Prof. Dr. Sinsi
|
Her Yönüyle Aşı
Tarihte aşı konusunda ilk uygulamanın M Ö 590 yılında Çin’de Sung Hanedanı döneminde çiçek hastalığından korunmak için ciltteki iltihaplı maddenin sağlıklı kişilerin burnunun içine verilmesi olduğu bilinmektedir Sistemli aşılama ise ilk kez yine çiçek hastalığına karşı olmak üzere 1796 yılında Edward Jenner tarafından başlatılmıştır Bağışıklık biliminde o günden bu güne çok büyük ilerlemeler olmuştur Aşılama ile ilgili ayrıntılı bilgiler Jenner’den 100 yıl kadar sonra, Pasteur tarafìndan elde edilmiştir Bu büyük bilim adamı, infeksiyon hastalıklarının kaynağının mikroplar olduğunu keşfetmiştir Ayrıca mikropların zayıflatılmış, hastalık yapamayacak hale getirilmiş biçimde insanlara verilmesiyle, bireyin bulaşıcı hastalıklardan korunabileceğini kanıtlamıştır
Pasteur, 1885 yılında daha önce köpeklerde etkinliğini kanıtladığı kuduz aşısını, bir köpek tarafìndan ısırılmış olan Joseph Meister adlı kişiye uygulamıştır Bu uygulama insan bağışıklamasındaki en önemli atılımdır
1892 yılında Laffnike adlı araştırıcı kolera aşısını, 1896 yılında Wright tifo aşısını geliştirmiştir Bu gün BCG adıyla bildiğimiz tüberküloz (verem) aşısı Calmette ve Guerin tarafìndan 1921 yılında geliştirilmiştir Ramon ve Glenny 1923′te difteri aşısını, aynı yıl Madsen boğmaca aşısını ve 1927 yılında Ramon ve Zoeller tetanoz aşısını üretmişlerdir Bundan sonra kullanıma sunulan çeşitli aşılar birbirini izlemiştir
1932 yılında Sellard ve Laigret sarı humma aşısını, 1937 senesinde Salk ilk influenza aşısını ve 1949 yılında Smorodintsev canlı kabakulak aşısını geliştirmiştir Salk 1954 yılında ölü çocuk felci aşısını, Sabin 1957′de canlı zayıflatılmış ağızdan uygulanan çocuk felci aşısını geliştirmiştir Kızamık aşısı 1960 yılında önce Edmonston ve daha sonra Schwartz tarafından oluşturulmuştur 1962′de kızamıkçık aşısı Weller, Neva ve Parkmann adlı araştırıcılar tarafından geliştirilmiştir
Ölü kabakulak aşısını 1966 yılında Weibel, Buynach, Hillemann ve daha sonra Takashashi üretmeyi başarmışlardır İnsan hücrelerinde üretilen ilk kuduz aşısı 1967 yılında Victor tarafından gerçekleştirilmiştir Takashashi 1973 senesinde su çiçeği, Maupas ve Hillemann 1976′da ilk kez hepatit B (sarılık) aşısını uygulamışlardır
1968 yılında meningokok C menenjiti aşısı, 1971 senesinde meningokok A menejiti aşısı geliştirilmiştir 1978 yılında pnömokok infeksiyonlarına karşı kullanılmak üzere pnömokok aşısı üretilmiştir Bu gün genel olarak menenjit aşısı olarak bilinen Hemofilus influenza tip B aşısı 1980 yılında geliştirilmiştir
Sonraki senelerde bir arada kullanılan çeşitli aşılar geliştirilerek kullanıma sunulmuştur Aşı geliştirme çalışmaları halen aktif olarak devam etmektedir
Aşılama çalışmalarında güdülen başlıca amaç, insanların aşı ile önlenebilir hastalıklardan ölümlerini engellemek, yarınımızı emanet edeceğimiz kuşakların daha sağlıklı yetişmesini sağlamaktır
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ VE AŞILAR
Vücuda giren yabancı maddelerin etkisizleştirilmesi, dışarıya atılması ya da yok edilmesi için vücudun geliştirdiği bütün doğal düzenleri bağışıklık olarak tanımlamak olasıdır Doğumla birlikte anne karnındaki steril çevreden ayrılan bebek, dış ortamda çok sayıda mikroorganizma ve yabancı madde ile karşı karşıya kalır Bağışıklık sisteminin görevi, öncelikle bu maddeleri vücuda girdikleri yerde tutmak, yayılmalarını engellemek ya da geciktirmektir
İnsan vücudunda bağışıklık sistemi (immun sistem), çeşitli organlar ve değişik hücrelerin rol aldığı düzenlerle yabancı maddeleri ve mikropları yok edebilmektedir Sistemi oluşturan organlar şunlardır:
Timus
Kemik İliği
Dalak
Lenf Düğümleri
Bağışıklık sisteminin askerleri olarak düşünebileceğimiz çeşitli hücreler, olgunlaşma süreçlerinin değişik aşamalarında bu organlarda bulunur ve kan yoluyla vücuda dağılarak nerede ihtiyaç varsa orada görevlerini yerine getirirler T ve B lenfositleri, makrofajlar, polimorflar ve trombositler gibi farklı gruplar halindeki bu hücreler, insan bedeninde yabancı maddelere ve mikroplara karşı durmaksızın sürdürülen savunmanın en önemli unsurlarıdırlar
Timus göğüs boşluğu içinde yeralan iki parçadan oluşan bir organdır Küçük çocuklarda akciğer filmlerinde rahatlıkla farkedilecek kadar büyük olan bu organ zamanla küçülür Kemik iliği ise kemiklerin ortasında bulunan yağlı ve gözeli bir dokudur Kırmızı kan hücreleri de dahil olmak üzere bütün kan hücreleri burada yapılır Daha önce sözünü ettiğimiz T lenfositleri buradan timusa giderek olgunlaşır ve bağışıklık sisteminde üstlendikleri görevleri yerine getirmek üzere yeniden kana karışırlar
Dalak, sol böğrümüzün arka bölümünde yeralır Kırmızı kan hücreleri ve immun sistemin beyaz kan hücreleri için depo olarak görev yapar, aynı zamanda kandaki yabancı maddelerin büyük bir kısmını süzer
Lenf düğümleri vücudun bir çok bölgesinde gruplar halinde bulunur Boyun, koltuk altı, kasıklarda olduğu gibi yüzeyde bulunan bezeler kolaylıklla farkedilebilir Ancak göğüs ve karın boşluğunda da çok sayıda lenf düğümü mevcuttur Bunların başlıca görevi vücuda giren yabancı maddelere karşı bir süzgeç oluşturarak, mikropların vücuda yayılımlarını engellemek ya da geciktirmektir Düğümler içinde bağışıklık sistemine ait sayısız hücre bulunmakta, bu hücreler insana zarar verebilecek maddelerin geçişine engel olmaya çalışmaktadırlar Bu mücadele sırasında lenf bezeleri şişerek elle ya da gözle farkedilebilecek boyutlara ulaşabilmektedir
Bağışıklık sisteminde yer alan hücreler, mikrorganizmalarla olan savaşlarını farklı silahlarla yaparlar Bir grup hücre (makrofajlar, polimorflar ve bazı T lenfositleri) doğrudan mikropları yok edebilecek donanımlara sahiptirler Bir başka grup hücre ise (B lenfositleri) kan dolaşımına antikor denilen sıvısal maddeler salgılayarak kendilerinin bulunmadığı ortamlarda dahi tanıdıkları mikropların ölmelerini sağlarlar İşte bu hücresel ve sıvısal bağışıklık tepkileri birarada görev yaparak, yabancı madde ve mikrop bombardımanı altında yaşayan insanoğlunun, dünyadaki varlığını sürdürmesini sağlamaktadırlar
Bir mikrop türü çeşitli bariyerleri aşarak vücuda yayıldığı zaman hastalık meydana gelir Belli bir süre içinde destek tedavileriyle ya da kendiliğinden hastalık atlatılır, o mikroba karşı bir bağışıklık sağlanır Bir kez daha aynı mikroorganizma ile karşılaştığında vücut ve immun sistem bu mikrobu tanıdığı için artık hazırlıklıdır, hastalık oluşmadan onu yok eder Biz bu durumu fark etmeyiz Bağışıklık ömür boyu kalıcı olabilir, bazan da bir süre içinde etkinliğini kaybeder Sistem aynı mikropla karşılaştığında ne yapması gerektiğini hatırlayamaz, yeniden hastalık oluşabilir
Bağışıklık sistemi her zaman başarılı değildir Kimi zaman hastalığa yenilir, en etkili antibiyotikler dahi etkisiz kalabilir ve nihayet ölüm meydana gelebilir Bu nedenle bağışıklık sistemleri erişkinlere göre daha zayıf olan çocukların öldürücü ve sakat bırakıcı hastalılara karşı bağışıklıklarının daha bu tip hastalılarla hiç karşılaşmadan sağlanmış olması gerekir Bu amaçla mikropların zayıflatılmış, hastalık yapamayacak hale getirilmiş şekillerinin vücuda verilmesiyle, bağışıklık sisteminin uyarılmasını sağlamak üzere aşı dediğimiz sıvılar geliştirilmiştir
Aşılar, içerdikleri zayıf ya da ölü mikroorganizmalarla immun sistemi uyararak, hücresel ve veya sıvısal bağışıklık yanıtını oluşturmaktadırlar Böylece hastalık oluşmadan o hastalığa karşı direnç meydana gelmektedir Ancak unutulmamalıdır ki hiçbir aşı temsil ettiği mikrooganizmanın kendisi kadar etkili bir cevap oluşturamaz Bu nedenle kalıcı ya da uzun süreli bir immun direnç için aşıların belli aralıklarla tekrarı gerekmektedir
İdeal bir aşı, hastalık belirtisine yol açmadan, en az hastalığı geçirmekle edinilecek kadar bağışıklık sağlayan aşıdır Her aşı en iyi bağışıklık yanıtı sağlacak sıvılarla ve kendisi için en uygun olan vücut bölgesine uygulanır Kimi aşılar ağızdan (çocuk felci), kimileri adale içine (karma vb ) verilir Bazı aşılarla tek sefer uygulama yeterliyken, bazılarının uygun aralıklarla yinelenmesi gerekmektedir Ancak usulüne uygun şemalar dahilinde ve tam olarak yapılan aşılama programlarıyla başarılı bir korunma sağlanabilir
Aşılarla sağlanan “aktif edinsel” bağışıklığın yanısıra, antikor denilen sıvısal maddelerin çocuklara hazır olarak dışardan sunulması, kısa süren bir koruma sağlamasına karşın hastalıklardan korunmada önemli bir yer tutar Bu antikorlar, anneden çocuğuna rahim içindeyken kan yoluyla geçebildiği gibi anne sütüyle de aktarılabilmektedir Buna “pasif doğal” bağışıklık adı verilir Süt verme süresince ve doğum sonrasında 4-6 ay süreyle süt çocuğunu bir çok hastalığa karşı korur Bir de “pasif edinsel” bağışıklık mevcuttur Yine bir süre için etkili olan bu immun yanıt, piyasada satılan çeşitli “gamma globulinler” ile sağlanır Gamma globulin preparatları insanlardan, hayvanlardan ya da genetik teknolojilerle elde edilen tekli veya çoklu antikor karışımlarıdır Yeri geldikçe her bir öge ayrıntılarıyla ele alınacaktır
AŞILAMADA ANA HEDEFLER
1 yaşındaki çocukların en azından %90′ının aşılanması
Yenidoğan tetanozunun ortadan kaldırılması
KIZAMIK vakalarının %90 oranında ve bu hastalığa bağlı ölümlerin %95 oranında azaltılması
Çocuk Felcinin yeryüzünden silinmesi
Çocukların 6 hastalığa karşı aşılarının 1 yaşlarını doldurmadan tamamlanması
Her anne babanın çocuklarını hangi hastalıklara karşı NEREDE, NE ZAMAN, KAÇ KEZ aşılatması gerektiğini bilmesidir
AŞILAMA (BAĞIŞIKLAMA) çalışmaları, halk sağlığı alanında gerçekleştirilen en büyük atılımdır Söz konusu çalışmaların toplumda başarılı olabilmesi için bağışıklamanın çocuk ve toplum sağlığı yönünden taşıdığı önem geniş kitlelere anlatılmalı ve ailelerde çocuklarını AŞILATMA İSTEĞİ uyandırılmalıdır Toplumda AŞI BİLİNCİ’nin yaygınlık kazanmasıyla aileler çocuklarının aşılarını ZAMANINDA ve TAM OLARAK yaptırmalıdırlar
AŞILAMADA TEMEL İLKELER
Anne sütünün, bebeğinizin ilk aşısı olduğunu unutmayınız
Sağlık kuruluşuna herhangi bir nedenle getirilen her çocuğun aşı kartı incelenmeli, önemli bir rahatsızlığı olmayan her çocuğa mutlaka aşı yapılmalıdır
Hafif ateş, soğuk algınlığı, nezle gibi rahatsızlıklarda çocukların aşılanması tehlikeli değildir Hafif gripal infeksiyon belirtileri olduğu için anne babalar çocuklarını aşıya götürmemekte, bazan da böylesi bir durumda hekimler gereksiz yere aşıyı ertelemektedirler BU YANLIŞ BİR UYGULAMADIR!
Bazı aşılar tek bir seferde, bazıları ise aralıklarla uygulandığında bağışıklık sağlar Bu nedenle aşılamaya zamanında başlanmalı, takvime uygun olarak aşılama sürdürülmelidir
Birden fazla aşı bir arada yapılabilir Ancak aksi belirtilmedikçe aynı iğnede karıştırılmaz ve herbirinin farklı bacak ya da kola yapılması önerilir
Anne ve babaların bilmesi gereken en önemli nokta şudur: Bir çocuğun tam aşılı olması için İLK YAŞ İÇİNDE EN AZ BEŞ KEZ AŞIYA GÖTÜRÜLMELİDİR
Aşı yapıldıktan sonra çocuk ağlayabilir, huzursuz olabilir, ateş ya da döküntüsü olabilir Ateş varsa düşürmek için çocuğu soyunuz, ılık su banyosu yaptırınız veya eklem yerlerine ıslak bezler koyunuz Ateş düşürücü şurup, bol içecek ve sıvı gıdalar veriniz Belirtiler üç günden uzun sürerse ya da başka yakınmalar varsa doktorunuza danışınız
Gebelik süresince veya aşıdan sonraki üç ay içinde gebe kalma olasılığı olanlara kızamıkçık gibi canlı aşılar YAPILMAMALIDIR
Ağır ilerleyici sinir sistemi hastalığı olanlara, havale geçirenlere, kan ve lenf kanseri gibi kötü huylu hastalığı olanlara aşı yapılması gerektiğinde mutlaka doktorunuza danışınız
AŞILAMA PROGRAMLARI
Aşılama yoluyla hastalıklara karşı kalıcı ya da uzun süreli bir korunma sağlayabilmek için aşıların bir program dahilinde belli aralıklarla tekrarlanması gerekir Aşı programları oluşturulurken çocukların bağışıklık sistemlerinin infeksiyonlara karşı yanıt verebilme yetenekleri, mevsimler, hastalıkların yayılma yolları ve toplumların sosyoekonomik koşulları gibi bir çok faktör göz önünde bulundurulur Bu nedenle rutin olarak uygulanan aşılama programları ülkeler arasında bazı farklılıklar gösterir
Gelişmiş ülkelerde yenidoğan tetanozu tümüyle, verem ise büyük oranda kaybolmuş hastalıklar olduğundan gebelere tetanoz, yenidoğanlara BCG aşısı uygulanması, bu ülkelerin aşı programlarında yer almaz İsveç ve Avusturya gibi bazı ülkelerde canlı çocuk felci aşısı yerine rutin olarak ölü çocuk felci aşısı kullanılmaktadır Amerika Birleşik Devletlerinde çocukların hemen hemen tamamı kızamığa karşı aşılıdır ve bu ülkede kızamık hastalığı, toplumdan neredeyse tamamen silinmiş durumdadır
Gelişmekte olan ülkelerde ise dünyaya gelen çocukların binde beşi çocuk felci sonucu sakat kalmakta; yüzde biri yenidoğan tetanozu, yüzde ikisi boğmaca ve yüzde üçü kızamık nedeniyle ölmektedir Verem hastalığı da dahil edildiğinde sayılan hastalıklar nedeniyle tüm dünyada her yıl 5 milyon çocuk hayatını kaybetmekte, bir o kadarı da sakat kalmaktadır
Çocukluk çağı hastalıklarını aşılamayla önlemek için “aşıyla önlenebilir hastalıklar”ın herbirinin çeşitli özellikleri ve ölüme yolaçma sıklığının çok iyi bilinmesi gereklidir Bunun yanında toplumsal ve ekonomik gelişmeler, eğitim durumu, göçler ve bölgesel yapı göz önünde bulundurulmalıdır Eğer çocuklar gereken biçimde korunabilecekse, aşıların sırası, zamanı ve birlikte yapılacak aşılar belirlenmelidir Çocukların olabildiğince erken yaştan itibaren, eldeki en etkili ve en basit olanaklarla nasıl korunabileceğinin saptanması başlıca amacımız olmalıdır
Etkili bir bağışıklık için, temel aşıların doğru ve eksiksiz yapılması esastır Verilecek aşı miktarları, enjeksiyon sayıları ve aralarındaki süreler, ilk ve daha sonraki tekrarlar gerektiği şekilde uygulanmalıdır Enjeksiyonlar arasındaki ideal süre 1 ay olmakla birlikte çeşitli nedenlerle daha erken ya da geç yapılan uygulamalarda programa yeniden başlanmasına ya da enjeksiyonun tekrarlanmasına gerek yoktur
RUTİN AŞI TAKVİMİ
Yaş
Aşı
Doğum
Hepatit B
1 ay
Hepatit B
2 ay
BCG
2 ay
DTP + TOPV
3 ay
DTP (*) + TOPV
4 ay
DTP (*) + TOPV
6 ay
Hepatit B
9 ay
Kızamık
16 ay
DTP (*) + TOPV
4-6 yaş
DTP (*) + TOPV
14-16 yaş
dT (**)
Hepatit B: B tipi sarılık aşısı
BCG: Verem aşısı
DTP: “Difteri Boğmaca Tetanoz” karma aşısı
TOPV: Ağızdan “Çocuk felci” aşısı
dT: Eriştin tip difteri aşısı içeren “difteri Tetanoz” aşısı
(*) İlk karma aşıyla havale ve bilinç kaybı gözlenenlere DT (Difteri Tetanoz” aşısı uygulanır
(**) Erişkin tip difteri Tetanoz aşısı bulunamazsa yalnızca Tetanoz aşısı yapılır 10 yılda bir tekrarlanır
Ana Çocuk Sağlığı Merkezi ve Sağlık Ocaklarında rutin olarak uygulanmayan diğer aşılar:
“Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak” MMR (15 ay ve 5 yaş), “Hepatit A” (0 1 6 ay), “Hemofilus influenza tip b” Hib (DTP+TOPV ile beraber) ve “Su çiçeği” aşılarının (15 ay MMR ile beraber) olanaklar elveriyorsa rutin olarak uygulanması sağlanmalıdır
Aşı Kampanyaları
Sağlık ve sosyo ekonomik düzeyin yetersiz olduğu gelişmekte olan ülkelerde, rutin aşı uygulamalarıyla bağışıklama çoğu kez yeterli olmamaktadır Hemen hemen bütün infeksiyon hastalıklarının her yerde ve yaygın olarak bulunması, teknik olanaksızlıklar vb nedenlerle hedef kitlenin istenilen oranda aşılanamaması söz konusudur Bu durumda olabildiğince fazla sayıda çocuğun aşılanabilmesi için kampanyalara ihtiyaç duyulmaktadır
Kampanyalar, bir hastalığı tümüyle ortadan kaldırmak amacıyla da yapılabilmektedir Ağızdan çocuk felci aşısının son dört yıl içinde çok sayıda ülkede aynı tarihlerde kampanyalar halinde uygulanması, yok etme çabalarına iyi bir örnektir Bu yaygın kampanyada amaç çocuk felcini, tıpkı çiçek hastalığında olduğu gibi tamamen yeryüzünden silmektir
RUTİN OLARAK UYGULANAN AŞILAR
1983 yılında UNICEF (Dünya Çocukları Yardım Fonu) tarafından başlatılan “Çocuk Yaşatma Devrimi”nin ilkelerinden biri de tüm çocukları aşı ile korunulması mümkün, öldürücü ve sakat bırakıcı altı hastalık olan tüberküloz (verem), difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci ve kızamıktan korumaktır Ülkemizde bu aşıların uygulanmasına öncelik verilmektedir T C Sağlık Bakanlığı 1998 yılı itibariyle hepatit b aşısını da rutin aşı takvimi içine almıştır
Aileler çocuklarını bir yaşını doldurmadan önce b tipi sarılık, tüberküloz, difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci ve kızamığa karşı aşılatmış olmalıdırlar 
Aşılar, çocukları bir çok tehlikeli hastalıktan korur Aşılanmamış çocuklarda beslenme bozukluğu, sakatlık ve ölümler aşılı olanlardan daha sık görülür
AŞILARIN BİRLİKTE UYGULANMASI
Bir kez uygulanmakla tam bağışıklık sağlaması, aşılanan her bireyde ömür boyu bağışıklık bırakması ideal bir aşının özellikleridir Zayıflatılmış bazı canlı virus aşıları dışında bu ideale ulaşmak henüz mümkün olmamıştır Kalıcı ya da uzun süreli bağışıklık için aşıların bir arada ve belli aralıklarla tekrarlar halinde uygulanması gerekmektedir
Aşılama programı, aynı anda bir çok aşının beraber yapılarak, olabildiğince çok sayıda hastalığa karşı direnç gelişimini sağlamalıdır
Bir arada kullanılan aşılar, iki yolla ugulanmaktadır Birincisi birden fazla aşının üretim aşamasında aynı enjektör içinde karıştırılarak kullanıma sunulması, ikincisi ise birden fazla aşının farklı enjektörlerde değişik vücut bölgelerine uygulanmasıdır Aksi belirtilmedikçe aşılar, uygulayan kişi tarafından aynı enjektöre çekilerek karıştırılmamalıdır Bu durumun bir istisnası karma aşı ile Hib aşısının aynı enjektör içinde verilebilmesidir
Birlikte kullanıma sunulan aşılar, söz konusu aşılara özgü yan etkileri şiddetlendirmezler Kombine aşıların en iyi bilineni “karma aşı”dır (Difteri-Boğmaca-Tetanoz)
Aşağıda bazı kombine aşı grupları sunulmuştur Her biri son derece güvenilir ve etkili aşılardır
KOMBİNE AŞILAR
Difteri + Boğmaca + Tetanoz
DTP
Difteri + Tetanoz
DT
Erişkin tip Difteri + Tetanoz
dT
Kızamık + Kızamıkçık + Kabakulak
MMR
Difteri + Boğmaca + Tetanoz + Ölü Çocuk Felci
DTP + IPV
Difteri + Boğmaca + Tetanoz + Ölü Çocuk Felci + H influenza tip b
DTP + IPV+ Hib
Difteri + Tetanoz + Ölü Çocuk Felci
DT + IPV
Difteri + Asellüler Boğmaca + Tetanoz
DTPa
Difteri + Asellüler Boğmaca + Tetanoz + Ölü Çocuk Felci
DTPa + IPV
Difteri + Asellüler Boğmaca + Tetanoz + H influenza tip b
DTPa + Hib
Difteri + Asellüler Boğmaca + Tetanoz + Ölü Çocuk Felci + Hib
DTPa+IPV+Hib
Difteri + Asellüler Boğmaca + Tetanoz + Hepatit B
DTPa + HBV
Difteri + Asellüler Boğmaca + Tetanoz + Hepatit B + Hib
DTPa+HBV+Hib
ÖZEL DURUMLARDA AŞILAMA
Böbrek Hastalıkları
Aşılama sırasında gelişen, “proteinüri” adı verilen, idrarda protein atılımı durumu çoğu kez hekim ve ailede kaygı uyandırır Böbrek hastalığı olan ya da böbrek hastalığına eğilimi olan çocuklarda proteinürinin ortaya çıkışı sıklıkla aşılamaya ara verilmesine yol açmakta, çocuklar bir çok ciddi hastalığa karşı savunmasız kalmaktadırlar Fransa gibi bazı ülkelerde kronik böbrek hastalığında aşı uygulanması yasalarla engellenmiştir Fakat çeşitli araştırıcılar tarafından, aşı takvimlerinde verilen dozlarda ayarlamalar yapılmak suretiyle uygulanan şemalarla güvenilir bir bağışıklamanın sağlanabileceği ileri sürülmüştür
Böbrek hastalığı olan kimselerde, yapılan çeşitli çalışmalarla, BCG, ağızdan çocuk felci aşısı, karma aşı, kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşılarının güvenle kullanılabileceği kanıtlanmıştır Yalnızca tifo aşısının yapılması önerilmemektedir Aşılar olabildiğince hastalığın iyilik dönemlerinde uygulanmalı, bir dozun tamamı uygulanmadan önce azaltılmış dozlar uygulanıp, idrarda protein atılımı ölçülerek durum değerlendirmesi yapılmalıdır
Kalp Hastalıkları
Durumu stabil (durağan) olan çocuklarda aşılama tehlikesiz bir girişimdir Romatizmal kalp hastalığı olanlarda, aktif dönemde aşı yapılmamalıdır Kalp hastalığı olan çocuklarda influenza ve kızamık aşıları özellikle ve ilk fırsatta yapılmalıdır
Şeker Hastalığı ( Diabet )
Diabetli çocukların infeksiyonlara direnci çok daha düşüktür Bu nedenle genel kanının aksine, şeker hastalığı olan çocuklarda aşılama programlarına çok daha fazla önem verilmelidir
Hastalık kontrol altındaysa, çocuğun genel durumu iyiyse, idrarda şeker atılımı en alt düzeylerde ve idrar çıkışı normalse diabtli çocuklarda aşı uygulamalarının herhangi bir sakıncası yoktur Dikkat edimesi gereken tek konu, tifo ve paratifo aşılarının yarasız ve tehlikeli olduğu için uygulama dışında bırakılması gerektiğidir
Allerjik Hastalar
Günümüzde yaygın olarak kullanılan aşıların daha saf olarak hazırlanmaları nedeniyle, allerjik bireylerde aşılama sonrasında allerjik reaksiyonlar ve yan etkiler son derece azalmıştır
Aşılar, mikrobun üretildiği ortama ait bazı maddeleri de içerirler Bazı aşılarda yumuta proteinleri (influenza, kabakulak, kızamık) eser miktarda bulunur Yumurta allerjisi olanlarda ürtikere yol açabilir Kimi aşılar ise az miktarda antibiyotik içerir Kanamisin, neomisin gibi antibiyotiklere allerjisi olanlarda döküntüler meydana gelebilir Ancak bu gibi reasiyonlar nadiren yaşamı tehdit edecek boyutlara ulaşır
Allerjik kimselere tifo ve paratifo aşısı yapılmamalıdır Allerjik çocuklar, hastalıklarının aktif döneminde aşılanmamalıdır Aşının allerjik kişi için tehlike yaratabileceği bilinen herhangi bir antibiyotik içermediğinden emin olunmalıdır Şüpheli durumlarda seyreltilmiş aşıyla test yapılabilir
Gebelik
Hamile Kadınlarda Zarasız Olan Aşılar:
Tetanoz
İnfluenza ( grip )
Çocuk Felci
Kolera
Hepatit B
Yalnızca Gerekli Durumlarda Yapılması Gereken Aşılar:
BCG
Boğmaca
Difteri
Kızamık
Meningokok
Pnömokok
Kuduz
Kabakulak
Hamile Kadınlara Yapılmaması Gereken Aşılar:
Çocuk Felci ( canlı TOPV )
Kızamıkçık
Bağışıklık Yetersizliği
Doğumsal ya da sonrada edinilen bağışıklık yetmezliği durumlarında canlı aşılar kesinlikle kullanılmamalıdır BCG, kızamık, su çiçeği gibi canlı aşılar takvim dışı bırakılmalıdır İnaktif (ölü) aşılar ise aşının etkin ve güvenilir olduğu kanıtlanmışsa kullanılmalıdır
İlaç Tedavisi Alan Hastalar
Kortizon ve kanser ilaçları kullanılan çocuklarda canlı aşı kullanımı sakıncalıdır Bu tip ilaçlar bağışıklık sistemini baskıladıkları için BCG, kızamık ve su çiçeği aşısı uygulamalarından kaçınılmalıdır Lösemili çocuklar tedavi nedeniyle bağışıklık sistemi baskılanmasının tipik bir örneğidirler Bu çocuklarda aşılamanın, tedavi başlanmadan üç ay önce bitmiş olması gerekmektedir 3 - 12 ay içinde ilaç tedavisi almayacak olanlara kızamık aşısı yapılabilir İnaktif (ölü) aşılar lösemili çocuklarda güvenle kullanılabilmektedir
Sinir Sistemi Hastalıkları
İlerleyici beyin ve sinir hastalığı olanlarda aşılama yapılmaz Geçmişinde havale öyküsü olan bebeklerde aşılar dikkatle uygulanır Boğmaca aşısıyla ilgili ciddi sorunlar ortaya çıkmışsa takvimden çıkarılır Asellüler boğmaca aşısı (DTPa) ile nörolojik yan etki olasılığı düşüktür
Saralı çocuklarda, havale geçirmeye eğilimli bebeklerde ateş düşürücü ve gerekirse havale önlyici “diazem” koruması altında aşı yapılabilir Doğumda beyin zedelenmesi nedeniyle arazları olan çocuklarda aşı uygulamaları 1 yaşına dek ertelenmelidir
Kan Hastalıkları
Kan dinmezliği (hemofili) hastalarında kanamaya eğilim nedeniyle aşılar, hemen altında kemik bulunan, kanama olduğu taktirde kolay baskı uygulanabilecek bir bölgeye yapılmalıdır
Akdeniz anemisi (talasemi) olan çocuklarda olduğu gibi kan nakli gereken durumlarda, canlı aşı yapılacaksa, kan verilmesinden en az 6 hafta sonra aşı uygulanmalıdır
Kanser
Canlı aşılar kanserli hastalarda sakıncalıdır Ölü (inaktif) aşıların kullanımı herhangi bir sorun oluşturmaz Aşıların, hastalığın tedavi uygulanmayan iyilik dönemlerinde yapılması uygun olur BCG (verem) aşısı canlı aşı olmakla birlikte kanserli hastalarda ciddi bir yan etkiye yol açmaz Eğer kanserli hasta kuduz bir hayvan tarafından ısırılmışsa, aşı mutlaka yapılmalıdır
Kanser tedavisi tamamlanarak iyileşmiş hastalarda aşılar güvenle verilebilir Ancak enjeksiyonun radyoterapi ya da ameliyat olunmuş bölgenin dışında bir tarafa uygulanması yerinde olur
Prematürelik
Yapılan çeşitli araştırmalarla prematüre bebeklerin 2 aydan itibaren aşılanmasının herhangi bir sorun yaratmadığı kanıtlanmıştır Ancak hastanede yatmakta olan prematürelere, diğer bebeklere bulaşma riski nedeniyle canlı oral çocuk felci aşısı yapılmamalıdır Vücut ağırlığıyla aşılara bağlı yan etkiler arasında doğrudan bir ilişki olmamakla birlikte Fransa’da BCG aşısının 3 kilogramın altındaki çocuklara uygulanmaması yasal bir zorunluluktur Ülkemizde bu konuda klinikler arasında farklı uygulamalar mevcuttur
AŞILARIN YAN ETKİLERİ
Yerel Yan Etkiler
Sık görülür Aşı yerinde hassasiyet ve ağrı bir iki gün içinde kaybolur Bazan aşı uygulanan bölgede bir sertlik oluşabilir, haftalarca devam edebilir Abseleşme olmadıkça tedavi gerektirmez
Genel Yan Etkiler
Ani tansiyon düşmesi, gırtlakta gelişen ödem, şiddetli allerji hayatı tehdit edebilir Bazı çocuklarda baş ağrısı, mide barsak sistemi rahatsızlıkları görülebilir, bir iki gün içinde kendiliğinden geçer Aşı sonrasında % 10-20 olasılıkla ortaya çıkan ateş, ateş düşürücülerle bir iki günde kaybolur Kızamık ve kızamıkçık aşılarının ateşi geç olarak 5-12 gün içinde ortaya çıkmaktadır Tedavi yaklaşımı aynıdır
Deri Reaksiyonları
Aşı yerinde, bazan da aşı yeri dışında döküntüler görülebilir
Kızamık aşısı olanların % 2-5′inde, kızamıkçık aşısı yapılan çocukların % 5-10 kadarında 6-12 günler arasında cilt döküntüleri ortaya çıkabilmektedir
Böbrekle İlgili Sorunlar
Böbrek hastalığı olan çocuklarda aşılama sonrasında idrarda protein çıkışı artmaktadır
Sinir Sistemiyle İlgili Sorunlar
Havale:
Boğmaca aşısına bağlı havale sıklığı 6-18 aylık çocuklarda binde bir civarındadır Meydana geldiğinde herhangi bir iz bırakmaz Ancak asellüler boğmaca aşısıyla bu tip sorunların sıklığı çok düşük seviyelere indirilmiştir
Şok:
Boğmaca aşısından sonra 6-10 saat içinde cilt renginde solma, bazan morarma ve huzursuzluk birdenbire başlayabilir Bir kaç dakikada kendiliğinden iyileşir Allerjik çocuklarda daha sık görülmekle birlikte genel olasılık on binde bir kadardır
Uzun Süren Ağlama:
3-6 aylık çocuklarda aşıdan 6-10 saat sonra ortaya çıkan ve nadir görülen bir durumdur
Beyinde Fonksiyon Bozukluğu
Boğmaca aşısına bağlı olarak milyonda bir olasılıkla meydana gelir Asellüler boğmaca aşısı iyi bir alternatif olabilir
Ölüm:
Çok nadiren boğmaca aşısı sonrasında, bilinmeyen nedenlerle meydana gelebilmektedir
Felç
Canlı çocuk felci aşısısından sonra üç milyonda bir olasılıkla felç ortaya çıkabilmektedir Bu ciddi sorun özellikle bağışıklık sistemiyle ilgili problemleri olan bebeklerde meydana çıkabilmektedir İnaktif (ölü) çocuk felci aşısı uygulanan bireylerde bu gibi yan etkiler görülmemektedir
Beyin İltihabı
Kızamık aşısı sonrasında binde bir, kuduz aşısını takiben 16-32 binde bir sıklıkla beyin iltihabı meydana gelebilmektedir Son yıllarda üretilmiş olan kuduz aşılarında bu problem tümüyle ortadan kaldırılmıştır kızamıkçık ve çocuk felci aşısından sonra nörolojik yan etki nadirdir
Eklem Problemleri
Kızamıkçık aşısı eklem reaksiyonlarına neden olan tek aşıdır Sıklığı çocuklarda % 1, erişkinlerde % 5-10 kadardır Tedavisiz kendiliğinden iyileşir
Lenf Bezesi Şişmesi
Kotuk altında lenf bezesi şişmesi, BCG (verem) aşısı sonrasında % 6-12 sıklıkla karşımıza çıkmaktadır Başka bir deyişle BCG yapılan her 20 çocuktan bir ikisinde bu reaksiyon görülmektedir BCG aşısına bağlı lenf bezesi şişmesi genellikle kendiliğinden düzelir, ilaç tedavisi gerekmez Abseleşme olursa ayrıca müdehale gerekebilir
Kemiklerle İlgili Sorunlar
BCG aşısı yapılan çocuklarda kemik iltihabı gelişme sıklığı milyonda bir civarındadır Aşı yerine yakın bölgedeki kemikte görülür Özel tedavi yaklaşımlarını gerektirir
AŞILAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR
Ateşli, ağır hastalıklarda aşılama ertelenmelidir (Böylece hastalığa ait bir belirtinin, aşıya bağlanması önlenmiş olur)
Beslenme bozukluğu, orta-hafif ateş, solunum yolu infeksiyonları aşılamaya engel oluşturmaz
Şok, 40 5 derecenin üzerinde ateş, aşıdan sonra 48 saat içinde ortaya çıkan havale ve diğer sinir sistemi belirtileri varlığı durumlarında kombine difteri-boğmaca-tetanoz aşısına ara verilmelidir Bundan sonra boğmaca, takvimden çıkarılarak difteri-tetanoz ikilisi (DT) kullanılmaya başlanmalıdır
İshal sırasında canlı çocuk felci aşısı yapılmışsa, ishal düzeldikten sonra tekrarlanması uygun olur
Bağışıklık eksikliği olan ya da kortizon, kanser ilaçları, ışın tedavileri gibi nedenlerle bağışıklığı baskılanmış çocuklarda canlı aşılar kesinlikle yapılmamalıdır
Kızamık kızamıkçık kabakulak aşıları, yakın zamanlarda gamma globulin yapılmış olan kimselerde en az altı hafta süreyle ertelenmelidir
|