Cemal Süreya Şiirleri Aşk |
09-01-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Cemal Süreya Şiirleri AşkCemal Süreya Şiirleri Cemal Süreya Şiirleri kısa SEVGİLİM, BİR GÜNÜN Sevgilim, bir günün ortası şimdi Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık, Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde Uzat bana uzat ellerini İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu, Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor Ben seni düşünüyorum seni Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi Kalbim diyorum kalbim Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi Aşkı anılar besliyor düşler kadar Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır Sevgi eskidikçe sevgi Günümüz ekmeğimiz, türkümüz Çoluğumuz çocuğumuz Binalar yan yana yükselip gidiyor Vapurların ağzı köpük içinde Uzaklarda ne kapılar açılıyor Tirenin biri bir istasyona varıyor Ordan çıkıyor biri Her şey biliyor her şey Sen biliyor musun bakalım Seni nice sevdiğimi? Üstüne titrrediğimi? Geldiğimi? Gittiğimi Hadi! --------------------------------------------------------- SEVGİLİM BEN ŞİMDİ Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz "Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz" Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere O gülün yüzü gülmüyor sensiz O köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı Hepten hüzünlü bu günlerde Gür ve çoşkun bir günışığı dadanmış pencereye Masada tabaklar neşesiz Koridor ıssız Banyoda havlular yalnız Mutfak dersen - derbeder ve pis Çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş Vantilatör soluksuz Halılar tozlu Giysilerim gardropda ve şurda burda Memo'nun oyuncak sepeti uykularda Mavi gece lambası hevessiz Kapı diyor ki açın beni kapayın beni Perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi Radyo desen sessiz Tabure sandalyalardan çekiniyor Küçük oda karanlık ve ıssız Her şey seni bekliyor her şey gelmeni İçeri girmeni Senin elinin değmesini Gözünün dokunmasını Ve her şey tekrarlıyor Seni nice sevdiğimi --------------------------------------------------- SEVİNCELİK Kızkulesi'ni düş getiren pay senetleri Kısa günde kapış kapış gitti İşçisi köylüsü öğrencisi şairi Tam tamına 49,5 milyon kişi Yazıldı defterine güzelliğin Çocuklar sabah akşam resim çektirdi Sevinçler acılar şarkılar ki İstanbul'u an an görünür kılar Fenerime uğru yeşil tatlı pembe sürülmüş Yanında ne ki Koç'lar Sabancı'lar Sonra 49,5 milyon düş senedi Bir sabah törenle denize verildi İçlerinden üç tanesi de Şu şu şu kişilere ciro edildi: Tarihin babası sayılan Herodotos'a; Tarihin bir babası daha varsa ona; - Ve uzun tartışmalardan sonra - Nüfusumuzun geri kalan kısmına ------------------------------------------------ SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ? Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum Siz hiç hamama gittiniz mi? Ben gittim lambanın biri söndü Gözümün biri söndü kör oldum Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak Söylelemesine maviydi kör oldum Taşlara gelince hamam taşlarına Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi Taşlarda yüzümün yarısını gördüm Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü Yüzümden ummazdım bunu kör oldum Siz hiç sabunluyken ağladınız mı? ------------------------------------------------- VAKİT VAR DAHA Elif Lam Mim Yirmi üç haziran dokuz yüz altmış yedi Bulanık atmosferin içinde gözlerim sımsıcak; Yel değirmeni’nden denize sarpa sararak inen bir sokakta Vakit tamamdır diyorum Ve sokağın sesi Diyor ki değil daha Vakit var daha Bir kilise tadı taşıyor Dolmabahçe camiinin pencereleri Uzaktan bakmak şartıyla ve aydınlık oluşunu saymazsak; Ve denizin gişesinde oturan kısa boylu saat kulesi Yakasının içine kaydırmış hafifçe basınç-ölçerini Diyor ki değil daha Vakit var daha Mermerin memelerinden hafifçe hafifçe damlıyor mavi İlk mavi, doğru mavi, çayır çimen bilgisi Cücükleniyor orda hemen ılık menekşesi Şems’in Çalgıcısını da yanında gezdirirdi Konya’da Şems ki Diyor ki değil daha Vakit var daha Bir koku gibi dururdu parmağı yüzüğünün içinde Gerindikçe bütün Doğuya yayardı bedenini, Sağlığından çerçeveler yaratır Kelime Hatun Uzun uzun duyardı gözlerine çekilmiş mili Diyor ki değil daha Vakit var daha Evlerden çadırlardan toplananlar bini buldukça Padişahın önünde törenle uçuruldu kelleleri Geceyi bir dert gibi geride bırakan Yahudiye Gündüz de tırnaklı hayvanların eti haram edildi Diyor ki değil daha Vakit var daha Genç Osman annesinin rahmini çekip üstüne Adı burgaçlara yazılsın diye bekledi Ve Sinan düdenlerde olsun diye ölümü Kurduğu her yapının temelini suya indirdi Diyor ki değil daha Vakit var daha Düşmanına ilerlerken tuhafça gülerdi Köroğlu’nun sırtında üst üste dokuz dombay derisi Ve kaçarken yılan sokmuş orman perisi Gözleriyle izlerdi sessizce erkeğini Diyor ki değil daha Vakit var daha Deve, devenin üstünde tabut, biri çekiyor deveyi Üçü de Ali: deve, deveyi çeken ve tabutun içindeki, Çılgın gibi koşuyorum köylerden şehirlere Başını kayalara vura vura ilerleyen bir insan seli Diyor ki değil daha Vakit var daha Hafif kanlı Chevrolet’ler, hırslı Pontiac’lar, kıranta Buick’ler Gürültüyle akıp gidiyor General Motors’un enikleri; Ve ağır kıçlı, geniş çeneli, soluklu arabaları Ford’un; Ve ağaçlar görüyor, gözlüklü, iri kıyım Chrysler ailesini Diyor ki değil daha Vakit var daha Sokak lambaları yerebatanlar yük kamyonları Almadan edemeyeceğimiz bir selam gibi Sırtlar arkalar talvekler duldalar öte yüzler Ve kuyuya sarkıtılmış bir testinin dibi Diyor ki değil daha Vakit var daha ---------------------------------------------- YAZMAM DAHA AŞK ŞİİRİ Oydu bir bakışta tanıdım onu Kuşlar bakımından uçarı Çocuk tutumuyla beklenmedik Uzatmış ay aydınlık karanlığıma Nerden uzatmışsa tenha boynunu Dünyanın en güzel kadını oydu Saçlarını tarasa baştan başa rumeli Otursa ama hiç oturmaz ki Kan kadını rüzgardı atların Hep andım ne yaşanır olduğunu En çok neresi mi ağzıydı elbet Bütün duyarlıklara ayarlı Öpüşlerin türlüsünden elhamra Sınırsız denizinde çarşafların Bir gider bir gelirdi işlek ağzı Ah şimdi benim gözlerim Bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor Bir kadın gömleği üstümde Günün maviliği ondan Gecenin horozu ondan -------------------------------------- ESKİ KADINLAR Baktık çıldırmak işten değil Söndürüp attık cigaramızı Baktık olacak gibi değil Bir adam düşündük camların arkasında Baktık beyaz pardesülü burunlu Bir adam birdenbire peydahlandı Kaptığımız gibi şapkamızı eski O eski kadınları bilirsiniz Keder basınca bilhassa hatırlanan Sokaklarda yaşanmış veya evde Karanlığın ortalık yerinde beyaz Ve sevgili olan enine boyuna Baktık olacak gibi değil Kaptık şapkamızı dışarı çıktık Ama gel ki kazın ayağı öyle değil Baktık değişen bir şey yok ortalıkta İki kişi bezik oynuyordu veya tavla Birinin zavallı olduğunu gördük O zavallı kadınları bilirsiniz Sevildimi pekalâ sevilebilen Geceyken yağmurluyken hava İyice inceltip ufak yüzlerini Birebir gelirler yağmura karanlığa O eski kadınlar o zavallı ------------------------------------------ BİLİYORUM SANA GİDEN Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi Uyandım uyandım, hep seni düşündüm Yalnız seni, yalnız senin gözlerini Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım Ben artık adam olmam bu derde düşeli Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği Kaç kez sana uzaktan baktım 545 vapurunda; Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım Bu böyle pek de kolay değil gerçi Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; Bunun verdiği mutluluk da az değil ki Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi: Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri |
|