Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Genel Bilgiler > Hazır Mesajlar & Güzel Sözler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kutlar, onat, şiirleri

Onat Kutlar İn Şiirleri

Eski 09-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Onat Kutlar İn Şiirleri



Onat Kutlar Şiirleri

Onat Kutlar Şiir

Onat Kutlar en güzel şiirler

Onat Kutlar - Bulutlu Bir Günde Doğan Çocuğa

Baban bu toprağın en delikanlı

boğasıydı bir nevruz

şenliğinde kestiler

Ne tuhaf sen

kirli yeşil eylül bulutları altında

ve aylardan temmuz

onun gelinciklerinden doğdun

Burcunda yıldız görünmüyor

Ölümün kapısını aralayan güz

çok sürmez

Yeniden vurur dallara bahar

İşte sana mavi gökyüzü

ve mavi deniz defteri

üstelik tertemiz

El koymanın tam zamanıdır ufukta

kargalar henüz görünmüyor

Onat Kutlar - Cezayir Ağacı

Sevgilim Cezayir beyaz bir duvar

Bir yani akdeniz öbür yani nar

Senin nar ağacın

benim denizim

ve duvar

Bir yasemin senin gibi Cezayir

Ve de zakkum benim gibi zehir

Aures’ten rüzgar

senin kokunu

bana getirir

Bütün gece Kabylie berberileri

Hurma dallarından denize geçti

Ama nice yıllar

göremedim bile

senin düşlerini

Kurşun kanatlarıyla tarihin

Derin ovasında uçuyor Konstantin

Ve göğsümü bir zeytin

dalıyla okşayan

yüreğin

Bu şiiri sevgilime adadım

Hadj Ali, Benzine ve öteki dostlarım

Kanlı bir gül çizgisiyle

ayrılırken haziran

Mor perdelerle Otel Aletti

Bir ateş ağacı gibi yandı gitti

Sevgilim

ayrılık

canıma yetti…

Onat Kutlar - Unutulmuş Kent

Vermeme olanak yok bana verdiklerini

Ama ayrılırken bir hesaplaşma da gerekli

Geçmiş bunca güzellikten bir anı olarak

Ben seni alayım istersen sen de beni…

Onat Kutlar - Orman Şiiri

Kendine esen rüzgarla derinleşen

yüzü bir adamın durur

ve ormana bakar, bu benim

Damarların ugultusunu duyar bir sarnıçtan

gizli bir kente döşenmiş su yollarının

Ağaçların sararmış yaprak uçları

dalarken gökyüzünün karanlık denizine

kökler büyülü bir ışıkla aydınlanır ve toprak

yabancı bir mimariye açılır, bana ait olan

Yalnızlık, doğunun bildik çarşısı

kendi alışverişiyle canlanır, yeni bir ırkın

kölesi masmavi bir adam haber bekler, benden

yabancı bir tapınağın tanrıçasına

Ötmeyen soyu tükenmiş kuşun saati

alacakaranlığı gösterir, gündüze mi geceye mi

gideceği belirsiz bir yolcu gibi Ben

Anılar biter ve bir cumhuriyetin

sınırları silinir

Çekilirken bir çınarın burcuna

yüzünün gölgesi olan güneş bayrağı,

bir adam çam iğnelerinden bir çelenk koyar

kayanın dibine, bir gençlik anıtı olan kayanın

Sonra ağır ağır ağaca dönüşür

Geleceğe ve sonsuzluğa uzatır yapraklarını

sürgünde bir kıral gibi, ülkesi olmayan

Bırakır kılıcını toprağa

rüzgar ve büyüyle gelen adam

Geriye uzak bir uğultu kalır ve kimsenin yak basmadığı bir orman

Onat Kutlar - Sadece Senin Yüzün

Yeraltında bir bizans sarnıcı gibi loş

Kuyularda körlerin durağan bakışlarını

Tedirgin bir çocuğun önsezileriyle

Bozmadan geçerken hiç düşünmemiştim

YUkarda bembeyaz bir güvercinin

Mavi bir balkonun bulutlarından

Benim toprağımı aradığını

Karşıda tepelerin hayal perdesini

Bir sardunya ağacı hışırdatıyor

Koyunlar sessiz bir yılan bir güneş

Bir kısrağı her yıl aşan kırların

Azgın tanrısı Pan’dan doğma yabansı

Ve inatçı bir keçi gibi Gavvino

Bir zincirlemeyle geçiyor çocukluğumun

Kısa pantolonlu kara gözlü yoksulluğuna

Sanki Pera’nın bindokuzyüzden

Art nouveau pencerelerden baktığı

Tirşe haliç ve loş kumrular oteli

Birbirinden habersiz iki odada

Seni de salıyor düşlere ve beni

Tanrım görmeden tedirgin ve kızgın

Gümüş bir asansör çıkarırken seni

Kara bir ağırlık gibi iniyorum boşluğa

Sakalının koyu meşe dallarıyla

Kapatınca karanlık bulutlar

Göklerdeki hâsin ve eski ahitten

Bir mezmurla isyan eden babamız

Dilsiz ve korkulu ve yoksul

Sıkı toprağı delip güneşe doğru

Alınyazısı yırtan ufacık tohum

Benim geçmiş tarlalardan arkadaşım

Kemik saplı kaçamak bir çakıyla

Kurak hayalgücümü kanatıyor

Sanki bir sayım günü ya da sikiyönetim

Issız sokaklarında surdiplerinin

Birbirine rastlamadan dolaşan

İki serüvenci gezgin gibiyiz

Bomboş bir sinemanın koltuklarında

Kapkara bir perdeyle ayrılmış gözlerimiz

Bir kuzunun boğazına saplanan hançer

Birden gürültülere boğuyor kenti

Kanlı sokaklarında gondollar yüzdüren

Bir venedik dişarda bu bozgun bizans

Çocukları hançerleyip öldürüyorlar

Kırik bir akordeon gibi yüzleri

Sanki erken rönesansın bir sarayında

Sesleri sarmaşıklar gibi bir madrigalin

İki sağır şarkıcı gibiyiz

Şiirimiz sarılıyor usanmaksızın

Birbirine ve biz sarılamıyoruz

Gölgeli kümeslerde yeniyetmeler

Kucağında fısıldaşan tavuklar

Kara gözlü sıpalar ve soluk soluğa

Evreni sevişmenin kuşlarıyla dolduran

Gelinler metresler ------lar melekler

Ağaçların ve rüzgarın ve tüm denizlerin

Seslerine karışan su azgın hayat

Sanki seni ve beni

Boğazın çok derin akıntılarında

Ters yöne habersiz yelken kaldıran

İki çağdışı ve şaşkın balık gibi

Bir doyumsuz hasrete tutsak ediyor

Perdede şimdi kocaman bir hayal

Sadece senin yüzün…


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.