Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi |
11-04-2012 | #16 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat R HarfiR Harfi RİA (Râî C) Çobanlar RİA Yüksek yer RİAT (Rie C) Akciğerler RİAYET İyi karşılamak, ağırlamak, hürmet etmek * Uymak, tâbi olmak * Otlamak veya otlatmak * Hıfzetmek, korumak RİAYETEN Saygı ve hürmet göstererek Sayarak Hürmet ederek * Tâbi olarak RİAYETKÂR f Hürmetkâr, itaatkâr Sevgi ve saygı gösteren RİB´ Sıtmanın bir gün tutup iki gün tutmaması ve dördüncü gün yine tutması RİBA Tartısı ve ölçüsü belli olan bir malı aynı cinsten daha fazla olan bir mal ile, bir karşılığı olmaksızın, peşin olarak veya veresiye değiştirmektir * Faiz * Muamelede meşru miktardan tecavüz * Bir şeyin artması, çoğalması * Verilen borç para veya mal karşılığında kâr isteyip zarara ortak olmamak suretiyle hâsıl olan haram kazanç (Bak: Faiz) RİBA-İ FAZL Tartılan veya ölçülen bir cins eşyanın kendi cinsi karşılığında fazlasıyla satılması Meselâ: Bir kilo buğdayı aynı cins bir kilo yüz gramla değiştirmek gibi(Beşerin hayat-ı içtimaiyesinde bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilâlâtın menşei iki kelimedir Birisi: "Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne" İkincisi: "Sen çalış, ben yiyeyim" Bu iki kelimeyi de idame eden; cereyan-ı riba ve terk-i zekâttır Birinci kelimenin ırkını kesecek tek bir devası var ki; o da vücub-u zekâttır İkinci kelimenin devası hürmet-i ribadır Adalet-i Kur´aniye âlem kapısında durup ribaya: "Yasaktır, girmeğe hakkın yoktur" der Beşer bu emri dinlemedi, büyük bir sille yedi Daha müdhişini yemeden dinlemeli M)(Ribanın kap ve kapıları olan bankaların nef´i, beşerin fenası olan gâvurlara ve onların en zâlimlerine ve bunların en sefihlerinedir Âlem-i İslâm´a zarar-ı mutlaktır Mutlak beşerin refahı nazara alınmaz, zira gâvur harbî ve mütecaviz ise, hürmetsiz ve ismetsizdir M) RİBA Bahar evleri, çadırlar Arazi * Yaz yağmurları RİBAB Arap kabilelerinden Zubeh, Sevr, Akl, Teym ve Ady denilen beş kabilenin adı RİBABE Ahd, söz, yemin, misak RİBAC Kanatlarının ortasında küçük kapısı bulunan büyük kapı Rİ´BAL (Ri´bân) Arslan RİBAH (Ribh C) Kazançlar, kârlar, ticaretten elde edilen kârlar RİBA-HAR f Faizle para işleten, tefeci RİBAT (C: Ribâtât) Han gibi konaklanacak yer Tekke * Bağ, ip * Sağlam yapı RİBATET Kalb kuvveti * Tahammül, sabır * Kalbi sağlam olma RİBATÎ Hancı, odacı RİBBÎ (C: Ribbiyyun) Büyük kalabalık RİBBİYYUN (Rabb dan) Âlimler, fakihler * Büyük topluluk Rİ´BE (C: Riâb) Sihir RİBET (C: Riyeb) şüphelilik şüpheye düşme RİBH Kâr, kazanç * Fâiz RİBH-İ TİCARÎ Ticaret kazancı RİBHALE Azası büyük olan, organları iri olan RİBKA Kement Kement bağı İlmekli ip RİBZE Deveye katran sürmede kullanılan yün parçası RİCA Yalvarmak, niyaz eylemek * Canib Taraf (Bak: Recâ) RİCAL (Recül C) Erkekler, er kişiler * Mevki sahibi kimseler, devlet adamları * Yaya olanlar RİCAL-İ DEVLET Devlet adamları, devletin ileri gelenleri Devlet ricali RİCAL-İ GAYB Her devirde bulunan ve herkesçe görülmeyen ve bilinmeyen ve Allah´ın (CC) emirlerine göre çalışan mübârek, büyük zatlar Ricâlullâh RİCALEN Yaya olarak Yayan * Erkek olarak RİCALULLAH Mânevi kudret ve kuvvet sahipleri olan evliya (Bak: Ebdal) RİCAM Büyük taş RİCANAME f Bir iş için yazılan rica mektubu RİC´AT Geri dönme, çekilme, kaçma, vazgeçme RİC´Î Geri dönmeye ait ve mensub * Üç talakla boşanmamış kadın Tekrar kocasına dönmesi mümkün olan Buna talak-ı ric´î denir RİCL Ayak, kadem RİCL-ÜL BAHR Körfez RİCLE Semizlik otu RİCS Dinin haram kıldığı şey Günah, pislik, murdarlık RİCZ Azab, vesvese * Maddi ve mânevi pislik * Puta tapma RİÇAL f Reçel RİÇAR f Reçel RİDA Örtü, belden yukarı örtülen şey, çar ve şal * Akıl İlim Seha * Zinet Parlaklık veren şey * Hırka RİDA-YI MEMAT Ölüm örtüsü RİDAS Taş atmak RİDDET İslâm dininden dönme İrtidad * Doğumdan evvel davarın memesinin süt ile dolu olması RİDF (C: Erdâf) Arka RİDFAN Gece ve gündüz RİE (RE´) Akciğer RİETEYN İki akciğer RİF (C: Eryâf) Mâmur, bayındır yer * Ekini bol ve ucuz olan yer RİFA´ Ekini tarladan getirip harman yerine ilettikleri vakit RİFADE Yara üstüne sarılan bez * Ziyâfet RİFAS Ayakla vurmak, tepmek RİF´AT Yükseklik Yüksek ve büyük rütbe sahibi olmak, âlişan olmak RİFD (C: Erfâd - Rufud) Atâ, hediye, bahşiş * Yardım, muavenet RİG f Kum * Toz |
Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi |
11-04-2012 | #17 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat R HarfiR Harfi RİH Rüzgar, yel * Sızı, romatizma * Mc: Galebe, kuvvet Rahmet * Devlet Hoş ve iyi şey * Koku RİHAL (Rahl C) Deve palanları RİHALE At semeri, eyer RİHAT Kayış yapımında kullanılan deri RİHLET Geçmek Göç etmek, göçmek Ölmek RİHME (C: Ruhum-Rihâm) Yağmur çisintisi RİHS (C: Revâhıs) Alçak duvar RİHTE f Dökülmüş, akıtılmış RİHTE-GER (C: Rihte-gerân) Dökmeci RİHVE (Ruhve) Rehâvetli, gevşek * Tecvidde: Harf sükun ile söylenirken sesin akması hâli RİHVE-İ MECHURE HARFLERİ Dad, zı, zel, gayın, ze, vav, yâ, elif RİHVE-İ MEHMUSE HARFLERİ "Fe, ha, se, he, şın, hı, sad, sin" Bu harflerde sesin kemâli ile nefes birlikte akar Rehavet ve hems sıfatı, zayıf sıfatlardır, bunun için rehavet sesin kâmilen akmasını, hems de nefesin kâmilen akmasını icabettirir RİK Salya Ağız suyu RİKAB (Rakabe C) Boyunduruk altında olanlar Kullar, köleler * Boyun, ense kökü RİKÂB Özengi * Büyük bir kimsenin huzuru, önü, makamı RİKÂBDAR Padişahların atla bir yere gidişleri sırasında özengiyi tutmak suretiyle ata binip inmelerine yardım eden kişi RİKÂBÎ Binici, binen RİKASE Davar bağlanan yer RİKAZ Yer altında bulunan madenler * Câhiliyet zamanından kalmış gömülü mal RİKBE (C: Rikeb-Rekebât) Diz (Diz, insanın ayaklarında olur; dört ayaklının ön ayaklarında olur) RİKK Kulluk, ubudiyet * Ist: Esir olmuş, hürriyetini kaybetmiş olan ehl-i harb * Yufka, yumuşak nesne RİKK (C: Rikâk-Rekâik) Yağmur çisintisi RİKKAT Acıma, incelik, yufka yüreklilik Yumuşaklık RİKKAT-İ CİNSİYE Cinsi şefkat İnsanın kendi cinsinden olana acıması RİKKAT-İ KALB Kalb rikkati, kalb yufkalığı RİKKAT-ÂMİZ Acıma veren, kalbe hüzün verecek olan, acındıran RİKKAT-ÂVER f Acıma ve merhamet uyandıran RİKKAT-ENGİZ f Acıklı RİKKAT-YÂB f Acıyan, merhamet eden RİKS Adam topluluğu * Pis, necis RİKZ Gizli söz RİM f İrin RİM (C: Arâyim) Beyaz geyik RİMA Atmak * Atışmak * Bırakmak RİMAH (Rumh C) Mızraklar, kargılar, süngüler RİMAHAT Mızrakçılık sanatı RİMAHA (REMUH) Tepici davar, tepen davar RİMAK Nifak, ayrılık * Darlık RİMAL (Reml C) Kumlar Rİ´MAM Sevmek RİMAN Eğilip meyletmek RİMAYET Ok, gülle, kurşun gibi şeyleri atmada mâhir olma Atıcılık RİMDİDA´ Gül RİME f Çapak RİME-İ ÇEŞM Göz çapağı RİMM (Rimme) Çürümüş kemik Kemik çürümesi * Yer * Çok mal RİMME (C: Rimem-Rimâm) Çürümüş kemik RİMNAK f Murdar, pis * İrinli RİMS Devenin yediği otlardan ekşi cins bir ot * Islah etmek, düzeltmek RİND f Kalender Aldırışsız, dünya işlerini hoş gören * Laübali meşreb feylesof * Bâtını irfan ile müzeyyen olduğu halde zâhiri sâde görünen hakîm Dış görünüşü laübali olduğu halde, aslında kâmil olan kimse RİNDÂN f Kalenderlik * Rindler RİNDÎ f Kalenderlik, rindlik, aldırışsızlık RİR Fâsid, bozuk, yaramaz RİS f Öfke, gazab, gayz RİSAİL (Bak: Resail) RİSALE Mektub * Bir ilme dair yazılmış küçük kitap * Haber göndermek * Elçinin götürdüğü mektub, name * Fık: Bir kimsenin sözünü veya emrini başka birisine tebliğ etmek RİSALE-İ NUR f Nurun Risalesi Kur´an´dan alınan âyetlerin tefsiri ile tahkikî iman dersi veren kitap Büyük mücahid Bediüzzaman Hazretlerinin eserleri(Risale-i Nur´un vazifesi: Hayat-ı ebediyeyi mahveden ve hayat-ı dünyeviyeyi de dehşetli bir zehire çeviren küfr-ü mutlaka karşı, imanî olan hakikatlarla, gayet kat´i ve en mütemerrid zındık feylesofları dahi imana getiren kuvvetli bürhanlarla Kur´ana hizmet etmektir Ş) RİSALET Birisini bir vazife ile bir yere göndermek * Peygamberlik Büyük kitapla gelen peygamberlik * Elçilik RİSALET-ÜN NUR Risale-i Nur tabirinin Arapçası (Bak: Risale-i Nur) RİSALET-PENAH Risaletin kendine istinad ettiği Hazret-i Muhammed (ASM) (Risalet-meab da denir) RİSAR (C: Ravâsır) Reçel * Turşu RİSDE İnsan cemaatı, insan topluluğu RİSE Miras yemek RİSL Vakar, ciddiyet, sekinet * Sabır RİSM Kırmak * Bulaştırmak RİSMAN f İp, halat RİSMAN-BÂZ f İp oynayan * Mc: Cambaz RİŞ f Yara * Yaralı * Tüy Kıl Kuş kanadı * Sakal RİŞ (RİYÂŞ) Çok pahalı elbise RİŞA (Rişvet C) Rüşvetler RİŞA´ (C: Erşiye) Kuyudan su çekmekte kullanılan urgan * Menazil-i Kamer´den "Balık karnı" dedikleri menzilin adı RİŞAŞ(E) Döküntü, serpinti RİŞBÜZ f Keçi sakalı gibi sivri olan sakal RİŞDAR f Sakallı RİŞDET Doğruluk, dürüstlük Temizlik RİŞE Saçak, püskül RİŞE-GİR f Kökleşmiş, kök tutmuş RİŞHAND f Bıyık altından gülme Alay RİŞSAZ f Cerrah RİŞTAB f Kıvırcık saç ve sakal RİŞTE f Tel, iplik, hayt RİŞTE-İ HÜRMET Sevgi, hürmet bağı RİŞTE-FÜRUŞ f İplik satan İplikçi RİŞVET Bir işi yapmak veya bitirmek için haksız yere alınan mal veya para (Bak: Rüşvet) RİŞVET-HÂR f Rüşvet yiyen |
Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi |
11-04-2012 | #18 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat R HarfiR Harfi RİTAM (Retime C) Bir şeyi hatırlayabilmek için parmağa bağlanan iplikler RİTİC Çıkmaz yol Yasak olan şey Haram RİTL (Retl) Hoş, lâtif, pâkize şey RİTM (Reythme) Fr Mısra ve cümlelerdeki ses uygunluğundan gelen iç âhengi Duygunun ses hâline gelişi * Müvazeneli ve tenasüblü hareket RİTMİK Ölçülü, âhenkli RİV f Hile, düzen RİVA´ (C: Erviye) Deve üstünde yük bağlanılan ip RİVA (Reyyân C) Suya kanmış olanlar RİVAD Talep etmek, istemek, arzulamak RİVAK (Bak: Revak) RİVAYAT (Rivâyet C) Rivayetler RİVAYET Hikâye edilen hâdise veya söz * Bir hâdisenin başkalarına anlatılması * Peygamberimiz´den (ASM) işittiklerini veya sahabeden duyduklarını birisinin başkasına anlatması * Kuyudan halk için su çekmek(Eğer denilse : Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın her hal ve hareketini kemal-i ihtimam ile Sahabeler muhafaza ederek nakletmişler Böyle mu´cizat-ı azime, neden on-yirmi tarik ile geliyor Yüz tarik ile gelmeli idi Hem neden Hazret-i Enes, Câbir, Ebu Hüreyre´den çok geliyor; Hazret-i Ebu Bekir ve Ömer az rivayet ediyor Elcevab: Nasılki insan, bir ilâca muhtaç olsa, bir tabibe gider; hendese için mühendise gider, mühendisten nakleder; mes´ele-i şer´iyye, müftüden haber alınır ve hâkezâ Öyle de, sahabe içinde, ehadis-i Nebeviyeyi, gelecek asırlara ders vermek için, ulemâ-i sahabeden bir kısım, ona mânen muvazzaf idiler Bütün kuvvetleriyle ona çalışıyorlardı Evet Hazret-i Ebu Hüreyre, bütün hayatını, hadisin hıfzına vermiş; Hazret-i Ömer, siyaset âlemiyle ve hilafet-i kübra ile meşgul imiş Onun için, ehâdisi, ümmete ders vermek için, Ebu Hüreyre ve Enes ve Câbir gibi zatlara itimad edip; ondan, rivayeti az ederdi Hem mâdem sıddık, saduk, sâdık ve musaddak bir sahabenin meşhur bir namdarı, bir tarik ile bir hâdiseyi haber verse; yeter denilir, başkasının nakline ihtiyaç da kalmaz Onun için bâzı mühim hâdiseler, iki-üç tarik ile geliyor M) RİVAYET-İ SÂDIKA Senet ve delillerle sâbit, şüphesiz, doğru rivâyet RİVAYETKERDE f Söylenilen Rivayet edilen Rİ´Y Hey´et * Güzel halet, iyi hal * Güzel elbise RİYA Özü sözü bir olmamak İnandığı gibi hareket etmeyiş İki yüzlülük etmek Gösteriş için yapılan hareket (Bak: İhlâs) RİYAD Ot aramak RİYAH (Rih C) Rüzgârlar, yeller * Letaif ve in´amlar * Mc: Galebe, kuvvet, rahmet, devlet * Mazarrat RİYAKÂR Riya eden Adam kandırmak için yalan söyleyen Sahte iş yapan İki yüzlü RİYAKÂRÂNE f İkiyüzlülükle Riyakârlıkla RİYASET Reislik Bir işi idarede başta bulunmak Başkanlık RİYASETPENAH f Başkanlık makamında bulunan Başkanlık eden, başkan olan Reislik yapan RİYAZ (Ravza C) Bahçeler Ağaçlık, çimenlik yerler Yeşil bahçeler RİYAZ-I CENNET Cennet bahçeleri RİYAZAT (Riyazet C) Nefsi terbiye maksadıyla az gıda ile geçinmek, nefsini hevesattan men´ ile faydalı fikir ve işle meşgul olmak RİYAZET Nefsi kırma Fani şeylerden nefsini çekerek kanaat içinde yaşamak * Bir hastalıktan dolayı veya nefsini terbiye maksadıyla çok yemek ve içmeyi terkederek faydalı fikirlerle, ibadet ve ilimle meşgul olmak Az gıda ile yaşamak * İdman RİYAZET-İ BEDENİYE Cimnastik Bedenî riyazet RİYAZİ Hesap ve hendeseye dair Matematiğe dair RİYAZİYAT Matematik ilmi, hesap-hendese ilmi Aritmetik-geometri RİYAZİYAT-I ÂLİYE Yüksek matematik RİYAZİYE Hesap ilmi Matematik bilgisi Hesapla alâkalı * Bir yazı çeşidi RİYAZİYYUN (Riyazî C) Matematik âlimleri Rİ´YE (C: Riin) Sihir RİYEB (Ribet C) Şüpheye düşmeler RİZ f Döken, saçan, akıtan RİZAM Serkeş adam veya at RİZAM Kabile, kavim, topluluk RİZAN f Akan, dökülen RİZE f Döküntü, kırıntı Ufak parça RİZEÇİN f Kırıntı ve döküntü toplayan RİZEHÂR f Kırıntı ve döküntü yiyen RİZEHOR f Kırıntı, döküntü yiyen RİZE RİZE f Parça parça, ufak ufak RİZİŞ f Akış, dökülüş RİZME Esvap koyulan bohça RİZNE Su toplanacak yer RİZZ Gizli ses |
Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi |
11-04-2012 | #19 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat R HarfiR Harfi ROBOT Fr Elektrikle veya mekanik yollarla hareket ettirilerek çeşitli işler yaptırılabilen otomatik cihaz ROL Fr Oyun Sahnede gösterilen oyun hareketlerinden her bir oyuncuya düşen kısım ROMAN Hayalî veya hakiki, kitap halinde yazılmış büyük hikâye * Eski Roma devletinin diline de Roman denirdi(Edebsizlenmiş edeb, "müsekkin hem münevvim" hakiki fayda vermez Tek bir ilâcı bulmuş o da romanları imişKitab gibi bir hayy-ı meyyit, sinema gibi bir müteharrik emvat! Meyyit hayat veremezHem tiyatro gibi tenasuhvari, mâzi denilen geniş kabrin hortlakları gibi şu üç nevi romanları ile hiç de utanmaz Beşerin ağzına yalancı bir dil koymuş Hem insanın yüzüne fâsık bir göz takmış Dünyaya bir alüfte fistanını giydirmiş Hüsn-i mücerred tanımaz Lemaat) ROMAN-VÂRİ f Roman gibi hayalî olabilen Hakikatla alâkası olmayan veya az olan ROMÖRK Fr Denizde veya karada başka bir vasıta tarafından çekilen motorsuz taşıt ROTA Vapur ve gemilerde istikamet yolu Geminin seyir yolu ROVELVER Fr (Aslı: Revolver-Lüverver) Tabanca Küçük silâh Toplu tabanca Altı patlar denilen, altı mermi alan tabanca RÖNTGEN Röntgen adında bir Alman âliminin 1896´ da keşfettiği ışıklar Bunlar gözle görülmediği halde fotoğraf camına tesir eder, vücuddan, tahta, kâğıt gibi maddelerden bu ışık geçebilir Bazı hastalıkların teşhis ve tedavisinde de kullanılır * Vücuddaki iç uzuvların filmini çekmek RÖPORTAJ Fr Bir gazete muharririnin gördüklerini anlatan yazısı RU´ Kalb, fuad Kalbde korku ârız olacak yer * Zihin ve akıl RU f Olan, biten manalarında birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Hod-ru: Kendiliğinden RU (RUY) f Yüz, cihet Sebep Çehre RUY-İ DERYA Denizin yüzü RUY-İ HUB Güzel yüz RUY-İ ZEMİN Yeryüzü RUY-İ ZİŞT Çirkin yüz RUAF Burun kanaması RUAM Burun suyu, sümük * Sakağı (mankafa) hastalığı RUAMA Çekirge çokluğu RUAT (Râî C) Çobanlar RU´B Korku, havf Korkudan dolayı iş ve hareketten kesilmek Korkutmak * Kesmek * Sihir, büyü, efsun RUB f Süpürge * Süpürme RU´B Sütün yoğurt olması RUB´ Dörtte bir Bir şeyin dört kısmından bir kısmı RUB´-I DAİRE Dairenin dörtte biri RUB´-İ MESKÛN Dünyanın kara olan dörtte bir kısmı RUBA (Bak: Rüba) RUBAH (Rubeh) f Tilki * Mc: Kurnaz, hilekâr RUBAÎ (Bak: Rübaî) RUBB Meyva suyu RUBBAN Kaptan RUBBE Gr: Harf-i cerdir, nekre ile beraber olur Çokluk veya azlığa işaret eder "Öylesi var ki" mânâsındadır RUBBEMA (Rubbe-mâ) Bâzan, bâzı kere RUBEHANE f Kurnazca, tilkicesine RUBEHÎ f Kurnazlık Tilkilik RUBERAH f Gitmeğe hazır, yüzü yola doğru RUBERU f Yüzyüze RUBH Deve yavrusu * Bir kuşun adı * İç yağı RUBU´ (Rub´ C) Dörtte birler * Metrenin kabulünden evvel ipekli, yünlü, basma ve emsali kumaş, bez ve sairenin ölçülmesinde kullanılan çarşı arşınının kesirlerinden birinin adıdır RU´BUB Zayıf, korkak kişi RUBUBİYET Cenab-ı Hakk´ın her zaman her yerde her mahluka, muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye ve tedbir etmesi ve mâlikiyyeti ve besleyiciliği keyfiyyeti * Artırmak Ziyade kılmak(Ey gözleri sağlam ve kalbleri kör olmayan insanlar, bakınız! İnsan âleminde iki daire ve iki levha vardır Birinci daire: Rububiyyet dairesidir İkinci daire: Ubudiyyet dairesidir Birinci levha, hüsn-ü san´attır İkinci levha ise tefekkür ve istihsandır Bu iki daire ile iki levha arasındaki münasebete bakınız ki, ubudiyet dâiresi bütün kuvvetiyle rububiyyet dairesi hesabına çalışıyor Tefekkür, teşekkür, istihsan levhası da bütün işaretleri ile hüsn-ü san´at ve nimet levhasına bakıyor Bu hakikatı gözün ile gördükten sonra rububiyet ve ubudiyyet dairelerinin reisleri arasında en büyük bir münasebetin bulunmamasına aklınca imkân var mıdır Ve Sâniin makasıdına kemal-i ihlas ile hizmet eden ubudiyet reisinin Sâni´ ile azîm bir münasebatı ve kavi bir intisabı ve o intisab ile her iki daire reisleri arasında bir muârefe ve mükâleme ve alış verişin olmamasına ihtimal var mıdır Öyle ise, bilbedahe tahakkuk etti ki; Ubudiyyet Reisi, Rububiyyetin hâss mahbub ve makbulüdür MN) RUBUBİYYET-İ MUTLAKA Herşeyi kaplayan ve idaresi altına almış olan Allah´ın rububiyeti(Evet bütün kâinatta hususan zihayatlarda ve bilhassa terbiye ve iaşelerinde her tarafta aynı tarzda ve umulmadık bir surette beraber ve birbiri içinde hakimâne, rahimâne bir dest-i gaybi tarafından olan bir tasarruf-u âmm elbette bir Rububiyyet-i mutlakanın tereşşuhudur ve ziyasıdır ve tahakkukuna bir bürhan-ı kat´îdir Madem bir Rububiyyet-imutlaka vardır; elbette şirk ve iştirâki kabul etmez Çünkü, o Rububiyyetin kendi cemâlini izhar ve kemâlâtını ilân ve kıymetli san´atlarını teşhir ve gizli hünerleri göstermek gibi en mühim maksad ve gayeleri cüz´iyyatta ve zihayatta temerküz ve içtimâ´ ettiğinden en cüz´i bir şeye ve en küçük bir zihayata kendi başı ile müdahale eden bir şirk, o gayeleri bozar ve o maksatları harab eder Ve zişuurun yüzlerini o gayelerden ve o gâyeleri irade edenden çevirip esbaba saldığından ve bu vaziyet Rububiyyetin mahiyetine bütün bütün muhâlif ve adavet olduğundan elbette böyle bir Rububiyyet-i mutlaka hiçbir cihetle şirke müsaade etmez ş) RUBUZ Koyun, sığır, at, katır ve köpeğin ayaklarını büküp yatması (Yattıkları yere "merbaz" derler) RUBZ Her nesnenin ortası * Bazısı bazısının üzerine sağılmış süt RUD f Irmak, çay * Saz teli, saz kirişi * Kemençe RUD Yavaş yürümek RUDA´ Hastalığın insana yine dönmesi * Gövde ve beden ağrısının her birisi RUDAA´ (Radi C) Süt emen çocuklar * Süt kardeşler RUDAB Ağızdan akan su RUD-AVERD f Nehir sularının akarlarken etraftan sürükleyip getirdikleri ağaç, dal gibi şeyler RUDBAR f Irmak kenarı * Büyük ırmak RUDDA´ (Râdı C) Süt emenler RUDE (C: Rudegân) f Bağırsak RUDHA Perde, setre RUDSAZ f Çalgıcı RUFSE Su nöbeti RUFUD (Rifd C) Bahşişler RUGA´ Sada, ses * Deve, sırtlan ve deve kuşunun bağırması RUGBA´ Rağbet etmek, istemek, arzulamak RUGERDAN f Yüz döndüren, yüz çeviren RUGL Bir acı ot * Sünnetsizlik * Bol olmak, bolluk RUH f Yanak, yüz, çehre * Arabçada: Efsânevi bir kuş (Bak: Ruhsâr)RUH : Can, nefes, canlılık * Öz, hülâsa, en mühim nokta * His * Kur´an * İsa (AS) * Cebrail (AS) * Korkmak (Bak: Vicdan)(Ruh, bir kanun-u zivücud-u haricîdir Bir namus-u zişuurdur Sabit ve dâim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi âlem-i emirden, sıfat-ı iradeden gelmiş, kudret ona vücud-u hissî giydirmiştir Bir seyyale-i lâtifeyi o cevhere sadef etmiştir Mevcud ruh, mâkul kanunun kardeşidir İkisi hem dâimî, hem âlem-i emirden gelmişlerdir Şâyet, nevilerdeki kanunlara kudret-i ezeliye bir vücud-u haricî giydirseydi, ruh olurdu Eğer ruh, şuuru başından indirse yine lâyemut bir kanun olurdu H)(Ruha bir derece müşabih ve ikisi de âlem-i emirden ve iradeden geldiklerinden masdar itibariyle ruha bir derece muvafık, fakat yalnız vücud-u hissî olmayan nevilerde hükümran olan kavânine dikkat edilse ve o namuslara bakılsa görünür ki: Eğer o kanun-u emrî, vücud-u haricî giyse idi, o nevilerin birer ruhu olurdu Halbuki o kanun dâima bakidir Dâima müstemir, sabittir Hiçbir tegayyürat ve inkılâbat, o kanunların vahdetine te´sir etmez, bozmaz Meselâ: Bir incir ağacı ölse, dağılsa; onun ruhu hükmünde olan kanun-u teşekkülâtı, zerre gibi bir çekirdeğinde ölmeyerek baki kalır İşte madem en âdi ve zaif emrî kanunlar dahi böyle beka ile devam ile alâkadardır Elbette ruh-u insanî, değil yalnız beka ile, belki ebed-ül âbâd ile alâkadar olmak lâzım gelir Çünki: Ruh dahi Kur´an´ın nassı ile: $ ferman-ı celili ile âlem-i emirden gelmiş bir kanun-u zişuur ve bir namus-u zihayattır ki: Kudret-i Ezeliyye, ona vücud-u haricî giydirmiş Demek, nasılki sıfat-ı iradeden ve âlem-i emirden gelen şuursuz kavânin, dâima veya ağleben baki kalıyor Aynen onların bir nevi kardeşi ve onlar gibi sıfat-ı iradenin tecellisi ve âlem-i emirden gelen ruh, bekaya mazhar olmak daha ziyade kat´idir, lâyıktır Çünki: Zivücuddur, hakikat-ı hariciye sahibidir Hem onlardan daha kavidir, daha ulvidir Çünki: Zişuurdur Hem onlardan daha daimîdir, daha kıymetdardır Çünki: Zihayattır S) RUH-U REVAN Ruhun zuhuru Ruhun ferahlığı Ruhun akışı RUH-ÜL EMİN (RUH-ÜL KUDÜS) Cebrail Aleyhisselâm´ın iki ayrı ismi Emin ve mukaddes ruh * Allah´ın ism-i azamı * İncil * Kur´an RUHA Ferahlık * Yumuşak rüzgâr RUHAM Mermer RUHAM-I HÂM İşlenmemiş mermer RUHAMA (Rahim C) Rahim olanlar RUHAMÎ Mermerden yapılmış Mermerle ilgili RUHANÎ Cisim olmayıp gözle görülmeyen cin ve melâike gibi bir mahluk Ruha ait Ruhtan meydana gelmiş, melek * Madde ile alâkalı olmayan, mânevi, ruh âlemine mensub olan RUHANİYYAT Madde âleminden başka olan ruh âlemleri, ruhaniler (Bak: Cinn, Melek)(Şu nihayetsiz feza-yı âlem ve şu muhteşem semavat; burçları ile, yıldızları ile; zişuur, zihayat, ziruhlarla doludur Nârdan, nurdan, ateşten, ışıktan, zulmetten, havadan, savttan, rayihadan, kelimattan, esirden ve hattâ elektrikten ve sâir seyyâlât-ı lâtifeden halk olunan o zihayat ve o ziruhlara ve o zişuurlara şeriat-ı garra-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm, Kur´an-ı Mu´ciz-ül Beyan, "Melâike ve cânn ve ruhaniyattır" der, tesmiye eder Melâikenin ise, ecsamın muhtelif cinsleri gibi, cinsleri muhteliftir Evet, elbette bir katre yağmura müekkel olan melek, şemse müekkel meleğin cinsinden değildir Cin ve ruhaniyat dahi, onların da pek çok ecnas-ı muhtelifeleri vardır S) RUHANİYYET Yalnız ruhtan ibaret olan şeyin hali Ölmüş bir kimsenin devam etmekte olan ruhi kuvveti * Ruhanilik RUHANİYYUN (Ruhanî C) Ruh âlemine mensub olanlar Âlem-i gayba nüfuz eden çok nuraniyet kazanmış zâtlar RUHAS (Ruhsat C) İzinler, ruhsatlar, müsaadeler RUHASA´ Sıtma teri RUHB Genişlik, vüs´at RUH-BAHŞ f Ruh veren, ruh bahşeden RUHBAN Korkmak, çekinmek, yılmak * Rahib, Hristiyan din adamı (Bak: Rehbaniyyet)(Hâsıl-ı kelâm; biz Kur´an şâkirdleri olan Müslümanlar, bürhana tâbi´ oluyoruz Akıl ve fikir ve kalbimizle hakaik-i imaniyeye giriyoruz Başka dinlerin bazı efradları gibi, ruhbanları taklid için bürhanı bırakmıyoruz Onun için akıl ve ilim ve fennin hükmettiği istikbalde elbette, bürhan-ı aklîye istinad eden ve bütün hükümlerini akla tesbit ettiren Kur´an hükmedecek Hutbe-i Şâmiye) RUHBANİYET (Bak: Rehb, Rehbaniyet) RUHDA´ Sıtma RUH-EFZA f Cana can katan Canlılık veren (Ruhfeza da denir) RUHÎ Ruha ait, ruhla ilgili Ruhça RUHİYAT Ruh ilmi, psikoloji RUHLET Göçüp giden kimseler RUHPERVER f Ruha ferahlık ve kuvvet veren RUHS Ucuzluk * Hafif pahalı olmak RUHSAR (RUH) Yanak Çehre Yüz RUHSAT (C: Ruhas-Ruhsat) İzin, müsaade * Genişlik * Kolaylık * Fık: Kulların özürlerine mebni, kendilerine bir suhulet ve müsaade olmak üzere, ikinci derecede meşru´ kılınan şeydir Sefer halinde Ramazan-ı Şerif orucunun tutulmaması gibi Vuku´ bulan ikraha mebni, birisinin malını itlaf etmek de bu kabildendir ki, bu halde bu itlaf hakkında bir ruhsat-ı şer´iyye bulunmuş olur Bir hâdisede, azîmet ile ruhsat içtima´ edince, azîmet tarikını iltizam etmek, bir takva nişanesi sayılır (Bak: Azîmet) RUHSÂT (Ruhsat C) Ruhsatlar, müsaadeler, izinler RUHSATİYYE San´at veya ticaret için verilen izin kâğıdı RUHSATNAME f İzin kağıdı RUHSATYÂB f İzin ve müsaade alma RUHUD Etli, besili, şişman, semiz (Müe: Ruhude) RUHUL Binmek için kullanılan deve RUHULLAH Allah´ın emriyle meydana gelen * İsa Aleyhisselâm´ın bir lakabı RUHUM Esirgemek, korumak, rahmet RUHVE (Bak: Rihve) |
Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi |
11-04-2012 | #20 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat R HarfiR Harfi RUK´A (C: Rıka´-Ruka´) Kısa mektub * Üzerine yazı yazılan kâğıt veya deri parçası * Dilekçe * Yama RUKABA´ (Rakib C) Bekçiler RUKAD Uyku, nevm Uyuma RUKAK Yufka ekmeği RUKBA Muntazır olmak, beklemek * Bir kimseye, "Ben senden evvel ölürsem bu elbiseler senin olsun, eğer sen evvel ölürsen yine benim olsun" demek RUKDE Uyuma * Berzah âlemi (Bak: Rukud) RUKK (C: Rikâk) Yer, arz RUKTA Siyah bir maddenin üzerinde yer yer beyaz beneklerin olması RUKUD Uyuma, nevm RUKUM (Rakam C) Rakamlar RUKYE (C: Rukâ) Duâ, efsun RUM Anadolu * Osmanlı Devleti ve Arabistan hârici yerler * Romalı RUM SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 30 suresidir Mekkîdir RU-MAL f Yer süren RUMELİ Osmanlı İmparatorluğunun Avrupa Kıt´asındaki kısmı RUMH (C: Rimah-Ermâh) Süngü Mızrak Saban kolu Mc: Fakirlik RUMİ Rumelinden olan, Anadolulu olan * Rum Türkiye´de yaşayan Yunanlı RUMMAN Nar (Bir meyva adı) RUMUS (Rems C) Mezarlar, kabirler RUMUZ (Remz C) İşaretler, remizler, ince nükteler, mânası gizli olan işaretler RUMUZÂT (Rumuz C) Remizler, işaretler RU-NÜMA f Yüz gösteren, meydana çıkan * Yüz görümlüğü RU-NÜMUN f Meydana çıkan, yüz gösterici RU-PUŞ f Yüz örtüsü, peçe * Yüz örten RUSDE (C: Risâd) Ziynet, süs RUSG Bilek RUSG-ÜL KADEM Ayak bileği RU-SİYAH f Kara yüzlü Ayıbı olan RUSPİ Fâhişe, orospu RUSTA f Köy, karye RUSTAÎ f Köylü RUSTAK (C: Resâtik) Köy, karye Çiftlik RUSTAKÎ Köylü RUŞEN f Parlak, aydın Belli, âşikâr RUŞENBEYAN f Fasih konuşan Açık ifadeli RUŞENDİL Kalbi nurlanmış Kâmil ve çok temiz dindar RUŞENGİR Cilâcı, parlatıcı RUŞENÎ f Açıklık, aydınlık * Belli olma RUŞENZAMİR Hakikatları bilen Kalbi, gönlü hakikatlara vakıf olan RU-ŞİNAS f Bilen, tanıyan RU-ŞİNASÎ f Aşinâlık, tanırlık RUTAB Hurma RUTB Yaş ot RUTEBÎ Rütbelere ait RUTUBE (C: Rutebât-Ruteb) Olmuş yaş hurma RUTUBET Yaşlık, nem, ıslaklık * Havadaki veya yapı içindeki nem RUUD (Ra´d C) Gök gürültüleri RUUNET İnsana ağır gelecek hâllerde bulunma * Sünepelik, bönlük RUVAL Salya RUVAT (Râvi C) Hikâye edenler Rivayet edenler RUY (Bak: Ru) RUY f Tunç RUYA f Yerden biten (bitki) RUYİN f Tunç * Tunçtan RUYİN-TEN f Güçlü kuvvetli, tunç vücutlu RUY-VER f Tunçtan RUZ f Gün, 24 saatlik müddet * Gündüz RUZ-İ CEZA Kıyamet günü * Haşir günü RUZ-İ HAŞİR (Ruz-i hesab) Kıyamet günü * Âhiretteki toplanma günü Haşir günü Dirilip toplanıp hesap görülecek gün (Bak: Yevm) RUZ U ŞEB Gece ve gündüz RU´Z (C: Erâz) Okun, demirini sokacak yeri RUZAA´ (Razi C) Süt emen çocuklar * Süt kardeşler RUZAN (Ruz C) Günler Gündüzler RUZANE f Gündelik Yevmiye RUZBAN f Kapıcı RUZBERUZ f Günden güne RUZE f Oruç RUZEDÂR f Oruçlu RUZ-EFZUN f Uzun ömürlü RUZEGÜŞA f Oruç bozan, oruç açan, iftar eden RUZEHAR f Oruç yiyen Oruçsuz RU-ZERD f Sararmış, sarı yüzlü RUZÎ f Azık, rızık Nasib, kısmet * Gündüzle alâkalı Gündüze âit RUZÎHÂR f Rızık yiyici Canlı, mahlûk RUZİNE f Gündelikçi RUZİRESAN f Rızık yetiştiren, rızık ulaştıran, Allah (CC) RUZMERRE f Her günkü Her günlük RUZNAME Vakit cetveli, takvim * Günlük gazete, günlük hâdiselerin yazıldığı kâğıt * Bir meclis veya hey´etin müzakerat proğramı * Hergünkü gelir ve giderin kaydedilip yazıldığı defter RÜAVİ Köy yakınında ve halk yöresinde güdülen deve RÜBA f Kapan, çalan, alan (mânâsına birleşik kelimeler yapılır) Meselâ: Dil-rüba $ : Gönül kapan, gönül alan İz´an-rüba $ : Aklı alan, hayret veren RÜBA (C: Ravâbi) Tepe, yüksek yer RÜBAÎ Dörtlük olan Dörtle ilgili * Edb: Dört mısralık belli vezinlerle yazılmış manzume Aynı esasta 24 şekilli vezinle yazılan 4 mısralık şiir * Gr: Mastarını meydana getiren dört harften hepsi de aslî olan kelimeler RUBAÎ-İ MEZİD Kendisine harf ilâve edilmiş olan aslı dört harfli mastar RÜBB (C: Rubub) En aşağı derece ile pişmiş ve üçte birinden azı gitmiş olan sıkılmış üzüm RÜBBA (C: Ribâb) Yakında doğurmuş koyun RÜBBAH Erkek maymun RÜBBEMA (Bak: Rubemâ) RÜBD Kılıcın cevheri ve rengi RÜBDE Siyaha yakın boz renk RÜ´BE (C: Rüâb) Ağaç parçası RÜBUBİYET (Bak: Rububiyet) RÜBUD Dâim * Yüreğin oynaması * Durdurmak * Hapsetmek RÜBUDE f Kapılmış, kapılan RÜBYE (C: Rubâ) Arz haşeratından bir cins * Çok, ziyâde RÜC´A Rücu´ mânâsına mastar RÜCBE Canavar avlamak için yapılan yer (İçine iple et bağlarlar ki canavar gelip yapıştığı gibi üzerine düşer) RÜCEME (C: Rucâm-Rucum) Büyük taş RÜCHAN Üstünlük, yükseklik, üstün olma Fazilet, haslet veya her hangi bir şey cihetiyle diğerinden üstün olmak RÜCHANİYET Üstün oluş, rüçhanlık, daha mühim olma hali RÜCU´ Geri dönme, vazgeçme, cayma Sözünden dönme * Edb: Bir fikri daha kuvvetli anlatmak için söylenilen sözden caymış gibi görünmek RÜCUM (Recm C) Taşa tutmalar, taşlamalar RÜCUN Mahbus olmak, hapsolunmak * Bir yere durmak RÜCZ (RİCZ) Devenin mak´adında olan bir hastalık * Pis, necis * Azap * Put, sanem RÜDAB Ağızdan akan su, salya RÜDN (C: Erdân) Kaftan ve gömlek yeninin koltuktan tarafı RÜDUM (Redm C) Bendler, sedler RÜESA (Reis C) Reisler, reislik yapanlar Başkanlar RÜFAÎ Ahmed-i Rüfaî tarikatına mensub RÜFAT Parçalanmış, dağıtılmış * Çürümüş RÜFAZ Müteferrik dağılmış, parçalanmış RÜFEKA (Refik C) Arkadaşlar RÜFKA (C: Rifâk) Yoldaş olan, aynı fikirde olan cemaat RÜFT f Süpürme RÜFT Bir küçük canavar ("İnâk-ul arz" da derler) RÜFUL Sallanmak * Gururlanmak, tekebbürlenmek RÜHA Urfa şehri RÜHAVÎ f Urfa´lı RÜHŞUŞ Sütlü deve RÜHUN (Rehin C) Rehinler RÜHUS Çok yiyen obur, ekvel RÜKAM Yığın Birbiri üzerine kat kat yığılmış olan RÜKBAN (Râkib C) Biniciler, binenler, binmişler RÜKBE (C: Rükeb-Rükebât) Diz Dizkapağı RÜKEB (Rükbe C) Dizler, dizkapakları RÜKKAB (Râkib C) Biniciler, ata binenler RÜKN Direk Esas * Kuvvet * Bir şeyin en fazla sağlam olan tarafı veya köşesi veya temeli * Bir cemaatin ileri gelenlerinden olan * Nüfuzlu, kuvvetli ve ehemmiyetli kimse RÜKN-Ü DÂHİLÎ İçteki esas unsur Namazın içindeki farz ve şart olan esas RÜKÛ´ Huzur-u İlâhîde eğilmek Namazda elleri dize dayamak suretiyle yere doğru eğilirken baş ile sırtı düz hale getirmek RÜKUB Binme * Bir vasıtaya binme RÜKUD Durgunluk Durgun olma RÜKUD-İ HEVA Havanın durgun olması RÜKUDET Durgunluk, durulma RÜKUN Bir şeye samimi olarak meyletme Can ve gönülden meyil RÜKUNET Ağırbaşlılık Vakar ve temkin sâhibi olma RÜKUZ Seğirtmek, koşmak RÜKÜB (Rikâb C) Üzengiler RÜKÜN (Bak: Rükn) |
Osmanlıca Sözlük Lügat R Harfi |
11-04-2012 | #21 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük Lügat R HarfiR Harfi RÜMAM Kuru ot RÜMH (C: Rimâh) Mızrak, kargı, süngü * Mc: Yoksulluk, fakirlik RÜMİS Sözüne güvenilmeyen kimse Verdiği söze itimad edilmeyen kişi RÜMLE (C: Ermal-Rumul) Siyah hat RÜMMAN Nar denilen yemiş RÜMMANE Kapan taşı * Kırkbayır RÜMME (C: Rumem-Rumam) Eskimiş urgan parçası RÜMUK Durmak * İkamet etmek, oturmak, mukim olmak RÜMYE Ağaçtan nakşolmuş bir suret RÜS´ Göz kapağında olan hastalık RÜSELA (Resül C) Resüller, peygamberler RÜSG (C: Ersâg) Bilek * Hayvanların tırnağıyla baldırı arasında olan incecik yer RÜSTA-HİZ f Mahşer, kıyamet RÜSTAÎ (Rüstâyi) f Köyle ilgili * Köylü RÜSTAK (C: Resâtik) Büyük köy RÜSTE f "Çıkmış, bitmiş, yetişmiş" anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Nev-rüste $ : Yeni yetişmiş bitki RÜSTEM f Şark edebiyatında kuvvet ve cesaretin timsali olarak bilinen ve Zaloğlu Rüstem diye veya "Rüstem-i Sistanî" nâmiyle meşhur İran´lı bir kahramandır RÜSTÎ f Üstünlük, muvaffakıyet * Yiğitlik * Kuvvet RÜSUB Kab içinde kalan su * Suyun dibine batmak * Tortu, dibe çöken, çöküntü RÜSUBAT Çöküntüler, tortular RÜSUH İlim ve fennin derinliğine vukufiyet Sağlamlık Devamlılık Yerinde, sağlam, sâbit ve devamlı olmak * Meharet, meleke RÜSUHİYET Rüsuhluluk, rüsuhlu oluş RÜSUM Resimler, şekiller Âdetler Vergiler, gümrükler, gümrük vergisi * Merasim, usûl RÜSUMAT (Rüsüm C) Gümrük idâresi RÜSÜL (Resül C) Peygamberler, resüller Bir kitapla gelen nebiler RÜSVA (Rüsvay) f Rezil, kepaze, maskara, ayıpları meydana çıkarılmış RÜSVA-YI ÂLEM En aşağılık ve âdi adam RÜSVAYÎ f Rezillik, itibarsızlık, haysiyetsizlik RÜSVE Muhkem ve sağlam olmak * Sâbit olmak RÜŞA (Rişvet C) Rüşvetler RÜŞD Doğru yol bulup bağlanmak Hak yolunda salabet, metanet ve kemal-i isabetle dosdoğru gitmek * Hayra isabet etmek * Büluğa ermek * İstikamette olmak Dinine ve malına zarar gelecek şeyi bilmek, doğru düşünmek * Kişinin akıl ve idraki kavi ve tedbiri metin olmak (Bak: İrşâd) RÜŞDÎ Rüşdle ilgili Olgunluğa dair RÜŞDİYE Eskiden orta tahsil derecesindeki mektep * Rüşde dair RÜŞD Ü İRŞAD Rüşd ve irşad Doğru yola sevketmenin mükemmeliyeti İslâmiyeti en mükemmel şekilde öğretmek RÜŞEDA (Reşid C) Reşid olanlar Rüşd, olgunluk sâhibleri RÜŞEYM Rahimde yavrunun bütün azalarının teşekkül etmiş şekli (Harekete başlayan rüşeyme, cenin denir) RÜŞVET Kanunen bir iş gördürmek gayesi ile vazifeli olan kimseye, gayr-i meşru olarak verilen para vesâir menfaat ve fayda RÜTBE Basamak, derece * Memuriyet derecesi * Sıra Mertebe, menzile * Efkârın sonu * Merdiven ayağı RÜTBE-İ AKL Aklın derecesi RÜTBEŞİNAS f Derece bilir Rütbe tanır RÜTEB (Rütbe C) Rütbeler, dereceler RÜTEB-İ ASKERİYE Askerlik rütbeleri RÜTEBÎ Rütbeye dair ve rütbelere mensub RÜTTE´ Otlayan hayvan RÜTTE Pelteklik, kekemelik RÜTUB Sâbit olmak, kaim olmak, devamlılık, süreklilik RÜUS (Re´s C) Re´sler Başlar Kafalar RÜÜD Genç kadın Kız RÜVAL Salya, ağız suyu RÜVEYDE (Rüvide) İnce, hoş, nazik * Bitmiş, neşvünema bulmuş RÜVEYHA Zariflik, incelik RÜYA (Rü´ya) Uykuda görülen misalî âlem Düş(Hayalâtlara karşı kapısı açık olan rüyaları tahkikî bir surette mevzubahs etmek, tahkik mesleğine tam uygun gelmediğinden; o cüz´î hâdise-i nevmiye münasebetiyle, mevtin küçük bir kardeşi olan nevme ait ilmî ve düsturî olarak altı nükte-i hakikatı, âyât-ı Kur´aniyenin işaret ettiği vecihte beyan edeceğizBirincisi: Sure-i Yusuf´un mühim bir esâsı, rüya-yı Yusufiye olduğu gibi; $ âyeti misillü çok âyetlerle, rüyada ve nevmde perdeli olarak ehemmiyetli hakikatlar var olduğunu gösterirİkincisi: Kur´an ile tefe´üle ve rüyaya itimada ehl-i hakikat tarafdar değiller Çünki Kur´an-ı Hakîm, ehl-i küfrü kesretle ve şiddetli bir tarzda vuruyor Tefe´ülde, kâfire ait şiddeti, tefe´ül eden insana çıktığı vakit, yeis veriyor; kalbi müşevveş ediyor Hem rüya dahi hayr iken, bâzı aks-i hakikatla göründüğü için şer telâkki edilir, yeise düşürür, kuvve-i mâneviyeyi kırar, su´-i zan verir Çok rüyalar var ki: Sureti dehşetli, zararlı, mülevves iken; tâbiri ve mânası çok güzel oluyor Herkes rüyanın suretiyle mânasının hakikatı mâbeynindeki münasebeti bulamadığı için; lüzumsuz telâş eder, me´yus olur, keder ederÜçüncüsü: Hadis-i sahih ile nübüvvetin kırk cüz´ünden bir cüz´ü nevmde rüya-yı sâdıka suretinde tezahür etmiş Demek rüya-yı sâdıka hem haktır, hem nübüvvetin vezaifine taalluku var Şu üçüncü mes´ele, gayet mühim ve uzun ve nübüvvetle alâkadar ve derin olduğundan, başka vakte tâlik ediyoruz; şimdilik o kapıyı açmıyoruzDördüncüsü: Rüya üç nevidir: İkisi, tabir-i Kur´an´la $ da dahildir; tabire değmiyor Mânası varsa da ehemmiyeti yok Ya mizacın inhirafından kuvve-i hayaliye şahsın hastalığına göre bir terkibat, tasvirat yapıyor; yahut gündüz veya daha evvel, hattâ bir-iki sene evvel aynı vakitte başına gelen müheyyic hâdisatı, hayal tahattur eder; ta´dil ve tasvir eder, başka bir şekil verir İşte bu iki kısım $ dır, tabire değmiyor Üçüncü kısım ki, rüya-yı sâdıkadır O, doğrudan doğruya mâhiyet-i insaniyedeki lâtife-i Rabbaniye âlem-i şehadetle bağlanan ve o âlemde dolaşan duyguların kapanmasıyla ve durmasıyla, âlem-i gayba karşı bir münasebet bulur; bir menfez açar O menfez ile, vukua gelmeye hazırlanan hâdiselere bakar ve Levh-i Mahfuz´un cilveleri ve mektubat-ı kaderiyenin nümuneleri nevinden birisine rastgelir, bâzı vâkıat-ı hakikiyeyi görür Ve o vâkıatta, bazan hayal tasarruf eder, suret libasları giydirir Bu kısmın çok envaı ve tabakatı var Bazı aynen gördüğü gibi çıkar, bazan bir ince perde altında çıkıyor, bazan kalınca bir perde ile sarılıyorHadis-i Şerifte gelmiş ki: Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın bidayet-i vahiyde gördüğü rüyalar; subhun inkişafı gibi zâhir, açık, doğru çıkıyorduBeşincisi: Rüya-yı sâdıka, hiss-i kablelvukuun fazla inkişafıdır Hiss-i kablelvuku ise, herkeste cüz´î-küllî vardır Hattâ hayvanlarda dahi vardırAltıncısı ve en mühimmi: Rüya-yı sâdıka benim için hakkalyakîn derecesine gelmiş ve pek çok tecrübatımla, kader-i İlâhînin her şeye muhit olduğuna bir hüccet-i katı´ hükmüne geçmiştir Evet bu rüyalar, benim için hususan bir birkaç sene zarfında o dereceye gelmiştir ki; meselâ: Yarın başıma gelecek en küçük hâdisat ve en ehemmiyetsiz muamelât ve hattâ en âdi muhaverat yazılı olduğunu ve daha gelmeden muayyen olduğunu ve gecede onları görmekle, dilim ile değil, gözüm ile okuduğum bana kat´i olmuştur Bir değil, yüz değil, belki bin def´a; gecede, hiç düşünmediğim halde gördüğüm bazı adamlar veyahut söylediğim mes´eleler, o gecenin gündüzünde, az bir tabir ile aynen çıkıyor Demek en cüz´î hâdisat vukua gelmeden evvel hem mukayyeddir, hem yazılmıştır Demek tesadüf yok, hâdisat başıboş gelmiyor, intizamsız değillerdir M) RÜYA-YI SÂDIKA Makbul ve muteber kimselerin gördükleri ve gördükleri gibi dünyada hakikatları zuhur eden sâdık rüya RÜ´YET Görmek, bakmak İdare etmek Göz ile veya kalb gözü ile görmek * Akıl ile müşahede derecesinde bilmek, idrak etmek, tefekkür etmek, düşünmek * Araştırmak RÜ´YETULLAH Cennet´te mü´minlerin Allah´ı görmeleri(Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun Ve nereye sevk olunuyorsun Dünyanın bin sene mes´udane hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rü´yet-i cemaline mukabil gelmeyen bir Cemil-i Zülcelâl´in daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun Mübtelâ ve meftun ve müştak olduğunuz mecazî mahbublarda ve bütün mevcudat-ı dünyevîdeki hüsün ve cemal, O´nun cilve-i cemalinin ve hüsn-ü esmasının bir nevi gölgesi ve bütün Cennet, bütün letaifiyle bir cilve-i rahmeti ve bütün iştiyaklar ve muhabbetler ve incizablar ve câzibeler, bir lem´a-i muhabbeti olan bir Mâbud-u Lemyezel´in, bir Mahbub-u Lâyezâl´in daire-i huzuruna gidiyorsunuz ve ziyafetgâh-ı ebedîsi olan Cennet´e çağrılıyorsunuz Öyle ise; kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz M) RÜYUB (Reyb C) şekler, şüpheler RÜYUH Zelillik, horluk, hakirlik * Zayıflık RÜYUN Galebe etmek, üstün gelmekRÜZ´ : Noksan etmek, eksiltmek, noksanlaştırmak RÜZAH (RÜZUH) Davarın çok zayıf olması RÜZAM (RÜZUM) Davarın çok yorulup zayıflaması RÜZAZ Ufalanmış taş * Her maddenin ufağı RÜZDAK (C: Rezâdik) Köy RÜZELA (Rezil C) Reziller RÜZGÂR f Zaman, devir, hengâm, vakit * Dünya, âlem * Yel RÜZZ Pirinç |
|