Şair Arif Nihat Asya Şiirleri Naat |
09-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şair Arif Nihat Asya Şiirleri NaatArif Nihat Asya Şiiri Naat Naat Seccaden kumlardı Devirlerden, diyarlardan Gelip, göklerde buluşan Ezanların vardı! Mescit mümin, minber mümin Taşardı kubbelerden tekbir, Dolardı kubbelere “amin” Ve mübarek geceler dualarımız; Geri gelmeyen dualardı Geceler ki pırıl pırıl Kandillerin yanardı Kapına gelenler ya muhammed, - uzaktan, yakından – Mümin döndüler kapından Besmele, ekmeğimizin bereketiydi, İki dünyada aziz ümmet; Muhammed ümmetiydi Konsun –yine- pervazlara güvercinler, Hû hu lara karışsın aminler Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler! Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın, Yoksulların sahibi Nerde kaldın ey Resûl, Nerde kaldın ey Nebi? Günler, ne günlerdi, yâ Muhammed, Çağlar ne çağlardı: Daha dünyaya gelmeden Mü’minlerin vardı Ve bir gün, ki gaflet Çöller kadardı, Halîme’nin kucağında Abdullah’ın yetimi Âmine’nin emaneti ağlardı Hatice’nin goncası, Aişe’nin gülüydün Ümmetinin gözbebeği Göklerin resûlüydün Elçi geldin, elçiler gönderdin Ruhunu Allah’a, Elini ümmetine verdin Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke’de bunalırsan Medine’ye göçerdin Biz bu dünyadan nereye Göçelim, yâ Muhammed? Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet Altın devrini yaşıyor Diller, sayfalar, satırlar Ebu Leheb öldü” diyorlar Ebû Leheb ölmedi, yâ Muhammed Ebû Cehil kıt’alar dolaşıyor! Neler duydu şu dünyada Mevlidine hayran kulaklarımız; Ne adlar ezberledi, ey Nebî, Adına alışkın dudaklarımız! Artık, yolunu bilmiyor; Artık, yolunu unuttu Ayaklarımız! Kâbe’ne siyahlar Yakışmamıştır, ya Muhammed Bugünkü kadar! Hased gururla savaşta; Gurur, Kafdağı’nda derebeyi Onu da yaralarlar kanadından, Gelse bir şefkat meleği İyiliğin türbesine Türbedâr oldu iyi Vicdanlar sakat Çıkmadan yarına, İyilikler getir, güzellikler getir Âdem oğullarına! Şu gördüğün duvarlar ki Kimi Tâif’tir, kimi Hayber’dir Fethedemedik, yâ Muhammed, Senelerdir Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi Bahçende en güzel dal, Unuttu yemiş vermeyi Günahın kursağında Haramların peteği! Bayram yaptı yapanlar; Semâve’yi boşaltıp Sâve’yi dolduranlar Atını hendeklerden -bir atlayışta- Aşırdı aşıranlar Ağlasın Yesrib, Ağlasın Selman’lar! Gözleri perdeleyen toprak, Yüzlere serptiğin topraktı Yere dökülmeyecekti, ey Nebî, Yabanların gözünde kalacaktı! Konsun yine pervazlara güvercinler, Hû hû”lara karışsın âminler Mübarek akşamdır; Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler! Yüreklerden taşsın Yine, imanlar! Itrî, bestelesin Tekbîr’ini; Evliyâ, okusun Kur’ân’lar! Ve Kur’ân-ı göz nûruyla çoğaltsın Kayışzâde Osman’lar Na’tını Galip yazsın, Mevlid’ini Süleyman’lar! Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle Geri gelsin Sinan’lar! Çarpılsın, hakikat niyetine Cenaze namazı kıldıranlar! Gel, ey Muhammed, bahardır Dudaklar ardında saklı Âminlerimiz vardır Hacdan döner gibi gel; Mi’râc’dan iner gibi gel; Bekliyoruz yıllardır! Bulutlar kanat, rüzgâr kanat; Hızır kanad, Cibril kanad; Nisan kanad, bahar kanad; Ayetlerini ezber bilen Yapraklar kanad Açılsın göklerin kapıları, Açılsın perdeler, kat kat! Çöllere dökülsün yıldızlar; Dizilsin yollarına Yetimler, günahsızlar! Çöl gecelerinden, yanık Türküler yapan kızlar Sancağını saçlarıyla dokusun; Bilâl-i Habeşî sustuysa Ezânlarını Dâvûd okusun! Konsun yine- pervazlara güvercinler, Hû hûlara karışsın âminler Mübarek akşamdır Gelin ey Fâtihalar, Yâsinler Arif Nihat Asya |
|