Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anıları, çanakkale, zaferi

Çanakkale Zaferi Anıları

Eski 09-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çanakkale Zaferi Anıları



Çanakkale Savaşının Anıları

Milli mücadele yıllarının en dehşetli savaşı Çanakkale Savaşı ile ilgili hatıralar dan bazıları;

Pusulada ki not;

Kocadere köyünde büyük bir sargı yeri kuruluyor Kimi Urfalı , kimi Bosnalı , Kimi Adıyamanlı , Kimi Gürünlü, Kimi Halepli

çok sayıda yaralı getiriliyor

Bunlardan biri Lapsekinin Beybaş Köyündendir ve yarası oldukça ağırdırZor nefes alıp vermektedirAlçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışırNefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından

"Ölme ihtimalim çok fazla Ben bir pusula yazdımArkadaşıma ulaştırın" Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur:

"BenBen köylüm Lapseki'li İbrahim Onbaşından 1 Mecit borç aldıydımKendisini göremedimBelki ölürümÖlürsem

söyleyin hakkını helal etsin"

"Sen merak etme evladım" der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar

Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözüde

"söyleyin hakkını helal etsin" olur

Aradan fazla zaman geçmez Oraya sürekli yaralılar getiriliyorBunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit

düşüyor Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor İşte yine bir künye ve yine bir pusulaKomutan göz yaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştırPusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine nede göz yaşlarına engel olamaz

PUSULADAKİ NOT:

"Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil'e 1 mecit borç verdiydim Kendisi beni göremediBiraz sonra taarruza

kalkacağızBelki ben dönememArkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim"

Vatan Vazifesi-Bekir Çavuş;

“Reşit Paşa vapuruna bir gün Bekir Çavuş isminde bir ağır yaralı getirdik Onun cephenin ön saflarında bulmuştuk Bir ayağı kangren olmuştu Hemen Reşit Paşa vapurunda ameliyat masasına yatırdık

Ayağını kestik Bir tek ayağı ile kalmıştı ama vaziyeti çok tehlikeli idi Kangren çok ilerlemişti Aynı zamanda pek fazla kan kaybetmişti Adeta ölmesini bekliyorduk

O gece sabaha karşı kamaramın kapısı hızlı hızlı vuruldu Kalktım dışarıda bir ses:

Çanakkale Menzil Hastanesi’ndeki Türk yaralıları…

— Başhemşire… Başhemşire… diye bağırıyordu…

Hemen giyinip fırladım, genç bir Alman hastabakıcısı:

— Hani ayağını kestiğimiz yaralı yok mu?

— Bekir Çavuş mu?

— Evet

— Ne oldu peki?

— Kendisine bir hal geldi hemşire, tek bacağıyla ayağa kalktı Odanın içinde dolaşmak istiyor

Hemen koştum Bekir Çavuş yaralarından kanlar aka aka ayağa kalkmıştı Yanına koştum Bileğinden tuttum, müthiş ateşi vardı

— Aman Bekir Çavuş dedim, Ne yapıyorsun? Bu hal ile ayağa kalkılır mı?

Bekir Çavuş kendini kaybetmiş bir halde idi

— Aman dedi, Ne diyorsun? Emir geldi, emri yerine getirmek lazım Tabii kalkacağım

Ve sabaha karşı Bekir Çavuş kollarımız arasında dünyaya gözlerini büsbütün kapadı Bu adamcağız son dakikasına kadar kumandanın emrini, kendisine verilen vatan vazifesini yapmaktan başka bir şey düşünmüyordu Son dakikasında bile ne annesini ne sevdiğini düşünüyordu

Kansız beyaz dudaklarından çıkan en son cümle:

— Emri yapamadım, oldu

Anzaklı Ömer;

Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar ( 1957) lisanım pek o kadar iyi değilnewyork'da Medical Center Hospital adlı bir hastahanede görev almıştım Fakat vazifem kan almak,kan vermek,serum takmak,elektrokardiyoğrafi çekmek gibi işler Hastaya o kadar önem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direk olarak hasta muayenesine ,tedavisine verilmiyıor Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum

Bir hastaya gittim Yaşlıca bir adam Tahminen yetmiş beş yaşlarında tabii kendisi ile ingilizce konuşuyorum

- Kan vereceğim kolunuzu açar mısınız?

Çünkü adamcağız kanser hastası olduğu halde üstelik kansızdı Elimde kan torbası da var tabii ki pazusunu açtım Baktım pazusunda dövme şeklinde bir Türk bayrağı var Çok ilgimi çekti benim Kendisine sormadan edemedim

- Siz Türk müsünüz?

Kaşlarını yukarıya kaldırarak " Hayır "manasına işaret yaptı Ama ben hala merak ediyorum:

- Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?

Aldırma işte öylesine bir şey dedi Ben yine ısrarla dedim ki:

- Fakat benim için bu bayrak çok önemli Dikkatimi çekti Çünkü bu benim milletimin bayrağı,benim bayrağım

Bu söz üzerine gözlerini açtı Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu:

- Siz Türk müsünüz?

- Evet Türk'üm

İhtiyar gözlerime bakarak tanıdık bir göz arıyor gibiydi Anlatmaya başladı:

- Yıl 1915 Sen hatırlamasın o yılları Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden asker topluyorlardı Ben Anzak'tım Avustralya Anzaklarından

İngilizler bizi toplayıp dediler ki: "Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda birlik olup üzerine gideceğiz Bu savaş çok önemlidir" Biz de inandık sözlerine vaadetlerine Savaşmak isteyenler arasına katıldık

Avustralyalı Anzak ihtiyar anlatmaya devam ediyordu:

- Bizim beynimizi yıkayan İngilizler,Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale'ye sevkediyorlarmış Bizi gemilere doldurup Mısır'a getirdiler o zaman Mısır'da şöyle böyle birkaç ay talim gördük Atış talimi ondan sonra da bizi alıp Çanakkale'ye getirdiler

Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor,gökyüzünde havai fişekler ,geceyi gündüze çeviriyordu zaman zaman

Her taaruzunda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti uzaktan gördükçe şaşırıyorduk Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar Meğer barbarlıktan değil,kalplerinde ki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş bunu nereden anladığımı söyleyeyim

Biz karaya çıktık Taarruz edemiyoruz Bizi püskürtüyorlar Tekrar taaruz ediyoruz Bizi tekrar püskürtüyorlar Tekrar taaruz ediyoruz Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim darbeyle kendimden geçmişim

Meraktan ağzım açık yaşlı Avustralyalıyı dinliyorum Savaşın dehşetli anılarını anlatırken hastalığına rağmen tir tir titremeye başlamıştı Devam etti:

-Gözlerimi açtığımda kendimin yabancı insanların arasında gördüm Nasıl korktuğumu anlatamam Çünkü İngilizler bize Türkleri barbar,vahşi kimseler olarak tanıttı ya

Ama dikkat ettim Yaralarımı sarmışlar Bana hiç de öfkeli bakmıyorlar Kendime geldim iyice bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı Şoke oldum doğrusu Dedim ki; kendi kendime:

- Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürdüler Ama öldürmüyorlar Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi Halbuki beni cephenin gerisine götürdüler Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı

Bu duygularla "Yazıklar olsun bana" dedim "Böyle asil insanlarla niye ben savaşıyorum ben Niye savaşmaya gelmişim Bu İngiliz milleti ne yalancıymış ne kadar Türk düşmanıymış"diyerek pişman oldum Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki Bu iyiliğe karşı ne yapsam düşündüm durdum günlerce

Nihayet bize serbest bıraktılar Memleketime döndüm İşte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu dövme Türk bayrağını yaptırdım Bu bayrağın esrarı bu işte

Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:

- Talihin cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzere iken yaralarıma iyileştirerek ,sıhhate kavuşmama çaba sarfeden Türkler idi Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarfeden bir Türk

Ne garip değil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir Türkle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim Size minnettarım Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız Bizi hep kandırmışlar Buna bütün kalbimle inanıyorum

Peşinden nemli gözlerle "Bana adınızı söyler misiniz? Dedi "Ömer" cevabını verdim Gayet merakla tekrar sordu:

- Peki niçin Ömer ismin, vermişler sana ?

- Babam müslümanların ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer adını vermiş

- Yahu senin adın müslüman adı mı ?

Ben "Evet, Müslüman adı" deyince yüzüme baktı baktı,birden doğrulmak istedi Ban mani olmak istedim Israr etti

Ama niye ısrar ediyordu?

İhtiyarın ısrarına dayanamayıp yatakta oturmasına yardım ettim Gözleri dolu soluydu Yüzüme bakarak dedi ki:

- Senin adın güzelmiş Benim adım şimdiye kadar Mr Josef Miller idi Şimdiden sonra "Anzaklı Ömer" olsun

- Olsun

Peki doktor beni müslüman eder misin?Müslüman olmak zor mu ?

Şaşırdım Nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar gelmişti Meğer o yaşa gelinceye kadar içten içe hep düşünüyormuş da kimseyle konuşamadığı için ,soramadığı için konuşamıyormuş

- Tabii dedim müslüman olmak çok kolay

Sonra kendisine imanın ve İslamın şartlarını anlatırım Kabul etti Hem kelime-i şahadet getiriliyor, hem de çocuklar gibi ağlıyordu

Yaşlılık bir yandan,hastalık bir yandan bir de yıllardan beri içinde kavuşmak isteyip de bilemediği için kavuşamadığı İslamiyet'e olan hasretin sona ermesi bir yandan bu yaşlı gönlü duygulanmıştı Mırıldandı:

- Siz müslümanlar tesbih çekersiniz bana da bir tesbih bulsan da ben de yattığım yerden tesbih çekerek Allah'ımı ansam olur mu?

Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakkı'ı zikretmeyi ihmal etmiyormuş Neyse uzatmayayım hemen bir tesbih bulup kendisine getirdim

Hasta yatağında tesbih çekiyor,biz de gerektiğinde tedavisiyle ilgileniyorduk Fakat benim için o daha bir başkalamıştı Müslüman olmuştu

Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica ettim

- Beni yalnız bırakma olur mu?

- Ne gibi Ömer amca ?

- Ara sıra gel de bana İslamiyeti anlat!sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor

O günden sonra her gün yanına gittim Bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım Fakat günden güne eriyip tükeniyordu

Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum "Doktor Ömer! Lütfen 217 numaralı odaya gelin!"

Sağ elinde tesbih açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı,göğsünde imanı ile ,koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu

Hemen başucuna oturdum Kendisine kelime-i şehadet söylettirdim O şekilde kucağımda Ruhunu teslim etti

Bir Çanakkale gazisi görmüştüm Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu

Attached Thumbnails

Attached Images


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.