Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fizik, tedavi

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #16
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



OSTEOARTRİT:KİREÇLENME


Osteoartrit Nasıl Bir Hastalıktır?

Osteoartrit (eklem kireçlenmesi) en sık görülen eklem hastalığıdır Eklem kıkırdağının yapısının bozulması, aşınması, incelmesi ve hatta kaybına neden olur Ayrıca, eklem kıkırdağının altındaki kemik dokusunda da değişiklikler sonucu kemikte büyümeler ve eklem kenarında çıkıntılar gelişir Sonuçta osteoartrit eklemlerin normal yapısını bozarak, hareketlerde kısıtlanmaya ve ağrıya neden olan bir hastalıktır




Osteoartrit Neden Olur?

İki önemli faktör osteoartrit gelişmesinde önemli rol oynamaktadır:
1 Eklemlerin üzerlerine binen yükü dengeli bir şekilde emip dağıtarak, istenen hareketi rahat yapmasını sağlayan eklem kıkırdağı, kemik, bağlar gibi yapılarda doğumsal ya da sonradan gelişen bozukluklar
2 Vücut kilosunda artışta olduğu gibi eklemlerin üzerindeki yüklerin ya da mesleki nedenlere bağlı olarak eklemlerin normal çalışma koşullarının değişmesi



Osteoartritin Gelişmesini Kolaylaştıran Faktörler Nelerdir?

Yaş Osteoartrit orta-ileri yaşların hastalığıdır Kırk yaşından önce görülmesi çok nadirdir Yaş ilerledikçe hastalık görülme sıklığı artar Örneğin, yetmiş yaşındaki insanların yaklaşık dörtte üçünde osteoartrit bulguları vardır

Kalıtım Bazı ailelerde çok daha sık olarak ve daha erken yaşlarda osteoartrit geliştiği bilinmektedir Özellikle el parmak eklemlerinde şişlere neden olan ve "nodüllü osteoartrit" diye bilinen türünde kalıtımın katkısı çok belirgindir

Cinsiyet Diz ve ellerde görülen osteoartrit kadınlarda daha sık görülür Kalça eklemi osteoartriti ise kadın ve erkeklerde eşit oranda görülmektedir

Kilo Fazla kilo ve şişmanlık eklem üzerine binen yükü artırarak özellikle diz osteoartriti gelişme olasılığını yükseltmektedir Ayrıca, osteoartriti olan kimselerde kilo artışı şikayetlerin ortaya çıkmasına ya da artmasına neden olabilmektedir

Eklemlerde yapısal bozukluklar Eklemlerde doğuştan görülen (örneğin kalça çıkığı, kalça eklemi ile yuvası arasındaki uyumsuzluklar) ya da sonradan kaza, travma, hastalık gibi nedenlerle gelişen yapısal bozukluklar, eklemin işleyişini aksatarak osteoartrit gelişme riskini artırmaktadır

Eklem hastalıkları Osteoartrit, eşlik eden başka herhangi bir hastalık olmaksızın görülebileceği gibi, eklemlerde görülen özellikle iltihabi nitelikli hastalıkların eklemde yaptığı yapısal bozukluklara bağlı olarak da gelişebilir ("ikincil osteoartrit")

Eklemlerin aşırı kullanılması Mesleki nedenlerle ya da yaşam tarzına bağlı olarak belirli eklemlerin aşırı kullanılması osteoartrit riskini artırmaktadır

Osteoartrit Hangi Eklemlerde Görülür?

Osteoartrit en sık diz, kalça, el parmak eklemleri, ayak başparmağı ve omurgada görülür

Diz osteoartriti özellikle bayanlarda sıktır ve artan kilo (şişmanlık) ile görülme olasılığı artar Genellikle her iki dizi etkiler

Kalça osteoartriti erkeklerde de kadınlar kadar sık görülür Doğumsal kalça eklemi uyumsuzlukları, kalça ekleminin edinsel hastalıkları ve belirli meslekler (örneğin çiftçilik) kalça osteoartriti için risk faktörleri arasında sayılmaktadır

El parmaklarında, özellikle en uçta bulunan eklemlerde ve baş parmak kökünde görülen osteoartrit, kemik çıkıntılara bağlı olarak eklem şişlerine neden olabilmektedir Bu nedenle "nodüllü osteoartrit" olarak bilinmektedir Genellikle ilk ortaya çıktıklarında ağrılı, kızarık ve şiş olmakla beraber, bir süre sonra kızarıklık ve ağrı geriler ve genellikle el parmak işlevlerini aksatacak düzeyde şekil ve hareket bozukluğuna neden olmazlar

Ayak başparmağında görülen osteoartrit başparmağın dışarı doğru eğrilmesine ve/veya hareketlerinin tama yakın kaybına neden olur İlk ortaya çıktığında, eldeki nodüller gibi ağrı ve şiş ile birlikte kızarıklık da görülebilir ve yanlışlıkla gut hastalığı geliştiği düşünülebilir

Osteoartrit, omurganın en hareketli bölgeleri olan boyun ve belde de görülebilir Kemik çıkıntıların sinir kanallarını ya da omurilik boşluğunu daraltmasına bağlı olarak şikayetlere neden olabilir



Osteoartritin Belirtileri Nelerdir?

Hastalar en sık olarak osteoartrit gelişen eklemlerin hareketlerinde kısıtlanma ve ağrıdan yakınırlar Kemik çıkıntılara bağlı olarak eklem şiş görünebilir Hareket sırasında eklemde çıtırtılar duyulabilir Belirtilerin arttığı alevlenme dönemleri olabildiği gibi, uzun süren şikayetsiz dönemler de görülebilir

Ağrı genellikle hareket sırasında ya da günün ilerleyen saatlerinde görülürken, yakınmalar dinlenmeyle rahatlar Uzun süren dinlenme sonrası ya da oturur durumdan harekete geçince, hareketlerde kısa süren bir tutukluk olabilir Bu durum hareket ettikçe dakikalar içerisinde düzelir Eklem kıkırdağındaki bozukluklar ve aşınma ilerledikçe, istirahat sırasında da ağrı görülebilir ve hareketler günlük yaşam işlevlerini aksatacak düzeyde kısıtlanabilir Osteoartrit olan ekleme komşu kaslarda zayıflama ve güçsüzlük dikkati çeker Kaslarda kramplar da görülebilir

Osteoartrit Tanısı Nasıl Konur?

Belirli eklemlerde gelişen kemik çıkıntılara bağlı şişler, hareket sırasında kısıtlanma ve kaba çıtırtıların (krepitasyon) hissedilmesi hekimin osteoartrit tanısını koymasında oldukça yararlı bulgulardır Eklemlerin röntgen filmlerinin çekilmesi de, osteoartrit tanısını koyarken çok yardımcı olur Bununla beraber, röntgen filmlerinde osteoartrit bulgularının olması, mutlaka o eklemde çeşitli yakınmaların olacağı anlamını da taşımaz ya da yakınmaların hangi şiddette olduğunu tahmin ettirmez

Osteoartrit tanısını koyduran bir kan testi yoktur Fakat, bazı kan testleri, özellikle vücutta ciddi bir iltihabi cevabın olmadığını gösteren testler, osteoartriti diğer romatizmal hastalıklardan ayırt etmede yardımcı olurlar



Osteoartrit Nasıl Tedavi Edilir?

Osteoartrit tedavisinin ana amaçları:

ağrıyı gidermek
hareketteki kısıtlanmayı düzeltmek ve günlük yaşam aktivitelerinin sorunsuz yapılmasına yardımcı olmak
ve hastalığın ilerlemesini engellemektir

Osteoartritin tamamen düzelmesini sağlayan bir tedavi yoktur Aşınmış olan kıkırdak dokusunu yenilemek mümkün değildir

Vücut ağırlığının ideal kiloya inmesi, düzenli egzersizlerle ekleme bine yükün azaltılması ve kas gücünün artırılması oldukça yararlı olmaktadır Günlük işlerin ve önerilen egzersizlerin gün içerisine dengeli bir şekilde dağıtılması çok önemlidir

Eklem ağrısı için öncelikle basit ağrı kesiciler, bunlara yeterli yanıt olmazsa, kortizon dışı iltihap giderici romatizma ilaçları kullanılmaktadır

Eklem içinde sıvının arttığı alevlenme dönemlerinde, eklem içine kortizon enjeksiyonları denenebilmektedir Eklem içine eklem sıvısına benzer özelliklerde sıvıların verilmesinin ya da ağız yoluyla alınan ve kıkırdak içeriğinde bulunan bazı gıda maddelerini içeren ilaçların yararı ise tartışmalıdır Uygun durumlarda sıcak ve/veya soğuk uygulamaları da ağrı kesici etki sağlamaktadır

Osteoartrit, eklemde ileri derecede tahribat yaparak kişinin günlük ihtiyaçlarını bile yapamaz hale gelmesine neden olduğunda, bu eklemin cerrahi yöntemler kullanılarak bir protez ile değiştirilmesi gerekebilir Eklem protezleri (yapay eklemler) hem ağrının ortadan kalkmasını, hem de eklem hareketlerinin belirgin şekilde düzelmesini sağlayabilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #17
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Osteoporozis kemik erimesi


Osteoporoz nedir?

Kemik yapımız, önemli organlarımızı koruyan, vücudumuzu destekleyen ve yaşamımız için gerekli temel maddelerden biri olan kalsiyumu depolayan canlı bir dokudur "Canlı"dır, çünkü yaşamımız boyunca kemik yapımı ve yıkımı bir denge halinde devam eder Bu yapım ve yıkım arasındaki dengenin çeşitli nedenlerle yıkım lehine bozulması kemik kaybına neden olabilir Aslında kemik dokusu kaybı yaşlanma sürecinin doğal bir sonucudur ama bunun kırıklara neden olacak derecelerde fazla olması hastalık yani "osteoporoz" dur

Osteoporoz nasıl oluşur ve kimlerde görülür?

Normalde 30-35 yaşlarına kadar kemik yapımı yıkımdan daha fazladır ancak bu yaştan sonra kemik kaybı hızlanmaya başlar Kadınlarda özellikle menopozdan sonra bu kayıp artar, 65 yaş üzerindeki kişilerde ise hem kadınlarda hem erkeklerde aynı hızda kayıp olur

Osteoporoz kemiklerin zamanla kalsiyumunu kaybederek, anormal derecede delikli ve zayıf bir hale gelmesi olarak tanımlanabilir Kemikteki bu kütle azalması, kemiğin mekanik gücünü zayıflatır ve çoğu zaman hafif bir darbeyle ya da hiç darbe olmaksızın kırılma olasılığını artırır Osteoporozlu kişilerde ya hayatın önceki dönemlerinde kemik yapımı daha az olmuştur, ya da bu bireylerde ileri yaşlarda görülen kemik kaybı normalde beklenenden fazladır

Osteoporozun sıklığı yaş ilerledikçe artar Başlangıçta, kırık olmadığı sürece, hiçbir ağrı ya da şikayet yapmadığından sinsice ilerleyebilir Bu durumda ağrılı kırıklar ve şekil bozuklukları ile ortaya çıkabilecek sakatlık hali, yaşam kalitesinin bozulmasına, bağımsız yaşayabilme ve hareket yeteneğinin kaybına, hatta ölüme neden olabilir Kalça kırığı meydana gelen yaşlıların, kırıktan sonraki 1 yıl içerisinde ölme olasılığı, aynı yaştaki sağlıklılara oranla çok daha fazladır



Osteoporoz önlenebilir mi?

Osteoporozu ve neden olabileceği olumsuzlukları bir çok vakada önlemek ya da en az düzeye indirmek mümkündür Bazı tedaviler, kemik kaybı gelişmiş hastalarda bile ümit verici olsa da esas tedavi "koruyucu tedavi", yani küçük yaşlardan itibaren bireylerin diyetlerinde ve yaşam biçimlerinde, kemik dokusunun artmasına ve korunmasına yönelik değişiklikleri sağlamak, menopoz gibi hızlı kayıp dönemlerinde gerekli önlemleri almak ve risk altındakileri eğitmektir



Risk altında mısınız?

Osteoporoz için bazıları değiştirilebilir, bazıları değiştirilemez risk faktörleri vardır Bir kişinin ne kadar çok risk faktörü varsa, osteoporoz gelişme riski de o kadar fazla olur En önemli risk faktörleri; kadın olmak, ailede osteoporozlu kişinin olması, kısa boylu-ince yapılı olmak, beyaz tenli-açık gözlü olmak, 50 yaş üzerinde olmak, menopoz döneminde olmak, doğal veya ameliyatla yapay olarak erken menopoza girmek, kadınlarda östrojen-erkeklerde testosteron adı verilen cinsiyet hormonlarının azlığı, düşük kalsiyum alımı, düşük vitamin D alımı, fiziksel aktivite ve egzersiz azlığı, uzun süreli yatağa bağımlı ve hareketsiz kalmak, bazı ilaçların (kortizon, lityum, epilepsi ilaçları, tiroid ve kanser ilaçları, vb) kullanımı, sigara, alkol veyakafeinin aşırı tüketilmesi ve bazı hastalıklar (şeker hastalığı, tiroid veya paratiroid bezinin fazla çalışması, felçler, bazı romatizmal ve hormonal hastalıklar) osteoporoza neden olabilir Bunun dışında denge bozuklukları, görme sorunları, nörolojik hastalıklar, sakinleştiriciler düşmeye eğilimi arttırarak kırıkların gelişimini kolaylaştırabilirler



Osteoporozun belirtileri nelerdir?

Kırıklar osteoporozun en korkulan belirtisi olsa da başlangıçta hastalarda bel ve sırt ağrıları, omurgalarda çökme kırıkları ve boyda kısalma, sırtta kamburlaşma görülebilir Vücutta el bileği, kaburga ve kalça kemiklerinde kırıklar gelişebilir Yaygın inanışın aksine, yaygın ağrılarla veya kırık dışında kemik-eklem ağrıları ile osteoporozun ilişkisi yoktur



Osteoporoz tanısı nasıl konur?

Osteoporoz tanısı hastanın özellikle risk faktörleri açısından çok detaylı sorgulanması ile başlar Kas-iskelet sisteminin uzman bir doktor tarafından ayrıntılı incelenmesi gerekir Normal röntgen incelemesi ancak kemiklerin %30 kadarı kaybolduktan sonra bulgu verdiğinden başlangıçta yetersizdir Yine de bel-sırt ağrısı yapabilecek diğer hastalıkları elemek ve varsa osteoporoza ait kırıkları görmek için gereklidir Erken tanı "kemik dansitometrisi" adı verilen kemik yoğunluk ölçümleri ile yapılabilir Diğer hastalıkların ayrımında ve kemik yıkım hızının tesbiti ile en uygun ilacın seçiminde kan ve idrar tetkikleri de yardımcıdır



Osteoporoz tedavisi nasıl yapılır?

Kaybolan kemik dokusunu tekrar yerine koymak oldukça zor, pahalı ve uzun zaman alan bir tedavidir Bu nedenle risk faktörlerini belirlemek, onları değiştirmek, erken tanı ile koruyucu tedavi yapmak esastır Tedavide yaşam tarzını daha aktif hale getirmek, doktor tarafından önerilen egzersizleri düzenli yapmak, beslenmeyi düzenlemek, yaşanılan ortamda değişiklikler yaparak düşmeleri engellemek, düzenli kontrollerle verilen tedaviye tam uyum sağlamak gerekir Osteoporoz tedavisinde kullanılan değişik ilaçlar vardır: hormon tedavisi, kalsiyum ve D vitamini, aktif D vitaminleri, kalsitonin, bisfosfonatlar, anabolik steroidler, parathormon gibi Ancak bu ilaçlar mutlaka uzman doktor kontrolünde kullanılmalı ve düzenli takip edilmelidir

Osteoporozunuz varsa ya da korunmak istiyorsanız;

Düzenli beslenin; özellikle kalsiyumdan zengin gıdaları bol alın, güneş ışığından faydalanın
Günlük yaşantınızda bel ve sırtınızı korumaya yönelik önerileri uygulayın
Evinizi, işinizi, yaşam çevrenizi güvenli hale getirin, düşmeleri engelleyin
Konunun uzmanı bir doktora başvurarak tedavinizi yaptırın, düzenli aralıklarla kontrollerinizi ihmal etmeyin
Sigarayı bırakın, aşırı alkol-kahve içmeyin
UNUTMAYIN "osteoporoz önlenebilir" bir hastalıktır Bir şeyler yapmak için hiçbir zaman çok geç değildir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #18
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



PSORİATİK ARTRİT


Psöriyatik artrit nedir?

Psöriyatik artrit, kronik bir cilt ve tırnak hastalığı olan sedef hastalığıyla (psöriyazis) birlikte görülen bir iltihabi artrit tipidir Bu hastalığın beş tipi vardır:


Öncelikle el ve ayak parmaklarındaki küçük eklemleri tutan artrit

Kol ve bacaklardaki eklemleri tutan asimetrik artrit

Romatoid artrite (iltihaplı romatizmaya) benzeyen simetrik poliartrit (çok sayıda eklemi tutan artrit)

Nadir fakat ekleme son derece zarar veren ve şeklini bozan bir tip olan artritis mutilans

Sakroiliyak (omurgayla kalça kemiğini birbirine bağlayan eklem) eklemin ve omurganın artriti (psöriyatik spondilit)

Bu artrit tiplerinin her birinin hangi sıklıkta görüldüğünü belirlemek zordur Aynı hastada zamanla artritin tipi değişebilir ve bazı hastalarda birden fazla tip bir arada görülebilir Bazen artrite ek olarak gözde ya da bağların ve tendonların (kasın kemiğe tutunduğu yapı) kemiğe yapıştığı yerde, örneğin topukta, iltihaplanma vardır, ikinci durumda o bölgede ağrı ortaya çıkar

Nedeni

Tam nedeni bilinmemektedir, fakat bağışıklık, genetik ve çevresel faktörlerin birlikte etki ettiklerinden şüphe edilmektedir Psöriyatik artritli hastaların %40'a varan bir bölümünün ailelerinde psöriyazis ya da artrit öyküsü vardır

Sağlık üzerindeki etkisi


Psöriyatik artrit ABD'de bulunan 3 milyon psöriyazis hastasının en az %10'unda görülmektedir

Kadınlarda ve erkeklerde eşit sıklıkta görülmekte ve genellikle 30-50 yaşları arasında başlamaktadır, fakat çocuklukta da başlayabilir

Psöriyatik artrit, hastaların %15'e kadar bir kısmında psöriyazis tanısı konulmadan önce başlayabilir


Tanı

Kesin bir tanı konulmadan önce, psöriyazis için karakteristik olan cilt ve tırnak değişiklikleri gösterilmelidir Bazı hastalarda sedimentasyon yüksekliği, hafif anemi ve kan ürik asit düzeyi yüksekliği bulunabilir Gut olmadığı kanıtlanmalıdır

Tedavi

Psöriyatik artritin tedavisi başlangıçta steroid olmayan antiinflamatuvar ilaçlardan ibarettir, fakat artrit bu ilaçlara yanıt vermezse metotreksat kullanılması gekebilir Antimalariyal (sıtma tedavisinde kullanılan) bir ilaç olan hidroksiklorokin de etkili olabilir fakat bazı hastalarda bu ilaçla psöriyaziste alevlenme görülebilir Sulfasalazin adlı ilaç bazı psöriyatik artrit hastalarında çok faydalı olmaktadır Hastalığın ağır şekillerinde azatioprin kullanılabilir

Doğrudan eklemin için uygulanan kortikosteroid enjeksiyonları faydalı olabilir Son zamanlarda siklosporin ile iyi sonuçlar alınmaktadır, fakat bu ilacın böbrek üzerinde yan etkileri olduğu için, diğer tedavilere cevap vermeyen ilerleyici hastalıkta kullanılmalıdır Uygun egzersizler çok önemlidir Eklem harabiyeti gelişen hastalarda cerrahinin yararı olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #19
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Polimyalgia romatika


Polimiyalji romatika nasıl bir hastalıktır?

Polimiyalji romatika belirli kas gruplarında ağrı ve tutukluk yapan bir çeşit romatizmal hastalıktır Çoğu iltihaplı romatizmal hastalıkların aksine eklemleri değil kasları tutar ve uygun tedaviyle de çok kısa sürede iyileşir

Kronik (uzun süreli) bir hastalıktır ancak aynı zamanda kendi kendini sınırlayabilir Yani hastalığa tutulanlarda hastalığı ortadan kaldırıcı kesin bir tedavi yokken, zaman içinde bazen belirli bir nedene bağlı olmaksızın kendiliğinden düzelebilir Birkaç ay ya da aksine uzun yıllar boyu sürebilse de çoğu ortalama 2 yıl devam eder

Polimiyalji romatikalı hastaların %10-50'sinde "dev hücreli arterit" adı verilen ve vücutta bazı kan damarlarını tutan klinik bir durum da gözlenebilir Dev hücreli arteritte büyük kan damarlarının duvarlarında inflamasyon gelişir ve elastik lifler hasar görür İnflamasyon nedeniyle kan damarları daralır ve bazı çapı küçük damarlar tamamen tıkanabilir Şiddetli vakalarda damar tıkanıklığı sonucu körlük, beyin felci ya da kalp krizi gelişebilir Bu nedenle polimiyalji romatikası olan hastalar dev hücreli arterit bulguları açısından dikkatli olmalı ve herhangi bir işarette hekime başvurmalıdırlar Dev hücreli arteritin bir bulgusu başta şakak bölgesindeki "temporal arter" adı verilen damarlarda inflamasyon bulgularının (ağrı, kızarıklık, şişlik, ısı artışı) olmasıdır İnflamasyon varsa bu damarlar şiş ve ağrılıdır, baş ağrısı gelişebilir, çift görme, bulanık görme, karanlık noktalar gibi görme bozuklukları eklenebilir Görme bozukluğu körlük ile sonuçlanabildiğinden erken tanı önemlidir Ayrıca dev hücreli arterit gelişen hastalarda sersemlik hali, işitme güçlükleri, çiğneme sırasında çenede ağrı olması uyarıcı yakınmalar arasındadır Kesin tanısı biopsi ile konan dev hücreli arterit varlığında tedavide yüksek dozda kortizon gerekir Hekim takibi esasdır

Polimiyalji romatikalı hastaların çoğunda dev hücreli arterit gelişimi beklenmemektedir Sadece polimiyaljisi olan kişiler bulgularını yaşlanmaya bağlayabilirler ancak bu doğru değildir Tanı konduğunda uygun tedavi ile kolaylıkla rahatlama sağlanabildiğinden hekime görünmeyi ihmal etmemelidirler

Polimiyalji romatikanın nedeni nedir?

Nedeni bilinmemektedir Bazı ailelerin iki ya da daha fazla bireyinde olduğunu gözleyerek kısmi bir genetik yatkınlık düşünülse de kesin değildir Enfeksiyona bağlı bulaşıcı bir hastalık olmadığı da kanıtlanmıştır

Polimiyalji romatika kimlerde görülür?

Hastaların hemen hemen tümü 50 yaş üzerindedir Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür Hastaların çoğu geçmişinde tamamen sağlıklı olan aktif kişilerdir

Polimiyalji romatika bulguları nelerdir?

En önemli bulgular boyun, omuzlar, kolların üst kısmı, bel ve kalçalardaki ağrı ve tutukluktur Tutukluk özellikle sabah belirgindir Çoğu hasta rahat yattığını ancak sabah kalktığında sanki bütün gece yorulmuş gibi tutuk olduğunu tanımlar Yataktan kalkma güçleşir Uzun süreli oturmalardan sonra da tutukluk görülebilir Ağrılar genellikle vücudun iki tarafında simetriktir, künt bir ağrı şeklindedir Ağrı gece daha belirgindir Hastalarda ayrıca gece terlemesi, düşük ateş, iştah azalması, halsizlik, yorgunluk ve depresyon gibi bulgular da bulunabilir, bunlar genellikle hafif şiddettedir Eğer dev hücreli arterit gelişmişse ona ait bulgular da tabloya eklenebilir

Polimiyalji romatika tanısı nasıl konur?

Hastaların yakınmaları pek çok başka hastalığı taklit edebileceğinden tanı konması zaman alabilir Ağrının detaylı sorgulanması, eşlik eden bulguların bulunması, iyi bir fizik muayene ile tanı konabilir Aynı yakınmaları yapabilecek diğer hastalıkların laboratuvar tetkikleri ile ekarte edilmesi de tanıyı destekler Polimiyalji romatikada tanıda yardımcı testlerden biri "eritrosit sedimentasyon hızı"dır Bu hastalarda yüksek çıkması beklenir ve tanıyı doğrular Yine de normal çıkması hastalık yok anlamına gelmez

Bazı durumlarda kas hastalıkları ile karışabilir Bu hastalarda kas biopsisinin yapılması gerekebilir Kas hastalıklarında biopside kas lifleri hasarlı görünürken, polimiyalji romatikada normaldir

Polimiyalji romatika nasıl tedavi edilir?

Her ne kadar tanıda kullanılan yöntemler çok özel olmasa da, tedaviye alınan hızlı ve iyi yanıt tanının doğruluğunu gösterecektir Tedavide en etkili ilaç kortizondur Özellikle yüksek dozlarda 1-2 gün içinde hızlı bir iyileşme gözlenir Düzelme sağlandıktan sonra kortizon dozu giderek yavaşça azaltılmalıdır Hastaya göre idame tedavisinin süresi değişebilir Kortizonun kullanımı mutlaka hekim kontrolünde yapılmalıdır Çünkü kilo alma, yüzde yuvarlaklaşma, ciltte kolay morarma, kemiklerde zayıflama, depresyon, yüksek tansiyon, katarakt, şeker hastalığı varsa ağırlaşma, enfeksiyon riskinde artma ve mide kanaması gibi çoğu ciddi olabilen yan etkileri mevcuttur Herhangi birinin varlığında derhal hekiminize başvurmanız gerekir Kortizon kullandıktan sonra dozunun yavaş yavaş azaltılması hem hastalığın yeniden alevlenmesini, hem de vücudun aniden kortizonsuz kalmasını engellemek için şarttır Çünkü dışarıdan verilen kortizon, vücudun kendi kortizonu yapmasına engel olur ve vücut kendi kortizonunu yapmaya başlamadan aniden kesilirse çok ciddi ve hayatı tehdit eden durumlar ortaya çıkabilir Bu nedenle kendinizi iyi hissetseniz bile kortizonu asla kendiliğinizden azaltmamanız ya da kesmemeniz gerekmektedir

Her polimiyalji romatikalı hastada kortizon kullanımı gerekmeyebilir Bazı hastalar aspirin ya da benzeri steroid-olmayan antiromatizmal ilaçlardan fayda görebilir

Ağrı ve tutukluk olduğu dönemlerde hastaların aşırı egzersiz ya da tam tersi, mutlak istirahatten kaçınmaları gerekir Her ikisi de ağrı ve tutukluğu artıracaktır Ağrılı zamanlarda biraz istirahat önerilebilir ancak uzun süreli hareketsizlikten uzak durulmalıdır İlaç tedavisi etki etmeye başladığında aktivite artırılabilir Tedavi programında özel bir egzersiz türü yoktur, kişinin normal günlük aktiviteleri yeterlidir
Genellikle polimiyaljili hastaların çoğu ilaç tedavisiyle kendilerini iyi hissettiklerinden küçük değişikliklerle günlük yaşam aktivitelerini sorunsuz sürdürebilirler Ancak ataklar, dev hücreli arterit bulguları ve ilaçların yan etkileri açısından dikkatli olmalı ve düzenli hekim kontrolünü bırakmamalıdırlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #20
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



ROMATOİD ARTRİT: ROMATİZMA



Romatoid Artrit (Artrit = Eklem iltihabı) en yaygın romatizmal hastalıktır ve daha fazla kadınlarda olmak üzere nüfusun % 0,5 inde görülmektedir Hastalığın sebebi henüz tam olarak açıklanamamıştır, ancak genetik faktörler ile oto imunite (= bünyenin kendi dokularına karşı çalışması) süreçleri ile bağlantılar mevcuttur Tipik semptomlar arasında, geceleri ve gündüzleri el parmaklarında, genelde simetrik olarak, oluşan ağrılar ile sabahları bu eklemlerin 15 dakikadan daha fazla tutuk ve uyuşuk olmasıdır Devamında başka eklemlere de sıçrama gerçekleşir Eklemler deforme olur Ender olarak organlara da sıçrar (gözlere, tükürük ve göz yaşı bezlerine, cilde, kalp ve akciğerlere)

Teşhisin konulmasında hastalığın geçmişi ile el ve ayakların röntgen filmleri belirleyici olmaktadır Laboratuar değerleri sadece fikir vermektedir Hastalığın sebep olacağı zararları engellemek veya geciktirmek için uygun tedavinin vakit geçirilmeden başlaması önemlidir Bu tedavi, temel ilaçlar dediğimiz ilaçlarla (özellikle Methotrexat) ve gerekirse iltihap önleyici başka ilaçların kombinasyonu ile yapılmaktadır Tamamlayıcı olarak fizik tedavi, Ergoterapi, Hasta jimnastiği ve cerrahi tedavi yardımcı olmaktadır
Tanımlama

Kronik Poliartritis olarak da adlandırılan Romatoid Artrit kronik iltihaplı bir hastalıktır Bu hastalık ağırlıklı olarak eklemleri etkilemekle birlikte ender de olsa göz ve cilt gibi iç organları da etkileyebilmektedir
Sıklık

Romatoid Artrit iltihaplı romatizmal hastalıklar içerisinde en sık görülenidir Almanya’da nüfusun yaklaşık % 0,5’i bu hastalıktan mustarip Bu hastalığın kadınlarda görülmesi erkeklere göre 3:1 oranında daha fazladır
Romatoid Artrit her yaştaki insanda, hatta küçük çocuklarda dahi görülebilmektedir Bununla birlikte hastalık daha çok 35 ile 45 yaş arasında ve 60 yaştan sonra başlamaktadır
Sebepleri

Romatoid Artritin oluşumuna neyin sebep olduğu konusu halen kesin olarak çözülmüş değil Ancak muhtemelen hastalığın başlangıç sürecinde imun sistemine (bağışıklık) ait hücreler aktif hale gelerek bir oto imünite sürecinin başlaması ile kendi vücutlarına karşı savaşa geçmektedirler Bu süreç birkaç adımda gerçekleşmektedir:

Ak yuvarların özel bir şekli olan T-Lenfositleri aktif hale gelir Belirli yüzey molekülleri ağır Romatoid Artrit hastalarında daha sıklıkta görülmektedir Bu nedenle genetik bir eğilim muhtemeldir

Hastalığın oluşumundaki sonraki adımlarda eklem iç zarı (sinovyal zar), bağışıklık sisteminin neredeyse tüm hücreleri ile bağ dokusunun sinovyal hücreleri dahil olmak üzere iltihaplanır Bu iltihap, hücreler arasında iletişimi sağlayan bağışıklık sisteminin elçi maddeleri, yani Sitokinler tarafından yönetilmektedir Bir verici hücre etki maddeleri (sitokin) çıkartır Bu maddeler hedef hücreye ulaşır Hedef hücrenin hücre zarında reseptörler bulunur Sitokin molekülleri bu reseptörlere kilit - anahtar misali yanaşabilmektedirler Böylece hücre içlerine sinyaller gönderilir ve bu sinyaller hedef hücrenin belirli bir cevapta bulunmasına neden olurlar Romatoid Artritin oluşumunda en önemli sitokinler Tümör Nekrose Faktörü - alpha (TNF - alpha) ve İnterlökin - 1 (IL-1) sayılmaktadır

Sitokinlerin etkisi ile Sinovyalden yumru şeklinde bir doku oluşur Pannüs denilen bu doku belli bir süre sonra kıkırdak, kemik, tutucu aparatlar ile söz konusu ekleme ait diğer yapıları bozmaktadır Bu yıkıcı iltihab sürecinin sorumlusu olarak TNF-alpha görülmektedir Bu mekanizmayı çözmek için yeni bir tedavi katkısı, TNF-alpha’ nın hedef alınarak antikorlar veya çözünebilir TNF-reseptörleri ile bloke edilmesidir

Interlökin-1 (IL-1) kıkırdak dokusunun bozulmasını teşvik eder ve kemik yapısını bozan hücreleri, yani Osteoklastları, aktif hale getirir Bu etki organizmada normal olarak IL-1 reseptör antagonisti IL-1Ra tarafından düzeltilmektedir IL-1Ra, hücre zarındaki reseptörleri karşıt oyuncular ile, yani Reseptör antagonistleri ile bloke ederek hedef hücrenin cevap (tepki) vermesini engeller IL-1Ra, reseptörün kilidine uygun ama "kör" bir anahtar sunar IL-1’ in yanaşabileceği kilitler böylece bloke edilmiş olurlar Hücre içerisine bir sinyal verilmemiş olur Hücrenin korkunç cevabı gelmez Romatoid Artrit hastalığında, yeterli sayıda IL-1 reseptör antagonisti bulunmadığından, bu denge bozulmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #21
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Tipik Belirtiler:


Geceleri ve sabahları eklem ağrıları


Sabahları 15 dakikayı geçen eklem tutulmaları


Eklemlerin şişmesi, tipik olarak parmakların dip ve orta eklemlerinde


Yorgunluk ve takatsizlikle birlikte genel olarak kendini hasta hissetme
İlk devrelerde bazen sadece az sayıda eklem etkilense de neredeyse her zaman belli bir süre sonra poliartritis dediğimiz vücudun çok sayıda küçük ve büyük ekleminin iltihaplanması gerçekleşir Bu daha çok el ve parmak eklemlerinde görülür Baş - boyun eklemi dışında Omurga hemen hemen hiç etkilenmez


Hastalık seyrinin devamında eklemlerde aşağıda tarif edilen değişiklikler gelişebilir:



Parmakların dışa kayması


Parmak ucunun aşağıya katlanması


Parmak kemiğinin yukarıya çıkıntı yapması


Eklemlerin dış tarafında lastik benzeri düğümlerin gelişmesi
Ancak sadece eklemler değil başka organlar da etkilenmiş olabilir

Organların etkilenmesi aşağıdaki şekillerde görülebilir:


Akciğer
Akciğerde bağ dokusunun çoğalması (akciğer fibrozu) veya göğüs zarı iltihabı (Plevrit)


Kalp
Perikard iltihabı (Pericarditis)


Gözler
Göz duvarlarında değişik katmanların iltihaplanması (Skleritis ve Episkleritis) ekstrem durumlarda gözün delinmesi (ör bir Ulcus cornae sonucu)


Cilt
Romatizma düğümleri veya kılcal damar iltihabı (Vaskulitis) özellikle alt baldır ile ayak sırtında


Tükürük ve göz yaşı bezleri
Ağız ve gözde kuruluk belirtili kronik iltihap (Sicca-Syndrom)

TEŞHİS:

Romatoid Artrit hastalığının teşhisi her zaman bir çok bulguya dayanılarak konulur: Belirtiler, vücudun muayenesi, laboratuar verileri ve röntgen tetkikleri


Kan değerlerinin tipik değişimleri aşağıda verilmiştir:


Kan çökelme hızı (BSG) ve C-Reaktif-Protein (CRP) gibi iltihap değerlerinin yükselmesi


Romatizma Faktörünün tespiti (değişik antikorlar)


Hemoglobin değerinde düşmeyle birlikte İltihap anemisi
Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus, Romatoid Artrit hastalarının sadece yaklaşık % 80 kadarında romatizma faktörünün tespit edilebilmesi ve romatizma faktörünün bazı başka hastalıklarda ve hatta sağlıklı insanlarda da bulunabilir olmasıdır Bu nedenle çok fazla spesifik olmamaktadır

Romatoid Artrit hastalığının eklem bozucu sürecine bağlı olarak genelde bir kaç yıl sonra eklemlerin röntgen filmlerinde tipik değişimler görülebilir:


Ekleme yakın Osteoporoz = ekleme yakın kemikte kireç tuzu eksikliği (erken işaret)


Erozyonlar = eklem yüzeyinin dış kenarında fare ısırığını andıran kemik hasarları


Baş-boyun ekleminin de etkilendiği, boyun omurgasında omurların kayması
Vaktinde tipik değişiklikleri tanımlayabilmek için el ve ayakların röntgen filmleri özellikle faydalı olmaktadır

Teşhisi standartlaştırmak için American College of Rheumatology (ACR) 1987 yılında aşağıdaki teşhis kriterlerini belirlemiştir


Romatoid Artrit için ACR-Kriterleri


Eklemlerin sabah tutukluluğu (süresi: en az bir saat) > altı hafta


Üç veya daha fazla eklem bölgesinde dokunularak hissedilebilir şişlikler > altı hafta


El veya parmak eklemlerinde artrit > altı hafta


Simetrik Artrit (aynı zamanda her iki eklem bölgesinde) > altı hafta


Romatizma düğümü


Kanda romatizma faktörünün bulunması


Tipik röntgen değişiklikleri (eklem yakınında Osteopeni ve/veya erozyon)


Romatoid Artrit teşhisi için bu 7 kriterden en az 4 tanesinin söz konusu olması gerekmektedir

TEDAVİ:

Bir Romatoid Artrit hastasının tedavisi büyük tecrübe gerektirmektedir, ayrıca romatolog, ortopedist, hasta jimnastikçisi ve bir ergo terapistin disiplinli bir iş birliği içerisinde çalışmaları gerekir Takip eden tedavi yolları mevcuttur:
İlaçla tedavi
- En kullanışlı temel ilaçlar
- Eklemlere Kortizonlu preparatların enjeksiyonu
- NSAR
- Biyolojikler


Hasta jimnastiği
- Bireysel ve grup jimnastiği
- Kuru terapi ve hareket banyosu


Fizik tedavi
- Sıcak ve Soğuk uygulaması
- Masaj
- Elektro terapi


Ergo terapi ve Rehabilitasyon
- Eklem koruma eğitimi
- Evde, işte ve serbest zamanda, genel olarak günlük hayatta uyum
- Yardımcı madde tedariki


Psikolojik önlemler
- Gevşeme eğitimi
- psikolojik olarak ağrıyı yenme
- Ruhsal destek ve refakat


Cerrahi tedavi (Synovektomi ve rekonstrüktif cerrahi)
- örn Eklemlerin bozuk durması veya fonksiyon kaybında düzeltici operasyonlar
- Suni eklem uygulaması


İlaç tedavisi

Romatoid Artrit'in eklem bozucu sürecine engel olmak için sürekli ve yeterli ilaç tedavisi uygulanmalıdır Buradaki amaç, eklemlerdeki iltihabı mümkün olduğunca kontrol altında tutmaktır

Burada vazgeçilemez ilaçlar arasında temel ilaçlar dediğimiz ilaçlar veya disease-modifying antirheumatic drugs (DMARD) dediğimiz ilaçlar önemli bir rol oynamaktadır Bu ilaçlar hastalığın seyrini olumlu yönde etkileyebilirler Aktif olan her Romatoid Artrit en az bir veya daha fazla temel ilaçla tedavi edilmelidir


a) En kullanışlı temel ilaçlar

Methotrexat
Sulfasalazin
Hydroxychloroquin
Chloroquin
Aurothioglukose (enjekte edilebilen altın)
Auranofin (oral altın)
Azathioprin
Cyclosporin A
Leflunomid


Temel ilaçlar arasında yüksek etkisi ve kabul edilebilir yan etkileriyle Methotrexat özel bir yer almaktadı Methotrexat, esasen daha yüksek dozlarda kullanıldığı kanser tedavisinden gelmektedir Methotrexat genelde ilk seçilen temel tedavi ilacıdır Tablet halinde verilebildiği gibi enjeksiyon (kas içine, damara ve subkutan) olarak da verilebilmektedir

Tüm temel ilaçlar belirli bir sürede etkilerini gösterebilirler Genelde bu süre 4 hafta (Methotrexat, Leflunomid) ile 6 ay (enjekte edilebilir altın) arasındadır

Sadece bir temel ilaca yetersiz düzeyde tepki alınıyorsa değişik ilaçlar aralarında kombine edilmelidir Büyük araştırmalarda tercih edilen bir kombinasyon Methotrexat ile Cyclosporin A veya Hydroxychloroquin plus Sulfasalazin ile olanıdır


b) Eklemlere Kortizon preperatlarının enjekte edilmesi

Romatoid Artrit tedavisinde diğer bir ana direk olarak kortizonlu preperatlar gösterilebilir (Glukokortikoidler) İltihaba karşı etkileri çabuk olduğundan hastaların şikayetlerini hızla azaltmaktadır Düşük dozlu uzun süreli tedavide eklem bozulmasında ki ilerleme yavaşlamaktadır Ne yazık ki Glukokortikoidlerle yapılan uzun süreli veya yüksek dozlu tedavilerde yan etkiler meydana gelmektedir, örn Osteporoz


c) Steroidal olmayan anti romatik (NSAR)

Örneğin Diclofenac ya da Indometacin gibi anti iltihap etkili ağrı kesicilerdir Ortak eki prensibi olarak Prostaglandin üretimi için gereli olan Cyclooxygenase (COX) enzimini azaltırlar Ağrı kesici etkileri iyi olduğundan Romatoid Artrit hastalığında kullanımına devam edilmektedir Sık rastlanan bir yan etki mide ve onikiparmak bağırsağı ülserinin oluşumunu desteklemesidir Bu durum özellikle ilaçlar Glukokortikoidlerle birlikte alındığında ortaya çıkabilir NSAR'ın bir diğer sınıfı Cyclooxygenase-2(COX-2)- engelleyicileridir Bunlar sadece iltihap durumunda meydana gelen Prostaglandin üretimini bloke ederken, mide zarının koruması için gerekli olan Prostaglandini bloke etmezler


d) Biyolojikler

Romatoid Artrit hastalığında iki sitokin özellikle önemli bir rol oynarlar: İnterlökin - 1 (IL-1) ve tümör nekrose faktörü - alpha (TNF - alpha) Her ikisi de bağışıklık sisteminin hücreleri tarafından üretilir ve salgılanır Biyolojikler, iltihabı teşvik eden ve iltihabı engelleyen faktörler arasındaki dengesizliği kaldırırlar Bunlar IL-1 veya TNF-alpha fazlasına karşı etkili olurlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #22
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Raynoud fenomeni


Raynaud fenomeni nedir?

Raynaud fenomeni el ve ayak parmaklarına giden kan akımındaki bozulma ile karakterize bir klinik durumdur İlk tanımlayan Fransız doktor Dr Maurice Raynaud'dan adını almıştır Genellikle soğuk ya da stres varlığında tekrarlayan, ataklar halinde seyreden bir hastalıktır Başka hastalıklar olmadan tek başına bulunabilir ya da başka bir romatizmal hastalığın bulgusu olarak karşımıza çıkabilir Raynaud Fenomeni ile ilişkili olabilecek romatizmal hastalıklar skleroderma, lupus eritematozus, polimiyozit-dermatomiyozit, Sjögren Sendromu, miks kollajen doku hastalıklarıdır

Raynaud Fenomeni nasıl gelişir?

Atak sırasında el ve ayak parmaklarındaki kan damarları kısa süreli daralır ve kan akımı geçici olarak bozulur Bu sırada etkilenen parmaklarda renk değişikliği meydana gelir Önce kan akımının kesilmesi nedeniyle parmaklar beyazlaşır, arkasından akımın durmasıyla birlikte toplar damarlarda göllenen kanın etkisiyle mavi renk değişikliği gelişir, kısa süreli bu daralmayı takiben kan akımının normale dönmesiyle de kırmızı renge döner Bazen parmaklarda sadece tek renk değişikliği de görülebilir Hastalarda kan akımı durduğunda parmaklarda sızı ve hissizlik olabilir, kan akımı normale döndüğünde de şişlik, karıncalanma, sıcaklık hissedilebilir Kan dolaşımının normale dönmesi dakikalar ya da saatler alabilir

Soğukta ya da aşırı sinirlilik ya da heyecan gibi kuvvetli duygusal streslerde kan damarlarında ani daralmalar gelişebilir ve bu da Raynaud Fenomenine sebep olabilir Ancak hastaların çoğunda belirli bir neden bulunamaz Genellikle seyrek ve sekel bırakmayan ataklar halinde seyreder Bazı hastalarda ise daha sık ve şiddetli ataklar sorun yaratabilir Tedavi olmamış ya da kontrol altına alınamamış hastalarda tutulan bölgelerde hasar gelişebilir Vücuttaki dokuların normal yapısının korunabilmesi için kan akımının devamı şarttır, Raynaud Fenomeninde kan akımı bozulduğundan ciddi vakalarda morarma, siyah renk değişikliği ve ülserler (yaralar) görülebilir

Raynaud Fenomeni tanısı nasıl konur?

Hastanın öyküsünde, parmaklardaki tipik renk değişikliği ile tanı koymak kolaydır Bazen buzlu suya parmakları sokarak renk değişikliğinin olup olmadığını gözlemek tanı için gerekebilir Ayrıca mikroskopla tırnakların incelenmesi ve anormal kan damarlarının tesbit edilmesi tanıya yardımcı olabilir Tanıda eşlik eden bir romatizmal hastalığın olup olmadığının belirlenmesi de önemlidir

Raynaud Fenomeni ile nasıl başa çıkılır?

Raynaud Fenomeni zaman zaman ciddi sorunlar oluşturabilse de, biraz özenle, atakların sıklığını azaltmak ve gelişebilecek komplikasyonları engellemek mümkün olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #23
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Raynaud fenomeni olan hastaların dikkat etmesi gereken noktalar şunlardır:
Soğuktan korunma;
1 Vücudunuzu soğuktan koruyun Raynaud Fenomeni bulunan kişilerin soğuğa karşı hassasiyetlerinin olduğu unutulmamalıdır Yani soğuk havalarda mutlaka kendinizi sıcak tutacak önlemler alın Sıcak ortamlardan klimalı yerlere geçerken dikkatli olun
2 Kıyafetlerinizi tercihen nemi emen doğal maddelerden (pamuklu gibi) seçin Vücuttaki ısının çoğu baş bölgesinden kaybedildiği için şapka kullanın Eller ve ayaklarda ekstra koruma gerektiği için mutlaka yünlü eldiven, kalın ya da iki kat çorap, bot kullanın
3 Geceleri kendinizi sıcak tutmak için elektrikli battaniyeler ya da yeterince sıcak tutacak örtüler kullanın Gerekirse gece de eldiven ve çorap kullanın
4 Banyoda soğuk suyla temas etmeyin
5 Mümkünse ısıtılmış arabalara binin

Diğer noktalar;
1 Yazın bile mutlaka yanınızda koruyucu kıyafetler taşıyın, klimalı ortamlardan kaçının
2 Buzdolabı ya da dondurucudan birşey almanız gerektiğinde koruyucu eldivenler kullanın
3 Ellerinizi soğuk yerine ılık su ile yıkayın Bulaşık yıkarken eldiven kullanın
4 Çok soğuk içecek şişelerini tutmaktan kaçının
5 Sigara içiyorsanız mutlaka bırakın çünkü sigara kan damarlarında daralma yaparak yakınmalarınızı artırır
6 Kendinizi aşırı üzüntü, heyecan, korkulardan koruyun Stresi azaltıcı gevşeme tekniklerini öğrenin
7 Kan damarlarında daralma yapan bazı migren ilaçları gibi ilaçları doktorunuza danışın ve mümkünse kullanmayın Doğum kontrol hapları da atakların sıklığını artırabilir, mutlaka danışarak kullanın
8 Cildinize bakım gösterin Cildinizi her zaman temiz tutun ve nemlendirin
9 El ve ayaklarınıza ekstra bakım gösterin Günlük temizliğinizi ihmal etmeyin, parmak aralarını iyi kurulayın, masaj yapın Lanolinli kremleri tercih edin
10 El ve ayaklarınızı yaralar açısından hergün kontrol etme alışkanlığı kazanın Yara varsa derhal doktorunuza gidin
11 Tırnaklarınıza özen gösterin Tırnak etlerinizi kesmeyin, keskin aletler kullanmayın
12 Parmaklarınızı kullanarak yaptığınız aktivitelerin atakları artırıp artırmadığını gözleyin Daktilo kullanma, piyano çalma gibi aktiviteler parmak uçlarındaki damarlarda daralma yapabilir, bunu aklınızdan çıkarmayın
13 İyi bir kan dolaşımı sağlamaya dikkat edin Aynı pozisyonda 30 dakikadan fazla durmayın Aerobik ve dayanıklılık egzersizleri yapın
14 Atak sırasında mümkün olduğu kadar sakin kalmaya çalışın El ve ayaklarınızı ısıtmaya, dolaşımı düzeltmek için hareket etmeye dikkat edin Normal renk dönene kadar bunu sürdürün Parmak uçlarını koltuk altlarınıza sokmak genellikle yardımcı olabilir Su kullanacaksınız kesinlikle sıcak değil ılık su kullanın

Eğer bu önlemleri yaşamınızın bir parçası haline getirebilirseniz fazla sorun yaşamadan yaşam kalitenizi sürdürebilirsiniz

Raynaud Fenomeni ile nasıl başa çıkılır?

Çok şiddetli vakalarda tedavi gerekebilir Bu hap ya da sürülecek ilaçlar şeklinde olabilir Çok ciddi durumlarda "sempatektomi" adı verilen cerrahi işlem uygulanabilir Tedavi şekli hastaya göre değişecektir ancak hastaların çoğu korunma tedbirlerinden fayda görür ve sorunsuz bir yaşam sürdürebilir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #24
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Romatizma ve egzersiz


Yürüyüş herkes için çok yararlı bir egzersizdir Yürüyüş bir dayanıklılık egzersizidir, yani kalbinizi güçlendirir, akciğerlerinizin daha iyi çalışmasına yardım eder, yorgunluğa karşı daha dayanıklı kılar Kemikler üzerine kuvvet uyguladığı için kemiklerinizi güçlendirir ve kemik erimesinin gelişimini engellemeye yardım eder

Yürüyüş kaslarınızı güçlendirir ve eklem esnekliğinizi korumanıza yardım eder Yürüyüşün, romatizması olan hastalarda kas ve ekleme yönelik faydaları çok önemlidir Çünkü romatizmaya bağlı hareketsizlik eklemlerde tutukluğa ve kaslarda da zayıflamaya yol açar Yürüyüş ile kaslar ve eklem çevresindeki yapılar güçlendikçe eklemler daha iyi korunabilir ve günlük yaşam aktivitelerinde daha sorunsuz kullanılabilir

Bütün bu fiziksel yararlara ek olarak yürüyüşün bir çok psikolojik faydaları da bulunur Düzenli yürüyüş daha iyi uyumanızı sağlar, kilo kontrolüne yardım eder ve moralinizi yükseltir Ayrıca eklem romatizmasına eşlik edebilecek depresyon, stres ve yorgunluk gibi sorunlarla daha iyi başa çıkmanıza yardım eder



Nasıl başlayalım?
Yürüyüş çok basit bir egzersiz olduğundan, yararlı etkileri genellikle göz ardı edilmektedir Aslında yürüyüşü pek çok insan için ideal bir egzersiz yapan işte bu basitliğidir Yürüyüş istediğiniz yerde, istediğiniz zaman, istediğiniz kadar yapabileceğiniz bir egzersizdir Özel bir yetenek, alet, cihaz gerektirmez ve ucuzdur Dünyanın dört bir yanındaki yürüyüş yapan insanlar grubuna katılmak istiyorsanız şu noktaları aklınızda tutmalısınız:

Her egzersiz programında olduğu gibi mutlaka doktorunuza danışarak size uygun yürüyüş süresini ve dozunu belirleyin
Şoku iyi emen esnek tabanlı rahat yürüyüş ayakkabıları giyin Ayakkabınızda ayrıca uygun taban destekleri ve parmaklarınız için rahat bir boşluk bulunması gerektiğini aklınızda tutun
Ayakkabınızın ayağınıza iyi ve rahat oturduğundan emin olun, ayakkabı almaya giderken kullanacağınız çoraplarla gidin ki size en uygun ayakkabıyı seçebileseniz
Rahat ve bol kıyafetlerle yürüyün Nemi alacak kumaşlar seçin Ayrıca yürüyüş sırasında değişen sıcaklığa uyum sağlayabilecek şekilde giyinin
Yürüyüş yolunuzu önceden belirleyin ve tanıyın
Ailenizi yürüyüş yolunuzdan ve süresinden haberdar edin

Daha eğlenceli ve sağlıklı bir yürüyüş için yapabileceğiniz bazı şeyler:

Yürüyüş öncesi ve sonrası ısınma ve soğuma için birkaç dakika zaman ayırın Bu ısınma ve soğuma dönemlerinde germe haraketlerini uygulayın Her bir germe hareketini ısınma sırasında 20-30 saniye, soğuma sırasında ise 45-60 saniye yapın
Yürüyüşünüzü kolaylaştıracaksa ve daha uzun mesafeleri daha sorunsuz yürümenize yardım edecekse baston gibi yardımcı cihazlar kullanın
Herkesin kendine özgü bir yürüme hızı olacağını gözönüne alarak kendinizi en rahat hissettiğiniz hızı saptayın Bu hızın hastalığınıza bağlı olarak günden güne de değişiklik gösterebileceğini unutmayın Hızlı bir yürüyüş dizlerinize fazla yük bindirebileceğinden, özellikle başlangıçta yavaş yürümeyi tercih edin
Başlangıçta yürüyüş mesafesini kısa tutun Yürüyüş süresini uzatabilmek için gün içinde tekrarlanan kısa yürüyüşler ile hazırlık yapabilirsiniz Bir seferde uzun mesafeler yürümeyin Unutmayın ki 3 kez 10 dakikalık yürüyüşten alınan faydalar tek bir 30 dakikalık yürüyüşle aynıdır
Düz ve sert zeminlerde yürüyün Düzensiz zeminler ve basamaklar kalça, diz ve ayak ağrılarına neden olabilir
Çevrenizi rahatça gördüğünüz aydınlık ortamlarda yürüyün

Yürüyüşün basit olması nedeniyle herkes için uygun bir egzersiz olduğunu belirtmiştik Ancak bu basitlik bir şekilde renklendirilmezse devamlılığını sağlamak güç olabilir Yürüyüşünüzü eğlenceli kılmak için değişik şeyler deneyebilirsiniz:

Yürüyüş yolunuzu değiştirebilir, eğlenceli ve ilginç yollarda yürümeyi planlayabilirsiniz
Bir arkadaşınızla birlikte yürüyebilirsiniz Hatta gruplarla yürümek hem eski arkadaşlarınızla birlikte olmak açısından hem de yeni arkadaşlar edinmek açısından eğlenceli olabilir

Yürüyüş gerçekten de herkesin rahatlıkla uygulayabileceği çok basit egzersizlerden biridir ve romatizmalı hastalar için de faydaları açıktır Ancak romatizmal hastalıklar kalça, diz ve ayak eklemlerini etkilemişse, bu hastalıkların akut yani alevli dönemlerinde yürüyüş zararlı olabilir İyileşmenin hızlandırılması ve eklem hasarının engellenebilmesi için belirli süre istirahat daha uygun olabilir Bu nedenle, sizin için en uygun egzersizi ve yürüyüşün yararlı olup olmayacağını hekiminizden öğreniniz

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #25
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



SLE sistemik lupus eritramatozus


Sistemik Lupus Eritematozus nedir?

Sistemik lupus eritematozus (aynı zamanda SLE ya da sadece lupus olarak da anılır), farklı sağlık sorunlarına yol açan bir hastalıktır Cilt döküntüleri, artrit, anemi, sara krizleri ya da psikiyatrik hastalıklara neden olabilir ve sıklıkla böbrek, akciğer ve kalp gibi iç organları etkiler Bir zamanlar yüksek oranda ölüm görülen bir hastalıkken, günümüzde kronik (uzun süren) bir hastalık durumuna gelmiştir 1954 yılında 4 yıl süren hastalıktan sonra sağkalım oranı %50 iken, günümüzde bu oran %97'nin üzerine çıkmıştır

Nedeni

SLE normalde vücudu infeksiyonlara ve kansere karşı korumakla görevli olan bağışıklık sisteminin anormal çalışmasından kaynaklanan bir kronik (uzun süre devam eden) inflamatuvar (iltihabi) bir hastalıktır SLE'de bağışıklık sistemi aşırı çalışmaktadır ve çok miktarda anormal antikor üretmektedir Bu anormal antikorlar da hastanın kandi dokularına saldırmaktadır Lupusun nedeni tam olarak bilinmemektedir, fakat kalıtsal nedenler, çevre ve hormonal değişikliklerin rolü olabileceği düşünülmektedir

Sağlık üzerindeki etkisi


SLE'nin görülme sıklığı 100000 kişide 40-50 arasındadır

Bazı etnik gruplarda, örneğin zencilerde, daha sık görülmektedir

Lupus hastalarının %80'den fazlası kadındır


Tanı

Semptomlarının çok çeşitli olması nedeniyle, tanı genellikle zordur ve hekimin çok dikkatli olması gereklidir SLE'nin tipik özellikleri şunlardır:


Yanakların üzerinde kelebek şeklinde cilt lekesi

Güneş gören cilt bölgelerinde beliren bir cilt lekesi

Ağız ve burunda yaralar

Bir ya da daha fazla eklemi tutan artrit

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Fizik Tedavi

Eski 12-29-2007   #26
RaHaTSiZ
Varsayılan

Cevap : Fizik Tedavi



Sjögren sendromu


Sjögren sendromu nedir?

Sjögren sendromu kuru göz ve kuru ağız bulguları ile karakterize kronik yani uzun süreli bir hastalıktır Adını, ilk tanımlayan İsveç'li göz doktoru Henrik Sjögren'den almıştır Sıklıkla romatoid artrit, lupus eritematozus, skleroderma ve polimiyozit gibi romatizmal hastalıklarla birlikte bulunur Ancak hastaların yaklaşık yarısında tek başına görülür

Sjögren sendromu nasıl gelişir?

Nedeni tam bilinmemektedir Genetik ya da viral enfeksiyonların bilinmeyen mekanizmalarla Sjögren sendromuna neden olabildiğine dair bulgular vardır Bu hastalığın esas olarak bağışıklık (immün) sistemindeki bozukluktan kaynaklandığı düşünülmektedir Bağışıklık sistemi, hastalıklara karşı vücudun korunma mekanizmasıdır Sjögren sendromunda bağışıklık siteminin normal kontrol mekanizmasında bir bozukluk vardır, bunun sonucu olarak aşırı miktarda beyaz kan hücreleri yapılır Lenfosit adı verilen bu hücreler gözyaşı ve tükrük bezlerine giderek bu dokularda harabiyet yapar Bu nedenle de hem tükrük bezlerinde hem de göz yaşı bezlerinde salgıda azalma yani kuruluk meydana gelir Aynı zamanda bu hücreler "otoantikor" adı verilen protein yapısında maddeler salgılar ve bunlar kanda tespit edilebilir Bu otoantikorlar bağışıklık sisteminin düzgün çalışmadığının bir göstergesidir ve tükrük ile gözyaşı bezlerinde harabiyet yapma potansiyeline sahiptir Sjögren sendromunda eklem, akciğer, böbrek, sinir, tiroid, karaciğer ve beyin gibi diğer organlarda da tutulum görülebilir

Sjögren sendromu kimlerde görülür?

Sjögren sendromu herhangi bir yaşta görülebilirse de en fazla 45 yaşının üzerindeki kadınlarda ortaya çıkmaktadır 20 yaş altında çok nadirdir

Sjögren sendromunda bulgular nelerdir?

Genellikle yavaş başlar Hasta gözlerinde ve ağzında şiddetli kuruluk hisseder Çoğunda kuru bir öksürük ve boğazda gıcık hissi de vardır Tükrük bezlerinde şişlik, tat alma ve koklama duyusunda bozulma izlenebilir Gözlerde kuruluğa bağlı kızarıklık, yanma, kaşıntı ve ışığa aşırı hassasiyet gelişir Uygun tedavi edilmezse "kornea" adı verilen gözün en dışındaki saydam zarda ülserler, nadiren de körlük gelişebilir Sjögren sendromu bulunan hastalarda burun, cilt ve kadın genital organlarında da kuruluk izlenebilir

Ağız kuruluğu nedeniyle çiğneme, yutma ve konuşmada güçlük hissedilebilir Bu nedenle hastalar bol miktarda sıvı almalıdırlar

Hastalarda diş çürükleri de sık görülür Çünkü tükrük, bakterilere karşı savaşan ve çürüklerin oluşmasını engelleyen bir sıvıdır Sjögren sendromunda tükrük salınımı bozulduğu için çürüklerin oluşumu kolaylaşmıştır

Bazen hastalarda "lenfoma" adı verilen bir çeşit lenf bezi kanseri gelişebilir Nadir olsa da hastaların muayenesinde ve takibinde akılda tutulmalıdır

Sjögren sendromu tanısı nasıl konur?

Ağızda ve gözlerde kuruluk hisseden hastalarda bu tanıdan şüphelenilmelidir Muayene sırasında kızarmış-kaşıntılı gözler, tükrük bezlerinde şişlik, kuru bir dil, boyundaki lenf bezlerinde genişleme gibi bulgular tespit edilebilir Kan tetkiklerinde de otoantikorların varlığı tanıyı destekler

Gözde kuruluk "Schirmer testi" ile tespit edilir Korneanın bir göz doktoru tarafından incelenmesi de kuruluk hakkında bilgi verecektir

Tükrük bezlerin düzgün çalışıp çalışmadığını kontrol etmek için "sialogram" yapılabilir Bu test tükrük bezi içine boya enjekte edildikten sonra özel filmlerin çekilmesi ile yapılır Sjögrensendromunun kesin tanısı için dudak biopsisi, yani dudak içindeki küçük tükrük bezlerinden ufak bir parça alınıp mikroskop altında lenfositlerin varlığı açısından değerlendirilmesi gereklidir

Akciğer ve böbrek fonksiyonlarının gerek direkt grafilerle gerekse de laboratuvar testleri ile takibi yardımcı olabilir

Sjögren sendromu nasıl tedavi edilir?

Bu hastalığın kesin tanısı olmasa da bulgulara yönelik özel tedavilerle hastaların yakınmaları giderilebilir ve yaşam kaliteleri düzeltilebilir Her hastada aynı bulgular olmadığından tedavi programı hekim tarafından hastanın ihtiyaçlarına göre bireysel olarak planlanmalıdır Düzenli hekim ve diş kontrolü şarttır

Gözlerdeki kuruluk için yapay göz yaşı ve göz damlaları kullanılabilir Ağızdaki kuruluk için en etkili rahatlama yollarından biri bol sıvı alımıdır Yine özel sakızlar (çürümeye engel olmak için şekersiz olmaları koşulu ile), diş macunları, düzenli diş fırçalama hastalara yardımcı olacaktır

Ciltte kuruluk varsa hassas ciltler için önerilen nemlendiriciler kullanılabilir Evde ve işyerinde buhar havayı nemlendiren buhar makinalarının kullanılması önerilebilir

Hastalarda şişlik, katılık, kas ağrıları ve eklem inflamasyonunun engellenmesi amacıyla steroid-olmayan antiromatizmal ilaçlar kullanılabilir Ağır hastalarda kortizon da önerilebilir ancak yan etkilerinin ciddiyeti açısından mutlaka hekim kontrolünde alınması önerilir Hastalarda eşlik eden başka bir romatizmal hastalık varsa (romatoid artrit, lupus vb gibi) bunun tedavisi de esasdır

Yürüme, yüzme gibi hafif egzersizler kasların ve eklemlerin elastikiyetinin korunması için faydalıdır Egzersizlerin eklem hasarını engelleyici etkisi de bulunduğundan mutlaka tedavi programında yer almalıdır Ayrıca hastalara hastalığı ile bilgiler ve stresini azaltmaya yönelik tavsiyeler de verilmelidir

Sjögren sendromu bulunan kadın hastalarda kanda bulunan belirli bir "antikor" nadiren yenidoğan çocuklarda kalp problemleri ile ilgili olabilir Bu nedenle hamile olan ya da çocuk sahibi olmak isteyen kadın hastaların mutlaka doktorlarına bunu danışmaları gerekir

Sjögren sendromu genel olarak hayatı tehdit eden bir hastalık değildir Ancak ağız ve gözdeki kuruluk uzun sürelidir ve hayatın geri kalan kısmı boyunca devam edebilir Yapay nemlendiricilerin kullanılması ve diş hijyenine dikkat edilmesi ile genellikle ciddi problemlerin engellenmesi mümkün olacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.