Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fizilalil, kuran, kutub, seyyid, suresi, tefsiri, zuhruf

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Zuhruf Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Zuhruf Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



63- İsa açık delilleri getirdiği zaman dedi ki: "Size hikmetle ve ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak üzere geldim Allah'a karşı gelmekten sakının, bana itaat edin"

64- "Çünkü Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir O'na ibadet edin İşte bu, doğru bir yoldur"

65- Ama aralarında çıkan gruplar, birbiriyle ihtilafa düştüler Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!

Hz İsa gerek yüce Allah'ın kendisi aracılığı ile gerçekleştirdiği somut mucizelerden, gerekse doğru yola iletici söz ve direktiflerden oluşan açık ve anlaşılır belgeler getirmişti kavmine Hz İsa soydaşlarına "Size hikmet getirdim" demişti Kendine hikmet verilen biri, birçok iyiliklere sahip demektir Ayağı kaymaktan ve düşmekten korunmuş, aşırılıktan ve eksikliklerden emin olmuş demektir Yolda kendine güvenir bir şekilde ölçülü ve aydınlık bir istikamette adımlarını atar Bunun yanısıra Hz İsa soydaşlarının içine düştükleri bazı görüş ayrılıklarını açıklığa kavuşturmak için gelmişti Çünkü soydaşları Hz İsa'nın getirdiği hayat sistemi (şeriat) hakkında farklı görüşlere sahiptiler Bu farklı görüşlere bağlı olarak gruplara, fraksiyonlara bölünmüşlerdi Hz İsa bu grup ve fraksiyonları Allah tan korkmaya, ve Allah katından getirdiği kitaba uymak suretiyle ona kulluk sunmaya çağırdı Bu amaçla hiçbir kapalılığa yer vermeden, karanlık bir nokta bırakmadan, gerçeği olanca çıplaklığı ile sunma hususunda hiçbir taviz vermeden katışıksız tevhid mesajını (yani Allah'ın birliği gerçeğini) açıkça duyurdu: "Allah benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir:' Hz İsa, kesinlikle "Ben ilahım" dememiştir Asla "Allah'ın oğluyum" dememiştir Kendisinin kulluğu ve alemlerin Rabbi olan Allah'ın Rabblığı dışında uzaktan, yakından Rabbi ile aralarında bir başka bağın varlığına işaret etmemiştir Onlara: İşte doğru yol budur, dolambaçsız, zikzaksız yol budur Bu yolda ayaklar kaymaz, sağa sola sapılmaz demiştir Ne var ki ondan sonra gelenler, tıpkı ondan önceki soydaşları gibi gruplara bölündüler Bir gerekçeden, yahut bir kuşkudan dolayı değil, tamamen zalim oluşları nedeniyle bölündüler: "Acı bir günün azabı kaysında vay o zalimlerin haline!"

Kuşkusuz Hz İsa'nın dini İsrailoğullarına yönelikti, onlar için gönderilmişti İsrailoğulları uzun süreden beri, kendilerini Roma İmparatorluğunun baskısından, boyunduruğundan kurtarması için onu bekliyorlardı bu bekleyiş uzun zaman sürdü Ama Hz İsa gelince, onu tanımadılar, karşı çıktılar Onu çarmıha germeye kalkıştılar

Hz İsa geldiği zaman İsrailoğullarını çeşitli gruplara, mezheplere bölünmüş durumda buldu Bunların en önemlisi şu dört gruptu:

I SADÛKİLER: Bunlar "saduk"a bağlıydılar Hz Davud ve Süleyman selam üzerlerine olsun- döneminden bu yana kahinlik yetkisi ona ve ailesine verilmişti Geleneğe göre kahinin soyu, Musa'nın kardeşi Harun'a kadar uzanmalıydı Yahudilerin mabedinin yönetimi onun soyunun elindeydi Bunlar görevleri ve meslekleri gereği ibadetlerin şekillerine ve ayinlere büyük önem verirlerdi "Bid'at"lara karşıydılar Bununla beraber çok sefih bir özel hayatları vardı Hayatın zevklerinden sorumsuzca yararlanırlardı Kıyametin kopacağını da kabul etmezlerdi

II FERİSÎLER: Bunlar sadukîlerle sürekli mücadele ediyorlardı Onların ayinlere ve ibadet şekillerine fazlasıyla önem vermelerini, ölümden sonra dirilişi, ve kıyamet gününde hesaplaşmayı inkar etmelerini yadırgıyorlardı Ferisîlerin en belirgin özellikleri, mistik ve tasavvufi bir hayat tarzı seçmeleriydi Bununla beraber içlerinde bilgelikleri ile övünenler, büyüklenenler de yok değ,ildi Hz İsa onların bu kibirlerini ve gösterişli sözlerini yererdi

III SAMİRÎLER: Bunlar Yahudi ve Asur karışımı bir gruptular Musevi kitapları olarak bilinen eski dönemden kalma beş kitaba uyuyorlardı Sonraki dönemlerde bunlara eklenen ve diğer gruplarca kutsal olarak bilinen öteki kitapları kabul etmezlerdi

IV ASİLER veya ESSİNÎLER: Bunlar bazı felsefï akımların etkisinde kalmışlardı Diğer yahudi gruplardan kopuk bir hayat yaşıyorlardı Nefse eziyet etme, dünya nimetlerinden yararlanmama yolunu tutmuşlardı Aynı şekilde cemaatlerinde de sıkı bir düzen kurmuşlardı

Bunların dışında ferdi düzeyde daha birçok mezhep ve grup vardı Roma İmparatorluğunun baskısı altında ezilen, aşağılanan, horlanan ve herkesin beklediği kurtarıcının eliyle kurtarılmayı bekleyen İsrailoğulları o sıralarda bir inanç ve gelenek karmaşası içinde yaşıyorlardı

Hz İsa "Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir" şeklinde duyurduğu tevhid, yani Allah'ın ruhsal arınmayı ve insan kalbine yönelmeyi ayin ve şekillerden öncelikli tutan şeriatı getirince sadece ibadetlerin dış görünüşüne ve ayinlere önem vermeyi meslek haline getiren din adamları ona savaş ilan ettiler

Hz İsa'nın şu sözü onların durumunu çarpıcı biçimde ortaya koyuyor: "Onlar ağır yükler hazırlıyor ve insanları bu ağırlıkları omuzlamaya yöneltiyorlar Fâkat yardım için parmaklarını bile uzatmıyorlar Bütün yaptıklarını insanlar kendilerîne baksınlar diye yapıyorlar Sarıklarını gösterişli biçimde sarıyor, cüppelerinin eteklerini uzatıyorlar Ziyafetlerde ilk sedire kuruluyor, toplantılarda baş köşedeki yere oturuyorlar Sokaklarda kendilerine selam verilmesini, nereyé giderlerse gitsinler, kendilerine "efendim efendim" denilmesini istiyorlar"

Yine Hz İsa onlara seslenirken şöyle diyor: "Ey kör kılavuzlar Sivrisinekten dolayı insanları hesaba çekerken, kendileri deveyi hamuduyla yutanlar Siz kadehin ve yemek tabağının dışını temizliyorsunuz oysa her ikisinin de içi pislik ve artıkla doludur Yazıklar olsun size ey riyakar yazıcılar, Ferisîler Sizler beyaza boyanmış kabirler gibisiniz, dışı parlak, içi çürük kemik dolu"

İnsan Hz İsa'ya dayandırılan bu sözleri ve bu konuya ilişkin olarak yeralan başkalarının sözlerini okuduğu zaman günümüzde dini meslek edinen din adamlarını düşünüyor Bu, insanların her yerde görebildikleri, dini resmi bir meslek haline getiren din adamlarının değişmez özelliğidir

Sonra Hz İsa Rabbine gitti Ona uyanlar da ondan sonra bölündüler Gruplara, fraksiyonlara ayrıldılar Bazıları onu tanrılaştırdı Bazıları da onun Allah'ın oğlu olduğunu ileri sürdü Bir kısmı da Allah'ın üç olduğuna, ve İsa'nın bu üçten biri olduğuna inandı Böylece Hz İsa'nın sunduğu saf tevhid inancı - yani Allah'ın birliği inancı- kayboldu Bununla birlikte, Rabblerine sığınmaları, dini tamamen O'na özgü kılmak -yani sadece O'nun hayat sistemine uymak- suretiyle O'na kulluk sunmaları için insanlara yönelttiği çağrı da unutulup gitti

"Aralarında çıkan gruplar, birbiriyle ihtilafa düştüler Acı bir günün azabı karşısında vay o zalimlerin haline!"

Sonra da Arap müşrikleri kalkıyor, Hz İsa hakkında ondan sonra ortaya çıkan değişik grupların yaptıklarını, onun hakkında uydurdukları efsaneleri Peygamber efendimize karşı delil olarak ileri sürüyorlar

Surenin akışı zalimlerden söz ediyorken, Hz İsa'dan sonra aralarında görüş ve inanç ayrılıkları başgösteren gruplar ile bu grupların yaptıklarını Peygamber efendimize karşı delil olarak kullanmaya kalkışan Arap müşrikleri bir araya getiriliyor ve kıyamet günündeki durumları uzun ve ürpertici bir sahnede tasvir ediliyor Bu sahne aynı zamanda kendilerine büyük ikramda bulunulmuş muttakilerin nimetlerle dolu cennetlerdeki durumlarını da kapsıyor:

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Zuhruf Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Zuhruf Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



66- Onlar illa o saatin kendilerinin hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın başlarına gelmesini mi bekliyorlar?

67- O gün takva sahipleri dışında, dost olanlar birbirlerine düşman olurlar

68- Ey kullarım, bugün size korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz

69- Onlar, ayetlerimize inanmış ve müslüman olmuş kullarımdı

70- Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz

71- Onların önünde altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır Orada canların çektiği, götlerin hoşlandığı herşey var ve siz, orada ebedi kalacaksınız

72- İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur

73- Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz

74- Suçlular, cehennem azabında ebedi kalacaklardır

75- Kendilerinden azab hiç hafiflemeyecektir Onlar azab içinde ümitsizdirler ,

76- Biz onlara zulmetmedik; fakat onlar kendileri zalim idiler

77- "Ey Malik! Rabbin bilim işimizi bitirsin" diye seslenirler Malik de "Siz böyle kalacaksınız" der
Sahne kıyametin ansızın kopuvermesiyle başlıyor Onlarsa bundan habersizdirler Kıyametin gelip çattığının farkında değildirler:

"Onlar illa o saatin kendilerinin hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın başlarına gelmesini mi bekliyorlar?"

Bu sürpriz gelişme tuhaf bir olaya neden oluyor Onların dünya hayatında alışageldikleri herşeyi altüst ediyor

"O gün takva sahipleri dışında, dost olanlar birbirlerine düşman olurlar"

Dostların düşman haline gelmesini, sevgilerinin kendisinden kaynaklanıyor Çünkü onlar dünya hayatında kötülük etrafında birleşiyorlardı, birbirlerini sapıklığa yöneltiyorlardı Bugünse birbirlerini kınıyorlar Sapıklığın sorumluluğunu, kötülüğün akıbétini birbirlerinin üzerine atıyorlar Bugün birbiriyle çekişen düşmanlara dönüşmüşler Oysa dostların birbirlerini kurtarması gerekiyordu "Takva sahipleri hariç" Onların sevgisi, dostluğu kalıcıdır Onlar doğru yolda birleşmişlerdi, birbirlerine iyiliği tavsiye etmişlerdi Sonuçta da kurtulmuşlardır

Dünyadayken dost olanların ahirette düşman haline gelip birbirlerini suçladıkları sırada, tüm varlıklar müttakilere yönelik şu yüce ve onurlandırıcı duyuru ile çınlıyor:

"Ey kullarım, bugün size korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz" "Onlar, ayetlerimize inanmış ve müslüman olmuş kullarımdı" "Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz"

Yani sevinciniz, neşeniz yüz hatlarınızdan ve davranışlarınızdan taşarak, büyük bir mutluluk içinde giriniz cennete

Sonra -hayal gözüyle- altından kadehler ve tepsilerle çevrelerinde dolaşıldığını seyrediyoruz Onlar için canlarının çektiği herşeyin cennette bulunduğunu görüyoruz Canın çektiği şeylerin yanısıra, gözler de gördüklerinden zevk alıyorlar Onlara yönelik ikram hem eksiksizdir, hem de göz zevkini okşayacak kadar güzeldir

"Onların önünde altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır Orada canların çektiği, gözlerin hoşlandığı herşey var!"

Bu nimetlerin yanısıra, daha büyük ve daha üstün bir lütuf var ki, o da yüce Allah'ın onlara yönelik onurlandırıcı şu hitabıdır:

"Siz orada ebedi kalacaksınız"

"İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur" "Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz"

Biraz önce birbirlerini suçlayarak çekişirken bıraktığımız suçlular ne durumdadır acaba?

"Suçlular, cehennem azabında ebedi kalacaklardır"

Bu, en zor, en dayanılmaz düzeyde, sürekli bir azaptır Bir saniye durmaz, bir an için olsun soğumaz Kurtulma ümidini taşıyan tek bir parıltı yok Uzaktan da olsa tek bir ümit ışığı görünmez Her yönden ümitlerini keserek kara kara düşünüyorlar: "

"Kendilerinden azap hiç hafifletilmeyecektir Onlar azap içinde ümitsizdirler"

Bunu kendi başlarına getiren onlardır Kendilerini bu korkunç akıbete kendileri sürükledi Onlar zalimdirler, zulme uğramış değildirler

"Biz onlara zulmetmedik; fakat onlar kendileri zalim idiler"

Sonra bu atmosfer içinden derinden gelen bir ses yankılanıyor Bu ses karamsarlığın, sıkıntının ve ümitsizliğin tüm anlamlarını taşıyor

"Ey Malik! Rabbin bizim işimizi bitirsin"

Çok uzaklardan, derinden yükselen bir feryattır bu Oradan, cehennemin kapalı kapılarının ardından yükseliyor Bu yükselen, o suçlu zalimlerin feryadıdır Kurtulmak için, yardım istemek için bağırmıyorlar Çünkü bu konuda herşeyden ümitlerini kesmişler, tamamen karamsardırlar Tek istedikleri yok olmak Bir an önce yok olup rahat etmek Bu şiddetli azap karşısında ölüm onlar için bir arzudur! Bu feryad, sahneye yoğun bir karamsarlık ve sıkıntı havasını veriyor: Biz bu feryadın ötesinden azab içinde çırpman, insan gücünü aşan acılarla kıvranan bedenleri görüyor gibi oluyoruz İşte bu dayanılmaz azabın acısı ile basıyorlar bu canhıraş feryadı: "Ey Malik! Rabbin bizim işimizi bitirsin"

Fakat daha beter içlerini karartan, kendilerini aşağılayan bir cevap alıyorlar Kendilerine önem verilmediğini öğrenmenin ezikliği içinde kalakalıyorlar: "Malik de "Siz böyle kalacaksınız' der"

Kurtuluş yok, ümit yok Ölmeniz sözkonusu değil İşiniz bitirilmeyecek, böyle kalacaksınız!

Bu iç karartıcı ve sıkıntılı sahnenin ışığında, haktan hoşnut olmayan, doğru yola girmekten kaçınan, dolayısıyle bu korkunç akıbeti boylayanlara sesleniliyor Sakındırma ve şaşkınlık ifade etmeye en uygun ortamda hem de şahitlerin özü önünde tutumlarının tuhaflığı, hayret vericiliği dile getiriliyor:

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Zuhruf Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Zuhruf Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



78- Andolsun biz size hakkı getirdik; fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz

79- Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu Biz de kararlıyız

80- Yoksa bizim, kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarım işitmediğimizi mi sanıyorlar? Aksine işitiriz ve yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadırlar

Onların Hz Peygambere uymayışlarının nedeni haktan hoşnut olmayışlarıdır Yoksa peygamberin sunduğu mesajını hak içerikli olduğunu kavramadıklarından veya saygın peygamberin doğruluğundan kuşku duyduklarından kaynaklanmıyor bu tutumları Çünkü onun insanlara yalan isnat ettiğine tanık olmamışlardı Böyle biri nasıl Allah adına yalan söyleyebilir? Ona iftira atabilir?

Gerçeğe karşı savaş açanlar, genellikle onun gerçek olduğunu bilmiyor değildirler Onlar gerçekten hoşlanmazlar Çünkü gerçek onların arzuları ile, heves ve hevesleri ile çatışır Azgın ihtiraslarının yoluna dikilir Onlar da arzularını, azgın ihtiraslarını frenleyemeyecek kadar zayıftırlar Fakat hakka ve hak davetçilerine karşı çok cesurdurlar Dolayısıyle heva ve hevesleri ve azgın ihtirasları karşısındaki zayıflıklarından hakka ve hak davetçilerine karşı bir güç, bir cesaret alıyorlar!

Bu yüzden sınırsız ve caydırıcı güce sahip olan, onların gizli duygularını ve kurdukları planları bilen yüce Allah onları şu şekilde tehdit ediyor:

"Yoksa bir işe mi karar verdiler? Doğrusu biz de kararlıyız"

"Yoksa bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Aksine işitiriz ve yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadırlar"

Onların yanlışta ısrar edip Hakka karşı olumsuz tavır takınmalarına karşılık yüce Allah'ın kesin emri ve Hakkın üstün gelmesine ve desteklenmesine ilişkin iradesi yeralıyor Onların karanlıkta buluşup komplolar kurup planlar hazırlamalarına karşılık yüce Allah'ın gizli açık herşeyi bildiği vurgulanıyor Zayıf, güçsüz ve yetersiz yaratıklar herşeyden güçlü, ve herşeyi bilen yaratıcıya karşı çıktığında akıbet önceden bellidir

Surenin akışı bu dehşet verici tehditten sonra onları kendi hallerine bırakarak Peygamber efendimize yöneliyor ve onlara söylemesi gereken sözü söyledikten sonra, onları bir benzerini az önce gördükleri akıbetleri ile başbaşa bırakmasını istiyor:

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Zuhruf Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Zuhruf Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



81- De ki: "Eğer Rahman'ın çocuğu olsaydı O'na tapanlardan ilki ben olurdum"

82- Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir

83- Bırak onları, kendilerine söylenen günlerine kavuşuncaya kadar dal sın, oyalansınlar

Müşrikler meleklerin Allah'ın kızları olduklarını ileri sürerek onlara tapıyorlardı Oysa şayet yüce Allah'ın çocuğu olsaydı en başta ona kulluk sunması ve bunu bilmesi gereken Allah'ın peygamberi ve elçisidir Çünkü Hz Peygamber Allah'a yakındır ve Allah'a ibadet sunmakta, O'nun emrine uymakta gevşeklik göstermez Şayet onların ileri sürdükleri gibi Allah'ın bir çocuğu varsa ona gereken saygıyı göstermekte kusur etmez Oysa Hz Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- Allah'tan başkasına kulluk sunmuyor bu da başlıbaşına, Allah'ın evladı olduğuna ilişkin iddialarının dayanaksız, asılsız, delilsiz olduğunun kanıtıdır Hiç kuşkusuz yüce Allah bu saçma iddiadan, bu dayanaksız yakıştırmadan uzaktır

"Göklerin ve yerin Rabbi, Arşın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir:'

İnsan "Arşın Rabbi" ifadesinin işaret ettiği şu gökleri, yeri, her ikisini yönlendiren kusursuz düzeni, hareketlerindeki ahengi, bu kusursuz düzenin arka planda yeralan yüceliği, ululuğu, egemenliği ve üstünlüğü düşündüğü zaman, müşriklerin ileri sürdüğü türden tüm iddialar, bütün kuruntular küçülür, basitleşir O zaman bozulmamış fıtratının yalın mantığı ile, bütün bunları meydana getiren, onları yoktan vareden zata, doğan ve üreyen hiçbir yaratığın benzememesi gerektiğini kavrar Bu yüzden bunun gibi sözlerin boş, saçma, anlamsız ve rastgele savrulmuş olduğunu, bunları tartışmaya, üzerinde konuşmaya değmediğini, önemsenmemesi veya yerilmesi gereken sözler olduğunu anlar

"Bırak onları, kendilerine söylenen günlerine kavuşuncaya kadar dalsın, oyalansınlar"

Bir sahnesini az önce gördükleri o günkü akıbetleri gelip çatana kadar oyalansınlar

Sonra surenin akışı -onları önemsiz varlıklar gibi bir kenara bırakıp, kendi hallerine terk ettikten sonra- yüce yaratıcıyı, gökler, yeryüzü ve yüce arş üzerindeki Rabblığına yaraşır biçimde övmeye, O'nun bir ve ortaksız olduğunu vurgulamaya koyuluyor:

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Zuhruf Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Zuhruf Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



84- Gökteki ilah da, yerdeki ilah da O'dur O, hakimdir, alimdir

85- Göklerin erin ve ikisi arasında bulunan herşeyin mülkü kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin ilmi de O'nun yanındadır ve siz O'na döndürüleceksiniz
86- Allah'tan başka tanrı diye yalvardıkları şeyler, şefaat gücüne ve yetkisine sahip değillerdir Ancak bilerek Hakka şahidlik edenler bunun dışındadır

Burada göklerde ve yeryüzünde egemen olan ilahlığın teklifi vurgulanıyor Yüce Allah'ın bu niteliği ile ortaksız olduğu, yaptığı herşeyin bir hikmete dayandığı belirtiliyor O'nun ilminin bu uçsuz bucaksız mülkü kapsadığı anlatılıyor

Ardından yüce Allah "tebareke" ifadesiyle övülüyor, yüceliği ile dile getiriliyor Yani yüce Allah onların asılsız iddialarından, saçma sapan düşüncelerinden yücedir uludur O "Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların" Rabbidir Kıyametin ne zaman kopacağını sadece O bilir Herşeyin dönüşü O'nadır, akıbet O'nun katındadır

O gün, Allah'ın evladı veya ortağı olduğunu ileri sürdükleri hiç kimse, onlardan biri için aracılık yapamaz Nitekim bunları Allah katında aracılar edindiklerini ileri sürüyorlardı Oysa gerçeği gören ve ona inananlardan başkası için aracılık yapılmaz Ayrıca gerçeği görüp inanan biri, onu inkar eden, ona savaş açan biri için aracılık yapmaz

Sonra surenin akışı, onları tartışma konusu yapmadıkları, kesinlikle kuşku duymadıkları fıtratlarının yalın mantığı ile yüzyüze getiriyor: Evet, onlar kendilerini yaratanın yüce Allah olduğunu kabul ediyorlardı Peki o zaman niye bir başkasını ona yönelik ibadetlerine ortak ediyorlar? Niçin ona ortak koştukları düzmece ilahlardan aracılık béklentisi içindedirler?

87- Andolsun onlara "kendilerini kim yarattı?" diye sorsan, elbette "Allah" Derler O halde nasıl haktan çeviriliyorlar?

Bozulmamış fıtratlarının tanıklık ettiği ve bunun kaçınılmaz mantıksal sonucu olarak kabul ettikleri haktan nasıl yüz çeviriyorlar?

Surenin sonunda Hz Peygamberin Rabbine yönelip onların kafirliklerini, inanmayışlarını şikayet edişi önemsenerek vurgulanıyor:

88- Resulullah'ın "Ya Rabbi! Bunlar inanmayan bir kavimdir" demesini de Allah biliyor"

Hiç kuşkusuz bu ayet, Peygamber efendimizin bu sözünün derinliğinin boyutlarını, nasıl dinlendiğini, nasıl önemsendiğini, yüce Allah'ın nasıl onunla ilgilendiğini ifade etmektedir

Yüce Allâh, peygamberinin bu seslenişini -özel bir ilgiyle- cevaplandırıyor; peygamberini onlardan yüz çevirmeye, onları kendi hallerine bırakmaya, onlara aldırış etmemeye, önemsememeye yöneltiyor Ona güven aşılıyor Meseleyi selam, hoşgörü ve kalpten gelen bir hoşnutlukla karşılamasını istiyor Bununla birlikte haktan yüz çeviren inatçılara üstü kapalı bir tehdit savuruluyor Örtülü her şeyin ortaya çıktığı kıyamet gününde onları bekleyen korkunç akıbet hatırlatılıyor:

89- Ey Muhammed! Sen şimdilik onlardan yüz çevir ve esenlik dile; yakında bileceklerdir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.