![]() |
![]() |
![]() |
#16 |
dehşet
|
![]() Ayna Etkisi Literatürde diyadik etki olarak adlandırılan bu olgu, bir çift ya da ikili oluşturan bireylerden birinin davranışının diğerinde, benzeri davranışı meydana getirme eğilimidir ![]() ![]() Ayrımcılık Ayrımcılık (discrimination), Latince ayırma anl***** gelen discriminatio sözcüğünden gelmektedir ![]() ![]() Ayrımcılık sosyal psikoloji vokabülerinde, bir bireyin sadece belirli bir gruba aidiyeti dolayısıyla olumsuz muamele ve davranışlara maruz kalması olgusunu ifade etmektedir Ayrımcılık, önyargıların davranışa dönüşmesi olarak tanımlanabilir ![]() Ayrımcılık, farklı konularda ve farklı gruplara karşı söz konusu olabilir: Örneğin etnik ayrımcılık, yabancı veya göçmen işçi düşmanlığı, mezhepçilik, cinsiyetçilik, vb ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#17 |
dehşet
|
![]() Azınlık Etkisi Küçük gruplarda azınlık etkisi (minority social influence), başta Moscovici (1969, 1976) olmak üzere çeşitli sosyal psikologlar (Lage, Naffrechoux, Nemeth, Wachtler, Paicheler, vb ![]() ![]() Moscovici'ye göre toplumun, bireyleri genel bir modele uyma yönündeki tüm zorlamalarına rağmen, azınlıklar ve sapanlar, bazen yeni yaşama, düşünme, davranma tarzları yaratmayı ve çoğunluğun bunlara katılmasını sağlamayı başarmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Oysa Moscovici'nin genetik model dediği ikinci bir yaklaşım mümkündür ![]() ![]() ![]() Moscovici'nin anlayışı birkaç temel ilkede özetlenebilir: Birincisi her üye, grup içindeki mertebesinden bağımsız olarak etkinin potansiyel bir hedefi ve kaynağıdır ![]() ![]() ![]() Tüm toplumlar, tanımlan gereği, heterojendir ![]() ![]() ![]() ![]() Çatışma etkinin zorunlu koşuludur ![]() ![]() ![]() ![]() Standardizasyon, bireylerarası etkileşimin, bu bireylerin görüşlerinin tesviyesi ve kompromi ile sonuçlanması durumunda; yenilik ise yukarıdan (liderin dayatması) veya aşağıdan (azınlık etkisi) gelen taleplerle yeni görüşlerin öne çıkması durumunda söz konusudur ![]() Bu perspektifte azınlık terimi, bir grupta çoğunluktan farklı birtakım ortak, yargı, değer, davranış ve görüşlere sahip olan küçük bir alt grubu (grubun yansından az sayıda kişiden oluşan bir fraksiyon) nitelendirmekle birlikte, burada alt-grubun mutlak bir marjinalliği söz konusu değildir; çünkü günlük yaşamda bireyler çeşitli ortamlarda bulunur ve pek çok referans grubuna mensupturlar ![]() ![]() ![]() Azınlıklar, sosyal olarak görünür bir değişmeye yol açmasalar bile, bireylerin algı veya yargılarını değiştirebilir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#18 |
dehşet
|
![]() Başarı Güdüsü Motivasyon çalışmalarında insanın temel güdüleri arasında sayılan başarı güdüsü (need for achievemeni), kabaca bir işi en iyi şekilde yapma eğilimi olarak tanımlanabilir ![]() ![]() Benlik Benlik (şelf), sosyal psikolojide önemli araştırma konularından biridir ![]() ![]() ![]() ![]() Baldwin, benliği alter ve ego şeklinde iki karşıt kutba ayırmıştır ![]() ![]() Mead benliğin, birey ile çevresi arasındaki etkileşim içinde oluştuğunu vurgulamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Son yıllarda, sosyal psikologlar tarafından gerçekleştirilen benlik araştırmaları üç sorun etrafında odaklaşmaktadır: Benlik kavramı, yani kendimizi nasıl tanımladığımız (benliğin bilişsel yanı), benlik saygısı veya özsaygı, yani kendimizi nasıl değerlendirdiğimiz (benliğin duygu ve değerlendirmeler içeren yanı) ve benlik sunumu ya da kendini sunma, yani kendimizi nasıl sunduğumuz (benliğin davranışsal yanı) ![]() ![]() Daha yakın yıllarda kültürel ve kültürlerarası psikoloji alanında çalışan sosyal psikologlar, benliğin kavramlaştırılmasında literatürde hakim olan anlayışların, Batı toplumlarına özgü bazı yanları olduğuna işaret etmişlerdir ![]() ![]() ![]() Bu alanda öncü bir rol oynayan ve "ilişkisel benlik-ayrışmış benlik" tiplerini ayırteden Kağıtçıbaşı'ya (1998) göre, bu iki benlik anlayışı arasındaki "temel ayrım kendi-içerikli, bireyci, ayrışmış, bağımsız benliğin diğer kişilerden kesin sınırlarla ayrılmış olması, buna karşılık ilişkisel, (karşılıklı) bağımlı benliğin akışkan sınırları olması"dır ve bu ayrım "hem benlik algısı, hem de sosyal algı için geçerli"dir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#19 |
dehşet
|
![]() Benlik Kavramı Benlik kavramı' (self-concept) terimi, bireyin kendi hakkındaki temsillerinin bütününü ifade etmektedir ![]() ![]() Benlik kavramı, insanların kendileri hakkındaki bilgilerine göndermesi dolayısıyla, benliğin bilişsel yanını ifade eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Benlik kavramının genel olarak sosyal faktörlerden etkilendiği kabul edilmektedir ![]() ![]() ![]() Bazı yazarlar bellek ve benliği aynı bir şeyin iki yüzü gibi görmektedir ![]() ![]() Benlik tanımında benlik kavramlarından bazıları, daha önemlidir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#20 |
dehşet
|
![]() Beyin Fırtınası Beyin fırtınası (brainstorming) belirli bir konuda çözüm arayışına yönelik grup tartışması sırasında yaratıcılığı artırmak için kullanılan yöntemlerden bindir (Osborn, 1961) ![]() ![]() ![]() Yöntemin uygulanışında birkaç hususa dikkat edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beyin fırtınasının yukarda özetlenen ve grup tartışmasına dayalı yaygın şeklinin dışında az bilinen ikinci bir versiyonu daha vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Herkesin birbiriyle benzerliklerini ve farklılıklarını görmesi önemlidir ![]() ![]() ![]() Sinektik yöntem, tıpkı Delphi Yöntemi gibi, sürrealist yöntem olarak da adlandırılmıştır (Moles ve Mouchot, 1971), zira Salvador Dali'nin tablolarındaki gibi, ilke olarak birbiriyle en az birlikte giden veya birbiriyle çelişkili görünen öğeleri bir araya getirme çabasındadır ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#21 |
dehşet
|
![]() Bilinç Etimolojik kökeninde bilinç (Latince conscire), paylaşılmış bilgi anl***** gelmekte ve insanın bir diğeriyle, özellikle de kendisiyle paylaştığı bilgiye göndermektedir ![]() Sosyal bilimler literatürüne genel olarak bakıldığında bilinç terimi, bir yandan insan zihninin kendi durumları ve edimleri hakkında sahip olduğu düşünce veya sezgiyi, öte yandan bireyin dünyayla ve kendisiyle ilişkisi ve kendi durumu hakkındaki bilgisini ifade etmektedir ![]() Bilişsel Aktiflik Etkisi İzlenim oluşumu konusunda, hedef hakkında kategori veya şemaya dayalı süreçler ile hedefin özelliklerine dayalı süreçlerden hangisinin kullanıldığı sorusuna getirilen açıklamalardan biridir (Gilbert, Pelham ve Krull, 1988) ![]() Buna göre, algılayan kişi bilişsel planda ne kadar aktif ya da meşgul ise, dikkati o kadar çok dağınık demektir ve dolayısıyla, hedef hakkındaki izlenimi, daha ziyade mevcut enformasyonlara (şemalar, kategoriler) dayanacaktır ![]() Bilişsel Bağışıklık Daha ziyade ideolojik nitelikli bilişsel bir mekanizmayı ifade eden bilişsel bağışıklık terimi, insanın kendi doğasına ilişkin görüşleriyle çatışan enformasyonlara karşı geliştirdiği bir savunma stratejisine işaret etmektedir ![]() Örneğin insan davranışlarının hayvanlarla ortak doğal belirlemelerin sonucu olduğu yönündeki enformasyonlara maruz kalan kişiler, insan türünün özgüllüğünü, yani hayvanlardan farklılığını destekleyen açıklamalar aramaktadırlar ve bunun için doğaüstü açıklamalara, gizli bilimlere başvurmaktadırlar ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#22 |
dehşet
|
![]() Bireyselcilik Bireyselcilik, genel bir deyişle, modern eşitlikçi toplumlar bağlamında ortaya çıkan ve bireyi merkeze alan bir anlayışın, bir değerler sisteminin ifadesidir ![]() ![]() ![]() Gerçekten de modern birey anlayışının bir tarihi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha önceki toplumlarda (ilkel, antik, ortaçağ, vb ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlk olarak, dünyaya (mevcut düzene) kıyasla bir kopma hareketi (Hıristiyanlık) şeklinde başlamış ve uzun süren bir 'kuluçka' döneminden sonra İnsan Hakları düşüncesi (Hobbes, Locke, vb ![]() ![]() Bireyselciliğin tarihinde, insanları cemaatlerin hakimiyetinden kurtaran sekülerleşmenin de önemli bir yeri olduğu genellikle kabul edilmektedir ![]() ![]() Dubois ve Beauvois (2002), geniş ve dar anlamda bireyselcilik ayrımı yapmaktadırlar ![]() ![]() Dar anlamda bireyselcilik, geniş anlamda bireyselciliğin, toplumun temelleri düzeyindeki bir sonucudur (eğer tersi değilse) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yazarlar ayrıca 'sosyal düzenin ve siyasal iktidarın meşrulaştırılması konusuna ilişkin moral teori' olarak tanımladıkları felsefi bireyselcilik ile zamanın ideolojik ambiansında kolektif ve bireysel gerçeklik karşıtlığına dayanan birtakım görüşler bütünü olarak beliren doksolojik bireyselciliği ayırdederler ![]() Beauvois (1994) Batı toplumlarındaki aktüel doksolojik birey-selciliğin, liberal bireyselcilik olduğunu ve bu bireyselcilikte bireyin emekçi, asker, hasta, öğrenci, taraftar, vb ![]() ![]() Günümüzde evrensel bir model olarak sunulan bireysellik, kişiyi, Batı dünyasında tarihin belirli bir döneminden itibaren içine soktuğumuz bir kalıp gibi nitelendirilebilir ![]() ![]() Tarihsel, biyolojik, psikolojik ve sosyal bagajını kendine özgü bir tarzda bütünleştiren apayrı bir birimdir ![]() ![]() Bu anlamda birey, bir kurgudur, sosyal olarak inşa edilmiştir ![]() ![]() ![]() Zira kendini biricik, tekil, farklı olarak görmekte, özerk ve bağımsız olduğuna inanmakta, dolayısıyla kendi kendine yeterli olduğu inancını taşımakta ve olayların nedenlerinin kendi içinde olduğuna inanma eğilimi taşımaktadır ![]() ![]() Bireyselcilik başka açılardan da kavranabilir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#23 |
dehşet
|
![]() Birincil Güdüler Bunlar öğrenilmiş veya öğrenilmemiş olmalarına göre ikiye ayrılabilirler ![]() ![]() Birincil güdülerin bazıları açlık, susuzluk gibi, vücutta bilinen bazı fizyolojik değişikliklerden kaynaklanır ve genellikle fizyolojik dürtüler (physiological drives) olarak adlandırılırlar ![]() ![]() ![]() Açlık ve Susuzluk Açlık ve susuzluk fizyolojik dürtüleri birbiriyle yakından ilişkilidir ![]() ![]() ![]() ![]() Genel açlık Açlık yaşantısının zamandan zamana veya kişiden kişiye değiştiği görülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beynin çeşitli bölgeleri açlık ve yemek yeme faaliyetlerini düzenler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beslenme ve tercihler Çocuklar ve hayvanlar, eğer tercihlerine bırakılırlarsa, yiyecekleri şeyi seçme eğilimindedirler ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#24 |
dehşet
|
![]() Birlikte Hatırlama Sosyal bellek araştırmaları ve kimlik oluşumu bakımından önem taşıyan bu kavram (joini remembering), sosyal inşacılık yaklaşımına bağlı sosyal psikologlar tarafından ortaya atılmış bir modeldir ![]() ![]() Bu bağlamda araştırma amaçlı çeşitli konuşma teknikleri geliştirilmiş bulunmaktadır ![]() ![]() Boomerang Etkisi Tutum değişimi, reklamcılık, propaganda ve benzeri iletişim süreçlerinde özenle dikkat edilen boomerang etkisi ya da negatif etki, bir sosyal etki sürecinde, hedefin etkileyen yönünde (pozitif etki) etkilenmeyip aksi yönde bir eğilim geliştirmesini ifade etmektedir ![]() ![]() Negatif etki, etkileyen (iletişim kaynağı) ile etkilenen (iletişim hedefi) arasındaki ilişki, etkileyenin algılanması ve iletilen mesajın niteliği ile ilgili faktörlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır ![]() Araştırmalara göre bunlar arasında en önemlisi, etkileyenin, etkileme hedefi tarafından negatif değerlendirilmesidir; burada iletişim kaynağı olan kişinin sevilmemesi veya güven uyandırmaması söz konusudur ve bu olgu, iletişim uzmanlarının "insanlar her şeye inanabilir, ama herkesten gelene değil' özdeyişinde ifadesini bulmaktadır ![]() İkinci olarak hedefin, eylemlerinin sınırlandırılmasına tepki duyması ve direnmesi söz konusu olabilir; bu olgu bireyin özgürlüğünün tehdit edilmesinden, kısıtlanmasından duyduğu rahatsızlıkla ilgilidir ![]() Üçüncü olarak etki kaynağının istemeksizin mesaja karşıt bilgiler iletmesi de negatif etkiye yol açabilir; örneğin yapılmaması istenen davranışlar detaylı bir şekilde anlatıldığında, bazen, bunlardan haberdar olmayanlar, neler yapabilecekleri konusunda uyarılmış olmaktadırlar ![]() Nihayet istenen şeyin, hedefe ulaşılamayacak, gerçekleştirilemeyecek kadar zor ve uzak görünmesi de negatif etkiye yol açabilir; bunun klasik örneği bir diş macunu reklamında "tüketicilerin günde en az beş kez bu macunla dişlerini fırçalamalarının gerektiği, aksi halde bunun hiçbir şeye yaramayacağı" mesajının verilmesi ve kampanya sonunda, söz konusu marka diş macunu satışlarının azalmasıdır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#25 |
dehşet
|
![]() Çatışma Kişiler arası ilişkilerin özel bir durumu olan çatışma, çok farklı nedenlerden kaynaklanabilecek bir gerilim durumudur ![]() ![]() ![]() Literatürde farklı çatışma türleri ayırdedilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Çatışma konusundaki araştırmaların önemli bir kısmı, çatışmayı çözme stratejileri ve bunların koşulları üstünde durmaktadır ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#26 |
dehşet
|
![]() Çekim Çekim, kişiler arası ilişkilerin hem temeli, hem de bir tarzı gibi görünmektedir ![]() ![]() ![]() Sosyal psikologlar kişiler arası çekim olgularında coğrafi mekânda yakınlık, fiziksel görünüş, benzerlik, birbirini tamamlama, enformasyon verme, bağlanma isteği, doyum sağlama ya da ödüllendirici olumlu yaklaşım gibi faktörlerin etkili olduğunu öne sürmüşlerdir ![]() Davranış Senaryoları Çeşitli koşullara veya bağlamlara uygun davranış beklentileri ya da hangi davranışların uygun olacağını belirten davranış epizodlarıdır ![]() ![]() Bunlar, doğrudan gözlem yaparak, diğer insanların değerlendirmelerini dinleyerek, televizyon veya filmlere bakarak, kitaplar oku***** ve benzeri yollardan öğrenilmektedir ![]() ![]() ![]() Davranış Stilleri Küçük gruplarda azınlıkların çoğunluk üzerindeki etkileri konusunda Moscovici tarafından geliştirilen bu kavram, etki kaynağının farklı davranış şekillerini ifade etmektedir ![]() Bu kavram, konformite alanındaki araştırmalarda gözlenen ve yönü çoğunluktan azınlığa veya bireye doğru giden etki modelini tersine çeviren, yani azınlıkların da çoğunluğun kanaatlerini, değerlerini ve davranışlarım değiştirebileceğini varsayan bir anlayıştan kaynaklanmaktadır ![]() ![]() Davranış stilleri, davranış veya kanaatin retoriğine (yoğunluk, organizasyon, vs ![]() ![]() Davranış stilinin iki yanı vardır: Araçsal ve sembolik yanlar ![]() ![]() ![]() ![]() Moscovici, sosyal etki bağlamında çeşitli davranış stillerinden söz etmektedir: Soruna yatırım, özerklik, tutarlılık, denklik/hakkaniyet, katılık gibi ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#27 |
dehşet
|
![]() Desantrasyon Desantrasyon (deceniration) ya da kendi merkezinden çıkma terimi, desantralizasyona benzer şekilde, bir merkeze tabi olmamayı ifade etmektedir ![]() ![]() Kendi merkezinden çıkma, genel olarak zihinsel ve moral gelişimin bir üst aşaması ve gruplar arası ilişkilerde önyargılardan kurtulmanın koşulu olarak görülmektedir Dijital İletişim Palo Alto Ekolü'nün kişiler arası iletişimde (kullanılan enformasyonun, kodun ya da işaretlerin türüne göre) ayırdettiği iki iletişim tarzından biridir (diğeri analojik iletişim) ![]() Dijital iletişim, bir takım işlemlerle kodlanabilir ve dolayısıyla bilgisayarlara sokulabilir bir özellik taşıyan, objektif, mantıksal bir enformasyonun kullanıldığı iletişimdir ![]() ![]() ![]() Dogmatizm Adorno'nun otoriter kişilik kavramı doğrultusundaki eleştirel çalışmaları çerçevesinde Rokeach (1960) tarafından ortaya atılan kavram, kısaca, bireylerin dünyayla ilişkilerindeki zihinsel katılığı ifade etmektedir ![]() Adorno'nun etnosantrizm kavramım genişleten, önyargılı tutumların belirli bir ideolojiye özgü olmadığını, hoşgörüsüzlüğün 'sağ' ideolojiler kadar 'sol' ideolojilerin taraftarlarında da görüldüğünü savunan Rokeach'e göre her birey sosyal dünyasını, inandıklarından ve inanmadıklarından oluşan bir inançlar sistemiyle (belief-disbelief systetri) süzgeçten geçirir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#28 |
dehşet
|
![]() Donma Etkisi K ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuçlara göre ikinci yol daha etkili olmuş ve Lewin, bunu karar verme eyleminin erdemine, yani donma etkisine bağlamıştır ![]() ![]() ![]() Nitekim bunu, günlük yaşamdan bazı olaylarda görmek mümkündür ![]() ![]() ![]() Bunun literatürden bir başka örneği 1965'te Johnson'a Vietnam Savaşı'nın geleceği hakkında sunulan rapordur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başlangıçta donma etkisi kavramıyla açıklanan bu olgu, daha sonra 'angajmanın tırmanması' (escalation of commitmeni) olarak da adlandırılmış ve 'oltaya takılma' (law-ball) diyebileceğimiz bir manipülasyon stratejisinin açıklanmasında kullanılmıştır ![]() ![]() ![]() İtaat davranışlarını konu alan sosyal psikoloji deneylerinde, zoraki kabul (forced compliance) durumlarında, değişken olarak baskısız (serbest seçim, -ki bu, salt bir illüzyon da olabilir) veya baskılı (serbest olmayan seçim) koşullar kullanıldığında, baskısız uyma (compliance without pressure) koşulunun etkili olduğu ve deneklerin normalde yapmayacakları şeyleri yaptıkları görülmektedir ![]() ![]() Bu konuda Aronson, 'kendi kendini doğrulama' kavr***** dayalı bir açıklama getirmektedir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#29 |
dehşet
|
![]() Duygusal Zeka (EQ) Türümüz var oluşunu büyük ölçüde duyguların insan ilişkilerindeki gücüne borçludur ![]() ![]() ![]() Tüm duygular harekete geçmemizi sağlayan dürtülerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun yanında fevri ve güçlü, bazen de mantıksız olan bir kavrama sistemi daha vardır; bu da duygusal zihindir ![]() ![]() Duyguların, akıl üzerindeki etkisini anlamak için beynin gelişimine bakmamız gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() Amigdala, duygusal belleğin ve başlı başına anlamın deposudur; amigdalasız yaşam, kişisel anlamlarından soyutlanmış bir yaşamdır ![]() ![]() ![]() Hisler, bize doğru yönü gösterir; ondan sonra kuru mantık işe yarar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aslında akıl, duygusal zeka olmadan tam verimli çalışamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kararlar, salt mantığa dayanarak alınamaz; kişinin güdülerine ve geçmiş deneyimlerden derlenmiş duygusal bilgeliğe ihtiyaç vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Duygusal zeka açısından umutlu olmak, kişinin zorlu engeller veya yenilgiler karşısında bunaltıcı kaygıya, teslimiyetçi bir tutuma ya da depresyona yenik düşmemesi anl***** gelir ![]() ![]() ![]() ![]() Empatinin kökeni özbilinçtir ![]() ![]() ![]() Her temasta duygusal sinyaller göndeririz ve bu sinyaller bizimle birlikte olanları da etkiler ![]() ![]() ![]() Duygusal öğrenmede cinsiyetler arasında farklılıklar vardır ![]() ![]() ![]() Evliliklerde anahtar niteliğindeki yeterliliklerden biri, eşlerin sıkıntılı hisleri kendi başına yatıştırmayı öğrenmesidir ![]() ![]() Gelecekte, EQ'nun temel becerileri ekip çalışmasında, işbirliğinde ve insanların birlikte daha etkili çalışmayı öğrenmelerine yardımcı olunurken büyük önem kazanacaktır ![]() ![]() Öfke, kaygı kronikleştiğinde, insanların bir dizi hastalığa karşı direncini kırabilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca, çocukların okuldaki başarısızlıklarının ardında da duygusal zekadan yoksunluk yer almaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mizaç, duygusal hayatımızın özelliklerini oluşturan ruh halleri olarak tanımlanabilir ![]() ![]() ![]() Alkoliklik, uyuşturucu bağımlılığı, yeme bozuklukları gibi kötü alışkanlıklar depresyon, kaygı belirtilerini kendi kendilerine tedavi etme yöntemi olarak gelişebilmektedir ![]() ![]() ![]() Yapılan araştırmalara göre, duygusal okuryazarlık programları çocukları okuldaki başarı puanlarını ve performansını iyileştirmektedir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#30 |
dehşet
|
![]() Edimsel Koşullanma Klasik koşullanma yoluyla öğrenmeyi sağlamak için, yapılan bir davranışa neden olan uyarıcının bilinmesi gerekir ![]() ![]() ![]() Thorndike'ın çalışmalarından hareket eden Skinner, organizmanın davranışlarını uyarıcılara karşı gösterilen otomatik bir tepki olmaktan çok kasıtlı olarak yapılan hareketler olarak kabul etmektedir ![]() ![]() Organizmayı olumlu bir sonuca götüren davranışlar kalıcı olur ![]() ![]() ![]() Edimsel davranış: Bilinen bir uyarıcı tarafından oluşturulmaz; organizma tarafından ortaya konur ve sonuçları tarafından kontrol edilir ![]() · Klasik koşullanmada önce uyaran vardır ve organizma ona tepki gösterir ![]() · Edimsel davranışta önce tepki yapılır sonra tepkinin doğurduğu uyarıcı gelir ![]() Davranış sonucunda organizmanın hoşuna giden bir durum ortaya çıkar ![]() ![]() ![]() ![]() Skinner'e göre bir davranışın sonucu, organizma için hoşa giden, olumlu bir durum yaratıyorsa, o davranışın tekrar ortaya çıkma olasılığı artar ![]() ![]() Bu tür koşullamada, davranışı izleyen ve organizma üzerinde hoşa gidici bir etki yaratarak, davranışın (edimin) ortaya çıkma olasılığını artıran uyarıcılara pekiştireç denir ![]() ![]() ![]() ![]() Pekiştireçler olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir öğrenci evindeki aile kavgalarından, sorunlarından kaçmak için okula geliyorsa, okul bu öğrenci için olumsuz pekiştireçtir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yapılan bir davranışın sonucunda, organizma için olumsuz bir durum yaratan uyarıcılara ceza denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Pekiştireç davranışı güçlendirirken, ceza zayıflatır ya da belli bir süre için durdurur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cezanın diğer bir olumsuz yönü ise saldırgan davranışlara neden olmasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Premack ilkesi: Büyükannenin Kuralları Çok sık görülen (tercih edilen) davranış pekiştireç olarak kullanılarak, az gösterilen (tercih edilmeyen) davranış ortaya çıkarılmaya çalışılır ![]() ![]() ![]() Skinner'e göre eğitimin amacı bilgiyi en yüksek düzeye çıkarmak olmalıdır ![]() ![]() ![]() Skinner'in programlanmış öğrenme ilkeleri şöyle sıralanabilir: · Öğrenilecek konu çok küçük ünitelere ayrılarak güçlük derecesine göre basamaklandırılır ![]() · Öğrenci her basamakta bir edimde bulunur ![]() · Öğrenilecek konu bir uyaran durumuna gelir ![]() · Öğrenci her basamakta yaptığı edimin sonucunu hemen görür ![]() Edim doğru ise ilerler yanlış ise düzeltilir ![]() EDİMSEL KOŞULLANMANIN EĞİTİME UYGULANMASI Edimsel koşullamanın getirdiği ilkeler günümüzde halen geçerliğini korumaktadır ![]() ![]() Pekiştireç mutlaka doğru davranışı takip etmelidir ![]() ![]() ![]() Öğrenci pekiştireci hangi davranışın sonucunda aldığını farketmelidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Örneğin derste sıkılan bir öğrenciyi gürültü yapıyor diye sınıftan atan bir öğretmen, öğrencinin davranışını cezalandırmaktan çok pekiştirmiş olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı ince pekiştirme çeşitleri: Öğrenilecek davranış yeni ve karmaşık ise her doğru davranış pekiştirilebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sabit zaman aralıklı pekiştirmede, pekiştireçler belli zamanlarda verilir ![]() ![]() ![]() Değişken zaman aralıklı pekiştirmede ise pekiştireçler beklenmedik zamanlarda verilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sabit oran aralıklı pekiştirmede kaç davranıştan sonra pekiştireç verileceği bellidir ![]() ![]() ![]() ![]() Değişken oran aralıklı pekiştirmede ise kaç doğru davranışa pekiştireç verileceği belirli değildir ![]() ![]() Koşullu Anlaşma: Koşullu anlaşma, bireyin pekiştireci elde etmesi için belli bir şekilde davranmasını gerektirir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Davranış değiştirmek amacıyla kullanılan diğer bir yöntem de, simgesel ödülle pekiştirmedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Değiştirilmek istenilen davranışların belirlenmesi: Programın başarıya ulaşması için öncelikle öğrencide hangi davranışların değiştirilmek istendiğine karar verilmesi gerekir ![]() ![]() Değiştirilecek davranışlar belirlendikten sonra simgesel ödülün ne olacağına ve her davranışın karşılığında kaç simge verileceğine öğrencilerle birlikte karar verilir ![]() ![]() ![]() Simgeler belirlendikten sonra elde edilen simgelerin nasıl harcanacağına, yani birincil pekiştireçlerin neler olacağına ve bunların kaç simgeye bedel olduğuna karar verilmesi gerekir ![]() ![]() ![]() Biçimlendirme: Edimsel koşullama süreci normal koşullarda çok zaman alır ![]() ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak, biçimlendirme, beklenen davranışa yakın olarak görülen bir tepkinin pekiştirilmesiyle başlayan ve kademeli bir şekilde istenen tepkiye daha yaklaşan tepkilerin pekiştirilmesi ve en sonunda da istenen tepkinin kazandırılmasıyla sonlanan bir süreçtir ![]() Programlı Öğretim Skinner'e göre öğrenmenin etkili bir şekilde oluşabilmesi için şu koşullar yerine getirilmelidir: · Öğrenilecek bilgi, küçük adımlarla öğrenciye sunulmalıdır ![]() · Öğrenen kişiye öğrenmelerinin doğruluğu ya da yanlışlığı hakkında anında bilgi (dönüt) verilmelidir ![]() · Öğrencinin kendi hızıyla öğrenmesine olanak verilmelidir ![]() Skinner, sınıftaki bu öğrenme problemlerine çözüm olarak alternatif bir öğretme tekniği olan programlı öğretimi önermiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Makinanın temel ögesi programdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir sonraki öğrenme birimine geçirilir ![]() ![]() ![]() ![]() Skinner, öğretme makinalarında doğrusal programları tercih etmekle birlikte, bilgisayarların gelişimiyle dallı programlar yaygınlaşmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|