| Tedbirini Al Takdire Razı Ol | 
|  | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 | Tedbirini Al Takdire Razı Oltevekkül sahibi olanlar Deveni önce sağlam kazığa bağla Gerçek manada tevekkül sahibi olanlar ne babalarına ne evlatlarına ne servetlerine ne de hünerlerine güvenirler>> Gerçek manada tevekkül sahibi olanlar ne babalarına ne evlatlarına ne servetlerine ne de hünerlerine güvenirler  Onlar hangi halde olurlarsa olsunlar, bütün işlerini sadece Allah'a havale ederler   "Deveni önce sağlam kazığa bağla, sonra Allah'a tevekkül et" sözünü duymuşuzdur  Aslında bu söz bir hadis-i şeriftir  "Devemi serbest bırakıp Allah'a tevekkül etsem olur mu?" diye soran bir sahabiye Allah Rasulü s  a  v  'in verdiği cevaptır  (Tirmizî) Bu cevap, müslümanların sebeplere dikkat etme ve tevekkül konusundaki tavrının özeti mahiyetindedir   Sebepler bir şeyin görünürdeki nedenleridir  Hamuru kızgın fırına koymak ekmeğin pişmesinin sebebidir  Tevekkül ise, gerekli gişimleri yapmakla birlikte sonuçlar hususunda sadece Allah'a güvenmek, her şeyin ilahî takdirle gerçekleştiğine inanmaktır   İmam Gazali rh  a  tevekkülü şöyle açıklar: "Tevekkül, ihtiyaç halinde Allah Tealâ'ya dayanmak, zaruret halinde Allah'a güvenmektir  Başa bir musibet geldiğinde gönül rahatlığı ve kalp huzuruyla Allah'a bağlanıp metanet göstermektir  Rabbine tevekkül edenler, başlarına gelen her şeyin Allah'ın takdiriyle meydana geldiğini bilirler  Kendilerini o sıkıntılardan kurtaracak bütün sebepler de yine her şeyi kudretiyle yaratan Yüce Yaratıcı'nın hükmü altındadır   Gerçek manada tevekkül sahibi olanlar ne babalarına ne evlatlarına ne servetlerine ne de hünerlerine güvenirler  Onlar hangi halde olurlarsa olsunlar, bütün işlerini sadece Allah'a havale ederler, başka hiçbir güce ve merciye güvenip dayanmazlar  " Velilerden tevekkül tarifleri Allah dostları tevekkülü şu şekillerde tarif etmişlerdir: Sehl bin Abdullah Tüsterî rh  a  : "Tevekkül Hz  Peygamber s  a  v  'in hali ve ahlâkıdır  Çalışıp kazanmak Rasulullah s  a  v  'in sünnetidir, peygamberin yolundan gitmek isteyen sünnetini terk etmesin  " İbn Mesrûk rh  a  : "Tevekkül, ilahi kaza ve hükümlere itirazsız teslim olmaktır  " Ebu Bekir Zekkak rh  a  : "Tevekkül, sadece içinde bulunulan günün geçim derdine düşmek, yarın düşüncesini kalpten silmektir  " Ebu Ali Dekkâk rh  a  : "Yüce Allah'ın verdiği rızıktan bir hırs ve tamah göstermeden yemek içmektir  " Hallac-ı Mansur rh  a  : "Gerçek tevekkül sahibi olan kimse, bulunduğu beldede kendisinden daha muhtaç biri varken orada bir şey yemez  " Sebepleri gözetmek İmam-ı Rabbanî k  s  gerçek tevekkülün aslında sebepleri gözetmek olduğunu şöyle açıklar: "Peygamberler sebepleri gözetirlerdi  Buna rağmen işlerini Allah'a ısmarlamayı da ihmal etmezlerdi  Nitekim Yakup a  s  göz değmesinden korkarak oğullarına şu nasihatte bulunmuştu: 'Ey oğullarım! Şehre hepiniz aynı kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin  ' (Yusuf, 67) Hz  Yakub a  s  burada sebepleri dikkate alırken işini Allah'a ısmarlamaktan da geri kalmamıştır  Nasihatinin devamında şöyle demiştir: 'Ama Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi sizin üzerinizden savamam  Hüküm ancak Allah'a aittir  Ben yalnız O'na dayandım  Tevekkül edenler yalnız O'na dayansınlar  ' (Yusuf, 67) Sonunda Allah Tealâ Hz  Yakub a  s  'ın bu marifetini doğru ve güzel bularak onu kendisine nisbet etmiştir: '    Şüphesiz o ilim sahibiydi  Çünkü ona biz öğretmiştik  ' (Yusuf, 68) Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hak, Peygamberimiz s  a  v  'e hitap ederken sebeplerin aracılığına işaret etmiş ve şöyle buyurmuştur: 'Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olanlara Allah yeter  ' (Enfal, 64) Sebeplerin tesiri konusuna gelince, Allah Tealâ'nın bazen sebeplerle tesir yaratması ve böylece sebeplerin tesir icra etmesi mümkündür  Bunun gibi bazen de tesir yaratmaması ve çaresiz sebeplerin hiçbir tesir göstermemesi de mümkündür  Nitekim biz günlük hayatta ikisine de şahit olmaktayız   Başvurduğumuz sebepler bazen sonuç verirken bazen vermemektedir  Sebeplerin tesirini kökten inkâr etmek kuru bir inattır  Bu bakımdan sebeplerin etkisini kabul etmek gerekir  Fakat bununla birlikte sebebin tesiri, tıpkı sebebin kendisi gibi Allah'ın yaratmasıyla var olmuştur  Fakirin bu konu hakkındaki görüşü işte bundan ibarettir  Allah en iyi bilendir   Bu açıklamalardan anlaşıldı ki, sebeplere sarılmak bazı kıt görüşlülerin iddia ettiği gibi tevekküle engel değildir  Hatta sebeplere sarılmanın hakiki tevekkül olduğunu söyleyebiliriz  " Tevekkülün dereceleri Ebu Ali Dekkak rh  a  tevekkülün üç derecesi olduğunu söylemiştir: "Tevekkülün dereceleri sırasıyla tevekkül, teslimiyet ve tefvîzdir  Tevekkül eden kimse, Allah'ın vaadine güvenir  (Rızkını Allah'tan bekler  ) Teslimiyet sahibi halini Allah'ın bilmesiyle yetinir  Tefvîz sahibiyse Allah'ın her hükmüne razı olur  " Tefvîz halinin en güzel örneklerinden biri Hz  İbrahim a  s  'ın ateşe atılırkenki halidir  Hz  İbrahim a  s  ateşe atıldığı zaman, daha havadayken Cebrail a  s  kendisine gelerek, "Herhangi bir ihtiyacın var mı?" diye sordu  Allah'ın peygamberi, "Sendense hayır!" dedi  Cebrail a  s  , "Öyleyse Rabbinden kurtulmayı dile!" deyince, İbrahim a  s  , "İstememe ne gerek var  O'nun benim halimi bilmesi bana yeter!" diye cevap verdi   Sebeplere en iyi şekilde sarılanların da, tevekkülü en güzel gözetenlerin de başında peygamberler gelir  Bize düşen de peygamberleri örnek almaktır  Onların çalışmaları, beklentileri, sevinçleri, üzüntüleri hep Allah rızası içindi  Yüce Rabbimiz onların güzel ahlâkını bize sevdirsin   Kaynak: Serhaber Semerkand Dergisi / Mükerrem Mete / Kasım 2011 / 155  sayı | 
|   | 
|  |