÜLEGA
(Belig C) Beliğ olanlar, Belâgat sâhipleri Belâgat ilmi mütehassısları Edebiyatçılar

BÜLEHNİYE
Maişet genişliği * Gani olmak, zenginleşmek

BÜLEND
f Yüksek, büyük

BÜLEND-ÂVÂZ
f Haykırma, yüksek ses

BÜLEND-HİMMET
f İyi çalışır

BÜLENDÎ
f Yükseklik, yücelik

BÜLEND-PÂYE
f Rütbesi yüksek, pâyesi bülend olan

BÜLGA
Maaşa yetecek nesne

BÜL-GAME
f Herşeye hevesli olan

BÜLGAT
Geçinmeye kâfi gelecek kadar olan şey

BÜLHEVES
f Heves ve isteği çok, maymun iştahlı

BÜLKA
Kısa boylu * Bir kuşun adı

BÜLKUT
(C: Belâki) Bir hurma cinsi * Ot ve su olmayan harap ve boş yer * Yalan yere yemin etmek

BÜLLET
(C: Bilâl) Hurmanın ıslanıp yaş olması

BÜLS
İçine incir koyulan kilimden dokunmuş büyük çuval

BÜLSÜN
Mercimek mesabesinde hububattan bir habbe (Bâzı yerde mercimek de derler)

BÜLTEN
Fr Halka bilgi veren, özet olarak yazılmış resmi yazı * Bir müessesenin, kurumun faaliyetlerini tanıtan ve belli zaman aralıklarıyla yayınlanan mevkute

BÜLUC
Zâhir olmak, gözükmek Parlamak, ruşen olmak

BÜLUD
Mukim olmak, ikamet etmek, oturmak * Köhne olmak, eskimek * Meclise geç gelmek

BÜLUĞ
Erginlik Olgunluk Çocukluk devresini tamamlayıp ergenliğe geçiş Ergenliğe ulaşan genç, namaz kılmak ve oruç tutmak gibi farzlarla mükellef (yükümlü) olur * Yaklaşıp çatma

BÜLUH
Beceriksiz, âciz * İşe yaramama, yorgun ve bitkin olma

BÜL'UM
Gırtlak, hançere

BÜM
(C: Ebvam) Baykuş

BÜN
Meziyyet, üstünlük

BÜN
Temel, esas, kök, netice, son

BÜN-İ HİSÂR
Hisarın dibi

BÜNDAD
f Temel Binanın esası * Destek, payanda Duvar, set

BÜNDAR
f Zengin, asil ve kibirli kişi

BÜNDUKA
(C: Bünduk, Benâdik) Fındık tanesi * Kemankere taşı Küçük yuvarlak taş

BÜNİYYE
(C: Büniyyat) Her nesnenin aslı ve yaratılması, fıtrat * Sazan balığı * Meçhul yol

BÜNLAD
f Destek, payanda, duvar, set * Temel Esas, bina

BÜNN
Yemen kahvesi

BÜNUD
(Bend C) Büyük bayraklar, sancaklar

BÜNÜVVET
Evlâtlık, oğulluk

BÜNYAD
f Temel, esas Yapı, binâ

BÜNYAMİN
Yakup Aleyhisselâm'ın en küçük oğlu

BÜNYAN
Yapı Bina Duvar Esas Yapı yapmak

BÜNYAN-I KAVÎ
Sağlam bina

BÜNYAN-I MERSUS
Kaynaşmış sağlam bina Birbirine kurşunla kenetlenmiş sağlam yapı

BÜNYE
Bir şeyin vücut yapısı Vücut, beden Fıtrat * Şekil, tarz, sûret

BÜNYE-HÎZ
f Vücudu canlandıran, bünyeyi kaldıran

BÜR'
(Büru') Hastanın iyileşmeğe başlaması * Kurtulmak * Fazilette ve bilgide üstünlük (Bak: Ber')

BÜRA'
Ağaç yongası Törpüden çıkan talaş

BÜRA
Kamıştan yapılan hasır

BÜRABE
Kalem yongası, törpüden çıkan talaş

BÜRAD
Soğuk

BÜRADE
Eğeden çıkan talaş ki, "bürâde-i zeheb, bürâde-i fizza ve bürâde-i hadid" denir

BÜRAKA
Bütün gün yüzünü süsleyen kadın * Yemek sırasında bir kimseye kızıp, yemeği kimseye vermeyip yalnız yiyen kadın

BÜRAM
Kene dedikleri böcek

BÜRAYE
Yontulan ağaçtan çıkan yonga

BÜRBUR
Bulgur (Buğdaydan yapılır)

BÜRC
(C: Bürûc-Ebrac) Hisar * Yıldız

BÜRCAS
Havada ağaç başında olan nişan

BÜRCEME
(C: Berâcem) Parmak boğumu

BÜRCÜD
Arap elbiselerinden bir nevi kalın elbise

BÜRD
f Bilmece, bulmaca

BÜRDA
Tıb: Sıtma hastalığı

BÜRDBAR
f Ağırbaşlı Sabırlı, mütehammil, uysal, tahammüllü kimse

BÜRDBARÎ
f Ağırbaşlılık, sabırlılık

BÜRDE
Hırka Üstten giyilen libas, elbise

BÜRDEK
f Küçük bilmece

BÜRDÎ
Hurmanın iyisi

BÜRE
(C: Bürât-Bürâ-Bürin) Deve burnuna takılan halkalar * Bilezik gibi olan halkaların her birisi

BÜREHA
Şiddetli azab Sıkıntı

BÜREHNE
f Açık, yalın çıplak

BÜREHNE-GÎ
f Çıplaklık

BÜREHNE-SER
f Başı açık

BÜRESA'
Nâs mânâsına kullanılan bir isim

BÜREYDE BİN EL-HUSAYB EL-ESLEMÎ
Horasan diyarında en son hicri 62 veya 63 yılında vefat eden sahabedir (RA) Müslümanların ilk sancaktarıdır 177 Hadis-i Şerif nakletmiştir 14 tanesi Buharî ve Müslim'de mezkûrdur

BÜRGUR
Buzağı

BÜRGUS
(C: Beragis) Pire

BÜRHAN
Delil, hüccet, isbat vasıtası * Man: Yakînî mukaddemelerden meydana gelen kıyas * Red ve inkâr için itiraz kabul edilmeyecek surette isbat-ı hakikat eden kavi hüccet(Bir bürhan ile elde edilen netice-i tevhidi buzı insanlar isti'zam ile dar zihinlerine sıkıştıramazlar Veya bozuk hayalleri tahammül edemez Bu hule karşı o kat'i, sahih bürhanı reddetmek üzere: "Bu neticeyi, bu kadar azametiyle şu bürhan (onu) intac edemez" diye bahaneler ile kabul etmez O miskin bilmez mi ki, neticenin kayyûmu imandır Bürhan, ancak onu görmek için bir menfezdir Veya bir süpürge gibi o neticeye konan vehimleri süpürür Maahâza bürhan bir değildir, bin değildir Zerrat-ı âlem adedince bürhanlar vardır MN)

BÜRHAN-I AKLİYYE
Akla dayanan bürhan

BÜRHAN-I ENFÜSÎ
İnsanın içinde ve hayatında görünen bürhan Nefse ve şahsa ve içe ait bürhan

BÜRHAN-I İNNÎ
Hâdiselerden kanunlarına, neticelerden sebeblerine ve eserden müessire olan delil Dumanın ateşe delil olması gibi

BÜRHAN-I KATI'
Kat'î, en sağlam ve şeksiz delil * Farsça bir lügat kitabının ismi(İşte şu Zât (ASM), şu mevcûdat Hâlikının vahdaniyetinin hakkaniyeti derecesinde hak bir bürhan-ı nâtık, bir delil-i sâdık olduğu gibi, haşrin ve saadet-i ebediyenin dahi bir bürhan-ı kâtıı, bir delil-i sâtııdır S)

BÜRHAN-I LİMMÎ
Kanunlardan hâdiselerine, sebeblerden neticelerine ve müessirden esere olan istidlâl Yani eseri meydana getirenden esere olan delil Kablî delil Ateşin dumana delil olması gibi(Kelime-i şehâdetin iki kelâmı birbirine şahiddir Birincisi ikincisine bürhan-ı limmîdir, ikincisi birincisine bürhan-ı innîdir M) (Bak: Limmî)

BÜRHAN-I MANTIKÎ
Kesin kaziyelerden teşkil ettirilen kıyasa, bürhana denir

BÜRHAN-I NÂTIK
Konuşan bürhan Mecaz olarak Peygamberimiz Hz Muhammed (ASM) kastedilir ki; bütün hakikatları isbat ve izhar etmiştir

BÜRHAN-I NÜBÜVVET
Peygamberliğin hak olduğunu isbat eden bürhan ve delil (Bürhan-ı risalet de aynı mânâdadır)

BÜRHAN-I RİSALET
(Bak: Bürhan-ı nübüvvet)

BÜRHAN-I SÂTI'
Aşikâr, şeksiz ve şüphesiz, parlak delil (Bak: Sâtı')

BÜRHAN-ÜT TEMÂNÜ'
İstiklâliyet, ulûhiyetin zâtî bir hassası ve zaruri bir lâzımı olduğuna dair ve şirkin butlanını isbat eden delil ki; eşyanın yaradılışı müteaddit ellere ve esbaba verilse, âlemdeki nizam bozulup karışıklıklar çıkacağını gösterir, isbat eder

BÜRHE
Zaman, an, müddet

BÜRHİN
Zahmet, güçlük, zorluk

BÜRHUN
f Duvar Kemer * Çember, daire * Hâne, ev ve kale kapısı * Mâni, engel, çit Avlu

BÜRİD
Oniki mil

BÜRİDE
f Kesilmiş,

BÜRİDE-SER
f Başı kesik

BÜRİN
f Dilim (Daha çok meyveler için kullanılır)

BÜRKA
(C: Birak) Taşlık yer

BÜRKA'
Kadınların örtündükleri yaşmak, peçe

BÜRKAN
Yanardağ, volkan, lavlar saçan dağ

BÜRKE
Martı * Kurbağa * Havuz * Küçük göl

BÜRME
(C: Birem-Birâm) Çömlek yapımında kullanılan yumuşak taş * Çömlek * Baş örtüsü

BÜRNA(H)
f Yiğit, delikanlı, genç

BÜRNAK
f Delikanlı, yiğit, genç

BÜRNÜS
(C: Berânis) Bir uzun takke (İbtidâ-i İslâm'da ruhbanlar giyerlerdi)

BÜROKRASİ
Fr Hükûmet dairelerinde aşırı kırtasiyecilik, muamele çokluğu İşlerin yürütülmesinde şekilciliğin ve idarî işlemlerin ağır basması hâli Devlet görevlilerinden meydana gelen zümre veya sınıf Memurlar sınıfı Bürokrasi, her çeşit rejimde tahakküm vasıtası olmaktadır Oysa İslâmiyet'te devlet makamları tahakküm değil, hizmet makamıdır Devlet görevlileri müslüman halkın hizmetindedir, kendileri saygı beklemez, saygılı davranır Kimseye tahakküm edemez Çünkü Allah'ın emirlerine uymak zorundadır Hazreti Ömer (RA), devlet başkanı olunca "Allah'ın emirlerinin dışına çıkarsam, beni kılıçlarınızla doğrultun" demekle bunun örneğini vermiştir Zulüm ve tahakkümü kaldırarak adaleti getirmiştir Gerçek adalet ve hürriyet ancak İslâm'da vardır

BÜROKRAT
Fr Memur sınıfından olan * Devlet işlerinde muamelelerde şekle aşırı ehemmiyet veren

BÜRR
Buğday

BÜRRAN
f Keskin, kesici

BÜRS
Ardıç ağacının meyvesi

BÜRSAN
f Ejderha, büyük yılan

BÜRSUTE
Tehlikeli yer

BÜRSÜN
(C: Berâsin) İnsan eli * Vahşi hayvanların pençesi * Develere vurulan bir nevi damga

BÜRT
Nebat şekeri Zelil, aşağılık kimse * Balta

BÜRTULE
(C: Bürtul) Kalpak dedikleri keçe takke * Rüşvet

BÜRU'
Fazilet, ilim ve iyilikte benzerlerine olan üstünlük * (Hasta) iyiliğe yüz tutma

BÜRUC
(Burc C) Burç, aslında âşikar şey mânasına gelir Her bakanın gözüne çarpacak şeklide zâhir olan yüksek köşk mânasına da kullanılmıştır * Bunlara teşbihen veya zuhur mânâsıyla semâdaki bir kısım yıldızlara veya bazı yıldızların toplanmasından meydana gelen şekillere ve farazi suretlere burc denilmiştir Bilindiği gibi yıldız kümelerini felekiyatçılar muayyen bâzı suretlere benzeterek her mevsim ve ayda göründükleri şekillere göre isimlendirmişlerdirBunların altısı şimal (kuzey) altısı cenub (güney) cihetinde olarak oniki burç kabul edilmiştir Bu burçların bulundukları sahaya da mıntıkat-ül burûc ismi verilmiştir Burçların isimleri Hamel, Sevr, Cevzâ, Seretan, Esed, Sünbüle, Mizan, Akrep, Kavs, Cedi, Delv ve Hut'tur

BÜRUC SURESİ
Kur'an-ı Kerim'in 85 suresi olup Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur

BÜRÛD
Berd, soğuk * İşten soğuma, bıkma

BÜRUDET
Soğukluk Soğuk olmak Hararetsizlik * Mc: Münasebetteki soğukluk Münaferet Muhasama

BÜRUDET-İ MUAMELE
Yapılan muamelenin soğukluğu

BÜRUFE
f Mendil * Sarık * Kuşak, bel kuşağı Forma

BÜRUK
Bir şeyin şakıması, parlaması * (Berk C) Berkler, şimşekler

BÜRUK
Un helvası, undan yapılan bir nevi helva * Büyük oğlu varken evlenen kadın * Deve çökmek (mânâsına mastardır)

BÜR'UM
Açılmamış gonca çiçek

BÜR'ÛME
(C: Bür'um - Berâim) Açılmamış tomurcuk gonca çiçek* Gül gılafı

BÜRUZ
Zâhir olma, belirme, meydana çıkma Çıkmak

BÜRZEA
(C: Berâzi) Yuna dedikleri keçe ki, eyer altına koyarlar, teğelti de derler

BÜRZU'
Dolu, dolmuş, mümteli

BÜ'S
Güçlük, zorluk * Fakirlik

BÜSAK
Tükürmek

BÜSED
Kırmızı boncuk * Mercan

BÜSLE
Efsuncuya verilen ücret

BÜSLET
Nam, şöhret, ün, şan

BÜSRE
Herşeyin ucu ve başı * Herşeyin tâzesi * Genç kız veya oğlan * Hurma koruğu * Biraz büyümüş olan ekşi ot

BÜSSED
Mercan taşı

BÜSTAH
f Edebsiz, küstah, utanmaz

BÜSTE
f Fındık

BÜSTÛKA
(C: Besâtik) Küçük küp Küpçük

BÜSUK
Bir kimsenin, akranına üstün olması * Ağacın uzaması * Uzunluk

BÜSUL
Beddua, lânet

BÜSUT
Cömertlik, civanmertlik El açıklığı

BÜSÛTA
Genişlik * Tekellüfsüzlük

BÜŞ
f At yelesi * Kahkül * Noksan, eksik

BÜŞİY
Fakir ve evlâdı çok olan kimse

BÜŞRA
Müjde Sevinçli, hayırlı haber * İncil'in bir ismi

BÜT
f Put, heykel Sanem

BÜTÇE
Fr Devletin veya diğer kuruluşların yıllık gelir ve giderlerini (sarfiyat ve varidatlarını) gösteren ve bunlarla ilgili harcamaları tayin eden hesap işleri

BÜTEKA
(C: Bevâtık) Pota dedikleri âlettir ve kuyumcular içinde altın ve gümüş eritirler

BÜTEYRA
Sonunda evlâdı kalmayan * Vitir namazını bir rekat kılmak * Şems, güneş * Sabah

BÜTLAL
f şaşa kalan, hayret eden, hayran olan

BÜTPEREST
f Putu mâbut ittihaz eden Heykellere ibâdet eden (Bak: Putperest)

BÜTŞİKEN
f Put kıran

BÜTU'
Uzaklaşma * Kesilme

BÜTUL
Bâtıl olmak

BÜTUN
(Batn C) Batınlar, karınlar, kucaklar * Soylar, nesiller

BÜÜRE
Çukur kazmak * Çukur

BÜVAN
(C: Ebvine) Çadır direği, direk

BÜYU'
(Bey' C) Satışlar Satın almalar

BÜYUD
Yok olma, hiç olma, in'idam

BÜYUN
Geniş ve derin kuyu * Mıntıkalar, bölgeler, yerler

BÜYÛT
(Beyt C) Beytler, evler

BÜYÛTÂT
(Büyût C) Asilzâde aileleri * Asil kimseler, soylu kişiler * Ev kümeleri

BÜYÛZ
(Beyz C) Yumurtalar

BÜYÜ
Cin gibi manevî varlıklar aracılığı ile insan veya başka varlıklar üzerinde etki meydana getirme işi Dinimiz büyücülerin şerrinden, kötülüklerinden Allah'a sığınmamızı emreder Müslüman büyücülük yapmaz

BÜYÜKLENMEK
t Kendini büyük görmek, büyüklük taslamak (Kötü huylardan biridir, günahtır)

BÜZ
f Keçi

BÜZ
Harap yer* Fâsid nesne * Helâk

BÜZA'
Kibar, zarif

BÜZAA
Kibarlık, incelik, zerafet

BÜZAK
Salye, tükrük

BÜZARE
Üst dudakta fazlalık olarak sarkık deri olması

BÜZ-BAN
f Keçi çobanı

BÜZBÛN
Altıda bir, südüs

BÜZGALE
f Keçi yavrusu, oğlak

BÜZİÇE
f Oğlak Küçük, yavru keçi

BÜZM
Kesin karar ve tahammül * Sertlik, kuvvet * Doğru rey

BÜZR
Herkesin sözünü dinleyen Dinleyici

BÜZÛ'
Doğmak, tulû' etmek

BÜZUL
Yarılmak, inşikak

BÜZUR
(Bezr C) Tohumlar, çekirdekler

BÜZUZET
Perişanlık, kıyafetsizlik, pejmürdelik, bezazet

BÜZÛZET-İ HÂL
Kıyafet pejmürdeliği, hâl perişanlığı

BÜZÜRG
(C: Büzürgân) f Cesim, kebir, azîm, büyük, ulu * Reis, baş, başkan, şef * Türk musikisinde bir mürekkep makamın adı

BÜZÜRGÂN
(Büzürg C) Büyükler, azimler, cesimler, ulular

BÜZÜRGÂNE
f Büyük, ulu bir kimseye yakışacak sûrette

BÜZÜRGÎ
f Azîm olmak Büyüklük Ululuk

BÜZÜRGMENİŞ
f Yüksek fikirli, fikirleri değerli olan

BÜZÜRG-SAL
f İhtiyar, yaşlı

BÜZÜRG-VAR
f Büyük, saygıdeğer, ulu (kimse)

BÜZZAKA
Kabuksuz sümüklü böcek

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (B Harfi) Osmanlıca Kelimeler Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (B Harfi)
Arabçaya göre harfinin okunuşu Ebced hesabında iki sayısını ifade eder Mektup ve eski evraklarda Receb ayına işarettir

BÂ-İ CERRE
Arabçada kendinden sonraki kelimeyi "esre" okutan bâ (Bismillâhi'deki gibi)

BÂ-İ KASEM
Arabçada yemin maksadı ile kelime başına getirilen bâ $ "Billâhi" gibi * Farsçada: Bâ $ diye yazılırsa; ile, beraber, birlikte, sâhip mânalarına gelir Arapçadaki Zû gibidir

BA'
Kulaç * Erişme * Yetme * Kuvvet, kudret, beceriklilik * şeref, kerem * Vergili, verimli olma

BAAD
Helâk olmak

BA-ANKİ
Şu sûretle ki, o şartla ki

BAAS
(Bak: Ba's)

BA-ASAM
Günahlarla

BÂB
Kapı * Kısım * Mevzu * Fasıl Bölüm Parça Kitab * Hususi madde * Sığınacak yer * İş * Şekil * Tövbe

BÂB-I ÂLEM
Âlemin kapısı Herkesin girip çıktığı yer

BÂB-I ÂLÎ
Yüksek kapı * Tanzimattan önce sadrazam kapılarının, daha sonra da hükümet dairelerinin çoğunun içinde toplandığı bina * Mc: Osmanlı Hükümeti

BÂB-I ÂSAFÎ
Tar: Sadrazam konağı

BÂB-I FETVA
Eskiden şeyhülislamların oturduğu daire Fetvalar burada verilirdi

BÂB-I HÂNE
f Hırsızların yeri * Fuhuşhane * Tembeller yurdu

BÂB-I HIFZ VE HAFÎZİYET
Cenab-ı Hakk'ın herşeyi muhafaza edip varlığını devam ettirmesi bahsi

BÂB-I HİKMET
Cenab-ı Hakk'ın herşeyi hikmetli ve maslahatlı yaratması bahsi

BÂB-I HÜKÜMET
Hükümet dairesi, hükümet kapısı

BÂB-I HÜMAYUN
Topkapı Sarayı'nın ilk kapısı

BÂB-I İHYA VE İMATE
Öldürmek ve diriltmek bahsi ve mevzuu

BÂB-UL MENDEB
Kızıldeniz'de Hint Denizi yakınlarında bulunan bir boğazın adı

BÂB-I SAADET
Saadet kapısı * Sultanın sarayı * İstanbul şehri

BÂB-I SERASKERÎ
Serasker kapısı Eski Milli Müdafaa Vekâleti Milli Savunma Bakanlığı Şimdiki İstanbul Üniversitesi'nin kapısı

BÂB-I ŞERÎF
Konya'da bulunan Mevlana türbesinin kapısı

BÂB
f Lâyık, uygun, münasib, elverişli * Hayır, uğur

BAB(A)
f Evlat sahibi erkek Ata, ecdat * Gemi halatlarının bağlandığı yer * İnşaatta ağırlıkların bindirildiği direk * Mânevi rehber, şeyh * Bektaşi şeyhi * Hayırhah ve muhterem * Daha çok zencilerde olan bir hastalık cinsiAile reisi babadır Babanın hayatta en büyük eseri, yetiştireceği hayırlı evlâttır Evlâdın yaptığı hayır ve sevap işleri, onu yetiştiren babanın amel defterine de geçer Her baba çocuğunu müslüman olarak yetiştirmekle görevlidir Evlâd da dine aykırı olmayan emirlerini saygı ile yerine getirmekle yükümlüdür İslâm ailesinde baba-evlat ilişkisi sadece bu dünya hayatıyla sınırlı değildir Ebedi âlemde de devam edeceği esasına göre olur

BABA-YI ÂLEM
Hz Adem (AS)

BABA-YI ATİK
Babaeski (Trakya'da bir şehir)

BABACAN
Biraz kalender davranışlı, cana yakın

BABAYAN
(Baba C) f Tarikat babaları, şeyhleri Bektaşi şeyhleri

BABAYİĞİT
Yetişmiş delikanlı, tam bedenî kuvvetini almış genç Cesur, yiğit

BA-BERAT
Berat ile

BABET
f Bent, fırka * Münasip bir şey Taalluk, münasebet, alâka, ilişki

BABEYN
İki kapı * Mc: Dünya ve âhiret

BAB HARCI
Mahkemelerde kadıların, naiblerin, mal ve mukataa kalemlerinde bulunan memurların aldıkları bir nevi harç

BÂBİL
Asurlular devrinde Irak'ta kurulan şehirlerden biri Bağdat'ın aşağı tarafında bulunan ve büyücülüğünden dolayı, eski edebiyatımızda "Çeh-i Bâbil" olarak yer alan ve birçok dillerin meydana gelmesi bakımından da adı geçen "Bâbil Kulesi"nin bulunduğu ilkçağdan kalma bir şehir

BÂBİL KULESİ
Tevrat'ın rivayetine göre Hz Nuh'un (AS) oğulları tarafından gökyüzüne ulaşmak için yaptırılmış büyük bir kuledir Rabbimiz bu kulede çalışmakta olanların dillerini değiştirmiş ve birbirlerini anlamaz hale getirmiştir Bundan dolayı tamamlanamamış ve 72 dil burada meydana gelmiştir (Buna "tebelbül-i akvam" denir) Müslümanlıkta, bu kuleyi Nemrud'un gökyüzüne yükselerek Allah'ın işlerine karışmak maksadıyla yaptırmış olduğu rivayet edilir Milâttan önce yaşamış olan eski Yunan tarihçisi Herodot, Bâbil'deki Baal Ma'bedinin gayet yüksek bir kule olduğunu seyahatinde görerek anlatmıştır ki; Bâbil ve Nemrut Kulesi denen şeyin bu olması ihtimali vardır (TL)

BABUR
(Zahirüddin Muhammed) Hindistan'da büyük Müslüman Türk devletinin kurucusu ve Timur'un beşinci göbekten torunudur Fergana Emiri olan babası Ömer Şeyh'in ölümünden sonra tahta geçmiştir (1494)

BABUR-NAME
f Bâbur Şah'ın Vekayi ismindeki meşhur hatıra kitabı

BABÜK
Ahmak, sersem adam

BABZEN
f Ağaçtan veya demirden yapılmış olan kebap şişi

BA'C
Karına dürtmek, karın yarmak

BÂC
f Vergi * Kudretli hükümdarın zayıf olan hükümdardan aldığı vergi * Eskiden halktan alınan öşür veya haraç ve gümrük vergisi * Renk * Çeşit

BÂC-I KIRTIL
Hayvanlardan alınan vergi

BÂC-BÂN
f Geçiş vergisi tahsildarı Bac toplayan memur

BACENG
f Baca * Ufak pencere Tepe penceresi

BÂC-GİR
f Vergi toplayan kimse Vergi toplama memuru

BÂC-GÜZAR
f Vergi veren, haraç veren * Geçiş parasına tâbi

BÂD
f Yel Rüzgâr Soluk Nefes

BÂD-I BERÎN
Sabah rüzgârı * Lâtif hava

BÂD-I CEM
Hz Süleyman Peygamberin hükmettiği yel, rüzgar

BÂD-I CENUBÎ
Güney rüzgârı

BÂD-I HAZÂN
Sonbahar rüzgârı

BÂD-I HEVÂ
Hevâ ve heves Eğlence Bedava Boş

BÂD-I PÜRGÛ
Devamlı sesler çıkaran, ıslık çalan rüzgar

BÂD-I SABÂ
Baharda esen hafif ve hoş rüzgar, seher yeli

BÂD-I SEMÛM
Çölde, sıcakta gündüz esen sıcak yel Sam yeli Zehirli rüzgâr

BÂD-I SUBH
Sabah rüzgârı

BÂD-I ŞİMALÎ
f Kuzey rüzgârı * Nefes, soluk * Ah sesi, ah çekme * Allah'ın inâyeti * Medih * Söz * Büyüklük taslama, kibirlilik * şarap

BÂD-I TECELLİ
Tecelli rüzgârı * Kader

BÂDÎ
Rüzgâra ait * Muvakkat Geçici

BÂD
f "Olsun, ola, olaydı" mânasına gelir ve kelimelerin sonuna getirilir Meselâ: Aferin bâd $ : Aferin olsun Çok yaşa Afiyet bâd $ : Afiyet olsun

BA'D
Zaman zarfıdır ve te'hir ifade eder * Helâk olmak mânâsına mastardır

BAD'
Kesmek Yarmak * Suya kanmak

BAD'A
(C: Bida') Et parçası

BA-DAD
f Adaletli, âdil, sâdık, doğru

BADAM
f Badem

BADAME
f İpek kurdu * Zincir halkası * Et beni * Nazarlık * Süslü şey * Eski hırka

BADAŞ
f Mükâfat

BAD-BAN
f Yelken * Gemi sereni

BAD-BAZ
f Yelpaze

BAD-BEDEST
f Elinde avucunda birşey bulunmayan İflas etmiş

BAD-BER
f Uçurtma * Daima kendini methettiği halde elinden bir iş gelmiyen kimse

BAD-BİZ
f Yelpaze

BADD
Az az akmak * Nazik deri

BERK-ÂSÂ
şimşek gibi Berk gibi

BAĞ-ÇE
Küçük bağ, bahçe

BÂRÂN Ü TEGERG
Yağmur ve dolu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.